diyojen yazar profili

diyojen kapak fotoğrafı
diyojen profil fotoğrafı
rozet
karma: 5034 tanım: 442 başlık: 14 takipçi: 107

son tanımları | başucu eserleri


kitap okumanın ağaç katliamına eş olması

dünyada belli başlı kağıt üretici ülkeler var: kanada’nın yüzölçümü çok büyük, geniş orman alanları var ve dünyanın en büyük kağıt üreticisi. her çeşit kağıt üretir, parlak ve mat 1. hamur kağıt özellikle oradan geliyor. japonya geleneksel olarak kağıda değer veren çok önemli bir üretici. ürettikleri kağıt kaliteli ve pahalı. kuzey avrupa ülkeleri, özellikle norveç, geniş ormanlara sahip olduğu için önemli bir kağıt üreticisi.

orman canlıdır. ağaçlar ölür ve yeni ağaçlar doğar. ağaçlar artık yakıt ve konut için eskisi kadar kullanılmıyor. bu ülkelerde her yıl belli miktarda ağaç kesilmesi gerekiyor, yaşlı ve hasta ağaçlar kesiyorlar. ülkemizde de orman amenajman planlarıyla hasta, yaşlı, gelişemeyecek ağaçlar kesilir ve endüstriye kazandırılır. aslında ölü ağaçlar bile orman için faydalıdır, orman canlılarına yuva olur ama… yine de demek istediğim ağaçlar katliam yapar gibi değil belirli bir düzende kesiliyor.

kağıt üretimi için endüstriyel ağaç üretimi de vardır. hatta japonların 14. yy.da geliştirdiği müthiş bir yöntem var: daisugi. ağacı dibinden kesmeyip buduyorlar, ağaç ölmüyor ve yeni kütükler çıkıyor. budadıkları ince dal değil tabii, bayağı kereste üretiyorlar.

basılan kitapların büyük bölümü 3. hamur kağıda basılan roman türü kitaplar. bunlar geri dönüştürülmüş kağıttan yapılıyor.

ağaç tüketiminin %2’si falan basılı yayın sektöründe kullanılıyor. kalanı yakacak olarak, mobilyacılıkta, inşaat sektöründe vb kullanılıyor. mobilyacılığın payı her geçen gün artıyor. ıkea’ya kendi ülkesi yetmiyor (ya da pahalı geliyordur) artık endonezya’da, filipinler’de endüstriyel ağaç üretimi yapıyor. türkiye’de kavak ağaçları yılda 1 kesilirken endonezya’da 4 defa kesiliyor tabii.

kısacası kitap okumamak yerine dekorasyon çılgınlığına kapılmamak daha makul geliyor.

tanım: insanoğlunun varlığını sürdürmek için diğer yaptıklarıyla kıyaslayınca katılmadığım önerme.
devamını gör...

ensest ilişki yaşama özgürlüğü

bir liberteryen için tutarlı talep. ancak böyle bu ilişki türü yaygınlaşmayacak, kabul görmeyecek ve marjinal olarak kalacaktır.

kongo havzasında avcı toplayıcı kabileler eş bulmak için belli dönemlerde belli yerlerde bir araya geliyorlar. kendi grupları içinden birisiyle eşleşmiyorlar (endogami), başka gruptan eş buluyorlar (egzogami). bunu içgüdüsel olarak yapıyorlar. çünkü bu şekilde soylarını devam ettirme şansları daha fazla. bunu içgüdüsel olarak biliyorlar.

anne ve babadan gelen gen çiftlerinden baskın olanın özelliğini gösteririz. bir ebeveynden gelen ve hastalık yapıcı gen eğer çekinikse, diğer ebeveynden gelen sağlıklı gen sayesinde hastalık ortaya çıkmaz, ancak çocuklara bu gen aktarılabilir. iki taraftan da hastalık geni gelirse, çekinik bile olsa iki taraftan da geldiği için hastalık ortaya çıkar. her ailede bir takım hastalık genleri çekinik de olsa olabileceği ve çocuklara aktarıldığı için eşleşmeleri halinde o hastalığın ortaya çıkma ihtimali, genetik yapısı çok farklı bir bireyle eşleşmesi halinde ortaya çıkma ihtimalinden çok daha fazla olur.

genetik olarak bize uzak bireyleri çekici buluruz. çocukluğumuzu beraber geçirdiğimiz ve genetik olarak bize yakın bireylere içgüdüsel olarak çekim hissetmeyiz (birbirlerinden uzak büyüyen ikizlerle ilgili tersini de okudum ama güvenilir bir araştırma mı bilemiyorum). insanlar akraba evliliklerinde bunun sakıncalarını görmüş olmalılar ki bu konu tabu haline gelmiş ve bazı derecelere kadar evlilikler hukuken de yasaklanmış.

toplum kendi sağlığını ve devamlılığını “düşünür” ve kuralları buna göre oluşur. bireylerin “ama biz birbirimizi seviyoruz” gibi bir gerekçesini kabul etmez. çünkü bir kez bu normalleşirse, çocukların istismarının önü açılır, yaş sınırı 18’den yavaş yavaş 13-15’e iner, artık devlet çocukları kendi ailelerine teslim edemez. bu tür evliliklere, düşünce deneyi bu ya, izin verilse, ilk başta çocuk doğurma izni verilmese bile sonradan taleplerle çocuk yapma izni verilmek zorunda kalınır, hadi genetik test sonuçlarına göre hastalıklı embriyonun alınması şartıyla çocuk izni verildi diyelim, bir süre sonra hastalıklı olacağı bilinse de doğurmak isteyenler çıkar. kısacası ensest ilişkinin önü açılırsa yavaş yavaş çocuk yapmanın da önü açılır ve bu durum normalleşir. anne baba çocuk için güvenli olmaktan çıkar ve çocukların yetiştirilmesi için başka bir sistem kurulur (çocuk yetiştirme evleri gibi). sağlıksız genetik yapıda bireyler artıp topluma yük olmaya başlayınca da herhalde hukuki düzenlemelerle yasaklanmaya çalışılır ve başa döneriz.

ben deneme yanılma yoluyla toplumların ideal düzenlere erişeceğine inanıyorum.

yeterince zeki olduğumuz için bazı şeyleri öngördüğümüzden, yaşayıp bunları görmeye gerek var mı? cinsel ilgiyi yöneltecek insan mı kalmadı çevrede? insan içinden gelse bile bunu bastıramaz mı? hayvan değiliz ya bedenimizin her istediğinin peşinden gidelim.
devamını gör...

yazarların normal sözlük’te yazma nedenleri

hayata dair zihin haritamı çıkarabilmek. yazdıklarımı okuyunca kendime yukarıdan bakabiliyorum.
devamını gör...

diş çürümesi ve sararmasının şans işi olduğu gerçeği

kısmen katıldığım önerme.
diş rengi kemik rengimizle ilgilidir. tükürüğümüzün yapısı çürümeyi kolaylaştırabilir. hiç değilse şunlara dikkat etmek çürümeyi yavaşlatır:
* dişler yemekten hemen sonra değil yarım saat sonra fırçalanmalıdır. yemeklerden hemen sonra diş mineleri daha yumuşaktır ve zarar görmeye açık durumdadır.
* günde 2 defa diş fırçalanmalı, haftada 3-4 defa diş ipi ile yan yüzler temizlenmelidir.
* sert fırça ile bastırarak fırçalamak dişe zarar verir. orta sert fırça uygundur. fırçanızın kılları deforme oluyorsa çok bastırıyorsunuz demektir. bastırmayın, doğru ve etkili fırçalayın. dişler sağa sola değil, diş etinden dişin ucuna doğru fırçalanır.
* macunun esas görevi dişlerimizi fırçalarken midemizin bulanmasını engellemek. dişlerimize zarar verecek aşındırıcı, beyazlarıcı vb bir macun kullanılmamalıdır.
* ağızı iyi çalkalamak temizliğe çok katkıda bulunur. fırçalayamadığınız ortamlarda çalkalamalıyız. örneğin dondurma yedikten sonra içme suyu alıp, çaktırmadan hafif çalkalayıp yutarım.
* gargara ağız florasını bozar. hastalık vb olmadıkça kullanmamak gerekir. ağızda zararsız mikroplar da var. mikropları komple temizlemek, daha sonra zararlı mikropların kontrolsüz çoğalacağı bir ortam oluşturur.
* asidik ortam çürümeyi hızlandırır. asitli yiyeceklerden sonra ağzımızı çalkalamalıyız. fırçalama imkanı yoksa peynir (bazik) veya antep fıstığı tüketebiliriz.
devamını gör...

niyet mi önemli eylem mi sorunsalı

niyetin daha önemli olduğunu düşündüğüm sorunsal.

kohlberg ‘in ahlak gelişimi kuramına göre insanlarda ahlak gelişiminin aşamaları vardır.

birinci seviyede bir davranışın arkasındaki motivasyon ceza veya ödüldür. bir kişi ceza almamak için vergisini ödeyebilir. para ödülü kazanmak için bulduğu köpeği sahibine götürebilir. yapılan eylemlerin sonucu güzel görünüyor değil mi? ama aslında niyet o kadar da saygıdeğer değil.

daha üst aşamalarda başkalarının mutluluğu ve bir gruba dahil olma amaçlanır. örneğin bir şarkıcı çok vergi verip veya sosyal sorumluluk projelerinde yer alıp bununla prestijini arttırabilir.

dördüncü aşamada bireylerin beklentileri yerine yasalar ve toplumsal normlar ön plandadır. ekonomik düzenin işlemesi için pandemi vb şartlara rağmen vergilerin toplanmasının savunulması gibi.

beşinci aşamada insani değerlerle çatışan yasalar eleştirilir ve demokratik yollarla değiştirilmeye çalışılır. mesela az kazanandan oran olarak daha az vergi alınması, çok kazanandan oran olarak daha fazla vergi alınması.

altıncı aşamada ahlaki ilkeleri ihlal eden kurallara uyulmaz. bireyin haklarına saygı esastır. örneğin robin hood’un zenginden alıp fakire vermesi.

robin hırsızlık yapıyor, ilk örnekteki adam ise yakalanıp ceza yememek için vergisini veriyor. birisinin eylemi kötü, birisinin eylemi iyi görünüyor ama kim daha ahlaklı? davranışlarını yönlendiren niyete bakmak gerekir.

örnekleri ben buldum, hatalı da olabilirim. ama konuyla ilgili kabaca bir fikir için aşağıdaki bağlantıya gözatabilirsiniz.

kaynak
devamını gör...

x mahlaslı yazar sizi gözledi bildirimi

ne olduğunu anlamayıp çözene kadar bir sürü kişiye bildirim gönderdiğimi fark ettiğim özellik.
neden konulmuş anlayamadım açıkçası. birisinin hangi başlıkta olduğunu neden merak eder ki insan? hadi merak etti diyelim, niye ifşa edilir? ifşa olacağını bilerek kim bakar ki?
devamını gör...

zorlukların gelişime etkisi

hayattaki, herhangi bir işteki zorlamanın miktarının gelişmeyi etkilediğini düşünüyorum. hiçbir zorlukla karşılaşmayan birey gelişme ihtiyacı duymuyor, aşırı zorlukla karşılaşan da gelişebilecek fırsatı yaratamıyor. belli dozda zorlama insana gelişme isteği ve şansı veriyor. örneğin çok yoksul bir ailede yaşayan çocuk temel ihtiyaçları bile karşılanmadığı, yeterli beslenmediği, ilave kurslara gidemediği için sınavlarda başarılı olamayabilir. çok zengin bir çocuk da hayatı üniversite sınav sonucuna bağlı olmadığı için kendisini çalışmak için motive edemeyebilir. bir memur çocuğu ise hem çalışabilecek uygun ortama, yeterli besine, huzurlu bir aile ortamına sahip olup, daha refah içinde yaşamak için hayaliyle derslerine çok çalışıp sınavda başarılı olabilir.
aynı kuralların farklı ölçeklere uyarlanabileceğini düşünüyorum. bana ilham veren tarihçi toynbee’nin uygarlığın gelişimiyle ilgili fikirleri. toplumlar da zorluklarla karşılaşıyorlar ve bunları çözmeye çalışırken gelişiyorlar. aşırı zorluklar veya aşırı kolaylıklar sağlayan çevrelerde ise daha kısıtlı bir gelişim oluyor. örneğin eskimolar zorlu koşullarda sadece hayatta kalmalarını sağlayabilen barınma ve beslenme yolları geliştirebilmişler ve diğer dünya toplumları gibi bir uygarlık kuramamışlar. amazon havzasındaki yerliler de etraflarındaki yiyecek kaynakları ve çok sınırda olmayan sıcaklıklar nedeniyle zorlu olmayan barınma ihtiyacı nedeniyle yaşam tarzlarını binlerce yıldır korumuşlar, gelişmeye ihtiyaç duymamışlar. nil nehri kenarında ise tarım yapabilmek için sel döngülerini takip ederek bilgi üretmiş ve uygarlık kurmuşlar. sosyal bilimci olmadığım için indirgemeci yaklaşmış olabilirim ama temel olarak bu fikir bana çok yakın ve çeşitli ölçeklerdeki sistemlere uygulanabilir geliyor.
devamını gör...

restitüsyon

bir yapının ilk yapıldığı veya değişikliğe uğradığı dönemlere ait durumunu gösteren projedir.

korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli bir yapıda esaslı onarım yapılabilmesi için restorasyon projesi çizilmesi gerekir. restorasyon projesi kararlarının oluşturulabilmesi için:
1. rölöve çizilerek yapının mevcut durumu belgelenir. yapının ölçüleri, malzemeleri, hasar durumu bu çizimle gösterilir.
2. restitüsyon projesi çizilerek yapının ilk yapıldığı ve değişikliğe uğradığı dönemlerdeki durumu gösterilir.(örneğin ayasofya’nın 6. yüzyıl restitüsyon projesi, kubbenin depremde yıkılıp yükseltilerek yeniden yapıldıktan sonraki restitüsyon projesi, camiye çevrildikten sonra minare vb ilaveleri gösteren 15. yüzyıl restitüsyon projesi vb)

restitüsyon projesi hazırlanırken fotoğraflar, eski projeler, gravürler, resimler, seyyahların tasvirleri, arşiv belgeleri, yapı üzerindeki izler, araştırma kazıları sonunda ortaya çıkarılan bölümler, temel kalıntıları, yakın çevredeki ve aynı dönem yapılarıyla yapılan karşılaştırmalı çalışmalar vb.den faydalanılır. bu bilgi ve belgelerin güvenilirlik dereceleri farklı olup proje üzerinde belirtilir.

restitüsyon projesi değerlendirilerek restorasyon projesinde yapının kaldırılacak niteliksiz bölümleri belirlenir. yeterli güvenilirlik derecesine sahipse veya mimari gereklilik varsa yok olmuş bölümlerinin yeniden yapılması için altlık oluşturur.
devamını gör...

sözlükteki yalnızları birbirine eşlemek

peşin edit: bu tanım, yazarların beyanları esas alınarak yapılmıştır.

yazarların normal sözlük’te yazma nedenleri başlığındaki 793 kişinin yazdığı 811 tanımı okudum ve bir çetele tablosu yaptım. 6 erkek, 2 kız ve 2 cinsiyetini belli etmemiş kişinin amacı eşleşmek. geriye kalan kişiler özetle nezih ortamdan, küfür olmamasından, kendini ifade ihtiyacından falan bahsediyor.

sözlükte aktif yazar sayısı: 7955
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
793 kişide 10 kişi eş arıyorsa, 7955 kişide takriben 100 kişi eş arıyordur. fazla değilmişsiniz. bu başlık altında birbirinizi bulun, bulamazsanız da önerim şu:

yazarlar profillerinde eş arayıp aramadıklarını, arıyorlarsa kendi cinsiyet ve yaş gruplarını, aradıkları kişinin cinsiyet ve yaş gruplarını işaretleyecekler. buna göre sözlük yaş ve cinsiyete göre her bir yazar için ayrı ayrı potansiyel aday listesi oluşturacak. bir yazar için, onun listesindeki adaylara otomatik olarak şu kriterlere göre puan verilecek:
- okumak için girdikleri ortak başlıklar için 1 puan
- ortak beğendikleri tanımlar için 5 puan
- birbirlerine ait beğendikleri tanımlar için 10 puan

böylece herkesin kendi kişisel listesindeki potansiyel adaylar aldıkları puanlara göre sıralanırlar.

kimin eş aradığı bilgisi özel bir bilgi olduğu için herkes kendi listesindeki sıfırdan farklı puanda olan en yüksek puanlı 5 kişisini görecek. sonra onları stalklar, beğenirlerse özelden yazarlar.

itiraf: 811 tanımı okuyup çetele tablosu yapmadım tabii ki.

tanım: yazarların; yazılan tanımlar, yaş, cinsiyet vb bilgilerinin işlenmesi için izin vermesi kaydıyla yerine getirilebilecek talep.
devamını gör...

prosopagnosia

birazdan paylaşacağım deneyimlerim sayesinde kendinizle ilgili yeni bir şey keşfetme ihtimaliniz olan başlık. zira yüzleri ayırt edememe ile kendini gösteren, “yüz körlüğü” olarak da adlandırılan bu rahatsızlık toplumun kırkta birinde görülür. ancak farklı dereceleri vardır. bu rahatsızlıktan muzdarip olanların bir bölümü aynada kendini tanıyamazken, bir bölümü rahatsızlığının farkında bile değildir.

gelelim bana... insanları hatırlamakta oldum olası kötüydüm ve bunu dikkatsizliğime, zayıf hafızama bağlardım, ta ki yüz körlüğü ile ilgili izlediğim bir belgeselde aynı kadının iki fotoğrafını gösterip “yüz körü olanlar bu fotoğrafların aynı kişiye ait olduğunu iddia ederler” deninceye kadar. sonra araştırmalarım başladı, internette bir test yaptım ve teşhisi koydum.

on tane koyunun karşısına geçtiğinizde yüzleriyle ilgili ne denebilir? hepsi ilk bakışta birbirine benzer. ayırt etmek zorunda olsanız bazı özelliklerini ezberlersiniz. kulağı kısa, kafasında farklı renk tüy var, dişi kırık gibi. zamanla da hepsini öğrenirsiniz. on tane insanla bir araya geldiğinizde ise, şanslı çoğunluktansanız, her birini hiçbir çaba harcamadan ayırt edebilirsiniz. zavallı ben ise yanağında beni var, burnu büyük, kaşında yara izi var gibi ayırt edici özellikleri ezberlemeye çalışırım.

aslında insan yüzlerini herkes kendi ırkı için daha kolay ayırt eder. klişe olacak ama, normal olan sizin için de çinliler birbirlerine çok benzemiyor mu? saç, kıyafet gibi ipuçlarını elimine etmek için shaolin rahiplerinin olduğu bir filmi düşünün. insanları ayırmak zor değil mi? bruce lee gibi sık gördüğümüz karakterleri belki daha iyi tanıyorsunuzdur. filmin bir sahnesinde yer alsa tanırsınız. ama kung fu yapmayan, saçları kazınmış bir köylüyü oynasa belki tanımazsınız. buradan benim insanlar karşısındaki durumuma bağlayacağım.

yüzlere ilişkin ezberlemeye çalıştığım bilgiler, sizin bir bakışta hafızaya attığınızın yanında çok az, ayrıca pek ayırt edici değil. bıyıklı olarak kodladığım müdür, eğer iş yerindeki tek bıyıklı ise onu kolayca tanırım, ama çarşıda tanıyamam, çünkü bıyıklı çok insan vardır ve müdürü orada görme beklentim yoktur.

sizin birisiyle ilgili kafaya attığınız görsel 320x240 pikselse, benimki 32x24 olabilir. bir sürü kişiyle eşleşebilecek bir görüntü. bu durumda ilave bilgilere başvuruyorum. kıyafet, saç, yürüme şekli, postür, boy, kilo ve en önemlisi ses. sesler aynı normal insanlarda olduğu gibi bir çaba harcamaksızın hafızama kaydoluyor. yani “sesi ince, durarak ve alçak sesle konuşuyor” gibi bir kodlama yapmıyorum. aksine ses olduğu gibi hafızama geliyor ve birisi onun sesini tarif etmemi söylese tarif edebilirim. halbuki bir yüzü sorsalar, eğer özellikle dikkat edip, uzun, geniş, oval, cildi bozuk vb diye kodlamadıysam cevaplayamam.

tabii çok sık gördüğüm kişileri kolay tanıyorum. çünkü insan her temasta birşeyler kapıyor. yine de saçları boyayıp, maske takıp sürprizler yapmıyor da değiller.

acı birşey söyleyeyim. çocuklarımın bebekliklerini, annemin gençliğini de tam hatırlamıyorum. fotoğraflara baka baka bilgi tazeliyorum, anıları “fotoğraflardaki yüzlerle” restore ediyorum, yoksa herşey flulaşıyor.

sosyal hayatta pot kırdığım ve insanları görmezden gelmişim gibi olan zamanlar oluyor. çarşı gibi tanıdıkla karşılaşma ihtimalimin az olduğu yerlerde insanlarla göz teması kurmuyorum, tanıdık birine rastlamışsam o selam verir ve o an görmüş olur cevap veririm. çok tanıdığın olabileceği işyeri, veli toplantısı gibi ortamlarda herkese gülümseyerek bakarım, tanıdıksa zaten selam verir, tanıdık değilse tavrından anlarım, arada tanımadıklarıma da selam verdiğim oluyor ama sorun değil, en kötü ihtimalle tuhaf tuhaf bakıyorlar. eminim bi sürü kişi de cevap verip sonra iki saat “acaba bu kimdi” diye düşünmüştür.

haa bir de, teknoloji sağolsun, arada veli gruplarında profil fotolarına bakıp ezber yapıyorum.*
devamını gör...

çatalhöyük

bir yerin gelişebilmesi için ne gerektiğini gösteren neolitik yerleşme.

çatalhöyük’ten önce çok sayıda neolitik yerleşme mevcuttu. bir kısmı mimari olarak çok da gelişkindi. coğrafi olarak çok elverişli yerlerde olanlar da vardı, örneğin nehir kenarında… ama barındırdıkları nüfus belli sınırları aşamamıştı. çünkü iktisadi faaliyetler çeşitlenememişti.

çatalhöyük, tatlı suyu kısıtlı bir alanda çumra çayı kıyısında kurulmuştu. sivrisinek problemine rağmen bataklık bir arazinin kenarındaydı. sular yazın buharlaşınca kalan tuz tabakaları toplanıp ihraç edilirdi. hasan dağı’ndan elde edilen obsidiyen büyük mızrak uçlarına dönüştürülüp ürün halinde tüm ortadoğu’ya ihraç edilirdi. bu ticaret zenginlik ve nüfus artışı getirdi.

sadece tarımla veya hayvancılıkla uğraşan topluluklar asla belli bir büyüklüğün üzerine çıkamadı. günümüzde de pamuk gibi tarımsal sanayi ürünleri haricinde tarımla geçinen topluluklar büyüyemedi.

istanbul, izmir gibi hem coğrafi açıdan elverişli konuma sahip hem de iktisadi faaliyetlerini çeşitlendirebilmiş yerleşimler büyüdü.

suni olarak kurulmuş, iktisadi faaliyetleri örgütlenmemiş, zaman içerisinde doğal olarak gelişmemiş yerleşmelerin yaşamına devam etmesi çok zordur.
devamını gör...

ilginç bilgiler

#1502672 bu giriye açıklama niyetiyle:
dünya’nın kendi etrafında 1 tur atması 23 saat 56 dakika 4 saniye sürer. ancak bu esnada dünya da güneş etrafında hareket ettiği için ancak 24 saati tamamladığında ve kendi etrafında takriben 361 derece döndüğünde güneş gökyüzünde aynı pozisyona gelmiş olur.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

aynı şekilde ay’ın dünya etrafında dönme süresi 27 gün 8 saat, evrelerinin tamamlanma süresi
29 gün 12 saattir. buradan
devamını gör...

bir tweet görseli bırak

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
emin olalım:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

d vitamini

temin edilmesi ve faydalı olabilmesi için aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi gereken vitamin:

- güneşin uvb ışınlarından elde edilir. bu yüzden uvb ışınlarının cildimize ulaşabilmesi için güneş ışınlarının 50 dereceden daha dik açıyla geldiği öğlen saatlerinde (gölgemizin uzunluğunun boyumuzun uzunluğundan kısa olduğu saatlerde) güneşlenmeliyiz. güneşlenme süresinin uzaması, uva ve uvb ışınlarının kanser yapıcı etkileri nedeniyle zararlı olabilir. bu yüzden güneşin en dik olduğu saatlerde 15-20 dakika güneşlenerek optimum fayda sağlanabilir.
güneş ışınlarının bugün şehrinizde en dik geldiği saatleri hesaplamak için buradan
- d vit için güneşlenirken güneş kremi sürmeyin, güneşlendikten sonra mümkün olduğu kadar uzun süre ıslatmayın, en azından sabunlamayın.
- camın arkasından güneşlenmeyin.
- d vit ile birlikte k vitamini almak gerektiği için günde 3-4 yaprak çiğ ıspanak, koyu yeşil yapraklı bitkiler, yumurta, et, sakatat vb tüketmeye çalışın. d vitamini kalsiyumun kandaki seviyesini yükseltir, k vitamini ise kalsiyumun kemekler tarafından kullanılmasını sağlar, damarlar ve böbreklerde çökmesini engeller.*
- açık tenliyseniz daha kısa, koyu tenliyseniz daha uzun güneşlenin. bronzlaştıkça da güneşlenme süresi uzuyor.

bilgilerin bir kısmı için kaynak: buradan
edit: yeni iyi bir kaynak buldum: buradan burada d vit seviyesi kaçsa günlük ne kadar kullanılması gerektiği gibi önemli bilgiler var. ayrıca d vit gece kullanmamak gerekiyormuş, çünkü melatonin seviyesini azaltıyormuş.
devamını gör...

köpüklü türk kahvesi yapma tüyoları

bir fincan su için 2 tepeleme çay kaşığı kahve koyulur. az kahveyle köpük olmaz, çok kahve olursa dibe çok çöker.içtikten sonra fincanlarda kalan telveye bakarak ikinci sefere daha doğru miktarda ayarlarsınız.

uzun sürede pişen kahve acı olur. çok kısık ateş ve soğuk su pişme süresini uzatır. ılık su ve orta ateş daha iyidir. hatta bir duayen 60 derece demişti. kahve 2-2,5 dakikada pişecek şekilde ısı ayarlanmalı. bakır cezve ısıyı daha çabuk iletir. su miktarı, cezve tipine göre pişirme süresi ayarlanır.

kahve su ve şeker karıştırılır. pişirmeden önce bir süre bekletmek de tanelerin iyice ıslanmasını ve lezzetli olmasını sağlıyor.

kaynatırsanız köpüğü gider. kahve kabarınca taşmasına izin vermeden cezvelere 1/3 oranında dökülür. tekrar ocağa alınıp bir daha az kabartılıp fincanların geri kalanı tamamlanır. ikinci sefer dökerken fincan sıralamasını değiştirirseniz fincanlara daha dengeli bir köpük dağılımı olur. (ben kaşıkla alıp koymadığım için böyle eşitlemiş oluyorum)

bu şekilde lezzetli ve köpüklü kahve yapıyorum. bir kaza olur da köpük olmazsa başka fincandan köpük alıp kaşıkla yayabilirsiniz. önemli misafir var ve risk almak istemiyorsanız bir fincan fazla su ve ona göre kahve koyun, onun payına düşecek köpük de içilecek fincanlara paylaşmış olsun.
devamını gör...

miyopizma

sürekli kısa mesafelere odaklanmanın oluşma riskini arttırdığı bir görme kusuru.

kitap okuma, masa başı çalışma, iç mekanlarda bulunma vb nedenlerle hep kısa mesafelere odaklanıyorsanız arada bir pencereden dışarı uzaklara bakarak gözlerinizi dinlendirin. eskimolarda miyopi pek görülmüyor (avlanırken vb hep uzaklara odaklanıyorlar), aksine hipermetropi daha çok oluyormuş (artık yaşam tarzları değiştiği için bu da değişmiştir tabii). göz merceği odaklanabilmemiz için kasların kasılmasıyla incelir veya tombikleşir. hep yakına veya hep uzağa odaklanınca kaslar hep belli şekilde çalışır ve kaslar buna alışır (aynı şöyle: hep göğüs çalışıp sırt çalışmayınca kamburlaşırsınız. hep topuklu ayakkabı giyerseniz bacağınızın arkasındaki kaslar kısalır ve artık düz ayakkabı giyemezsiniz çünkü ağrı yapar) bu yüzden uzaklara bakabilmeleri için çocukları her fırsatta bahçeye gönderirim. pandemi nedeniyle evde kalan çocuklarda miyopiye rastlanma oranının ort. 2 kat kadar arttığını okuyunca* doğru yaptığımı anladım.

lazerle görme kusurunu düzelttirenlere de bir uyarı. doktorla bağınızı koparmayın. sonuçta gözünüzün yapısı aynen durduğu için (korneanızın incelmesi hariç) retina hastalıkları, göz tansiyonu vb riskler devam ediyor. üstüne üstlük göz kuruluğu riskiniz ameliyatla arttı ve kuruluğun belirtileri olan acı ve yanmayı sinirlerinizin kesilmiş olması nedeniyle hissedemiyor olabilirsiniz (bulanık görme nedeniyle hastaneye gidince doktorum bana gözlerimin çok kuru durumda olduğunu ama acıyı hissedemediğim için kontrole geç geldiğimi söylemişti).
devamını gör...

dubleks evde yaşamanın zorlukları

asansör, merkezi süpürge, çamaşır ve çöp şutu, mutfak olmayan katlarda gömme dolap içerisine/açıkta içecek köşesi (tezgah altı buzdolabı, lavabo, mikrodalga fırın, kahve makinası, tek gözlü bir ocak, bardak rafı) sayesinde üstesinden gelinebilecek zorluklardır, tabii para varsa. şahsen bu kadar konforun gezegenimiz için zararlı olduğunu düşünüyorum. en iyisi küçük bir dairede minimal yaşam.

merkezi süpürge: her odada duvar içerisinden çıkarılan hortuma bağlanan süpürme ucuyla temizlik yapılıyor. temizlik bitince hortum duvar içerisinde toplanıyor. kapak kapatılınca otomatik kapanıyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

çöp şutu:
çöplerin aynı yerde veya ayrıştırılarak toplanmasına imkan veren düzenekler mevcut.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

çamaşır şutu:
çamaşırların katlardan çamaşır odasında toplanmasını sağlıyor. vakumlu olanları da var. aynı katta çamaşırın yatay olarak iletilmesine de imkan veriyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

özel tasarım mutfak modülü (kitchoo). kapatılınca dolap gibi görünüyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

çok antin kuntin şeylere de gerek yok, şu da iş görür:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu da asansör örneği (evasansoru.com.tr)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

71 yaşındaki adamın kıskançlık yüzünden karısını öldürmesi

kıskançlık ve öfkenin nedenini sorgulatan haber.
bence sorun ego sorunu. birisinin başkasını kontrol edemediği, söz geçiremediği, sevilmediği durumda egosu zarar görüyor ve karşısındakini kontrol edebilmek için güç kullanıyor.
devamını gör...

hamile kadınlar için tasarlanmış köle kocalar


bu noktada aslında mikrofonu kadınlara, özellikle doğum yapmışlara bırakmak lazım. çünkü merak ediyorum bu ruh hali gerçekten ellerinde olmadan mı oluşuyor, yoksa ‘’hamileyim ulan kraliçe gibi yaşamam gerek!’’ mantığında mı büyüyor? olur olmaz saatlerde uyanmalar, erkeği de uyutmamalar, bitmek bilmeyen arzular istekler, kıskançlıklar, laf anlayıp dinlememeler, ağlama krizlerine girmeler; hepsi mi psikolojik, hepsi mi hormonal?


cevap veriyorum:

hamile kadınlarda ciddi hormonal değişiklikler olur. hormonlar hem duyguları hem bedeni değiştiriyor. pek hafife alınacak bir konu değil. hamileler dışında örnek verecek olursak serotonin eksikliği intihara götürebiliyor, lohusalık sendromu annenin bebeğini öldürmesine sebep olabiliyor.* bunlar bizim şu anki ruh halimizle anlayamayacağımız şeyler ama bunlar oluyor.

hamile kadınlar arasında bu durumunu kullanan da vardır muhakkak, ama bu “kaprislerin” sebebi bile içgüdüsel olabilir.* hamile kadın içgüdüsel olarak babanın bebeğe bağlanmasını ister. şımarıklıklarıyla, sürece eşini dahil etmesiyle farkında olmadan bunu yapıyor olabilir.

kurduğumuz toplumsal düzen de bebeğin hayatta kalma şansını arttırmak için tek eşliliğe yönlendiriyor. evlenenin toplumda statüsü artıyor, çocuğu olanınki daha da artıyor. hamile kalmayan gelin genelde hor görülüyor. anne, baba olmak kutsallaştırılıyor, yüceltiliyor. baba, annenin yanında oluyor. böylece baba da bebeğe bağlanıyor.

farklı bir toplum geliştirmiş olabilirdik. kadınların ayrı, erkeklerin ayrı gruplar halinde yaşadığı, çocuklara, hamilelere kadınlar tarafından ortaklaşa bakıldığı, karşıt cinslerin sadece çiftleşmek için bir araya geldikleri kabileler varmış. ama devam edemediğine/ yaygınlaşmadığına göre demek ki bebeğin anne baba tarafından bakılması daha iyi. zaten erkekler de gebelikten itibaren bebekle temas edince hormonal olarak değişecek şekilde evrimleşmiş.


dr. klinik psikolog ayşe bombacı, “hamileliğin son döneminde ve doğumdan sonraki ilk aylarda erkekler, onları daha şefkatli, duyarlı ve sevgi dolu olmaya hazırlayan bazı önemli hormonel değişimlerden geçer. yapılan araştırmalara göre erkeklerin tükürük örneğinde yükselmiş prolaktin, kortisol ve östrojen gibi koruma ve bağlanma davranışlarını uyaran hormonlara rastlanmıştır. ayrıca doğum sonrası ilk haftalarda baba olmuş erkeklerde testosteron hormonu seviyesinde hızlı bir düşüş yaşandığı saptanmıştır. erkeklik hormonu olan testosteron, erkeği cinsel partner arama, güç ve statü için savaşma ve risk alma konusunda motive eder. bu hormonel değişimler sayesinde erkekler, eşinin ve bebeğinin ihtiyaçlarına karşı daha duyarlı olur” dedi.

kaynak

erkek bile hormonal değişimden geçip “köle koca” oluyorsa, bir de kadının vücudundaki hormonların, fizyolojik değişikliklerin kadına etkisini düşünün. çocuklar nasıl iğne yapılınca bas bas bağırır, büyüklerse tepki vermez ya, tecrübesizliğin, ilk gebeliğin tüm bu hormonal, fiziksel değişimlerin anneyi ne kadar kuvvetli etkilediğini hayal edin. o da ikinci, üçüncü bebekte daha rahat olacak, babayı daha az yoracaktır.

ilk aylar endişeyle geçer. düşükler en çok ilk üç ay olur. bebeğim sağlıklı olacak mı, iyi besleniyor muyum, eskiden içtiğim sigaralar bebeği etkiler mi, yeterli bir anne olabilecek miyim vb. genelde bulantı, kusma vb olur. hiçbir şey yiyememek çok zor ama her şey daha da zorlaşacak. vücut, hormonal değişikliklere adapte olmaya çalışır. vücudun aslında bir parazit olan bebeği atmaması için bağışıklık düşer. kovitten ölen genç gebeler bu yüzden mikrobu yenemediler.

3-6 ay arası en rahat dönem. ödemi falan saymıyorum onlar basit şeyler. hızla şişmanlanıldığı için cildin bu hıza yetişememesi ve çatlaması gibi kozmetik problemleri ben yaşamasam da çok kadın yaşıyor.

6 aydan sonra vücut ağırlığı artar. ben 50’den 70’e çıktım. kilom %40 artmış oldu. kaslar zayıf, bir anda 7/24 sırtında bir damacana taşımaya başladığını düşün. karında bebek iç organları sıkıştırıyor, kaburgalar yukarı itildiği için batıyor, nefes alamıyorsun, mesane kapasitesi küçülüyor, eğilmek yerden bir şey almak zorlaşıyor, kalp atışı ve soluk alma hızı artıyor, kabızlık oluyor, yatakta sırt üstü yatılamıyor (anne için de zor, bebek için de zararlı), yüz üstü zaten yatılmıyor, bacak arasına yastık alarak yan yatılıyor…
burada anlatmışlar

doğum anında ise gerçekten öleceğimi düşündüm.

velhasılıkelam zor bir süreç. kimisi zorluğu 10 üzerinden 5 yaşar, kimisi 10. kimisi bunu belli etmemeye çalışır, kimisi olduğundan fazla gösterir. benim için eşimle aramızdaki bağları güçlendiren bir süreç oldu. nasıl ki o hastalandığında başında bekleyip bakıyorum, elimden geldiğince mutlu etmeye çalışıyorum, o da benim ihtiyaçlarımı gidermeye çalıştı. arkadaşlarının, evlendiğine inanamadıkları bir insan olan eşim, başlık sahibinin deyimiyle “köle koca” oldu, canım benim.

kimse büyük konuşmasın, hormonlar insana neler neler yaptırıyor…
devamını gör...

pratik bilgiler

yiyecekleri sindirmekte zorlanıyorsanız yemekten yarım saat önce su içmeyi bırakın ve yemekten iki saat sonraya kadar su içmeyin. su midedeki asit oranını düşürür ve sindirimi yavaşlatır. su içmeyince sindirim daha hızlı ve kolay olur, mide daha hızlı boşalır.
uyumadan önce yemek yemeyin. uykuda mide hareketleri yavaşlar ve yiyecek midede bekler.
karnınız tokken egzersiz yapmayın. kan, sindirim sisteminin etrafında toplanmıştır (hatta bu yüzden üşürsünüz). egzersiz esnasında kanı kaslara pompalamak ve yeterli oksijeni sağlayabilmek için kalp zorlanır.
devamını gör...
devamı...

simit bitince ortasındaki boşluk nereye gidiyor sorunsalı

simitin kesintiye uğrattığı büyük boşlukla birleşiyor.
devamını gör...

kuzey ege'de görülen deniz salyaları

sadece günü kurtarma derdinde olan insanların ülkesinde geleceğin yavaş yavaş yok olması
devamını gör...

çocuklar masum değildir

çocukları biz toplumsallaştırırız, empati kurmayı öğretiriz, vicdanlarını geliştiririz. ondan önce bencillerdir. sadece kendi ihtiyaçlarını gidermeye çalışırlar. örneğin zekaları ve merakları ile kendi gelişimlerini tamamlamak için başka canlılara zarar da verebilirler. masum olup olmadıkları masumiyetin tanımına göre değişir. “o sineğin kanatlarını koparırsan uçamaz, beslenemez ve ölür” demene rağmen koparmaya devam ediyorsa bu bana masumiyet gibi gelmiyor.
devamını gör...

öğretmen mi öğretemez yoksa öğrenci mi öğrenemez sorunsalı

kuantum fiziğini falan bilemeyeceğim ama lise müfredatı normal zekada bireylere yönelik hazırlandığı için teoride tüm öğrenciler kavrayabilir. ancak konunun öğrencinin anlayacağı şekilde anlatılması, öğrencinin de dikkatini vermesi gerekir. öğretmen değilim ama matematikten sıfır alan bir öğrenciye matematik çalıştırdım, 80 aldı. o deneyimden çıkarımım karşımdakine bir bilgi verebilmek için benim on katını bilmem gerektiği ve bir şekilde anlamazsa başka şekilde anlatmam gerektiği. kısacası öğrenci istiyor ama anlamıyorsa öğretmen anlatamıyordur. öğrencinin anladığı şeyin kalıcı olabilmesi (öğrenme) içinse tekrar gerekir. bilgi zaman içerisinde beynimizden buharlaşır. her tekrar bilgiyi eski seviyesine getirir ve unutulma hızını düşürür. yeterince tekrardan sonra unutulma hızı çok düşer ve o bilgi kalıcı denebilecek hale gelir.
devamını gör...

bakan eşinin içtiği meyve suyundan iğrenç bir cisim çıkması

beton yarığından çiçek çıkması, taş duvarın incir ağacı tarafından yıkılması gibi doğanın gücünün göstergesi.
meyve suları pastörize edildikten sonra mikropsuz ortamlarda kutulanıyor. karton kutulara koyulmadan önce soğutuluyor. cam ve metal kutulara koyulmadan önce ise soğutulmuyor. belki de sıcak içerik, olmaması gerekir ama, varsa da cam ve metal kutudaki mikrobu öldürüyordur (kışlık menemenlik yaparken de kaynar halde kavanoza aktarıp hemen kapağı kapatıyoruz ya). sonuçta ortamı ve kutuları %100 steril tutmak zor olmalı. demek ki kutuya bir yerden mikrop bulaşmış. en iyisi, içini görebildiğimiz cam şişeleri tercih etmek.
devamını gör...

sözlüğe kız tavlamak için üye olmak

görünüşün değil öncelikle fikirlerin ön plana çıktığı böyle bir platformda yapılmasının normal, hatta pandemi ortamında zaruri olduğunu düşündüğüm eylem.

görgü, kültür, eğitim, gelir, hayata bakış açısı, görünüm vb ne kadar çok açıdan uyum olursa mutlu bir ilişki olma olasılığı artar.

aileler tarafından görücü usulü ile başlayan ilişkilerde karşıdaki kişiyle aile yapısı, kültür uyumlu olur.

üniversitede aynı ilgi alanına sahip kişilerle tanışma şansı fazladır. din, mezhep, aile yapısı vb geri plana atılmış olur, evlenilirse tarafların hoşgörülü olması ve ailelerini idare etmeleri durumunda fazla sorun teşkil etmeyebilir.

iş hayatında tesadüfen bir araya gelinen insanlarla çalışıldığı için kafa dengi bulmak zor olabilir. seçenek de üniversite gibi bol değildir.

fotoğrafçılık, dağcılık vb hobi varsa, spor yapılıyorsa aynı ilgi alanından birisiyle tanışılabilinir. bu tür aktivitelerde insanlar streslerinden arındıkları için flörte de açık olurlar.

şu pandemi koşullarında ise gençlere üzülüyorum. sosyal medyanın büyük bölümü çöp. ama bu mecrada insanlar kendilerini fikirleriyle gösterebilirler. üstelik görünümü çok ilgi çekici olmayan kişiler de öncelikle zekaları, yaratıcılıkları, bakış açıları, kültürleri, fikirleriyle karşı cinsi etkileyip tanışmak için şans yaratabilirler.
devamını gör...

eba’ya girmek için -10 derecede saatlerce yürüyerek şebeke arayan öğrenciler

köylerde yüz yüze eğitim yapılması gerektiğinin resmi. nüfus az ve yalıtık. vaka çıkarsa da okul tatil edilebilir.
devamını gör...

seksten daha fazla zevk veren aktivite

maslow’un kuramına göre bir ihtiyaç giderildikten sonra başka bir ihtiyaç başlar. bunlar sırasıyla; fiziksel ihtiyaçlar, güvenlik, sevgi ve aidiyet, saygınlık, kendini gerçekleştirme. seks bir fiziksel ihtiyacı, sevişme ise sevgi ihtiyacını giderir. muhtemelen kendini gerçekleştirme daha çok zevk verir. bir tanesi dakikalara sıkıştırılmış yoğun bir zevk, diğeri daha az yoğun ama zamana yayılan ve ama muhtemelen kişinin, sevişmenin verdiği zevkle değiştirmeyi düşünmeyeceği bir zevk. o mertebeye ulaşınca tahminim doğruluğunu sınayabileceğim.
devamını gör...

depremin günahla bağlantısı olduğunu düşünen insan

insanların kaygı duymaktan kaçınmak için kullandıkları savunma mekanizması.

bir kız geç bi saatte tacize uğradığı zaman insanlar bilinçaltında iki türlü düşünebilir:
1. bu kız tacize uğradı. aynı şey her an benim de başıma gelebilir. güvende değilim.
2. bu kız geç saatte tek başına dışarıda olduğu için tacize uğradı (o saatte ne işi varmış orada?). dışarıda olmasa tacize uğramazdı. ben o saatte yalnız çıkmam. öyleyse ben güvendeyim.

insanlar güvende hissetmek ister. depremin günah işlemedikleri için kendilerini bulmayacağını düşünmeyi tercih ederler. farkında olmadan...
devamını gör...

bekaretin hala bir sorun olabilmesi

kadın ekonomik bağımsızlığını kazanmadıkça devam edecek sorun.
devamını gör...

okulsuz toplum

çocuklarım ilkokula başlamadan önce okulsuz eğitim/ev okulu sempatik gelirken pandemi sayesinde bunun mevcut sosyal ve ekonomik yapıda benim için imkansız olduğunu deneyimlemiş oldum. hayaller çocuklarla dünyayı dolaşarak yeni kültürler, coğrafyalar tanımak, yaşayarak öğretmek, gerçekler mesai bitimi pestili çıkmış bir şekilde yemek çamaşır temizlik işleriyle uğraşmak...

sistemin, nitelikli iş gücü üretmeye yarayan bir dişlisi olduğunu düşünüyorum okulların. amacı bireylerin kendini geliştirmesi, gerçekleştirmesi, mutluluğu değil. devletin, sosyal ve ekonomik sistemin devamlılığı. eğitim sistemi hem bireyi hem bir üst ölçek olan toplumu tatmin edecek şekilde geliştirilmek zorunda.

diyelim ki hastayım. annesinden öğrendiği yöntemlerle insanları iyileştiren bir şifacıya değil tıp fakültesi diploması olan bir hekime giderim. eğitim sisteminin nitelikleri sorgulanabilir olsa da o diploma bana güven veriyor.

mobilya yaptıracak olsam diplomadan çok deneyime ve tanıdıklarımın referanslarına önem veririm. o yüzden çıraklık müessesesi zanaatlerde bence önemli ve yeterli.

bence sorun okullar değil, kurduğumuz sistemdeki aksaklıklar. çocuklara bilgiyi, beceriyi konusunda uzmanlaşmış kişilerce toplu olarak vermek süre ve maliyet açısından daha avantajlı.

lisedeyken neden not verildiğine, neden yoklama alındığına anlam veremezdim. okul bize bedava bilginin verildiği bir yerdi. severek ve merakla giderdim. isteyen dinler, çalışır, öğrenir. her okulda, üniversitede diploma almak için okul sonunda/sene sonlarında bitirme sınavında bilgini becerini göstermek yeterli olabilmeli. her seviyedeki okula kursa kayıt serbest olmalı. yapabileceğine inanan ilkokula gitmeden üniversiteye başlayabilmeli.

herkesin istediği konuda kendisini geliştirebildiği, iş bulabildiği, işini severek yaptığı ve insanca yaşamaya yetecek gelir elde edebildiği bir sistem ve buna göre geliştirilmiş okulların, eğitim sisteminin olması dileğiyle...
devamını gör...

16 mayıs 2021 kademeli normalleşme genelgesi

bu genelgeleri anlamak çok zor. sayıların artması veya azalması durumunda hangi kısıtlamaların nasıl değişeceğini bilmemek çok kötü.

vaka, ölüm ve zatürre oranlarına göre tehlike seviyeleri belirlenmeli. 10-15 tane, aşırı kötü senaryoların da olduğu seviye sayısı olmalı. her seviye için alınacak önlemler, kim nerede ne tür maske ve koruyucu giysi kullanacak, ortak alanlar ne sıklıkla nasıl dezenfekte edilecek, neresi kapalı neresi açık olacak, kime ne yardımı yapılacak, faizlerin silinmesi, hangi seviyede eğitim nasıl devam edecek vb her şey en ince detaylarıyla belli olmalı.

tehlike seviyeleri haftalık ortalamalara göre yenilenmeli (normal şartlarda değerler düzenli artış, azalma göstermez, inişli çıkışlı olur, o yüzden gündelik olarak değiştirmek karmaşaya yol açabilir)

farz edelim şu an seviye 6’dayız. ben sayıların gidişatına göre haftaya hangi seviyede olabileceğimizi tahmin edip önümü görebilir ve işlerimi, hastane randevularımı, aylık alışverişimi vb ayarlayabilirim. devletten yardım alıp alamayacağımı bilirim.

bir ara benzer birşey yapıldı ama kırmızı renk için belirlenen değer çok düşüktü. çok çok daha kötü durumlar için planlama yapılmadı.

vaka ve ölüm sayıları kaça düşünce ne ölçüde normalleşeceğize dair belirsizlik var. somut kriterler çoktan belirlenebilirdi.
devamını gör...

eğer herkes eğitilirse kim inşaatta çalışacak sorunsalı

kurduğumuz sistemin kompleks olması nedeniyle ortaya çıkan sorunsal.

pandorina kolonisi, işbirliği yapan bir grup hücreden oluşur. benzer işler yaparlar ve koloniyi oluşturan bireyler koloniden ayrılsa da yaşayabilirler.

volvox kolonisindeki hücreler özelleşmiştir. dıştakiler hareket ve beslenme, içtekiler üremeden sorumludur. hücreler tek başlarına yaşayamaz.

çok hücreli canlılarda işleyiş çok daha komplekstir. hücrelerin yaşam ortalaması tek tabanca takılan bir bakteriden daha uzundur ama maalesef eşitlik yoktur. bir grup hücre kafatasının içine yerleşmiş ve kütlelerine oranla vücuda giren enerji kaynaklarının çok daha fazlasını tüketerek 100 yıl yaşayabilirken, bir grup hücre de sırf deriyi oluşturuyor diye bir kaç hafta yaşayıp, belki canlı canlı keselenip kanalizasyona gönderiliyorlar. vahşet…
pandorinadaki hücreye böyle yapsan, belki “başlarım böyle işe” der ayrılır. ama insan hücresi yalnız yaşayamıyor. artık özelleşmiş o. artık önemli olan asıl organizma, hücreler değil. özgürlüğünü konfora feda etmiş bir hücre o.

insanlar küçük gruplar halinde yaşarken daha eşitlerdi. yaşam standartları da, yaptıkları işler de. gruptan ayrılan tek başına da yiyecek bulur hayatta kalabilirdi. ama belki de 40 yaşını görmeden ölüyorlardı. beni şimdi dağa bıraksalar 1 haftada ölürüm. yiyecek bulmama, yeriştirmeme imkan yok. kaktüs bile diksem yaşamıyor maalesef. ama toplumda çarkın bir dişlisi olarak büyük olasılıkla 60 yaşımı göreceğimi biliyorum.

insanlar çok farklı büyüklüklerde ve farklı iç işleyişlere sahip topluluklar kurmuşlar. bence bunların arasında en başarılı olanlar gelir adaletinin sağlandığı ve bireylerin özgürlük alanlarının daha geniş olduğu sistemler.
toplum kendi devamlılığını sağlamak ve en yüksek verimi almak için bireyleri yeteneklerine göre ayırıp, eğitir. matematik zekası olan bireyin çöp ayırması toplum açısından verimli olmaz. ayrıca insanların yaptığı işten memnun olmaması, hayatta mutlu olmamaları, bedensel ve ruhsal hastalıkları da verimi azaltır. bu yüzden bedensel olarak zorlu işlerde çalışanların da toplumun devamı için önemlerinin takdir edilmesi, çalışma saatlerinin yapılan işin zorluğuna uygun şekilde düzenlenmesi, iş güvenliği vb şartların sağlanması, eğitim ve sağlık hizmetlerinin ücretsiz ve kaliteli olması, insanlar arasında gelir uçurumu olmaması gerekir.

şu an matrix tasarımcısı gibi hissediyorum.

neyse enseyi karartmayalım. probiyotikler de var. insanın bir parçası olmadan bireysel takılıp insanla simbiyotik bir hayat sürebiliyorlar. hem özgür hem güvende. yani kısmen... bedenin kendini koruma mekanizmalarından birisi de ishal olup bağırsakları boşaltmak bildiğiniz gibi.

vazgeçtim, en iyisi kafatasının içi.
devamını gör...

boy uzaması

protein ağırlıklı beslenme, spor ve düzenli uyku sayesinde genetik potansiyel maksimum derecede değerlendirilebilir.
zıplamanın eklemler üzerindeki etkisi uzamayı uyarıyor. gece ışıksız bir ortamda düzenli uyku da uzamayı etkiliyor. amerika’ya göç eden japonların boy ortalamasının japonyadakilerden 10 cm uzun olması, güney korelilerin kuzey korelilerden 8 cm uzun olması da beslenmeden kaynaklanıyor.
genetik olarak belirli bir boy değil, bir aralık tanımlı. örneğin bir bireyin genetik potansiyeli 1.70-1.80 olsun. en kötü şartlarda bile yaşasa boyu 1.70 olur. eğer beslenme, spor ve uykuya dikkat ederse 1.80 olur.
kızlarda boy uzaması daha erken duruyor, erkeklerde yirmili yaşlara kadar devam ediyor. boyunuzu belirli bir süre persentil tablolarından takip ederseniz erişkinlikte hangi boya erişeceğinizi tahmin edebilirsiniz.
devamını gör...

karı koca aynı yatakta yatmak zorunda mı sorunsalı

eşlerden birisi yatağını ayırırsa, diğer eşin onu boşayıp üzerine tazminat alabilmesi nedeniyle baştan sözleşme yaparak gerçekleştirilmesi gereken uygulama.
evlilik çok romantik birşey değil maalesef.
devamını gör...

büstiyer

dilimize fransızca “bustier” kelimesinden geçmiş, güncel türkçe sözlükte “bayanların ceket vb. kıyafetlerinin içinde kullanılan çarpıcı, göz alıcı, işlemeli kumaştan yapılmış askılı veya askısız üstlük” olarak tanımlanmış giysi.
fransızca sözlüklere bakarsak tamamen farklı bir giysi tanımlanıyor ki benim de büstiyer denilince aklımda canlanan tam olarak bu.
tresor: "göğüsten bele kadar göğüse oturan, askısız kadın iç çamaşırı. bir gece eteği ile giyilen aynı şekle sahip bir giysi."*
robert: "göğsü bele kadar destekleyen kadın iç çamaşırı veya straplez korsaj."*
larousse: "destekli korse ile uzatılmış, askısız, balenli sütyen. göğsü çevreleyen ve omuzları çıplak bırakan bedene oturan korse."*
usito: "göğsü destekleyen ve bele kadar inen, askısız kadın iç çamaşırı veya korsaj."*

örneğin şöyle bir parça:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
büstiyer; iç çamaşırı olarak veya etekle gelinlik, abiye kıyafet vb olarak kullanılabilir. asıl olayı askısız olması ve bedene güzel bir form vermesidir. bu sayede kayık yakalı blüzler, askılı kıyafetler ile kullanılır. yakası kapalı kıyafetler altından da hafif belli olan sütyen askısı görüntüsü çirkin* olduğu, askısız sütyenler ise yeterince sabit durmadığı için büstiyer çok kullanışlı bir çamaşırdır. tek olumsuz yanı genellikle sentetik olduğu için terletmesidir. günlük kullanım için pamuklu, dantelsiz, sade modeline rastlamadım.

dilimizde büstiyer askılı-askısız, dar-bol, korsajlı-korsajsız tüm üst beden giysileri için kullanılır olmuş. örneğin:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

devlet halk için mi halk devlet için mi var sorunsalı

tek hücreli organizmalar bir araya gelerek yaşama şanslarını arttırdılar. çok hücreli organizma kendi varlığını devam ettirmeyi amaçlar, tek tek onu oluşturan hücreleri sallamaz. yine de bu birlik tek hücrelinin işine gelir.

bizim de insan olarak bilincimiz var ve tek tek hücrelerimizi düşünmüyoruz. kese yapınca ölü hücrelerle birlikte canlılar da gidiyor.

burun ameliyatı olup dokumuzun bir kısmını atabiliyoruz. veya kangren olmamak için bir uzvu kesebiliyoruz. hasta olunca antibiyotik alıp simbiyotik ilişki kurduğumuz bakterileri de yok edebiliyoruz. yani bizim için nihai amaç kendi varlığımızı devam ettirmek. halbuki her bir hücrenin kendi yaşam döngüsü, metabolizması var ve biz pek önemsemiyoruz, veya sadece bütünü etkilemesi açısından önemsiyoruz. beynimiz daha iyi çalışsın diye balık yağı içiyoruz örneğin.

insanlar da bir araya gelip topluluklar oluşturarak yaşama şanslarını arttırıyorlar. ancak bu defa oluşturulan toplum, kültür, yani bir üst ölçekteki sistem kendi varlığını korumaya çalışıyor. devlet de tek tek bireyleri önemsemez, feda edebilir, ancak kendi bütünlüğünü, geleceğini etkilediği ölçüde bireyleri önemser, toplumsal patlamanın olmaması için ihtiyaçlarını karşılar.

farklı kültürleri, yönetim modellerini doğadaki farklı canlılara benzetiyorum. kimisi daha esnek, koşullara uyum sağlıyor, kimisi soyunu devam ettiremiyor, yenileri oluşuyor.

devletlerin de üstünde bir sistem var olabilir. dünya üzerindeki tüm canlılığın cansız çevreyle bir bütün oluşturduğu ve canlılığın devam edebilmesi için çevre şartlarını etkilediğiyle ilgili james lovelock tarafından ortaya atılan bir hipotez, gaia hipotezi.

özetle bence devletle halk arasında karşılıklı çıkar ilişkisi var. devlete göre halk devlet için var ancak var kalabilmek için halkın ihtiyaçlarını da düşünmek zorunda.
devamını gör...

şükretmek

yapmadığım eylem. ortaokuldayken “acaba diğer çocuklar benim gözlüklerime bakıp şükrediyorlar mıdır?” diye düşünür üzülürdüm çünkü. sahip olduklarımla yetinmeyi bilirim, o ayrı, çünkü tersi insanı mutsuz eder. ama sahip olduklarım için şükretmem. benden kötü durumda olanlara da acımam, bu onlara haksızlıktır, bu durumda olmalarında benim de dolaylı olarak payım vardır bilirim, eşitsizlikleri, adaletsizlikleri gidermek için bireysel olarak yapabileceklerimi, elimden geleni yaparım.
devamını gör...

prefrontal cortex

yirmili yaşlara kadar gelişimini anca tamamlar. bu yüzden çocuklar ve ergenler dürtüsel davranır. sabırlı ve mantıklı olamazlar, olması gerekeni değil içlerinden geleni yaparlar.
devamını gör...

dinsiz ahlak

ahlak iyi ve kötü davranışlara ilişkin toplumun üzerinde yazılı olmayan bir mutabakat sağladığı kurallardır. toplumdan topluma değişiklik gösterir. aynı zamanda bir toplumda zaman içerisinde de değişir. mutlak iyi ve mutlak kötü yoktur. toplum için fayda vardır. iyi ve kötünün fonksiyonu insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyerek toplumun düzenini ve devamlılığını sağlamaktır. amaç bireyin mutluluğu değildir, amaç toplumun devamlılığıdır.

ilkel toplumlarda dinler doğanın güçlerini açıklama çabasıdır. bu toplumlarda da ahlak kuralları vardır. örneğin ensest genellikle kötü görülür. küçük ilkel topluluklar ensest ilişki yerine eş bulmak için senenin belli dönemlerinde toplanma yerlerinde buluşurlar. aborjinlerde de bu görülür, kongo havzasında da, berberilerde de (onlar müslüman ama bu gelenek muhtemelen binlerce yıl önceden geliyor). çünkü ensest sağlıklı nesiller elde etmeyi riske eder ve hem içgüdüsel olarak hem gözlemler nedeniyle zaman içerisinde ensest kötü kabul edilmiş ve birbirinden uzak toplumlarda benzer pratikler edinilmiştir.

ahlak kuralları değişken olduğu için bazı toplumlarda “7 göbekten akraba” ile evlenilmezken bazı toplumlarda kuzenle evlenmek normal karşılanabilir.

mısırda firavunlar tanrı horus’un yeryüzündeki cisimleşmiş hali olduğundan haremi olmasına rağmen sıradan bir insanla değil yine bir tanrıyla yani kendi kızkardeşleriyle evleniyorlardı (sakat ve hastalıklı çocuk çok doğuyordu, örneğin 17 yaşında ölmüş tutankamun’un iskelet sorunları vardı ve mezarından bir sürü baston çıkmıştı)

bildiğim bütün topluluklarda yaşlılara saygı gösterilir ve bakım görürler.

yani mutlak ahlak kuralları yok ancak genellemeler de yapılabilir. ensest genelde kötü kabul edilir. çünkü sağlıklı bireyler için böyle olması gerekiyordu.

ahlak toplumun devamını sağlayan bir fonksiyonudur. bu kurallar geleneksel olarak devam eder. ihtiyaçlara göre değişir. belki ileride tembellik çok büyük bir ahlaksızlık olarak kabul edilecektir, şimdilik sadece tasvip edilmeyen bir davranış. belki vücudumuzun bazı bölümlerinin görünmesi ayıp sayılmayacak.

ilave: tek tanrılı dinler ahlakın kaynağı değildir. onlar belli bir bütünlük içerisinde kendi ahlak kurallarını oluştururlar.
devamını gör...

arabesk

arap süsleme üslubu. orijinali fransızca "arabesque" şeklinde olan terimi, haçlı seferleri döneminden itibaren islam sanatını çok daha yakından tanıma fırsatını elde eden avrupalılar, geç orta çağ'da (14. yy.) islam sanatını belirtmek için kullanmaya başlamışlardır. islam görsel sanatlarında iç içe geçmiş bitkisel figürleri ifade eder. osmanlı türkçesi'ne fransızca okunuşundan "arabesk" olarak geçmiştir (daha önce osmanlıda arap sanatı için arapkari (arapişi), şamkari (şamişi) kullanılıyordu).

