101.
bir ay sonra iki sene olacak. ardında bıraktığı korkunç boşluk her geçen gün içime doğru derinleşiyor. geçmiyor. kabullendim artık, geçmeyecek.
devamını gör...
102.
"sizin hiç babanız öldü mü
benim bir kere öldü kör oldum
..."


*
devamını gör...
103.
beş yıl oldu boşluğu kesinlikle dolmuyor.baba çınar ağacıdır gölgesi yeter derler ya öyle de bi durum var öyle bir boşluk işte.
devamını gör...
104.
babamla 6-7 senedir görüşmüyorum.elbette üzülürüm ama uzun uzun yorum yapabileceğim bir konu değil.
devamını gör...
105.
bence onun kadar acısı, insanın en sevdiklerinin babasının ölmesi.
genç babaların ölmesi.
devamını gör...
106.
bir anne kalbine göre denilenin aksine asla alışamadığın ve hatta zaman geçtikçe özlemle harmanlanan devasa boşluk.
devamını gör...
107.
önce kimin öldüğüne göre hissedilen acının değişeceği durum.
annemden önce ölmüş olsaydı, acısıyla yıkılırdım, yokluğu güven duygumu zedelerdi nitekim arkamdaki en büyük destek çökmüş olurdu.
ancak annem ondan önce öldü, ve şimdi hiç bir ölüm onun kadar içimi yakmayacak gibi.
devamını gör...
108.
feleğin bir kuşu var. pençesi demirdendir.

babam hastanede yatmayı tekrar reddedip eve döndüğünde okulda ve evde yoğun hem de çok yoğun bir hafta bizi bekliyordu. cuma akşamı babamı görmeye gideriz diye evde karar aldık. babam son günlerinde kendisini o haliyle görmemizi istemiyordu. üstelik bizi değil görmek ozleyecek kadar bile hâli yoktu. cuma öğleden sonra babamın vefat haberi geldi. hayat sen planlar yaparken başına gelenlerdir diyor ya işte ben de hayatın en can alıcı kısimlarindan birisini böylelikle yaşamış oldum.

eve gittiğimizde annem çenesini bağlamış, üzerini örtmüş,bıçağı bir basketbol topu yutmuş gibi büyüyen karnına koymuştu. yanına oturup yüzüne baktığımda kireç gibi beyazlamış cildine ölüm sarılığının gelmiş olduğunu, içine kaçmış gözlerinin zorla kapatıldığını gördüm. sanki yaşarken "uykusunda öldü galiba" diye korkarak onu izledigimizi hissettiğinde yaptığı gibi yine o derin ve sessiz uykusundaymis ve gözlerini bir anda açıverecekmis gibiydi. eşim yanaklarından öptugu halde ben ölüm katılığını kollarında hissedince ona dokunmamam gerektiğini, onu o sırtını sivazlayip "hadi kızım, hadi evine yuvana sahip çık " dediği zamanlar gibi hatırlamanın daha iyi olacağını düşündüm. çünkü son günlerinde burnuma gelen hasta ve yaşlı kokusu ile, canı çekilmiş, kemiği saran sarkık yumuşak derisi bile beni kahretmeye yetmişti.
cenaze arabasına bindirilip yola çıkmadan önce evinden son kez battaniye içinde indirilisini, ölüm belgesindeki annemin imzasının titrekligini sessizce izledim.

hayatımın en uzun gecesi izmir'den memlekete giden yolda eşim uymasın diye sürekli konu bulmaya çalışan annemin sesi ile geçti.
henüz yarası çok taze olan kaybımın 4. gününde anladığım tek şey her ölümün ani ve kendi özgü olduğu ile her insanın ölümü kendine göre algılaması yaşaması. ve ne yazık ki insan aile üyelerinden birisinin ölümünü yaşamadan baskasinin yaşadıklarını asla anlamıyor. son günlerim anne ya da babasini kaybetmiş arkadaşlarıma "ben senin yüreğinin nasıl yandığını hiç anlamamisim. ne olur hakkını helal et." diyerek geçiyor. eşimin sonsuz desteği ve ilgisini düşen arkadaşına yardım eden ama bir gözü de oyunda olan çocuklara benzetiyorum. onu merhametle afrediyorum. henüz yaşamadığı bu acıyı tüm benliği ile hissetmeye çalışsa da anlaması imkansız. ve babasını erken yaşta kaybedenler mi yoksa geç yaşta kaybedenler mi daha şanssız diye sorguluyor ama işin içinden çıkamıyorum.

gerçekten ölen kişiye mi üzülüyoruz yoksa kendi yalnizligimiza mi bilemiyorum. 73 yaşındaki annemin 54 yıllık eşi için "hayatımda çok şey yaşadım, çok acılar çektim, tüm aile üyelerimi kaybettim, defalarca ameliyat oldum,ömrüm gurbette geçti, zor bir eşi idare etmeye çalıştım ama hiç birisi babanın rahat ölmesi için verdiğim çaba kadar ağır değildi. " demesi kadar bana ağır gelen bir cümle olmadı sanırım.
babamın 2 defa öldüğünü düşünüyorum. birincisinde bize bakan, kol kanat geren, akıl veren, yol yordam gösteren, eğlendiren, çevresinde akil insan olarak tanınan babamın hasta olması ile yaşadığım kayıptı. onu çok özlüyorum. evinin kapısından geçerken, bir anahtar sesi duyduğumda, çizgili tişört giymiş, başında kasketi olan her yasliyi görüşümde, karar vermem gereken her anda, annemi arayıp ağız alışkanlığı ile "ne yaptiniz?" diye her sordugumda özlüyorum. birinin yavrusu olmayı, bir erkeğin biricik kızı olmayı hep özleyeceğim.
ikincisinde evin içine sinen ilaç kokusunda, yarım kalmış küçük yoğurt kaplarında, islatilmis pamuklarda, odadan odaya taşıdığımız battaniyelerde, ölüm belgesine titrek bir el ile atılmış imzalarda, "aç gitti bu dünyadan, canı midesinde yapışık gitti" diye diye gözyaşı döktügum anlarda özlüyorum.

ölüm bir rahmet ve temizlik. uzayın sonsuz boşluğundan, gözle görülmeyen alglere kadar bu anlamsız ve boş dünyanın işe yarayan tek hakikati. sonsuz siyah bosluktaki o küçük mavi noktanin bir zerresinde kendini bir halt zanneden ve tanrıcılık oynayan nefislerimizin dinlenme yeri ölüm. ölümü yaratan ve onu insanoğlunun eline bırakmayan allah'a sonsuz şükürler olsun.
tanım: çok heves ederek aldığı ve bir kez giydiği ayakkabısını, tabutla çıktığı evin kapısına koymaktır.
devamını gör...
109.
ölümünün ne hissettirdiği, babaya göre değişir.
devamını gör...
110.
hayat devam eder. bir şekilde yaşamaya devam ediyorsunuz, gülüyorsunuz. ama artık bir yanınız eksiktir. gözümün önünde yitirdiğim için onu ... işte bir de bazı cümleleri tamamlayamaz oluyorsunuz.
devamını gör...
111.
babam toprak oluyor
gece
yaşlanıp yağan suyla
toprak babam oluyor
sabah
o'nun çaresizliği bulut gözümde
böyle mi baba olunur anne
?
devamını gör...
112.
(bkz: her canlı ölümü tadacaktır)
devamını gör...
113.
10 yıl olmuş, hala burnumu sızlatır. gitti çınarım. unutamıyorsun da zaman zorla alıştırıyor duruma.
devamını gör...
114.
klasik gelebilir ama gerçekten tarifsiz acıdır. parmağınız kesildiğinde, bir yeriniz ağrıdığında, acının kaynağını bilirsiniz. baba gittiğindeyse bir yer çok fena acır ama neresi olduğunu bir türlü bulamazsınız. kendinizi şartlandırır, günler geçtikçe azalacağını sanırsınız ama tam tersi, hayat normale döndükçe, gündelik yaşamın en sıradan yerlerindeki boşluğunu daha çok fark edersiniz. sebepsiz terk edilmek gibidir, fazladan da çatısız kalmışsınızdır artık. normal zamanlarda, farkında dahi olmadığınız güzellikler aklınıza hücum eder. rüyalar falan görürsünüz, uyanınca imkansızlık. telefon kayıtlarındaki son görüşmeniz, aylar önceki bir 19 saniyedir. sahi ne konuşmuşsunuzdur? farkında olmadığınız hangi kelimeler son telefon görüşmesinde aranızda gidip gelmiştir? son sözü, son sözünüz? bilemezsiniz. kimse de sizdekini bilemez. onlarca insan gelip teskin edici şeyler söyler, insanlar iyi niyetli olarak acınızı hafifletmek ister. sevip saydığım bir abiyse en doğrusunu söyledi. bir çocuk babasını kaybedince pek de neler olduğunu fark edemez ama olgun bir insan ne kaybettiğinin farkındadır ve bunun anlamını bilir. bu yüzden büyüdükçe daha çok yetim kalırsınız.
devamını gör...
115.
belki de despot bir iktidarın tahttan indirilişidir.

babam ölmedi. bilemem.
devamını gör...
116.
mezarına gidip çişimi yaparım.
devamını gör...
117.
neşet baba vardı rahmetli onu mu diyorsunuz a dostlar, yoksa müslüm mü, cem karaca mı?

nefret mi ediyorsunuz , tamam ama aşın artık şu babalarınızı, öfkenizi yenin.
aşırı da seviyorsanız hani ölümsüz değiller, fark etmiş olmalısınız, bağımlılığınızı yenin.
her iki durumda da aşırı takıntılı geliyor bu mevzu bana.
babalarınızı tenzih ederim tabi ama takıntıya alerjim var, yoksa mevzu babalar değil.

alerjiyi de geçtim aşırı kişisel bir durum bu. 48 yaşında sapa sağlam ölen bir baba ile 97 yaşında on senelik yatalaklığın sonunda ölen baba aynı baba mı? 'ah babam' dediğin adam ile 'yok babam' dediğin adam aynı baba mı? sen çocukken giden ile bir ayağın çukurdayken gidenin gidişi aynı gidiş mi?
neyse hayat bu işte sonuçta, babalara selam olsun.
devamını gör...
118.
kör olma sebebidir.*
devamını gör...
119.
(bkz: saltuk erginer)'in bu gün isimli şarkısına konu olmuş, acı durum.

bakınız

bir şiir parçalandı buz tutmuş toprakta
bu gün babamın ölüsüne dokundum.
dizleri kan revan bir çocuk kaçtı içime
dersinde korkudan donuna kaçırmış.
ağzında peynir ekmek, salıncağı bomboş,
avaz avaz bağırmış..
bir rakı şişesini yatırdım masaya
dudaklarından o öpmüştü kana kana,
müzeyyen'li muhabbetlerde yıllar sonra
ben bu gün babama dokundum..
devamını gör...
120.
babanın ölmesi ... hala inanamıyorum bilmem kaç sene geçti ama hala aklımda gönlüm de ...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"babanın ölmesi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim