"dünyanın dışında, geçmişin dışında, benim dışımda; özgürlük bir sürgündür ve ben özgür olmaya mahkumum."

yaşanmayan zaman - jean-paul sartre
devamını gör...
"insanların çoğu özgürlüğü gerçekten istemezler; çünkü özgürlük sorumluluk gerektirir ve insanların çoğu da bundan korkar."

"özgürlük insanlara medeniyetin bir armağanı değildir. hiç medeniyet yokken insanoğlu çok daha özgürdü."

sigmund freud
devamını gör...
''hürriyeti soyunmakta arayan kimse, özgür değil, sadece daha çıplaktır. özgür, 'özü gür' mânâsına gelir. insanın özüyse ne kıyafette ne de yediği içtiğindedir. sadece yüreğinde, yalnız yüreğinde.''
devamını gör...
"özgür değilsin, senin bağlı bulunduğun ip, öbür insanlarınkinden daha uzun, hepsi bu kadar."
devamını gör...
ortadoğu ve anadolu topraklarında bulunmayan, buna rağmen insanlar için ekmek kadar su kadar önemli bir kavram.
devamını gör...
sorumluluk duygusunun zıttı olarak algılandığı müddetçe karşısındayım.
devamını gör...
zamanında “çok istediğin bir şeyi yapmayabilmektir” diye bir tanımına da denk geldiğim kavramdır.
devamını gör...
j . j . rousseau , 'emile' adlı eserinde ' her zaman söylediğimi yine söylüyorum , çocuğunuzu özgürce koşup oynayabilmesi için kırlara götürün . özgürlüğün sağladığı rahatlık duygusu bir çok acıyı unutturur.'
devamını gör...
kişinin sonuçlarını alarak , başkalarının sınırlarını ihmal etmeden istediğini yapabilme gücüdür.
devamını gör...
en basit tanımı 'başkalarının haklarını ihlal etmeden kendi istediğin şeyleri yapabilmek ' olan kavramdır.

kimi büyük düşünürler de 'istemediğin hiçbir şeyi yapmamak' olarak tanımlar bu kavramı.
devamını gör...
deneme bir 'ki...

en genel tanımı ile bağlı ve bağımlı olmama, engellenmemiş ve zorlanmamış olma halini ifade etmektedir. fakat insanın özgürlüğü kullanabilmesi, ortaya koyabilmesi için başka bir güce bağlı olmadan düşüncelerini ve eylemlerini oluşturabilmesi gerekir.

özgürlük, kendisini taşıyamayacak olan insanın zihnine "ne yapacağım şimdi?" sorusunu pek güzel yerleştirir. bu durum ve iç çatışma hali, "özgürüm" diyen bireyin ya dikte edilmiş fikirleri uygulaması ya da düşünmeden, özgürlük kisvesi altında mantıklı olmayan davranışları sergilemesi ya da kararları alması ile sonuçlanabilir. konu hakkında bilgisi, bilinci olmayan bir grup insana herhangi bir konuda seçim yapma şansı verin, ne demek istediğimi anlayacaksınız. ve aslında nietzsche de bu nedenle demokrasi karşıtı görünür. çünkü özgürlüğü vaadeden bir yönetim şeklidir, demokrasi. insanların bu hakkı her zaman doğru kullanamadıklarını düşünür: "halk neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmez. ve daima yalan söyler."

aslında, özgürlüğün ne olduğu ve demokrasilerdeki uygulanışı ile ilgili tartışma antik yunan'a dayanıyor. kölelik kültürü bulunan bir toplum, bir yandan demokrasiyi oluştururken, bir yandan da eleştiriyor. platon'un ağzından sokrates'e göre devlet yönetimi uzmanlık işidir ve bilenlere bırakılmalıdır. platon, devlet adlı eserinde demokrasinin düzensizlik ve abartılmış bir özgürlük getirdiğini şu sözlerle vurgular:

" hayvanlar bile bu devlette başka her yerden daha hürdür... o kadar ki, insan gözleri ile görmese inanmaz, demokrasilerde atlar, eşekler öyle serbest, öyle mağrur yürürler ki, yollarından kaçmayana çarpıp geçerler. yurtaşlar o hale gelir ki, bir yerde baskıya benzer en ufak bir şey gördüler mi, kızar ayaklanırlar; yazılmış yazılmamış bütün kanunları hiçe sayar, kelimenin tam anlamıyla başına buyruk kalmak isterler."

jean bodin de, nietzsche ile aynı sebepten demokrasiyi eleştirir ve der ki:
"demokratik düzenlerde el üstünde tutulanlar, erdemli ve onurlu olmayan kimselerdir. erdemli ve onurlu kişiler ayaklar altında sürünür giderler. toplumun büyük çoğunluğu erdemden yoksundur ve kötü olanı severler. halk çoğunluğunun yönetimi demek olan demokrasi bu nedenle kötü olanı yüceltecek, erdem yok olacaktır. demokrasilerde rüşvet, adam öldürme, ahlaksızlık ortak özelliklerdir."

ancak şahsi fikrimi de eklemek isterim, demokrasi ile birlikte yapılan bu özgürlük eleştirileri bireysel hak ve özgürlükler aleyhinedir. özgürlüğü bu açıdan yeniden ele alacak olursak erich fromm'u konuşmalıyız. "özgürlük korkusu" adlı yapıtında söylediği, ona aynı anda hem güvenlik veren hem de onu sınırlayan bireysellik öncesi toplumun bağlamından kurtulan çağdaş insanın, kendi bireysel özünün gerçekleşmesi gibi olumlu bir anlamda; yani kendi zihinseli coşkusal ve duygusal potansiyellerinin dile gelmesi anlamında bir özgürlük kazanmış olmadığıdır. ona bağımsızlık ve ussallık kazandırmış olmasına karşın özgürlük, onu yalıtmış, böylece kaygılı ve güçsüz kılmıştır. bu yalıtım kaçınılmaz bir şeydir ve bireyin bu durumda karşı karşıya kaldığı tek seçenek ya kendi özgürlüğünün yükünden kaçıp yeni yeni bağımlılıklara ve boyun eğmelere sığınmak ya da insanın eşitsizliğine ve bireyselliğine dayanan olumlu özgürlüğün gerçekleşmesi doğrultusunda yol almaktır.

özgürlük insanı kaygıya sürükler, korkutur. düşünmeye ve kararların sorumluluğunu almaya sevkeder - ki bu, düşünmeyi sevmeyen bir topluma mutsuzluk getirir, çünkü yorucudur hem kararı hem sonuçları düşünmek. bu sebeple insanlar aksini söyleseler de özgürlüğe fazla dayanamazlar ve biri onların yerine karar versin, doğru olanı göstersin isterler. hedef gösterildiğinde irdeleyen insan da pek azdır. erich fromm, özgürlükten kaçış'ında da bu konuyu işler.

" bir şeylerden özgürlüğün yüküne katlanmayı sürdüremezler, olumsuz özgürlükten olumlu özgürlüğe geçemedikleri sürece, özgürlükten hepten kaçmaları gerekir. çağımızda ana toplumsal kaçış yolları, faşizmle yönetilen ülkelerde görüldüğü gibi, bir öndere boyun eğme ve demokrasimizde yaygın olan zorlanımlı düzene uymadır."

kanun koyucunun kim olduğunu tartışmak ise bu konuda çözüme ulaşma denemesi için olası bir diğer yoldur.

"özgürlüğü kısıtlayan toplum kurallarıdır." dersek buna bir nebze katılabilirim. bu, bireyin ne istediği ile alakalıdır. çoğunluğun düşüncesinin normal karşılandığı bir toplumda birey olarak ortaya çıkmanın zor olduğunu söyleyebilirim. ancak bu, insanın karakterinin ne kadar sağlam olduğu ya da bir şeyi ne kadar istediği ile ilgili.

farkındalık demişken, spinoza'dan da bahsetmeden olmaz. spinoza'nın özgürlük kavramı bence oldukça ilginç. özgürlüğün "zorunluluklarımızın bilincinde olmamız" olduğunu söylüyor. insanın seçimleri ise sadece güç ve hak ilişkisi içinde gerçekleşiyor. spinoza'nın bu düşüncesine bir açıdan katılıyorum ancak zorunluluk olarak nitelendirdiğimiz şeylerin ilahi olmadıklarını, bizim seçimlerimiz olduğunu da düşünüyorum.

insanın neye hakkı vardır? hangi sebepten, hangi konuda doğal bir özgürlüğü olabilir? dünyaya gelmek bile bizim seçimimiz değildi. ancak bu yaşamı devam ettirmek bizim bireysel seçimimiz değil mi? peki ya ilahi bir karar mercisi olduğunu düşünmek, özgürlükten kaçış mıdır?
devamını gör...
mavi renklidir.
devamını gör...
ülkemizde olmayan, eksikliği gerçekten iliklerimize kadar hissedilen kavramdır.

bunu bile yazarken silivri hava durumuna baktığım doğrudur.
devamını gör...
özgürlüğün sınırları var aslında, başkasının haklarının başladığı sınırda senin özgürlüğün bitiyor. keşke herkes böyle davransa ne güzel olur dünya. çünkü kimileri sınırlarımızı ezip geçiyor ve bunu özgürlük sanıyor. yahut biliyor da işine gelmiyor.
devamını gör...
namık kemal'in hürriyet kasidesinde "ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet/esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten" dizeleriyle anlattığı kutsal kavram.
devamını gör...
elalem hapishanesinden kurtulup, yasaların izin verdiği haliyle istediğimiz gibi davranabilme veya konuşabilme.


özgürlük yasaların izin verdiği her şeyi yapmaktır.


montesquieu
devamını gör...
kişinin sadece dışarıdan değil içeriden de kendini sebepsiz yere kısıtladığı durumların ortadan kaldırılmasıyla ulaşılması hedeflenen nihai amaç.
devamını gör...
kişinin neyi neden yaptığının farkında olmasıdır. ancak davranışlarımıza etki eden tüm faktörlerin farkında olamayacağımız için mutlak özgürlüğün de olmadığı ifade edilir. yine de kişi farkına vardıkça özgürleşir. bunlar sanıyorum spinoza'nın özgür irade ile ilgili düşünceleri (bkz: spinoza'nın sevinci nereden geliyor).
devamını gör...
en güzel duygu olsa gerek.
kişi ne zaman özgür hisseder?
başarılı olunca mı, sorumluluğu kalmadığında mı, borcu bittiğinde mi, verdiği sözü tuttuğunda mı, sevgilisinden ayrıldığında mı, anı yaşadığında mı, gecenin bir vakti patates kızartabildiğinde mi?

10 yaşında sınırsız oyun oynarken, (annem babam beni hiç anlamıyor)
20 yaşında istediğin eğitimi alırken, istediğin arkadaşların ile sosyalleşirken, (karşılaştırmalar, iç hesaplaşmalar)
30 yaşında istediğin işi yaparken, (ah o müdür yok mu)
40 yaşında çocuğunu istediğin gibi yetiştirirken, ( şu kurs ne kadar pahalıymış, bekarlık sultanlıkmış)
50 yaşında işten kalan zamanda hobilerini yaparken ( ben bakarım keyfime)
60 yaşında emeklilik için planladıklarını uygularken (kimse si..... değil) yeter ki sağlık problemi olmasın.
70 yaşında torunlara bakarken, ( bi daha söyle ne dedin)
80 yaşını yazmak istemedim.

özgürlük önce arınmak ile başlıyor olsa gerek.
ne kadar az; ben, benim, benim olmalı demek,
o kadar özgürsün demek.
devamını gör...
değişkendir. ülkeye, topluma, yasalara göre özgürlük anlayışı farklıdır.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"özgürlük" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim