mesaja dönmeyen insan
saygısız bulduğum insan türü. tek kelime ile bile olsa insan gibi cevap yazılır. bir havalar, bir haller oluyor bazılarında. sanırsın mesajına cevap yazdığı için üzerine atlayıp soymaya başlayacaksın. evlerden ırak!..
tabii ki her zaman müsait olunmayabilir ama "müsait değilim" yazacak kadar vakit bulup yazmayanlar da var. davar.
edit: bir konuda size çok bozulduğu ya da kırıldığı için dönmüyorsa, onu bu söylediklerimin dışında tutuyorum. insanları kırmayın.
tabii ki her zaman müsait olunmayabilir ama "müsait değilim" yazacak kadar vakit bulup yazmayanlar da var. davar.
edit: bir konuda size çok bozulduğu ya da kırıldığı için dönmüyorsa, onu bu söylediklerimin dışında tutuyorum. insanları kırmayın.
devamını gör...
müptelası olunan kokular
hanımeli. dünyada hiç bir koku bu kadar etkileyemez beni. önünden geçtiğimde kokusu gelir ve duraksarım onu görmeden kokusunu duyarım. kendimden geçerim kokusunu içime çekerken.
devamını gör...
birleşip abdulseyidbincabbarı bitireceğiz
başlığı birleşik arap emirlikleri okudum.
devamını gör...
meçhul öğrenci anıtı
bir ece ayhan şiiridir.
buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında,
bir teneffüs daha yaşasaydı,
tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür,
devlet dersinde öldürülmüştür.
devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
- maveraünnehir nereye dökülür?
en arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
- solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine! dir.
bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım.
o günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazdırmıştır:
ah ki oğlumun emeğini eline verdiler.
arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:
aldırma 128! intiharın parasız yatılı
küçük zabit okullarında,
her çocuğun kalbinde
kendinden daha büyük bir çocuk vardır.
bütün sınıf sana çocuk bayramlarında
zarfsız kuşlar gönderecek.
dikkat edilmesi gereken bir kısım vardır.
aldırma 128! intiharın parasız yatılı
küçük zabit okullarında,
her çocuğun kalbinde
kendinden daha büyük bir çocuk vardır.
bütün sınıf sana çocuk bayramlarında
zarfsız kuşlar gönderecek.
ece ayhan bu kısmı arkadaşı nilgün marmara için yazmıştır. genç yaşında intihar eden nilgün marmara'nın cenazesinde şair ece ayhan nilgün marmara'nın annesine tuhaf bir soru sorar.
-nilgün'ün okul numarası kaçtı?
- 128
nilgün marmara'yı çok seven ece ayhan için bu intihar son derece büyük bir yıkım olur. ayrıca nilgün marmara'nın gömüldüğü mezarın numarası da 128dir.
aldırma 128! intiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
her çocuğun kalbinde kendinden büyük bir çocuk vardır
bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek
buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında,
bir teneffüs daha yaşasaydı,
tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür,
devlet dersinde öldürülmüştür.
devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
- maveraünnehir nereye dökülür?
en arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
- solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine! dir.
bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım.
o günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazdırmıştır:
ah ki oğlumun emeğini eline verdiler.
arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:
aldırma 128! intiharın parasız yatılı
küçük zabit okullarında,
her çocuğun kalbinde
kendinden daha büyük bir çocuk vardır.
bütün sınıf sana çocuk bayramlarında
zarfsız kuşlar gönderecek.
dikkat edilmesi gereken bir kısım vardır.
aldırma 128! intiharın parasız yatılı
küçük zabit okullarında,
her çocuğun kalbinde
kendinden daha büyük bir çocuk vardır.
bütün sınıf sana çocuk bayramlarında
zarfsız kuşlar gönderecek.
ece ayhan bu kısmı arkadaşı nilgün marmara için yazmıştır. genç yaşında intihar eden nilgün marmara'nın cenazesinde şair ece ayhan nilgün marmara'nın annesine tuhaf bir soru sorar.
-nilgün'ün okul numarası kaçtı?
- 128
nilgün marmara'yı çok seven ece ayhan için bu intihar son derece büyük bir yıkım olur. ayrıca nilgün marmara'nın gömüldüğü mezarın numarası da 128dir.
aldırma 128! intiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
her çocuğun kalbinde kendinden büyük bir çocuk vardır
bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek
devamını gör...
neden kadınlar mağdur hissediyor da erkekler mağdur hissetmiyor sorunsalı
bu başlığa açıklama yapıyor oluşum beni derinden yaraladı. kadınların toplumdaki yeri sanıyorum çok açık. eğitim alamıyorlar, zorla kapanıyorlar, evlendiriliyorlar, öldürülüyorlar, şiddete, tacize, tecavüze maruz kalıyorlar. kadınlar durup dururken "bu sabah mağdur hissediyorum." demiyor. kadınlarımız zaten mağdur. bunu dile getiriyoruz ve yardıma ihtiyacı olan kadınların yanında duruyoruz. bir erkek çıkıp zor durumda olduğunu söylese, aşağılansa, şiddete maruz kalsa onun da yanında duracağız. onun da hakkını arayacağız. arıyoruz da. ayrıca erkeklerin de mağdur olduğu bir çok konu var. erkek oldukları için sokulmaya çalışıldıkları cinsiyet kalıpları onları da çok yoruyordur eminim. biz bunu da anlıyoruz. erkekleri de destekliyoruz. ama bir kesim insanlar neden kadınları erkek düşmanı olarak göstermeye çalışıyor anlamış değilim. siz burada gelip cinsiyetçi başlıklar açarsanız, kadının sütyeninden, mini eteğinden, pediküründen üstünüze vazife olmayan bir şekilde bahsederseniz kusura bakmayın ama bu konuda biraz saldırgan olabiliriz. çünkü evet mağduruz ve artık yorulduk. bu kadar hassas konuları böyle dikkatsizce ve umarsızca ağzınıza geleni söyleyerek, iki cinsiyeti de ayrıştırarak dile getirmekten vazgeçin. kimsenin derdi kadınlar çok iyi erkekler gebersin değil. eşit olalım, mutlu olalım yeter diyoruz biz.
devamını gör...
türk insanının ömrünü mahveden üç şey
üreten yerine tüketen nesiller yetiştiren, bilimden ve akıldan uzak eğitim sistemi.
özgürlüğün, yaratıcılığın ve özgünlüğün katili, farklılığınsa düşmanı olan gerici toplum baskısı.
krizle, yoksullukla ve borçla eş anlamlı hale gelen ekonomimiz.
özgürlüğün, yaratıcılığın ve özgünlüğün katili, farklılığınsa düşmanı olan gerici toplum baskısı.
krizle, yoksullukla ve borçla eş anlamlı hale gelen ekonomimiz.
devamını gör...
on kusurlu hareket
dünyanın en çok sevilen ve en çok eleştirilen oyunu futbolda faul atışı ile cezalandırılacak hareketlerdir.
eskiden dokuz kusurlu hareket iken sonradan eklenen bir ihlalle sayısı ona çıkmıştır. bu onuncu kural futbolun yavaş yavaş güç oyununa dönüşmesinin bir sonucudur.
bu hareketlerin ilki rakibine tekme atmaktır. bu hareketin açıklanacak bir yanı elbette yok. benim aklımda kalan örnek real madrid’de oynarken pepe’nin rakibi casquero‘ya attığı tekmedir:

ikinci hareketimiz ise rakibe çelme takmak, bu hareket futbol sahalarında bolca gördüğümüz bir harekettir. çalım yemeyi egosuna yediremeyen oyuncu geçip giden rakibini bir çelme ile yerle yeksan eder. bu benim için genelde messi’nin top sürmeye başladığında olmasını beklediğim harekettir:

üçüncü hareketimiz hava topu esnasında rakibin üstüne sıçramaktır. bu her üç hava topu mücadelesinin ikisinde mutlaka görülen bir harekettir. yükselirken rakibin omuzlarına bastırmak en yaygın olanıdır.
dördüncü hareket rakibi engelleyici şarj. bu harekette ise rakip sizi geçmiş giderken formasına yapışıp “ getme deyeydim” diye bağırmaktır. tromsö - sandefjord maçında yapılan faul aklımdan hiç çıkmaz mesela:

sonraki hareketimiz rakibe kasti olarak vurmak. bu hareket de çok açıklanmaya ihtiyaç duymuyor ama hagi’nin uefa kupası finalinde tony adams’a yaptığı hareket akıllardan çıkmaz. ne yaptın hagi, oooo çok sert:

altıncı hareketimiz rakibi itmek. bu hareket de zaten ismi ile müsemma bir harekettir. bu hareket sonucunda birçok futbolcunun reklam panolarına çarptığına şahit olmuşuzdur.
yedinci hareketimiz topa müdahale etmeden önce rakibe temas etmektir. bence tespiti en zor olanlardan biri budur. anlık bir refleks gerekir hangisinin önce olduğunu bulmak için.
sekizinci hareketimiz rakibe tükürmek ya da uygunsuz harekette bulunmak. bu uygunsuz hareketlerden biri de rakibi ısıtmaktır ki bunu suarez’den iyi kimse yapamaz:

dokuzuncu hareket topa elle müdahale etmek ki bu da gayet açık ve net bir ihlaldir. ve tabii ki tanrının elini hatırladınız:

son hareketimiz ise orantısız güç kullanmak. rakibin omuzuna omuzla vurmakta bir sakınca yok ancak rakibe orantısız kullanarak kendine avantaj sağlamak net bir fauldür.
evet, birçok hareketi gördük, birçok hareketi tanıdık. şimdi geldik en civcivli bölüme.
eskiden dokuz kusurlu hareket iken sonradan eklenen bir ihlalle sayısı ona çıkmıştır. bu onuncu kural futbolun yavaş yavaş güç oyununa dönüşmesinin bir sonucudur.
bu hareketlerin ilki rakibine tekme atmaktır. bu hareketin açıklanacak bir yanı elbette yok. benim aklımda kalan örnek real madrid’de oynarken pepe’nin rakibi casquero‘ya attığı tekmedir:

ikinci hareketimiz ise rakibe çelme takmak, bu hareket futbol sahalarında bolca gördüğümüz bir harekettir. çalım yemeyi egosuna yediremeyen oyuncu geçip giden rakibini bir çelme ile yerle yeksan eder. bu benim için genelde messi’nin top sürmeye başladığında olmasını beklediğim harekettir:

üçüncü hareketimiz hava topu esnasında rakibin üstüne sıçramaktır. bu her üç hava topu mücadelesinin ikisinde mutlaka görülen bir harekettir. yükselirken rakibin omuzlarına bastırmak en yaygın olanıdır.
dördüncü hareket rakibi engelleyici şarj. bu harekette ise rakip sizi geçmiş giderken formasına yapışıp “ getme deyeydim” diye bağırmaktır. tromsö - sandefjord maçında yapılan faul aklımdan hiç çıkmaz mesela:

sonraki hareketimiz rakibe kasti olarak vurmak. bu hareket de çok açıklanmaya ihtiyaç duymuyor ama hagi’nin uefa kupası finalinde tony adams’a yaptığı hareket akıllardan çıkmaz. ne yaptın hagi, oooo çok sert:

altıncı hareketimiz rakibi itmek. bu hareket de zaten ismi ile müsemma bir harekettir. bu hareket sonucunda birçok futbolcunun reklam panolarına çarptığına şahit olmuşuzdur.
yedinci hareketimiz topa müdahale etmeden önce rakibe temas etmektir. bence tespiti en zor olanlardan biri budur. anlık bir refleks gerekir hangisinin önce olduğunu bulmak için.
sekizinci hareketimiz rakibe tükürmek ya da uygunsuz harekette bulunmak. bu uygunsuz hareketlerden biri de rakibi ısıtmaktır ki bunu suarez’den iyi kimse yapamaz:

dokuzuncu hareket topa elle müdahale etmek ki bu da gayet açık ve net bir ihlaldir. ve tabii ki tanrının elini hatırladınız:

son hareketimiz ise orantısız güç kullanmak. rakibin omuzuna omuzla vurmakta bir sakınca yok ancak rakibe orantısız kullanarak kendine avantaj sağlamak net bir fauldür.
evet, birçok hareketi gördük, birçok hareketi tanıdık. şimdi geldik en civcivli bölüme.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
eyluling çok tatlı ama azıcık (miniminnacık) reklam kokan bir portakalımsı ses kaydıyla baskınını yaptı. tatlı bir şaşırtma oldu bence.
devamını gör...
kedilere verilmiş ilginç isimler
2 adet ismi var. evde onunla eğlenirken kuddusi. normalde kullandığım yani; 2,5 aylıkken bana geldiğinde 3 kere kulağına fısıldadığım ise shakespeare (kısaca şeks)(uzunca şekopello). hiç bir isme de bakıp tepki vermiyor o ayrı. *
devamını gör...
flört ile sevgililik arasındaki farklar
flört z kuşağıyla ve sosyal medya vıcıklığıyla gelen bir kavram. bir eş anlamı yan cepte dursun. seçmeli ders gibi bir sürü flört yapılıp arasından sevgili seçen mi istersin, birine aşıkken işte hüsamettin var ama o flörtüm o ayrı taam mı? diyen mi istersin. kısacası gerçekte olmayan iğrenç bir şımarıklık. birini görünce kalbin daha hızlı atıyorsa, o da benzer belirtiler yaşıyorsa sevgiliğe adım atarsın bitti.
devamını gör...
bugün okuduğunuz en güzel cümle
istediğimiz kadar güzel cümle okuyalım hayata geçiremedikten sonra sadece laf olarak kalır.*
devamını gör...
iki kişinin aynı anda birbirini sevmesi
olasılıksal olarak bakıldığında mucize gibi bir şeydir. bu yaşıma kadar hep şöyle düşünürdüm: eğer bu mucize gerçekleşirse bu iki kişi tüm engelleri birlikte aşar tüm sorunlar çözülür. hiç de öyle olmadığını gördüm birkaç ay önce. hatta işleri çok daha karıştırdığını. buradan bu girdiye göz atacak sözlük halkına seslenmek isterim. eğer böyle bir mucize geldiyse başınıza, aklınızı başınıza alın, egonuza, gururunuza başlatmayın, durun ve mucizenin farkına varın. mucizenizi özümseyin sonra olurunu olmazını değerlendirin.
devamını gör...
namuslu bir şekilde battık
trabzon'da restoran işletmeciliği yapan ve pandemi koşullarından dolayı batan bir esnaf kardeşimizdir.
haber kaynağı
haber kaynağı
devamını gör...
güzel olmanın verdiği öz güven
tek başına bir anlamı yoktur. sempatin, zekân, eğitimin ve en önemlisi çevre ile desteklenmelidir.
tek başına güzelliğe güvenip kuru bir özgüvenle ortaya çıkarsanız kurtlar sizi ham yapar.
tek başına güzelliğe güvenip kuru bir özgüvenle ortaya çıkarsanız kurtlar sizi ham yapar.
devamını gör...
suç ve ceza
öyle kitaplar vardır ki, muhakkak okunması gereken fakat doğru zamanı bekleyen. bunun yaşla da pek alakası yoktur bazen, hissetmeniz gerekir o vakti. bu roman da tam olarak öyle bir roman. uygun zamanı siz seçmelisiniz, doğru olan vakti... bu kitap benim dostoyevski ile tanışma kitabımdır. evet sağlam bir başlangıç yaptığımın farkındayım fakat asla pişman değilim.
raskolnik: 17.yüzyıl rusya'sında yapılan dini reformları/ düzeltmeleri kabul etmeyenlere verilen addır. kitabın ana karakteri raskolnikov, suç ve ceza arasında sıkışıp kalmış, devlet dairelerini, sistemi, insanları ve onların sorgusuz sualsiz bir yaşam sürmelerini eleştiren, bunu bir türlü kabul etmeyen çok zeki ve sivri dilli bir üniversite öğrencisidir. o, kendisini bile eleştirir, hem de fazlasıyla. ah onun o bitmek bilmeyen sorguları, eleştiri ve düşünceleri... bir tek raskolnikov'u etkiler tüm bunlar, hatta ona insan baltalatır. bu cinayetten sonra, dostoyevski'nin bir suçlunun psikolojik tahlilini ne kadar başarılı bir şekilde aktardığına şahitlik ederiz. bir suçluyla empati kurarız hatta kendimizi tam olarak onun yerine koyarız.
romandaki her karakterin tahlili kesinlikle kusursuz yapılmış. bununla ilgili bir rivayet vardır hatta: suç ve ceza yayınladıktan sonra, petersburg savcısı yazar hakkında dava açar. gerekçesi ise şöyledir: ''bir caninin ruhsal durumunu bu kadar gerçekçi ve ayrıntılı anlatan bir kişinin geçmişinde kesinlikle bir cinayet saklıdır. ''
raskolnikov dışında kitabın başka önemli simgesi de sonya'dır. ondan bahsetmemek haksızlık olurdu. ah sonya, sonya sırf sevdikleri mutlu olsun diye kendi mutluluğundan vaz geçebilecek kadar cesaretli biriydi. zayıf biri gibi tasvir edilmişti belki fakat o güçlüydü. kurtuluşa ve güzel günlerin geleceğine inanıyordu.
sonya: bilge, bilgelik demektir. bu bilge kız raskolnikov'a ışık olacaktır. ''garip ve zavallı insan! yedi büyük günahtan birini işledin. yedi büyük erdemden birini yitirdin!'' sözleri, sadece okumakla bile kulaklarımda yankılanmıştır.
sizi tanımak büyük bir keyifti raskolnikov ve sonya!
kaynak: 1
2
raskolnik: 17.yüzyıl rusya'sında yapılan dini reformları/ düzeltmeleri kabul etmeyenlere verilen addır. kitabın ana karakteri raskolnikov, suç ve ceza arasında sıkışıp kalmış, devlet dairelerini, sistemi, insanları ve onların sorgusuz sualsiz bir yaşam sürmelerini eleştiren, bunu bir türlü kabul etmeyen çok zeki ve sivri dilli bir üniversite öğrencisidir. o, kendisini bile eleştirir, hem de fazlasıyla. ah onun o bitmek bilmeyen sorguları, eleştiri ve düşünceleri... bir tek raskolnikov'u etkiler tüm bunlar, hatta ona insan baltalatır. bu cinayetten sonra, dostoyevski'nin bir suçlunun psikolojik tahlilini ne kadar başarılı bir şekilde aktardığına şahitlik ederiz. bir suçluyla empati kurarız hatta kendimizi tam olarak onun yerine koyarız.
romandaki her karakterin tahlili kesinlikle kusursuz yapılmış. bununla ilgili bir rivayet vardır hatta: suç ve ceza yayınladıktan sonra, petersburg savcısı yazar hakkında dava açar. gerekçesi ise şöyledir: ''bir caninin ruhsal durumunu bu kadar gerçekçi ve ayrıntılı anlatan bir kişinin geçmişinde kesinlikle bir cinayet saklıdır. ''
raskolnikov dışında kitabın başka önemli simgesi de sonya'dır. ondan bahsetmemek haksızlık olurdu. ah sonya, sonya sırf sevdikleri mutlu olsun diye kendi mutluluğundan vaz geçebilecek kadar cesaretli biriydi. zayıf biri gibi tasvir edilmişti belki fakat o güçlüydü. kurtuluşa ve güzel günlerin geleceğine inanıyordu.
sonya: bilge, bilgelik demektir. bu bilge kız raskolnikov'a ışık olacaktır. ''garip ve zavallı insan! yedi büyük günahtan birini işledin. yedi büyük erdemden birini yitirdin!'' sözleri, sadece okumakla bile kulaklarımda yankılanmıştır.
sizi tanımak büyük bir keyifti raskolnikov ve sonya!
kaynak: 1
2
devamını gör...
kürtajın yasaklanması gerekliliği
olayı baya kişiselleştirmiş yazar beyanı. boş beyan üzerine gram düşünülmemiş beyan.
napsın bu insanlar tacizcisinin çocuğunu mu doğursun. bakamayacağı sevemeyeceği çocuğu doğursun da sefalet ilgi sevgi yoksunluğu mu çeksin bu çocuk. ya da sokağa mı atsın. kürtaja gelene kadar konu doğru cinsiyet ve cinsellik eğitimi verelim de iş buralara kadar gelmesin. (bkz: doğum kontrolü)
napsın bu insanlar tacizcisinin çocuğunu mu doğursun. bakamayacağı sevemeyeceği çocuğu doğursun da sefalet ilgi sevgi yoksunluğu mu çeksin bu çocuk. ya da sokağa mı atsın. kürtaja gelene kadar konu doğru cinsiyet ve cinsellik eğitimi verelim de iş buralara kadar gelmesin. (bkz: doğum kontrolü)
devamını gör...
hypnic jerk
uykuya dalmadan önce veyahut da uykunun tam ortasında sanki yüksek bir yerden yere düşüyormuş gibi hissedilen duygu. türkçe literatürdeki bilimsel ismi hipnogojik miyoklinik seğirtidir.
(bkz: uyurken boşluğa düşme hissi)
hypnic jerk'in kaynağı hâlâ kesin olarak bilinmese de bilim insanlarınca kabul edilen en yaygın görüş evrimdir. buna göre, homo sapiens sapiens'in ataları bundan 3-4 milyon yıl öncesine kadar tahmini 42 milyon yıl boyunca ağaçların tepelerinde yaşıyorlardı. ağaçların tepelerinde yaşamak atalarımıza nispeten güvenli bir ortam sağlamış ama bunun en tehlikeli kısmı da uyku anı olmuş. zira uyku halindeyken en ufak bir rüzgar, ani bir sıçrama vb. dengeyi bozacak hareketler atalarımızın ağaçlardan yere düşmelerine, yere düşmeleri de sakatlanmalarına, sakatlanmaları da av olmalarına neden olmaktaymış. bu yüzden on milyonlarca yıl boyunca bu korku insanların beyinlerine kazınmış ve bu korku günümüzde uyurken boşluğa düşme hissi olarak varlığını sürdürmekteymiş. bu his günümüzde anksiyete, stres, aşırı kafein tüketimi, rahatsız yataklarda uyuyan ve çok yorucu işler yapan kişilerde daha çok görülüyormuş.
buraya kadar yararlandığım kaynak: evrimagaci.org/uyku-nedir-u...
ayrıca jack london'ın kaleme aldığı ünlü (bkz: ademden önce (kitap))'ı da hypnic jerk'i çok başarılı bir şekilde işlemiştir. kitap direkt hypnic jerk yaşayan bir çocuğun hikayesiyle başlar ve milyonlarca yıl öncesindeki atalarına kadar uzanır.
(bkz: uyurken boşluğa düşme hissi)
hypnic jerk'in kaynağı hâlâ kesin olarak bilinmese de bilim insanlarınca kabul edilen en yaygın görüş evrimdir. buna göre, homo sapiens sapiens'in ataları bundan 3-4 milyon yıl öncesine kadar tahmini 42 milyon yıl boyunca ağaçların tepelerinde yaşıyorlardı. ağaçların tepelerinde yaşamak atalarımıza nispeten güvenli bir ortam sağlamış ama bunun en tehlikeli kısmı da uyku anı olmuş. zira uyku halindeyken en ufak bir rüzgar, ani bir sıçrama vb. dengeyi bozacak hareketler atalarımızın ağaçlardan yere düşmelerine, yere düşmeleri de sakatlanmalarına, sakatlanmaları da av olmalarına neden olmaktaymış. bu yüzden on milyonlarca yıl boyunca bu korku insanların beyinlerine kazınmış ve bu korku günümüzde uyurken boşluğa düşme hissi olarak varlığını sürdürmekteymiş. bu his günümüzde anksiyete, stres, aşırı kafein tüketimi, rahatsız yataklarda uyuyan ve çok yorucu işler yapan kişilerde daha çok görülüyormuş.
buraya kadar yararlandığım kaynak: evrimagaci.org/uyku-nedir-u...
ayrıca jack london'ın kaleme aldığı ünlü (bkz: ademden önce (kitap))'ı da hypnic jerk'i çok başarılı bir şekilde işlemiştir. kitap direkt hypnic jerk yaşayan bir çocuğun hikayesiyle başlar ve milyonlarca yıl öncesindeki atalarına kadar uzanır.
devamını gör...
normal sözlük'te tüm yazarların evli olması
yaş ortalaması o kadar küçük olmadığından sanırım bu durum. sosyal medya mecralarında genelde yaş ortalamaları hep düşüktür, gençler çok daha fazladır ama sözlüklerde pek böyle olmadığını görebiliriz. bu arada ben dahil değilim evli kategorisine.
devamını gör...
ahlat ağacı
derinlemesine izlenirse çok güzel mesajları olan filmdir. film demek biraz ayıp oluyor aslında. bildiğin sanat eseri çünkü. diyaloglar, çekim kareleri, karakterler, senaryo... her biri özenle oluşturulmuş, üzerine baya kafa patlatılmış şeyler. izlemeyene şiddetle tavsiye ederim. hayat üzerine düşünmeyi, insanları gözlemlemeyi filan seviyorsanız bu filme bayılacaksınız. ancak böyle şeyleriniz yoksa filmden nefret bile edebilir ve yarıda çıkabilirsiniz. işte! kim olduğunuzu öğrenmeniz için harika bir fırsat!
devamını gör...