401.
onlar bizde iz bırakıyorsa biz de onlarda iz bırakıyoruz üstünü fosforlu kalemle çizerek.

altını tükenmez kalemle çizerek de olur.
devamını gör...
402.
"galiba hepimizin hikayesi aynı başlıyor. boş bir hafıza yani boş bir sayfayla. sonrada sayfaya yazdıkların sadece sana ait bir yol oluyor ve üstünde yürüyorsun. hatta soluksuz kalana kadar koşuyorsun. belki bu arada tökezleyip düşüyorsun. belki dizin kanıyor ama aldırmıyorsun. cünkü biliyorsun. ya dizin kanayacak ya da sayfan boş kalacak."

kana diz kana-hakan günday.
devamını gör...
403.
"...derdimiz gönül eğlendirmekse, hata etmiş olacağız. tek yaptığımız sevmekse, ölebiliriz."
huzursuzluğun kitabı.
devamını gör...
404.
aslında annem seni anlatır dururmuş çocukluğumda, meğer her masala seni anlatarak başlarmış. 'bir varmış, bir yokmuş'...
(bkz: cemal süreya)
devamını gör...
405.
kaçma. kendine bakma yürekliliğini göster!
"bana bunları söylemeye ne hakkın var?" kuşkulu ve kavrayışlı bakışlarında bu soruyu okuyorum. saygısız ağzından bu sözcüklerin döküldüğünü duyuyorum, küçük adam. kendine bakmaktan korkuyorsun, eleştiriden korkuyorsun küçük adam; sana vereceklerini vaat ettikleri yetkiden korktuğun gibi korkuyorsun. bu yetkiyi nasıl kullanacağını bilemezsin. başka bir biçimde yaşayabileceğini düşünmeye cesaret edemiyorsun: koyun gibi güdülmek yerine özgür yaşamak, taktikler uygulamak yerine açık davranmak, bir hırsız gibi gecenin karanlığında sevmek yerine açık açık sevebilmek düşüncelerine yer vermiyorsun kafanda. kendini küçümsüyorsun, küçük adam. "ben kim oluyorum da kendi görüşüm olacakmış, kendi yaşamımı kendim saptayacak ve dünyanın benim olduğunu açıklayacakmışım" diyorsun. haklısın; sen kim oluyorsun da kendi yaşamın üzerinde hak sahibi olmak isteyeceksin? sana kim olduğunu söyleyeceğim.

gerçekten büyük olan insandan seni ayıran tek bir nokta var: büyük adam da bir zamanlar çok küçük bir adamdı; ama bir tek önemli yetenek geliştirdi: düşünce ve davranışlarında küçük olduğu noktaları görmeyi öğrendi. kendisi için çok değerli olan bazı şeyleri yitirmeyi göze alarak kendi küçüklüğünün ve önemsizliğinin taşıdığı tehlikeyi giderek daha iyi sezmeyi öğrendi. demek ki, büyük adam, ne zaman ve hangi alanda küçük adam olduğunu bilir. küçük adam, küçük olduğunu bilmez ve bunu bilmekten korkar.

* *

ilk yayınlanma tarihi 1948 olan bir kitabın günümüz insanı için hala geçerliliğini koruması...
devamını gör...
406.
“bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. kendisine bir ülkü edinen çok az. umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: "yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?" öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar. insanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. herkes kendini düşünüyor. kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor...”

dostoyevski-budala
devamını gör...
407.
ölüm şiirleri gençken yazılır- çünkü gerçekliği imge boyutundadır. yaşlılar ölüm şiiri yazmaya pek yanaşmazlar- çünkü ölüm artık bir hakikattir/ şiirsel yanı kalmamıştır. her şey ayrı yazılır- küçük iskender- sf-215
devamını gör...
408.
delilik mutluluk demektir. deliliğe ne kadar yaklaşırsak o kadar mutlu oluruz.

(bkz: desiderius erasmus) (bkz: deliliğe övgü)
devamını gör...
409.
yollar ikiye ayrıldı, bense en az kullanılmış olanı seçtim tüm farkı bu yarattı.
devamını gör...
410.
hepimiz yalnız tanıdıklarımızın ölümüne gerçekten üzülürüz. bu sayede hayatımızı çıldırmadan sürdürebiliriz.

-conan the barbarian / 197-
devamını gör...
411.
"boşuna heveslenmemekte yarar var insanların aslında birbirlerine söyleyecekleri hiçbir şey yoktur, karşılıklı olarak yalnızca kendi acılarını anlatırlar, bu böyledir. herkesin derdi kendine, dünyanınki de hepimize. insanlar o acılarından kurtulmaya çalışırlar çalışmasına, sevişme sırasında, onu ötekinin sırtına yıkarak, ama beceremezler tabii ve ne yaparlarsa yapsınlar, sonunda tüm acılarıyla baş başa kalırlar ve bir daha denerler, bir kez daha acılarını kakalamaya çalışırlar. çok güzelsiniz, küçükhanım derler.ne ki yaşam onları yeniden yakalayıverir, aynı küçük numarayı bir kez daha deneyinceye kadar. ne de güzelsiniz, küçükhanım!... bu arada acılarından kurtulmayı başardıklarını söyleyip böbürlenirler de , gelgelelim herkes gayet iyi bilir, değil mi, bunun hiç de doğru olmadığını, o acıyı bal gibi bütünüyle kendi içimizde sakladığımızı. bu numaraları yapa yapa yaşlandıkça giderek daha da çirkin, itici bir hal aldığımız için artık acımızı, iflas ettiğimizi gizlemekten bile âciz kalırız, en sonunda insanın ta derinlerinden suratına kadar ulaşmayı başarabilmesi şöyle bir yirmi, otuz yıl, hatta daha fazla zaman olan o sevimsiz ve çirkin ifade, gitgide yüzümüzde sıvışmadık yer bırakmaz. insan dediğin, işte bu işe yarar, sadece bu işe, ekşi bir surat ifadesini üretmek, biçimlendirmesi tüm ömrünü alan, hatta gerçek ruhunun bütününü eksiksiz yansıtabilmek için oluşturması gereken asıl surat ifadesi o kadar ağır ve karmaşıktır ki, bu tamamlamaya insanın ömrü bile her zaman yetmeyebilir. "

daima celine, gecenin sonuna yolculuk.
devamını gör...
412.
''iyilikler isteyen bir insanın önce kendisi iyi olmalıdır. sevinç isteyen, kendisini sâkinleştirmelidir. şarap isteyen, olgun üzümleri sıkmalıdır, mucize bekleyen imânını kuvvetlendirmelidir.'' faust - goethe
devamını gör...
413.
hiçbir gerçeği sorguya çekmeden, gerçek olamayacaklarla oyalanarak geçirdiğim bunca yılın yaşamak olup olmadığını sormak ilk kez aklıma geliyor. herkes böyle midir? herkes ölüme adım attığında mı merak eder yaşayıp yaşamadığını?

akışı olmayan sular / pınar kür
devamını gör...
414.
yaşam, küfemde taşıyamayacağım kadar ağır bir yük oldu.
devamını gör...
415.
"içine duygu katılmış her portre sanatçının portresidir aslında ; modelin değil. model yalnızca bir vesile, bir rastlantıdır. ressamın açığa çıkardığı şey model değildir; boyalı tuvalin üzerinde asıl ifşa edilen ressamın kendisidir."

(sayfa 8)
iş bankası kültür yayınları
hasan ali yücel klasikler dizisi

dorian gray'in portresi
oscar wilde
devamını gör...
416.
konuşacak bir konu bulmakta sıkıntı çektiklerinde, arkadaşlarının sırlarını ifşa etmeyen çok az kişi vardır.
devamını gör...
417.
her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırabilir bizi? anılarımızı avuç dolusu su gibi her sabah yüzümüze çarpmanın işe yaramayacağına kim inandırabilir?

barış bıçakçı- bizim büyük çaresizliğimiz.
devamını gör...
418.
aylin balboa'nın belki bir gün uçarız kitabından;


"dedi ki “bir türlü alışamıyorum.” dedim “alışırsın.” bunu dediğime hayret ettim. demek ki ben alışmışım. demek alışılacağına inanmışım. yahut yalan söylüyorum. bazı yalanlar hayatta tutuyor insanı. hayatta kalmak şart. çünkü akıl sağlığı… malum, korumak lazım. büyüdükçe ikna olmak güçleşiyor. bir şeyler söylüyorlar. içimden tekrar ediyorum. çünkü artık iki kere söylenmeyen hiçbir şeye inanmıyorum. ikiden az söylediğim şeylere kimsenin inanmasını beklemiyorum."
devamını gör...
419.
" insan gidecek hiç bir yeri olmadığında, kendine gelir. "
devamını gör...
420.
"bir insanı ezip mahvetmek, ona en korkunç bir katilin bile duyunca titreyeceği kadar ağır bir ceza vermek isteyenlerin, insana yaptığı işin tamamen anlamsız, faydasız olduğu duygusunu vermesi yeterlidir."

– ölüler evinden anılar
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"iz bırakan kitap cümleleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim