1.
böyle bir saçma uğraş yoktur. küçükten büyüğe hepsi sever. 400 yıllık geçmişi var bilader.
devamını gör...
2.
üzerine kaynar çay dökülmüş gibi ciyaklayan birilerini izlemek zevk vermez, onun yerine tiyatroya gidin sinemaya gidin olmadı maça gidin. hatta çocuklar duymasında şu sahne yüzünden meltem ve selami'ye tam ayar olmuştum.
devamını gör...
3.
hıristiyan toplumlar kollektif dua eder. müslüman toplumlarda olduğu gibi bir tek kişinin (imam oluyor o kişi) söylediklerini tekrarlamaz. kilise koroları vardır. köyün kasabı, ahırın seyisi, ağıl süt sağan kadını pazar günü kilise korosunda beraber ilahi söylerler. böyle bir iklimde kulakları klasik müziğin tınısına, armonisine alışıktır. o nedenle opera türü müzikler onlara yabancı, irrite edici gelmez.
bizde bu tür müzikler, hiçbir alt yapı olmadan halka zorla itelenmiş ve bu yüzden de belli bir kesimin dışında tutmamıştır.
bu arada ben cso'nun sürekli dinleyicisiydim. yani klasik batı müziğini severim.
bizde bu tür müzikler, hiçbir alt yapı olmadan halka zorla itelenmiş ve bu yüzden de belli bir kesimin dışında tutmamıştır.
bu arada ben cso'nun sürekli dinleyicisiydim. yani klasik batı müziğini severim.
devamını gör...
4.
opera fanı olmayan random bir barok müziği sever olarak konuşayım. opera bir çok gösteri sanatına dair disiplinin ( müzik, şan, dans, tiyatro, sahne tasarım ve makyaj) kendi içerisinde bulunduğu bir nevi asalet arayışı ve sanatsal bir böbürlenmedir.
kökenini hristiyanlığın skolastik bağlarından kurtulma yolunu antik yunan'a öykünmekten alan rönesans hareketinden alır. zira eski yunan, tiyatronun ve mimiklerle zenginleştirilmiş sözlerin performe edilmesine dayanıyordu. muhtemelen bunlar müzikli oyunlardı da.
önceki entryde koroya atıf yapılarak, batıda çok sesli müziğin var olduğundan dem vurulmuş. aslında kilise ve din kökenli çok sesli müzik ve koroya karşı bir alternatif olarak opera ortaya çıkmıştır. tabi ikili, üçlü hatta dörtlü arya denemeleri de mozart gibi dehalar tarafından denense de esasen opera ortaçağ entelektüellerinin tek sesli söylenen performansların seyirci üzerinde daha bire bir ve tesirli olduğu tezine dayanır.
başlığa dönecek olursak, opera, doğum yeri olan avrupa da dahil olmak üzere hiç bir zaman büyük kitleler arasında etkili ve popüler olmamıştır. yalnız orta ve yeni çağ'da hatta 20. yy'ın başlarına kadar opera sahneleri kadın, erkek bireylerin sosyalleşmesi için cazip bir alana ev sahipliği yapmış olabilir.
kökenini hristiyanlığın skolastik bağlarından kurtulma yolunu antik yunan'a öykünmekten alan rönesans hareketinden alır. zira eski yunan, tiyatronun ve mimiklerle zenginleştirilmiş sözlerin performe edilmesine dayanıyordu. muhtemelen bunlar müzikli oyunlardı da.
önceki entryde koroya atıf yapılarak, batıda çok sesli müziğin var olduğundan dem vurulmuş. aslında kilise ve din kökenli çok sesli müzik ve koroya karşı bir alternatif olarak opera ortaya çıkmıştır. tabi ikili, üçlü hatta dörtlü arya denemeleri de mozart gibi dehalar tarafından denense de esasen opera ortaçağ entelektüellerinin tek sesli söylenen performansların seyirci üzerinde daha bire bir ve tesirli olduğu tezine dayanır.
başlığa dönecek olursak, opera, doğum yeri olan avrupa da dahil olmak üzere hiç bir zaman büyük kitleler arasında etkili ve popüler olmamıştır. yalnız orta ve yeni çağ'da hatta 20. yy'ın başlarına kadar opera sahneleri kadın, erkek bireylerin sosyalleşmesi için cazip bir alana ev sahipliği yapmış olabilir.
devamını gör...
"batı'da operanın sevdirilmesi" ile benzer başlıklar
yahşi batı
23
batı
4