481.
"çokluk pek mutsuzdu bozkırkurdu, bu yadsınamaz; öte yandan başkalarını da mutsuzluğa sürükleyebiliyordu ve bunlar onun sevdiği ve onu seven kişiler oluyordu, çünkü bozkırkurdu'nu sevenler onun yalnızca bir yönünü görüyordu. bazıları kendisine başkalarına benzemeyen, kibar, zeki bir insan gözüyle bakıp seviyorsa da, sonradan dehşete kapılıp düş kırıklığına uğruyorlardı, çünkü ansızın onun içinde bir kurdun yaşadığını anlıyorlardı. bunu da anlamaları gerekiyordu; çünkü harry herkes gibi bir bütün olarak sevilmek istiyor, dolayısıyla içindeki kurdu başkalarının gözlerinden kaçırmak elinden gelmiyor ya da içinde böyle bir kurdu barındırdığını yalanlayamıyordu. ama öyle kimseler de vardı ki, özellikle ondaki kurda, ondaki özgürlüğe, vahşiliğe, ele avuca sığmazlığa, tehlikeliliğe ve güçlülüğe gönül veriyor, ne var ki vahşi, azılı kurdun aynı zamanda bir insan olduğunu, içinin iyilik ve sevecenlik özlemiyle dolup taştığını, üstelik mozart’ı dinleyip şiirler okuduğunu ve ruhunda insan idealleri yaşattığını öğrenir öğrenmez, alabildiğine düş kırıklığına uğrayıp kendilerini yürekler acısı bir durumda hissediyorlardı."
hermann hesse, der steppenwolf
çeviren: kamuran şipal
hermann hesse, der steppenwolf
çeviren: kamuran şipal
devamını gör...
482.
"böylelikle çok acayip ve karmaşık bir varlık çıkıyor ortaya. hayal edildiğinde son derece önemli; gerçekteyse büsbütün önemsiz. şiir kitaplarında baştan sona yer alır. tarih kitaplarındaysa neredeyse hiç bulunmaz. kurguda kralların ve fatihlerin hayatlarına hükmederken gerçekte ailesinin parmağına zorla bir yüzük geçirdiği herhangi bir delikanlının kölesidir. edebiyattaki en yaratıcı sözler, en derin fikirler kadınların dudaklarından dökülürken gerçek hayatta güçlükle okur, zar zor heceler ve kocasının malı durumundadır."
virginia woolf, kendine ait bir oda
virginia woolf, kendine ait bir oda
devamını gör...
483.
"pazar günleri... şimdilerde... sokak aralarından geçerken... gözüme pijamalı aile babaları ilişirse, kışın, yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim... evlerin pencere camları buharlaşmışsa... odaların içine asılmış çamaşır görürsem... bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayımlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek......... isterim hep."
çocukluğun soğuk geceleri//tezer özlü
çocukluğun soğuk geceleri//tezer özlü
devamını gör...
484.
'bazı cinayetlerin kanıtları bulunmaz, çünkü ölen ruhlar bedenden yukarıya yükselmez.'
devamını gör...
485.
kurtulmaya gelmiyoruz dünyaya. daha da saplanmak için buradayız. dibine kadar. onun için çürüyor bedenlerimiz ölünce.
devamını gör...
486.
iletişimin bunca ilerlediği bir dönemde hâlâ 'cahiliye' dönemini yaşıyoruz.
(bkz: serenad - zülfü livaneli)
(bkz: serenad - zülfü livaneli)
devamını gör...
487.
'müthiş bir devrimdir gitmek, ataleti kabul etmemek, söküp kurtulmaktır.'
hikmet anıl öztekin - ne için varsan onun için yaşa
hikmet anıl öztekin - ne için varsan onun için yaşa
devamını gör...
488.
hayat ne haindir.
melisa kesmez/ atları bağlayın geceyi burada geçireceğiz./ sayfa 133
melisa kesmez/ atları bağlayın geceyi burada geçireceğiz./ sayfa 133
devamını gör...
489.
bir mum yakan, bir gölge yaratır.
“yerdeniz büyücüsü”
“yerdeniz büyücüsü”
devamını gör...
490.
"bir yuva beni terk etti, ben değil evsiz, kimsesiz kaldım.."
devamını gör...
491.
sen inanmayı bıraktın diye insanlar yalan söylemekten vazgeçmez...
devamını gör...
492.
"gerçekçi ol, imkansızı iste."
che guevara
che guevara
devamını gör...
493.
zeze'nin kurduğu her cümle öyle zaten...
devamını gör...
494.
bir insanın yaşayabileceği en korkunç aydınlanma anı, babasının da insan olduğunu, etiyle kemiğiyle insan olduğunu keşfettiği andır.
dune - frank herbert
dune - frank herbert
devamını gör...
495.
yapamayacakları tek şey bu. neyi isterlerse söyletebilirler insana, ama buna inandıramazlar insanı. içine hükmedemezler insanın.
-1984
devamını gör...
496.
"günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyorlar da hiçbir şeyin kıymetini bilmiyorlar."
dorian gray'in portresi
dorian gray'in portresi
devamını gör...
497.
ne türden izler bıraktı acaba?
bu aydınlanmayı gündelik hayatta pratiğe veyahut paraya çevirebildiler mi?
anlatın...
bu aydınlanmayı gündelik hayatta pratiğe veyahut paraya çevirebildiler mi?
anlatın...
devamını gör...
498.
buraya daha önce bir entry girmiştim sanırım ama beni asıl etkileyen alıntılardan birini gördüm alıntı defterimi karıştırırken, buraya da yazmak istedim:
"onun o gencecik halini ötekiler bilmiyordu ama, ben biliyorum." mina urgan, bir dinozorun anıları.
kitabı okuyanlar bilir, mina urgan için çok büyük bir anlam taşıyor bu cümleler. sadece onun için değil, benim için de büyük anlamlar taşıyor aslında. ne zaman okusam, içinde barındırdığı yaşanmışlıklar bir tokat gibi çarpıyor sanki suratıma, kendi eski anılarıma da bir yolculuk yapıyorum o sırada. bu yüzden bu cümlenin de bende iz bırakan cümlelerden biri olduğunu söyleyebilirim
"onun o gencecik halini ötekiler bilmiyordu ama, ben biliyorum." mina urgan, bir dinozorun anıları.
kitabı okuyanlar bilir, mina urgan için çok büyük bir anlam taşıyor bu cümleler. sadece onun için değil, benim için de büyük anlamlar taşıyor aslında. ne zaman okusam, içinde barındırdığı yaşanmışlıklar bir tokat gibi çarpıyor sanki suratıma, kendi eski anılarıma da bir yolculuk yapıyorum o sırada. bu yüzden bu cümlenin de bende iz bırakan cümlelerden biri olduğunu söyleyebilirim
devamını gör...
499.
kimse bilinmezden korkmamalı çünkü herkes istediği ve ihtiyaç duyduğu şeyi ele geçirebilir.
ister hayatımız ister ekin tarlalarımız olsun sahip olduğumuz şeyleri yitirmekten korkarız. ama hayat hikayemiz ile dünya tarihinin aynı el tarafından yazılmış olduğunu anladığımız zaman bunu anlar anlamaz bu korku uçup gider.
simyacı
ister hayatımız ister ekin tarlalarımız olsun sahip olduğumuz şeyleri yitirmekten korkarız. ama hayat hikayemiz ile dünya tarihinin aynı el tarafından yazılmış olduğunu anladığımız zaman bunu anlar anlamaz bu korku uçup gider.
simyacı
devamını gör...
500.
"the nature and timing of our developmental experiences shape us. like people who learn a foreign language later in life, virginia and laura will never speak the language of love without an accent."
-the boy who was raised as a dog
-the boy who was raised as a dog
devamını gör...