kadın yazarların nickaltı
kadın olup henüz nickaltı açılmayan yazarlar da var. iş burada kadın/erkek olmak değil, bencillik etmeden bilgini, düşünceni nazik bir dille aktarmak. birileri yapıyor ve değer görüyor. bunu da çok görmeyin kadınlara ya, en azından bunu çok görmeyin.
şimdi bunlara binaen ben şunu sormak istiyorum; böyle insan olunuyor mu? cevabınız evet ise, yazık kafanıza.
şimdi bunlara binaen ben şunu sormak istiyorum; böyle insan olunuyor mu? cevabınız evet ise, yazık kafanıza.
devamını gör...
gece yolculuğu
arabayla veya trenle makbul olan yolculuktur. dinlendirir, sakinleştirir, huzur verir. *
devamını gör...
auschwitz
1940'larda hitler'in nazi ordusu tarafından insanların hapsedilip öldürüldüğü (bkz: polonya)'da bulunan toplama kampı. 1.1 milyon insanın öldürüldüğü toplama kampında hayatta kalmayı başaranlar 27 ocak 1945'te sovyet birlikleri tarafından kurtarılmıştı.
devamını gör...
normal sözlük'te gündemin nasıl belirlendiği sorunsalı
kismen dogru, kismen yanlis...herkesin ilgi alani,kendini ifade edis bicimi farkli...yeri geliyor siyaset uzerine yaziyoruz, yeri geliyor bir seyleri ti' ye aliyoruz. eglenilebilir de, dunya da kurtarilabilir, ciddi meseleler de tartisilabilir. ılgi alanina gore yazip gecmek en mantiklisi bence...dolayisiyla o yazmasin, bu yazsin demek yerine kisinin kendisine hitap eden konulara gore yazip,diger konulari gormemezlikten gelmesi en mantiklisi gibi... bu arada daha bir aylik sozluk icin fazla elestirici degil misiniz?
devamını gör...
el salvador (yazar)
tatlı dilli, güler yüzlü, ceylan gözlü bir yazar. çocukken yediğim bir şeker vardı, patlayan şeker, onun gibi kendisi. enerjimi yükseltiyor. *
daim olsun varlığı.
daim olsun varlığı.
devamını gör...
dünya senin etrafında mı dönüyor sorusuna muhatap kalmak
üst edit: başlık soru kalıbında açıldığı için moderasyon tarafından değiştirilmiştir. ilk hali: 'dünya senin etrafında mı dönüyor' şeklindedir.
güzel bir soru.
bir aslan erkeği olarak, tabi ki benim etrafımda dönüyor şeklinde cevaplıyorum*.
erillik maksadıyla açmadım başlığı. siz de pekâlâ burcunuzun kadını olarak dünyayı etrafınızda döndürebilirsiniz. nasrettin hoca misali, kıyametin ne zaman kopacağı sorusuna: ben öldüğüm zaman diye cevap vermiş.
güzel bir soru.
bir aslan erkeği olarak, tabi ki benim etrafımda dönüyor şeklinde cevaplıyorum*.
erillik maksadıyla açmadım başlığı. siz de pekâlâ burcunuzun kadını olarak dünyayı etrafınızda döndürebilirsiniz. nasrettin hoca misali, kıyametin ne zaman kopacağı sorusuna: ben öldüğüm zaman diye cevap vermiş.
devamını gör...
sevgili ile aynı evde yaşamak
ciddi bir ilişkide olduğum evlilik düşündüğüm bir ilişki yaşıyorsam isterdim bunu. öyle çok uzun değil 1 yıl kadar deneyip görmek lazım. aynı evde bir hemcinsimle yaşamaktan pek hoşlanmıyorum ve anlaşamıyorum o yüzden sevgilimle yaşamayı çok severdim muhtemelen.
devamını gör...
moderasyonu sevememek
olsun, biz yine de sizleri seviyoruz...
devamını gör...
kinşasa
orta batı afrika'da bulunan, demokratik kongo cumhuriyeti'nin başkentidir.
devamını gör...
kitap almak
ihtiyacım olmadığı halde sürekli yaptığım eylem. kendimi alamıyorum kitaplığımda okumadığım tonlarca kitap var ama nerde kitap görsem alıyorum sonra tüm gün aç geziyorum.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının sözlüğü sahiplenmesi
ilk üyeleriyiz diye mi böyle olduğunu bilemediğim durumdur.
şahsen bu platform başarıya ulaşırsa neden bilmiyorum kendim başarmışım gibi gurur duyacağım. iki gündür buradayım ve benim gibi düşünenler olduğuna eminim.
şahsen bu platform başarıya ulaşırsa neden bilmiyorum kendim başarmışım gibi gurur duyacağım. iki gündür buradayım ve benim gibi düşünenler olduğuna eminim.
devamını gör...
küba devrimi
yaklaşık 400 sene ispanya sömürgesi olan küba, ispanyol-amerikan savaşından sonra bu seferde amerika egemenliğine geçer....
amerika kübaya bağımsızlık vermesine verir ama ; her an müdahale doğrudan müdahale hakkı doğuran bir anlaşmada yapar...platt değişikliği ismi verilen bu anlaşmayla fidel castronun ''küba’nın kalbindeki hançer” olarak nitelendirdiği guantanamo da askeri üs olarak amerikaya kiralanmıştır...
bu süreç içerisinde küba başkanlarının hepsi abd destekli başkanlardır...öğrenci ve işçilerden oluşan oldukça güçlü bir muhalif yapı; aralarında fulgencio batista’nın da bulunduğu ordu içerisindeki bir grup düşük rütbeli asker, 4 eylül 1933’te yönetimi ele geçirmiştir...
kurulan hükümetin, halkçı politikalarından rahatsız olan abd ise; yeni hükümetin genel kurmay başkanı fulgencio batista ikinci bir darbeyle 5 ocak 1934 tarihinde başkanı olması için destekliyor......neyse efem gel zaman git zaman fulgencio batista, ülkeyi bırakıp 7 yıl boyuncaflorida da yaşıyor...ülkeyi hükümete bırakıp çekip gidiyor....
bu süreçte ülkeyi bok götürüyor... sendika liderleri bertaraf edilerek yerlerini gangsterler almış, işçi liderleri cinayetlere kurban gitmiş, her türlü memuriyet satılığa çıkarılmış; rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk devletin her kademesine hakim oluyor...
küba’da 1 haziran 1952 yılında genel seçimlerin yapılacak..... abd için kötü haber....ülkede esen rüzgarların kokusuna bakarsak seçimide kesin sol gruplar kazanacak... ee bir taraftan da soğuk savaş var.... abd batistaya bir ıslık çalıyor geç diyor şu ülkenin başına ....
iş böyle olunca batista komutu aldığı gibi kübaya dönüp, 10 mart 1952 tarihinde carlos prio socarras u deviriyor ..yeniden ülke yönetimine el koyuyor..
ama ülke leş...batista’nın ülke yönetiminden uzak olduğu yıllar boyunca, küba’da kamu hizmeti diye bir şey kalmamış... rüşvet, yolsuzluk ve toplumsal yozlaşma ...ne ararsan var...
hal böyle olunca halk batista'nın dönmesini tepkiyle değil onayla karşılıyor...
10 martta darbe oluyor ve 25 martta “la habana” gazetesinde bir yazı yayınlanıyor...yazıyı yazan kişi genç bir avukat olan fidel castro... yazıda kısaca darbeyi yapanların amaçlarını sorguluyor ve bu darbeyle kübaya yeni bir diktatörlük mü getirmek istiyorsunuz? diye soruyordu...
bu avukat, aynı gün havana yüksek mahkemesine, batista’nın anayasayı ihlal ettiği için ,cezalandırılmasını isteyen bir dilekçe veriyordu.... castronun amacı diktatörlüğün demokratik açıdan yasadışı olduğunu yasal bir
yöntemle ortaya koymaktı...yani demem o ki eğer mahkeme cuntayı onaylarsa,mahkeme gayri meşru duruma düşecek; yok eğer mahkeme meşru ise cunta gayrimeşru duruma düşecekti...( bu mahkeme sonucunu çok aramama rağmen bulamadım...bulabilen beri gelsin)
bütün demokratik yollar kapanıyor ve bu sebepten cuntayı sona erdirmek için yapılacak tek
şey kalıyordu...silahlı mücadele...
1953 başlarında batista diktatörlüğünü yıkmak amacıyla küçük bir grup oluşturan castro, 26 temmuz'da santiago'daki moncada kışlası'na 165 arkadaşıyla birlikte bir baskın düzenledi; ama başarısızlığa uğrayarak tutuklandı. 16 ekim 1953'te santiago'daki küba yüksek mahkemesi'nde yapılan yargılamada 'sayın yargıç siz beni mahkûm edin! tarih beni haklı çıkaracaktır!' (la historia me absolvera) cümlesiyle biten ünlü savunmasını yaptı. mahkeme sonunda 16 yıla mahkum oldu.
hapishanelerde maruz kaldığı ağır işkencelerden haberdar olan destekçileri, mahkumların serbest kalmaları yönünde hükümet üzerinde kurduğu baskı, seçimlerin de yaklaşmasıyla sonuç vermiş ve mayıs 1955’te çıkarılan
af kanunuyla castro ve arkadaşları hapisten çıkmıştır .
üzerindeki baskı ve hayati tehlikesinin bulunmasından dolayı ; kübayı terk etmiş ve meksikaya gitmiştir...
meksika da askeri taktiklerile ilgili, ispanya iç savaşına katılmış emekli bir asker olan general
alberto bayo dan dersler almışlardır...meksika’ya gelişinin üzerinden henüz birkaç ay geçmişti ki castro hem kendi hayatı hem de küba devrimi adına büyük bir öneme sahip olan bir isimle tanıştı ernesto (che) guevara.
bu arada küba içinde sürekli bildiriler manifestolar yayımlanıyor...hatta amerikada filan epey destekçileri oluyor efem...
bu kadar eğitim yeter dedikleri 25 kasım 1956 da ;fidel castro ve beraberindeki 82 arkadaşı devrimi
gerçekleştirmek maksadıyla poza rica şehrindeki tuxpan limanından ,granma/büyükanne” isimli bir gemiye atlayıp kübaya yol alıyorlar...
30 kasım’da adaya varıyorlar...cunta bu işten haberdar ve karşılıyorlar..şiddetli çatışmalar oluyor...bu çatışmadan 21 kişi sağ çıkıyor ve sierra maestra dağlarına doğru çekilmek zorunda kalıyorlardır...
bu arada radyo yayınları şehirle kurulan bağlar derken zaman geçmiş ve artık batista ya karşı güçlü eylemler gerçekleştirmişlerdir... 2 yıl sonra 1 ocak 1959’da mevcut rejimini yıkarak küba’da devrimi ilan ettiler.
bu kübanın hayatında verdiği üçüncü bağımsızlık mücadelsidir.
birincisi ;on yıl savaşı
ikincisi ; küba devrimci partisinin ispanyollarla savaşı
üçüncüsündeküba devrimisonucunda gelen bağımsızlık...
küba'nın böylece 500 yıllık çektiği çile bitiyor ve artık bağımsız oluyordu...
kaynak:
dergipark.org.tr/tr/downloa...
tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%...
amerika kübaya bağımsızlık vermesine verir ama ; her an müdahale doğrudan müdahale hakkı doğuran bir anlaşmada yapar...platt değişikliği ismi verilen bu anlaşmayla fidel castronun ''küba’nın kalbindeki hançer” olarak nitelendirdiği guantanamo da askeri üs olarak amerikaya kiralanmıştır...
bu süreç içerisinde küba başkanlarının hepsi abd destekli başkanlardır...öğrenci ve işçilerden oluşan oldukça güçlü bir muhalif yapı; aralarında fulgencio batista’nın da bulunduğu ordu içerisindeki bir grup düşük rütbeli asker, 4 eylül 1933’te yönetimi ele geçirmiştir...
kurulan hükümetin, halkçı politikalarından rahatsız olan abd ise; yeni hükümetin genel kurmay başkanı fulgencio batista ikinci bir darbeyle 5 ocak 1934 tarihinde başkanı olması için destekliyor......neyse efem gel zaman git zaman fulgencio batista, ülkeyi bırakıp 7 yıl boyuncaflorida da yaşıyor...ülkeyi hükümete bırakıp çekip gidiyor....
bu süreçte ülkeyi bok götürüyor... sendika liderleri bertaraf edilerek yerlerini gangsterler almış, işçi liderleri cinayetlere kurban gitmiş, her türlü memuriyet satılığa çıkarılmış; rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk devletin her kademesine hakim oluyor...
küba’da 1 haziran 1952 yılında genel seçimlerin yapılacak..... abd için kötü haber....ülkede esen rüzgarların kokusuna bakarsak seçimide kesin sol gruplar kazanacak... ee bir taraftan da soğuk savaş var.... abd batistaya bir ıslık çalıyor geç diyor şu ülkenin başına ....
iş böyle olunca batista komutu aldığı gibi kübaya dönüp, 10 mart 1952 tarihinde carlos prio socarras u deviriyor ..yeniden ülke yönetimine el koyuyor..
ama ülke leş...batista’nın ülke yönetiminden uzak olduğu yıllar boyunca, küba’da kamu hizmeti diye bir şey kalmamış... rüşvet, yolsuzluk ve toplumsal yozlaşma ...ne ararsan var...
hal böyle olunca halk batista'nın dönmesini tepkiyle değil onayla karşılıyor...
10 martta darbe oluyor ve 25 martta “la habana” gazetesinde bir yazı yayınlanıyor...yazıyı yazan kişi genç bir avukat olan fidel castro... yazıda kısaca darbeyi yapanların amaçlarını sorguluyor ve bu darbeyle kübaya yeni bir diktatörlük mü getirmek istiyorsunuz? diye soruyordu...
bu avukat, aynı gün havana yüksek mahkemesine, batista’nın anayasayı ihlal ettiği için ,cezalandırılmasını isteyen bir dilekçe veriyordu.... castronun amacı diktatörlüğün demokratik açıdan yasadışı olduğunu yasal bir
yöntemle ortaya koymaktı...yani demem o ki eğer mahkeme cuntayı onaylarsa,mahkeme gayri meşru duruma düşecek; yok eğer mahkeme meşru ise cunta gayrimeşru duruma düşecekti...( bu mahkeme sonucunu çok aramama rağmen bulamadım...bulabilen beri gelsin)
bütün demokratik yollar kapanıyor ve bu sebepten cuntayı sona erdirmek için yapılacak tek
şey kalıyordu...silahlı mücadele...
1953 başlarında batista diktatörlüğünü yıkmak amacıyla küçük bir grup oluşturan castro, 26 temmuz'da santiago'daki moncada kışlası'na 165 arkadaşıyla birlikte bir baskın düzenledi; ama başarısızlığa uğrayarak tutuklandı. 16 ekim 1953'te santiago'daki küba yüksek mahkemesi'nde yapılan yargılamada 'sayın yargıç siz beni mahkûm edin! tarih beni haklı çıkaracaktır!' (la historia me absolvera) cümlesiyle biten ünlü savunmasını yaptı. mahkeme sonunda 16 yıla mahkum oldu.
hapishanelerde maruz kaldığı ağır işkencelerden haberdar olan destekçileri, mahkumların serbest kalmaları yönünde hükümet üzerinde kurduğu baskı, seçimlerin de yaklaşmasıyla sonuç vermiş ve mayıs 1955’te çıkarılan
af kanunuyla castro ve arkadaşları hapisten çıkmıştır .
üzerindeki baskı ve hayati tehlikesinin bulunmasından dolayı ; kübayı terk etmiş ve meksikaya gitmiştir...
meksika da askeri taktiklerile ilgili, ispanya iç savaşına katılmış emekli bir asker olan general
alberto bayo dan dersler almışlardır...meksika’ya gelişinin üzerinden henüz birkaç ay geçmişti ki castro hem kendi hayatı hem de küba devrimi adına büyük bir öneme sahip olan bir isimle tanıştı ernesto (che) guevara.
bu arada küba içinde sürekli bildiriler manifestolar yayımlanıyor...hatta amerikada filan epey destekçileri oluyor efem...
bu kadar eğitim yeter dedikleri 25 kasım 1956 da ;fidel castro ve beraberindeki 82 arkadaşı devrimi
gerçekleştirmek maksadıyla poza rica şehrindeki tuxpan limanından ,granma/büyükanne” isimli bir gemiye atlayıp kübaya yol alıyorlar...
30 kasım’da adaya varıyorlar...cunta bu işten haberdar ve karşılıyorlar..şiddetli çatışmalar oluyor...bu çatışmadan 21 kişi sağ çıkıyor ve sierra maestra dağlarına doğru çekilmek zorunda kalıyorlardır...
bu arada radyo yayınları şehirle kurulan bağlar derken zaman geçmiş ve artık batista ya karşı güçlü eylemler gerçekleştirmişlerdir... 2 yıl sonra 1 ocak 1959’da mevcut rejimini yıkarak küba’da devrimi ilan ettiler.
bu kübanın hayatında verdiği üçüncü bağımsızlık mücadelsidir.
birincisi ;on yıl savaşı
ikincisi ; küba devrimci partisinin ispanyollarla savaşı
üçüncüsündeküba devrimisonucunda gelen bağımsızlık...
küba'nın böylece 500 yıllık çektiği çile bitiyor ve artık bağımsız oluyordu...
kaynak:
dergipark.org.tr/tr/downloa...
tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%...
devamını gör...
ave maria
bach'ın güzel bir eseri .barok müziğin izlerini taşıyan bir eser ,onun ölümüyle barok müzik dönemi sona ermiştir.
edit:imla
edit:imla
devamını gör...
hangi durumlarda hayallerden vazgeçilir sorunsalı
devamını gör...
fevkalade
daha da abartılı olanı fevkaladenin fevkinde olan kelimedir.
devamını gör...
gaius julius caesar octavianus augustus
kendisi hakkında, adını tek seferde eksiksiz bir şekilde yazıp üstüne bir de aynısını düzgün bir şekilde telaffuz edebilenlerin cennete gideceği yönünde söylentilerin ortalıkta dolaşmakta olduğu roma imparatoru.*
vakitsiz ve talihsiz ölümü kleopatra'nın iktidarının çöküşüne de zemin hazırlamıştır bir nevi.
vakitsiz ve talihsiz ölümü kleopatra'nın iktidarının çöküşüne de zemin hazırlamıştır bir nevi.
devamını gör...
bir idam mahkumunun son günü
(bkz: victor hugo)'un rafıma yerleştirdiğim ilk kitabıdır. hakkında hiçbir şey bilmediğimiz (gerçekten üç beş anı dışında hiçbir şey) bir beyefendinin, idam olacağını öğrenmesinden başlayıp bu hadisenin gerçekleşeceği güne kadar geçen süreyi anlatmaktadır
yazar ilk baskılarda adını kullanmamıştır, ilk baskılardan sonra da ön sözün hemen ardındaki kısmı bu baskılarda aldığı eleştirilere ithafen yazılmıştır. devrinin idama bakış açısını düşünürsek her ne kadar kendini saklamış olsa da bu durum yaptığı şeyin çok değerli ve cesurca olduğu gerçeğini değiştirmez.
suçlu kişi ile ilgili bir şey bilmediğimiz noktaya dönecek olursam: bu büyük bilinmezlik bence başlı başına bir eleştiri. olay ne esas karakterin adı ne de işlediği suç, yazarın sorgulanmasını istediği yegane şey idamın varoluşu. idam gerekli midir? idam adil midir? idam suçu azaltır mı? soruları günümüzde bile tartışılıyor ve gelecekte de tartışılacağından hiç şüphem yok, bir sonuca varamayacağız yani. bu eserde de amaç bir sonuca varmak değil, (zaten edebiyat kimseyi bir yere götürmeye çalışmaz sadece etrafına bakmasını sağlar) bakış açısı kazanmak ve belki biraz empati kurmak. evet bir katilin veya tecavüzcünün ölmesinin istenmesi çok da şaşılası bir gerçek değil, herkesin kendi kafası ve onun içinde oluşturduğu kendisiyle de çelişen onlarca ütopyası var. kitap birçoğumuza doğru diğerlerine de yanlış gelecektir elbet ama buradaki asıl mevzu her ne düşünceden olursak olalım olaya belki ilk defa mahkumun gözünden bakabilecek olmamız. çocukluğundan kalma anıları, kendisini hatırlamayan bir kızı, korkusu ve her şeyden önce gereksiz bir umudu var. sadece son madde bile suçluyu kazıyın altından insan çıkar demeye yeter de artar. şimdilerde hapis o zamanlar kürek denen cezalardan sonra hayatına devam etmesine izin vermediğimiz insanlara bir şans verin. o yüzden okuyun, biraz ürperin, biraz da düşünün sonrasını kim bilir.
yazar ilk baskılarda adını kullanmamıştır, ilk baskılardan sonra da ön sözün hemen ardındaki kısmı bu baskılarda aldığı eleştirilere ithafen yazılmıştır. devrinin idama bakış açısını düşünürsek her ne kadar kendini saklamış olsa da bu durum yaptığı şeyin çok değerli ve cesurca olduğu gerçeğini değiştirmez.
suçlu kişi ile ilgili bir şey bilmediğimiz noktaya dönecek olursam: bu büyük bilinmezlik bence başlı başına bir eleştiri. olay ne esas karakterin adı ne de işlediği suç, yazarın sorgulanmasını istediği yegane şey idamın varoluşu. idam gerekli midir? idam adil midir? idam suçu azaltır mı? soruları günümüzde bile tartışılıyor ve gelecekte de tartışılacağından hiç şüphem yok, bir sonuca varamayacağız yani. bu eserde de amaç bir sonuca varmak değil, (zaten edebiyat kimseyi bir yere götürmeye çalışmaz sadece etrafına bakmasını sağlar) bakış açısı kazanmak ve belki biraz empati kurmak. evet bir katilin veya tecavüzcünün ölmesinin istenmesi çok da şaşılası bir gerçek değil, herkesin kendi kafası ve onun içinde oluşturduğu kendisiyle de çelişen onlarca ütopyası var. kitap birçoğumuza doğru diğerlerine de yanlış gelecektir elbet ama buradaki asıl mevzu her ne düşünceden olursak olalım olaya belki ilk defa mahkumun gözünden bakabilecek olmamız. çocukluğundan kalma anıları, kendisini hatırlamayan bir kızı, korkusu ve her şeyden önce gereksiz bir umudu var. sadece son madde bile suçluyu kazıyın altından insan çıkar demeye yeter de artar. şimdilerde hapis o zamanlar kürek denen cezalardan sonra hayatına devam etmesine izin vermediğimiz insanlara bir şans verin. o yüzden okuyun, biraz ürperin, biraz da düşünün sonrasını kim bilir.
devamını gör...