büyüklerin karşısında bacak bacağa atmak, büyükler varken aynaya bakmak. evet ayıp olarak görüldü.
devamını gör...

cema süreyyanın şiiri geldi aklıma

sizin hiç babanız öldü mü?
benim bir kere öldü kör oldum
yıkadılar aldılar götürdüler
babamdan ummazdım bunu kör oldum
siz hiç hamama gittiniz mi?
ben gittim lambanın biri söndü
gözümün biri söndü kör oldum
tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
söylelemesine maviydi kör oldum
taşlara gelince hamam taşlarına
taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
taşlarda yüzümün yarısını gördüm
bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
yüzümden ummazdım bunu kör oldum
siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
devamını gör...

biz bunları söyledik
devamını gör...

manikürü güzel yapılmış tırnaklar. bir eli en iyi gösteren detaylardan biridir.
devamını gör...

aynı olay aziz nesin'in başına geliyor. ama o gürültüye gürültü ile karşılık vermiyor. ne yapıyor biliyor musunuz? gürültü yapan komşuna mektup yazıyor.
bakın ne yazıyor;

sevgili kazım bey’ciğim,
hiç grev yapmadan, pazar günleri bile çalışan, apartmanın ikinci katındaki fabrikanızdan dolayı sizi candan kutlarım. büyük bir icat üzerinde çalıştığınızı tahmin ettiğimden, bu saate kadar kıyıp da fabrikanızın çalışmasını engellemek istemedim.
ama böyle giderse, her zaman faal olan fabrikanızın altında çalışıp para kazanamayacağımdan, bizim aileyi de geçindirmek size düşecek.
çok uzun zamandan beri fabrikanız çalıştığına göre, bir büyük gemiyi parça parça yapmakta olduğunuzu tahmin ediyorum.
herhalde parçaları birleştirip gemiyi yapınca hepimizi şaşırtacaksınız. artık bugün akşam olmak üzere.
acaba fabrikanızı bir iki saat paydos edip, biraz da benim çalışmama müsaade eder misiniz ?
bu iyiliği bir yazardan esirgemeyeceğinizi düşünerek, size hürmet olarak imzalı bir kitabımı gönderiyorum.
en iyi komşuluk duygularımla.
devamını gör...

özellikle benim kuşağıma mensup gençler için kendisiyle ilgili birkaç belgeseli buraya bırakmak istediğim deprem.

99'da deprem sonrası yaşanan olaylar beklenen büyük istanbul depreminin kısa bir fragmanıydı sadece.





devamını gör...

kendi siuletlerinle sokağın her karesinde farklı şekillerde karşılaşmak ve bir zamanlar güle oynaya, hoplaya zıplaya geçtiğin yollardan tatlı ve özlem dolu bir tebessümle, gozlerin dolu ve ağır adımlarla yürümektir.
devamını gör...

lothar günther buchheim'ın 1973 yılında yazmış olduğu aynı isimli kitaptan uyarlanan muhteşem bir alman filmi. zamanında u-571, greyhound gibi tamamen propaganda amacı güden vasat filmler ile bir tutulmuş olsa da -harvey keitel beni bağışlasın- bu filmin yeri johnny got his gun, the thin red line, a bridge too far gibi savaş filmlerinin yanıdır. petersen öyle bir atmosfer yaratır ki gerek kamera açıları gerek kullanılan müzikler tamamen o 283 dakikayı mürettebat ile beraber bizzat u-96'nın içinde geçiriyormuş gibi hissettirir izleyiciye. film ile alakalı tek kafama takılan şey bir kaç ingiliz destroyerini patlattıkları sahnenin tam tarihi bilememek çünkü hafızam beni yanıltmıyor ise laconia faciası aşağı yukarı 1942 yılının eylül ayında gerçekleşmekte ve bundan çok kısa bir süre sonra da zaten karl doenitz laconia order ile keskin bir çıkış yapmıştı. kaptan ve mürettebat yanarak denize atlayan ingiliz askerlerini gördüğünde onları kurtarmaya vakti olduğu halde kendi birliklerinin onları kurtarmadan gitmesi karşısında dehşete düşmüştü ve üzüldüler de ama yardım etmeden gitmelerinin sebebi onlarla paylaşabilecek yeterli yiyecek stokları ve yaşam alanları olmadığı için miydi yoksa olaylar gerçekleşirken çoktan laconia emri verilmiş miydi? kitapta da özellikle tam bir tarih belirtilmiyor genel itibari ile. cevap kesin olmasa bile o sahne filmin en güzel sahnelerinden biridir bu arada. eugène ıonesco şöyle buyurur:

