bir yıldız etrafındaki yörüngelerde dolanan ve gezegen olarak adlandırılan gök cisimlerinin formasyonu.

bu konuda tek bir teori yok. var olanların bir tanesi belirli gözlemlerle uyuşurken, bir diğeri başka gözlemlerle uyuşuyor. dolayısıyla ortaya birbiriyle tutarlı olan tek bir teorinin çıkması için biraz daha çalışmak gerekiyor.

yine de tahminlerden en yaygın olanını, güneş sistemi üzerinden anlatmaya çalışayım.

***

sistemimiz, tüm diğer yıldız ve gezegenler için geçerli olan şekilde başladı oluşumuna: bir moleküler bulutun aşırı yoğun bölgelerinden birinin çökmesiyle. yıldızın, yani güneş'in oluşumunu geçiyorum. konumuz o değil.

güneş yeni yeni ortaya çıkarken, moleküler buluttan kalan malzemeden yavaş yavaş gezegenler oluşmaya başlıyor. güneş'in olduğu bölgede demir gibi daha ağır elementler bulunurken, ondan uzaklarda, yani bugün gaz ve buz devlerinin olduğu bölgede daha hafif element atomları bulunuyor.

manzara şu: elimizde orta bölgesi yoğunluktan yıldız oluşturacak hale gelen, yani içe doğru çökmekte olan bir moleküler bulut var. bunun bir açısal momentumu, yani dolayısıyla hızlıca gerçekleştirdiği bir dönme hareketi var. * bu dönme esnasında bulutun içindeki küçük gaz ve toz molekülleri birbiriyle çarpışıyor, birleşiyor ve daha büyük parçalar ortaya çıkmaya başlıyor. malzeme çok fazla ve zaman çok uzun. bunun sonucunda, ufacık zerreler birleşe birleşe gezegen oluşturacak kadar büyüyor. önce hemen hemen ay büyüklüğünde cisimler oluşuyor. öngezegen diyoruz bunlara.

güneş'e yakın kısımlarda daha küçük gezegenler ağır ağır, ondan uzakta dev gezegenler hızlıca oluşuyor. büyük bir hızla toplanan malzemeden ortaya çıkan dev gezegenlerin çekirdekleri biraz daha ağır metallerden oluşurken, bu çekirdeklerin zamanla büyüyen kütle çekim etkisi, etraftaki gazları da büyük bir hızla kendine çekiyor. bu esnada etrafındaki çok küçük parçaları kendi bünyesine katarken, büyük olanları da kütle çekiminin sapan benzeri etkisiyle kendisinden uzaklara doğru fırlatıyor. satürn, jüpiter gibi gezegenler bu benzer süreçle oluştuktan sonra, henüz bugünkü halini almamış olan güneş o aşamada yeni bir evreye giriyor ve güçlü yıldız rüzgârlarıyla, gezegenlerin topladıklarının dışında kalan tüm gaz ve tozları uzaklara doğru savuruyor. ortamda kendine çekecek malzeme bulamayan gezegenlerin kütleleri de bu şekilde sabitlenmiş oluyor.

uranüs ve neptün, gaz devlerinden daha geç ortaya çıkmış olmalı. bu da onların toplayacak daha az malzeme bulmaları ve daha küçük kalmalarıyla sonuçlanmış denebilir. üstelik yapılarında diğer gezegenlerde olmadığı kadar çok buz, amonyak gibi maddeler var. bir görüşe göre jüpiter ve satürn, güneş'e daha yakın olan iç bölgelerde oluşup daha sonra dışarıya doğru "göç" ettiler, sistem içi dinamikler nedeniyle. uranüs ve neptün'ü de bu sırada dışarıya doğru itelediler, kütle çekimleri nedeniyle.

güneş'in gaz ve tozları savurduğu gibi, jüpiter, satürn, uranüs ve neptün gibi büyük gezegenler, sistem içerisindeki büyük kayalık cisimlerin çoğunu yine kütle çekim etkisiyle sistemin dışına doğru ötelediklerinden, içeride kalan kayalık gezegenlere çarpan gök taşı gibi cisimlerin sayısında hatırı sayılır bir azalma oldu. dışa doğru ötelenen bu cisimler, kuiper kuşağı ve oort bulutu gibi bölgelerde yoğunlaştılar.

olay özetle bundan ibaret denebilir. tabii uyduların oluşumu, tüm bu işlerin ihtiyaç duyduğu süre, bugün hâlâ devam eden süreçler gibi bazı detaylar var ki onları da anlatıp yazıyı daha fazla uzatmak istemedim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"gezegen oluşumu" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim