öne çıkanlar | diğer yorumlar

orhan pamuk'un tarihî bir gerçeklik olan 1901 veba salgınını postmodern bir kurmaca ile hayali bir adaya taşıdığı romanıdır. roman tarz olarak saramago'nun körlük adlı eserine benzemektedir. sosyoloji, salgın, siyaset ve aşk iç içedir. kitapla ilgili detaylı bilgi için tıklayın.
devamını gör...
bugün alıp 20 sayfa okudum. su gibi akıp gidiyor. epey bir araştırma sonrası yazıldığı çok belli. tempo ve üslup mükemmele yakın. atmosfer çok iyi verilmiş. olaylar 1901 yılında geçmekte. böyle devam ederse pamuk'un benim adım kırmızı ile kesintiye uğrayan büyük romancı hüviyetine yeniden büründüğünü söyleyebiliriz. umarım gerçekleşir. adamı sevmesem de roman sanatı adına umutluyum.
devamını gör...
orhan pamuk’un 40 yıl düşünüp 5 senede yazdığım dediği romanıdır.
pamuk okuyuculara hayali bir ada olan minger adasında geçen “veba gecelerini” anlatıyor.
1901 yılında osmanlının minger adası’nda veba salgını ve salgının getirdikleri ustalıkla anlatılmış severek okudum.

öncelikle kitabın 2017 yılında çıkması bekleniyordu ama bir türlü çıkmadı ve ertelenip durdu herkes merakla bekliyordu ve sonunda 2021 yılında okuyucularla buluştu.
orhan pamuk harika bir dünya yaratmış hayranlıkla okudum minger adası ve içinde yarattığı dünya acayip lezzetli.
dönemi bütün gerçekliğiyle anlatması her kısmına özenmesi kitabın arkasında büyük bir emek olduğunu gösteriyor.
yarattığı dünyayı bu kadar iyi tasvir etmiş olması kitaptan alınan keyfi büyük miktarda arttırıyor. ayrıca ada için harita çizmesi fotoğraflar oluşturması okurken romanı daha anlaşılır yapıyor.

kitapta anlatıcı kişi mina mingerli adında bir kişi orhan pamuk yazarken daha iyi bir konfora sahip olmak için böyle bir şey tercih etmiş olmalı sanırım romanı yazarken kendisini daha özgür hissetmek için anlatıcı pozisyonunda mina mingerli adında bir hanımefendi bulunuyor.

orhan pamuk bu kitabında okuyucuya hem tarihi hem masalsı bir hikâye vadediyor. kitabı eline alan kişi zırhlı bir landoya atlayıp minger adasında hoş bir gezintiye çıkıyor. (bkz: lando)

ayrıca orhan pamuk’un bu kitabında kendisinden beklendiği üzere sık sık hatalar bulunuyor. devrik cümleler ve eksik virgüller bolca karşımıza çıkıyor. ben şahsen pek umursamam öyle şeyleri ama dikkat edip kitaptan soğuyacak kişiler olduğunu biliyorum ve tahmin ediyorum.

tabii orhan pamuk kitabı denince akla gelen bir başka mevzu ise siyasi göndermeler.
kitapta sık sık siyasi göndermeler bulunuyor ama orhan pamuk’un bir söyleşide bahsettiği gibi bu durum romanın dengesini bozmamış.
ben şahsen okuyucu olarak 100 yıl önce bulunan cahillikle şu an hala devam eden cahillik arasında bir fark göremedim ve bu duruma çok üzüldüm.

kitapta hoşuma en çok giden kısım ise yaratılan karakterlerin çok fazla detaylı olmasıydı. dediğim gibi karakterler üzerine çok düşünülerek yaratılmış ve hepsi okuma iştahını arttırıyor.
kitapta beğenmediğim kısımları spoiler bölümünde anlatacağım.
sonuç olarak orhan pamuk demlenmiş hatta yeterince demlenmiş güzel bir roman ortaya çıkarmış ben keyif alarak ve severek okudum.

