yeni dönemin ilk yayını, bekliyoruz, iştirak edeceğiz, dinliyeceğiz, sorgulayacağız, güzel vakit geçirip güzel şarkılara kulak kabartacağız.

(bkz: ne mutlu bize)

ve şimdiden iyi yayınlar, başarılar.
devamını gör...

''kimlik bunalımı'' kavramını ilk kullanan psikologtur. erikson'ın psiko-sosyal gelişim kuramına göre, gelişim için 8 aşamadan geçeriz ve her aşamada çözülmesi gereken bir kriz vardır. bunu çözenler daha başarılı gelişir.

1- trust versus mistrus / güven karşısında güvensizlik: doğum ile ilk 1-2 yılı kapsar. bebeğin ihtiyacı besin ve ilgidir. besini ağız yoluyla, anne memesini emerek gerçekleştirir. bu dönemde çocuğa besin sağlamak ve güven oluşturmak çok önemlidir. eğer güvenilir bir bakıcı (caregiver) bulamazsa mistrust development (güvensiz gelişme) gerçekleşir.

2- autonomy versus shame and doubt / bağımsızlık karşısında utanç ve şüphe: yürümeye başlayan çocuk (1)-3 yaşlarını kapsar. yetişkinlikte insanlara şüphe ile bakan kişilerin bu dönemdeki gelişimiyle ilgili bir sorun oluşmuştur.
güven karşısında güvensizlik aşamasında eğer çocuk ailesine güvenli bağlandıysa, autonomy (bağımsızlık) aşamasına geçer. bu yaştaki çocuklar çevreyi keşfetmeye çalışır ama bir gözleri de muhakkak ailesinde olur. küçük çocukların hızlı hızlı adım atarak bir yerlere gitmeye çalışırken muhakkak arkasına, aileden bir üyeye baktığını görmüşsünüzdür. fakat ilk aşamada mistrust (güvensiz) olarak gelişen çocuklar daha şüpheci davranırlar. eğer biri onları cezalandırırsa veya bağırırsa bu shame and doubt (utanç ve şüphe) hissetmelerine yol açacaktır.

3- initative versus guilt / girişkenlik karşısında suçluluk: 3-5 yaşı kapsar. bu yaştaki çocuklar daha sosyal olmaya ve sorumluluk almaya çalışır fakat eğer meraklarından dolayı azarlanır veya cezalandırılırsa bu ileride büyük sorunlara (baskılanmışlık, cinsel problemler) yol açar. endişeli ve suçlu hissedebilirler.

4- industry versus inferiority / üretkenlik karşısında aşağılık duygusu: 6 yaş ile ergenliği kapsar. bu yaş aralığındaki çocuklar okulda başarılı olmaya çalışıp öğrenme süreçlerine üretme süreçlerini de ekler. eğer yetersiz veya verimsiz hissederlerse aşağılık/yetersiz aşamadan geçerler.

5- identity versus identity confusion / kimlik kazanımı karşısında kimlik karmaşası: gençlik yıllarını kapsar (12-20). ''ben kimim?'' sorusunu kendilerine sorarak bir kimlik edinmeye çalışırlar. bu döneme kadar edinilen alışkanlıklar, fikirler ve bakış açıları sorgulanmaya fazlasıyla müsaittir. bireyin kendisini tanıması gelecekteki yaşamını şekillendireceği için önemli bir evredir. bu evrenin sağlıklı tamamlanması için önceki evrelerin de sağlıklı tamamlanmış olması gerekir. aksi taktirde kötü alışkanlıklar (alkol, sigara) ve suç işleme eğilimleri görülebilir.

6- intimacy versus isolation / samimiyet karşısında yalnızlık: 20-30 yaşları kapsar. bu yaştaki kişiler samimi ilişkiler bulmaya çalışır. eğer bulurlarsa intimacy yani samimiyet, yakınlık evresinden geçerler. samimi ilişkilerin dışında, farklı görüşteki ve karakterdeki kişilerle ilişki kurmayı öğrenirler.
samimi ilişki bulamazlarsa veya tehlikeli gördükleri çevreden uzaklaşmak isterlerse isolation yani yalnızlığı seçerler.

7- generativity versus stagnation / üretkenlik karşısında durgunluk: 40-50 yaşları kapsar. bu yaştaki insanlar, genç jenerasyona yardım etmeye, verimliliklerini artırmaya çalışır. aile ilişkileri ve faaliyetleri bu dönemdeki insanların üretken hissetmesi için önemlidir. eğer aileye veya başarılı bir kariyere sahip değillerse durgun hissederler.

8- integrity versus despair / benlik bütünlüğü karşısında umutsuzluk: 60 +yaş. bu evrede insanlar geçmişe bakmaya eğilimlidir. kendini tamamladığını düşünen kişiler pek pişmanlık da duymazlar, bundan önceki evreleri sağlıklı tamamlamışlardır. hayatlarını daha pozitif olarak hatırlayanlar 'bütün' hissederken pişmanlıklarla dolu bir hayat yani negatif olarak hatırlayanlar ise 'umutsuzluk' içinde olurlar.
devamını gör...

bir internet cafeye gitmek zorunda kalmıştım.
sınav vs bilirsiniz. fotoğraf güncelleme durumları.

bilgisayarın ekranında bir fotoğraf var.
yan bilgisyara da baktım, orada da aynısı var.

cafeye girerken ana masada oturan tipin aynısı.
herif tüm bilgisayarlara kendini koymuş yahu dostlar. bir de nasıl sert bakıyor, nasıl.

bundan yüce bir narsistlik olabilir mi?
bu zirvesi.
devamını gör...

gel şunu bir yapalım (yalnızca ben yaparım) veyahut çay demle.
devamını gör...

ilişki direkt böyle başlarsa biter. önce o yakınlık sağlanmalı. birbirini tanımalı kişiler. sonra bazı sebeplerle bir uzaklık olabilir. geçici olmak kaydıyla. bu ilişkinizi sonlandırmaz aksine bir araya gelinen vakitlerde alevlendirir. uzak mesafe insanı değilim dokunmadan yapamam. yapabilene helal olsun.
devamını gör...

dünya doyumluk değil tadımlıktır. doyamıyorum dese anlarım, illaki tadı kalmıştır damağında bir şeylerin.
devamını gör...

değer ve değersizlik hissi bizimle alakalıdır aslında. annenizin karnında büyümeye başladığınız andan itibaren yaşanan her şey değersizlik inancımızı besler. ve bunlar bize istemediğimiz kadar done sunar kendimizi değersiz görmemiz için. en nihayetinde çözüm yine bizde saklı.

1) bunu çözmeyi gerçekten istemek.(çünkü bazen bu his insanı farklı bir mazoşizme sürüklüyor ve bundan bahsetmek bu şekilde dramatik davranışlara girmek bir döngüye dönüşüyor.)

2) ihtiyacımız olan tek ama gerçekten tek değerin kendimize verdiğimiz değer olduğunu farketmek. ve tabii ki kendimize değer vermek. (farketmek yetmez çünkü.)

biz yaptığı fedakarlıklarla varolan bir toplumuz. bu düsturla yetişiyoruz. halbuki sağa sola yapılan bu gereksiz fedakarlıklar sadece bizi değersizleştiriyor ve bizi kendimizden uzaklaştırıyor. bir bakıyoruz bizden geriye ne kalmış ki. sonra dönüp fedakarlıklarımızın hesabını sorduğumuzda şöyle bir cevap almak işten bile değil: “iyi de ben senden bunu yapmanı istemedim ki.” ya da “ben senin de istediğinin bu olduğunu zannediyordum.”

garip bir toplumuz. komün yaşamı damarlarımızda. avrupa bu yüzden bu kadar ilginç bizim için. bireysellik karşısında şaşıp kalıyoruz.

kitap tavsiye etmeyeceğim. okudum ve bir işe yaramadı. sen farketmeden “ben artık böyle biri olmak istemiyorum.” demeden hiçbir şey değişmeyecek.

söyleyeceğim şu: insanların sana verdiği değer de senin kendine verdiğin değerle şekillenecek.

birkaç gün önce karşıma çıkan şu cümleyi de paylaşmak isterim. mutluluğun değerle bir alakası var çünkü.

bir sabah uyanacaksın ve sana lazım olan mutluluğun şehirlerle, hayalini kurduğun işle, okulla, rüyalarına giren o aşkla ilgili değil, içinin iklimiyle ilgili olduğunu farkedeceksin.
devamını gör...

bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.
devamını gör...

canımız ciğerimiz cumhurbaşkanımızın kibariye’nin annesi gibi konuştuğu açıklama.

o muhteşem anın minik görseli:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

herkesi ve her şeyi fazla umursamayı bırakmalısın.
devamını gör...

özleme dair güzel tespitleri olan oruç aruoba şiiridir.

özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin

özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen

özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin

özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen
devamını gör...

internet aleminin en pislik, en iğrenç kullanıcıları. bir yeri istila edip sabah akşam chp'ye sallarlar. 19 yıldır ak partilerinin yediği nanelerin yarısını dahi yapmayan, yapsa da, ki var baya, parti olarak tavrını ortaya koyan chp'yi, sanki ülkeyi idare ediyormuş gibi konuşup hedef saptırarak gündemden uzaklaştırırlar. bunu en çok terör saldırılarında yapıyorlar. kadın cinayetlerinde, taciz tecavüz vb. infial uyandıran olaylarda da. bir anda ortaya fırlayıp işi siyasete döküyorlar.

2 yıldır da imamoğlu nu hedef tahtasına oturtmuşlar. belediyelerin yetkilerinin tıraşlanmasını hiç umursamazlar. mesela chp'li meclis çoğunluksa kaymakam atanır, akp'li belediye çoğunluksa seçime gidilir aktif başkan görevden alındıysa. böyle tonlarca rezalet. velhasılı bu otoban çocuklarını umuyorum ki buraya doldurmazsınız. az önce gördüm zira bir karakter sıkıntısı yaşayanını.
devamını gör...

doların eski rekoru 8,57 idi ama bu bizi tabii ki üzmesin. kırılacak çok rekorlar var daha önümüzde. dolar 9 olacak, 10 olacak... bu gurur hepimizin.
devamını gör...

kelt soyundan gelen çoğu iskoç'un yaptığının tersine, büyük güce teslim olmamış, direnmiş, ölmüş, öldürmüş yiğit kelt ülkesidir. üzücü olan bütün direnişlere rağmen kuzey irlanda'yı ana vatana katamadılar.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
d- vitamini.
devamını gör...

istanbul'da atlı tramvayların kullanıldığı yıllar... normalde iki at ile çekilen tramvaylara, oldukça dik olan şişhane yokuşunu çıkabilmesi için bir at daha koşulurmuş.

takviye atlar azapkapı'da tramvaya eklenir, taksim'de dingo isimli bir rum vatandaşın işlettiği ahırda dinlendirilir daha sonra tekrar azapkapı'ya götürülürmüş.

gün içinde sürekli atların girip çıktığı bu ahırın durumundan dolayı; her önüne gelenin girip çıkabildiği yerler için "dingo'nun ahırı" deyimi kullanılmaya başlanmıştır.
devamını gör...

şükrü erbaş’a ait harika eser.

“kimseler görmedi ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim.
içimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş
ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim
olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına,
ben geçtim...yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir
saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde,
ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. beni cam kı-
rıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü
ve dağınıklığı ile... yükümü yanlış bedestanlara çözdüm.


ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. saatlerce dayak
yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. ürperiyorum. bir
at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın so-
kaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. içimde bir çocuk,
yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş
umut ölülerini çiğneyerek.
sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş,
yanılmış bir çocukluk olmasın ömür hanım?”
devamını gör...

elimle ceviz kırabiliyorum. kendimde en çok gurur duyduğum şey bu. veriyorum mehteri sonra, dosta güven, düşmana korku salıyorum.
devamını gör...

hani hepimiz eşittik, kardeştik...

hatun kişilik gitmiş dünyayı iyilik kurtaracak yazmış, beğeni butonunu çökertmişler; havada şpagat atarak basmışlar beğene, 90'lardaki atari salonlarında mustapha'ya yumruk attıran tuş gibi debelenmişler üstünde, ansızın fırlayan böceğe terlik yapıştırır gibi yapıştırmışlar diyorum.

ama bu nedir arkadaş bir izahını, bir muhasebesini yapın; mağara adamı gibi ne bu; gerçi onlar da işin cılkını çıkarmışlar saçlardan tutup sürümek falan ama o da yorulmasın diyeysi heralde bilemiyorum; ama bu "gadın gadın gadın" zombileşmesini de bilmiyorum.

sözlüklere bakarak anlaşılıyor ki salla gitsin hukuku, adaleti, eğitimi; cinsel devrim şart. onu da raelyen tarikatından temin ediyoruz sanırım.

konuyu dağıtmadan, en azından; lütfen takla atarak basmayalım butonlara, ameliyatlı yerlerine geliyor, uğraşıyoruz sonra.
devamını gör...

#332556 salakça bir merakla tamamını okudum.
yazar(!) hislerini tercüme eyleyip, duygu orgazmı yaşamış.
islamın red ettiği bidatleri din zanneden birinin hezeyanları.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim