ilkokuldan akılda kalanlar
başlık "örnek vatandaş" tarafından 21.11.2020 20:26 tarihinde açılmıştır.
121.
okul başlar başlamaz bir çocuğa aşık oldum. burak. okuyabildiği halde, bilmiyormuş rolü yapıp, 1 ay dolmadan okumayı söken süper zeka çocuk rolünü başarıyla oynayacak ve bütün birinci sınıflar içinde ilk kırmızı kurdeleyi alacak kadar zekai bir çocuk olduğum için burak'ın ilgisini aşık olduğu selin'den kendime kaydırmam çok zor olmadı açıkçası. aman o da kadar hoppa bir tip olmasaymış canım. ben biraz atik (atik değil miko, fırlama), belki bir miktar abla özentisi (bir miktar mııı?), fazlaca da mutlu (buraya düzeltme yok, cidden güleç) bir çocuktum sadece. hemen düştü peşime. ben ne yapabilirim? kim bilir şimdi nerede ne yapıyordur burak? hala hoppa mısın burakçım, tostunun yarısını kimlerle paylaşıyorsun şimdi??
sevgililik oyunu oynadığımız o kısa süre içinde 7 yaşında bir çocuktan çok daha ileri olan flörtöz tavırları beni biraz sıkmış olacak ki ilginin kendisi üzerinden kaymasını çok da hazmedemeyen, üstelik de arkadaşım olan selin'i teselli etmeye odaklanarak yine bir ilklik peşine düştüm; okulun en genç feministi olmak. kızkardeşlik kazanacak selincim, merak etme! her şey gayet iyi gidiyordu aslında. annem, öğretmenim ve okul müdürü tarafından, "sınıf mı atlatsak bu çocuğu acaba" sorusuyla yana döne okula çağrıldığında yalanımı sürdürmüş olsaydı hayatım çok süper olmaya devam edecekti belki ama "e miko zaten okuyabiliyordu, ablalarına ders çalıştırırken o da hep bizim yanımızda otururdu, gazeteler, ablasının kitapları derken bir baktık sökmüş okumayı hocam" dediği için bütün havam söndü birden bire. ah benim doğrucu davut annem sırası mıydı allasen? çevirdiğim üçkağıt ayyuka çıkınca öğretmenin gözünden düştüm tabii, yalan söylemenin, insanları kandırmanın ne kadar yanlış bir şey olduğuna dair sınıfta çekilen muhatapsız ama süresi boyunca herkesin içinden bunlar hep senin yüzünden miko diye geçirdiği bir nutuktan sonra sınıf arkadaşlarım arasında popülaritemi tam olmasa da büyük oranda yitirmiştim. hal böyle olunca yeni beğendiğim çocuk olan bbg eray prototipli yalçın ile işim burakla olduğu kadar kolay olmadı. gözlüklü adamları o zamandan beri çekici bulduğumun ilk kanıtı yalçıncığım, işinde gücünde bir çocuktu. tenefüslerde bile terlemeyen sınıfın en yakışıklı ama en de sakin çocuğu olan yalçın benimle başlarda gerçekten hiç mi hiç ilgilenmedi. kesin şimdi doktor falan olmuştur. biyolog da olabilir. elinde deney tüpleriyle hayal edebiliyorum seni yalçın. neredesin yalçın?
çeşitli ali cengiz oyunlarından sonra, sıra arkadaşım gizem'i gücendirmek pahasına, öğretmene üşüdüğüm bahanesiyle yerimi değiştirtmek suretiyle kalorifer'in yanına, ikinci sırada oturan sarı montlu yalçıncığımın yanına geçince tablo birden bire değişti. yani o noktadan sonra biraz işin zor be yalçın. 7 yaşındasın 7. yazıyla yedi. çok geçmedi, yalçın bana mektuplar yazmaya başladı inci gibi yazısıyla. ben de ablamın şiir kitaplarından ezberlediğim, şimdi hiçbirini hatırlamadığım, muhtemelen saçma sapan ve konuyla hiç alakası olmayan alıntılar yaparak yanıtlıyordum mektuplarını. çocuğun beynini yaktıkça çizdiğim imajın coolluğundan daha çok emin oluyordum ki ne olsa beğenirsiniz? yalçın'a olan ilgimi de kaybettim. kimmiş hoppa olan sevgili miko?
ardımda iki kırık kalp bırakarak gizemciğimin yanına dönüp kız gang'ini kurunca yeni bir mecra keşfetmiş oldum. erkek merkek, boş işer bunlar, 5-6 kafadar dişi kişisi bir araya gelince yaşanabileceklerin bir sınırı yok. 3 sene okudum o sınıfta. o kanka grubunda neler neler yaşandı da tek fire vermedik. selin ile de aramıza kimse giremedi bir daha. çünkü neden, bakın burası çokomelli, hep birlikte bağırıyoruz; kızkardeşlik kazanacak!!
sevgililik oyunu oynadığımız o kısa süre içinde 7 yaşında bir çocuktan çok daha ileri olan flörtöz tavırları beni biraz sıkmış olacak ki ilginin kendisi üzerinden kaymasını çok da hazmedemeyen, üstelik de arkadaşım olan selin'i teselli etmeye odaklanarak yine bir ilklik peşine düştüm; okulun en genç feministi olmak. kızkardeşlik kazanacak selincim, merak etme! her şey gayet iyi gidiyordu aslında. annem, öğretmenim ve okul müdürü tarafından, "sınıf mı atlatsak bu çocuğu acaba" sorusuyla yana döne okula çağrıldığında yalanımı sürdürmüş olsaydı hayatım çok süper olmaya devam edecekti belki ama "e miko zaten okuyabiliyordu, ablalarına ders çalıştırırken o da hep bizim yanımızda otururdu, gazeteler, ablasının kitapları derken bir baktık sökmüş okumayı hocam" dediği için bütün havam söndü birden bire. ah benim doğrucu davut annem sırası mıydı allasen? çevirdiğim üçkağıt ayyuka çıkınca öğretmenin gözünden düştüm tabii, yalan söylemenin, insanları kandırmanın ne kadar yanlış bir şey olduğuna dair sınıfta çekilen muhatapsız ama süresi boyunca herkesin içinden bunlar hep senin yüzünden miko diye geçirdiği bir nutuktan sonra sınıf arkadaşlarım arasında popülaritemi tam olmasa da büyük oranda yitirmiştim. hal böyle olunca yeni beğendiğim çocuk olan bbg eray prototipli yalçın ile işim burakla olduğu kadar kolay olmadı. gözlüklü adamları o zamandan beri çekici bulduğumun ilk kanıtı yalçıncığım, işinde gücünde bir çocuktu. tenefüslerde bile terlemeyen sınıfın en yakışıklı ama en de sakin çocuğu olan yalçın benimle başlarda gerçekten hiç mi hiç ilgilenmedi. kesin şimdi doktor falan olmuştur. biyolog da olabilir. elinde deney tüpleriyle hayal edebiliyorum seni yalçın. neredesin yalçın?
çeşitli ali cengiz oyunlarından sonra, sıra arkadaşım gizem'i gücendirmek pahasına, öğretmene üşüdüğüm bahanesiyle yerimi değiştirtmek suretiyle kalorifer'in yanına, ikinci sırada oturan sarı montlu yalçıncığımın yanına geçince tablo birden bire değişti. yani o noktadan sonra biraz işin zor be yalçın. 7 yaşındasın 7. yazıyla yedi. çok geçmedi, yalçın bana mektuplar yazmaya başladı inci gibi yazısıyla. ben de ablamın şiir kitaplarından ezberlediğim, şimdi hiçbirini hatırlamadığım, muhtemelen saçma sapan ve konuyla hiç alakası olmayan alıntılar yaparak yanıtlıyordum mektuplarını. çocuğun beynini yaktıkça çizdiğim imajın coolluğundan daha çok emin oluyordum ki ne olsa beğenirsiniz? yalçın'a olan ilgimi de kaybettim. kimmiş hoppa olan sevgili miko?
ardımda iki kırık kalp bırakarak gizemciğimin yanına dönüp kız gang'ini kurunca yeni bir mecra keşfetmiş oldum. erkek merkek, boş işer bunlar, 5-6 kafadar dişi kişisi bir araya gelince yaşanabileceklerin bir sınırı yok. 3 sene okudum o sınıfta. o kanka grubunda neler neler yaşandı da tek fire vermedik. selin ile de aramıza kimse giremedi bir daha. çünkü neden, bakın burası çokomelli, hep birlikte bağırıyoruz; kızkardeşlik kazanacak!!
devamını gör...
122.
bir kızı seviyordum ve bunu andımız okunmadan önce sıradayken bir arkadaşıma söylemiştim. sonra onu seven bir kabadayı beni duymuş ve "nasıl seversin lan" diye bir şekilde girmişti araya. daha sonra bu arkadaş beni durmadan bully'lemeye başladı. işte yere yatırmalar, tehditler, küfürler... bir gün gururuma yediremeyip ağlayarak anneme anlattım. sonra bu olay öğretmene taşındı ve öğretmen çocuğun ağzına sıçtı. ben de o sırada bilerek o kızın yanına gidip beni döven çocuğun gözlerine bakarak kızla konuştum tüm gün. kuduruyordu onun bunun evladı. mükemmel bir histi.
devamını gör...
123.
sinem diye allah affetsin retarded bi sıra arkadaşım vardı. öğretmenimiz 4 işlemi öğrenmeye başladığımız zamanlarda öylesine quiz yapmıştı bizi. bu saf yanımda mır mır ağlar gibi olunca dikkatim bozuldu, bi bakayım dedim cidden ağlıyomuş. konuşursam yakalanırım diye korktuğumdan sormadım noldu diye, işlemleri yapamadığı için ağladığını düşünüp kendi kağıdımı ona verdim. yapmış bi'şeyler de kontrol edecek vaktim kalmamıştı öğretmenimiz topladı kağıtları. notları verdikten sonra kontrol edelim diye geri verince bi baktım benim kağıdımda 2 yazıyor, sinem 5 almış. benim çenem titremeye, gözüm seğirmeye falan başladı. ilk hatırladığım utanç anım bu olabilir. sonra eve gidip hırsımdan anneme ağladım, öğretmenim ertesi gün yerimi değiştirdi.
kız sinem inşallah yaptığım bu iyilik ara ara aklına geliyodur da bana dua ediyosundur. yoksa, bak mübarek ramazan günü diyorum, öbür tarafta yaktım çıranı.
kız sinem inşallah yaptığım bu iyilik ara ara aklına geliyodur da bana dua ediyosundur. yoksa, bak mübarek ramazan günü diyorum, öbür tarafta yaktım çıranı.
devamını gör...
124.
bizim bir sınav sorusu vardı çok basit bir soruydu ama yanlış hatırlamıyorsam sadece bir kişi yapabilmişti. bizim sınıfta sevmediğim aşırı çalışkan olan kız da yapamayınca sevinmiştim. ne gunlerdi...
devamını gör...
125.
her hafta yıkatılan masa örtüsü
ve her teneffüs aranan örtü tutamaçı.
ve her teneffüs aranan örtü tutamaçı.
devamını gör...
126.
biz okuma yaparken öğretmenimizin tarak yardımı ile kepeklerini masasına dökmesi, sonra onları çok muntazam bir şekilde toplayıp atması.
devamını gör...
127.
bizde beslenme dersi vardı, evden yiyecek içecek getirilirdi. belenme kutusundan çıkarılan haşlanmış ve soyulmuş yumurtanın yaydığı kötü kokuyu hiç unutmam.
devamını gör...
128.
andımızı okumak için erken gelmek. mikrofonu tutmak için cebelleşmek.
devamını gör...
129.
daha 2. sınıfta okuldan kaçmıştım. arkadaşıma gitmek için. annem tüm okulu ayağa kaldırmış her yerde beni arıyordu. bulunduğumda annem beni döver diye öğretmenimin arkasına saklanmıştım. öğretmen kulağımı çekmişti. 10 yıl geçti hala unutmam.
devamını gör...
130.
resmi bayramlarda sınıfı süslemek.
devamını gör...
131.
sünnet. evet sünnet olduğumu biliyordu tüm sınıf. leyla diye bir kız acayip acayip gülmüştü. my god bu nasıl şeymiş ya.
devamını gör...
132.
wc den çıkarken maşrabadaki su dolu bırakılır.
ilkokul öğretmenimin söylediği, aklımda kalan nadir şeylerden biri.
ilkokul öğretmenimin söylediği, aklımda kalan nadir şeylerden biri.
devamını gör...
133.
sınıf arkadaşımın can sıkıntısından kafasını sıraya sıkıştırması ve bir sürü kişinin gelip yağlayarak kafasını oradan kurtarmaya çalışması
devamını gör...
134.
param yoktu o gün öğle yemeği için, sıra arkadaşım fark etti. gitmiş poğaça almış iki tane, birini bana verdi. teşekkür ederim aç değilim dedim utandığım için, "kantindeki abla iki tane vermiş yanlışlıkla" dedi. canım benim hiç unutmam yüce gönlünü.
devamını gör...
135.
sıra örtüsü yıkatma sırası kime geldiyse onun ayrı bir forsu olurdu , yılbaşı çekilişlerinde alınan en pahalı hediye kalem ya da çerçeve olurdu , yeni not defteri alınınca hevesle ilk gün tüm ödevler tek tek not edilir , ikinci gün yüzüme bakılmazdı . harika bir sınıf öğretmenimiz vardı . onu o kadar çok seviyorduk ki bahçe nöbetçisi olduğunda diğer sınıf öğrencilerinden kıskanıp tüm bahçeyi onunla turlardık.
devamını gör...
136.
mutluluktur. ilkokul diyince aklıma gelen ilk şey ne kadar mutlu bir çocuk olduğumdur. şimdi “doksanlar” diyeceğim, “yeter beee” diye isyan edecek z kuşağı. ama napalım g*tünü ellediklerim, doksanlar güzeldi be. *
devamını gör...
137.
mavi önlük, dantel yaka, eski minder yüzünü göster, yağ satarım bal satarım, suuzi çamaşır yıkar, başında bülbül öteer.
devamını gör...
138.
beslenme çantası.
devamını gör...
139.
ilkokul öğretmenim. dünyalar güzeli. tam bir atatürk cumhuriyeti öğretmeni. yazımızın inci gibi, düşüncelerimizin pırıl pırıl olmasını sağlayan. nilgün öğretmenim.
devamını gör...
140.
ikinci derste kutusunda ineklerin konuştuğu karikatür bulunan sütler dağıtılırdı.
devamını gör...