kitaptan hoşuma giden bir kaç alıntıyı ekleyeyim.

karantina, halka rağmen halkı eğitip onlara kendi kendini koruma hünerini öğretme işidir.


bir tarih kitabındaki kişileri sevmemiz ya da onlardan nefret etmemiz zordur. ama romanları okurken bu duygulara kapılabilirsiniz.

insanların birbirleriyle ilişkileri zayıflamıştı, dostlukları ve yeni bir şeyleri öğrenme, yeni söylentilere öfkelenme isteği de azalmıştı. herkesin yeterince korkusu, yarası, telaşı vardı.

insan felaketin daha büyümeyeceğine, en sonunda bütün salgınlar gibi bunun da sönüp gideceğine, kimsenin görmediği bir köşede, hiç dışarı çıkmadan bir süre oturup beklerse başına bir şey gelmeyeceğine kendini inandırabilirdi.

tarihi hikayeler ne kadar “romantik” iseler, o kadar doğru değildirler ve ne kadar “doğruysalar” -ne yazık ki- o kadar da romantik değildirler.



kitapta geçen doktor nuri ve pakize sultan aşkı bu kitabı birçok bakış açısıyla değerlendirmemi sağladı. pakize sultan 1901 döneminde kadın olmanın ve sultan olmanın zorluklarını çekerken doktor nuri bilgili, namuslu ve mesleğine aşık biri olmanın zorluklarını çekiyor.
dönemin gelenekleri, yaşam koşulları, dini inançlar, ırk ayrımı, milliyetçilik, tarikatlar gibi konular arasında ve minger adasında sıkışıp kalan doktor nuri ve eşi pakize sultan romanda en sevdiğim karakterler oldular.

orhan pamuk’un bu kitabında sevmediğim kısımlar ise karakterlerin az oluşuydu. harika bir ada yaratmışsın çok güzel betimlemelerle anlatmışsın ama karakter sayısı bir elin parmağını geçmiyor bu durum beni büyük hayal kırıklığına uğrattı.
bir başka konu ise veba konusuydu yazar veba konusunu yeterince detaylı anlatmamış veya anlatmayı tercih etmemiş. ayrıca adada yaşayan insanların yaşadığı ürkü (topluluğu saran korku) çok iyi yansıtılmamış.

yazarın sık sık parantez içine bir şeyler eklemesi bir başka canımı sıkan konuydu sanırım bunları yapmak istediği için anlatıcıyı başka birisi yapmış bilmiyorum hoşuma gitmedi.
ayrıca tarihi bir kitap diye yapıldı sanırım ama kitap size spoiler veriyor çok rahatsız oldum 100. sayfada kim ölecek kim kalacak öğrenmiş oldum.

kitabın arkasında bulunan gösterişli ifadeler hoşuma gitmedi (satış mevzusuyla alakalı ticari bir konu sanırım) “pamuk yaşayan en büyük yazar” orhan abi bu cümleyi keşke koydurmasaydın yahu.
kitapla ilgili sevmediğim son olay ise kitapta bulunan yıllar sonra kısmıydı bence biraz gereksiz ve fazla olmuş.

kitapta sevdiğim kısımlar ise az bulunan karakterlerin mükemmele yakın şekilde oluşturulmasıydı.
öncelikle orhan pamuk’un bu romanında aşk kavramı çok güzel ve gerçek şekilde anlatılıyor. ölüm korkusu ve ölüm korkusunun insana neler yaptıracağı çok başarılı şekilde anlatılıyor.

minger adasının başlarda cennet gibi tasvir edilip zamanla cehenneme dönmesi bence bu romanın en başarılı kısmıydı.
dönemin tarihinin her iki bakış açısıyla ele alınması hoşuma giden bir başka detaydı.
anlatılan minger adasının kitapta harita şeklinde bulunması gerçekten çok hoşuma gitti haritayı incelemek incelerken hikâyeyi okumak çok keyifliydi.
bir başka konu orhan pamuk’un ölüme bakış açısıydı kitapta ölen karakterlerin ölümü abartılmadan gerçek şekilde anlatılmış. pamuk ölenle ölünmez niyetiyle ölümleri anlatmış ve anlamsızca çok hoşuma gitti.




büyük emek verilmiş bu romanı bizlerle geç de olsa buluşturduğu için orhan pamuk abiye buradan teşekkürlerimi iletiyorum. minger adasında çok güzel gezintilere çıkardın beni sağ ol orhan abi
not: 537 sayfalık bir kitabı hızlı şekilde okuduğum için unuttuğum veya yanlış değerlendirdiğim kısımlar olmuş olabilir kusura bakmayın.
devamını gör...
yarısında bıraktım. içine çekemedi beni hikayesi. karakterler, mekan ilginç gelmedi bana. orhan pamuk çok büyük şeyler söylemeye çalışıyor, derin karakterler yaratmaya çalışıyor ama ortaya çıkan şey sadece klişe ve sığlık oluyor maalesef.
devamını gör...
orhan pamuk abimizin tarihi roman türünde yazdığı ilk ve tek kalacak kitabıdır. bir akdeniz adası olan minger’de albulhamit zamanında yaşanan bir veba salgını anlatır. kitaba, kahramanlardan biri olan abdulhamit’in yigeni v.murat’in kızı olan pakize sultan’ın salgın sırasında ablasına gönderdiği mektuplar kaynaklık etmektedir. yerel yöneticilerin ve halkın psikolojik tahlillerine bol bol yer verilmiş, minger adasının bağımsızlığını kazanmasinda yaşanan olaylar detaylariyla işlenmiştir.
yorum olarak, belki icimizde bulundugumuz pandemi doneminde okuduğumuz icin sıkıcı gelebilir. genel olarak diğer orhan pamuk romanlarindan aşağıda kalmıştır.
devamını gör...

orhan pamuk 'un 5 yıla yakın süren çalışmaları sonucunda yazdığı ve 'bence' okuyucu üzerinde yarattığı beklentinin altında kalan son romanı. sanırım ilk kez bir orhan pamuk kitabını ittire ittire okudum. kitap hakkındaki naçizane görüş ve yorumlarım spoiler niteliğinde olmakla beraber şöyledir;
[[spoiler]]
tüm dünyanın oldukça yakinen bildiği bir trajik dönemin müsebbibi olan "veba salgını" üzerine inşa edilen bir roman olmadığının ipuçlarını daha ilk sayfalardan veriyor pamuk. albert camus 'un veba 'sı ile kıyaslama önyargısı ile kitaba başladığınızda, bambaşka bir kurgunun ve "mit" in için içerisinde buluyoruz kendimizi. camus'un esas zemin olarak bellediği "varoluşçuluk" gibi kaygılar üzerinden sosyolojik tespitler yapmak ve mesajlar vermek yerine, şahsi görüşüme göre ziyadesiyle başarıyla kurgulanmış kaotik bir dünyanın içerisinde ii. abdülhamit dönemindeki kimi magazinsel olaylara tanıklık ederek bir hikayenin içerisine dahil edildiğimizi anlıyoruz. romanda birçok karakter, başarıyla tasvir edilmiş birçok mekan var fakat okuma serüveni boyunca okuyucuya bir karakterle özdeşleşme imkanı vermediğini düşünüyorum yazarın. haliyle bir süre sonra hangi karakterin yerine düşünüp, hangi olay üzerine "neden/sonuç" ilişkisi üzerinden empati yapma kısmında zorlanıyor okuyucu. özetle; hikayeye dahil olamıyor bir türlü. en azından benim için böyle oldu. tanıtılan, anlatılan karakterler esasen tanıdık profiller. bu konuda yabancılık çekmiyorsunuz. "devlet içinde devlet" anlayışının, muktedir olanların "sorumluluğu devretmek, kendisine fatura kesilecek kararlar öncesinde gizlenmek" gibi "imparatorluk düzeni" nin kendi iç mekanikleri gereği getirdiği yapaylığı, kolaycılığı ve yan yollara saparak "hayati kararlardan" nasıl saklanma gayesi içinde olduklarını kurgusal yoldan da olsa gayet güzel anlatıyor yazar. açıkçası riskli bir roman olduğunu düşünüyorum. görece uzak tarih ve üstelik tarafsız köşede duran bir sandalye üzerinden kurgu yolu ile dönem eleştirisi / övgüsü yapabilmek her yazarın harcı değil. söz konusu yazar orhan pamuk olunca tabii ki bu doğrultuda beklenti içerisine girmekten çekinmiyor okuyucu. ama, ama işte. açıkçası bana göre orhan pamuk külliyatına göre "olmamış" bir kitap oldu veba geceleri. oldukça fazla ve bana göre gereksiz motifin eklenmesi, bir o kadar gereksiz detaylandırma ile okuyucuya düşünme / tahmin etme şansı bırakmaması adına kitabı hiçbir zemine oturtamadım. kurgu desen yarım olmuş, tarihi roman desen eh; ama dediğim gibi tüm bunların hepsi "bence" girizgahı ile yapabileceğim yorumlar. okuma esnasında hoşuma giderek aldığım notlardan birkaçı ise şöyle; "bir karantinacının işi yalnızca asker zoruyla yasakları dayatmak değil, halkı bu yasaklara kendi gönlüyle katılmaya da ikna etmektir." "bir umudun kalmadığı yere kaç tabur asker getirirseniz getirin , yasakları hem uygulayamazsınız hem de uygulamanın faydalı olacağını ahaliye inandıramadığınız için karantinayı sürdüremezsiniz. karantina, halka rağmen halkı eğitip, onlara kendi kendini koruma hünerini öğretme işidir." "tarihi hikayeler ne kadar "romantik" iseler, o kadar doğru değildirler ve ne kadar "doğruysalar" - ne yazık ki- o kadar da romantik değildirler." "iktidar sahibi dost torpili, ülkemde her zaman insan haklarından daha koruyucu bir kalkandır." [[/spoiler]]

devamını gör...
bugün başladığım ve henüz ilk 50 sayfasında bile insanı mest ederek içine çeken kitap. crime dizilerinin sonunu bile merak etmeyen ben, kitabın tüm cazibesine rağmen bitmesin diye kendime günlük limit koydum.

ve kim ne derse desin orhan pamuk her geçen gün daha güzel kitaplar yazan ülkemizin yaşayan en iyi yazarı.
devamını gör...
güya 2020 kasım'da beklenen ama çıkmayan 2021 mart'ta basılan orhan pamuk'un en son çalışması. ses getirdi mi bilmiyorum ama çıktığı aydan sonra ot gibi dergiler kapak yaptı, defterlerinden notlar paylaştı.
kitabın kapağını ve haritasını kendi çizmiştir yazar, bilen bilir, pamuk ilk olarak ressam olmak istiyormuş.
roman adı üstünde hayali bir ada olan minger adası'nda meydana gelen veba salgınıyla mücadeleyi anlatır. zeynep, kolağası kâmil, pakize sultan, doktor nuri gibi isimler bulunmakta. çok akıcı değildir, sabır ister ama fena da değildi. bana soracak olursanız en iyi kitabı kara kitap'tır. (bkz: kara kitap)
(spoiler alert)
kitapta monte cristo kontu'na gönderme de vardır, arsenikten anlaşılır. bu sayede şimdi o romana başladım, o da güzel gidiyor. (bkz: monte cristo kontu)
devamını gör...
(bkz: orhan pamuk) un son romanı. osmanlı imparatorluğu döneminde geçen, dünya üzerinde veba salgının olduğu bir dönemde, orhan pamuk'un kendi tasarladığı -aslında olmayan- osmanlı'nın 29. vilayeti diye bahsettiği minger ada'sında geçen bir roman. her zaman olduğu gibi masalsı bir anlatım, dilin mükemmel kullanışı, elinizden bırakamayacağınız, sanki bir dizi film izlermişçesine her sayfanın ve bölümün sonunda sizi merak içerisinde bırakan bir kitap. bir orhan pamuk klasiği. (ha bence diğer kitaplarının yanında en iyisi bu diyemem. )
kitabın yayınlandığı konjonktür tam da içinde bulunduğumuz pandemi dönemine geldiği için herkeste bir "acaba" dedirttiği oldu. ancak biliniyor ki pamuk bu romanı için 5 yıldır çalışmakta ve kitabı yazmaya başladığında tabi ki pandemi falan yoktu. tamamen tesadüf diyebiliriz yani.
kitaptan bahsedecek olursak minger adası, kozmopolit bir ada. yunanlar, hristiyanlar, müslümanların hep birlikte yaşadığı, zaman zaman sorunlar çıksa da birlikte yaşayabilen insanların olduğu kendine ait de bir kültürü hatta ve hatta kendi dili olan bir ada. veba salgını olduğunda sultan adaya en güvendiği hekimlerini, eczacılarını ve damadını gönderiyor. kitap boyunca tam da günümüzde olduğu gibi bir yandan veba ile mücadele, bir yandan cahil halk ile mücadele, bir yandan siyasi iktidarın otoritesini kaybetmemek için yaptığı mücadele anlatılırken; diğer yandan mükemmel aşk hikayeleri, milli mücadele ruhu pamuk'un o eşsiz anlatımı ile birleşiyor ve sizi adete o minger adasının bir yaşayanı haline getiriyor.
benim dikkatimi çeken önemli bir husus ise eczacılık üzerinde çok fazla durması. ve günün koşullarında eczacılık işinin nasıl idame ettirildiği ile ilgili mükemmel ayrıntılı bilgiler içeriyor olması. pamuk yine kitabı yazarken uzun uzun ve en ince ayrıntısına kadar araştırmalar yapmış. kitabın bir roman olması dışında bir tarih kitabı olma iddiası da var bence kesinlikle.
devamını gör...
beni çok ikileme düşüren, bir tarihçinin ağzıyla yazılan romandır. orhan pamuk'un tarihi kurgulamasını beğendim. bence bu işi çok iyi bir şekilde yapmış.

romanı tarih kitabı gibi yazıldığı için sevmedim. çünkü tarih kitabı okumak istersem, tarih kitabı okurum. bazı yerlerde romanın içindeki tarihi bilgilerin gerçekliğini sorgularken, hikayeden uzaklaştım.

son 30-40 sayfa benim için bitmek bilmedi. doyurucu bir final değildi. o sayfalar beni minger'den soğuttu.

iyi bir roman demek isterdim ama bence bu bir roman değil, kurgulanmış tarih kitabı.
devamını gör...
yarım bıraktığım birkaç kitaptan biri. ittire ittire okumaya çalıştım ama bir yerden sonra düştü kaldı. okuyamadım. tarih değildi , kurgu değildi. daldan dala atlanılmış , çoğu yerde konudan ve kurgudan çok kopulmuş. anlamadım ki ben ne okumaya çalıştım. yazarı da sevmem zaten ama yine de okuyayım dedim. kızıl veba'dan sonra içerisinde veba kelimesi geçen her şey fazlasıyla ilgimi çekmeye başlamıştı. bu durumda bu kitabı okumamak olmaz diye düşünerek almıştım. ama olurmuş. okumadım.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"veba geceleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim