sadece türkiye'de karşılaşılabileceği düşünülen şeyler
genel itibariyle saygısızlıktan, özele inince de kişisel alana gösterilmeyen saygısızlıktan muzdarip birisi oldum hep;
* bir iş için ya da toplu taşıma beklerken evvela sıraya girersin, gelip dibine kadar sokulurlar; 20 cm öteye gitmezler.
* yürüyen merdivende gelip hemen bir arkanızdaki basamakta dikilirler. bir basamakcık geride beklemeyi düşünemez ya da umursamazlar.
* yürüyen merdivende yan bantlara tutunup, ellerini sizin önünüze doğru uzatırlar. zaten sadece bir basamak dibinizde oldukları için belinize sarılıyormuş gibi hissedersiniz.
* asansörde sizden basmanızı rica etmek yerine, ellerini bazen size çarpacak şekilde koltuk altınızdan, göğsünüzün üstünden, ensenizden uzatıp kat düğmesine basarlar.
* atm'den para çekerken dibinize kadar girip seyrederler.
* bir iş için ya da toplu taşıma beklerken evvela sıraya girersin, gelip dibine kadar sokulurlar; 20 cm öteye gitmezler.
* yürüyen merdivende gelip hemen bir arkanızdaki basamakta dikilirler. bir basamakcık geride beklemeyi düşünemez ya da umursamazlar.
* yürüyen merdivende yan bantlara tutunup, ellerini sizin önünüze doğru uzatırlar. zaten sadece bir basamak dibinizde oldukları için belinize sarılıyormuş gibi hissedersiniz.
* asansörde sizden basmanızı rica etmek yerine, ellerini bazen size çarpacak şekilde koltuk altınızdan, göğsünüzün üstünden, ensenizden uzatıp kat düğmesine basarlar.
* atm'den para çekerken dibinize kadar girip seyrederler.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
yeni türkü-dönmek.
devamını gör...
28 temmuz 2021 türkiye orman yangınları
akıllara yangın söndürme uçaklarının nerede olduğunu getirmiştir. 100 litre su kapasitesi eksik diye kullanılamayan uçaklar mevcut. ülkenin ciğerleri yanıyor yazıklar olsun!
yaklaşık 30 yıl orman yangınlarıyla başarıyla mücadele eden thk, iki yıldır kendi uçaklarıyla ihalelere katılamıyor. thk’nın elindeki uçaklar 4 bin 900 litre su kapasiteli ancak iki yıldır şartnameye minimum 5 bin litre şartı konuluyor. 100 litre bahane edilerek yerli imkan çöpe atılıyor.
edit: eski thk yöneticileri, kayyum yönetiminin 11 yangın söndürme uçağı pilotu ile uçakların bakım ve onarımını yapan yaklaşık 15 teknisyeni geçen yıl işten attığını belirtti. eski yöneticiler şu an thk’nin yangın söndürme uçaklarını uçuracak tecrübeli pilotunun bulunmadığını ve uçakların bakımı yapacak teknisyeni olmadığını vurguladı.
edit: thk açıklama yapmış, doğruluğunu bilemiyorum. kullanılmayan uçaklarla ilgili herhangi bir açıklama göremedim.
milletimizi derinden üzen orman yangınlarıyla topyekün mücadele edilirken, asılsız iddialarda bulunanlar ağır vebal altındadır. öte yandan, ciğerlerimiz yanarken daha önceden detaylı açıklama yapılmasına rağmen, (görev yapmayan ve yıllık maliyeti 11 milyonu bulan) pilotların işten çıkarılması hususundaki iddiaların ısrarla tekrarlanması en hafif deyimiyle kötü niyetlerin göstergesidir. bununla birlikte teknisyenlerimiz de halen görevlerine devam etmektedir. şu anda manavgat dahil ülkemizin çeşitli bölgelerinde, 3 adet beriev be -200 10 bin litre kapasiteli amfibik yangın söndürme uçağı, 15 adet mi-8 2 bin 500 litre kapasiteli genel maksat helikopteri, 2 adet genel maksat yangın söndürme ch-47 chinook 7 bin 500 litre kapasiteli helikopterler, olmak üzere orman yangınlarına müdahale eden tüm araçlar içinde, kiralama yoluyla temin ettiğimiz ve halen kurumumuzca operasyonları yönetilen toplam 20 hava aracımız manavgat'taki yangın dahil ülkemizin her bölgesinde devam eden yangınlara ara vermeden müdahalede bulunmaktadır.
yaklaşık 30 yıl orman yangınlarıyla başarıyla mücadele eden thk, iki yıldır kendi uçaklarıyla ihalelere katılamıyor. thk’nın elindeki uçaklar 4 bin 900 litre su kapasiteli ancak iki yıldır şartnameye minimum 5 bin litre şartı konuluyor. 100 litre bahane edilerek yerli imkan çöpe atılıyor.
edit: eski thk yöneticileri, kayyum yönetiminin 11 yangın söndürme uçağı pilotu ile uçakların bakım ve onarımını yapan yaklaşık 15 teknisyeni geçen yıl işten attığını belirtti. eski yöneticiler şu an thk’nin yangın söndürme uçaklarını uçuracak tecrübeli pilotunun bulunmadığını ve uçakların bakımı yapacak teknisyeni olmadığını vurguladı.
edit: thk açıklama yapmış, doğruluğunu bilemiyorum. kullanılmayan uçaklarla ilgili herhangi bir açıklama göremedim.
milletimizi derinden üzen orman yangınlarıyla topyekün mücadele edilirken, asılsız iddialarda bulunanlar ağır vebal altındadır. öte yandan, ciğerlerimiz yanarken daha önceden detaylı açıklama yapılmasına rağmen, (görev yapmayan ve yıllık maliyeti 11 milyonu bulan) pilotların işten çıkarılması hususundaki iddiaların ısrarla tekrarlanması en hafif deyimiyle kötü niyetlerin göstergesidir. bununla birlikte teknisyenlerimiz de halen görevlerine devam etmektedir. şu anda manavgat dahil ülkemizin çeşitli bölgelerinde, 3 adet beriev be -200 10 bin litre kapasiteli amfibik yangın söndürme uçağı, 15 adet mi-8 2 bin 500 litre kapasiteli genel maksat helikopteri, 2 adet genel maksat yangın söndürme ch-47 chinook 7 bin 500 litre kapasiteli helikopterler, olmak üzere orman yangınlarına müdahale eden tüm araçlar içinde, kiralama yoluyla temin ettiğimiz ve halen kurumumuzca operasyonları yönetilen toplam 20 hava aracımız manavgat'taki yangın dahil ülkemizin her bölgesinde devam eden yangınlara ara vermeden müdahalede bulunmaktadır.
devamını gör...
aşk ve gurur
1813 yılında yayımlanan kitap bir aşk romanı olmasının yanısıra dönemin izlerini ve ingiltere'deki sosyal sınıf farkını, kadının yerini ve miras düzenlemelerindeki adeletsizlikleri de göz önüne seren bir kitaptır.
kadınlar hakkındaki yorumlar yer yer insana rahatsızlık verse de kadının toplumdaki yerini çıplak bir gerçeklik ile görmemize ve gelişimine de tanıklık etmemizi sağlıyor.
romanın belirli kısımlarında anlatıcı formatının dışına çıkılması ve okur için kaleme alındığını belli eden cümleler ile teknik açıdan kusurlu bir kurgu olmasını ise roman türünün yeni yeni geliştiği bir dönemde yazılmış olmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. bunun yanında kitap oldukça akıcı ve okuru sıkmayan bir üslupla kaleme alınmıştır.
entelektüellik, ahlak, dürüstlük, adalet gibi kavramlar satır aralarında okura verilmek istenmiş; 'doğru ve yanlış' karakterler üzerinden aktarılmıştır.
iki yüz yıllık bir geçmişe sahip olan kitap defalarca basılmış, dizi ve filmi de birçok kez çekilmiştir.
kitapta gözüme tarazlı gelen bir bölümü de aşağıya bırakıyorum.
burada size derbyshire beldesini anlatacak
ve yolcularımızın gördüğü oxford, blenheim,
birmingham, warwick, kenelworth gibi ünlü
yerleri ince ince sayıp dökecek değiliz. bizi
şimdilik tek ilgilendiren yer derbyshire’ın ufak
bir köşesidir. yolcularımız, görüp gezilecek
bütün önemli yerleri gezdikten sonra, bayan
gardiner’ın bir zamanlar oturmuş olduğu
küçük lambton kentine yollandılar. ve
elizabeth, pemberley malikânesi’nin de
lambton’dan altı yedi kilometre uzakta
olduğunu yengesinden öğrendi. pemberley,
yollarının üzerinde olmamakla birlikte pek de
sapa sayılmazmış. o akşam, ertesi günlerini
tasarlarlarken bayan gardiner, pemberley’yi
gene görmek istediğini söyledi. bay gardiner de
buna razı olduğunu bildirince elizabeth’e
başvurdular. yengesi, “adını bu kadar
duyduğun bir yeri görmek istemez misin,
güzelim?” diye sordu. “hele birçok tanıdığının
yakından bildiği bir yeri. dostumuz wickham
orada büyümüş, biliyorsun.”
kadınlar hakkındaki yorumlar yer yer insana rahatsızlık verse de kadının toplumdaki yerini çıplak bir gerçeklik ile görmemize ve gelişimine de tanıklık etmemizi sağlıyor.
romanın belirli kısımlarında anlatıcı formatının dışına çıkılması ve okur için kaleme alındığını belli eden cümleler ile teknik açıdan kusurlu bir kurgu olmasını ise roman türünün yeni yeni geliştiği bir dönemde yazılmış olmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. bunun yanında kitap oldukça akıcı ve okuru sıkmayan bir üslupla kaleme alınmıştır.
entelektüellik, ahlak, dürüstlük, adalet gibi kavramlar satır aralarında okura verilmek istenmiş; 'doğru ve yanlış' karakterler üzerinden aktarılmıştır.
iki yüz yıllık bir geçmişe sahip olan kitap defalarca basılmış, dizi ve filmi de birçok kez çekilmiştir.
kitapta gözüme tarazlı gelen bir bölümü de aşağıya bırakıyorum.
burada size derbyshire beldesini anlatacak
ve yolcularımızın gördüğü oxford, blenheim,
birmingham, warwick, kenelworth gibi ünlü
yerleri ince ince sayıp dökecek değiliz. bizi
şimdilik tek ilgilendiren yer derbyshire’ın ufak
bir köşesidir. yolcularımız, görüp gezilecek
bütün önemli yerleri gezdikten sonra, bayan
gardiner’ın bir zamanlar oturmuş olduğu
küçük lambton kentine yollandılar. ve
elizabeth, pemberley malikânesi’nin de
lambton’dan altı yedi kilometre uzakta
olduğunu yengesinden öğrendi. pemberley,
yollarının üzerinde olmamakla birlikte pek de
sapa sayılmazmış. o akşam, ertesi günlerini
tasarlarlarken bayan gardiner, pemberley’yi
gene görmek istediğini söyledi. bay gardiner de
buna razı olduğunu bildirince elizabeth’e
başvurdular. yengesi, “adını bu kadar
duyduğun bir yeri görmek istemez misin,
güzelim?” diye sordu. “hele birçok tanıdığının
yakından bildiği bir yeri. dostumuz wickham
orada büyümüş, biliyorsun.”
devamını gör...
müziksiz bir hayat sürmek
her gün mutlaka bir şarkıyla uyanırım,bu neşeli olduğum anlamına gelmez;çoğu zaman sevdiğim bir şarkı da değildir ama çok çok kötü hissetmiyorsam eğer, kafamın içinde bir yerlerde bir şarkı çalıyordur.
keyfim yerindeyse yüksek sesle söyler, ev halkını ve komşuları haberdar ederim.
bir de uygulama var smule, orada da aklıma eserse düet yapıp arada sırada bunları dinler,hüzünlenirim.
blok flütle ne kadar da harika bir sanatçı(!) olduğumu ispatlamaktan çekinmem.
belli bir müzik zevkim olsa bile mustafa keser çıksın hemen odaklanırım.
müziksiz yaşam susuz ağaca benzer,diye bitireyim :)
görsel, çizimimdir:
keyfim yerindeyse yüksek sesle söyler, ev halkını ve komşuları haberdar ederim.
bir de uygulama var smule, orada da aklıma eserse düet yapıp arada sırada bunları dinler,hüzünlenirim.
blok flütle ne kadar da harika bir sanatçı(!) olduğumu ispatlamaktan çekinmem.
belli bir müzik zevkim olsa bile mustafa keser çıksın hemen odaklanırım.
müziksiz yaşam susuz ağaca benzer,diye bitireyim :)
görsel, çizimimdir:

devamını gör...
normal sözlük yeni özellik istekleri
takip ettiğimiz yazaların tanımlarının ekranımıza düştüğü bir sayfa olması müthiş olurdu*. sözlüğü aktif kullanmayan ya da arada unuttuğumuz* yazarların tanımlarını görüp beğenebilirdik bu sayede.
(bkz: sıcak takip)
(bkz: sıcak takip)
devamını gör...
yazarların yaşadığı en utanç verici anı
hiç unutamadığım bir anı geliyor, kemerlerinizi bağlayın dostlarım:
sene 2015, üniversitedeyim o zamanlar. ünlü opera sanatçısı luciano pavarotti'nin öğrencisi olan hakan aysev'in konseri varmış o nedenle babam bu haftasonu memlekete gel diye arıyor. çok merak ettiğim, sevdiğim bir sanatçı kendisi ve tabi ki gidiyorum. babam ailecek almış biletleri akşam gidiyoruz salona yerimizi alıyoruz.
hakan bey çıkıyor sahneye selamını veriyor güler yüzüyle ve bir anda başlıyor türkü söylemeye. ilk bir dk anlam veremiyorum herhalde ses açıyor falan diyorum, daha önce operaya da gitmediğim için. göz ucuyla bizimkilere bakıyorum hallerinden memnun gibiler, babama fısıldıyorum:
-baba bu adam niye türkü söylüyor? operacı değil mi?
-türkü gecesi yapmışlar bugün oğlum, baksana bilette yazıyor.
bir bilete bir babama bir de hakan aysev'e bakıyorum. ne kadar oyalandım bilmiyorum biletin üstünde buralarda bir yerlerde opera kısmı vardır şaka olmalı diye. bu arada arkadaşlar yanlış anlamayın türkü de dinlemeyi severim ama bu nasıl bir durum biliyor musunuz, serdar ortaç'ın nothing else matters söylediği videoyu hatırlayın, sokılovs nomedır havfaaar diye girdiği aynen. şimdi bu adamı akabinde enter sandman söylerken hayal edin. işkence değil mi? tam olarak katlandığım şey buydu sevgili dostlar. dakikalar geçmek bilmedi, ailemle geldiğim için salonu terk edemedim ve telefonuma gömüldüm. o zamana kadar twitter'ı bir okuyucu olarak kullanan ben bu anın isyanını paylaşmak istedim ve birazdan beni yerin dibine sokacak o hareketi yaptım;
"#hakanaysev, opera diye geldik, türkü gecesi çıktı. sen de bozdun çizgini."
şimdi ara ara aklıma geldikçe diyorum ulan jakstat sen kimsin adamın kariyeri hakkında böyle dehşet-ül vahşet yorum yapıyorsun? ayrıca sanane lan? sana mı soracaktı? nasıl sinirlenmiş, sıkılmışsam gönderdim gitti. aklıma da hiç kötü bir şey gelmiyor dinlemeye devam ettim. 10 dakika mola verildi, geri döndüğünde hakan aysev'in dudaklarından başımdan aşağı kaynar sular döken o kelimeler çıkıverdi;
-jakstat bey aramızda mı?
-...
(seyirci ışıkları açılır, hakan aysev bir eliyle alnını siper ederek karayı görmeye çalışan miço edasıyla kalabalığı tarar, ailem hafifçe doğrulup bana bakar.)
beynimden vurulmuşa döndüm. kıpkırmızı olduğumu hissediyordum. tek yapabildiğim ufak bir el hareketiyle bizimkilere sus işareti yapmak oldu. kendisi hakkımda şunu yazmış diyerek tivitimi okudu ve ekledi;
-yani bu gece bir dostumun daveti üzerine türkü gecesi diye kararlaştırdık biletlerde de yazıyor sevmiyorsanız neden geldiniz, bu gece hep birlikte eğlendiğimiz bir gece, değil mi dostlar!!
(kalabalık kahkaha ve alkışla onaylar.)
bir yandan babam sırıtarak konuşsana oğlum hadi diyor, önümdeki yanımdaki insanlar twitter pp'me zoom yaparak etrafı tarayıp beni bulmaya çalışıyorlar. o sırada yok olmak istedim ve sadece önüme bakarak ölü taklidi yaptım. o anın bitmesini bekledim.
-neyse, sanırım jakstat bey devre arasında çıkmış biz devam edelim, nerede kalmıştık?
gecenin sonuna kadar tek bir noktaya bakıp hiç kıpırdamadım. bu arada tivit epey "evet ya ben de beğenmedim" tarzı menşınlar aldı ama ben "babamın kurbanı oldum kusura bakmayın opera diye biliyordum" diye ekledim. gördü mü bilmiyorum ama okuduysa da bi güzel sövmüştür içinden. velhasıl kelam siz siz olun, bir şov bitmeden hakkında tivit atmayın. birini eleştirirken de sığ yorumlarda bulunmayın. yaşayarak öğreniyoruz işte.*
sene 2015, üniversitedeyim o zamanlar. ünlü opera sanatçısı luciano pavarotti'nin öğrencisi olan hakan aysev'in konseri varmış o nedenle babam bu haftasonu memlekete gel diye arıyor. çok merak ettiğim, sevdiğim bir sanatçı kendisi ve tabi ki gidiyorum. babam ailecek almış biletleri akşam gidiyoruz salona yerimizi alıyoruz.
hakan bey çıkıyor sahneye selamını veriyor güler yüzüyle ve bir anda başlıyor türkü söylemeye. ilk bir dk anlam veremiyorum herhalde ses açıyor falan diyorum, daha önce operaya da gitmediğim için. göz ucuyla bizimkilere bakıyorum hallerinden memnun gibiler, babama fısıldıyorum:
-baba bu adam niye türkü söylüyor? operacı değil mi?
-türkü gecesi yapmışlar bugün oğlum, baksana bilette yazıyor.
bir bilete bir babama bir de hakan aysev'e bakıyorum. ne kadar oyalandım bilmiyorum biletin üstünde buralarda bir yerlerde opera kısmı vardır şaka olmalı diye. bu arada arkadaşlar yanlış anlamayın türkü de dinlemeyi severim ama bu nasıl bir durum biliyor musunuz, serdar ortaç'ın nothing else matters söylediği videoyu hatırlayın, sokılovs nomedır havfaaar diye girdiği aynen. şimdi bu adamı akabinde enter sandman söylerken hayal edin. işkence değil mi? tam olarak katlandığım şey buydu sevgili dostlar. dakikalar geçmek bilmedi, ailemle geldiğim için salonu terk edemedim ve telefonuma gömüldüm. o zamana kadar twitter'ı bir okuyucu olarak kullanan ben bu anın isyanını paylaşmak istedim ve birazdan beni yerin dibine sokacak o hareketi yaptım;
"#hakanaysev, opera diye geldik, türkü gecesi çıktı. sen de bozdun çizgini."
şimdi ara ara aklıma geldikçe diyorum ulan jakstat sen kimsin adamın kariyeri hakkında böyle dehşet-ül vahşet yorum yapıyorsun? ayrıca sanane lan? sana mı soracaktı? nasıl sinirlenmiş, sıkılmışsam gönderdim gitti. aklıma da hiç kötü bir şey gelmiyor dinlemeye devam ettim. 10 dakika mola verildi, geri döndüğünde hakan aysev'in dudaklarından başımdan aşağı kaynar sular döken o kelimeler çıkıverdi;
-jakstat bey aramızda mı?
-...
(seyirci ışıkları açılır, hakan aysev bir eliyle alnını siper ederek karayı görmeye çalışan miço edasıyla kalabalığı tarar, ailem hafifçe doğrulup bana bakar.)
beynimden vurulmuşa döndüm. kıpkırmızı olduğumu hissediyordum. tek yapabildiğim ufak bir el hareketiyle bizimkilere sus işareti yapmak oldu. kendisi hakkımda şunu yazmış diyerek tivitimi okudu ve ekledi;
-yani bu gece bir dostumun daveti üzerine türkü gecesi diye kararlaştırdık biletlerde de yazıyor sevmiyorsanız neden geldiniz, bu gece hep birlikte eğlendiğimiz bir gece, değil mi dostlar!!
(kalabalık kahkaha ve alkışla onaylar.)
bir yandan babam sırıtarak konuşsana oğlum hadi diyor, önümdeki yanımdaki insanlar twitter pp'me zoom yaparak etrafı tarayıp beni bulmaya çalışıyorlar. o sırada yok olmak istedim ve sadece önüme bakarak ölü taklidi yaptım. o anın bitmesini bekledim.
-neyse, sanırım jakstat bey devre arasında çıkmış biz devam edelim, nerede kalmıştık?
gecenin sonuna kadar tek bir noktaya bakıp hiç kıpırdamadım. bu arada tivit epey "evet ya ben de beğenmedim" tarzı menşınlar aldı ama ben "babamın kurbanı oldum kusura bakmayın opera diye biliyordum" diye ekledim. gördü mü bilmiyorum ama okuduysa da bi güzel sövmüştür içinden. velhasıl kelam siz siz olun, bir şov bitmeden hakkında tivit atmayın. birini eleştirirken de sığ yorumlarda bulunmayın. yaşayarak öğreniyoruz işte.*
devamını gör...
kedi beslemek
benim de beslediğim çok güzel bir hanımefendi var ama bugün bir şey oldu ve bir anda sinirlenip, herkese saldırmaya başladı. vee maalesef önüne çıkan ilk kişi bendim... ona zarar gelmesinden korktuğum için sert davranamadım ve elinden de kurtulamadım... sağ olsun elim, ayağım mahvoldu. durulmayınca barınaktan gelip yakalayıp, götürdüler. kuduz olup olmadığını anlamak için bir süre orada kalacakmış. tabii ben de hemen hastaneye gittim tedbir için aşımı falan oldum. çok korkunç bir gün geçirdimm. neler olduğunu hatırlamıyorum bile. hayatımda bu kadar korktuğum çok az an olmuştur. hareket bile edemedim. evdekiler anlatıyor. neden böyle yaptığını da hiç anlamadım. kucağımdaydı sonra attı kendini yere kaçmam için fırsat bile vermedi. normalde böyle bir kedi de değildir. arada oyun oynarken çizerdi ama normalde hiç saldırmazdı bana. şimdi neler olacak bilmiyorum ama çok özledim kızımı.
devamını gör...
terörist misin testi
üniversite sınavından sonra en heyecanlandığım test oldu. terörist çıktım bu arada.
devamını gör...
biraz soluklan yiğidim
ard arda şuursuzca tanım beğendiğinizde karşınıza çıkan engel mesajı.
devamını gör...
markos
evet gecenin üçünde markos diye başlık açılmaz ama hakkınızı helal edin sevgili yazarlar. markos, geleneksel olarak hristiyanlar tarafından markos incili'nin yazarı olarak kabul edilen kişidir. yani geleneksel olarak hristiyanlar markos incilini kendisine atfeder. 25 nisan ölüm günü olup hristiyanlar için özel bir gündür. ki bu arada ben de 25 nisan'dan 5 gün sonra doğdum. markos'un sembolü aslandır. hristiyanlara göre markos 12 havariden değildir ama 70 havari arasında vardır. kilise için de önemli biridir.
markos incilini markos'un yazdığına dair kanıt hierapolisli papias'tır. bu kişi m.s. 60'da doğmuştur. trinity evanjelist ilahiyat okulu, hierapolisli papias'ın markos'a atıfta bulunduğundan nerdeyse emin olduklarını söylüyorlar. yani hierapolisli papias markos'a atıfta bulunmuş, kanıt bu yani. fakat günümüzdeki bazı bilgin topluluğu bunu reddediyorlar, onlar papias'ın bilgilerini güvenilmez bularak göz ardı ediyorlar.
hristiyan geleneğine göre markos, hz. isa ile birlikte olmamıştır ve barnabas'ın yeğenidir. ayrıca petrus'un öğrencisi ve tercümanıdır. markos incili, 4 incil içerisinde en kısa olanıdır ve geleneğe göre en eskisi kabul edilir. son pasajının sonradan eklendiği kabul edilir. ifade bakımından en zayıf olanı da markos incilidir. metni eleştirenler, markos incilinin gerçekten markos tarafından nakledilmiş olduğunu ama temelde petrus incili olduğunu söylemektedirler.
markos incilini markos'un yazdığına dair kanıt hierapolisli papias'tır. bu kişi m.s. 60'da doğmuştur. trinity evanjelist ilahiyat okulu, hierapolisli papias'ın markos'a atıfta bulunduğundan nerdeyse emin olduklarını söylüyorlar. yani hierapolisli papias markos'a atıfta bulunmuş, kanıt bu yani. fakat günümüzdeki bazı bilgin topluluğu bunu reddediyorlar, onlar papias'ın bilgilerini güvenilmez bularak göz ardı ediyorlar.
hristiyan geleneğine göre markos, hz. isa ile birlikte olmamıştır ve barnabas'ın yeğenidir. ayrıca petrus'un öğrencisi ve tercümanıdır. markos incili, 4 incil içerisinde en kısa olanıdır ve geleneğe göre en eskisi kabul edilir. son pasajının sonradan eklendiği kabul edilir. ifade bakımından en zayıf olanı da markos incilidir. metni eleştirenler, markos incilinin gerçekten markos tarafından nakledilmiş olduğunu ama temelde petrus incili olduğunu söylemektedirler.

devamını gör...
sözlük yazarlarının öğrencilik dönemleri
bir soru.
ilkokulda cadalozun teki,
ortaokulda biraz salak,
lisede yine cadaloz, biraz uçuk kaçık,
1. üniversitede çok sosyal,
2. üniversitede eğlenceli ama kendi halinde...
derslere gelince; her zaman sınıfın en iyisi ya da ikinci iyisi. bu hiç değişmedi.
ilkokulda cadalozun teki,
ortaokulda biraz salak,
lisede yine cadaloz, biraz uçuk kaçık,
1. üniversitede çok sosyal,
2. üniversitede eğlenceli ama kendi halinde...
derslere gelince; her zaman sınıfın en iyisi ya da ikinci iyisi. bu hiç değişmedi.
devamını gör...
sadece 3 meyve seçme şansın olsa seçilecek meyveler
beyaz dut.
dağ çileği.
napolyon kirazı.
dağ çileği.
napolyon kirazı.
devamını gör...
almanya fransa ingiltere abd çatlayacak patlayacak
iç işleri bakanımızın tamamı : "göreceksiniz temmuz ayından itibaren ekonomi öyle bir atağa kalkacak ki; almanya'sı da, fransa'sı da ingiltere'si de, italya'sı da, hele her şeye burnunu sokan amerika'sı da çatlayacak patlayacak, hazır mıyız?"
evet beklenen an geldi , arkadaşlar hazır mıyız?
buradan
evet beklenen an geldi , arkadaşlar hazır mıyız?
buradan

devamını gör...
camdaki kız muzo'nun sürekli boş yapması
bence bu adam gülcihan'ın eski sevgilisinden olan çocuk. babası da kısık kısık konuşuyor, bilge gibi dikkat ederseniz.
devamını gör...
1 ocak 2021 normal sözlük'te patlayan havai fişekler
ankara pavyonları kıskandı valla bizi sözlük. *
aşırı hoşuma gitti, kahkaha atıyorum.
aşırı hoşuma gitti, kahkaha atıyorum.
devamını gör...
cehennemi yaratıp merhametten bahsetme komikliği
sen kimseye merhamet göstermezsen cehenneme gidersin işte olay basit demek istediğim başlıktır.
devamını gör...