yahudi soykırımı
olmayandır, çünkü soykırım çok başka bir şeydir.
baştan belirtmek isterim, yazacaklarım +18 kaçabilir, bir çoğunuzun midesini de kaldırmayabilir.
aynı zamanda eklemek isterim ki, öldürmenin her türlüsü kötüdür. nazilerin yaptığı bütün bu işler sorgusuz sualsiz, insanlık dışıdır.
soykırım kelime anlamı ile birlikte bir milletin yok edilmesi demektir.
örnek verecek olursak ; amerikada kızılderililerin uğradığı soykırım buna örnektir.
güney amerikada azteklerin uğradığı soykırım buna örnektir.
bugun kaynaklara bakarsak nazilerin 6 milyon yahudiyi katlettiğini görürüz. bu mantıksal olarak saçmadır. yahudilerin sözde soykırıma uğradık dedikleri yerler aslen çalışma kamplarıdır.
zaten bu kampların önünde de "çalışmak insanı özgürleştirir" yazmaktadır. gaz odalarının varlığı ise muammadır çünkü gaz odalarında insanları yok etmek zyklon b kullanıldığı belirtilmiştir. fakat günümüzde gaz odası diye bize gösterilen odaları bir hapishane odası gibidir, halbuki bu gaz hava ile temas ettiğinde etrafındaki bütün canlıları öldürebilecek derecede güçlüdür.
yani demem o ki; eğer gaz odası olsaydı bunun etrafı paslanmaz çelik ile yalıtılmalıydı. gaz odalarının varlığı bunun yüzünden çürümüştür.
bir diğer nokta ise yahudilerden sabun yapıldığı fikridir. bu ise tamamen yalandır. yahudiler ilk olarak kurşuna dizilerek öldürülmekteydi. daha sonra bunun maliyeti çok olup gömme işlemi de zaman alınca fırınlar ortaya çıktı.
burada hem gömme işlemi gerekmiyordu hem de daha sistematik bir şekilde öldürülebiliyordu insanlar. fakat bir süre sonra bacalardan duman çıkmamaya başladı, bunun sebebi ise yakılan insanlardan çıkan yağlardır. yağlar bacada birikmiştir.
bunu gören alman mühendisler yağı ayrı şekilde çıkaran bir filtre icat etmiştir. sabun tezi ise böyle çürümüştür.
günümüzde bile çoğu yahudi soykırım olayını yalanlamaktadır. onlara göre bu yahudi öldürme olayı bir yahudi devletinin kurulmasına ön ayak olması için hazırlanmıştır.
aslında mantıklıdır; yahudi devleti ne zaman kuruldu? 1948 yılında yani savaştan sadece 3 sene sonra...
avrupanın dört bir yanına dağılmış ve seyrekleşmiş olan yahudi nüfusu, bu soykırım propogandasından sonra gemilerle israil devletine göç etti ve tek bir bayrak altında toplanmış oldu. eğer bu göçler olmasa ve nüfusu bu derece yoğun bir israil devleti olmasaydı, günümüz israil'inin orada varlığını bu denli güçlü tutması mümkün değildi.
dünyanın en geniş yahudi örgütlenmesi olan bnai brith bunu savunan bir dernektir.
bu dernek 1939-1945 yılları arasında sadece 1.5 milyon yahudinin öldürüldüğünü belgelerle kanıtlamışlardır fakat örtbas edilmiştir orası ayrı. genel olarak yalan bir soykırımdır.
baştan belirtmek isterim, yazacaklarım +18 kaçabilir, bir çoğunuzun midesini de kaldırmayabilir.
aynı zamanda eklemek isterim ki, öldürmenin her türlüsü kötüdür. nazilerin yaptığı bütün bu işler sorgusuz sualsiz, insanlık dışıdır.
soykırım kelime anlamı ile birlikte bir milletin yok edilmesi demektir.
örnek verecek olursak ; amerikada kızılderililerin uğradığı soykırım buna örnektir.
güney amerikada azteklerin uğradığı soykırım buna örnektir.
bugun kaynaklara bakarsak nazilerin 6 milyon yahudiyi katlettiğini görürüz. bu mantıksal olarak saçmadır. yahudilerin sözde soykırıma uğradık dedikleri yerler aslen çalışma kamplarıdır.
zaten bu kampların önünde de "çalışmak insanı özgürleştirir" yazmaktadır. gaz odalarının varlığı ise muammadır çünkü gaz odalarında insanları yok etmek zyklon b kullanıldığı belirtilmiştir. fakat günümüzde gaz odası diye bize gösterilen odaları bir hapishane odası gibidir, halbuki bu gaz hava ile temas ettiğinde etrafındaki bütün canlıları öldürebilecek derecede güçlüdür.
yani demem o ki; eğer gaz odası olsaydı bunun etrafı paslanmaz çelik ile yalıtılmalıydı. gaz odalarının varlığı bunun yüzünden çürümüştür.
bir diğer nokta ise yahudilerden sabun yapıldığı fikridir. bu ise tamamen yalandır. yahudiler ilk olarak kurşuna dizilerek öldürülmekteydi. daha sonra bunun maliyeti çok olup gömme işlemi de zaman alınca fırınlar ortaya çıktı.
burada hem gömme işlemi gerekmiyordu hem de daha sistematik bir şekilde öldürülebiliyordu insanlar. fakat bir süre sonra bacalardan duman çıkmamaya başladı, bunun sebebi ise yakılan insanlardan çıkan yağlardır. yağlar bacada birikmiştir.
bunu gören alman mühendisler yağı ayrı şekilde çıkaran bir filtre icat etmiştir. sabun tezi ise böyle çürümüştür.
günümüzde bile çoğu yahudi soykırım olayını yalanlamaktadır. onlara göre bu yahudi öldürme olayı bir yahudi devletinin kurulmasına ön ayak olması için hazırlanmıştır.
aslında mantıklıdır; yahudi devleti ne zaman kuruldu? 1948 yılında yani savaştan sadece 3 sene sonra...
avrupanın dört bir yanına dağılmış ve seyrekleşmiş olan yahudi nüfusu, bu soykırım propogandasından sonra gemilerle israil devletine göç etti ve tek bir bayrak altında toplanmış oldu. eğer bu göçler olmasa ve nüfusu bu derece yoğun bir israil devleti olmasaydı, günümüz israil'inin orada varlığını bu denli güçlü tutması mümkün değildi.
dünyanın en geniş yahudi örgütlenmesi olan bnai brith bunu savunan bir dernektir.
bu dernek 1939-1945 yılları arasında sadece 1.5 milyon yahudinin öldürüldüğünü belgelerle kanıtlamışlardır fakat örtbas edilmiştir orası ayrı. genel olarak yalan bir soykırımdır.
devamını gör...
normal sözlük hunidaşlar kulübü
bu şarkı pek sevdiğim kulüp üyeleri hunidaşlara, ankara'daki halamlara, nem var nem serzenişlerini her gün yapanlara, ufacık bir olaydan destan yazanlara gel-sin..
gelsin mi peki?
hadi gelsin.
yok karar veremedimm
tamam gelsin.
beni kim delirti?
-beni siz mi delirttiniz?
tamam hepimiz delirdik..
off huni ağır geldi ama görev tamamlandı. bana taş atanlara vişne attım ohh rahatladım.
devamını gör...
sevgilinin doğru kişi olduğunu anlamak
birbirimizin çoğu yönde tam zıt karakterleri olmamız. benim eksik olduğum yerlerde onun fazlalıkları, onun eksik olduğu yerlerde benim fazlalıklarım var. ve yapbozun yanyana olması gereken iki ayrı parçası gibi tamamlıyoruz birbirimizi. ayrıca ikimizin de çok emin olduğu bi konu var. kavga edebiliriz, küsebiliriz, çok sık ters düşebiliriz ama gün sonunda birbirimize sarıldığımızda çok mutlu olacağız.
devamını gör...
çaya şeker atan zevksiz
ben de mümkün mertebe her şeyin şekersizini tercih ederim ama karşıt görüşte olan insanları zevksiz diye yaftalamak yanlış.
devamını gör...
10 sene içinde başlayacak olan su savaşları
bir gun suyun petrolden daha degerli olacagi bilinmekteydi zaten...susuzluk demek kuralik demektir, kuraklik demek gida ihtiyaclarinin da sikintiya girmesi demektir. dunyayi cok kotu gunler bekliyor, bu kimsenin umrunda olmayan bir gercektir...
devamını gör...
spontane radyo yayını
sözlüğün sevilen yazarları tarafından yapılacak olan bu yayının çok keyifli bir radyo yayını olacağına eminim.
merakla ve heyecanla bekliyorumm.*
merakla ve heyecanla bekliyorumm.*
devamını gör...
clytie (yazar)
neşeli cıvıl cıvıl, adeta yağmur birikintisinde bir serçe kuş. nerede varsa orası bıcır bıcır, gençlik enerjisi saçıyor. tanımlarını okudukça içim açılıyor.
neşen daim olsun güzellik.
beyle
neşen daim olsun güzellik.
beyle
devamını gör...
türk tabipler birliğinin kelime oyunlu paylaşımı
devamını gör...
anadol
ilk türk spor otomobili olan a4 stc-16 modeline sahip otomobil markası.
eralp noyan tarafından tasarlanan model, 1973 ve 1975 arasında üretilerek devrim araçlarından sonra türkiye'de tasarlanıp üretilen ikinci otomobildir.
üretildiği tarihlerde yaşanan petrol krizi ile birlikte maliyetlerin de yükselmesi ile üretimi durdurulmuştur.


fotoğraf kaynağı
eralp noyan tarafından tasarlanan model, 1973 ve 1975 arasında üretilerek devrim araçlarından sonra türkiye'de tasarlanıp üretilen ikinci otomobildir.
üretildiği tarihlerde yaşanan petrol krizi ile birlikte maliyetlerin de yükselmesi ile üretimi durdurulmuştur.


fotoğraf kaynağı
devamını gör...
sobanın üzerinde ekmek kızartmış nesil
x ve y kuşağının çok iyi bildiği kahvaltıdır. üzerine hakiki köy tereyağı ile muhteşem bir ikili olurlar.
devamını gör...
kağıt ev
arjantinli kısa öykü ve roman yazarı carlos maria dominguez tarafından kaleme alınan ve türkçe'ye çevrilen tek kitabı olan kağıt ev kitabında saplantılı olabilecek kadar kitap aşığı bir insandan bahsediliyor. aslında kitaptaki diğer karakterler de ondan geri kalmayacak şekilde saplantılı tavırlara sahip.
kitaplarından kağıt bir ev yapan brauer ve üniversitede görev yapan profesör bluma arasındaki ilişki, sonrasında ortaya çıkan gizemli bir kitap ve gelişen olaylar..
oldukça kısa olan bu öykü kitabında, ilginç karakterler tanıyor, onların tutku ve çöküşlerine şahit oluyorsunuz. kitap veya herhangi bir şeyi bu kadar çok sevmek, saplantı düzeyinde anlam yüklemek ve sonra tüm bu anlamlardan, değerlerden mahrum kalmak acı verici olsa gerek.
özgün adı la casa da papel olan kağıt ev kitabı kolayca anlaşılan ve çabucak bitirilebilecek akıcılıkta bir eser.
kitaplarından kağıt bir ev yapan brauer ve üniversitede görev yapan profesör bluma arasındaki ilişki, sonrasında ortaya çıkan gizemli bir kitap ve gelişen olaylar..
oldukça kısa olan bu öykü kitabında, ilginç karakterler tanıyor, onların tutku ve çöküşlerine şahit oluyorsunuz. kitap veya herhangi bir şeyi bu kadar çok sevmek, saplantı düzeyinde anlam yüklemek ve sonra tüm bu anlamlardan, değerlerden mahrum kalmak acı verici olsa gerek.
özgün adı la casa da papel olan kağıt ev kitabı kolayca anlaşılan ve çabucak bitirilebilecek akıcılıkta bir eser.
devamını gör...
hayatınızın mottosu olan sözler
bizi de üzdüler ama sabah kalkıp işe gittik.
devamını gör...
anayurt oteli
(bkz: yusuf atılgan)'ın altyapı ve emek olarak (bkz: aylak adam)'a göre daha oturaklı ve iyi olduğunu söylediği, edebiyatımızın varoluşsal ve psikolojik anlamda en etkileyici kitaplarından.
açıkçası çok fazla psikolojiden falan anlayan bir insan değilim, kendimce çıkarımlar yaparım. kitap okumayı çok severim, okumayı sevdiğim kadar kitap hakkında yazılan analiz yazılarını da okumaya bayılırım. yani bu kitabın belli bir psikolojik altyapısı ve mesajı var. daha önce konu hakkında psikolojik altyapısı elbette yazılmıştır sayfalarca, tekrar benzer şeyleri yazıp da gereksiz bilgi yığını oluşturmak istemiyorum. bendeki etkisini değerlendireceğim daha çok bu yazıda.
kitabın olay örgüsü (bkz: aylak adam)'a göre daha az karmaşık ve tekdüze ama bu okumayı sıkıcılaştırmak yerine aksine -bendeki etkisi- su gibi akıp gidiyor. (bkz: zebercet)tekdüze bir adam, hayatı ise kendisi gibi gayet monoton. ama içi öyle mi? zebercet içinde en ufak olayı bile büyütüp karmakarışık denklemler kuruyor. hayatı bu kadar sıkıcı olan bir insanın içinde fırtınalar kopması ayrı bir olay. çünkü kafası ve kalbi bu ağırlığı kaldıramıyor belli bir yerden sonra. dikkat ettiyseniz eğer kitabın sonlarına doğru rakı içmeye gitmesi bunu azaltma çabasına yönelik. bu yalnızlıkla gelen can sıkıntısı ve içinin dinmeyen fırtınalı hali rakı içmeye gittiği yerde, orada oturan kişilerin konuşmalarının kafasında yankılanması bu sebepten. o bölüm şöyle geçiyor:
"uzunca ufak bardağa rakı koydu;* zebercet* iki yudum içti yüzünü buruşturmamaya çalışarak. günlerdir kafasında, yüreğinde gittikçe artan ağırlığı biraz olsun azaltır mıydı bu? arkasındaki iki adamın konuşmasını kesik kesik duyuyordu, 'ilk üç haftası... dayanılmaz gibi geliyor... günler... alışıyor sonra... düşlerde bile çıkılmıyor dışarı.' 'yaralanmadın mı...?' 'hayır... tutmadı... iki yıl günü gününe...' '... olmadı mı?' 'oldu ama... güvensizlik, kuşku, yalan... hiç yalnız kalınmıyor... arada isteniyor... bir yakınlık, sıcaklık.'"
görüldüğü gibi zebercet'in duyduğu konuşmaların bir kısmı bir nevi kendine bir şeyler çağrıştırıyor ve aklına takılıyor. yine basit bir sohbetten duydukları kafasında garip denklemlere neden oluyor. zebercet'in her şeyi yapabildiği ama sonunda yine tek başına kaldığı konfor alanı onu boğuyordu. en sonunda intiharına karar verdiği an bile yapması için hiçbir sebebi yoktu. ipi boynundan çıkarır, kaçar veya konağı yakardı. ama onun için "dayanılacak gibi değildi bu özgürlük."
açıkçası çok fazla psikolojiden falan anlayan bir insan değilim, kendimce çıkarımlar yaparım. kitap okumayı çok severim, okumayı sevdiğim kadar kitap hakkında yazılan analiz yazılarını da okumaya bayılırım. yani bu kitabın belli bir psikolojik altyapısı ve mesajı var. daha önce konu hakkında psikolojik altyapısı elbette yazılmıştır sayfalarca, tekrar benzer şeyleri yazıp da gereksiz bilgi yığını oluşturmak istemiyorum. bendeki etkisini değerlendireceğim daha çok bu yazıda.
kitabın olay örgüsü (bkz: aylak adam)'a göre daha az karmaşık ve tekdüze ama bu okumayı sıkıcılaştırmak yerine aksine -bendeki etkisi- su gibi akıp gidiyor. (bkz: zebercet)tekdüze bir adam, hayatı ise kendisi gibi gayet monoton. ama içi öyle mi? zebercet içinde en ufak olayı bile büyütüp karmakarışık denklemler kuruyor. hayatı bu kadar sıkıcı olan bir insanın içinde fırtınalar kopması ayrı bir olay. çünkü kafası ve kalbi bu ağırlığı kaldıramıyor belli bir yerden sonra. dikkat ettiyseniz eğer kitabın sonlarına doğru rakı içmeye gitmesi bunu azaltma çabasına yönelik. bu yalnızlıkla gelen can sıkıntısı ve içinin dinmeyen fırtınalı hali rakı içmeye gittiği yerde, orada oturan kişilerin konuşmalarının kafasında yankılanması bu sebepten. o bölüm şöyle geçiyor:
"uzunca ufak bardağa rakı koydu;* zebercet* iki yudum içti yüzünü buruşturmamaya çalışarak. günlerdir kafasında, yüreğinde gittikçe artan ağırlığı biraz olsun azaltır mıydı bu? arkasındaki iki adamın konuşmasını kesik kesik duyuyordu, 'ilk üç haftası... dayanılmaz gibi geliyor... günler... alışıyor sonra... düşlerde bile çıkılmıyor dışarı.' 'yaralanmadın mı...?' 'hayır... tutmadı... iki yıl günü gününe...' '... olmadı mı?' 'oldu ama... güvensizlik, kuşku, yalan... hiç yalnız kalınmıyor... arada isteniyor... bir yakınlık, sıcaklık.'"
görüldüğü gibi zebercet'in duyduğu konuşmaların bir kısmı bir nevi kendine bir şeyler çağrıştırıyor ve aklına takılıyor. yine basit bir sohbetten duydukları kafasında garip denklemlere neden oluyor. zebercet'in her şeyi yapabildiği ama sonunda yine tek başına kaldığı konfor alanı onu boğuyordu. en sonunda intiharına karar verdiği an bile yapması için hiçbir sebebi yoktu. ipi boynundan çıkarır, kaçar veya konağı yakardı. ama onun için "dayanılacak gibi değildi bu özgürlük."
devamını gör...
kocasının en yakın arkadaşıyla yatan kadın
gelmeye başladı seks * makineleri geç kaldınız.
devamını gör...
mustafa kemal atatürk
türk milletine allah tarafından verilmiş bir lütuf... en büyük şansımız...çok şey borçlu olduğumuz..
devamını gör...
14 aralık 2020 nevşehir belediyesi paylaşımı
''1 koyun, 1 keçi, 3 kuzu tarafından esir alınmış bulunmaktayız. evet, tarafından.'' böyle belediyeleri seviyoruz.*
buradan.
buradan.
devamını gör...
divan edebiyatından şahane beyitler
tahammül mülkünü yıkdın hülâgû han mısın kâfir
aman dünyâyı yakdın âteş-i sûzan mısın kâfir
kız oğlan nâzı nâzın şeh-levend âvâzı âvâzın
belâsın ben de bilmem kız mısın oğlan mısın kâfir
ne ma‘nî gösterir dûşundaki ol âteşîn atlas
ki ya‘ni şu‘le-i can-sûz-ı hüsn ü ân mısın kâfir
nedir bu gizli gizli âhlar çâk-ı girîbanlar
aceb bir şûha sen de âşık-ı nâlan mısın kâfir
sana kimisi cânım kimi cânânım deyü söyler
nesin sen doğru söyle can mısın cânan mısın kâfir
şarâb-ı âteşînin keyfi rûyun şu‘lelendirmiş
bu hâletle çerâğ-ı meclis-i mestan mısın kâfir
niçün sık sık bakarsın böyle mir’ât-ı mücellâya
meger sen dahı kendi hüsnüne hayran mısın kâfir
nedîm-i zârı bir kâfir esîr etmiş işitmişdim
sen ol cellâd-ı dîn düşmen-i îman mısın kâfir
türkçesi:
ey kafir! tahammül ülkesini yıktın, hülagü han mısın?
aman! dünyayı yaktın. yakıcı ateş misin kafir?
nazın kızoğlan nazı, bağrışın şehlevend (delikanlı) bağırışıdır. belasın, ben de bilmem kız mısın, oğlan mısın kafir?
omzundaki o kırmızı atlas ne anlama gelir? yani güzelliğin can yakan alevi misin kafir?
bu gizli gizli ahlar, yaka yırtmalar nedir? acaba sen de bir şuhun inleyen aşıkı mısın kafir?
sana kimisi canım kimisi cananım der, nesin sen doğru söyle? can mısın, canan mısın kafir?
kızıl şarabın keyfi yüzünü alevlendirmiş, şu halle sarhoşlar meclisinin mumu musun kafir?
parlak aynaya neden böyle sık sık bakıyorsun? meğer sen de kendi güzell,ğine hayran mısın kafir?
inleyen nedim'i bir kafirin tutsak ettiğini işitmiştim; odin celladı, o iman düşmanı sen misin kafir?
nedim
aman dünyâyı yakdın âteş-i sûzan mısın kâfir
kız oğlan nâzı nâzın şeh-levend âvâzı âvâzın
belâsın ben de bilmem kız mısın oğlan mısın kâfir
ne ma‘nî gösterir dûşundaki ol âteşîn atlas
ki ya‘ni şu‘le-i can-sûz-ı hüsn ü ân mısın kâfir
nedir bu gizli gizli âhlar çâk-ı girîbanlar
aceb bir şûha sen de âşık-ı nâlan mısın kâfir
sana kimisi cânım kimi cânânım deyü söyler
nesin sen doğru söyle can mısın cânan mısın kâfir
şarâb-ı âteşînin keyfi rûyun şu‘lelendirmiş
bu hâletle çerâğ-ı meclis-i mestan mısın kâfir
niçün sık sık bakarsın böyle mir’ât-ı mücellâya
meger sen dahı kendi hüsnüne hayran mısın kâfir
nedîm-i zârı bir kâfir esîr etmiş işitmişdim
sen ol cellâd-ı dîn düşmen-i îman mısın kâfir
türkçesi:
ey kafir! tahammül ülkesini yıktın, hülagü han mısın?
aman! dünyayı yaktın. yakıcı ateş misin kafir?
nazın kızoğlan nazı, bağrışın şehlevend (delikanlı) bağırışıdır. belasın, ben de bilmem kız mısın, oğlan mısın kafir?
omzundaki o kırmızı atlas ne anlama gelir? yani güzelliğin can yakan alevi misin kafir?
bu gizli gizli ahlar, yaka yırtmalar nedir? acaba sen de bir şuhun inleyen aşıkı mısın kafir?
sana kimisi canım kimisi cananım der, nesin sen doğru söyle? can mısın, canan mısın kafir?
kızıl şarabın keyfi yüzünü alevlendirmiş, şu halle sarhoşlar meclisinin mumu musun kafir?
parlak aynaya neden böyle sık sık bakıyorsun? meğer sen de kendi güzell,ğine hayran mısın kafir?
inleyen nedim'i bir kafirin tutsak ettiğini işitmiştim; odin celladı, o iman düşmanı sen misin kafir?
nedim
devamını gör...


