upanişadlar
upanişadlar tanrı'nın soluğu, mehmet ali ışım tarafından derlenmiş hindistan'ın kutsal metinlerinin yer aldığı bir kitaptır.
hindistan kutsal metinlerinin toplandığı kitaba veda adı veriliyor. mehmet ali ışım'ın bu kitabında sama vedası bölümü yer alıyor. veda aslında bizim bildiğimiz kelime anlamı olan veda değil. kelime anlamı bilgi olarak geçiyor.
peki bu veda kitabının upanişadlar bölümünde ne var? öncelikle gerçekten masalsı bir yapısı ve felsefesi itibariyle kendinizi mistik bir alemde buluyorsunuz. tanrı bilgisinin işlendiği bu bölümler 12 kısımda anlatılıyor ve şiir gibi bir dili var.
bölümler sırasıyla şöyle:
katha
isha
kena
prasna
mundaka
mandukya
taittiriya
aitareya
chandogya
brihadaranyaka
kaivalya
svetasvatara
her bir bölümde farklı felsefik öğretiler mevcut. mutlaka okuyun derim. prasna upanişad bölümünden kısa bir alıntı:
"insan; hayati soluk, düşünce, duyular ve hareketlerden müteşekkil bir varlıktır. bu unsurlar atman'dan zuhur ederler ve eninde sonunda, bir akarsuyun denize karıştığı zaman kaybolduğu zaman kaybolması gibi, atman'a karışarak ortadan kaybolur."
hindistan kutsal metinlerinin toplandığı kitaba veda adı veriliyor. mehmet ali ışım'ın bu kitabında sama vedası bölümü yer alıyor. veda aslında bizim bildiğimiz kelime anlamı olan veda değil. kelime anlamı bilgi olarak geçiyor.
peki bu veda kitabının upanişadlar bölümünde ne var? öncelikle gerçekten masalsı bir yapısı ve felsefesi itibariyle kendinizi mistik bir alemde buluyorsunuz. tanrı bilgisinin işlendiği bu bölümler 12 kısımda anlatılıyor ve şiir gibi bir dili var.
bölümler sırasıyla şöyle:
katha
isha
kena
prasna
mundaka
mandukya
taittiriya
aitareya
chandogya
brihadaranyaka
kaivalya
svetasvatara
her bir bölümde farklı felsefik öğretiler mevcut. mutlaka okuyun derim. prasna upanişad bölümünden kısa bir alıntı:
"insan; hayati soluk, düşünce, duyular ve hareketlerden müteşekkil bir varlıktır. bu unsurlar atman'dan zuhur ederler ve eninde sonunda, bir akarsuyun denize karıştığı zaman kaybolduğu zaman kaybolması gibi, atman'a karışarak ortadan kaybolur."
devamını gör...
kitaplardaki cümlelerin altını çizmek
sahaftan eski basım bir kitap aldım. eve gelince bir baktım benden önceki sahibi bazı cümlelerin altını çizmiş. tüm kitap boyunca nasıl biri olduğunu çıkarmaya çalıştım. kitabın benim için değerini katlamış bir durumdu
devamını gör...
şaka maka normal sözlük’ün keyifli olması
valla kimin aklına geldiyse €/€ hareket sardı burası ..
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
birine, bir şeye geç kalmak ya da ona erken gitmiş olmak… hayat zıtlıklar ve ikilemler üzerine kurulu. zıtlıklar ne kadar keskinse ikilemler o kadar belirsiz…
geç kaldığında geri dönüşü yok. belki de vardır; ama çok zor, düşük bir ihtimal. dönmesini ya da yeniden gelmesini beklemek gerek… süreç insanı yorabilir. sabırlı ve istekli olmak lazım…
birine, bir şeye erken gittiğinde umut katsayısı acabalar olsa da yüksektir. gelecektir. bulacaksındır, sularına karışıp aynı havzada akacak ve denize ulaşacaksındır. yalnız, gelmesi için yine beklemek gerek. yine bir süreç. yine sabır. yine istek.
her iki durumda da beni aynı kavram karşıladı. “beklemek”
sevgili süreya boşuna şu mısraları yazmamış demek ki:
“beklemek gövde gösterisi zamanın;
çok erken gelmişim seni bulamıyorum…”
zamanla, sabırla savaşmak gerek. sessizce ama süreklilik arz edecek şekilde bir savaş.
peki, ya erken gelmişsem ya da geç kalmışsam ve seni bulamamışsam…
bulmak… aramak lazım… aradığını bulur insan. arıyorum… lütfen çok bekletme…
geç kaldığında geri dönüşü yok. belki de vardır; ama çok zor, düşük bir ihtimal. dönmesini ya da yeniden gelmesini beklemek gerek… süreç insanı yorabilir. sabırlı ve istekli olmak lazım…
birine, bir şeye erken gittiğinde umut katsayısı acabalar olsa da yüksektir. gelecektir. bulacaksındır, sularına karışıp aynı havzada akacak ve denize ulaşacaksındır. yalnız, gelmesi için yine beklemek gerek. yine bir süreç. yine sabır. yine istek.
her iki durumda da beni aynı kavram karşıladı. “beklemek”
sevgili süreya boşuna şu mısraları yazmamış demek ki:
“beklemek gövde gösterisi zamanın;
çok erken gelmişim seni bulamıyorum…”
zamanla, sabırla savaşmak gerek. sessizce ama süreklilik arz edecek şekilde bir savaş.
peki, ya erken gelmişsem ya da geç kalmışsam ve seni bulamamışsam…
bulmak… aramak lazım… aradığını bulur insan. arıyorum… lütfen çok bekletme…
devamını gör...
respiratuar distres sendromu
her iki akciğerde de oksijen tedavisine yanıt vermeyen akut solunum yetmezliği sendromudur.
devamını gör...
kadın ve erkeğin arkadaş olması
kimse kimseyi yanlış anlamayacaksa, yanlış anlayan ötekini ya da öteki onu ikna edebilecek kadar anlayış sahibi ise ikisi de bal gibi de olur. alan razı satan razı ise boyut da değiştirebilir. kime ne bundan.
devamını gör...
bilgi içerikli tanım girmek
bir sözlüğün olmazsa olmazlarından olan eylem. sözlüklerin herkesin erişimine açık olması ve farklı insanların bakış açılarından, hayat öğretilerinden, birikimlerinden kesitler sunabilmesi nedeniyle bilgi içerikli tanım girmenin önemli olduğunu düşünüyorum. bir başlık altında o konunun uzmanının görüşüne rastlamak da mümkün, dedikodulara ya da meraklısının ulaştığı bilgilere de. başka bir şekilde oluşturulması neredeyse imkansız bir bilgi ve iletişim ağı bu. benim, x, y ve z yazarının ulaştığı bir bilgiyi, değerlendirmeyi, yargıyı kişi, birkaç dakika içinde bir başlık altında okuyabiliyor.
devamını gör...
geceye bir şarkı sözü bırak
... "birdenbire
hayatının tümü oldun
gecelerine gün gibi doğdun
gidersen bir gün
biri üzülür çok
hayatının tümü oldun
gecelerine gün gibi doğdun
gidersen bir gün biri kırılır çok
adı lazım değil baş harfi ben..."
hayatının tümü oldun
gecelerine gün gibi doğdun
gidersen bir gün
biri üzülür çok
hayatının tümü oldun
gecelerine gün gibi doğdun
gidersen bir gün biri kırılır çok
adı lazım değil baş harfi ben..."
devamını gör...
iyi olmadığı halde iyiyim diyen insan
kötüyüm desek açıklama için uğraşmak zorunda kalacağız. ayrıca ne önemi var ki iyi olup olmamamızın karşı taraf için. değersizleştirilmiş bir söz öbeği olarak kullanılıyor.
devamını gör...
artık yoruldum denilen şeyler
ısrarlı cahillere laf anlatmak. artık tamam sen haklısın demeyi tercih ediyorum.
devamını gör...
filmle kitabı ayıran özellikler
böyle bir ayrım yapmaya gerek var mı bilmiyorum. lakin artık hemen hemen bütün kitapların filmi çekilmeye ve oturup film için ayrı bir senaryo yazılmaya üşenildiği için haliyle yönetmenler de mevcut konjonktürde popüler argümanlarla sinema alanında keşif yapmaya devam etmektedir. hal böyle olunca da konu hem olumlu hem de olumsuz eleştiriye kapı aralamaktadır.
kitapta ayrıntıları, göz-beyin koordinasyonu sağlar, zihin canlandırma için yoğun çaba sarf eder.
filmde ise; sahne, zihne mahal bırakmadan göz ve algıya hazır sunulmuştur bile, hayal gücüne mahal bırakmaz. lakin kitap, hayal perdesini zihne açık bırakır.
filmde birçok noktayı gözden kaçırırsınız, lakin kitap, ayrıntıyı sahnede değil satır aralarında verir. böylece okuyucu dikkati bağlamında kitaptan en iyi verimi alabilir...
filmin etkileme süresi, kitaptan çok daha kısa sürer, ancak kitap bu etkiyi daha yoğun hissettirir.
film bittiğinde unutulmaya başlar, lakin kitap ara verilebilerek devam edilegeldiği için unutulma hızı da haliyle daha yavaş olur. bunda; okumaya bağlı olarak, zihni harekete geçirmenin de etkili olduğu söylenebilir.
yine de belirtmeliyim ki, her kitap, filminden güzel olacak diye birşey yoktur. bazen filmi öyle bir çekiyorlar ki, kitapta, anlam bütünlüğünü bozan ve sıkan o atmosfer, filmde bir şahesere dönüşüyor. bu da elbette, senaryoya aktarımın ve yönetmenin profesyonelliğinin bir ürünüdür.
kitapta ayrıntıları, göz-beyin koordinasyonu sağlar, zihin canlandırma için yoğun çaba sarf eder.
filmde ise; sahne, zihne mahal bırakmadan göz ve algıya hazır sunulmuştur bile, hayal gücüne mahal bırakmaz. lakin kitap, hayal perdesini zihne açık bırakır.
filmde birçok noktayı gözden kaçırırsınız, lakin kitap, ayrıntıyı sahnede değil satır aralarında verir. böylece okuyucu dikkati bağlamında kitaptan en iyi verimi alabilir...
filmin etkileme süresi, kitaptan çok daha kısa sürer, ancak kitap bu etkiyi daha yoğun hissettirir.
film bittiğinde unutulmaya başlar, lakin kitap ara verilebilerek devam edilegeldiği için unutulma hızı da haliyle daha yavaş olur. bunda; okumaya bağlı olarak, zihni harekete geçirmenin de etkili olduğu söylenebilir.
yine de belirtmeliyim ki, her kitap, filminden güzel olacak diye birşey yoktur. bazen filmi öyle bir çekiyorlar ki, kitapta, anlam bütünlüğünü bozan ve sıkan o atmosfer, filmde bir şahesere dönüşüyor. bu da elbette, senaryoya aktarımın ve yönetmenin profesyonelliğinin bir ürünüdür.

devamını gör...
kaynamış sütün üzerindeki ince kaymak tabakası (yazar)
isteyen istediği yerde gruplaşır. kimseye laf düşmez.
ancak gruplaştıktan sonra organize şekilde linç organizasyonları yürütmek? gjkfjd çocuk musunuz oğlum siz? yazara da bu vesile ile iyi yolculuklar dileyeyim. tanımam etmem. iyi ya da kötü diyemem. "anlatılan doğruysa hakkını bulmuş" der geçer, mısırımı alıp ara ara bakarım sadece.
beni zaten çağırmıyorlar öyle çok gizli gruplara hacı.*
ancak gruplaştıktan sonra organize şekilde linç organizasyonları yürütmek? gjkfjd çocuk musunuz oğlum siz? yazara da bu vesile ile iyi yolculuklar dileyeyim. tanımam etmem. iyi ya da kötü diyemem. "anlatılan doğruysa hakkını bulmuş" der geçer, mısırımı alıp ara ara bakarım sadece.
beni zaten çağırmıyorlar öyle çok gizli gruplara hacı.*
devamını gör...
0.5 uç
muhtemelen sayısalcıdır. işlemleri sığdırabilmek için ve sırf kimseye uç vermemek için kullanıyordum. uç tasarrufu önemli.
devamını gör...
konuşma
ilk okuduğum günden bu yana beni acayip cezbeden bir şiir. her okuyuşumda biçim olarak bir çok şiirde bulamadığım lezzeti verdiğini itiraf etmeliyim lakin bu kadar güzel hissin arasında merakımı uyandıran bu anlamsızlık bütünü zannımca bir anlamı ifade ediyor olmalı diye düşünmekten de kendimi alamıyorum. tabi bu giz dolu mısraların hakikatini elbet şairi bilebilir fakat nedense şiir üstüne değil şiirin bende uyandırdıkları üstüne bir kaç kelam etme isteği uyandığından bu girdiyi oluşturuyorum.
şimdi öncelikle dikkatimi celbeden şiirin en başındaki “aman,” kısmı. burda en hafif tabirinden bir umursamazlık hissediyorum. bir de manası bence iki noktayı işaret eden bi’ “zenci”miz var. bir kere “zenci” olmasının birinci gerekliliği; kendisinin toplumun çoğunluğundan belki de hepsinden farklı olmasıdır. bu farklılıktan yahut farklılıklardan ötürü de bu zenci ya toplum tarafından dışlanmış üçüncü bir kişiye işaret eden bir “zenci”, bu yüzden de “aman,” diyen kişimiz ilgili intihar eylemini gereksiz yahut saçma bulmaktadır. ikinci ihtimal ise dışlandığını hisseden aslında bizzat kendisi olan “zenci” mizdir.
öyleyse buraya kadar ki kısımda olan “aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci” mısrası bence içinde iki anlam barındırıyor olabilir. kuvvetle muhtemel ilk seçeneğim; dışlandığını hisseden zencimizin “ulan bıktım beni yalnızlığa mecbur bırakmanızdan” mottosundan hareketle kendisini asmasının aslında kimse tarafından da umursanmayacağını bilmesine ironi yoluyla bir serzenişte bulunmasıdır.
“üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten”
ilk bakışta bakılınca ne alaka dedirten bir mısra olabilir. ama ilk dörtlüğün bütünü, amacına ulaşamayan bir eylemi anlatmaktadır. yani ortada ölmek isteyen biri var, bunun için de bir girişimde bulunuyor ama isteyerek yahut istemeyerek bunu beceremiyor.
herkesin uyuduğu bir saat düşünün. kendini asan bir adam, asmak için kümesin üstüne denk gelen bir odada yahut evlerden uzak bir kümesin içinde bu eylemi gerçekleştiriyor olsun. bu iki mısra da bu beceriksizliğe bir atıftır zannımca.
“ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci.
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten...”
ilk başta dediğim, gibi iki ihtimal var hala. ilk ihtimal “kendini asmayı beceremeyen o adamın yerinde olsam utanırdım. hem ölmek istiyorsun, hem de bunun gerekliliklerini yerine getirmekten acizsin” anlamı taşıyor olabilir. ya da kuvvetle muhtemel ihtimalim olarak; “beni farklı gördükleri o kadar fazla şeyim var ki, bunlardan biri de belki bugün yapmak istediğim şeyi başarmama engel oldu” sitemi olabilir.
gelelim ikinci dörtlüğümüze. ikinci dörtlükte mısraları atlayarak birleştirince bence asıl hikaye o zaman ortaya çıkıyor...
“iyi nişan alırdı, kendini asan zenci.
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci..”
ilk mısrada ihtimaller dahilinde olan zencimiz çok iyi kararlar alamazdı diyebilirim. o kadar ki; eş tercihi yahut evlilik kararı diyelim kötü bir karar aldığından sonuç olarak bitmiş bir ilişkisi belki de ilişkileri var. hatta “boşanmada birinci” derken ilişkilerden değil, ilişkinin bitiş hızından bile bahsedebiliriz. hatta “iyi nişan alabilen” zencimizin intihar yolu olarak kendini ipe çekmek istemesi de ilk kıtadaki “dersini bilmeyen öğrenci” ye bir atıftır zannımca.
ikinci bir ihtimal olarak ilk kıtadaki şişmanlıkla, “bira içmez, ağlardı babası değirmenci” mısrası arasında bir bağ bulunduğunu düşünüyorum. yani şişmanlığı ağırlık olarak değil de, insan arzuları, istekleri olarak düşünürsek; aslında elinde olan imkanların sınırlarını kestirebilen, ama arzularının bu imkanların çok üstünde olduğunun farkında olan ve bu farkındalıktan dolayı acı çeken bir zencimiz olduğu sonucuna varıyorum.
yani özetle; sahip olduğu/sahip olduğunu zannettiği farklılıklardan ötürü çoğunluk tarafından dışlanarak yalnızlığa mahkum edilmiş bir insanın; aslında ölmek istemediği halde (ki çünkü gerçekten isteseydi bunu gerçekten becerebileceği yetkinlikte tercihleri seçerdi) farkına varılması isteği üzre çareyi ölümde arayıp; -burda kurtuluş değildir ölüm, girdiği ruh halinin çoğunluk tarafından farkedilmeyeceğini bile bile farkedilmesini istemektir- bulamamasını, bunun da kendisinde uyandırdığı sıkıntıyla artan/dışavuran şiddet duygusunu haketmediğini düşündüğü birilerine/şeylere yansıtmaktan da korktuğunu düşünüyorum.
çünkü;
çooook canı sıkılıyor,
kuş vurabilir isterse...
şimdi öncelikle dikkatimi celbeden şiirin en başındaki “aman,” kısmı. burda en hafif tabirinden bir umursamazlık hissediyorum. bir de manası bence iki noktayı işaret eden bi’ “zenci”miz var. bir kere “zenci” olmasının birinci gerekliliği; kendisinin toplumun çoğunluğundan belki de hepsinden farklı olmasıdır. bu farklılıktan yahut farklılıklardan ötürü de bu zenci ya toplum tarafından dışlanmış üçüncü bir kişiye işaret eden bir “zenci”, bu yüzden de “aman,” diyen kişimiz ilgili intihar eylemini gereksiz yahut saçma bulmaktadır. ikinci ihtimal ise dışlandığını hisseden aslında bizzat kendisi olan “zenci” mizdir.
öyleyse buraya kadar ki kısımda olan “aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci” mısrası bence içinde iki anlam barındırıyor olabilir. kuvvetle muhtemel ilk seçeneğim; dışlandığını hisseden zencimizin “ulan bıktım beni yalnızlığa mecbur bırakmanızdan” mottosundan hareketle kendisini asmasının aslında kimse tarafından da umursanmayacağını bilmesine ironi yoluyla bir serzenişte bulunmasıdır.
“üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten”
ilk bakışta bakılınca ne alaka dedirten bir mısra olabilir. ama ilk dörtlüğün bütünü, amacına ulaşamayan bir eylemi anlatmaktadır. yani ortada ölmek isteyen biri var, bunun için de bir girişimde bulunuyor ama isteyerek yahut istemeyerek bunu beceremiyor.
herkesin uyuduğu bir saat düşünün. kendini asan bir adam, asmak için kümesin üstüne denk gelen bir odada yahut evlerden uzak bir kümesin içinde bu eylemi gerçekleştiriyor olsun. bu iki mısra da bu beceriksizliğe bir atıftır zannımca.
“ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci.
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten...”
ilk başta dediğim, gibi iki ihtimal var hala. ilk ihtimal “kendini asmayı beceremeyen o adamın yerinde olsam utanırdım. hem ölmek istiyorsun, hem de bunun gerekliliklerini yerine getirmekten acizsin” anlamı taşıyor olabilir. ya da kuvvetle muhtemel ihtimalim olarak; “beni farklı gördükleri o kadar fazla şeyim var ki, bunlardan biri de belki bugün yapmak istediğim şeyi başarmama engel oldu” sitemi olabilir.
gelelim ikinci dörtlüğümüze. ikinci dörtlükte mısraları atlayarak birleştirince bence asıl hikaye o zaman ortaya çıkıyor...
“iyi nişan alırdı, kendini asan zenci.
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci..”
ilk mısrada ihtimaller dahilinde olan zencimiz çok iyi kararlar alamazdı diyebilirim. o kadar ki; eş tercihi yahut evlilik kararı diyelim kötü bir karar aldığından sonuç olarak bitmiş bir ilişkisi belki de ilişkileri var. hatta “boşanmada birinci” derken ilişkilerden değil, ilişkinin bitiş hızından bile bahsedebiliriz. hatta “iyi nişan alabilen” zencimizin intihar yolu olarak kendini ipe çekmek istemesi de ilk kıtadaki “dersini bilmeyen öğrenci” ye bir atıftır zannımca.
ikinci bir ihtimal olarak ilk kıtadaki şişmanlıkla, “bira içmez, ağlardı babası değirmenci” mısrası arasında bir bağ bulunduğunu düşünüyorum. yani şişmanlığı ağırlık olarak değil de, insan arzuları, istekleri olarak düşünürsek; aslında elinde olan imkanların sınırlarını kestirebilen, ama arzularının bu imkanların çok üstünde olduğunun farkında olan ve bu farkındalıktan dolayı acı çeken bir zencimiz olduğu sonucuna varıyorum.
yani özetle; sahip olduğu/sahip olduğunu zannettiği farklılıklardan ötürü çoğunluk tarafından dışlanarak yalnızlığa mahkum edilmiş bir insanın; aslında ölmek istemediği halde (ki çünkü gerçekten isteseydi bunu gerçekten becerebileceği yetkinlikte tercihleri seçerdi) farkına varılması isteği üzre çareyi ölümde arayıp; -burda kurtuluş değildir ölüm, girdiği ruh halinin çoğunluk tarafından farkedilmeyeceğini bile bile farkedilmesini istemektir- bulamamasını, bunun da kendisinde uyandırdığı sıkıntıyla artan/dışavuran şiddet duygusunu haketmediğini düşündüğü birilerine/şeylere yansıtmaktan da korktuğunu düşünüyorum.
çünkü;
çooook canı sıkılıyor,
kuş vurabilir isterse...
devamını gör...
a beautiful mind
russell crowe'un akıllara zarar bir performans sergilediği, filmi izleyen matematikçilerin 'ulan bende mi böyle olucam?' düşüncesiyle irkildikleri biyografik film.
devamını gör...
eski sevgiliden geriye kalanlar
bir daha kimseleri sevmeyeceğime, kimseler tarafından da sevilmeyeceğime dair güçlü bir duygu bıraktı bende.
devamını gör...
normal sözlük vs uludağ sözlük
uludağ sözlük, kafa sözlük'e baksın, tasarım ve tema nasıl oluyormuş görsün.
devamını gör...
normal sözlük'ün en yaşlı yazarı
fransız ihtilalinde millete vatan haini diyordum. sene 1789.
devamını gör...
sözlük yazarlarının bugün hissettikleri
tek kelimeyle süppper
devamını gör...