"ideologies separate us. dreams and anguish bring us together."

bu sahnede de aslında bu cümlenin ete kemiğe bürünmüş halidir. işin özü; savaş filmlerinde, özellikle 2. dünya savaşı temalı savaş filmlerinde çoğu zaman bütün alman askerleri korkunç canavarlar olarak lanse edilirken savaşın diğer tarafı her zaman bir kahramanmış gibi pazarlanır. oysa das boot bir savaşın kahramanı olmadığını, anlatılan pek çok kahramanlık öyküsünün yalnızca fazladan cilalanmış, en kötü kısımları kesilmiş ve abartılmış saçmalıklardan ibaret olduğunu beyaz perdeye en güzel aktarmış filmdir. biz bu filmde kahramanlıklar izlemeyiz, savaşın çılgınlığı karşısında etten kemikten yapıldığının bilincinde korkmuş insanları izleriz. bir çoğu çocuktur daha, hatta bazıları o cilalanmış kahramanlık öyküleri ile büyülenmiştir de ama fotoğraflarda yaşları belli olmasın diye sakallarının uzamasını bekleyen bir grup çocuklardır sadece. bu nazi karşıtı bir film değil direkt savaş karşıtı bir filmdir ve bunun en güzel kanıtı da hiç istemediği bir savaşın ortasında, tamamen harcanabilir piyonlar olduğunun bilincinde herkesi hayatta tutmak için elinden geleni yapmaya çalışan kaptan karakteridir. eine reise ans ende des verstandes!
devamını gör...

hevesleri, beklentileri, erteledikleri, kursağında kalmış kelimeleri, kaçırılmış bakışları, gizledikleri, bitirilmemiş mektupları, susuşları ve istemsiz veda edişleriyle tamamlanmamış bir cümledir insan.
tarık tufan.
devamını gör...

kendimi kıymetli mi hissetmeliyim acaba ?
devamını gör...

kesinlikle kitaplar. kitaplar 1 lira olsun
devamını gör...

tek ya da iki ayakta birden oluşabilen genelde sinir hasarları, kan dolaşımı bozuklukları, ayağa alınan darbeler, enfeksiyon ve hatta vücutta bulunan tümörlerin bile neden olduğu bir hastalık.

bazen bir hastalık olarak bazende bir belirti olarak çıkıyor karşımıza kendileri.

son yıllarda beni çok rahatsız eden bir durum. nedenini bulamadık. ben aldığım kilolar kaynaklı olduğunu düşünüyorum. aslında son zamanlarda çok hareket etmeyişimle de bağlantılı olabilir. yani zaten bunlar birbirini tetikleyen durumlar değil mi?

hareketsiz yaşam ve devamında alınan kilolar. sonra bu yaşam tarzına devam etme ve kiloların iyice yerleşmesi ve bu kilolardan dolayı daha hareketli bir yaşama devam edememe. doktorun dediğine göre henüz bir rahatsızlığım yok. fakat bünyemin alışkın olduğu kiloya geri dönmeliyim yoksa bununla birlikte bir çok hastalığa davetiye çıkaracağım. ee malum hastalıkların kapıyı tekmeleme yaşlarına minik minik yaklaşıyorum püff canım sıkıldı şimdi.

bazen oturduğum yerden uyuşukluk nedeniyle kalkamıyorum. ayrıca sadece ayaklarda değil bacaklardada olabiliyor. en son doktor psikolojik olabilir dedi ve ben yok artık arkadaş dedim. tabi içimden hahah. hangi nedenle gitsem hastaneye ucu kesin psikolojiye dayanıyor. aslında işin esprisi bir yana zaten bende bir çok hastalığın psikoloji ve özellikle beynin işleyişiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. beyni çok yoğun stres altında bıraktığımız için beyin vücudu koruma kollamayı teftişi bırakıp sürekli dışatn gelecek saldırıya karşı savaş modunda duruyor. ve bu süre uzadıkça hem beyin fazlasıyla yoruluyor hemde vücut denetimi yapılmadığından hastalıklar baş gösteriyor. en kaba tabirle bu şekilde ifade edebilirim. bende yoğun bir stres döneminden çıktım. ee çıkacak tabi üç beş sıkıntı.

neyse efem çok derinlere inmeyeyim ki siz de ne diyor be bu değişik demeyin. ya da deyin hahah selamlar.
devamını gör...

ülkemizin en kuzey noktası.inceburun feneri görülmeye değerdir,manzarası tek kelimeyle muhteşemdir.çay, kahve içebileceğiniz derme çatma da olsa bir kulübe vardır.gidiş dönüş yolu kötü olmamakla beraber,hoş görüntülere sahne olur.
devamını gör...

36 oldum da ne olmuş yani ?

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

(bkz: saatler olsun)
devamını gör...

dur dur, bırak o dalga vursun sahile, ufacık o görmüyor musun? daha büyük bir dalga yakalayalım yanmak için..
nasıl?
dalga bizi nasıl mı yakacak?
bilmiyorum ki? sen beni nasıl yaktıysan öyle belki, belki sen gibi yavaş yavaş ve aniden, karışık ve karşılık!
sen benim hangi dalga olduğumu nerden anladın peki? efendim? az yüksek ses lütfen, arka plan hep giannis kotsiras, anlayamıyorum ve hayır sesini kısamam, çok güzel s'agapo diyo çünkü, ben de sana en yakışacak s'agapo peşinde dolanıyorum dinleyerek.

yoooo, yatmıştım aslında, uykum da vardı, hâlâ var, sen sabah erken gelebilirsin diye gecelerin seceresini sayıyorum her saniye..

evet evet, biliyorum farkındayım saçmaladığımın..
tekrar deneyeyim uyumayı, çünkü ırak bile olsak beraber uyumak bir sürü önyargı.........
tamam pes, gittim..
uyumaya.
pancake yap sabah, arizona kökenlerim depreşti.
ve çok!
devamını gör...

"zira, "yeter ki erdoğan gitsin, kürdistan kurulsa da olur" kıvamına geldiler." denmiş. utanma olmayınca oluyor böyle şeyler.

yerel seçimleri kazanmak için;
* apo mektubu okuyan zaten muhalefet idi,
* kırmızı bültenle aranan teröristi, devlet kanalına çıkaran muhalefetti zaten.

aynı iğrenç iftiraları ankara içinde atmışlardı. ankara da chp kazanırsa, teröristler sayaç okuyacak diye.
aynı rezil iftiraları istanbul içinde atmışlardı. istanbul da chp kazanırsa, ispark hdp'ye teslim edilecek diye.

niye ??. çünkü bu iki yeri kaybedeceklerini biliyorlardı. şimdi de türkiye'yi kaybedeceklerini anlamış ve yine aynı iftiraları saçıyorlar.

nafile çaba. istediğiniz kadar debelenin. (bkz: gidicisiniz).

ayrıca dursun çiçek tam bir ulusalcıdır. 1 senedir kılıçdar ve chp'ye, akp ağzı ile sataşmaktadır. zaten cnn türk denen akp kara propaganda kanalına çıkması, niyetini belli ediyor.
devamını gör...

galiba bu benim. ya da 95 doğumlu ve sonrası bir çok genç de olabilir. internetin ve gündelik hayatın hızıyla beraber yarım kelimeler, yarım sevdalar, sığ düşünceler arasında boğulup gidiyor ve bilgimiz olmayan her konuda bir şeyler söyleme ihtiyacı duyuyoruz. twitter' ı kapatma sebebim de tam olarak buydu. anayasa, dış politika vs. veya hayatın başka konularında çok tecrübesiz ve bilgisiz olup ahkam kesiyor olduğumu farketmiştim. sanırım kademeli olarak buralarda bile görüş bildirmeyi bırakmalı ve daha çok dinlemeli ve okumalıyım. ya da benim gibi sığ kalıp bunun farkında olanlar olarak bir parti kurmalıyız.
devamını gör...

urfa doğumlu olup hemşehrim olan, müziğe dayısının hediye ettiği bağlamayla başlayan ve müzik piyasasına tırnaklarıyla kazıya kazıya giren bir sanatçıdır.

üç üniversite mezunu olan bu sanatçı ilk albümünü kendi imkanlarıyla çıkarmış, yetmeyince geceleri taksiye çıkmaya başlamıştır. 2008 yılında akademi türkiye ses yarışması'nda birinci oldu.

peki, halen hak ettiği değeri görüyor mu? bana sorarsanız hayır. çünkü adamın kır papatyası, sınırımız gökyüzü ve gidiyor gibiyim gibi şaheserleri var olmasına rağmen asla olması gereken yere gelemiyor. popüler kültür mahvediyor kendisini.

meraklısına bir röportaj bırakayım.
devamını gör...

heyecanlandırıp mutlu ediyor itiraf etmek gerekirse. sözlükte olmadığın vakitlerde birilerinin seni okuduğunu en azından merak ettiğini gösterir...yani öyle olmalı di mi, hı? öyle olsun ya lütfen.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim