günaydın sözlük
günaydın sözlük diyeceğim de karton bardakta sallama çayla gün hiç aydın olmuyor arkadaşlar . çay demleme olacak, cam bardakta olacak.
devamını gör...
hawthorn ile child
keith ridgway kitabıdır.
lunaparklarda aynalarla dolu bir oda olur ya hani. içeri girdiğinizde başlarda kontrol sizdedir ama bir süre sonra nerde olduğunuzu şaşırmaya, yer yön duygunuzu yitirmeye, zaman algınızın dengesinin bozulduğunu hissetmeye başlarsınsız. bu kitap sizde böyle bir hissiyat uyandıracak.
bir gece kendi evinizden başka bir evde uyandığınızda çevrenize bakar ve bir süre etraftaki hiçbir şeyin tanıdık olmadığını fark edersiniz ya. pencereden görünen manalara sizin değildir, karşıdaki duvar da. kapı size yabancıdır, içinde uyanmaya çalıştığınız yatak da. sonra geceyi tam hatırlayamadığınızı fark edersiniz. öyle bir duygu saracak sizi kitabı bitirince.
ikinci, üçüncü dubleden sonra dünya daha renkli görünmeye başlar ya bazen. yavaş yavaş plastikleşmeye sonra hızla akışkan bir hal almaya başlar dünya diye bildiğiniz yer. insan suretleri şeytanlıklarından arınır, birinci geleneksel sırat koşusu hiç olmadığı kadar hızlı geçilir gibi olur ya, öyle bir heyecan dolacak içinize okuyunca.
gerçekle rüya öyle bir birbirine girecek ki kitabı okuyor musunuz yoksa kitabı bitirip üzerinde düşünmeye mi başladınız, anlamayacaksınız.
hawthorn ile child dedektiflik mesleğini hakkını veren bir ikili ama zihinsel yolculuklar fiziki takipten daha çok yer alıyor soruşturma yöntemleri arasında.
ilginç bir ikili sizi astral olmayan bir astral seyahate çıkarıyor.
lunaparklarda aynalarla dolu bir oda olur ya hani. içeri girdiğinizde başlarda kontrol sizdedir ama bir süre sonra nerde olduğunuzu şaşırmaya, yer yön duygunuzu yitirmeye, zaman algınızın dengesinin bozulduğunu hissetmeye başlarsınsız. bu kitap sizde böyle bir hissiyat uyandıracak.
bir gece kendi evinizden başka bir evde uyandığınızda çevrenize bakar ve bir süre etraftaki hiçbir şeyin tanıdık olmadığını fark edersiniz ya. pencereden görünen manalara sizin değildir, karşıdaki duvar da. kapı size yabancıdır, içinde uyanmaya çalıştığınız yatak da. sonra geceyi tam hatırlayamadığınızı fark edersiniz. öyle bir duygu saracak sizi kitabı bitirince.
ikinci, üçüncü dubleden sonra dünya daha renkli görünmeye başlar ya bazen. yavaş yavaş plastikleşmeye sonra hızla akışkan bir hal almaya başlar dünya diye bildiğiniz yer. insan suretleri şeytanlıklarından arınır, birinci geleneksel sırat koşusu hiç olmadığı kadar hızlı geçilir gibi olur ya, öyle bir heyecan dolacak içinize okuyunca.
gerçekle rüya öyle bir birbirine girecek ki kitabı okuyor musunuz yoksa kitabı bitirip üzerinde düşünmeye mi başladınız, anlamayacaksınız.
hawthorn ile child dedektiflik mesleğini hakkını veren bir ikili ama zihinsel yolculuklar fiziki takipten daha çok yer alıyor soruşturma yöntemleri arasında.
ilginç bir ikili sizi astral olmayan bir astral seyahate çıkarıyor.
devamını gör...
dibe vurmuş insanlara tavsiyeler
yalnız kalmasın, anonim bile olsa konuşacak birini bulsun. yalnızlık insanı dipten daha dibe çeker.
devamını gör...
ice tea
suyun yerini alabilecek güzide içecek türevi
yormuyor, bıktrmıyor, efendim insanın içtikçe içesi geliyor. özelikle şeftalisi illet bir şey.
yormuyor, bıktrmıyor, efendim insanın içtikçe içesi geliyor. özelikle şeftalisi illet bir şey.
devamını gör...
100 koyunun şanlıurfa'da gözaltına alınması
an itibari ile serbest bırakılan koyunlardır. arkadaşlar gündemde tutalım. böyle giderse bu koyunlar her istediği yerde otlamaya başlayacak. bu gün tigem arazisinde otlayan, mazallah yarın öbür gün birilerinin sarayının bahçesinde otlar. bu ülkede anayasa var kurallar var. bu kanun nizam tanımayan koyunların yaptıklarının bir karşılığı olması gerekli.
chp'li mahmut tanal'ın meclis'te gündeme getirdiği, tarım işletmeleri genel müdürlüğü'nün arazisinde otladıkları gerekçesiyle gözaltına alınan koyunlar serbest bırakıldı.
güvenlik soruşturması teklifinin meclis’teki görüşmeleri sırasında chp’li vekil mahmut tanal, ceylanpınar’da tarım işletmeleri genel müdürlüğü'nün (tigem) arazisinde otladıkları gerekçesiyle çok sayıda koyunun gözaltına alındığını duyurdu. tanal'ın "hayvanları serbest bırakın" çağrısı üzerine içişleri bakan yardımcısı gerekli işlemlerin ardından 35 koyunun serbest bırakıldığını bildirdi.
muhalefetin eleştirilerinin odağındaki güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kanun teklifi’nin görüşüldüğü meclis genel kurulu birleşimine, “koyunların gözaltına alındığı” tartışması gündeme geldi. chp istanbul milletvekili avukat mahmut tanal, urfa'nın ceylanpınar ilçesinde kurulu bulunan, tarım ve orman bakanlığı bünyesindeki tigem ceylanpınar tarım işletmesi müdürlüğü arazisinde otladıkları gerekçesiyle çok sayıda küçükbaş hayvanın alıkonularak, kurumun “hayvan gözaltı merkezlerine” götürüldüğünü belirtti.
tanal: ceylanpınar’da koyunlar gözaltında
komisyon sıralarında oturan içişleri bakan yardımcısı mehmet ersoy’a çağrıda bulunan tanal, "şanlıurfa ili ceylanpınar ilçesinde 100 tane koyunu bugün gözaltına almışlar. sayın bakan yardımcım. koyun gözaltına alınır mı? bu koyunların gözaltına alınması hem hayvancılığın geliştirilmesine hem de üretimin geliştirilmesine aykırı, anayasa'ya aykırı” dedi.
“türkiye'de insanlar gözaltına alınıyor da koyun ve kuzular da şu anda gözaltına alınıyor başkanım” ifadelerini kullanan tanal, “yani türkiye içişleri bakan yardımcısısınız, bu konuda gereğini yapın, hayvanları serbest bırakın!” diye konuştu.
akp grubu adına söz isteyen kırıkkale milletvekili ramazan can’ın kürsüye çıktığı esnada da tepkisini sürdüren tanal, “başkanım, bu koyunların terörle iltisakı mı var, bağlantısı mı var? ya, bu koyun, kuzu allah'ın yarattığı o merada ot yiyor, ot! orada allah'ın verdiği suyu içiyor” dedi.
bakan yardımcısı: 35 koyun serbest bırakıldı!
meclis başkanvekili haydar akar ise içişleri bakan yardımcısı mehmet ersoy’un kendisine ilettiği bilgi notunu, “mahmut bey, sayın bakan yardımcısı gerekli görüşmeleri yaptı. tigem arazisinde kendilerine tahsis edilen alanın dışında çıkarak hayvan otlatan ve araziye zarar veren hayvan sahiplerinin 35 koyun için kabahatler kanunu'nun 68'inci maddesi gereğince tigem tarafından işlem yapılmış ve koyunlar serbest bırakılmış. sahiplerine iade edilmiş” şeklinde okudu.
link
chp'li mahmut tanal'ın meclis'te gündeme getirdiği, tarım işletmeleri genel müdürlüğü'nün arazisinde otladıkları gerekçesiyle gözaltına alınan koyunlar serbest bırakıldı.
güvenlik soruşturması teklifinin meclis’teki görüşmeleri sırasında chp’li vekil mahmut tanal, ceylanpınar’da tarım işletmeleri genel müdürlüğü'nün (tigem) arazisinde otladıkları gerekçesiyle çok sayıda koyunun gözaltına alındığını duyurdu. tanal'ın "hayvanları serbest bırakın" çağrısı üzerine içişleri bakan yardımcısı gerekli işlemlerin ardından 35 koyunun serbest bırakıldığını bildirdi.
muhalefetin eleştirilerinin odağındaki güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kanun teklifi’nin görüşüldüğü meclis genel kurulu birleşimine, “koyunların gözaltına alındığı” tartışması gündeme geldi. chp istanbul milletvekili avukat mahmut tanal, urfa'nın ceylanpınar ilçesinde kurulu bulunan, tarım ve orman bakanlığı bünyesindeki tigem ceylanpınar tarım işletmesi müdürlüğü arazisinde otladıkları gerekçesiyle çok sayıda küçükbaş hayvanın alıkonularak, kurumun “hayvan gözaltı merkezlerine” götürüldüğünü belirtti.
tanal: ceylanpınar’da koyunlar gözaltında
komisyon sıralarında oturan içişleri bakan yardımcısı mehmet ersoy’a çağrıda bulunan tanal, "şanlıurfa ili ceylanpınar ilçesinde 100 tane koyunu bugün gözaltına almışlar. sayın bakan yardımcım. koyun gözaltına alınır mı? bu koyunların gözaltına alınması hem hayvancılığın geliştirilmesine hem de üretimin geliştirilmesine aykırı, anayasa'ya aykırı” dedi.
“türkiye'de insanlar gözaltına alınıyor da koyun ve kuzular da şu anda gözaltına alınıyor başkanım” ifadelerini kullanan tanal, “yani türkiye içişleri bakan yardımcısısınız, bu konuda gereğini yapın, hayvanları serbest bırakın!” diye konuştu.
akp grubu adına söz isteyen kırıkkale milletvekili ramazan can’ın kürsüye çıktığı esnada da tepkisini sürdüren tanal, “başkanım, bu koyunların terörle iltisakı mı var, bağlantısı mı var? ya, bu koyun, kuzu allah'ın yarattığı o merada ot yiyor, ot! orada allah'ın verdiği suyu içiyor” dedi.
bakan yardımcısı: 35 koyun serbest bırakıldı!
meclis başkanvekili haydar akar ise içişleri bakan yardımcısı mehmet ersoy’un kendisine ilettiği bilgi notunu, “mahmut bey, sayın bakan yardımcısı gerekli görüşmeleri yaptı. tigem arazisinde kendilerine tahsis edilen alanın dışında çıkarak hayvan otlatan ve araziye zarar veren hayvan sahiplerinin 35 koyun için kabahatler kanunu'nun 68'inci maddesi gereğince tigem tarafından işlem yapılmış ve koyunlar serbest bırakılmış. sahiplerine iade edilmiş” şeklinde okudu.
link
devamını gör...
sürekli özür dileyen insan
bir bakıma özgüveni eksik insandır. her yaptığı işte mutlaka sorunlu olduğu yer bulup sürekli özür diler. bir süre sonra özür dilemekten bile özür dileyebilir.
devamını gör...
alatar
alatar, orta dünya üzerinde yürüyen beş istari büyücüsünden biridir.
bizzat valar tarafından orta dünyaya gönderilmiştir. görevi doğu halklarını sauron illetine karşı uyarmaktır. deniz mavisi bir cüppe giyer. bu yüzden “ıthryn lui'' yani ''mavi büyücü'' adıyla tanınır. bu ifade yine kendisi gibi mavi cüppe giyen pallando içinde kullanmaktadır.
doğu döllerinin topraklarına ilk olarak ''saruman'' ile birlikte gitmiştir. doğu döllerindeki bitmek tükenmek bilmeyen sauron aşkı karşısında saruman; ''yeter arkadaş ben yoruldum, bunlar adam olmaz. ben isengard'a gidiyorum. ne halin varsa gör.''diyerek alatar'ı bu topraklarda yalnız bırakmıştır. zaten saruman'ı az çok biliyorsunuz, adam istarileri yüz üstü bırakmaya bayılıyor. eru bunun hamurunu necaset ile yoğurmuş mübarek. öyle rezil, öyle pis, öyle hain bir adam.
yalnız kalan alatar'ın imdadına bir süre sonra pallando yetişti. muhterem ben geldim diye seslendi alatar'a. saruman'a giydirmeyi de ihmal etmedi. ''bu adamı bizim başımıza musallat eden eru'ya yazıklar olsun!'' diye haykırdığı rivayet edilir.
alatar kendisini sevinç göz yaşları ile karşılamıştır. ''mavilim mavişelim'' diye bağırmış ve eski dostunu hasretle kucaklamıştır. ''mavi'nin mavi'den başka dostu yoktur.'' özlü sözünü de araya sıkıştırdıktan sonra görev aşkıyla yanıp tutuşan bu iki büyücü işe koyulmuşlardır.
bir süre doğu döllerini ikna etmeye çalıştıklarından bahsedilir. lakin sonrası için haklarında herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. saruman'ın onlardan haber alamadığı ve ümidi kestiği söylenmektedir.
derler ki, bu iki temiz ve saf büyücü sauron'un gücü karşısında boyunlarını bükmüş ve ona secde ederek karanlık tarafa geçmiştir. ben öyle olduğunu düşünmüyorum. güzel adamlardı bunlar. sonuna kadar mücadele edip, sonrasında yok edilmiş olmalarını daha olası görüyorum. her ne kadar tolkien amca bu konuda kafamızı biraz karıştırsa da, bu güzel adamlara toz konduramıyorum.
beş istari var. ve beş parmağın beşi bir değil elbette. arızayı çıkaran, yamuğu yapan, orta parmak haline bürünen bir hayal kırıklığı zaten mevcut. saruman denen alçakla, güzel giyinmesini bilen ve düşmanının inine kamikaze görevine gönderilen bu abilerimizi bir tutmam mümkün değil.
hem tolkien amca da, mavilerin yüzük savaşlarında bir etkisi olabileceğinden bahsediyor. ben bunu hayra yoruyorum. olumlu etki yapmışlardır muhakkak. eru kendilerine rahmet etsin. ışıklar içerisinde uyusunlar dilerim.
bizzat valar tarafından orta dünyaya gönderilmiştir. görevi doğu halklarını sauron illetine karşı uyarmaktır. deniz mavisi bir cüppe giyer. bu yüzden “ıthryn lui'' yani ''mavi büyücü'' adıyla tanınır. bu ifade yine kendisi gibi mavi cüppe giyen pallando içinde kullanmaktadır.
doğu döllerinin topraklarına ilk olarak ''saruman'' ile birlikte gitmiştir. doğu döllerindeki bitmek tükenmek bilmeyen sauron aşkı karşısında saruman; ''yeter arkadaş ben yoruldum, bunlar adam olmaz. ben isengard'a gidiyorum. ne halin varsa gör.''diyerek alatar'ı bu topraklarda yalnız bırakmıştır. zaten saruman'ı az çok biliyorsunuz, adam istarileri yüz üstü bırakmaya bayılıyor. eru bunun hamurunu necaset ile yoğurmuş mübarek. öyle rezil, öyle pis, öyle hain bir adam.
yalnız kalan alatar'ın imdadına bir süre sonra pallando yetişti. muhterem ben geldim diye seslendi alatar'a. saruman'a giydirmeyi de ihmal etmedi. ''bu adamı bizim başımıza musallat eden eru'ya yazıklar olsun!'' diye haykırdığı rivayet edilir.
alatar kendisini sevinç göz yaşları ile karşılamıştır. ''mavilim mavişelim'' diye bağırmış ve eski dostunu hasretle kucaklamıştır. ''mavi'nin mavi'den başka dostu yoktur.'' özlü sözünü de araya sıkıştırdıktan sonra görev aşkıyla yanıp tutuşan bu iki büyücü işe koyulmuşlardır.
bir süre doğu döllerini ikna etmeye çalıştıklarından bahsedilir. lakin sonrası için haklarında herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. saruman'ın onlardan haber alamadığı ve ümidi kestiği söylenmektedir.
derler ki, bu iki temiz ve saf büyücü sauron'un gücü karşısında boyunlarını bükmüş ve ona secde ederek karanlık tarafa geçmiştir. ben öyle olduğunu düşünmüyorum. güzel adamlardı bunlar. sonuna kadar mücadele edip, sonrasında yok edilmiş olmalarını daha olası görüyorum. her ne kadar tolkien amca bu konuda kafamızı biraz karıştırsa da, bu güzel adamlara toz konduramıyorum.
beş istari var. ve beş parmağın beşi bir değil elbette. arızayı çıkaran, yamuğu yapan, orta parmak haline bürünen bir hayal kırıklığı zaten mevcut. saruman denen alçakla, güzel giyinmesini bilen ve düşmanının inine kamikaze görevine gönderilen bu abilerimizi bir tutmam mümkün değil.
hem tolkien amca da, mavilerin yüzük savaşlarında bir etkisi olabileceğinden bahsediyor. ben bunu hayra yoruyorum. olumlu etki yapmışlardır muhakkak. eru kendilerine rahmet etsin. ışıklar içerisinde uyusunlar dilerim.
devamını gör...
yazarlar arasındaki özel meselenin sözlüğe servis edilmesi
bir nick altında dönen konu. hayır yani iki kişi arasındaki özel konuyu yani aralarındaki meseleyi neden tüm sözlük duymak, bilmek zorundaki? bizi neden ilgilendirsin ki?
savcı var, mahkeme var. bunu çözmek için çok yer var. yazılanları üç aşağı beş yukarı okudum ve olayın bir kaç sene öncesi başlayıp farklı mecralardan ta buraya kadar gelmesi de çok ilginç. iki kişi arasında kişisel dava bu. hem olay sözlükten eski, sözlük geçen sene açıldı. nick altına giren yazarlar meseleye tamamen fransız, ne oluyor, ne olmuş diyor, hiçbir şey bilmiyorlar, tabi ben de bilmiyorum.
zeus aşkına insanları özel meseleriniz ile meşgul etmeyin. hukuk karşısında versus yapın.
savcı var, mahkeme var. bunu çözmek için çok yer var. yazılanları üç aşağı beş yukarı okudum ve olayın bir kaç sene öncesi başlayıp farklı mecralardan ta buraya kadar gelmesi de çok ilginç. iki kişi arasında kişisel dava bu. hem olay sözlükten eski, sözlük geçen sene açıldı. nick altına giren yazarlar meseleye tamamen fransız, ne oluyor, ne olmuş diyor, hiçbir şey bilmiyorlar, tabi ben de bilmiyorum.
zeus aşkına insanları özel meseleriniz ile meşgul etmeyin. hukuk karşısında versus yapın.
devamını gör...
türklerin ırkçı olmadığı gerçeği
"türkler"in (yani belirli bir ırkın/etnisitenin) yekpare bir şekilde belirli bir siyasi, davranışsal, etik, dünya görüşü olduğunu söylemekte, ne biliyim, biraz ırkçılık gibi. türkler ırkçılık yapmaz, türkler soykırım yapmaz gibi söylemler ne anlama geliyor? neden "türkler" bunları yapamıyor? genetiklerinde onları bu eymeleri yapan ırklardan, gruplardan, toplumlardan ayıran bir özellik mi var?
devamını gör...
unutulmayan lise anıları
lise 3, arkadaşımla asansöre bindik .(çok sık binmiyorduk hadi bu sefer binelim demiştik) diğer sınıftaki 1-2 kişi bize garip garip baktı biz anlamadık tabi, asansörün içinde aynada saçımızı düzeltiyoruz, salak salak şarkı söylüyoruz. sonra asansörün kapısı aniden açıldı -diğer sınıftaki bahsettiğim kişiler açtı- ve biz yukarı çıktık sandık. meğerse asansör 2 haftadır çalışmıyormuş. ama bir 2 saniye falan asansörde zamanı büktüğümüzü düşünmüştüm o şaşkınlıkla.*
devamını gör...
uyunan en ilginç yer
küçükken cami avlusunda oynuyorduk, yorulmuşum musalla taşının üstüne çıkıp uyuya kalmışım, saolsun beni çok seven abilerim bu anın fotoğrafını çekmeyi ihmal etmemişler. halâ bakıp dalga geçerler. abi kaderdir...
devamını gör...
bir demet tiyatro
hatırlıyorum bir demet tiyatro var diye saatlerimize filan bakıp, kadıköyü bırakıp eve giderdik, onu izliycez diye...
ilk aklıma gelen sahnelerden,
lütfiye, kapıda duran kişiye,
kışın soba yakılan bölümlerden biri
"kapıyı kapatıcam çünkü dışarısı ısınıyor"
gibi birşey söylüyordu.
*yılmaz erdoğan ve demet akbağın birlikte bir demet tiyatro izlediği bir video var youtube da tavsiye ederim
edit : o zamanlar o kadar izlendiğine göre, mizah anlayışı, güldüğümüz espriler, zakice, kaliteli, yazması da, gülmesi de zeka isteyen işlermiş diye de düşündürdü beni şimdi...
birde şimdiki dizilere bakın, özellikle trt dekiler, aman allahım, 0-6 yaş resmen, yanlışlıkla denk gelince bile izleyemiyorum, bilen bilir eski trt2 nin belgeselleri, sanat programları hala izlenir.
ilk aklıma gelen sahnelerden,
lütfiye, kapıda duran kişiye,
kışın soba yakılan bölümlerden biri
"kapıyı kapatıcam çünkü dışarısı ısınıyor"
gibi birşey söylüyordu.
*yılmaz erdoğan ve demet akbağın birlikte bir demet tiyatro izlediği bir video var youtube da tavsiye ederim
edit : o zamanlar o kadar izlendiğine göre, mizah anlayışı, güldüğümüz espriler, zakice, kaliteli, yazması da, gülmesi de zeka isteyen işlermiş diye de düşündürdü beni şimdi...
birde şimdiki dizilere bakın, özellikle trt dekiler, aman allahım, 0-6 yaş resmen, yanlışlıkla denk gelince bile izleyemiyorum, bilen bilir eski trt2 nin belgeselleri, sanat programları hala izlenir.
devamını gör...
haluk levent vs acun
bir tarafta sosyalizm, diğer tarafta kapitalizm. haluk levent gönüllerin şampiyonudur, acunun canı cehenneme.
devamını gör...
din istismarını önlemenin yolları
bence yok.
tüm iktidar sahiplerinin en iyi kullanandığı alan din istismarı.
sağın da solun da en büyük kozu.
milletçe dinsiz olsak ne kullanacaklar acaba?
tüm iktidar sahiplerinin en iyi kullanandığı alan din istismarı.
sağın da solun da en büyük kozu.
milletçe dinsiz olsak ne kullanacaklar acaba?
devamını gör...
seraf
seraf, eski ahit'te bahsedilen meleklerden biridir.
birçok sanatçının eserinde yer eden seraf figürleri, ayasofya'da da bulunur.
kutsal kitap'ta yalnızca bir kez, yeşaya 6. bölümde anlatılır:
üzerinde seraflar duruyordu; her birinin altı kanadı vardı; ikisiyle yüzlerini, ikisiyle ayaklarını örtüyor, öbür ikisiyle de uçuyorlardı. birbirlerine şöyle sesleniyorlardı: “her şeye egemen rab kutsal, kutsal, kutsaldır. yüceliği bütün dünyayı dolduruyor.” seraflar'ın sesinden kapı söveleriyle eşikler sarsıldı, tapınak dumanla doldu. “vay başıma! mahvoldum” dedim, “çünkü dudakları kirli bir adamım, dudakları kirli bir halkın arasında yaşıyorum. buna karşın kral'ı, her şeye egemen rab'bi gözlerimle gördüm.” seraflar'dan biri bana doğru uçtu, elinde sunaktan maşayla aldığı bir kor vardı; onunla ağzıma dokunarak, “işte bu kor dudaklarına değdi, suçun silindi, günahın bağışlandı” dedi.
yeşaya 6:2-7
özellikle belirtmek isterim ki, tanrı'yı kimse bütün yüceliğiyle görmemiştir. çünkü onun yüceliğine biz dayanamayız. kutsal kitap'ta bu açıkça belirtilir. burada da "her şeye egemen rab'bi gözlerimle gördüm" cümlesi geçtiği için açıklamak istedim. tanrı bize kendisini gösterebilir ama onun bütün yüceliğini bu sınırlı hâlimizle göremeyiz.
birçok sanatçının eserinde yer eden seraf figürleri, ayasofya'da da bulunur.
kutsal kitap'ta yalnızca bir kez, yeşaya 6. bölümde anlatılır:
üzerinde seraflar duruyordu; her birinin altı kanadı vardı; ikisiyle yüzlerini, ikisiyle ayaklarını örtüyor, öbür ikisiyle de uçuyorlardı. birbirlerine şöyle sesleniyorlardı: “her şeye egemen rab kutsal, kutsal, kutsaldır. yüceliği bütün dünyayı dolduruyor.” seraflar'ın sesinden kapı söveleriyle eşikler sarsıldı, tapınak dumanla doldu. “vay başıma! mahvoldum” dedim, “çünkü dudakları kirli bir adamım, dudakları kirli bir halkın arasında yaşıyorum. buna karşın kral'ı, her şeye egemen rab'bi gözlerimle gördüm.” seraflar'dan biri bana doğru uçtu, elinde sunaktan maşayla aldığı bir kor vardı; onunla ağzıma dokunarak, “işte bu kor dudaklarına değdi, suçun silindi, günahın bağışlandı” dedi.
yeşaya 6:2-7
özellikle belirtmek isterim ki, tanrı'yı kimse bütün yüceliğiyle görmemiştir. çünkü onun yüceliğine biz dayanamayız. kutsal kitap'ta bu açıkça belirtilir. burada da "her şeye egemen rab'bi gözlerimle gördüm" cümlesi geçtiği için açıklamak istedim. tanrı bize kendisini gösterebilir ama onun bütün yüceliğini bu sınırlı hâlimizle göremeyiz.
devamını gör...
nesimi
düşüncelerini yaymaya çalıştığı gerekçesiyle derisi yüzülerek öldürülen bir divan edebiyatı şairidir.
devamını gör...
saint nicholas
aziz nikolaus yada efsanevi adıyla noel baba is 4. yüzyılın ilk yarısında yaşamış bir din adamıdır. çocukların ,denizcilerin ve gezginlerin korucuyusu ilan edilmiştir. hayatının büyük çoğunluğunu myra'da (bugünkü antalya demre ilçesine yakın bir antik kent) geçiren aziz nikolaus burada başpsikopos'luk görevini yürütmüştür. vefat ettiken sonra aziz ilan edilip 5. yüzyılda adına kilise yaptırılmıştır. kilise bazilika planlıdır ve 3 büyük restorasyon görmüştür:
ilki is 9 yy.'da depremlerden, alüvyol toprakların kiliseye dolmasından ve akınlar nedeniyle tahrip olmasından dolayıdır. bu restorasyonda kiliseye ufak 3 adet kubbe eklenmiştir.
ikinci restorasyonun ise doğu roma imparatoru ıx. konstantin ve karısı zoe tarafından yaptırılmıştır. bu restorasyonda duvar freskleri ve taban mozaiklerinin bir çoğu yaptırılmıştır. ayrıca bu restorasyonda istanbul mimarisinin de izlerine sıklıkla rastlanır. bu fresklerde aziz nikolaus'un efsanevi hikayeleri anlatılır. bu yüzden lakabı ''mucize yaratan'' dır. bu fresklerde aziz nikolaus'un denizcilere, imparatorlara, komutanlara yardım ettiği ifade edilir. ayrıca incil'den sahnelere de yer verilmiştir.
üçüncü restorasyon ise rus çarı ıı. aleksandr 1862 yılında yaptırılmıştır. bu restorasyonda çan kulesi ve bahçe eklenmiştir. bu eklemelerden dolayı kilisenin yapısının bozulduğu söylenir.
aziz nikolaos'un mezarı buradadır ancak barili korsanların myra'ya uğradıkları ve kemikleri çaldığı söylensede çaldıkları kemiklerin aziz nikolaos'a ait oldukları kesin değildir.
ilki is 9 yy.'da depremlerden, alüvyol toprakların kiliseye dolmasından ve akınlar nedeniyle tahrip olmasından dolayıdır. bu restorasyonda kiliseye ufak 3 adet kubbe eklenmiştir.
ikinci restorasyonun ise doğu roma imparatoru ıx. konstantin ve karısı zoe tarafından yaptırılmıştır. bu restorasyonda duvar freskleri ve taban mozaiklerinin bir çoğu yaptırılmıştır. ayrıca bu restorasyonda istanbul mimarisinin de izlerine sıklıkla rastlanır. bu fresklerde aziz nikolaus'un efsanevi hikayeleri anlatılır. bu yüzden lakabı ''mucize yaratan'' dır. bu fresklerde aziz nikolaus'un denizcilere, imparatorlara, komutanlara yardım ettiği ifade edilir. ayrıca incil'den sahnelere de yer verilmiştir.
üçüncü restorasyon ise rus çarı ıı. aleksandr 1862 yılında yaptırılmıştır. bu restorasyonda çan kulesi ve bahçe eklenmiştir. bu eklemelerden dolayı kilisenin yapısının bozulduğu söylenir.
aziz nikolaos'un mezarı buradadır ancak barili korsanların myra'ya uğradıkları ve kemikleri çaldığı söylensede çaldıkları kemiklerin aziz nikolaos'a ait oldukları kesin değildir.
devamını gör...
gülmek iyileştirir derneği
kanserli bir çocuğun annesi tarafından kurulmuş, iyiliği ve gülümsemeyi bulaştırmayı amaç edinmiş bir dernektir. son zamanlarda instagramda paylaşılan filtre ile görmüş olabilirsiniz. görmediyseniz hemen anlatıyorum; derneğin sayfasından filtreyi kullanıp video çekip #gülümsetencevap etiketiyle paylaşım yapınca, filtrede kafanızın üzerinizde çıkan hediye kanserli bir çocuğa gönderiliyor. yani sadece filtreyi kullanarak iyilik yapmış oluyorsunuz. eğer filtreyi kullanmak isterseniz şuraya link bırakıyorum gülümseten cevaplar filtresi aynı zamanda derneğe dair bir çok bilgiye de şuracıktan ulaşabilirsiniz. gülmek iyileştirir. o zaman hadi bakalım kafa sözlük ailesi neler yapabiliyoruz gösterelim.
devamını gör...
instant family
benim de bir zamanlar zihnimi kurcalayan, evlat edinmeyi konu alan film. aklımdaki tüm soruların oradaki çift tarafından yaşandığını, en azından baba karakterinin mantıklı soruların daha çok üzerine düşündüğünü gördüm. gayet yerli yerinde bir filmdi, çerezlik olsa dahi. 7/10 diyebilirim.
isimlerini unuttuğum çiftimiz internetteki yetim çocukları araştırdıktan sonra bir adet evlat edinme kararı alırlar ve gerekli yere başvururlar. bunun üzerine bir kaç haftalık sürecek olan “ebeveynlik kursu” başlar. koruyucu aile adaylarımız kurstaki diğer insanlarla çocukların her yıl toplandıkları panayıra giderler. istedikleri gibi küçük bir çocuk bulamadıklarından, kıyıda köşede, diğer koruyucu aile adaylarının kazara bile bakmaya cesaret edemedikleri ergenlerin yanına giderler. latino bir kız çocuğunu çok beğenirler. henüz bilmedikleri şey ise o kızın 2 tane de tatlı mı tatlı, bir o kadar da hiperaktif ve sabır sınayan minnak kardeşleri olduğudur. çiftimiz üç çocuğunda bakımını üstlenmek isterler ve hikayeleri başlar…
çiftin birbirlerine son derece mantıklı ve yerinde yönelttikleri sorulardan bazıları:
- kendimizden emin miyiz?
- çocuklarla dışarıda gezerken ten rengimizden ötürü mobbinge uğrarlar mı?
- onlara ilk geceden iyi geceler öpücüğü vermemiz uygun olur mu?
- anneleri hapisten çıkıp, çocukları yeniden almak isterse nasıl baş edeceğiz?
işin asıl ilginç yanı ise ebeveyn olmayan bir arkadaşımın filme bakış açısı;
“baba karakteri her şeyi sorguluyor filmde. bu karakter kasıntı, aşırı tedbiri elden bırakmayan biri. elbet vardır böyle insanlar çevremizde fakat bana doğal gelmedi bu tutum” dedi.
bense bir ebeveyn olarak babanın davranışlarını doğal buldum. çocuğun varsa a’dan z’ye düşünüyorsun her şeyi. çocuğun için elinden gelenin en iyisini yapabilmek için çabalıyorsun sürekli. bundan gocunmuyorsun. her şeyi sorguluyorsun gerçekten. ebeveynler olarak filmdeki baba karakteri ile farkımız içimizden her şeyi didikleyip, sorgulayıp, dışarı yansıtmayışımız.
ne de olsa filmde yaşamıyoruz anlıyör müsün dostum?
isimlerini unuttuğum çiftimiz internetteki yetim çocukları araştırdıktan sonra bir adet evlat edinme kararı alırlar ve gerekli yere başvururlar. bunun üzerine bir kaç haftalık sürecek olan “ebeveynlik kursu” başlar. koruyucu aile adaylarımız kurstaki diğer insanlarla çocukların her yıl toplandıkları panayıra giderler. istedikleri gibi küçük bir çocuk bulamadıklarından, kıyıda köşede, diğer koruyucu aile adaylarının kazara bile bakmaya cesaret edemedikleri ergenlerin yanına giderler. latino bir kız çocuğunu çok beğenirler. henüz bilmedikleri şey ise o kızın 2 tane de tatlı mı tatlı, bir o kadar da hiperaktif ve sabır sınayan minnak kardeşleri olduğudur. çiftimiz üç çocuğunda bakımını üstlenmek isterler ve hikayeleri başlar…
çiftin birbirlerine son derece mantıklı ve yerinde yönelttikleri sorulardan bazıları:
- kendimizden emin miyiz?
- çocuklarla dışarıda gezerken ten rengimizden ötürü mobbinge uğrarlar mı?
- onlara ilk geceden iyi geceler öpücüğü vermemiz uygun olur mu?
- anneleri hapisten çıkıp, çocukları yeniden almak isterse nasıl baş edeceğiz?
işin asıl ilginç yanı ise ebeveyn olmayan bir arkadaşımın filme bakış açısı;
“baba karakteri her şeyi sorguluyor filmde. bu karakter kasıntı, aşırı tedbiri elden bırakmayan biri. elbet vardır böyle insanlar çevremizde fakat bana doğal gelmedi bu tutum” dedi.
bense bir ebeveyn olarak babanın davranışlarını doğal buldum. çocuğun varsa a’dan z’ye düşünüyorsun her şeyi. çocuğun için elinden gelenin en iyisini yapabilmek için çabalıyorsun sürekli. bundan gocunmuyorsun. her şeyi sorguluyorsun gerçekten. ebeveynler olarak filmdeki baba karakteri ile farkımız içimizden her şeyi didikleyip, sorgulayıp, dışarı yansıtmayışımız.
ne de olsa filmde yaşamıyoruz anlıyör müsün dostum?
devamını gör...