sözlükte yer yerinden oynarken online olmayan yazar
gece yarısından sonra sözlüğe girdiğinde "ben neredeyim" diye ekranın üstüne bakacaktır.
bu gece sözlüğe girmemiş olmayı dilerdim. yarın kim bilir ne düşünecektim?
bu gece sözlüğe girmemiş olmayı dilerdim. yarın kim bilir ne düşünecektim?
devamını gör...
geceye bir 45'lik bırak
silüetler-summer wine.
devamını gör...
esaretin bedeli
1994 yapımı amerikan filmi. yönetmenliğini frank darabont yapmıştır ve senaryosu, stephen king'in yazdığı "kuşku mevsimi" adlı kitabın "rita hayworth'u seven adam" bölümünden uyarlanmıştır. kitapla ilgili olarak şunu söyleyeyim ki, türkiye'de yayınlanan versiyonunda bu bölüm nedense bulunmamaktadır.
filmin bana düşündürdükleri ise şöyledir:
bu filmi beğenen birçok kişi gibi benim de içime halen sindiremediğim şey ödülleri forrest gump'a kaptırmış olması. tom hanks en sevdiğim erkek oyunculardan birisi o ayrı. forrest gump en sevdiğim filmlerden biridir o da ayrı. ama iki filmi önüme koyup hangisi dediklerinde tartışmasız bu film derim. ama gelin görün ki ödülleri kaptırmış olması bir hayli üzücü.
hayattaki en nefret ettiğim şeylerden biri kıyas konusudur. herkes gibi her şey de birbirinden farklıdır arkadaş. dolayısıyla bu iki filmi kıyaslamak yanlış olacaktır. ama ister istemez kıyaslamak durumunda kalıp sonuna kadar bu film diyorum.
bir kere bu film daha çok şey öğretiyor insana. en başta zaten afişinde de yazdığı gibi umut etmenin aslında ne kadar önemli bir şey olduğunu anlatıyor. durumun ne kadar berbat ve zor olursa olsun umudu bırakmamak gerektiğini, hayatının tıpkı andy dufrasne gibi bir anda tepe takla olması durumunda bile umut etmek gerektiğini anlatıyor.
bira sahnesini yazmaya cesaret edemiyorum. çünkü o sahnedeki güzelliği her ne kadar anlatmak istesem de yazdıklarım yetmez açıkçası. o nedenle anlatamıyorum. (bu sahneyi yazıyla değil de sözlü olarak birine anlatmaya kalksam sanırım "into the wild" filminde mccandless'in bardaki o top sakallı arkadaşına "ben alaska'ya gidiyorum, ta oralara ta uzaklara" derken yaşadığı mutluluk sarhoşluğuna bürünürüm sanırım)
bir diğer öğrettiği şey ise dostluk. aslında fazla arkadaşın olmasa bile sahip olduğun gerçek bir dostun varsa başka bir arkadaşa ihtiyacının olmadığını, bunun yanında zor şartlarda zor insanlarla beraberken o zorluğu paylaştığın bir dost varsa üstesinden sırt sırta vererek aşılabileceğini anlatıyor.
boş beyinli olmamak, bir şeyleri iyi derecede bilmek ve bir şeylere tutku duymak gerektiği de benim çıkardığım bir diğer sonuç. andy eğer taşlara ilgi duymasaydı ve onların yapısından anlamasaydı o duvarı kazmayacaktı. ama bu konudaki bilgisini eyleme döküp duvarı kazmayı ve oradan ayrılmayı başardı. veya oradayken zamanı geçirebilmek adına devamlı bir şeylerle uğraşması, satranç takımı hazırlamaktan tutun da kütüphaneyi adama benzetmesine kadar devamlı bir meşguliyet içinde olması boktan durumlarda olduğumuz anlarda geçmek bilmeyen zamanı hızlandırmak ve zaman algımıza müdahale edebileceğimize iyi bir örnek.
ve belki de en önemlisi müzik dinlemek denen şeyin aslında basit gibi görünse de hiç de öyle basit bir şey olmadığı, müzik dinlemenin aslında çok büyük bir lüks olduğu ve müziğe aç olmanın en büyük açlıklardan biri olduğunu anlatıyor. gardiyan odasında dayak yeme pahasına bütün mahkumlara hoparlörden yaptığı müzik yayını bunu oldukça iyi anlatıyordu.
özgürlüğü anlatmasını söylemeye gerek yok. onu diğer hapishane filmleri de işliyor zaten. ama bu film hayatın içinde bulunan ama aslında basit gibi görünen şeylerin esasında ne denli önem sahibi olduğunu adeta gözümüze sokuyor ve ders gibi anlatıyor. varsın ödül alamasın. ben ve benim gibi birçok insanın içinde öyle görünüyor ki kalıcı olarak bir numarada kalacak.
iyi ki böyle bir film var, iyi ki izledim ve iyi ki içimde yer etti. yeri her daim özel olacaktır içimde.
filmin bana düşündürdükleri ise şöyledir:
bu filmi beğenen birçok kişi gibi benim de içime halen sindiremediğim şey ödülleri forrest gump'a kaptırmış olması. tom hanks en sevdiğim erkek oyunculardan birisi o ayrı. forrest gump en sevdiğim filmlerden biridir o da ayrı. ama iki filmi önüme koyup hangisi dediklerinde tartışmasız bu film derim. ama gelin görün ki ödülleri kaptırmış olması bir hayli üzücü.
hayattaki en nefret ettiğim şeylerden biri kıyas konusudur. herkes gibi her şey de birbirinden farklıdır arkadaş. dolayısıyla bu iki filmi kıyaslamak yanlış olacaktır. ama ister istemez kıyaslamak durumunda kalıp sonuna kadar bu film diyorum.
bir kere bu film daha çok şey öğretiyor insana. en başta zaten afişinde de yazdığı gibi umut etmenin aslında ne kadar önemli bir şey olduğunu anlatıyor. durumun ne kadar berbat ve zor olursa olsun umudu bırakmamak gerektiğini, hayatının tıpkı andy dufrasne gibi bir anda tepe takla olması durumunda bile umut etmek gerektiğini anlatıyor.
bira sahnesini yazmaya cesaret edemiyorum. çünkü o sahnedeki güzelliği her ne kadar anlatmak istesem de yazdıklarım yetmez açıkçası. o nedenle anlatamıyorum. (bu sahneyi yazıyla değil de sözlü olarak birine anlatmaya kalksam sanırım "into the wild" filminde mccandless'in bardaki o top sakallı arkadaşına "ben alaska'ya gidiyorum, ta oralara ta uzaklara" derken yaşadığı mutluluk sarhoşluğuna bürünürüm sanırım)
bir diğer öğrettiği şey ise dostluk. aslında fazla arkadaşın olmasa bile sahip olduğun gerçek bir dostun varsa başka bir arkadaşa ihtiyacının olmadığını, bunun yanında zor şartlarda zor insanlarla beraberken o zorluğu paylaştığın bir dost varsa üstesinden sırt sırta vererek aşılabileceğini anlatıyor.
boş beyinli olmamak, bir şeyleri iyi derecede bilmek ve bir şeylere tutku duymak gerektiği de benim çıkardığım bir diğer sonuç. andy eğer taşlara ilgi duymasaydı ve onların yapısından anlamasaydı o duvarı kazmayacaktı. ama bu konudaki bilgisini eyleme döküp duvarı kazmayı ve oradan ayrılmayı başardı. veya oradayken zamanı geçirebilmek adına devamlı bir şeylerle uğraşması, satranç takımı hazırlamaktan tutun da kütüphaneyi adama benzetmesine kadar devamlı bir meşguliyet içinde olması boktan durumlarda olduğumuz anlarda geçmek bilmeyen zamanı hızlandırmak ve zaman algımıza müdahale edebileceğimize iyi bir örnek.
ve belki de en önemlisi müzik dinlemek denen şeyin aslında basit gibi görünse de hiç de öyle basit bir şey olmadığı, müzik dinlemenin aslında çok büyük bir lüks olduğu ve müziğe aç olmanın en büyük açlıklardan biri olduğunu anlatıyor. gardiyan odasında dayak yeme pahasına bütün mahkumlara hoparlörden yaptığı müzik yayını bunu oldukça iyi anlatıyordu.
özgürlüğü anlatmasını söylemeye gerek yok. onu diğer hapishane filmleri de işliyor zaten. ama bu film hayatın içinde bulunan ama aslında basit gibi görünen şeylerin esasında ne denli önem sahibi olduğunu adeta gözümüze sokuyor ve ders gibi anlatıyor. varsın ödül alamasın. ben ve benim gibi birçok insanın içinde öyle görünüyor ki kalıcı olarak bir numarada kalacak.
iyi ki böyle bir film var, iyi ki izledim ve iyi ki içimde yer etti. yeri her daim özel olacaktır içimde.
devamını gör...
sinirlere hakim olmanın yolları
benim gibi 5 yıl ertelemeli ceza yemiş seniz, size küfür bile edilse , ne güzel söylüyorsun bir daha söyle kıvamına geliyorsunuz, içerde iki gün kalmayan , bilemez allah kimseyi düşürmesin, kimseyi de çirkef insanlar ile muhatap etmesin, adamı katıl ederler.
devamını gör...
lozan'ın gizli maddeleri
bu işin kaynağı fesli deli kadir'di.
oda eşşek cennetini boyladı, hala savunan varmı ki?
oda eşşek cennetini boyladı, hala savunan varmı ki?
devamını gör...
ilk buluşmada sohbetin bitmesi
az önce ilerde başıma gelirse önceden tedbirli olayım diye düşünürken gelen fikir.
buluşmaya giderken cebimize bir avuç jumbo karışık kuruyemiş atıyoruz. baharatlı kuruyemişler oluyor mümkünse ondan olmasın sonra cebiniz kötü kokabilir.
oturduk sohbet muhabbet hoop konuşacak konu kalmadı. hemen kuruyemişleri çok önemli birşey yapıyormuş gibi cebimizden çıkarıp "yer misin?" diye soruyoruz.
küçük bir parantez eliniz sürekli cebinizde olmasın çünkü elleriniz terler ve kız o ıslak kuruyemişleri yemek istemeyebilir.
kız hemen ne alaka ya filan derse "ya bir yerde okumuştum sohbet tıkanırsa kıza kuruyemiş ikram edin diyordu ondan uzattım diyin" kız büyük ihtimalle ya şaşıracak ya da gülecektir.
hemen orda kuruyemişin artan fiyatları ve kuruyemişin gerçekten taze ve lezzetli olduğundan bahsedin. sonra tuzlu çekirdek mi yoksa tuzsuz çekirdek mi veya kaju mu yoksa soslu fıstığı mı daha çok seviyorsun diye sorular sorun.
bu ne saçma fikir kız beni salak zannedecek demeyin kuruyemiş hakkında konuşmak zevklidir ve herkesin o konu hakkında bir fikri vardır.
üstelik kız bu saçma fikre hem şaşıracak hemde aptallık gibi görünen ama aslında altında sempatik bir zeka barındıran haliniz karşısında etkilenecektir.
buluşmaya giderken cebimize bir avuç jumbo karışık kuruyemiş atıyoruz. baharatlı kuruyemişler oluyor mümkünse ondan olmasın sonra cebiniz kötü kokabilir.
oturduk sohbet muhabbet hoop konuşacak konu kalmadı. hemen kuruyemişleri çok önemli birşey yapıyormuş gibi cebimizden çıkarıp "yer misin?" diye soruyoruz.
küçük bir parantez eliniz sürekli cebinizde olmasın çünkü elleriniz terler ve kız o ıslak kuruyemişleri yemek istemeyebilir.
kız hemen ne alaka ya filan derse "ya bir yerde okumuştum sohbet tıkanırsa kıza kuruyemiş ikram edin diyordu ondan uzattım diyin" kız büyük ihtimalle ya şaşıracak ya da gülecektir.
hemen orda kuruyemişin artan fiyatları ve kuruyemişin gerçekten taze ve lezzetli olduğundan bahsedin. sonra tuzlu çekirdek mi yoksa tuzsuz çekirdek mi veya kaju mu yoksa soslu fıstığı mı daha çok seviyorsun diye sorular sorun.
bu ne saçma fikir kız beni salak zannedecek demeyin kuruyemiş hakkında konuşmak zevklidir ve herkesin o konu hakkında bir fikri vardır.
üstelik kız bu saçma fikre hem şaşıracak hemde aptallık gibi görünen ama aslında altında sempatik bir zeka barındıran haliniz karşısında etkilenecektir.
devamını gör...
an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı sorusu
nerede olabilirim allaşkına... mutfaktayım. haşladığım tavuğun suyundan biraz ayırdım karton bardaklarla buzluğa koyuyorum sonra kullanmak için... teşekkürler.
devamını gör...
anosognozi
hastanın hastalığının farkında olmaması durumu. genelde dominant olmayan paryetal lop lezyonlarında olur. mesela sol paryetal lopta bir lezyon olsun bu durumda hastanın sağ tarafı güçsüz olur duyu kaybı olur ama hasta bunun farkında değildir.
devamını gör...
şu an dinlenen şarkıdan bir cümle
o senin neyin olur derlerse,
gözüm olur yaşım olur diyeceğim..
o senin neyin olur derlerse,
yazım olur kışım olur diyeceğim..
gözüm olur yaşım olur diyeceğim..
o senin neyin olur derlerse,
yazım olur kışım olur diyeceğim..
devamını gör...
(tematik)
encümen-i şuara
namık kemal'in ve ziya paşa'nın edebi kimliklerinin oluşmasında önemli bir yere sahip olan leskofçalı galip tarafından kurulmuş bir topluluktur.
yenilikçi şiir anlayışına karşı çıkmış olan ve divan şiiri taraftarı olan bir topluluktur.
yenilikçi şiir anlayışına karşı çıkmış olan ve divan şiiri taraftarı olan bir topluluktur.
devamını gör...
mazotu çekip sözlüğe giren yazar
evlerinin önü boyalı direk diyerek giriş yapmış yazardır.
devamını gör...
16 mayıs 2021 kademeli normalleşme genelgesi
virüsün sadece hafta sonu dışarıda dolaştığını ortaya koyan genelgedir.
devamını gör...
geceye bir alıntı bırak
yoksulluğu anladık da sevmek neden kıt kanaat..?
yoksa yürekler mi yoksul, kimler biçmiş aşk'a fiyat...?
yoksa yürekler mi yoksul, kimler biçmiş aşk'a fiyat...?
devamını gör...
kız çocuklarını üniversiteye gönderen babalar cehennemliksiniz
kadın dokturu rüyanda gör o zaman !!!!!
devamını gör...
yazar nicklerini alt alta okuma
bundan sonra birçok kişinin başlıklara bakarken "birbiriyle uyumlu nickler" arayacağına yemin edebilirim, yakında ispatını da yapacağım. *
(bkz: kişi kendinden bilir işi)
edit: kelime hatası.
(bkz: kişi kendinden bilir işi)
edit: kelime hatası.
devamını gör...
barnum etkisi
bireylerin özellikle kendileri için hazırlanmış gibi görünen ama aslında büyük çoğunluktaki insanlara uyacak kadar genel ve belirsiz kişilik betimlemelerine yüksek puan verme eğilimlerini anlatan bir gözlemdir. bu etki astroloji, grafoloji, falcılık ve kişilik testlerinin bazı türleri gibi yaygın olarak kabul görmüş inanış ve uygulamalar için kısmen açıklama getirmektedir.
bununla ilgili ve daha genel bir etki ise kişisel onaylamadır. kişisel onaylama birbiriyle alakası olmayan ya da tamamıyla rastlantısal olan iki olay, bir inanış, beklenti ya da hipotez bir ilişkilendirmeye ihtiyaç duyduğundan dolayı ilişkiliymiş gibi algılanması durumudur. bundan dolayı insanlar kendi kişiliklerini algılayışlarıyla, burçlarının gösterdikleri arasında ilişki kurmaya yatkındırlar.
bununla ilgili ve daha genel bir etki ise kişisel onaylamadır. kişisel onaylama birbiriyle alakası olmayan ya da tamamıyla rastlantısal olan iki olay, bir inanış, beklenti ya da hipotez bir ilişkilendirmeye ihtiyaç duyduğundan dolayı ilişkiliymiş gibi algılanması durumudur. bundan dolayı insanlar kendi kişiliklerini algılayışlarıyla, burçlarının gösterdikleri arasında ilişki kurmaya yatkındırlar.
devamını gör...
günün karikatürü
bugünün karikatürü canım, bir taneciğim robnaja'ya gelsin. kendisiyle kısacık bir sohbetten sonra ona vuruldum efendim. bendeki yerini anlatmaya cümlelerim yetmez belki ama yine de birkaç şey söylemek istiyorum.
bu kadın dünyaya yaşam koçu ya da psikolog falan olmaya gelmiş de yanlışlıkla benim meslektaşım olmuş sanki. yahu bir insan her koşulda nasıl bu kadar yakın hissettirir kendine, "bak şimdi her şey güzel olacak, bunu böyle yapalım, her şey yolunda gidecek, bir de böyle dene istersen, bak bunu ben denedim güzel sonuç aldım, sana da öneririm" cümleleriyle hep mi yüreklendirir?
öyle güzel bir kalbi var ki her konuştuğumda sırıtarak bakıyorum ekrana, siz bir de sesini duyun!*
canım robnaja bana karşı tıpkı bu karikatürde olduğu gibi gösterdiğin sonsuz sabır, yüreklendirme ve mutluluk seansları için sana çok teşekkür ederim, iyi ki varsın!!
bu kadın dünyaya yaşam koçu ya da psikolog falan olmaya gelmiş de yanlışlıkla benim meslektaşım olmuş sanki. yahu bir insan her koşulda nasıl bu kadar yakın hissettirir kendine, "bak şimdi her şey güzel olacak, bunu böyle yapalım, her şey yolunda gidecek, bir de böyle dene istersen, bak bunu ben denedim güzel sonuç aldım, sana da öneririm" cümleleriyle hep mi yüreklendirir?
öyle güzel bir kalbi var ki her konuştuğumda sırıtarak bakıyorum ekrana, siz bir de sesini duyun!*
canım robnaja bana karşı tıpkı bu karikatürde olduğu gibi gösterdiğin sonsuz sabır, yüreklendirme ve mutluluk seansları için sana çok teşekkür ederim, iyi ki varsın!!
devamını gör...


