1.
tam adı murad jacob kevorkian olan ermeni asıllı amerikalı doktordur. “ doktor ölüm” olarak tanınır, bunun nedeni de (bkz: ötenazi) hakkını savunması ve uygulamasıdır.
kendisini anlatan “ you don’t know jack” filminde başrolü (bkz: al pacino) oynamış ve bir ödül töreninde konuşma yaparken jack kevorkian’ı ayağa kaldırıp alkışlatmıştır.
kevorkian 2011 yılında hayatını kaybetmiştir.
kendisini anlatan “ you don’t know jack” filminde başrolü (bkz: al pacino) oynamış ve bir ödül töreninde konuşma yaparken jack kevorkian’ı ayağa kaldırıp alkışlatmıştır.
kevorkian 2011 yılında hayatını kaybetmiştir.
devamını gör...
2.
doktor ölüm adıyla da anılan ermeni asıllı bir patologdur.
ötenazi hakkında ne düşünürsünüz bilemem hatta ben ne düşünüyorum ondan da çok emin değilim. ne yönden yaklaşırsa yaklaşsın insan bir sonuca varmak çok güç. dinler açısından yaklaşırsak ötenazinin intihardan bir farkı yok, hukuk açısından bakarsak uzman yardımlı ötenazi ikinci dereceden cinayetle cezalandırılabiliyor ancak tamamen insani açılardan bakınca dayanılmaz acılar çeken bir insanın ölümü tercih etmesi ve bunun için yardım almak istemesi canı yanmayanların anlayış seviyesinin çok ötesinde. hangi empati ulaşabilir boynunda aşağısı felç kalmış bir insanın çaresizliğinin boyutuna?

yıllar önce javier bardem izlemek için güle oynaya girip film bittikten sonra salya sümük çıktığım the sea inside filmi bana bu konuda düşünmek için çok büyük fırsatlar sağladı ama hala işin içinden çıkabilmiş değilim.
alejandro amenabar’ın yönettiği bol ödüllü filmde javier bardem’in canlandırdığı ramon sampedro kübalı bir yazardır ve gençliğinde geçirdiği bir deniz kazası sonucunda boynundan aşağısı felç kalır. böyle yaşamaktansa ölmeyi tercih eden ve içindeki denize ulaşmak için çaba harcayan ramon intihar bile edemeyecek durumdadır. film ötenazi konusunda geniş bir bakış açısı kazandırıyor insana ve gerçek bir öykü olması da cabası.

gelelim kevorkian’a. kevorkian 1990 yılında alzheimer hastası bir kadına zehir enjekte ederek acılarına son verdiğini iddia etmiş ve bundan sonra başlayan ötenazi seansları 130 kişiye daha uygulanmıştır. hatta kapitalist amerikan dünyası bu ötenazi seanslarını canlı yayınlama fikrini bile öne sürmüştür. ve insan acımasızlığının bir haddi hududu olmadığı için 1998 yılında bu yayın gerçekleşti ve 20 milyona yakın insan tarafından izlendi.

jack kevorkian’ın lisansı iptal edilse de o ötenazi seanslarına devam etti. aynı yıl kevrokian tutuklandı ve sekiz sene hapis yattı. doktor ölüm sonuna kadar ötenazi hakkını savunurken şunları söyledi:
“ hastaya yardım ederkenki amacım ölüme neden olmak değildi. benim amacım acıyı dindirmekti. bu suç olmaktan çıkarılmalı. “
mahkeme başkanı ile konu üzerinde yapılan tartışma hapis cezası ile son bulduktan sonra kevorkian destekçileri de ellerinden geleni yaptılar onu savunmak için.
al pacino, jack kevorkian’ın hayatını anlatan you don’t know jack filmiyle kazandığı ödülleri alırken salonda bulunan kevorkian’ı ayağa kaldırıp alkışlatırken film çekimi esnasında her şeyi iliklerine kadar hissettiğini söyledi.

kevorkian 2011 yılında mide kanserinden öldüğünde amerika’nın bazı eyaletleri ve 8 farklı ülkede ötenazi yasallaşmıştı.

ancak kevorkian sadece bir doktor değildi, aynı zamanda da bir jazz müzisyeni, besteci ve ressamdı. anadolu’dan göç eden bir ailenin devamına mensup olan kevorkian türklerin ermenilere yaptıklarının yahudi katliamından çok daha büyük olduğunu iddia edip bunu da her fırsatta dile getirmiştir. kendi kanın damladığı genocide isimli bir tablosu da bulunan kevorkian ölümünden sonra da tartışılmaya devam eden bir insandır.
ötenazi hakkında ne düşünürsünüz bilemem hatta ben ne düşünüyorum ondan da çok emin değilim. ne yönden yaklaşırsa yaklaşsın insan bir sonuca varmak çok güç. dinler açısından yaklaşırsak ötenazinin intihardan bir farkı yok, hukuk açısından bakarsak uzman yardımlı ötenazi ikinci dereceden cinayetle cezalandırılabiliyor ancak tamamen insani açılardan bakınca dayanılmaz acılar çeken bir insanın ölümü tercih etmesi ve bunun için yardım almak istemesi canı yanmayanların anlayış seviyesinin çok ötesinde. hangi empati ulaşabilir boynunda aşağısı felç kalmış bir insanın çaresizliğinin boyutuna?

yıllar önce javier bardem izlemek için güle oynaya girip film bittikten sonra salya sümük çıktığım the sea inside filmi bana bu konuda düşünmek için çok büyük fırsatlar sağladı ama hala işin içinden çıkabilmiş değilim.
alejandro amenabar’ın yönettiği bol ödüllü filmde javier bardem’in canlandırdığı ramon sampedro kübalı bir yazardır ve gençliğinde geçirdiği bir deniz kazası sonucunda boynundan aşağısı felç kalır. böyle yaşamaktansa ölmeyi tercih eden ve içindeki denize ulaşmak için çaba harcayan ramon intihar bile edemeyecek durumdadır. film ötenazi konusunda geniş bir bakış açısı kazandırıyor insana ve gerçek bir öykü olması da cabası.

gelelim kevorkian’a. kevorkian 1990 yılında alzheimer hastası bir kadına zehir enjekte ederek acılarına son verdiğini iddia etmiş ve bundan sonra başlayan ötenazi seansları 130 kişiye daha uygulanmıştır. hatta kapitalist amerikan dünyası bu ötenazi seanslarını canlı yayınlama fikrini bile öne sürmüştür. ve insan acımasızlığının bir haddi hududu olmadığı için 1998 yılında bu yayın gerçekleşti ve 20 milyona yakın insan tarafından izlendi.

jack kevorkian’ın lisansı iptal edilse de o ötenazi seanslarına devam etti. aynı yıl kevrokian tutuklandı ve sekiz sene hapis yattı. doktor ölüm sonuna kadar ötenazi hakkını savunurken şunları söyledi:
“ hastaya yardım ederkenki amacım ölüme neden olmak değildi. benim amacım acıyı dindirmekti. bu suç olmaktan çıkarılmalı. “
mahkeme başkanı ile konu üzerinde yapılan tartışma hapis cezası ile son bulduktan sonra kevorkian destekçileri de ellerinden geleni yaptılar onu savunmak için.
al pacino, jack kevorkian’ın hayatını anlatan you don’t know jack filmiyle kazandığı ödülleri alırken salonda bulunan kevorkian’ı ayağa kaldırıp alkışlatırken film çekimi esnasında her şeyi iliklerine kadar hissettiğini söyledi.

kevorkian 2011 yılında mide kanserinden öldüğünde amerika’nın bazı eyaletleri ve 8 farklı ülkede ötenazi yasallaşmıştı.

ancak kevorkian sadece bir doktor değildi, aynı zamanda da bir jazz müzisyeni, besteci ve ressamdı. anadolu’dan göç eden bir ailenin devamına mensup olan kevorkian türklerin ermenilere yaptıklarının yahudi katliamından çok daha büyük olduğunu iddia edip bunu da her fırsatta dile getirmiştir. kendi kanın damladığı genocide isimli bir tablosu da bulunan kevorkian ölümünden sonra da tartışılmaya devam eden bir insandır.

devamını gör...