221.
hep sorumludur. özellikle bizim kültürde. yavaş yavaş aşacağız ama.
devamını gör...
222.
istisnai durumları görmezden gelirsek, çoğunlukla ergenlik döneminde nefret duygularıyla dolup taşan ama yaş ilerledikçe kıymete binen ilişki türüdür.
devamını gör...
223.
kafka'nın (bkz: babaya mektup) kitabında kendi babasıyla olan ilişkisi (?) öyle anlatılmış ki, bir babayla oğlunun ilişkisinin (?) nasıl sonuçlar doğurabileceğini çok çok iyi gözler önüne sermiş.
devamını gör...
224.
henüz düzgününe denk gelmedim. özellikle erkek çocuklar ile babaların arası biraz daha açık gibi.
devamını gör...
225.
bugün ki babam anlayışlı , sevgi dolu ve bolca eli açık adamdı. sevdirdi beni kendine kerata.
devamını gör...
226.
kız ve erkek çocuklarda farklıdır. erkekle olan ilişki yaş ilerledikçe resmi olmasa da o mihvalde ilerler , kız çocuk ise babanın hep küçük kızıdır. üç ve daha fazla çocuk varsa son çocuk hiç büyümez, en büyük çocuk 10 yaşında olsa da koca adam olmuştur.
devamını gör...
227.
kız çocukta aşk, erkek çocukta savaş ilişkisidir. her ikisinin de iyi ve kötü yanları vardır.
devamını gör...
228.
yanlış babalar ölüyor.
devamını gör...
229.
gölgesi, nefesi, bakışı yeter. allah başımızdan eksik etmesin.
devamını gör...
230.
kendisi bana istedigim gibi bakmadi elinde olmadigi icin ama ben ona istedigi gibi bakiyorum. severiz sayariz, arada takiliriz tam takiliriz.
devamını gör...
231.
eksi sonsuzdan artıya doğru yol almakta.
sonunda iyi bir ilişkimiz bile olabilir.
hiç bir şey için üzülmeyin şu hayatta her şey mümkün.
sonunda iyi bir ilişkimiz bile olabilir.
hiç bir şey için üzülmeyin şu hayatta her şey mümkün.
devamını gör...
232.
eğer ben küçükken gözlerimin içine bakıp bi kere "ben senin hep arkandayım oğlum" dese dünyayı fethederdim. ne aç ne açıkta bıraktı saolsun ama bazı şeyleri de çok bekledim ergenken. ona da bir şey diyemiyorum ama, kendi babasından sevgi görmemiş ki.
devamını gör...
233.
babamı çok seviyorum. o da beni her şeyden çok seviyor ve iyi olmam için her şeyi yapıyor biliyorum ama bazen o kadar çekilmez oluyor ki, kafayı yiyecek gibi oluyorum. sadece kendi doğrusu doğru, her şeyin iyisini o bilir, onun kararları dışında verilen tüm kararlar hatalıdır ve sonu kötü biter. be adam sen şah mısın, peygamber mi?
devamını gör...
234.
savaşlardan savaş beğen durumudur benim için. hep böyle oldu artık yapacak hiç bir şey yok .
devamını gör...
235.
236.
(bkz: komple yok)
devamını gör...
237.
öyle rastgele bir hikayeden, baba evlat ilişkisine dair birkaç alıntı. belki kendisinden bir şeyler bulabilecek birileri için:
"hastalığım boyunca babam yanımdan hiç ayrılmadı hâkim. emin değilim ama sadık'ı da birkaç defa gördüm galiba, bir kez de uğur'u... ne zaman gözümü açsam, babamı başucumda oturmuş, endişeli gözlerle bakarken buluyordum. herhalde hiç uyumuyordu. hastalığın başlangıcında yazıp eline verdiğim tedaviyi harfiyen uyguladığından kuşkum yok, onu suçlayamam. kaşık kaşık su içiriyor, terli çamaşırlarımı değiştirip sabunlu bezle bütün vücudumu siliyordu. o zaman ailenin ne demek olduğunu anladım."
"ölümüne dek "bir kez" dışında babama hep iyi davrandım ve hiç kızmadım hâkim. umarım bu kadar zaman yeterli olmuştur. nur içinde yatsın... yazıyor musun kızım?"
"bir sabah postacının bıraktığı ilaç tanıtım zarflarını açarken görünce ağzıma geleni sıraladım. oysa yıllardır özel mektuplar dışında bütün zarfları açar, bana kolaylık olsun diye muayenehanedeki masamın üzerindeki evrak sepetine koyardı. bunu yapmasını ben istemiştim. ahmakça bir şımarıklıkla; 'her şeyime burnunuzu sokmanızdan bıktım artık baba," dedim, "pijamayla sokağa çıkmanızdan, çöp karıştırmanızdan, beni utandırmanızdan usandım," dedim, "sizin ve küçük oğlunuz yüzünden ezik kaldım," dedim, "hastalıklı bir çocukluk geçirdiği için sadık'ı hep kayırdınız," dedim.. babamın yaşlı bir adam olduğunu ilk kez o an fark ettim. dudakları titredi, gözleri doldu ve cevap vermeden odasına gitti... ertesi sabah hiçbir şey olmamış gibi kahvaltımı hazırladı, ara kapıdan muayenehaneye geçerken adeti olduğu üzere, "hayırlı kazançlar evladım." dedi ve hâkim, daha fazla üzülmeyeyim diye diye zarfları açmaya devam etti.
bir sonraki pazartesi günü öğleden önceki son muayene sırasında dışarıda patırtı koptu. insanlar koşuşuyor, kadının biri avaz avaz bağırıyordu. hastayı aynada bırakıp hırsla dışarı koştum. ön bahçeye varıp toplanan kalabalığı yardığımda babamı gördüm. yer karolarının üzerine uzanmış yatıyordu. üzerinde ütülü bir gömlek ve yeni aldığım kravat vardı. muayene etmeye gerek bile duymadım. ayakta öylece kalakaldım. ilk iş gözlerine baktım hâkim. hiçbir küskünlük ifadesi yoktu. babacığıma sarılıp kucakladım, kokladım, öptüm, öptüm, öptüm...
babam, kışın giyilen yünlü çamaşır gibiymiş hâkim, hayatımdaki önemini ancak yokluğunda anladım. ve hep üşüdüm..."
"annem, kokusu sindiği için kendi ördüğü eski yün atkısını aldı. 'kal' dememi bekliyordu, ama demedim. saat ona doğru gittiklerinde beni durduracak hiçbir engel kalmamıştı. arkalarından kapıyı kapattım ve şişeyi sakladığım yerden çıkarıp içmeye başladım. bir alışkanlık olarak düşler kendiliğinden akmaya başladı. ama daha önce şunu anladım: babam son zamanlarında çöp bidonlarını karıştırmıyor, boş içki şişelerini sayıyordu."
"hastalığım boyunca babam yanımdan hiç ayrılmadı hâkim. emin değilim ama sadık'ı da birkaç defa gördüm galiba, bir kez de uğur'u... ne zaman gözümü açsam, babamı başucumda oturmuş, endişeli gözlerle bakarken buluyordum. herhalde hiç uyumuyordu. hastalığın başlangıcında yazıp eline verdiğim tedaviyi harfiyen uyguladığından kuşkum yok, onu suçlayamam. kaşık kaşık su içiriyor, terli çamaşırlarımı değiştirip sabunlu bezle bütün vücudumu siliyordu. o zaman ailenin ne demek olduğunu anladım."
"ölümüne dek "bir kez" dışında babama hep iyi davrandım ve hiç kızmadım hâkim. umarım bu kadar zaman yeterli olmuştur. nur içinde yatsın... yazıyor musun kızım?"
"bir sabah postacının bıraktığı ilaç tanıtım zarflarını açarken görünce ağzıma geleni sıraladım. oysa yıllardır özel mektuplar dışında bütün zarfları açar, bana kolaylık olsun diye muayenehanedeki masamın üzerindeki evrak sepetine koyardı. bunu yapmasını ben istemiştim. ahmakça bir şımarıklıkla; 'her şeyime burnunuzu sokmanızdan bıktım artık baba," dedim, "pijamayla sokağa çıkmanızdan, çöp karıştırmanızdan, beni utandırmanızdan usandım," dedim, "sizin ve küçük oğlunuz yüzünden ezik kaldım," dedim, "hastalıklı bir çocukluk geçirdiği için sadık'ı hep kayırdınız," dedim.. babamın yaşlı bir adam olduğunu ilk kez o an fark ettim. dudakları titredi, gözleri doldu ve cevap vermeden odasına gitti... ertesi sabah hiçbir şey olmamış gibi kahvaltımı hazırladı, ara kapıdan muayenehaneye geçerken adeti olduğu üzere, "hayırlı kazançlar evladım." dedi ve hâkim, daha fazla üzülmeyeyim diye diye zarfları açmaya devam etti.
bir sonraki pazartesi günü öğleden önceki son muayene sırasında dışarıda patırtı koptu. insanlar koşuşuyor, kadının biri avaz avaz bağırıyordu. hastayı aynada bırakıp hırsla dışarı koştum. ön bahçeye varıp toplanan kalabalığı yardığımda babamı gördüm. yer karolarının üzerine uzanmış yatıyordu. üzerinde ütülü bir gömlek ve yeni aldığım kravat vardı. muayene etmeye gerek bile duymadım. ayakta öylece kalakaldım. ilk iş gözlerine baktım hâkim. hiçbir küskünlük ifadesi yoktu. babacığıma sarılıp kucakladım, kokladım, öptüm, öptüm, öptüm...
babam, kışın giyilen yünlü çamaşır gibiymiş hâkim, hayatımdaki önemini ancak yokluğunda anladım. ve hep üşüdüm..."
"annem, kokusu sindiği için kendi ördüğü eski yün atkısını aldı. 'kal' dememi bekliyordu, ama demedim. saat ona doğru gittiklerinde beni durduracak hiçbir engel kalmamıştı. arkalarından kapıyı kapattım ve şişeyi sakladığım yerden çıkarıp içmeye başladım. bir alışkanlık olarak düşler kendiliğinden akmaya başladı. ama daha önce şunu anladım: babam son zamanlarında çöp bidonlarını karıştırmıyor, boş içki şişelerini sayıyordu."
devamını gör...
238.
birkaç aydır aynı evde yaşıyoruz ilginç deneyimler kazandım aile kavramını yakından gözlemleme şansı buldum babam bıktı benden de kitaplarımdan da muhalefet olmamdan da .evdekileri örgütleyip ona karşı tavır aldığımızı düşünüyor git de kurtulayım diyor az kaldı baba bol bol dua et gönder beni evinden biz uzaktan çok iyiyiz
devamını gör...
239.
bazıları için olmayan ilişkidir.maddi sorumluluklarını yerine getirmekle baba olunmuyor maalesef.keşke o kadar kolay olsa ebeveyn olmak.
babam sürekli yalan söyleyen, küfür eden ve mantıksız kararlar veren bir adam.oturup sohbet edilmiyor asla.içi dolu bir cümle kuramaz, saçma sapan konuşur insanın canını sıkar.hiçbir sorunu çözemez, iyi giden her şeyi zehir eder.en son ne zaman sarıldık, ne zaman saçlarımı okşadı hatırlamıyorum bile.çocukken de sevmiyordum şimdi de sevmiyorum.çok kez sinir krizi geçirdim, babam yüzünden ruh sağlığım ciddi derecede bozuldu.bu gün ölse yarın hayatıma hiçbir şey olmamış gibi devam ederim o kadar hiç bir şey hissetmiyorum ki ona karşı.tek yaptığı baba kontenjanını doldurmak.bakamayacaksanız, ilgilenmeyecekseniz çocuk falan yapmayın cidden.kimsenin bir çocuğu zorla dünyaya getirip hayatı ona zehir etmeye hakkı yok.
babam sürekli yalan söyleyen, küfür eden ve mantıksız kararlar veren bir adam.oturup sohbet edilmiyor asla.içi dolu bir cümle kuramaz, saçma sapan konuşur insanın canını sıkar.hiçbir sorunu çözemez, iyi giden her şeyi zehir eder.en son ne zaman sarıldık, ne zaman saçlarımı okşadı hatırlamıyorum bile.çocukken de sevmiyordum şimdi de sevmiyorum.çok kez sinir krizi geçirdim, babam yüzünden ruh sağlığım ciddi derecede bozuldu.bu gün ölse yarın hayatıma hiçbir şey olmamış gibi devam ederim o kadar hiç bir şey hissetmiyorum ki ona karşı.tek yaptığı baba kontenjanını doldurmak.bakamayacaksanız, ilgilenmeyecekseniz çocuk falan yapmayın cidden.kimsenin bir çocuğu zorla dünyaya getirip hayatı ona zehir etmeye hakkı yok.
devamını gör...
240.
küçükken bazı sebepler nedeni ile çok sinirli olduğum, uzun süre sinirimin geçmediği. biraz büyüyüp gurbete gitmeme yakın içim tamamen yumuşadı babama. bence çocukların en büyük sorunu ebeveynleri sadece ebeveyn olarak görmek, senin benim gibi insanlar olduğunu unutmak. seviyorum şu an babamı, aram çok da iyi, çok da özlüyorum…
devamını gör...