be adam
gülşen’in aynı adı taşıyan ve 1996 yılında piyasaya çıkan albümünün a yüzündeki ilk şarkıdır.
albümdeki şarkıların büyük çoğunluğunda olduğu gibi bu şarkıda da söz ve müzik özkan turgay’a aittir. be adam albümüyle çıkış yapan gülşen ilk klibini gel çarem şarkısına çekmiş ama asıl patlamayı be adam şarkısının klibinin televizyonlarda yayınlanması ile gerçekleştirmiştir.
bu klip piyasaysa çıktığında henüz yirmi yaşında olan gülşen be adam klibinde daha sonraki yıllardaki kliplerinde izleyenlere göstermek istediği seksi kadın imajından çok uzaktadır.
daha önce slow bir şarkıya klip çekerek kendi gösteren gülşen. o klibinde saçlarına taktığı tokalarla dikkat çeken gülşen. be adam klibinde de klip boyunca giydiği çizgili pijamalarla izleyenleri hem şaşırtmış hem de büyük ilgi görmüştür.
şarkıda bir türlü kendisine açılmadığı için hoşlandığı adamın pısırıklığından yakınan gülşen’in klibi de bire bir aynı konuyu işletmektedir. gülşen’in cici kız olduğu dönemlerden kalan klip birçok insanda ve o zamanlar gülşen klibi çıksa de izlesem diye bekleyen şahsımda büyük izler bırakmıştır.
be adam
albümdeki şarkıların büyük çoğunluğunda olduğu gibi bu şarkıda da söz ve müzik özkan turgay’a aittir. be adam albümüyle çıkış yapan gülşen ilk klibini gel çarem şarkısına çekmiş ama asıl patlamayı be adam şarkısının klibinin televizyonlarda yayınlanması ile gerçekleştirmiştir.
bu klip piyasaysa çıktığında henüz yirmi yaşında olan gülşen be adam klibinde daha sonraki yıllardaki kliplerinde izleyenlere göstermek istediği seksi kadın imajından çok uzaktadır.
daha önce slow bir şarkıya klip çekerek kendi gösteren gülşen. o klibinde saçlarına taktığı tokalarla dikkat çeken gülşen. be adam klibinde de klip boyunca giydiği çizgili pijamalarla izleyenleri hem şaşırtmış hem de büyük ilgi görmüştür.
şarkıda bir türlü kendisine açılmadığı için hoşlandığı adamın pısırıklığından yakınan gülşen’in klibi de bire bir aynı konuyu işletmektedir. gülşen’in cici kız olduğu dönemlerden kalan klip birçok insanda ve o zamanlar gülşen klibi çıksa de izlesem diye bekleyen şahsımda büyük izler bırakmıştır.
be adam
devamını gör...
günün sosyal medya ünlüsü
devamını gör...
türkçe bilmeyen biriyle arkadaş olmak
dil bariyerinden ve kültür farkından ötürü ilginç ve eğlenceli olabiliyor. iki taraf da ingilizce biliyorsa bir süre sonra anlaşmakta sorun yaşamıyorsunuz.
devamını gör...
ölüm dışında olabilecek en kötü şey
sakat kalıp birilerine muhtaç yaşamaktır.
devamını gör...
hiç şaşmaz ön yargıları olan insan
necati şaşmaz mesela,
bu ülkeye nazar değdi
bu ülkeye nazar değdi
devamını gör...
hayko cepkin'in en iyi şarkısı
"ölüyorum"
unutulur mu gökyüzü
yitirir miyim bu gül yüzü
birer birer neyim kalır
geriye baksam da
solar mıyım gündüz gece
güneşim yoksa bu son hece
birer birer neyim kalır
geriye baksam da
zehirlendi dudaklarım
çocukken nasıl ağlardım
birer birer neyim kalır
geriye baksam da
ne kaldı bak ellerimde
biliyorum gülüyorsun
her adımım daha derine
ölüyorum
ne kaldı bak ellerimde
biliyorum gülüyorsun
her adımım daha derine
ölüyorum
törpülenmiş tırnaklarım
güçsüzdüm ben de avlandım
birer birer neyim kalır
geriye baksam da
her şeyim olmuş bilmece
çözdükçe gördüm işkence
birer birer neyim kalır
geriye baksam da
bir başıma kaldım şimdi
nerede hata yaptım bilmem ki
birer birer neyim kalır
geriye baksam da
ne kaldı bak ellerimde
biliyorum gülüyorsun
her adımım daha derine
ölüyorum
ne kaldı bak ellerimde
biliyorum gülüyorsun
her adımım daha derine
ölüyorum
her adımım daha derine
her adımım daha derine
her adımım daha derine
ölüyorum
unutulur mu gökyüzü
yitirir miyim bu gül yüzü
birer birer neyim kalır
geriye baksam da
solar mıyım gündüz gece
güneşim yoksa bu son hece
birer birer neyim kalır
geriye baksam da
zehirlendi dudaklarım
çocukken nasıl ağlardım
birer birer neyim kalır
geriye baksam da
ne kaldı bak ellerimde
biliyorum gülüyorsun
her adımım daha derine
ölüyorum
ne kaldı bak ellerimde
biliyorum gülüyorsun
her adımım daha derine
ölüyorum
törpülenmiş tırnaklarım
güçsüzdüm ben de avlandım
birer birer neyim kalır
geriye baksam da
her şeyim olmuş bilmece
çözdükçe gördüm işkence
birer birer neyim kalır
geriye baksam da
bir başıma kaldım şimdi
nerede hata yaptım bilmem ki
birer birer neyim kalır
geriye baksam da
ne kaldı bak ellerimde
biliyorum gülüyorsun
her adımım daha derine
ölüyorum
ne kaldı bak ellerimde
biliyorum gülüyorsun
her adımım daha derine
ölüyorum
her adımım daha derine
her adımım daha derine
her adımım daha derine
ölüyorum
devamını gör...
renkli kalem kullanarak not tutan post it'le özet çıkartan sınavda hiçbir şey yapamayan tip
başarmak için emek sarf ediyor ama sonucunu alamıyordur. sıkıntısı da çalışmayı bilmemektir. halbuki bir tükenmez kalemle kitabın altını çizerek 90 100 alan çokça insan vardır. önemli olan çizmek ya da çizerek okumak değil, okuduğunu anlamaktır.
devamını gör...
mohsen namjoo
qashqai adında şahane bir şarkısı bulunan iranlı sanatçıdır.
şöyle arkama yaslandım, artık dedim: "bu kulağımdan girip tüm vücudumda gezinip, bana müthiş bir keder veren şarkı hakkında bir şeyler söylemem lazım." bu his bir anda geldi çünkü mohsen namjoo'nun birçok şarkısından fazlasıyla etkilenirdim. hatta bende yasaklı bir şarkısı da vardı: shirin. bu şarkıyı, babamın ölümü için gün sayarken, sigara eşliğinde dinlemiştim ve şarkıyı duyduğum anda tüm bedenim kaskatı kesiliyordu. neyse, bu başka başlığın konusu.
qashqai, öyle "açayım da coşayım, gözyaşlarına boğulayım" gibi bir şarkı değil. çok kaliteli; zolf gibi, nobahari gibi. yalnız 3.30 gibi bir dakikadan sonra, bir kadınla birbirlerini tamamlayan bir serüvenin içine giriyor muhsin abi. hem öyle bir yapıyorlar ki bunu, içimdeki kederi, titizlikle örülmüş bir örümcek ağını görür gibi görüyorum. hiçbir şey anlamıyorum, anlamı da benim için önemli değil.
bir şarkı yapmışlar, belli bir yere kadar gayet sakin, yine muhsin abinin kendisinden gelen ince bir keder, bir isyan var ama çok baskın değil. sonra sanki bu isyanına "eh yeter artık bu kadar yalnızlık, bu ağıt için yanıma birisi daha lazım" diyerek birini daha davet ediyor. oradaki hanım abla da gerçekten şahane giriyor şarkıya. bu işi bildiği belli, kime sorsanız aynısını söyler. sonra da muhsin namcu'nun gırtlak şovu ve bu ablanın onu tamamlamasıyla şarkı büyülü bir hal alıyor.
muhteşem şarkı; gerçekten nasıl dinlerseniz dinleyin çok güzel.
şöyle arkama yaslandım, artık dedim: "bu kulağımdan girip tüm vücudumda gezinip, bana müthiş bir keder veren şarkı hakkında bir şeyler söylemem lazım." bu his bir anda geldi çünkü mohsen namjoo'nun birçok şarkısından fazlasıyla etkilenirdim. hatta bende yasaklı bir şarkısı da vardı: shirin. bu şarkıyı, babamın ölümü için gün sayarken, sigara eşliğinde dinlemiştim ve şarkıyı duyduğum anda tüm bedenim kaskatı kesiliyordu. neyse, bu başka başlığın konusu.
qashqai, öyle "açayım da coşayım, gözyaşlarına boğulayım" gibi bir şarkı değil. çok kaliteli; zolf gibi, nobahari gibi. yalnız 3.30 gibi bir dakikadan sonra, bir kadınla birbirlerini tamamlayan bir serüvenin içine giriyor muhsin abi. hem öyle bir yapıyorlar ki bunu, içimdeki kederi, titizlikle örülmüş bir örümcek ağını görür gibi görüyorum. hiçbir şey anlamıyorum, anlamı da benim için önemli değil.
bir şarkı yapmışlar, belli bir yere kadar gayet sakin, yine muhsin abinin kendisinden gelen ince bir keder, bir isyan var ama çok baskın değil. sonra sanki bu isyanına "eh yeter artık bu kadar yalnızlık, bu ağıt için yanıma birisi daha lazım" diyerek birini daha davet ediyor. oradaki hanım abla da gerçekten şahane giriyor şarkıya. bu işi bildiği belli, kime sorsanız aynısını söyler. sonra da muhsin namcu'nun gırtlak şovu ve bu ablanın onu tamamlamasıyla şarkı büyülü bir hal alıyor.
muhteşem şarkı; gerçekten nasıl dinlerseniz dinleyin çok güzel.
devamını gör...
yazarların kötü olduklarında aradıkları ilk kişi
kötü olduğumda kimsenin haberi olmaz.
devamını gör...
yazarların paralel bir evrende tercih edeceği meslek
paralel evrenlerin basit bir mantığı vardır.
öncelikle bilmemiz gereken şeyler var.
- sonsuz şişme
- sicim teorisi
- hızlanarak genişleme olarak açıklanabilecek karanlık enerji
tüm bunlar çoklu evreni oluşturur. basitçe şöyle anlatabiliriz.
büyük patlama araştırılırken evrenin genişleme oranı hesaplanıyor. bu oran hesaplanırken evrenin başlangıç ortamında yerçekiminin tersine işlemiş olacağı bilgisine ulaşılıyor. yer itimi nesneleri birbirine çekmek yerine hepsini itiyor ve genişlemeye neden oluyor. bunun çok uzun zaman içinde gerçekleşeceğini düşünebilirsiniz ama durum tam tersi. gözümüzü açıp kapattığımız o sürenin milyarda birinin milyarda birinin tiriminiminimin süresinden bahsediyoruz. bu kısacık an içinde uzay genişledi, soğudu ve gezegenler ortaya çıktı. buna şişme teorisi diyoruz.
şişme teorisinde bahsettiğim şişme denilen bu durum sürekli yeni gezegenler ortaya çıkarıyor. dünya'yı oluşturan büyük patlama benzersiz değil ve teoriye göre sürekli yaşanıyor. bu da yeni gezegenlerin ortaya çıkmasına neden oluyor.
kuantum mekaniği teorisinde ise mikroskobik incelemeler yapılır. uzayda mikro faaliyetlerin ürettiği enerji incelenir ve bu enerji epey geniş bir alanı kaplar.
sicim teorisinde ise evrene en ufak ölçekte bakıyoruz. 9 uzay boyutu denilen bir mevzu var, bu noktada artık en ufak ölçekte araştırma yapılır ve fazladan uzay boyutlarını görme şansı doğar. sicim teorisinin içinde bi de sicim denilen enerji iplikleri var. bu iplikler uzay'ın her noktasında mevcut ve titreşim şekilleri farklı olduğu için hepsi farklı özelliklere sahip. evrenin tüm temel özelliklerini bu iplikler belirliyor. bu ipliklerin hepsi, tek başına farklı evrenler demek. hepsi farklı bir evreni temsil ediyor. sonsuz sayıda oldukları için bizim yaşadığımız gezegene benzer özelliklerde olanlar mutlaka var.
bu mantıkla bakarsak gezegenimize benzeyen çok çok fazla farklı gezegen var ve bu da her gezegende bir ben daha yaşıyor demek. hepsinde farklı bir yaşam tarzım, ailem, zeka düzeyim, eğitim düzeyim ve gelişmişlik seviyesi olduğu için çok farklı meslekler yapıyorum.
ancak ben en çok eniştemi aslanlara yedirdiğim diktatör olduğum evreni seviyorum. düşünsene ülkenin başkanıyım. acayip şeyler yapıyorumdur orada. ah keşkeler..
öncelikle bilmemiz gereken şeyler var.
- sonsuz şişme
- sicim teorisi
- hızlanarak genişleme olarak açıklanabilecek karanlık enerji
tüm bunlar çoklu evreni oluşturur. basitçe şöyle anlatabiliriz.
büyük patlama araştırılırken evrenin genişleme oranı hesaplanıyor. bu oran hesaplanırken evrenin başlangıç ortamında yerçekiminin tersine işlemiş olacağı bilgisine ulaşılıyor. yer itimi nesneleri birbirine çekmek yerine hepsini itiyor ve genişlemeye neden oluyor. bunun çok uzun zaman içinde gerçekleşeceğini düşünebilirsiniz ama durum tam tersi. gözümüzü açıp kapattığımız o sürenin milyarda birinin milyarda birinin tiriminiminimin süresinden bahsediyoruz. bu kısacık an içinde uzay genişledi, soğudu ve gezegenler ortaya çıktı. buna şişme teorisi diyoruz.
şişme teorisinde bahsettiğim şişme denilen bu durum sürekli yeni gezegenler ortaya çıkarıyor. dünya'yı oluşturan büyük patlama benzersiz değil ve teoriye göre sürekli yaşanıyor. bu da yeni gezegenlerin ortaya çıkmasına neden oluyor.
kuantum mekaniği teorisinde ise mikroskobik incelemeler yapılır. uzayda mikro faaliyetlerin ürettiği enerji incelenir ve bu enerji epey geniş bir alanı kaplar.
sicim teorisinde ise evrene en ufak ölçekte bakıyoruz. 9 uzay boyutu denilen bir mevzu var, bu noktada artık en ufak ölçekte araştırma yapılır ve fazladan uzay boyutlarını görme şansı doğar. sicim teorisinin içinde bi de sicim denilen enerji iplikleri var. bu iplikler uzay'ın her noktasında mevcut ve titreşim şekilleri farklı olduğu için hepsi farklı özelliklere sahip. evrenin tüm temel özelliklerini bu iplikler belirliyor. bu ipliklerin hepsi, tek başına farklı evrenler demek. hepsi farklı bir evreni temsil ediyor. sonsuz sayıda oldukları için bizim yaşadığımız gezegene benzer özelliklerde olanlar mutlaka var.
bu mantıkla bakarsak gezegenimize benzeyen çok çok fazla farklı gezegen var ve bu da her gezegende bir ben daha yaşıyor demek. hepsinde farklı bir yaşam tarzım, ailem, zeka düzeyim, eğitim düzeyim ve gelişmişlik seviyesi olduğu için çok farklı meslekler yapıyorum.
ancak ben en çok eniştemi aslanlara yedirdiğim diktatör olduğum evreni seviyorum. düşünsene ülkenin başkanıyım. acayip şeyler yapıyorumdur orada. ah keşkeler..
devamını gör...
cryin'
devamını gör...
türk dizilerinin olmazsa olmazları
dna testi
dna testi olmayan diziler, diziden kabul edilmiyor artık.
dna testi olmayan diziler, diziden kabul edilmiyor artık.
devamını gör...
18 şubat 2021 apartman boşluğu yayın
şimdiden hazır bekliyorlar 14 dakika sonra yardıracak ortaklardır. yayınları bol, kahkahaları eksik olmasın. haydi göreyim sizi!!
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şu an ihtiyacı olan şey
uyanmak. sanırım 1 yıl gibi bir süredir kâbusun içerisindeyim. bu yaşadıklarımız ancak kâbus olabilir o nedenle birinin beni uyandırmasını ve maskesiz, yasaksız günlerime geri dönmeyi umuyorum. buna çok ihtiyacım var şuan. aksi takdirde yasakların iyice cılkının çıkarılması ile birlikte 'hey ahali bu yaşadıklarımız normal değil!' diye naralar atacağım. imdat artık yeter be.
devamını gör...
tadilat
üst katımda yaklaşık bir aydır süren sinir bozucu hadise.elbette hakkıdır,yapacaktır ama bir noktadan sonra çekilmiyor.yalıtım da sıfır olunca kulak zarımızın içinde gürültü.
devamını gör...
mutsuz bir insana iyi gelecek şey
neden mutsuz olmaması gerektiğini örneklerle açıklamak, hayatın iyi taraflarına odaklanması gerektiğini söylemeyerek işe başlayabiliriz mesela. zaten mutsuz olan bir insan kendisinden başka herkesin mutlu, hayatın güllük gülistanlık olduğunu duymak istemez. sessizliğini paylaşıp ona kahve yapabiliriz mesela ya da çikolata tatlı ikilisi.
tatlı ve kahvenin iyi gelmediği bir şey yok çünkü.*
tatlı ve kahvenin iyi gelmediği bir şey yok çünkü.*
devamını gör...
sylvia plath
daha önce antidepresanlardan bir avuç yutarak yaşamına son vermeye çalışmış fakat başarılı olamamıştır.gazla intiharı seçmiş,gazı açarak kafasını fırının içine sokmuş ve yaşamına son vermiştir. içeride uyumakta olan evlatları gazdan etkilenmesin diye kapıları iyice kapatmıştır.intiharı baya düşündürtmüştür.ayrıca sylvia plath öldükten sonra pulitzer ödülü kazanan ilk şairdir.mezar taşında “harlı alevlerin ortasında bile altın nilüfer yetiştirilebilir.” yazmaktadır ve yine bu da beni çok etkilemiştir.
devamını gör...
kahve pişirmek
anadolu'da yaygın gelenektir. kız istemeye gidildiğinde gelin adayı kahve pişirerek, kendisini istemeye gelenlere kendi eliyle ikram eder.
yine bir gelin adayı aynı şekilde pişirdiği kahveyi ikram etmiş ve uzaktan damat adayını izlemiş. delikanlı önce kahveyi içmiş, sonra da suyunu. gelin adayı annesine anne, beni buna verme demiş. annesi sebebini sorunca da baksana, götürdüğüm kahvenin üzerine su içti, mahvetti kahveyi, beni de böyle mahveder demiş.
bizim kültürümüzde kahve pişirmek, daha çok sütsüz yaptığımız ve içtiğimiz alışkanlık. bir bardak kahve için batılı toplumlar kadar zahmet çekmeyiz.
yine bir gelin adayı aynı şekilde pişirdiği kahveyi ikram etmiş ve uzaktan damat adayını izlemiş. delikanlı önce kahveyi içmiş, sonra da suyunu. gelin adayı annesine anne, beni buna verme demiş. annesi sebebini sorunca da baksana, götürdüğüm kahvenin üzerine su içti, mahvetti kahveyi, beni de böyle mahveder demiş.
bizim kültürümüzde kahve pişirmek, daha çok sütsüz yaptığımız ve içtiğimiz alışkanlık. bir bardak kahve için batılı toplumlar kadar zahmet çekmeyiz.
devamını gör...