üslup olarak ise osmanlı’ya 18. yy ikinci yarısı görsel sanatlarda girmeye başlar. 19. yy.da etkisi artar. 20. yy başlarında türk müziğinde de arabesk motifler görülmeye başlar. istanbul’da gösterime giren mısır filmlerinin arapça müzikleri atılarak yerine sadettin kaynak gibi ustalar yeni müzikler yapmıştır. bu müziklerde arap motifleri görülür. örneğin leyla ile mecnun filmindeki “leyla bir özge candır” şarkısı. 50’lerde doğu ve güneydoğudan istanbula göçlerle arabesk müzik istanbulda daha çok dinlenir olur. arabesk diğer müzik türlerine de sirayet eder. çünkü arabesk talep görüyordur. bir rock müzik sanatçısına “neden rocktan arabeske geçtiği” özel bir sohbette sorulunca “çünkü rock dinlenmiyordu, arabesk dinleniyordu” diye cevap verdiğini birinci ağızdan duydum.
devamını gör...

popüler olandan iğrenme marjinalliği

geçen sene balkona çiçek dikme hevesi geldi. saksılara karanfiller, papatyalar, güller, nergisler diktim. karanfil, papatya, nergis bir dönem çiçeklendi, sonra çiçekleri gitti. alt komşudaki sardunya hem yaz hem kış yeşil kaldı, hem de sürekli çiçek verdi. komşuların neden hep sardunya diktiğini anladım. karda yol açmak riskli, başkasının izinden gitmek, yaygın olanı yapmak daha güvenliydi.

popüler olandan sırf popüler diye iğrenen kişinin beğenilerini dolaylı olarak toplum yönlendiriyor demektir. ben sardunyadan dersimi aldım. gül de fena olmuyor, amaaaaan çılgınlığa lüzum yok... bu sene hep sardunya...
devamını gör...

yazarlara göre iyiliğin tanımı

başkalarının hayatına, görünür bir karşılık beklemeden katkıda bulunma. yapan kişi beyindeki haz mekanizmaları sayesinde ödüllendirilmiş olur. toplumun devamına ve refahına katkıda bulunarak, dolaylı yoldan iyilik yapan kişi de fayda görür.
devamını gör...

dilin sürekli yeni diş dolgusunda gezinmesi

ağızdaki yabancıyı tanımak, pürüzleri tespit edip zımparalamak, diğer dişlere benzetmek ister gibi, dilin, dolgu üzerinde dolaştırılması. maalesef hiçbir zaman diğer dişler gibi olmaz o ama dil bu durumu kabullenmek zorunda kalır ve kusurlu dişi rahat bırakır.
devamını gör...

kaç kere aşık olunabilir sorunsalı

ruh eşi diye bir şey yok. pek çok kişiyle uyuşabiliriz. bir kere aşık olunabileceğini iddia etmek aşkı romantize etmektir. halbuki aşk hormonal bir durum. libidosu fazla olan çok defa aşık olur, az olan ve çok rasyonel bir yapısı olan pek aşık olmaz.
devamını gör...

kültür farklılıkları

kolonya uzatan kayınvalideye avucumu açmak... meğer kolonyayı alıp herkese dökmem gerekiyormuş. ne bileyim bizde gelin kapı ağzında durur, herkese hizmet eder gibi şeyler yok.
devamını gör...

r harfini çıkaramayan insanlar

ağız ve dil kaslarını geliştirecek egzersizlerle bu sorunlarını çözebilecek insanlardır.
dilin ucunu damağa doğru kaldırdıktan sonra bir dil çubuğu veya kalemle üzerine bastırıp geriye doğru kıvırın ve o şekilde tutarak r sesini çıkarmaya çalışın. dil kaslarını geliştiren egzersizler için de bir video bırakıyorum.
you tube
devamını gör...

piyano çalmak isteyenlere tavsiyeler

kime verdiğine göre değişecek tavsiyelerdir.

zengin olanlar en iyi piyanoyu alıp iyi bir hoca tutabilirler. olursa olur olmazsa da piyano evde güzel bir dekor olur, başka bir uğraşa yelken açabilirler. yelken demişken... neden olmasın?

müzik yeteneğiniz varsa bütçenize en uygun piyanoyla başlayın.

müzik yeteneği olmayan, daha önce piyano çalmayı denememiş, maymun iştahlı, beceremeyince kolay vazgeçenler için tavsiyem ise vazgeçmemeleri. çok çalışmanın sonucunu alırsınız. yetenekli veya erken yaşlarda başlamış birisinin yarım saatte çıkaracağı işi siz belki bir ayda yapacaksınız. ama çok zevkli, ayrıca beyin ve ruh için faydalı bir hobi. bu tanıma uyduğum için kendi deneyimlerimi aktarayım.

tuş hassasiyeti olan (ne kadar güçlü basarsan o kadar yüksek ses veriyor) ucuzundan bir org aldım. piyano çalanlar org ve piyano farklı enstrümanlar diyor ama bütçeniz darsa, geleceği göremiyorsanız, iyi sesle kötü sesi ayırt edecek bir kulağınız yoksa neden olmasın. bana sesi çok güzel geliyor <3
gözünüz korkmasın. öğrenmesi en kolay enstrüman olabilir. sonuçta notaların hepsi peşpeşe sıralanmış durumda. nota okumayı öğrenmek daha zor aslında. çalacağınız notanın ne olduğunu anlayınca klavyede bulmak bebek işi. çalmayı öğrenmesi kolay derken güzel çalması hiç de kolay değil. mesela art arda 4 tane 16’lık notayı çalarken hafif farklı sürelerde çıkıyor ses. parmaklarım emirlerime uymuyor. belki çalıştıkça olur.
bir eseri öğrenip baştan sona çalmak çok zevkli. kendi kendime öğrendiğim için kolay olmuyor ama o kadar zevkli ki zorlansam ve yavaş sonuç alsam da hayatımda yarım bıraktığım pek çok şey gibi bırakamıyorum. piyano almanın, piyanosu olan bir tanıdığıma gidip çalmanın hayallerini kuruyorum.
çalışma yöntemim:
eseri çok dinliyorum. notaları inceliyorum. hepsini ezbere bilmediğim için bazen sayarak hangi nota olduğunu buluyorum. bazen sadece sağ elle çalınanları duymaya çalışıyorum, bazen de sadece sol elle çalınanları. her ölçüyü veya birkaç ölçülük bölümde sağ ve sol el çalınan bölümleri ayrı çalışıp sonra birlikte çalıyorum. eseri çok dinleyince yanlış bastığım notayı duyabilir hale geliyorum.
devamını gör...

lazerle göz çizdirme ameliyatı

yaptırdıktan sonra düzenli göz muayenesi olmanızı tavsiye edeceğim ameliyat.
10 yıldan uzun zaman önce oldum. ileri derece miyopum vardı. hemen hemen sıfırlandı ve tekrar artmadı. gece ışık dağılması dışında şikayetim yoktu. göz damlalarını bir süre sonra bıraktım.
geçenlerde gözlerimde yorgunluk, bulanık görme, çift görme gibi şikayetlerim oldu. göz doktoru çok kuruluğun olduğunu, normalde gözlerimi açamayacak durumda olmam gerektiğini ama ameliyat nedeniyle sinirlerim kesildiği için hissetmediğimi söyledi. çok şaşırdım, ilk defa böyle birşey duymuştum.
göz kuruluğu, göz ameliyatı olanlarda, kadınlarda ve ekran kullanımı çok olanlarda daha fazla, aklınızda olsun.
yine de ameliyattan pişman değilim. ama 3-4 dereceler için de gözlerinizi elletmeyin.
devamını gör...

ruh eşini bulamamak

ortalamanın çok altında veya çok üstünde olunduğunun işareti.
çan eğrisinde, ortalama olan, oran olarak daha fazladır. belki de bu gruba girmiyorsunuzdur, daha uçlardasınızdır. sizinle aynı kültür ve eğitim seviyesinde, ortak zevklere sahip, size yakın yaşlarda kişi sayısı çevrenizde azdır.
benzer sebeplerle, üniversitede o kişiyi bulmak daha kolaydır, gözünüz açık olsun ve cesaretli olun.
devamını gör...

para mutluluğu satın almaz

temel ihtiyaçların karşılanmasına yetecek kadar para mutluluk için gerek şarttır, yeter şart değildir. gerisi insanın kişiliğine, bakış açısına, becerisine bağlıdır.
devamını gör...

yalnızlık

hepimizin içinde bulunduğu, bazılarının çevrelerindeki kalabalıklar nedeniyle henüz farkında olmadığı durum.
devamını gör...

ülkenin refah seviyesini artırmak için yapılacaklar

ilk yapılması gereken birlik ve beraberliği sağlamak. ötekileştirilenler, topluma aidiyet hissetmeyenler tekrar kazanılmalı.
her sektörde günü kurtaran değil risk analizleri ile uzun dönemli planlamalar yapılmalı.
ilkokulda öncelikle etik değerler verilmeli.
bizim refah ve mutluluğumuzun toplumun diğer bireylerinin mutluluğuyla paralel olduğu aktarılmalı.
adalet ve adalete olan inanç tesis esilmeli.
en kısa vadede ülkeye en çok para çekebileceğimiz sektör turizm. kaliteli, temiz ve dürüst hizmet verilmesi sağlanmalı. turistlerin en çok para harcadığı istanbul’a özel projeler yapılmalı. nüfusun azaltılması, doğal güzelliklerin korunması, kültür varlıklarının tarihi dokuyla birlikte korunması vb
çiftçiler desteklenmeli, kooperatifler kurulmalı, yerli tohum üretimi, dağıtımı sağlanmalı, dışa bağımlılık bitirilmeli. tarım planlı ve teknolojik yapılmalı. yeraltı su kaynaklarımız korunmalı.
doğal çevre, kültürel değerler korunmalı.
az yatırım maliyetiyle ihracatta çok kazanabileceğimiz yazılım, bilişim vb sektörlere ağırlık verilebilir.
devamını gör...

hobi sahibi olmak

hapishanede havalandırmaya çıkmak gibi bir şey.
devamını gör...

batı'nın ilk iktisadi krizde gümleyecek olması

başlığı açan yazarın doğu toplumlarında ahlak ve inancın olduğunu ve bunun da iktisadi krizlerde halkı ayakta tutabileceğini iddia ettiğini anlıyorum. müge anlı izlemeden yıllar önce 99 depremini gördükten sonra anladım ki toplumumuzda ahlak kalmamıştır, varsa bile kriz anlarında hiçbir işe yaramamaktadır. depremden sonra yağma (başka şehirlerden yağmaya gelenler oldu), hırsızlık, ölülerin bileziğini almak için elini kesme, çocuk kaçırma vb çok iğrenç olaylar yaşandı. asker olmasa herkes birbirini keserdi orada. o yüzden ben kriz anında bana yardım etmesi için başkalarının ahlakına bel bağlamak yerine sosyal devletin kurumlarına, kanunlara güvenmeyi tercih ederim. sistemimizin eksiklerini ona göre düzeltelim.
devamını gör...

hal hatır sormadan konuya giren insan

bendim. nasılsın sorusu ayaküstü sorulup cevaplandırılabilecek bir soru değil benim için. hayatımın ilk yıllarında sorulduğu zaman ciddi ciddi düşünüp cevap verirdim. ama karşımdakinin konuşmak için sözlerimin bitmesini beklediğini ve ne dediğimle ilgilenmediğini, yakınım olmayan insanların da karşılaşınca nasılsın diye sorduğunu görünce bunun bir tür selamlaşma olduğunu kavradım. zaman kaybettirse ve anlamsız gelse de göze batmamak için ben de yapıyorum.
devamını gör...

insanın her koşulda bencil olması

toplum olarak yaşamak insanın hayatta kalmasını kolaylaştırdığı için bunu destekleyen mekanizmalar gelişmiştir. örneğin toplum içinde kabul görmek, saygınlık insanı mutlu eder, reddedilmek toplumdan dışlanmanın (dolayısıyla ölüme yaklaşmanın) bir basamağı olduğu için bizi üzer. bu üzüntü ve mutluluk duygularını hissettiren kimyasal süreçler o şekilde evrimleştiğimiz için kendiliğinden olur, sonuçlarını düşündüğümüz için gerçekleşmez (ayrıca sonuçlarını düşünebilme kapasitemiz de var bu yüzden sıradan insan için saf bencildir diyemeyiz, toplumla karmaşık bağlarımız var. sosyopatlar belki öyle değil.

başka örnek vereyim. anneler oksitosin hormonuyla bebeklerine bağlanır. çünkü bebeğin hayatta kalması için buna ihtiyacı vardır. anne sadece o duyguyu hissederek hareket eder. ben bakmazsam bu bebek ölür, bu bebek benim genetik devamlılığımı sağlayacak, yaşlanınca bana bakacak gibi şeyler düşünmez, gerçek bu olsa bile.

hayat sadece devam etmeye çalışır ve bu da bireylerin hem kendilerini koruması, hem yavru yapması ve toplumları için katkıda bulunmalarıyla olur. bireyler olarak birbirimizden bağımsız değiliz. bizi birbirimize bağlayan bağlar ve fedakarlık davranışına sebep olan mekanizmalar genlerimizde kayıtlı kimyasal süreçlerle oluyor.
devamını gör...

15 yaşında çocukların evlenmesine insan hakkı demek

beynimizde yüksek bilişsel işlevlerin yürütüldüğü prefrontal korteks bölümünün bir görevi de planlama yapmak, davranışlarımızın, kararlarımızın sonuçlarını düşünmektir. bu bölüm 20-25 yaşına kadar gelişmeye devam eder. ondan önce hareketler daha dürtüseldir. yani alternatifler, eylemlerin olası sonuçları düşünülmez. * ben, bu gelişim tamamlandıktan sonra"insan" olduğumuzu düşünüyorum. yumurtanın spermle döllenmesinden sonra gelişen embriyoda evrimin basamaklarını gözlemlediğimiz gibi, doğumdan sonra gelişen canlıda da insanın bilişsel ve sosyal evrimini gözlemleriz. çocuk dediğimiz sadece kendi ihtiyaçlarını gidermeye odaklanmış canlı zamanla empati yapmayı öğrenir, ahlaki değerleri gelişir, toplumsallaşır, iradesi gelişir ve artık insan olur. bu aşamaya gelmeden bir insanın bütün ömrünü etkileyecek, belki de hayatını tehlikeye sokacak bir kararı vermesini doğru bulmuyorum.
t: 15 yaşında bir çocuk fiziksel olarak olgunlaşsa bile zihnen olgunlaşmadığından evlenme kararı alması doğru olmadığı için tanımlanamayacak hak.
devamını gör...

üç robot yasası

robotların türümüze zarar verme ihtimalini ortadan kaldırmayı amaçlayan ilkeler.

isaac asimov tarafından sonradan sıfırıncı yasa eklenmiştir.
sıfırıncı yasa: bir robot insanlığa zarar veremez ya da zarar görmesine seyirci kalamaz.
birinci yasa: bir robot, sıfırıncı yasayla çelişmediği sürece bir insana zarar veremez ya da zarar görmesine seyirci kalamaz.
...

ben bireysel olarak da benim davranışlarımı yönlendiren ilkeler nedir, ideali ne olmalıdır diye düşünüyorum.

anayasa yapılırken sadece hukukçular değil analitik düşünen fen bilimciler de işin içine katılmalı.
devamını gör...

cinsiyetsiz tuvaletler istiyoruz

iki başlık altında ele alınması gereken talep.

1. mahremiyet
kabinler alttan ve üstten açık olunca mahremiyet kalmıyor. ben kendi cinsiyetimden olan birisi yan kabinde olduğu zaman da rahatsız oluyorum. makyaj yaparken de başkasının beni görmesi hoşuma gitmiyor.
2. hijyen
kadın tuvaletleri de erkek tuvaletleri de pek temiz kullanılmıyor. kafe, şantiye, konut gibi ortamlarda ortak tuvalet kullandım. en çok konutlarda temiz oluyor tuvaletler.

benim önerim: tuvaletlere daha geniş yer ayrılmalı. her tuvalet tavana kadar duvarla bölünmeli. el yıkama, ayna, alt değiştirme vb ihtiyaçlar tek kabinde giderilebilmeli. bu durumda bir erkeğin kullandığı tuvaleti kullanmaktan rahatsız olmam. farklı nitelikte ve donanımda tuvaletler olabilir. kapısında cinsiyet değil alaturka, alafranga, pisuar, ebeveyn çocuk yazar (böylece babaların bebeğin altını nerede temizleyeceği sorunu da çözülüyor). hijyen konusuna gelince... ailede öğretilmeli, tuvaletler daha sık temizlenmeli, otomatik sifon vb kullanılmalı.
devamını gör...

duşta su sıcaklığını ayarlamakla geçen süre

suyun ,sıcak su kaynağından boruları ısıtarak banyodaki musluğa ulaşmasına kadar geçen süredir.

bu sürenin kısaltılması için:
duştan önce su kullanmanız gerektiğinde, örneğin traş olurken, sıcak suyu açın. böylece sıcak su borularda bir miktar yol almış olur. duşun bağlı olduğu musluğu kullanmanız gerekmiyor, sonuçta duşa giden su ile diğer musluğa giden su banyoda bir yerde birbirinden ayrılacak. başka bir komşu ıslak mahalde de sıcak suyu açarsanız su yine banyoya yaklaşmış olur.

duşa girdiniz ve suyu ayarlayacaksınız. önce suyu en sıcağa getirin. ısındığı zaman soğuk tarafı da açarak ılıtın. suyu, direkt istediğiniz su sıcaklığının olduğu ılık ayarında açarsanız süre çok daha uzar ve bu sırada soğuk su tarafından gelen su ziyan olur.

bu arada ısınana kadar suyu bir kovaya akıtırsanız israf etmemiş olursunuz.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının en sevdiği sakatat türü yemek

beyin ve ciğer. aynı zamanda tek yediğim sakatat.

beyin salatası:
beyin orta kısık ateşte (çok kısık olursa çok yumuşar) az tuzlu suda ( dana 20-25 dakika koyun 10 dak. kadar) haşlanır. çırarılıp soğuk suya tutulur. zarı ince ve keskin bir bıçak yardımıyla dikkatli şekilde soyulur. küp küp doğranır. üzerine çok ince kıyılmış maydanoz, taze soğan ve sarımsak eklenir. yarım limon suyu, bir çorba kaşığı sirke, biraz tuz ve zeytinyağı karıştırılarak salatanın üzerinde gezdirilir, karıştırılır. buzdolabında bir saat dinlendirildikten sonra servis yapılır.
not: beyin bebeklere verilmemeli, çocuklara çok az miktarda verilmelidir.
arnavut ciğeri:
zarı soyulmuş, damarları alınmış, küp küp doğranmış kuzu ciğeri, yıkanmadan, kırmızı toz biber ve karabiber(az) karışımına bulanır. kuruması için kenarda bekletilir. un ve tuz karışımına bulanır, fazla un silkelenir. ayçiçek yağında 120-130 derecede 2 dakika kadar kızartılır. küp küp doğranıp kızartılmış patatesle servis yapılır. dana ciğerle yapılmaz ama yaparsanız daha yüksek sıcakta daha uzun pişirmeniz gerekir.
not: ciğer demir deposu olup çok faydalıdır. geleneksel olarak yanında bir saat tuzlu suda bekletilip acısı çıkarılmış kırmızı soğan yenir ama siz sivri biber ve maydanozla yerseniz c vitamini sayesinde demir emilimi artacaktır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim