krampon.
devamını gör...
işlek bir cadde üzerinde ikamet etmemiz nedeniyle alınmayan, bisiklet. gazeteden topladığım kuponları kaybetme noktasında garip bir inat. geçen yaz çok heves ettim alayım diye bu seferde nereye koyacağız sorusuna cevap bulamamaktan kaldı başka bahara. bisiklet kullanırken rüzgar böyle yüzüne yüzüne esince ruhun serinlemiyorsa anlamıyorsun. içimizde kalan bir hatıradır. (bkz: derdimi seveyim)
devamını gör...
kayak bileti: #1422366
devamını gör...
köpek. evet beslenen evcil hayvan. her doğum günümde onun heyecanlıyla uyanırdım. bir gün annemler doğum günümde salona çağırdı süpriz yaptık vs diye. akvaryum almışlar boş, balıkları seçeriz diye. ilk tepkim köpek nasıl sığacak olmuş...heheheh evet hala köpeğim olmadı...
devamını gör...
pembe tüllü elbise dhjd
devamını gör...
tekerlekli okul çantası
çok istedim kendimce ama hiç olmadı. okuldan gelirken böyle tıkır tıkır sürüp gelmek vardı şimdi.

annem almadı. yere dokunan tekerlekleri evi kirletirmiş...
devamını gör...
kırmızılı siyahlı şişme bir mont vardı, ilkokul ikinci sınıftaydım almamıştı babam neden bilemiyorum ne mont ne montu aldırmak için döktüğüm dil aklımdan çıkmıyor.
devamını gör...
yok.
tek bir oyuncağım dahi olmadı.
ağaçlar, kuşlar, kediler, inekler, tavuklar, böcekler vb. ile oynadım.
hala da onlar ile oynarım.
devamını gör...
ihtiyacım dahilinde olmayan bir şey istemezdim pek. belki alamazlar kırılırım diye, belki gözü tok bir çocuktum bilemiyorum. çok istememe gerek kalmadan da alınırdı çok şey, çok şükür.

liseye gidiyordum. o dönem puma bir ayakkabı çıkarmış, aşık olunur mu bir ayakkabıya? ben oldum. babam dedi tamam, madem o kadar istiyorsun alalım. gittik. ayakkabıyı denedim, beyaz ağırlıklı bir ayakkabıydı. tamamlandığımı hissediyorum, nasıl mutluyum. babam fiyatını sordu, kaşlarını çattığı çok nadir görülür ama o gün gördüm. limos çıkart hemen, bir maaşı bir ayakkabıya veremem dedi. nasıl üzüldüm anlatamam. ayakkabıyı değil ayağımı bıraktım sanki mağazada.

sonra ne mi oldu? ayakkabıyı kendim almaya karar verdim. yemedim içmedim. harçlıklarımdan biriktirdim. sanırım 7-8 ay kadar sonra para birikti. gittim aldım. sonra ne mi oldu? giymeye kıyamadım. kendimce çok emek vererek aldım. ya bir şey olursa diye toplasanız 3 kere giyebildim. dışarıdan gelir gelmez tertemiz temizler, portmantoda baş köşeye koyardım.

bir gün evde yokken ben, kardeşim halısaha maçına gidecekmiş. kramponları yırtılmış. annem demiş 'al ablanın ayakkabılarıyla idare et , zaten aldı giymiyor beğenmedi galiba' kardeşim de sorgulamıyor. alıyor ve gidiyor. eve döndüğümde, giymeye kıyamadığım karbeyaz ayakkabıların yeşilimsi, kahverengimsi, ezik büzük halini gördüğümde beynimden vuruşmuşa döndüm. kekelediğimi filan hatırlıyorum ayakkabılarıma ne oldu diye. tamam kabul; bir iki saat de sinirden ağlamış olabilirim*. kardeşim ayakları büyüyene kadar krampon olarak kullandı o caaaaanım ayakkabıları. o gün bugündür marka takıntım yok.
devamını gör...
kanada vatandaşlığı.
devamını gör...
bisiklet. hala da istiyorum. bazen niyetleniyorum almaya ama şehir içinde kullanamayacağımı fark ediyorum. hafta sonları alır giderim ormana vs. diye kendimce bahane bulmaya çalışıyorum ama çok da mantıklı gelmiyor.
devamını gör...
amiga 500 için zip joystick.
devamını gör...
o kadar çok şey var ki. ancak bunlar beni üzüyor yoksa içimde eski günlerin güzel bir anısını mı hatırlatıyor bilemedim.

evde tek çalışanın baba olduğu, yoksul sayılmayacak ama orta direk de pek denemeyecek bir, çok mutlu bir ailenin büyük evladıydım. kızılay'da atatürk lisesi'nin karşısında bizim büyük oyuncakçı dediğimiz bir oyuncakçı vardı. o zamanlar telefon edip, televizyonda hugo gibi oyun oynadığınız street fighter benzeri bir program vardı, adını tam hatırlayamadım. biz içeride kurşun askerlere bakarken, bir anne yanında oğluyla geldi ve atari aradığını ama street fighter olması gerektiğini, çocuğunun programa hazırlandığını söylemişti. vay be demiştim.

uzaktan kumandalı arabaların hayranıydım. oturduğumuz apartmanda çocuklar, eski düz beton apartman katlarına su döker, kayan arabalarını orada yarıştırırdı. kardeşimle ben, arabamız olmadığı için otomata basıp ışıkları açık tutmakla görevlendirilmiştik. çok mühim bir görev sanıyorduk, biz olmasak onlar arabalarını süremez diye düşünüp kendimizi avutuyorduk. hele kumanda bir kere bize verilirse, allah derdik, bu hareketleri siz asla yapamazsınız diye ıslak zeminde arabaları öyle bir kaydırmaya çalışırdık ki, arabanın aşağı uçmasından korka korka.

bir sürü şey var istediğim ama alınmayan, alınamayan.

fakat dedim ya üzüntü mü yoksa tatlı bir hatıra mı tam bilemiyorum. bir şeylerin kıymetini bana daha iyi öğretti o günler. elindeki ile yetinmeyi, paylaşmayı öğretti galiba.

en basitinden, sinemaya gitmek büyük bir olaydı mesela ve benim izlediğim ilk film aslan kral'dı sanırım. patlamış mısır ve kola pahalı şeylerdi, paramız anca iki öğrenci bilete yeterdi. kimi zaman alamadığımız o patlamış mısırın kokusu hala beni o güzel günlere götürür, hala heyecanlanırım sinemaya girdiğimde.
devamını gör...
matruşka.
abimin okul gezisinde bir çocuk oynarken görmüştüm çok hoşuma gitmişti. istedim ama çocuk vermedi.
annem geziye gittiğimiz şehri alt üst etti, her hediyelik dükkanına baktı ama bulamadı.
eve döndükten sonra bulup aldık ama o heves o kursakta kaldı bir kere.
devamını gör...
almanya'dan getirilmiş, fıtı fıtı dönen ve yükselebilen, uzaktan kumandalı, siyah polis arabası. hüzün.
devamını gör...
pamuk şeker. çok isterdim almazlardi. şimdi alıyorum kendime evet ama hala çocukken yiyemedigim için ukte kaldı içimde.
devamını gör...
modifiyeli tofaş beğenmiştim babam almamıştı neymiş efendim ehliyetim yokmuş. bırak bu işleri baba.
devamını gör...
kar küresi ( hala yok) :(
devamını gör...
barbie bebek ve maymunlu lc waikiki t-shirt alınmasını çok isterdim ama şimdi hiç umurumda değil. artık istediğim kadar alabilirim.
devamını gör...
ben ağzından ne çıksa alınan çocuklardandım sanırım. isteğim olana kadar ısrar eder ya da anneme küserdim. annem olmadı, annemden gizli teyzelerime beğendiğim bebeği alsınlar diye gösterirdim. genelde beni hiç kırmamışlardır. teyzemin istediğim oyuncağı almak için şehir değiştirdiğini bile hatırlıyorum, sadece oyuncakla kalsa iyi bazen bakkalda ya da markette satılmayan reklam amaçlı ürünleri bile ısrar kıyamet isterdim. annem saçımı çok zor kestirirdi ağlama seromonisi olduğundan o zaman bile barbie bebek alırsan kestiririm derdim illa karşılığı olacak yani. böyle anlatınca ne uyuz çocukmuşum diyorum şimdi. hala kıyamazlar bana onları çok seviyorum. ama olumsuz yanı artık aldığım çoğu şeyin hazzını yaşayamıyorum ve kıymet bilmiyorum çoğu zaman.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"çocukken alınmadığı için yazarları bugün de üzen şeyler" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim