galatasaray eski başkanıdır.

galatasaray başkanlar tarihinde adı her zaman iyi anılacak bir başkandır. ekonomik konularda çok başarılı bulsam da fatih terim’in egosuna yenilmesi biraz can sıkıcı bir atmosfer yaratmıştır takımda.

aslında hitabetini çok beğendiğim başkan, arada sırada dilin kemiğinin olmadığını gösteren sözleri ve çıkışları ile çok sevimli bulduğum konuşmalara da imza atmıştır.

az önce galatasaray’ımın lig maçını izlemek için televizyonu açtığımda ölüm haberini aldım. çok üzüldüm. toprağı bol olsun.

galatasaray onu unutmayacaktır.
devamını gör...

üst düzey bir iklim aktivisti olarak söylemek istediklerim var:

engellenemeyecek olandır.

insan virüstür derler ya, doğrudur bu. insan virüstür. aslında bakarsanız virüsten daha virüstür. virüsün virüs olma sebebidir. virüs gibi virüs virüstür!

insanın -pesimist bir çizgide- üremeyi durdurması gerektiğini savunanlar var. buna katılıyorum. ama pratikte imkansız bir şey olacağından elimizden bir şey de gelmeyecektir. ne de olsa her birimiz devlet denen mekanizmanın altında yaşıyoruz ve bundan çıkışımız yok. devletsiz toplum dönemi bitti. ve aslında bakarsanız bütün düşünsel gücümüz de devletin himayesi altında bir özgürlüğe sahip olabiliyor.

ne demek istiyorum? efenim, mantık bizi a noktasından b noktasına götürür ya, devlet bizi götüren araçtır. devlet, bizi konuşturan dildir. ve vs. vs. onca filozofun siyaset felsefesi yapması boşa değil. bilincimiz bir gerçekliğe sahip olsa da bu gerçeklik dışsal, yapay bir gerçeklik tarafından sınırlanıyor. (bazen. ama en demokratik (ki demokratik kelimesi belki uygun olmadı ama neyse.) ülkelerde bile böyledir bu.)

peki ya şu ekoloji ile ne ilgisi var diyeceksiniz devletlerin. dünya neyden oluşur? toprak ve su mu? peki suda ve toprakta kimler yaşar? biz! insanlar! devletler yani!

peki ya insan nasıl bir canlıdır? küstah, bencil. bu da evrimsel olarak doğal olandır. aslında empat kimselerdir insan olmayan. bunu birçok tanımımda belirtiyorum. insan, doğası gereği zaten bencil olmaya programlanmıştır. psikoloji de bizlere bunu söyler. ama insan farkındalık ve duyarlılık kazandıkça, işte o zaman bencillikten sıyrılıp başka bir şeyi içselleştirebilir.

işte bu insanlar, yani biz, devletlerin himayesinde yaşıyor ve devletleri yönetiyoruz. egemenlik millete aittir, modern hukuka göre böyledir. carl schmitt gibi adamlar yepyeni bir hukuk devleti kavramı üretip buna göre bir argüman oluşturadursun, bu hiçbir anlam ifade etmeyecektir günün sonunda, çünkü her halükarda ne sistem olursa olsun (ki marksizmin çökmesi de bu noktalara önemin yoğunlaştırılmamasıdır kanımca)-sistem ne olursa olsun insanlarca yaşanır. bu yüzden de yozlaşmaya her daim açıktır. bu yüzdendir ki dünya bir adalet arayışındadır halen. ve bu yüzdendir uluslararası bir hukukun olmaması. teoride güya var, pratikte ise hiçbir iz yok sanki.

jacques derrida'nın dediği gibi: dünya adalet olmadan başlamıştır ve sürekli ertelenmiş bir adaletin arayışıyla da bir gün sona erecektir.

uluslararası alanda şüphesiz bir zayıflık var ve bu dünyayı da etkiliyor. ekolojiyi etkiliyor çünkü denizler kirletiliyor. okyanuslar çöplerle dolduruluyor, balıklar katlediliyor. balık ticareti dehşet verici bir durumda! ve kimse umursamıyor, devletler para için, yalnızca para için belki de, evet, istediklerini yapma meşrutiyetini kendilerinde buluyor. istatistiklere girmeyeceğim hiç, hoşuma gitmez bu. ama tablo vahim. kutuplar deyip deyip duruyoruz... sadece diyoruz!

bu ekolojiyi bozan etkenleri sıralamaya gelmedim, bunun için de yazmıyorum. yazma sebebim çok kötü bir durumda olmamız. ekolojik denge yaşam demektir. yaşam ise bizlere gerekendir.

tabii üremeyi durdurmak isteyen kimselerce gerekmez de... ve anlarım onları da. insan bencildir. devlet başkanları şöhret için, milliyetçilik perdesi altında gizli bir sahtekarlıkla hareket ettiği için hiçbir yorum da yapılamaz belki. ne de olsa biz seçiyoruz. hem halen demokrasi işini çözebilmiş değiliz. modern hukuk devleti deyip duruyoruz da ne oluyor?

bu durumda ne yapmalı... sanırım çok çabalamalı. açıkçası radikal bir kararla bu alana yoğunlaşmaya karar verdim gibi gibi şu sıralar. daha yüce bir amaç yok. insanlar dünyayı batıradursun, batırmaya çalışsın, belki dünya kurtarılabilir. insanlar umurumda değil, yalnızca doğa. bu doğanın kıymetini bilemeyenleri umursamak kendimize de saygısızlıktır.

tuvalet molasından sonra yazdığım kısma geçelim: *

bir direniş başlatmayı düşünüyorum. belli bir bütçeye sahip gerçek bir topluluk. çünkü dünyanın neresinde çevreci topluluklar varsa da devletlerin kölesi oluyorlar. neticede para, doğanın canına okuyor. o yüzden burada belki yalnızca bir çıkış yolumuz var: uluslararası bir hareket başlatmak.

bu yüzden de uluslararası hukuka yoğunlaşacağım galiba. ve bir ihtimal bir şeyler için adım atabilirim. büyük işler de küçük adımlarla başlar hanımlar, baylar. bir fikirle. idealist olmanın çekiciliğine kanmayıp gerçek bir şeyler başarabilme olasılığı gözetilmelidir. başarının kuralı belki de budur, yani başarısız olma ihtimalini anlamak.

neyse. gece gece böyle bir yazı yazayım dedim. okuyanlara söylemim var, bu yazı kendini imha edebilir bir zaman sonra. blog siteme koyarım. her şeyi oraya rafa kaldırmayı düşünüyorum da...
devamını gör...

gökbilimcilere göre, kartal bulutsusu yaklaşık olarak 70 x 55 ışıkyılı boyunca yer kaplayan, 5.5 milyon moleküler biçimdeki hidrojen ve toz bulutu olduğu biliniyor. öncelikle bir ışık yılının tanım olarak, ışığın bir yılda kat ettiği mesafedir diye bilinmesi gerekir. ve bu mesafe kaba bir hesapla 5,9 trilyon mil veya 9,5 trilyon kilometreye tekabül etmektedir. türkiye açısından düşünecek olursak, en doğusu ile en batısı arasındaki mesafe yaklaşık olarak 2000 kilometredir. şimdi buna göre 9,5 trilyon kilometrenin büyüklüğünü siz tahayyül etmeye çalışın.

kartal bulutsusu'nu bir mağara olarak düşünün; sütunlarının en alt noktasından çıkıklık meydana getiren dikitlere benzeyen bu sütunlar esasında yeni yıldız oluşumları için kuluçka makinesi görevi yapan yıldızlar arası hidrojen gazı ve tozundan meydana gelmektedir. gökbilimci bilim insanlarının yaptığı araştırmalara göre yüzey kısımlarında daha yoğun seviyede gaz düğümleri ve gaz kürecikleri olduğu tahmin edilmektedir. bunlara verilen isim egg'dir. yani "buharlaşan gaz küreleri". ingilizcesi "evaporating gas spheres". egg'lerin bazılarının içerisinde yıldızların oluştuğu bilinmektedir. anlayacağınız, bu bulutsu yeni doğacak yıldızlara şu an için hamile. tabii ki bu bilim insanlarının tahminleri.

kartal bulutsusu'nun ismi görüntü olarak kartala benzemesinden kaynaklıdır. bu bulutsu bilimsel olarak messier 16, m16, veya ngc 6611 olarak da isimlendirilmiştir. 1745 yılında jean-philippe de cheseaux tarafından keşfedilmiştir. yılan takım yıldızında bulunan açık bir yıldız kümesidir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kaynakça:
1- dr. mehmet hakan özsaraç.
2. wikipedia
devamını gör...

malcolm x, eski köle sahiplerinin, doğacak çocuklar korkak olsun diye, hamile kadınların gözü önünde bazılarına işkence yaptığını, kadınları korkutmaya çalıştığını anlatıyor. etkili olmuşmu bilemem ama eskiden köle sahipleri böyle birşey yapmış.
devamını gör...

çok severek takip ettiğim yazardır. öyle ki, gizlice kokpitine girmeye görün. aşırı doz genel kültür şoku yaşamanız olasıdır. hep var olsun!
devamını gör...

kısa, öz ve güzel tanımları olan yazar arkadaşımız.

takibe aldım kendilerini. nice güzel tanımlara.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

neeeeeee. bu gözler bunu da mı görecekti! lahmacun kadar güzel bir şeye keko yiyeceği de demezsin ya. yapmayın, etmeyin.
devamını gör...

*eko
kalp yapısını ve fonksiyonunu ses dalgaları ile inceleyip değerlendirme işlemidir.
(bkz: ultrason)
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
sazımı seviyorum...
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...


geleceğim, bekle dedi, gitti..
ben beklemedim, o da gelmedi.
ölüm gibi bir şey oldu..
ama kimse ölmedi.

çizik - özdemir asaf

özdemir asaf’ın bu şiiri, aklıma direkt kaan tangöze’nin bekle dedi gitti şarkısını getirdi. dinlemek isteyenler için:
devamını gör...

cinsellik çok abartılacak bir mesele değil. olması güzel ama olmazsa da çok bir şey kaybetmezsin.

kafasında bunu kutsallaştıran ve yapamayan (özellikle dini-kültürel nedenlerden olanları), yapanları kıskanan insanların agresifleşmesi mümkün. bilinçli bir insanın böyle bir nedenden sinir yapacağına inanmıyorum dediğim durum.
devamını gör...

çok güzel tanımları bulunan yazardır. okurken samimiyetini hissettim. kendime neden yakın hissettim yahu derken merdümgiriz bir deli olan nick'ini gördüm. deli deliyi dakkada bulur, derler. bulduğum gibi de takibe aldım. sözlüğümüzde daim olman ve burada merdümgiriz olmaman dileğiyle. kafana kuvvet.
devamını gör...

hiç bir zaman yapmadığım eylemdir. her oyladığımı mutlaka okuduğum için beğenmişimdir. öbür türlüsüne ben de karşıyım.
devamını gör...

bir ferit edgü başyapıtıdır.

herkesin öğretmenlik ile ilgili söyleyebileceği bir sözü var. herkesin öğretmenlere ve öğretmenlik mesleğine karşı yapacağı bir eleştirisi var. hiçbir şey olamazsam öğretmen olurum diyen bir sürü insan tanıyorum. genelde hiçbir şey olamıyorlar. yatarak para kazanmaktan tutun da, yetersiz ve yeteneksiz olmaya kadar söylenmedik söz bırakılmayan öğretmenlere bir de mesleğin içindeki zavallı bankamatik memurlarının darbesi vurunca işler iyice sarpa sarıyor.

benim de elbette eleştirilerim var öğretmenlik mesleğine yakışmadığı halde bu meslekten para kazanan vicdansızlara, hatta bunu öğretmenler odası tanımımda tatlı tatlı anlattığımı düşünüyorum ama öğretmenlik insanların sandığı gibi bir meslek değil.

sadece derse girip ders anlatana öğretmen denmez, onlar öğreticidir olsa olsa. öğretmen bambaşka bir kavram. ders dışında da bir şeyler katması gerçek öğrenciye iyi bir öğretmenin, yaptığı işi dert edinmesi gerekir, öğrencilerin içindeki iyiyi güzeli ortaya çıkarması gerekir. o yüzden çok zordur zaten.

ben öğretmenliğe karadeniz’de bir sahil köyünde başladım. hem ilköğretim okulu hem lise olan bir okuldu. öğleye kadar ilköğretim, öğleden sonra lise. her şubeden bir tane vardı sadece. sınıfların en kalabalığı 20 kişilikti. ve o okula benden önce hiç ingilizce öğretmeni gelmemişti.

benim aklımda ise stajyerliği kaldırıp başka bir alana doğru geçiş yapma fikri vardı gittiğimde okula. aslında iyi bir eğitim fakültesinden mezun olmuştum ve baba mesleği olduğu için de öğretmenlik hakkında fazlasıyla bilgim vardı ama bana göre olmadığını düşündüğüm için devam etme niyetinde değildim.

şans eseri ilk dersimi yaptığım gün 24 kasım öğretmenler gününe denk gelmişti. sınıfa girdim, 9. sınıf öğrencilerimle tanıştım. onlara sene boyunca neler yapacağımızı anlattım, son 20 dakikada da eğlenceli bir oyun oynadık sınıfımla. sonra zil çaldı ve ben sigara içmek için çıkıp okulun bodrum katına indim. 15 dakikalık teneffüs sona erip sınıfa girdiğimde neden öğretmenliğe devam etmem gerektiğini anladım.

kara tahtada kocaman öğretmenler gününüz kutlu olsun yazısı ve masamın üzerinde okulun etrafını saran bahçelerden toplanmış çiçekler karşıladı beni. masamın üzeri silme çiçek doluydu. masam sapsarı olmuştu çiçekten. hayatımda bu kadar mutlu olduğum az anım olmuştur.

o gün öğretmenlik yapmaya, öğretmenliği devam etmeye karar verdim ve hala da aynı sevgiyle yapıyorum, daha da çok uzun zaman yapacağım. ben o günün borcunu ödüyorum öğrencilerime. o okulda çalıştığım süre boyunca çok şey yaptım, çok şey değiştirdim ve bununla da hala gurur duyuyorum.

ama benim yaşadıklarım güneydoğu okullarına gidip oradaki insanlara dokunan, oradaki çocukların hayatını değiştiren, onlara başka bir dünyanın mümkün olduğunu gösteren öğretmenlerin yaşadıkları ile kıyaslanamaz bile.

ferit edgü de bu kitapta hakkari’de bir mevsim geçiren bir öğretmenin hikayesini anlatmış bize. benim gibi laf kalabalığı yapmadan; kısa, öz ve vurucu bir şekilde anlatmış. öğretmenin yaşadığı zorluklar, şahit olduğu haksızlıklar, aşmaya uğraştığı dil ve kültür engeli, düzeltmeye çalıştığı yanlışlıklar... hepsi kitapta ustalıkla anlatılmış.

bence okuyun bir an önce, çünkü hala okumadıysanız biraz eksiksiniz demektir.
devamını gör...

öyle illet bir renktir ki, ne zaman duş alsanız banyonuz savaş alanına döner. havlularınızın rengi artık kırmızıdır. saçınızı başka bir renge boyatsanız bile o kızıl yansımalar uzunca bir süre yakanızı bırakmayacaktır.

tek artısı ise bazı kadınlara enfes yakışmasıdır.
devamını gör...

mevzu var dediler geldik. (bakmayın böyle göründüğüne, tam bir salak, tam bir bebe)

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

muz cumhuriyetine hoş geldiniz dedirten durum.

ulan sokakta röportaj yapan vatandaşı göz altına alan bir zihniyet var.

papua yeni gine'de medeniyet nedir bilmeyen çamurlu kabilesinde bile daha özgür olurduk be.
devamını gör...

devlete en büyük terörist oluşum diyor ama iltica ettiği almanyada devlet diye bir mekanizma olmasa açlıktan ağzı kokacak. kalifiye biri mi? değil. devletin sağladığı güvenlik olmasa doğru geldiği yere postalayacaklar. gerçekten çok yazık.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim