yazarların yazdığı hikayeler
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 14.11.2020 17:34 tarihinde açılmıştır.
241.
242.
-elm radyo absolute-
- neye bakıyorsun sen ?
o gün radyo bantlarını kurcalayan heather'ın dikkatini fazlasıyla çeken 'sunucu'ya sorduğu soru bir anda sessizliği bölmüş haldeydi. sunucu noir filmlerdeki ağırlığı aratmaz halde kafasını çevirmişti. bakışları oldukça ağır bir şekilde kadını süzdü ve,
- bu kasvetli oda, gri duvarlar, siyah ve tenk renk alet edevatlar zihnimi açıyor.
hetaher'ın yine kafası karışmış fakat artık sunucuyu o kadar garipsemez haldeydi ki, ona epey alışmış gibiydi. çalıştığı dönem nerdeyse bir tek mantıklı cevap duymamıştı bu noir kokan adamdan.
- şimdi kafamı sağa doğru çeviriyorum , karşı penceredeki adam da aynısını yapıyor. tıpkı aynaya bakar gibi hissettiriyor.
nola programa hazırlanıyordu. editörü bir an duraksadı,
- yayın odası rengarenk ve sürekli dans ediyor gibisin ne dersin ?
nola belindeki iki adet silahı bir oyun karakteri gibi çekip aksiyon filmlerini aratmaz halde editöre çoktan dönmüştü,
- sadece işini yap, soru sormak yok.
şimdi sahne gri dumanlar içinde noir kokan odaya tuhaf tonlarda geçiş yapar haldeydi.
odanın içinde ağır adımlarla yürüyen fötr şapka ve pardesülü adam gizemin kokusunu yayınına veriyordu.
- son günlerde birçok dinleyiciden garip mektuplar aldım..
diğer tarafta namlunun ucundan gökkuşağı renkleri çıkartan kadın söze girdi,
- şu s.tiğimin mektupları nerde, işte burdalar..
'şimdi de ellerimi sağa sola çeviriyorum, adam da aynısını yapıyor' ..
-bu iki ayrı mekan değil, iki farklı yazarın bakış açısından bir yayın girişiydi-
- neye bakıyorsun sen ?
o gün radyo bantlarını kurcalayan heather'ın dikkatini fazlasıyla çeken 'sunucu'ya sorduğu soru bir anda sessizliği bölmüş haldeydi. sunucu noir filmlerdeki ağırlığı aratmaz halde kafasını çevirmişti. bakışları oldukça ağır bir şekilde kadını süzdü ve,
- bu kasvetli oda, gri duvarlar, siyah ve tenk renk alet edevatlar zihnimi açıyor.
hetaher'ın yine kafası karışmış fakat artık sunucuyu o kadar garipsemez haldeydi ki, ona epey alışmış gibiydi. çalıştığı dönem nerdeyse bir tek mantıklı cevap duymamıştı bu noir kokan adamdan.
- şimdi kafamı sağa doğru çeviriyorum , karşı penceredeki adam da aynısını yapıyor. tıpkı aynaya bakar gibi hissettiriyor.
nola programa hazırlanıyordu. editörü bir an duraksadı,
- yayın odası rengarenk ve sürekli dans ediyor gibisin ne dersin ?
nola belindeki iki adet silahı bir oyun karakteri gibi çekip aksiyon filmlerini aratmaz halde editöre çoktan dönmüştü,
- sadece işini yap, soru sormak yok.
şimdi sahne gri dumanlar içinde noir kokan odaya tuhaf tonlarda geçiş yapar haldeydi.
odanın içinde ağır adımlarla yürüyen fötr şapka ve pardesülü adam gizemin kokusunu yayınına veriyordu.
- son günlerde birçok dinleyiciden garip mektuplar aldım..
diğer tarafta namlunun ucundan gökkuşağı renkleri çıkartan kadın söze girdi,
- şu s.tiğimin mektupları nerde, işte burdalar..
'şimdi de ellerimi sağa sola çeviriyorum, adam da aynısını yapıyor' ..
-bu iki ayrı mekan değil, iki farklı yazarın bakış açısından bir yayın girişiydi-
devamını gör...
243.
her şey kırıyor beni.
bu kadar kırılgan olma o zaman.
benim hatam mı?
hayır hakkın.
hakkımsa niçin bu soğuklar?
onlar yüreğinin yangınına küçük kızım.
ama ben önemli olmak istemiştim onun hayatında
değil misin peki?
değilim bence.
sana bunu ne düşündürdü?
kapının altından gölgesini gördüğüm adam.
ne dedi sana?
cevap vermiyor bana işte.
ne yaptı sana?
çok şey ama konumuz bu değil.
belki de kapının ardında kalması daha iyidir.
elbette ama şimdilik!
gelsin mi istiyorsun?
kapıyı açsa yeter.
kalk artık yerden küçüğüm. ağlamaktan helak oldun.
ama beni sevmiyor.
sevmiyor olur mu? seni tanıyamadı sadece.
kapının arkasında olduğum için mi?
kapının ardında kaldığı için.
kim olduğumu biliyor.
şu an kendisinin daha önemli işleri var.
ben değil miyim yani?
kapının ardında neler olduğunu kestiremeyiz küçüğüm.
ben savaşırım.
ama üşürsün.
söylemiştin ya. içimde ateş var. onları yakarım!
iyi de ya ardındakini ürkütürsen?
o ürkmez.
nedenmiş o bakalım?
çünkü biliyorum!
ardında ne olduğunu mu?
hepsini..
güzel kızım, hayat devam ediyor. şimdi gel benimle. sana güzel bir sıcak çikolata hazırlayayım. söz veriyorum tekrar ziyaret eder kontrol ederiz kapı açık mı değil mi diye? ve hiçbir şey kaçırmamış olursun böylelikle.
gitmesem olmaz mı?
büyümen lazım canım, daha çok zamanımız var
belki de yok. hayır yok. ben biliyorum beni kandırıyorsun. o da yaptı sen de şimdi herkes beni kandırıyor işte.
ufaklık.. ufaklık.. hey.. bak bakalım kapıya. sanırım bu senin için..
bu kadar kırılgan olma o zaman.
benim hatam mı?
hayır hakkın.
hakkımsa niçin bu soğuklar?
onlar yüreğinin yangınına küçük kızım.
ama ben önemli olmak istemiştim onun hayatında
değil misin peki?
değilim bence.
sana bunu ne düşündürdü?
kapının altından gölgesini gördüğüm adam.
ne dedi sana?
cevap vermiyor bana işte.
ne yaptı sana?
çok şey ama konumuz bu değil.
belki de kapının ardında kalması daha iyidir.
elbette ama şimdilik!
gelsin mi istiyorsun?
kapıyı açsa yeter.
kalk artık yerden küçüğüm. ağlamaktan helak oldun.
ama beni sevmiyor.
sevmiyor olur mu? seni tanıyamadı sadece.
kapının arkasında olduğum için mi?
kapının ardında kaldığı için.
kim olduğumu biliyor.
şu an kendisinin daha önemli işleri var.
ben değil miyim yani?
kapının ardında neler olduğunu kestiremeyiz küçüğüm.
ben savaşırım.
ama üşürsün.
söylemiştin ya. içimde ateş var. onları yakarım!
iyi de ya ardındakini ürkütürsen?
o ürkmez.
nedenmiş o bakalım?
çünkü biliyorum!
ardında ne olduğunu mu?
hepsini..
güzel kızım, hayat devam ediyor. şimdi gel benimle. sana güzel bir sıcak çikolata hazırlayayım. söz veriyorum tekrar ziyaret eder kontrol ederiz kapı açık mı değil mi diye? ve hiçbir şey kaçırmamış olursun böylelikle.
gitmesem olmaz mı?
büyümen lazım canım, daha çok zamanımız var
belki de yok. hayır yok. ben biliyorum beni kandırıyorsun. o da yaptı sen de şimdi herkes beni kandırıyor işte.
ufaklık.. ufaklık.. hey.. bak bakalım kapıya. sanırım bu senin için..
devamını gör...
244.
245.
yıllar sonra çıkagelmeyi bekleyen herife aniden intikam ateşiyle beklenmedik şov eylemek, acımasızca.
gösteri bitti dağılın.
filmin bitti, öldün çık. benimkisi senden uzun ömürlü,bambino !
streamable.com/3c6zc4
gösteri bitti dağılın.
filmin bitti, öldün çık. benimkisi senden uzun ömürlü,bambino !
streamable.com/3c6zc4
devamını gör...
246.
elbet var yazdığım hikayeler fakat bu sözlük , bu ülke ve bu dünya henüz hazır değil buna.
devamını gör...
247.
yabancı göçe hazırlık
boşalt çöp tenekesini, hadi hadi. şimdi tam zamanı. kafe yeterince dolu değil.
boşalt çöp tenekesini dök bakalım içindekileri kimse sana karışmıyor bak.
bak ben de durmuyorum artık tepende.
bak kuşlar da uçmaları gereken rotalarda…
ne alaka deme.
kuşlar önemli. şimdi biz kapalı mekandayız diye dışarıda olup bitenlerden rahatsız mı olacağız. olmamalıyız aksine güzellikleri de kutsamalıyız ve lanet olsun işte bir kadın geldi içeri, şimdi kahve isteyecek şimdi çikolatalı latte diyecek ve sen şu lanet olası çöpleri boşaltamadın.
tamam tamam ben boşaltırım. ama ilk önce şu sarışın kadının önünde duran boş bardakları alsam. dostum kapı yine açıldı sabahın bu saatinde bu kadar insanın gelmesi normal mi.
hem kuşlar gerçekten göç ediyorlarsa bu insanlar da mı göç ediyorlar.
tamam biz de işe geldik onlar da mı işe gidiyorlar, işe giderken böylesine bir kahve dükkanına uğrayıp bir kahve almak iyi bir fikir olabilir. dostum şu lanet çöpü boşaltmazsan birazdan burası gerçekten kokmaya başlayacak.
uzun bacaklarını hadi biraz çalıştır bakalım.
sarışın kadın da kalktı. deminki de latte istemedi çok şükür. tanrıya şükretmeyi bilmek gerekiyor dostum. biliyorsun kuşlar da şükrediyor. şimdi ne kadar özgürler bir düşünsene. sen burada çöple uğraşırken karamel sosuyla da ben uğraşırken tarçınlı poğaçaları dolaba dizmeye çalışırken onlar kanat çırpıyorlar yeni zelanda’ya doğru. dostum yeni zelanda muhteşem bir yere benziyor ama başında bir ateist var sanırım ki bana çok ters bu durumlar. demin dedim ya tanrıya şükretmeyi bilmek gerekiyor. tamam bir kuş değiliz ama şu an dışarısı lanet olsun eksi on sekiz derece ve sen hala şu lanet olası çöpü boşaltmadın ve bak işte kafe dolmaya başladı. neden bu kadar insan var anlamıyorum ve neden bütün kadınlar baldırları açık dolaşıyorlar bilmiyorum. kuşların tüyleri var dostum onlar üşümez gökyüzünde bilmem kaç mil gökyüzünde süzülürken ama ya bu kadınlar dostum üşümüyorlar mı?
baksana şuna o ince çoraplardan bile giymemiş üzerine ve ekstra sıcak filtre kahve istiyor ve ben söylüyorum yani makine belirli bir standartta üretiyor filtre kahveyi ama ağzını büzüştüre büzüştüre ısıtamaz mısınız diye soruyor dostum şu lanet çöp kokmaya başladı ama sanırım kapıları açsam iyi olacak ve bir miktar hava dolaşsın şu mekanda ya yeter artık.
gerçi soğuk havayı da böyle içeri alırsak müdür bizi haşlamaz mı dostum? işimi kaybetmek istemiyorum anlıyor musun ben tanrı korkusu olan bir adamım şu lanet çöpü bırakmış olsaydın şimdi kapıları açmak zorunda kalmayacaktım ve bu lanet rüzgar mekanın içinde esmeyecekti ama essin ya. belki biz de kanatlanır rüzgardan faydalanarak o kuşlar gibi yeni zelanda'ya uçarız ve sen … sen çöpünle birlikte gelirsin. belki ben orada başkan olurum. düşünsene dostum yeni zelanda’da da bir dindar. gülme tamam. git artık. git şu çöpü boşalt.
boşalt çöp tenekesini, hadi hadi. şimdi tam zamanı. kafe yeterince dolu değil.
boşalt çöp tenekesini dök bakalım içindekileri kimse sana karışmıyor bak.
bak ben de durmuyorum artık tepende.
bak kuşlar da uçmaları gereken rotalarda…
ne alaka deme.
kuşlar önemli. şimdi biz kapalı mekandayız diye dışarıda olup bitenlerden rahatsız mı olacağız. olmamalıyız aksine güzellikleri de kutsamalıyız ve lanet olsun işte bir kadın geldi içeri, şimdi kahve isteyecek şimdi çikolatalı latte diyecek ve sen şu lanet olası çöpleri boşaltamadın.
tamam tamam ben boşaltırım. ama ilk önce şu sarışın kadının önünde duran boş bardakları alsam. dostum kapı yine açıldı sabahın bu saatinde bu kadar insanın gelmesi normal mi.
hem kuşlar gerçekten göç ediyorlarsa bu insanlar da mı göç ediyorlar.
tamam biz de işe geldik onlar da mı işe gidiyorlar, işe giderken böylesine bir kahve dükkanına uğrayıp bir kahve almak iyi bir fikir olabilir. dostum şu lanet çöpü boşaltmazsan birazdan burası gerçekten kokmaya başlayacak.
uzun bacaklarını hadi biraz çalıştır bakalım.
sarışın kadın da kalktı. deminki de latte istemedi çok şükür. tanrıya şükretmeyi bilmek gerekiyor dostum. biliyorsun kuşlar da şükrediyor. şimdi ne kadar özgürler bir düşünsene. sen burada çöple uğraşırken karamel sosuyla da ben uğraşırken tarçınlı poğaçaları dolaba dizmeye çalışırken onlar kanat çırpıyorlar yeni zelanda’ya doğru. dostum yeni zelanda muhteşem bir yere benziyor ama başında bir ateist var sanırım ki bana çok ters bu durumlar. demin dedim ya tanrıya şükretmeyi bilmek gerekiyor. tamam bir kuş değiliz ama şu an dışarısı lanet olsun eksi on sekiz derece ve sen hala şu lanet olası çöpü boşaltmadın ve bak işte kafe dolmaya başladı. neden bu kadar insan var anlamıyorum ve neden bütün kadınlar baldırları açık dolaşıyorlar bilmiyorum. kuşların tüyleri var dostum onlar üşümez gökyüzünde bilmem kaç mil gökyüzünde süzülürken ama ya bu kadınlar dostum üşümüyorlar mı?
baksana şuna o ince çoraplardan bile giymemiş üzerine ve ekstra sıcak filtre kahve istiyor ve ben söylüyorum yani makine belirli bir standartta üretiyor filtre kahveyi ama ağzını büzüştüre büzüştüre ısıtamaz mısınız diye soruyor dostum şu lanet çöp kokmaya başladı ama sanırım kapıları açsam iyi olacak ve bir miktar hava dolaşsın şu mekanda ya yeter artık.
gerçi soğuk havayı da böyle içeri alırsak müdür bizi haşlamaz mı dostum? işimi kaybetmek istemiyorum anlıyor musun ben tanrı korkusu olan bir adamım şu lanet çöpü bırakmış olsaydın şimdi kapıları açmak zorunda kalmayacaktım ve bu lanet rüzgar mekanın içinde esmeyecekti ama essin ya. belki biz de kanatlanır rüzgardan faydalanarak o kuşlar gibi yeni zelanda'ya uçarız ve sen … sen çöpünle birlikte gelirsin. belki ben orada başkan olurum. düşünsene dostum yeni zelanda’da da bir dindar. gülme tamam. git artık. git şu çöpü boşalt.
devamını gör...
248.
rakı
adamın pür dikkat, sanki delecekmiş gibi rakı bardağına baktığını görünce ne yaptığını sordum. bardaktaki rakı bayağı seyreltilmişti. üzüntüyle yüzüme baktı.
"şişenin dibi kalmıştı" dedi. "rakıyı koydum. ben susuz içerim bu mereti ama başka rakı kalmadığı için çoğaltmak için biraz su ekleyeyim dedim. namussuz su şişesi elimden kaydı bir ton su doldu bardağa"
"peki ne yapıyorsun böyle"
"suyun fazlasını böyle düşünce gücüyle dışarı atmaya çalışıyorum"
baktım adam ciddi. köşedeki uzun sopayı verdim eline
"musa aleyhisselam böyle bir sopayla denizi yarmıştı. al dene. bu daha bir mübarek iş ve sanırım işin kerameti sopada"
"haklısın" dedi.
sopayı aldı ve bardağa uzattı.
adamın pür dikkat, sanki delecekmiş gibi rakı bardağına baktığını görünce ne yaptığını sordum. bardaktaki rakı bayağı seyreltilmişti. üzüntüyle yüzüme baktı.
"şişenin dibi kalmıştı" dedi. "rakıyı koydum. ben susuz içerim bu mereti ama başka rakı kalmadığı için çoğaltmak için biraz su ekleyeyim dedim. namussuz su şişesi elimden kaydı bir ton su doldu bardağa"
"peki ne yapıyorsun böyle"
"suyun fazlasını böyle düşünce gücüyle dışarı atmaya çalışıyorum"
baktım adam ciddi. köşedeki uzun sopayı verdim eline
"musa aleyhisselam böyle bir sopayla denizi yarmıştı. al dene. bu daha bir mübarek iş ve sanırım işin kerameti sopada"
"haklısın" dedi.
sopayı aldı ve bardağa uzattı.
devamını gör...