81.
moralin bozuk ve çaresizken gidicek kapı bulamadığın an.
devamını gör...
82.
mutluluğunu paylaşamadığın an. öyle salak gibi kalırsın.
devamını gör...
83.
bu beni anlar diye düşündüğün bir insan olmadığında.
devamını gör...
84.
hani böyle bir şey yaşarsın ve onu anlatman gerekir ama kimse yoktur
devamını gör...
85.
gün doğumu ve gün batımı.
devamını gör...
86.
evinin anahtarını başka yerde unutmuşsundur ve kapısını çalabileceğin hiç kimse yoktur.
devamını gör...
87.
kafanın içinde teksen eğer her şekilde dokunur. kalabalık arkadaş ortamı aile falan hikaye.
seni anlamayan bilmeyen herkesin yanında ve kendini de anlamıyorsan yalnızlık orda başlar nereye gitsen ok gibi batar.
seni anlamayan bilmeyen herkesin yanında ve kendini de anlamıyorsan yalnızlık orda başlar nereye gitsen ok gibi batar.
devamını gör...
88.
gecedir o gece...
devamını gör...
89.
gece havuzumun başında şarabımı içerken yanımda bazen kimsenin olmayışı dokunuyor. konuşacak insan arıyor insan.
devamını gör...
90.
kötü rüya gördüğünde uyanıp kimsenin yanına gidemedigin an.
devamını gör...
91.
heyecanlandığın bir anı birilerine anlatmak istemek ama anlatcak kimse olmadığını anlamak ve gelen yalnızlık hissi
devamını gör...
92.
üniversite birinci sınıftaki ilk zamanlardı..
devamını gör...
93.
sen anlaşılmadığını zannederek çırpınıp dururken aslında anlaşılmak istenmediğini fark edersin, işte o an.
devamını gör...
94.
sırtınızın ulaşamayacağınız bir noktası kaşınınca yalnızlık çok koyuyor.
devamını gör...
95.
sevinçli ya da üzüntülü bir haberi vermek için etrafında kimseyi bulamadığında boğazında oluşan düğüm ve yutkunamamak.
devamını gör...
96.
gece 12 de, karanlıkta, mutfakta o buzdolabının yanında iki büklüm olup oturmuş camdan dışarıdaki ağaçları seyrettiğim o an... gerçekten o kadar yalnız hissettim ki kendimi, o an bana çok dokundu işte.
devamını gör...
97.
mutlu bir haber almışsındır ama bunu anlatacak kimse yoktur.
devamını gör...
98.
yoktur. çünkü her zaman biricik benleyim.*
devamını gör...
99.
kendimle kalmak beni çok huzurlu ve mutlu hissettiriyor lakin iki anın içerisinde yalnız olmak keyif vermiyor.
- yemeğe yalnız oturduğum an.
- film bittiğinde üzerine yorum yapmak istediğim an.
- yemeğe yalnız oturduğum an.
- film bittiğinde üzerine yorum yapmak istediğim an.
devamını gör...
100.
şu an. bazen kendimi atasım geliyor camdan. klima tam da bana vuruyor. serin bir hava var içeride. dışarıdaki dünya benim şu an içinde bulunduğum dünyadan habersiz. dahası bu dünyayı anlamıyorlar. ben de zavallı gibi buraya yazıyorum. niçin? muhtemelen sesimi duyurmak için. insanların anlamadığını biliyorum, sanki ayrı bir dili konuşuyoruz, evet, ve bu, birçok insanın dediği gibi bir yanılsama değil. uzun uzun yazıp da bunu anlatmaya üşeniyorum açıkçası lakin dünyanın şu anki durumuna ve insanların birbirleriyle olan iletişimlerine bakıldığında durum daha iyi anlaşılacaktır. insanlar birbirini anlamaya çalışmıyor bile. ve asıl anlamadıkları şey de anlamaya çalışmalarının gerekmesi. elbet gerekmeyebilir de, herkesin felsefesi aynı olacak diye bir şey yoktur ama insan zaten kendisinin anlaşılmasını isteyen bir varlık. insan doğası budur. fakat kendi istediğini başkalarından esirgemesi, işte bu korkunçtur.
ekolojik sistem bozuluyor gün gittikçe, yapacak bir şey yok. devletler adeta koca bir kabus insanların dehşetini gösteren. adalet yok. evrensel adalet yok. uluslararası adalet yok. kıtlık var. kaos var.
kendimizi avutabiliriz. bir buda olabiliriz ve bütün bu korkunçluğun farkına vardığımızı ama aynı zamanda yaşamı şu anda yaşamamız gerektiğini savunabiliriz. şu anda hayattan zevk almaya zorlarız kendimizi.
ama hanımlar, baylar. piyanist çok yoruldu. bazen, öyle geceler oluyor ki, ağlama nöbetleriyle uyanıyorum. çeşitli nedenleri var elbette. etki eden şeyler. son bir yıldır yaşadığım korkunç süreç. ama ondan önce de böyleydi. insanlarca ötekileştirilen ben, hep yalnızdı.
yapayalnız oturur, düşünürdüm. ne yapacağım bu yalnızlıkla? insanlardan apayrı bir canlıyım adeta, derdim. "ama biliyorum da insan olduğumu en az onlar kadar. yine de benim anladıklarımı anlayamıyorlar. anlayamamaları önemli değil, sadece bu olsa keşke, önemli olan tevazu göstermeleri!"
hayır. bay piyanist insanlara çok anlam yüklüyor. aslında neresinden bakarsanız bakın, yalnızlık ve mutsuzluk çok abartılıyor. insanların esas iki problemi ha? kim diyor bunu? sokrates mi?
yine de, belki abartılsa da, bu kadar acıtmamalı. acısı bu kadar derin ve keskin olmamalı. gerçek bir acı sanki. belki de gerçektir, bilmiyorum.
gelgelelim bu gerçek acıdan bir kurtuluş yolu yok. kaderim bu düzlemin içinde sıkışmış sanki. başkalarına akıl verebiliyorum da kendime veremiyorum bir. ve bana verilen akıllar silikleşip toz oluyor sonunda. kitaplar okuyorum, ne işime yarıyor? kitaplar avuntu değil midir? yani genel çerçevede bilgi avuntu değil midir?
hayır. hiç de değildir. gerçeği bizler bilemeyiz. insan inanır. gerçek ise bilinemez ki. işte bu, hanımlar, baylar, bu yorucu. ve ben çok yoruldum. içime ağladığım suları da içtim, az önce.
ekolojik sistem bozuluyor gün gittikçe, yapacak bir şey yok. devletler adeta koca bir kabus insanların dehşetini gösteren. adalet yok. evrensel adalet yok. uluslararası adalet yok. kıtlık var. kaos var.
kendimizi avutabiliriz. bir buda olabiliriz ve bütün bu korkunçluğun farkına vardığımızı ama aynı zamanda yaşamı şu anda yaşamamız gerektiğini savunabiliriz. şu anda hayattan zevk almaya zorlarız kendimizi.
ama hanımlar, baylar. piyanist çok yoruldu. bazen, öyle geceler oluyor ki, ağlama nöbetleriyle uyanıyorum. çeşitli nedenleri var elbette. etki eden şeyler. son bir yıldır yaşadığım korkunç süreç. ama ondan önce de böyleydi. insanlarca ötekileştirilen ben, hep yalnızdı.
yapayalnız oturur, düşünürdüm. ne yapacağım bu yalnızlıkla? insanlardan apayrı bir canlıyım adeta, derdim. "ama biliyorum da insan olduğumu en az onlar kadar. yine de benim anladıklarımı anlayamıyorlar. anlayamamaları önemli değil, sadece bu olsa keşke, önemli olan tevazu göstermeleri!"
hayır. bay piyanist insanlara çok anlam yüklüyor. aslında neresinden bakarsanız bakın, yalnızlık ve mutsuzluk çok abartılıyor. insanların esas iki problemi ha? kim diyor bunu? sokrates mi?
yine de, belki abartılsa da, bu kadar acıtmamalı. acısı bu kadar derin ve keskin olmamalı. gerçek bir acı sanki. belki de gerçektir, bilmiyorum.
gelgelelim bu gerçek acıdan bir kurtuluş yolu yok. kaderim bu düzlemin içinde sıkışmış sanki. başkalarına akıl verebiliyorum da kendime veremiyorum bir. ve bana verilen akıllar silikleşip toz oluyor sonunda. kitaplar okuyorum, ne işime yarıyor? kitaplar avuntu değil midir? yani genel çerçevede bilgi avuntu değil midir?
hayır. hiç de değildir. gerçeği bizler bilemeyiz. insan inanır. gerçek ise bilinemez ki. işte bu, hanımlar, baylar, bu yorucu. ve ben çok yoruldum. içime ağladığım suları da içtim, az önce.
devamını gör...