hergün bunun üzerinden kavga etmeye hazırlıklı olun, o yazdıklarınızdan ne anlamlar çıkarırlar aklınız şaşar. *
devamını gör...

ilişki zaten oldukça ciddi bir müessesedir sevgili yazarlar, o kişinin ciddiyetsizliğidir.
devamını gör...

daha önce duymuş muydun? hayır, hiç karşılaşmadım. böyle başlıyordu ilk karşılaşma.

kokusuz ve kokuya duyarlı, müthiş tutkulu. süskind üslubundan memnun kalmasam da kurduğu evreni hayli beğenip özenini hissettiğim bir yazar. koku öyle özenli ki, bu özen zaman zaman uzaklaştırdı beni. karakterler yeterince iyi ama işleme yetersiz kalıyor. sanki yün bir kazak örüyor, ipi bir yerde bitince hemen elinin altındaki mevcut farklı bir renkle devam ediyor, elbette ilk ipin aynısını alıncaya kadar. ilk ipe yeniden başladığında benim aklım ikincide kalıyor.

ancak yergilerime rağmen gerek konusuyla gerekse kısa bir konuşmayla karşılaştığım için çok memnun olduğum bir kitap. zaman zaman tam tadında bir okültizm kokusu alınıyor ki, bu dağılıma hayran kaldım. kitap için bir koku hastasının, koku hastası bir katilin romanı denilebilir ancak benim nazarımda tutkunun romanı olarak kalacak. koku ve tutku daha iyi nasıl birbirinde yer bulurdu bilmiyorum.
devamını gör...

android telefonlarda reklamsız ve arka planda youtube kullanmaya yarayan harikulade program.
devamını gör...

bir yazarın başına gelmiş diye korkarak girdiğim ama altında olmak istediğini söyleyen akıl fukarası yazarlar gördüğüm başlık.

annemi akciğer kanserinden kaybettim. arkasından yengemi. ve şu an iki kuzenim kanser. biri üçüncü evre meme, biri dördüncü evre akciğer. kanserden ölen yengem, şu an dördüncü evre akciğer kanseri olan kuzenimin de annesiydi. ve öyle zor ki şu an onun için, bu hastalıkla mücadele etmek. yukarda ailesine istediklerini yaptırmak için kanser olmak isteyen yazarın yazdıkları benim bile canımı bu kadar yakmışken, şu an kanserle mücadele eden birinin bu şımarıklığı okuduğu zaman hissedeceklerini düşünemiyorum bile.

burada annemin dokuz ay süren hastalığı sürecinde neler yaşadığımı, gördüğümü kanser hastası veya yakını olanların okuma ihtimali olmasından dolayı yazamayacağım. her birine sonsuz sabır ve şifa diliyorum. çok zorlu bir mücadele çok.
kanser olmak isteyen zavallı meraklılara da biraz akıl, biraz empati, biraz da vicdan diliyorum.
devamını gör...

kontrollü pozitif dominasyon teorisi.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

sabah yataktan çıplak bir rakun gibi fırlayıp kant kant hegel dansı yaparak duşa girdim. çıktığımda haydergerin nasıl yazıldığını neden anımsayamadığım üzerine derin derin düşündüm ve hayzenberginde nasıl yazıldığını unuttuğumu farkettim. şiletosundan yeni çıkardığım tazelerden harman, meksika baharatını statik zıvanasıyla tertipleyip makinayı yağlaması için ateşe verdim. pufff...her şey silikon dudaklı bir matematik problemine dönüşmeye başlamadan önce, jimmy matrixten asitli bir gayrımeşrubat açıp, fantastik moda geçtim. j-lo bongosu şeklindeki ağır vasıta direksiyonunu karpuzdan anlayan bir kozmonot edasıyla güney transilvanyaya doğru kırdım. devlet kara yolları biçimli ellerimi, psuedosu avalon çeliğinden dövülmüş excaliburun kabzasına herkül gibi geçirdim. estetik dikişleme yöntemlerini tercih etmeyen biri olarak kendime yakışanı yapmak için 7 yıl sonrasında streçlediğim hislerimi deep freezeden çıkarıp 180 santifahrenayt derecede ısıtılmış krematoryumda reanimasyona hazır hale getirmenin sabırsızlığıyla, benim için çifte kutsal olan bu günü kendime armağan, paket, süpriz geçiriyorum. sınırları yeniden çizmenin verdiği ivedilikle.
devamını gör...

bundan yıllar yıllar öncesi. ortaokuldayız, yanlış hatırlamıyorsam beşinci sınıf olmalı. küçük sayılacak bir ilçedeyiz. o zamanlar bayramlarda böyle kim kimle şeker toplamak için gezecek muhabbetleri olurdu, belki halen vardır. biz de sınıftan bir arkadaşla sözleştik. ilçenin merkezinde büyük bir cami var, adı da merkez cami, orda buluşacağız. bayramlıklar alındı, gece uyunamadı derken bayram sabahı geldi çattı.
camiye vardım, bekliyorum bekliyorum arkadaş yok. ne saat ne telefon o zamanlar. o yaşa göre epeyce bekledim. beni sattı diye iyice triplendim. elemanla şeker gezmek* için millete sırt çevirmişiz piyasada yok. baktım geleceği yok dedim hemen birilerine yamanmak lazım yoksa tek gezilmez. neyse bulduk mahalleden bir ekip şekerimizi gezdik, bayramımızı yaptık, tatil bitti, okullar açıldı.
böyle uzun tatillerden sonra okul bahçesinde istiklal marşından önce toplanılırken tatlı bir telaş olur.* bende öfke var. sözleştiğimiz arkadaşı kolluyorum. malum beni satmış mevzu çıkaracağım. neyse sıraya girerken gördüm bunu, dik dik bakıyorum. o da dik dik bakıyor. ulan elemana bak diyorum hem suçlu hem güçlü, haklı çıkarmaya çalışacak kendini belli, sınıfa gidince dişini göstermen lazım. böyle böyle kinleniyorum iyice. neyse istiklal marşı andımız derken girdik sınıfa. daha ben davranmaya kalmadan bu demez mi “vaaay satışçılar burdaymış, ooo süper” ben bir afalladım tamam çirkefe yatacak diye düşünüyorum ama bu kadarı da fazla. dedim “ulan satışın kitabını sen yazdın, sen okudun”*
böyle biraz laf dalaşı, sen satışçısın yok sen kalleşsin sen çakalsın derken mevzu anlaşıldı. bu elemanın evi caminin aşağı tarafında. benimki yukarısında. ben yukardaki giriş kapısında beklemişim onu, o beni aşağıdaki kapıda beklemiş. ikimizin de aklına gelmemiş şöyle bir etrafı kolaçan etmek.* *
evet maalesef unutamadığım en önemli çocukluk anılarımdandır. o ilçede dört yıl kaldım bir daha beraber şeker toplayacak kadar samimi olamadık o arkadaşla.*
devamını gör...


sakin gökyüzünün altında, mezarların çevresinde dolandım. fundalar ve
çan çiçekleri arasında uçuşup duran pervaneleri izledim. otları hışırdatan
hafif rüzgârın fısıltısını dinledim. insan, nasıl olur da bu sakin toprağın
altında yatanların huzursuz bir uykuda olduklarına inanabilir, şaşırdım.

kitabın son paragrafı belki de en etkileyici kısmı.

kitapta, sevgi ve aşk duygusunun kötü ruhlar tarafından ele geçirildiğinde nasıl nefrete dönüştüğünü,ruhun intikam karanlığında kendisini yok edip,hırsla çevresindeki insanlarıda uçuruma sürüklediğini görüyoruz. çok çarpıcı bir kitap diyemem fakat insanoğlunun zalimlik ve acizlik duygusu iyi analiz edilip, yansıtılmış diyebilirim.
devamını gör...

chernobyl faciasını ve bu facianın arka yüzünü anlatan mini tarihi drama dizisidir. baştan sonra mükemmel olan bir başyapıttır. bölüm sonlarındaki eklemelerle bazı karakterlerin gerçekte olmayıp neden eklendiğini anlatmışlardır. bütün bu yaşananların gerçek olması izlerken birçok duyguya kapılmanıza sebep oluyor. her bakımdan başarılı bulduğum belgesel tadında bir diziydi. insanlık tarihi boyunca insan kaynaklı yaşanmış en kötü felaketlerden olan bu faciayı gerçekçi bir şekilde ele alması da çok güzel. bu işin gerçek yüzü, bunun saklanması, birçok insanın ölüme terk edilmesi, hiçbir şeyden haberi olmayan masum insanlar, bunu önlemek için fedakarlık yapan cesur insanlar... fazlasıyla tüyler ürperten gerçeklerle,görüntülerle dolu bir dizi. herkesin izlemesi gerektiğini düşünüyorum.
devamını gör...

sigaraya ve içkiye verdiği paralar yüzünden evde ekmek bulamadığında tüm ev eşrafından ellişer kuruş toplayıp 1 tam ekmek almak için yırtınan.

çaya olan aşkına hiçbir zaman ihanet etmeyen ve her kafe oturmasında kafedeki tiki kızların sıcak çikolata sevdasına karşı göğsünü gere gere hep 'çay'la direnen. devletin 'kredi' görünümlü borç batağını ziraat bankası bankamatiklerinde kuyruklar oluştururak bekleyen ve parayı alınca 'devlet baba sağolsun' diye sevinerek mutlu olan.

final zamanında beynine dolduramadığı bilgileri, ciğerine doldurduğu nikotin ve zehirle tamamlayan. tüm bu sıkıntıları kafasına takmayıp sevgilisinin sesini duymak için bahtsız bedevi gibi hattına tl yükleme peşinde koşan.

memleket meselelerini sadece eş dost muhabbetlerinde duyuran ve hiç kimse tarafından takılmayan hayata ve getirilerine rock müziğin gırtlak tınısıyla karşı duran.
kimi zaman romantik, kimi zaman agresif ama çok zaman sadece bir 'öğrenci daha o' yakıştırmasıyla kendi yağında kavrulan.

'öğrenci' kelimesini hep 'dünyanın en zavallı işi'ymiş gibi duyan ama mezun olduğunda o zavallılık için her şeyini vereceğini bilen 'garip ülke' nin garip insanları.
devamını gör...

fıstık ezmesinin damağına yapışması ve boğularak ölme fobisi ( adı çok garipti bunu unuttum )
ördek tarafından izleniyor olduğu fobisi (anatidaefobi )
şişmanlardan korkmak ( obesofobi)
telefonsuz kalmaktan korkmak ( nomofobi )
ter kokusunun başkası tarafından alınması fobisi ( adını unuttum ama japonlarda çok rastlanıyormuş )
aklıma gelenler bunlar .
devamını gör...

irkilmiyor değilim, acaba yanlış bir şey mi yaptım diye düşünüyorum.
devamını gör...

yoldaş'ın karşısında iskemlede oturan siyah tişörtlü eleman kim?
devamını gör...

erkeklerin egolarini tatmin etmek, acizligini ortmek icin bu sistemden memnun olmasi, kadinlarin ise korkak, tembel ve sorumluluk almak istememesinden olabilir, cehalet de tuzu biberi. bu usttekilerin sayisi azalmasi ve insanlarin komplekslerinden kurtulup bir birey olduklarini anladiklarinda veya bunun icin cabaladiklarinda belki duzgun bir toplum oluruz.
devamını gör...

az önce havaya silah sıkıldı. ne yaşadı bunu yapacak kadar. sevin yine sevin ama düzgün sevin.
devamını gör...

grup halindeyken bakılan ponpon kızların, tek tek bakılmasına oranla daha çekici gelmesinden hareketle, insanların grup içinde yanlız olduklarından daha çekici göründüğünü açıklayan duruma "cheerleader effect / amigo etkisi /ponpon kız etkisi" denmiştir.

130 katılımcılı iki ayrı grup ile yapılan araştırmada grup halinde gösterilen erkek ve kadın resimlerinin, teker teker gösterildiğinden daha çok beğenildiği görülmüştür.

bir algı yanılsaması olarak açıklanmaktadır.
kaynak

ponpon kız etkisi pazarlamada da sıkı sık kullanılmaktadır. ayrı ayrı incelediğiniz ürünleri bir arada ya da kombin halinde görünce daha çok beğeneceğiniz varsayılarak ürünler kataloglarda gruplanmış olarak size sunulmaktadır.

aynı nesneleri grup içinde farklı görme yanılsaması ile ilgili örneği aşağıdaki şekilde görebilirsiniz. solda bulunan mavi daire aynı ölçüde olmasına rağmen sağdakinden daha küçük gözükmektedir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

muhteşem ispanyol lezzeti, şımarık kahvaltılarımın gizli tarifi ispanyol patatesli omleti.

efendim öncelikle şu tarifi uyguluyorum. beni okumak istemezseniz videolu anlatım burada. okumak isterseniz hazırsanız başlıyoruz.

malzemeler (2 kişilik)
2 orta boy patates
4 yumurta
1 orta boy soğan
sıvı yağ

yapılışı
1. patatesleri yıkayın, soyun, sonra tekrar yıkayın. ortadan ikiye bölün (limon sıkacakmış gibi enine bölün boyuna değil). mümkün olan en ince şekilde yuvarlak yuvarlak doğrayın. 2-3 milimetre denir ideal ölçü için fakat elde cetvelle bunu ölçemeyeceğimize göre bir türk ölçü birimi veriyorum: "bıçağın sırtının kalınlığı kadar". yaptıkça alışacaksınız zaten. ruffles yapıyorsunuz gibi düşünün ama biraz daha kalın olsun.
2. soğanı küp küp veya halka halka doğrayıp kızgın yağda soteliyoruz. karamelize olana kadar soteleyin.
3. üzerine patatesleri atın. hepsini yağa gömmenize gerek yok, zaten ara sıra karıştıracaksınız. soğanlar patateslere yapışacaktır, bırakınız yapışsınlar. o soğanlar öyle bir lezzet verecek ki, of of of.
//videoyla benim aramdaki minik fark: ben soğanları öldürene kadar kavuruyorum, videoda hemen üzerine patates ekleyip kızartıyor. hangisini isterseniz o şekilde yapın.
4. patatesler kızarınca (tahta kaşıkla bölmeye çalışınca bölünecektir pişince) süzdürün, kağıt havlu üzerine alıp fazla yağını emdirin, oda sıcaklığına gelmesini bekleyin. asla videodaki gibi doğrudan yumurtanın üzerine kızgın patatesleri atmayın, yumurta pişer. pişireceğiz ama şu an değil.
5. patates soğuyunca üzerine 1 patates başına 2 yumurta kırın. yumurtayı çırpmayın, yumurtayı köpürtmeyin, sarısını patlatıp iyice patatesle karıştırın yeter. kabın ağzını alumüniyum folyo ile kapatıp buzdolabında 15-20 dk dinlendirin.
// dinlendirmeseniz de olur, ama buzdolabında dinlendirdikten sonra daha yoğun, daha viskoz bir kıvam alacak. o da pişirirken daha güzel sonuç veriyor.
6. kızgın bir tavaya çok az yağ döküp peçeteyle bulaştırın, yumurtalı patates karışımını tavaya boşaltın. iyice tavaya yayın, 1 dakika yüksek ateşte pişirip altını kısın 2 dakika daha pişirin. tavanın ağzına geniş düz bir tabak kapatıp ters çevirin, patatesin altını tavaya verin. aynı şekilde 1 dakika yüksek 2 dakika düşük ateşte pişirip altını kapatın.

şöyle görünmeli (sağdaki büyük yuvarlak şey) (alttakiler brokoli köftesi. salamlar da kedinin yemeği)
devamını gör...

mutlu oldurtmuyorlardır. aslında içten içe çok istiyordur olmak. ama engelleyen oluyordur , ya da saçma sapan bir şekilde önüne engeller çıkıyordur. dışardan bakınca da bu zaten her b.ktan nem kapıyor , tatminsiz diye gözükür. öyle değil işte öyle değil...
devamını gör...

bir gece,
gecede bir uyku,
uykunun içinde ben.
uyuyorum,
uykudayım,
yanımda sen..
uykunun içinde bir rüya,
rüyamda bir gece,
gecede ben.
bir yere gidiyorum,
delice.
aklımda sen..
ben seni seviyorum,
gizlice.
el-pençe duruyorum,
yüzüne bakıyorum,
söylemeden,
tek hece..
seni yitiriyorum
çok karanlık bir anda.
birden uyanıyorum,
bakıyorum aydınlık;
uyuyorsun yanımda..
güzelce.
devamını gör...

istemiyorum diyen kadına baskı yapıp şiddet uygulamak.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim