241.
evime gelecek otobus yerine beylikduzu'ne giden otobuse binmistim.
hayir gordum bir de gore gore ...haftanin yorgunlugundan beynim nasil yandiysa artik:))
bir an once eve gitme hayâlleri kurarken 3,5 saat surmustu eve ulasmam.
hayir gordum bir de gore gore ...haftanin yorgunlugundan beynim nasil yandiysa artik:))
bir an once eve gitme hayâlleri kurarken 3,5 saat surmustu eve ulasmam.
devamını gör...
242.
3-4 ay önce bir akşam işten çıktım eve doğru gidiyorum, ulan dedim hava fena değil gideyim maltepe sahilde biraz oturayım hava alayım falan.
25 dakika park yeri aradıktan sonra bir yere park edip kamp sandalyemi atıp oturdum, bir nescafe xpress içtim birkaç sigara içtim müzik dinledim sonra gitmeden önce nescafe kutusunu çöpe atıp oradan arabaya geçeyim dedim. oturduğum yerden çöp kutusu 20 metre mesafede.
sen git çöpü at oradan mal gibi direkt arabaya geç sandalyeyi orada unut.
25 dakika park yeri aradıktan sonra bir yere park edip kamp sandalyemi atıp oturdum, bir nescafe xpress içtim birkaç sigara içtim müzik dinledim sonra gitmeden önce nescafe kutusunu çöpe atıp oradan arabaya geçeyim dedim. oturduğum yerden çöp kutusu 20 metre mesafede.
sen git çöpü at oradan mal gibi direkt arabaya geç sandalyeyi orada unut.
devamını gör...
243.
aynaya kafa attim
devamını gör...
244.
üniversiteye dolmuşla gidiyorduk, genelde ayakta. kalabalıktan önünü görmek ya da kalabalığın arasından inmek bazen imkânsıza yakın oluyordu. okul son durak olduğu için asıl sıkıntı yurtta inmekti. bir kez yurda az bir mesafe kala biri indi, ben de o anki kalabalığın verdiği dalgınlıkla geldik zannedip ineyim dedim hazır dolmuş durmuş, kapı açılmışken. sen gel dolmuş şoförü aynadan falan beni fark etme ve ben tam inerken yoluna devam et. sonrası karanlık işte. benim dalgınlığımla şoförünki denk geldiği ve sonucunda sıkıntı yaşadığım için hayatımdaki en aptalca dalgınlık bu.
devamını gör...
245.
sene 2007,amerika'da ilk günüm.jfk'den new york şehir merkezine geldim.new york'ta bryant park'ta oturuyorum , arkadaşın işten çıkıp gelmesini bekliyorum.bryant park'ta buluşuruz diye anlaşmıştık.muzik dinliyorum cd çalarımda.
karşıma bir afet oturdu.allahim böyle bir şey olabilir ama o anda olamazdı gerçekten.
mini etek giymiş,bacaklarına ip sarılı topuklu ayakkabılardan var.saçlar rapunzelin saçları gibi uzun ama kızıl.
karşımda bacak bacak üstüne attı.
ben bacaklarıma dalmışım kadının haberim yok gerçekten sihir gibi farkında değilim öyle mal gibi kalakalmışım.
kadın bana parmağı ile gel gel işareti yaparken kendime geldim.
sağıma soluma baktım bu bir ruya mi, çünkü bu kadın beni çağırıyor olamaz.
ben mi? diye parmağımı kendimi gösterdim.
beni işaret etti, yanına gittim sandalyeyi çektim oturdum.
ordan,burdan, sağdan soldan derken biz kadınla gittik parktan anlarsınız ya.
o zaman da amerika 'ya daha yeni gelmişim telefon filan yok.
işten çıkıp gelmesini beklediğim üniversiteden yakın arkadaşımı ekmiş bulundum.telefon yok bir şey yok.kalacak yerim yok.arkadasim tam 4 saat orada beklemiş ve beni çok merak etmiş, çıldırmış hatta.
neyse o gece kadında kaldığım için kalacak yeri çözmüştüm ama çocuğa büyük ayıp olmuştu.ertesi gün kadını tanıştirdim arkadaşla.ulan dedi dün sana çok sövdüm,sinirlendim ama 4 senedir amerika'dayim ben böyle bir kadınla beraber olamadım sen ilk günden helal olsun diye tebrik etti.tabi ben bir süre kadinla beraber kalmaya devam ettim.
karşıma bir afet oturdu.allahim böyle bir şey olabilir ama o anda olamazdı gerçekten.
mini etek giymiş,bacaklarına ip sarılı topuklu ayakkabılardan var.saçlar rapunzelin saçları gibi uzun ama kızıl.
karşımda bacak bacak üstüne attı.
ben bacaklarıma dalmışım kadının haberim yok gerçekten sihir gibi farkında değilim öyle mal gibi kalakalmışım.
kadın bana parmağı ile gel gel işareti yaparken kendime geldim.
sağıma soluma baktım bu bir ruya mi, çünkü bu kadın beni çağırıyor olamaz.
ben mi? diye parmağımı kendimi gösterdim.
beni işaret etti, yanına gittim sandalyeyi çektim oturdum.
ordan,burdan, sağdan soldan derken biz kadınla gittik parktan anlarsınız ya.
o zaman da amerika 'ya daha yeni gelmişim telefon filan yok.
işten çıkıp gelmesini beklediğim üniversiteden yakın arkadaşımı ekmiş bulundum.telefon yok bir şey yok.kalacak yerim yok.arkadasim tam 4 saat orada beklemiş ve beni çok merak etmiş, çıldırmış hatta.
neyse o gece kadında kaldığım için kalacak yeri çözmüştüm ama çocuğa büyük ayıp olmuştu.ertesi gün kadını tanıştirdim arkadaşla.ulan dedi dün sana çok sövdüm,sinirlendim ama 4 senedir amerika'dayim ben böyle bir kadınla beraber olamadım sen ilk günden helal olsun diye tebrik etti.tabi ben bir süre kadinla beraber kalmaya devam ettim.
devamını gör...
246.
yanlış minibüse binip alakasız bir yerde inmek zorunda kalmıştım.
devamını gör...
247.
istanbul'a ilk geldiğim hafta, akademi sınavlarına giriyorum. fındıklı'da okul. ben suadiye'de bir arkadaşımda kalıcam ilk sınava girdiğim gün. sınavdan çıktım, elimde büyükçe bir çanta, içinde giysiden çok malzemelerim ve çalışmalarım var. sınav bitti, beşiktaş'a yürüdüm. bostancı dolmuşları beşiktaş'tan kalkıyor. bazen taksiler de dolmuş gibi çalışıyor. bir taksi/dolmuşa bindim. çantamı bagaja koydu şoför bey. suadiye'ye gelince indim. yorgunluktan telef olmuşum. çantamı bagajda unuttum elbette.
ertesi gün sabahın köründe beşiktaş'a, durağa gittim. dedim böyle böyle çantamı unuttum. durağın taksisi ya da dolmuşu olmadığı için kimse bir şey bilmiyor. bir tek ip ucu var elimde teyp çaların üzerinde beşiktaş futbol takımının toplu fotoğrafı var. bunu söyleyince hah dediler o maltepe'nin taksisi. oradan sorun. maltepe nere ben neredeyim, kimim belli değil. daha anadolu yakası-avrupa yakasını öğrenememişim. maltepe denen yer de iki tane istanbul'da. dediler anadolu yakasındaki maltepe, o durağa gidin sorun.
kılık kıyafet değil derdim, malzemelerim, işlerim var çantada. para nanay zaten cebimde. azmettim, sürüne sürüne yirmi vasıta değiştirerek buldum durağı şıp diye *. çantamı kaptığım gibi...
bir daha da bir yerde bir şey unutmadım diycem de değil. üsküdar'ın göbeğindeki bir atm'den para çekip, parayı cüzdanımın içine yerleştirip, kartı da atm'de bırakıp kuzguncuk yolunu tutmuştum...
neyse ya, sapsalak derdi annem bana, aklım bir karış havada olduğu için... bir karış havadaki akıl bize ait olabilir mi? o gündür bugündür bunu düşünürüm.
ertesi gün sabahın köründe beşiktaş'a, durağa gittim. dedim böyle böyle çantamı unuttum. durağın taksisi ya da dolmuşu olmadığı için kimse bir şey bilmiyor. bir tek ip ucu var elimde teyp çaların üzerinde beşiktaş futbol takımının toplu fotoğrafı var. bunu söyleyince hah dediler o maltepe'nin taksisi. oradan sorun. maltepe nere ben neredeyim, kimim belli değil. daha anadolu yakası-avrupa yakasını öğrenememişim. maltepe denen yer de iki tane istanbul'da. dediler anadolu yakasındaki maltepe, o durağa gidin sorun.
kılık kıyafet değil derdim, malzemelerim, işlerim var çantada. para nanay zaten cebimde. azmettim, sürüne sürüne yirmi vasıta değiştirerek buldum durağı şıp diye *. çantamı kaptığım gibi...
bir daha da bir yerde bir şey unutmadım diycem de değil. üsküdar'ın göbeğindeki bir atm'den para çekip, parayı cüzdanımın içine yerleştirip, kartı da atm'de bırakıp kuzguncuk yolunu tutmuştum...
neyse ya, sapsalak derdi annem bana, aklım bir karış havada olduğu için... bir karış havadaki akıl bize ait olabilir mi? o gündür bugündür bunu düşünürüm.
devamını gör...
248.
kiremite kafa attim
devamını gör...
249.
telefonla konuşurken telefonu aramak.
devamını gör...
250.
güneş gözlüğüm gözümde takılı olduğu halde evde unuttum diye dertlenmem.
dalgınlık mı salaklık mı gerçi bilemedim *
dalgınlık mı salaklık mı gerçi bilemedim *
devamını gör...
251.
bir kuzenim var taklit yeteneği çok yüksek herkesin sesini hemen hemen taklit edebilecek yetenekte. bazen telefon edip babamın sesini taklit eder fırça atardı telefonla sonra da gülerdi saatlerce. ben de her seferinde bir daha düşmeyeceğim derdim.
o sıralar abim yeni nişanlanmış kayınpederi çok saygın bir iş adamı. meslekte söz sahibi. o zamanlar cep telefonu yok ev telefonu çaldı. arayan abimin kayınpederi akşam size yemeğe geleceğiz diyor ama ben yine benim kuzen kafa buluyor zannettim küfür ediyorum adama kuzen diye ama ağza alınmayacak küfürler. adam o kadar beyefendi ki sakin olmam için diretiyor ve kim olduğunu sürekli tekrar ediyor. sonun da o olduğuna ikna oldum ama iş işten geçmişti....
vefat edene kadar ne zaman bir araya gelsek yanındakilere beni gösterip anama küfür edip sağ kalan tek kişi olduğumu söylerdi.
gençliğime vermiş....
o sıralar abim yeni nişanlanmış kayınpederi çok saygın bir iş adamı. meslekte söz sahibi. o zamanlar cep telefonu yok ev telefonu çaldı. arayan abimin kayınpederi akşam size yemeğe geleceğiz diyor ama ben yine benim kuzen kafa buluyor zannettim küfür ediyorum adama kuzen diye ama ağza alınmayacak küfürler. adam o kadar beyefendi ki sakin olmam için diretiyor ve kim olduğunu sürekli tekrar ediyor. sonun da o olduğuna ikna oldum ama iş işten geçmişti....
vefat edene kadar ne zaman bir araya gelsek yanındakilere beni gösterip anama küfür edip sağ kalan tek kişi olduğumu söylerdi.
gençliğime vermiş....
devamını gör...
252.
devamını gör...
253.
(bkz: üniversite tercihi)
devamını gör...
254.
telefon elimde arkadaşımla konuşuyorum. bir ara "aha telefon yok" düşüncesi kafamda belirdi. hem konuşuyorum hem de söyleniyorum. arkadaşıma telefonumu bulamıyorum dedim. o da dedi ki en son nereye koydun telefonu?
ulan hadi ben malım, ya sen?
ulan hadi ben malım, ya sen?
devamını gör...
255.
kardeşimi unutmuştum. çocuğa çocuk emanet edersen böyle olur. gerçi 15 yaşındaydım ama çocuk işte yine de. kardeşim sabah babam ve benimle merkeze gelmişti. ben okuldan çıkana kadar akrabamızın kırtasiyesinde çalıştı, yemek yedi, oyalandı kısacası. ben ders bitince onu alacak biraz gezecek sonra da dolmuşla eve dönecektik. eve bir geldim baktım kardeşim yok. aa dedim, ben onu unuttum çarşıda. sonra babam gitti aldı. o da bakmış ne gelen var ne giden tüm öğrenciler dağılmış, oturmuş ağlamış. ablalık diyince de ben.
devamını gör...
256.
seneler önce başka bir başlıkta anlatmıştım bunu galiba ama bu başlıkta bir daha anlatayım.
bizim zamanımızda anadolu liselerine ilkokul 5'ten heme sonra girilebiliyordu. işte ben de bu sınava gireceğim ve çok ciddiye alıyorum zira o zamanlar anadolu liseleri cidden çok kaliteliydi. neyse işte... sınav günü kalktım ve evi ne kadar ararsak arayalım sınava giriş kağıdımı bulamıyorum. deli olduk ve en sonunda herhalde sıramın altındadır dedim. yani ya orada unutmuşumdur ya da işte neyin arasındaysa oradan kayıp oraya düşmüştür. ama pazar günü ve okul kapalı. müdüre bir şekilde ulaştık, o hademeye ulaştı falan derken okula gittik işte ve hademe okulun kapısını açtı ve kağıt gerçekten de oradaymış. hemen aldık ama bizim okuldan sınava girecekleri götüren otobüs gitmişti artık. babam arabayla götürdü. biraz da sürat yaptı zira geç kalacaktım. neyse, son dakikada falan yetiştim ve sınava girdim. zaten o zamanlar sınavlara geç kalınca da alıyorlardı ama geç kalmamak gene de önemliydi zira sınav önemli ve her dakikasına ihtiyacım vardı...
o sene sınav, sorular çalındığı için iptal edilip ikinci kere yapılmıştı. biz zaten 1981'liler olarak bu konuda lanetliyiz. şurada anlatmıştım: (bkz: sözlük yazarlarının lanetleri)
bu dalgınlık hikayem iptal edilende mi yoksa diğerinde mi olmuştu emin değilim ama cidden anadolu lisesini kazanamasaydım şu anda bambaşka bir insan olurdum. anadolu lisesi hazırlıkta haftada 25 saat falan ingilizce gördük biz ki bugün bilingual olabilmemdeki en önemli faktör budur. benim ingilizceye yatkınlığım, bu dili sevmem ve yüksek lisans da dahil hep bu dil (ve edebiyat) üzerine okumam da önemliydi tabii.
başlığın konusu... cidden yaptığım şey aptalca bir dalgınlıktı. yani hadi diyelim ki dalgınlıkla sınıfta unutmamış olayım o giriş kağıdını ve dosyamdan kayıp oraya düşmüş olsun. gene de sınava 1-2 gün kala o belgenin yanımda olup olmadığını kontrol etmem gerekirdi... neyse ki bir şekilde o sınava yetişebilmiştim. iptal edilen sınavda olmuşsa bile bu, sonuçta beni inanılmaz demoralize edecekti o sınavı kaçırmam ve belki de tekrarlanan sınava da bir şekilde sirayet edecekti o psikolojim. yani böyle de olabilirdi...
neyse işte, bu en aptalca dalgınlığımdı galiba. ve kötü senaryo gerçekleşseydi anadolu lisesini kazanamayacaktım ve çok sevdiğim ingilizcede şu anda bu kadar iyi olamayacaktım muhtemelen.
bizim zamanımızda anadolu liselerine ilkokul 5'ten heme sonra girilebiliyordu. işte ben de bu sınava gireceğim ve çok ciddiye alıyorum zira o zamanlar anadolu liseleri cidden çok kaliteliydi. neyse işte... sınav günü kalktım ve evi ne kadar ararsak arayalım sınava giriş kağıdımı bulamıyorum. deli olduk ve en sonunda herhalde sıramın altındadır dedim. yani ya orada unutmuşumdur ya da işte neyin arasındaysa oradan kayıp oraya düşmüştür. ama pazar günü ve okul kapalı. müdüre bir şekilde ulaştık, o hademeye ulaştı falan derken okula gittik işte ve hademe okulun kapısını açtı ve kağıt gerçekten de oradaymış. hemen aldık ama bizim okuldan sınava girecekleri götüren otobüs gitmişti artık. babam arabayla götürdü. biraz da sürat yaptı zira geç kalacaktım. neyse, son dakikada falan yetiştim ve sınava girdim. zaten o zamanlar sınavlara geç kalınca da alıyorlardı ama geç kalmamak gene de önemliydi zira sınav önemli ve her dakikasına ihtiyacım vardı...
o sene sınav, sorular çalındığı için iptal edilip ikinci kere yapılmıştı. biz zaten 1981'liler olarak bu konuda lanetliyiz. şurada anlatmıştım: (bkz: sözlük yazarlarının lanetleri)
bu dalgınlık hikayem iptal edilende mi yoksa diğerinde mi olmuştu emin değilim ama cidden anadolu lisesini kazanamasaydım şu anda bambaşka bir insan olurdum. anadolu lisesi hazırlıkta haftada 25 saat falan ingilizce gördük biz ki bugün bilingual olabilmemdeki en önemli faktör budur. benim ingilizceye yatkınlığım, bu dili sevmem ve yüksek lisans da dahil hep bu dil (ve edebiyat) üzerine okumam da önemliydi tabii.
başlığın konusu... cidden yaptığım şey aptalca bir dalgınlıktı. yani hadi diyelim ki dalgınlıkla sınıfta unutmamış olayım o giriş kağıdını ve dosyamdan kayıp oraya düşmüş olsun. gene de sınava 1-2 gün kala o belgenin yanımda olup olmadığını kontrol etmem gerekirdi... neyse ki bir şekilde o sınava yetişebilmiştim. iptal edilen sınavda olmuşsa bile bu, sonuçta beni inanılmaz demoralize edecekti o sınavı kaçırmam ve belki de tekrarlanan sınava da bir şekilde sirayet edecekti o psikolojim. yani böyle de olabilirdi...
neyse işte, bu en aptalca dalgınlığımdı galiba. ve kötü senaryo gerçekleşseydi anadolu lisesini kazanamayacaktım ve çok sevdiğim ingilizcede şu anda bu kadar iyi olamayacaktım muhtemelen.
devamını gör...
257.
çok fazla dalgınlık yapabiliyorum şimdi seçemem ama son yaşadığım yeterince aptalcaydı bence.
iş yerinde benden çok da hazzetmediğini hissettiğim ama sebebini bilemediğim bi arkadaş var.
masaları ortak kullanıyoruz bu arada yokluktan.
işim vardı, odadan ayrıldım döndüğümde oturdum yine yerime. baktım kendi bardağıyla bana kahve koymuş ama yarım. kibarlık etmiş diye düşündüm, herhalde bu kadar çıktı olsun. sonra boş bi çikolata ambalajı vardı. hihihi dedim koymuş ama dayanamamış kendi yemiş.
kahveden bi yudum alınca dank etti nihayet. kendine hazırlamış kız. ben çıkınca yerime oturmuş. kaldı ki niye bana güzellik yapsın. ama işte en ufak tatlılık ihtimaline gönlüm kayıyor.
sonra bunun modu düştü. keyfini bozmuş oldum istemeden ama napiiim. onu böyle safça bi niyetle kudurtmak hoşuma da gitti.
iş yerinde benden çok da hazzetmediğini hissettiğim ama sebebini bilemediğim bi arkadaş var.
masaları ortak kullanıyoruz bu arada yokluktan.
işim vardı, odadan ayrıldım döndüğümde oturdum yine yerime. baktım kendi bardağıyla bana kahve koymuş ama yarım. kibarlık etmiş diye düşündüm, herhalde bu kadar çıktı olsun. sonra boş bi çikolata ambalajı vardı. hihihi dedim koymuş ama dayanamamış kendi yemiş.
kahveden bi yudum alınca dank etti nihayet. kendine hazırlamış kız. ben çıkınca yerime oturmuş. kaldı ki niye bana güzellik yapsın. ama işte en ufak tatlılık ihtimaline gönlüm kayıyor.
sonra bunun modu düştü. keyfini bozmuş oldum istemeden ama napiiim. onu böyle safça bi niyetle kudurtmak hoşuma da gitti.
devamını gör...
258.
geçtiğimiz haftalarda sadece yanlış bir mouse tıklamasıyla şirkete yanlışlıkla araba aldırdım.
tıkladıktan sonra bi terlemeler, yukarıdan kafaya kaynar su boşalmaları, iki eli başa götürüp tarlası yanmış köylü gibi rollenmeler falan tabi.
tıkladıktan sonra bi terlemeler, yukarıdan kafaya kaynar su boşalmaları, iki eli başa götürüp tarlası yanmış köylü gibi rollenmeler falan tabi.
devamını gör...
259.
dün lahmacun malzemesi almak için çıktım evden. kızımı da aldım yanıma. önce kasaba gittik. yarım kilo koyun ile yarım kilo dana kıyma karıştırıp aldık. oradan markete uğradık kızımı marketin önündeki ağaca bağladım. bir yandan da çalmasınlar diye acele ediyorum.çünkü saldırgan bir cins değil. yeter ki gezmek olsun tasmasını tutanının arkasından gider. bu arada alışveriş yaparken elimdeki kıymayı tezgahın üzerine koymuştum ,o acele ile kaybolabileceği hiç aklıma gelmedi.işim bittiğinde döndüm yok. her yeri aradım bulamıyorum bir kilo kıyma sizlere ömür. gittim bir daha kasaba yenisini yaptırttım. bulan inşallah güzel bir yemek yapar da dua eder belki ..
devamını gör...
260.
yıllar önce, bir avm’nin teras katında arkadaşım ile keyifli bir kahve içtikten sonra kalktık. yürüyen merdivenle aşağıya inerken bir anda elimde bir şeyler olması gerektiğini fark ettim. hemen "ne eksik?" diye saniyelik bir düşünce çalkantısına girdim. omuzumda dünyanın en büyük çantasının asılı olduğunu hatırladım! içimi bir panik ateşi sardı tabii, dolayısıyla da soğuk ter olarak dışarı.
koşarak geri yukarı tırmandım, kalbim o kadar hızlı atıyordu ki her adımda sanki 10 dakika geçmiş gibi hissediyordum. neyse oturduğumuz masaya geldim, çantayı unuttum mu diye baktım. ama tabii ki yoktu! o an, ne kadar salak olduğumu düşündüm.
hızla güvenlik görevlisinin peşine düştüm ve elindeki çantayı görmemle kocaman bir ohh çekmem arası pek uzun sürmedi. o anki rahatlamamı, ancak bir çanta kaybolduktan sonra o çantayı bulmanın verdiği mutluluğu yaşayanlar anlayabilir.
koşarak geri yukarı tırmandım, kalbim o kadar hızlı atıyordu ki her adımda sanki 10 dakika geçmiş gibi hissediyordum. neyse oturduğumuz masaya geldim, çantayı unuttum mu diye baktım. ama tabii ki yoktu! o an, ne kadar salak olduğumu düşündüm.
hızla güvenlik görevlisinin peşine düştüm ve elindeki çantayı görmemle kocaman bir ohh çekmem arası pek uzun sürmedi. o anki rahatlamamı, ancak bir çanta kaybolduktan sonra o çantayı bulmanın verdiği mutluluğu yaşayanlar anlayabilir.
devamını gör...
"yapılmış en aptalca dalgınlık" ile benzer başlıklar
aptalca
1