1.
bir mezepotamya destanıdır. kuran'da bir sayfa, tevrat ve incil'de iki üç sayfa yer tutan nuh tufanının kaynağı olduğu söylenen destandır, destanda bu tufan 327 dizede anlatılmıştır. ayrıca kızıldeniz'in ortadan ikiye yarılmasından da bahsediyor.
--- alıntı ---
akdenizde meydana gelen olağanüstü taşkınların o dönemde anadolunun kuzeyindeki küçük bir gölü binkerce kat genişletip bugünkü karadenize dönüştürürken çok büyük bir alandaki yerleşik yaşamı yok etmesi, kurtulabilen halkların uzak bölgelere kaçışı büyük tufanın kaynağıdır.
british museum uzmanlarından george smith, mezopotamya'nın nippur kentinde bulunmuş tabletlerin birini incelerken bunlardan birinin "tufan söylencesi" olduğunu anladı . böylece insan soyunu tufandan kurtarmış kişinin kuran ve tevratta tanrının yazdırdığı gibi nuh değil, utnapiştim adında bir kişi olduğu ortaya çıktı.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
kazıbilimcilerin 150 yılda yaptığı çalışma sonucunda destanın 2/3'ü elimizde ama gerisini bulmak pek mümkün değil artık. ırakta yapılacak çalışmalarla birtakım eksiklikleri tamamlayacak yeni verilere ulaşmamız olanaksız.. insanlığın bugüne kadar gördüğü en alçakça saldırıların birinin sonunda amerikan bombaları, yeryüzü uygarlığının eşik taşlarını yerle bir etti.
--- alıntı ---
ikisi de hasan ali yücel klasikler dizisi'ndeki gılgamış destanının ön sözünden alıntıdır
--- alıntı ---
akdenizde meydana gelen olağanüstü taşkınların o dönemde anadolunun kuzeyindeki küçük bir gölü binkerce kat genişletip bugünkü karadenize dönüştürürken çok büyük bir alandaki yerleşik yaşamı yok etmesi, kurtulabilen halkların uzak bölgelere kaçışı büyük tufanın kaynağıdır.
british museum uzmanlarından george smith, mezopotamya'nın nippur kentinde bulunmuş tabletlerin birini incelerken bunlardan birinin "tufan söylencesi" olduğunu anladı . böylece insan soyunu tufandan kurtarmış kişinin kuran ve tevratta tanrının yazdırdığı gibi nuh değil, utnapiştim adında bir kişi olduğu ortaya çıktı.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
kazıbilimcilerin 150 yılda yaptığı çalışma sonucunda destanın 2/3'ü elimizde ama gerisini bulmak pek mümkün değil artık. ırakta yapılacak çalışmalarla birtakım eksiklikleri tamamlayacak yeni verilere ulaşmamız olanaksız.. insanlığın bugüne kadar gördüğü en alçakça saldırıların birinin sonunda amerikan bombaları, yeryüzü uygarlığının eşik taşlarını yerle bir etti.
--- alıntı ---
ikisi de hasan ali yücel klasikler dizisi'ndeki gılgamış destanının ön sözünden alıntıdır
devamını gör...
2.
piramit metinlerinden sonra en eski ikinci dini metin olarak kabul edilen destansı bir şiirdir.
devamını gör...
3.
nuh tufanı olayını kutsal kitaplardan daha detaylı ve uzun anlatan destandır.
kutsal kitaplardan daha eski bir destandır ve nuh tufanı olayını daha önce işlediği için birşeyler sorgulatır.
kutsal kitaplardan daha eski bir destandır ve nuh tufanı olayını daha önce işlediği için birşeyler sorgulatır.
devamını gör...
4.
çok güzel bir edebiyat metni ve mittir. alıp okuyun mutlaka. ihmal etmeyin. nobelli yazarların kitaplarına bin basar.
devamını gör...
5.
bu coğrafyanın destanı. sümerler’e dayandırılsa da asurlular tarafından da kabul edilir. gılgamış’ın enkidu ve tanrılarla olan yolculuk içeren hikayesi anlatılır. gılgamış ve enkidu destana göre sedir kesmeye giderler (lübnan bayrağında da sedir ağacı vardır). devamında ise gılgamış’ın ölümsüzlük arayışı anlatılır.
devamını gör...
6.
birkaç sene evvel kayıp bir tableti musul'da bulunmuş olan destandır aynı zamanda. söz konusu tablette de yanlış hatırlamıyorsam gılgo'nun enkidu ile beraber gittiği sedir ormanlarının tasviri yer almaktadır.
bereketli hilalden çıkmış en eski frp adventure hikayesidir aynı zamanda.
ama asla bir odysseia değildir.
bereketli hilalden çıkmış en eski frp adventure hikayesidir aynı zamanda.
ama asla bir odysseia değildir.
devamını gör...
7.
gılgamış'ın başından geçen olayların anlatıldığı destandır.
başından ne geçtiğine değinecek olursak;
gılgamış, uruk şehrinde hüküm süren bir sümer süperman'ıdır. ülen demiş kendi kendine ben bu şehrin etrafını sur ile çevireceğim. halk çalışmayı sever mi? sevmez bu sebeple gılgamışı tanrılara şikayet ederler. tanrılar halkı dinler ve savaş ve aşk tanrıçası iştar ; halkı korumak için, enkidu‟yu görevlendirir. enkidu bir çeşit tarzandır. sedir ormanları içinde, vahşi hayvanlar arasında yaşamaktadır.
bu enkidu bir savaşta kötülük yapan bir devi öldürmüş mübarek bir insandır. endiku, gılgamışı görünce onunla kanka olur.
her iki mübarek kahraman , gılgamış ile enkidu, insanoğluna düşman olan yaratıkları yok ederek dünyayı düzenini kurmaya çalışırlar.
enkidu, kankası gılgamış‟ı tanrıça iştar‟ı görmeye götürür. aşüfte iştar; enkidu'nun gılgamış'a kankalık bağını bozmak ister. aşüfte iştar, gılgamış‟ı baştan çıkarmaya çalışır. gılgamış, aşüfte iştarı pek tekin bulmaz ve bu aşkı reddeder. aşüfte iştar senmisin beni reddeden diyip; endiku'yu cüzzamla lanetler. ve zavallı endiku cüzzamdan ölür. aşüfte iştar, gılgamış'ıda lanetlemek ister. bunun üzerine aşüfte iştardan yılmış vaziyette bari ölümsüz olayım diyerek atası utanapişti'ye danışır.
araki utanapişti'yi bulasın... gezerken, gezerken ....dünya üzerinde gezilmedik yer bırakmaz gılgamış...
en sonunda ölüm kıyılarında utanapişti'yi bulur. utanapişti gılgamış‟ı aşüfte iştar'ın şerrinden kurtarı, ancak ölümsüzlüğün sırrını vermez. gılgamış o kadar yol gelmiş boşta göndermemek adına kuvvet ve gençliğin sırrını verir.
gılgamış gerisin geri boynu bükük döner. çok yorulur ve uyur. rüyasında kankası enkidu'yu görür. enkidu ölülerin bulunduğu gölgeler vadisi‟nde, hiçbiri kendisini tanıyıp hatırlamayan yaratıkların arasında, tanrıların iyiliğini beklemektedir. gılgamış bu rüyadan anlar ki, ölümsüzlük; dünyada ulaşılabilecek en büyük mutluluk değildir. yeryüzünde gerçek mutluluk, tanrıların yardımıyla insanların hafızasından
silinmemektir.
başından ne geçtiğine değinecek olursak;
gılgamış, uruk şehrinde hüküm süren bir sümer süperman'ıdır. ülen demiş kendi kendine ben bu şehrin etrafını sur ile çevireceğim. halk çalışmayı sever mi? sevmez bu sebeple gılgamışı tanrılara şikayet ederler. tanrılar halkı dinler ve savaş ve aşk tanrıçası iştar ; halkı korumak için, enkidu‟yu görevlendirir. enkidu bir çeşit tarzandır. sedir ormanları içinde, vahşi hayvanlar arasında yaşamaktadır.
bu enkidu bir savaşta kötülük yapan bir devi öldürmüş mübarek bir insandır. endiku, gılgamışı görünce onunla kanka olur.
her iki mübarek kahraman , gılgamış ile enkidu, insanoğluna düşman olan yaratıkları yok ederek dünyayı düzenini kurmaya çalışırlar.
enkidu, kankası gılgamış‟ı tanrıça iştar‟ı görmeye götürür. aşüfte iştar; enkidu'nun gılgamış'a kankalık bağını bozmak ister. aşüfte iştar, gılgamış‟ı baştan çıkarmaya çalışır. gılgamış, aşüfte iştarı pek tekin bulmaz ve bu aşkı reddeder. aşüfte iştar senmisin beni reddeden diyip; endiku'yu cüzzamla lanetler. ve zavallı endiku cüzzamdan ölür. aşüfte iştar, gılgamış'ıda lanetlemek ister. bunun üzerine aşüfte iştardan yılmış vaziyette bari ölümsüz olayım diyerek atası utanapişti'ye danışır.
araki utanapişti'yi bulasın... gezerken, gezerken ....dünya üzerinde gezilmedik yer bırakmaz gılgamış...
en sonunda ölüm kıyılarında utanapişti'yi bulur. utanapişti gılgamış‟ı aşüfte iştar'ın şerrinden kurtarı, ancak ölümsüzlüğün sırrını vermez. gılgamış o kadar yol gelmiş boşta göndermemek adına kuvvet ve gençliğin sırrını verir.
gılgamış gerisin geri boynu bükük döner. çok yorulur ve uyur. rüyasında kankası enkidu'yu görür. enkidu ölülerin bulunduğu gölgeler vadisi‟nde, hiçbiri kendisini tanıyıp hatırlamayan yaratıkların arasında, tanrıların iyiliğini beklemektedir. gılgamış bu rüyadan anlar ki, ölümsüzlük; dünyada ulaşılabilecek en büyük mutluluk değildir. yeryüzünde gerçek mutluluk, tanrıların yardımıyla insanların hafızasından
silinmemektir.
devamını gör...
8.
gılgameş, eski efsanevi sümer kralıdır. sümer kral tabletlerinde bu gözükür. insanın ölümsüzlük tutkusunun ilk örneğini bu eserde vardır. bu eser, ondan sonra gelen diğer kaynaklara referans olmaktadır.
devamını gör...
9.
en eski insanların metinleri olarak kabul ettiğimiz ifadelerin, aslında günümüz insanıyla ne kadar benzediğini gördüğümüz destan.
devamını gör...
10.
dünyanın bilinen en eski metinlerinden biri. babil tanrısı, destanda anlatılan kahramana gemi inşa etmesini, eğer inşa ederse gökyüzünün yemek bırakacağını söyler ve bu konuda söz verir. fakat yalan söyler, sözünde durmaz.
devamını gör...
11.
haydi altı gün ve yedi gece uykusuz kal!
devamını gör...
12.
bomboş bir destandır. ilklerden olduğu için bu kadar övülür.
incelemesini falan okuyun daha yararlı olur. zaten bölük pörçük, tabldotlara yazmış aklı yarımlar..
hiç bulaşmayın derim.
muzaffer ramazanoğlu çevirisi:
"senin yazgını or...pu sana ben yazayım. bir yazgı
ki, sonu gelmesin; sonsuza dek sürsün! sana
ilençlerinen kötüsünü savurayım. karanlık yerin ilenci
sabahın erkeninde karşına çıksın! gece yarısına kadar
zevkinin evi sana bela olsun!
incelemesini falan okuyun daha yararlı olur. zaten bölük pörçük, tabldotlara yazmış aklı yarımlar..
hiç bulaşmayın derim.
muzaffer ramazanoğlu çevirisi:
"senin yazgını or...pu sana ben yazayım. bir yazgı
ki, sonu gelmesin; sonsuza dek sürsün! sana
ilençlerinen kötüsünü savurayım. karanlık yerin ilenci
sabahın erkeninde karşına çıksın! gece yarısına kadar
zevkinin evi sana bela olsun!
devamını gör...
13.
sümerlilere ait bir destandır.
devamını gör...
14.
devamını gör...
15.
yunan destanı ilyada'dan ve hint destanı mahabharata'dan 5000 yıl önce yazılmış destan. bir yerde de dünyadaki ilk edebi eser denebilir.
devamını gör...
16.
insanlık tarihinin kayda geçen ilk edebi eseri olarak kabul ederiz. aşağı yukarı 4800-5000 yıl yaşındadır. fazlasıyla gelişmiş bir metindir. şaşırtıcı olan da budur aslında. o yıllar insanlık tarihi henüz soyut düşünceyi üretememişken gılgamış destanında insanı dumura uğratan metaforlar bulunur.
öncelikle giriş, gelişme ve sonucu olan bir hikaye anlatır bize. kreşendosu çok güçlüdür hikayenin. karakterlerin sembolize(semmbolize tabi) ettiği düşünceler açık seçik değildir, okurun zekasını hafife almayan bir anlatımı vardır(yine de başlığa bakarak belki günümüz insanının bu kadar aptal olacağını öngörememişler diyebilirim) ve dramatik tansiyonu kusursuza yakındır. bu tür destanlar nesilden nesile aktarıldığı için gittikçe anlatım yönünden güçleniyorlar. gılgamış da üç imparatorluk boyunca okullarda işlendiği için bize ulaşan versiyonu gerçekten gelişmiş bir metindir.
uruk kralı, güçlü, rakipsiz gılgamış'ın ormandan, yabandan çıkan dengi, neredeyse ikizi diyebileceğimiz enkidu ile karşılaşması ve arkadaşlıkla karışık aşkından bahsedilir. enkidu bir yabandır, medeniyet nedir bilmez, hayvandan farkı yoktur ve görevlendirilmiş bir fahişe tarafından sevilir, medenileştirilir, insanlaştırılır. gönderilen kadının sembolize ettiği kavramın medeniyet olduğu apaçık. enkidu ise fiziksel gücün, hayvansı, erkeksi doğanın temsili olarak karşımıza çıkar. medeniyetle tanıştıktan sonra, insanlığı öğrendikten sonra bir yarı tanrı kralın dengi olabilir. anlıyorsunuz değil mi metnin barındırdığı kapalı anlatımın gücünü?
devamında gılgamış'a yolculuğunda eşlik eden enkidu ne yazık ki ölür. tanrılar gılgamış'a ders vermek için en sevdiğini elinden almışlardır. dostlukla karışık aşkın son buluşunda gılgamış'ın arkadaşı için ''canım, kanım, bayramlık elbisem'' der. o kadar dramatik ve üzücü bir sahnedir ki birkaç dizede bu kadar duygu yüklü bir anlatımın olması beni hep etkilemiştir. sonunda yarı tanrı kral aşkı tattıktan sonra ölüm acısını da tatmıştır. bu ona ölümsüzlüğü aramanın fikrini verir ve yolculuk burada başlar.
buna ek olarak bahsedildiği gibi pek çok dinin kendini dayandırdığı ''tufan miti'' ilk kez bu metinde karşımıza çıkar. aşağı yukarı 12 yaradılış mitinde yer bulur tufan miti kendisine. en detaylı anlatım buradadır. ejderha gibi pek çok modern zamanda hala kullanılan imajlar da ilk kez burada karşımıza çıkarlar.
hikayenin sonundaki ise daha çarpıcıdır. gılgamış büyük zahmetler sonunda ölümsüzlüğün izini bulmuştur. ölümsüzlük otu bir yılan tarafından çalınmıştır. bilirsiniz yılan deri değiştiren bir hayvandır. ölümsüzlüğü çalmak başka hangi canlıya bu kadar uyabilirdi ki? eli boş şehrine dönen gılgamış surların tepesine çıkar ve ölümsüzlüğü bulamayacağını, kaderini kabullenmesi gerektiğini anlar.
destan yine okura bir ders vermeye kalkmaz. onu kolundan tutup ahlaki bir çözülüm yapmaya zorlamaz. antikitenin güzelliği de buradadır. gideceğimiz yolu gösterir ancak o yolu yürüdüğümüzde vardığımız sona dair çıkarımı bize bırakır. okura güvenir çünkü ahlaki dersler antikitenin tarzı değildir. antikitede insan doğası henüz büyük dinler tarafından ideale hapsedilmeye çalışılmadığından her kötülük, her iyilik, her ölüm, her kurtuluş, her insan ve her insanlık dışı muamele doğaldır. insan hayattan her şeyi beklemelidir. öyle ki büyük dinler tanrılarını kusursuz bir bağışlayıcı olarak anlatırken antikitedeki inanışlarda tanrılar insandan farksızdır. aşık olurlar, öfke duyarlar, hata yaparlar hatta ölürler. doğaldırlar. gılgamış destanı bu saydığım her şeye dair bir ipucu verir okura ancak asla ona ne düşünmesi gerektiğini söylemez.
okura güvenir. belki biraz fazla güvenir.
buraya kadar ilginizi çektiyse fakat 150 sayfalık destanı okumak istemiyorsanız luc ferry'nin altyazılı bir biçimde destanı benden çok daha iyi ve doğru bir biçimde yorumladığı videosunu eklemek isterim.
öncelikle giriş, gelişme ve sonucu olan bir hikaye anlatır bize. kreşendosu çok güçlüdür hikayenin. karakterlerin sembolize(semmbolize tabi) ettiği düşünceler açık seçik değildir, okurun zekasını hafife almayan bir anlatımı vardır(yine de başlığa bakarak belki günümüz insanının bu kadar aptal olacağını öngörememişler diyebilirim) ve dramatik tansiyonu kusursuza yakındır. bu tür destanlar nesilden nesile aktarıldığı için gittikçe anlatım yönünden güçleniyorlar. gılgamış da üç imparatorluk boyunca okullarda işlendiği için bize ulaşan versiyonu gerçekten gelişmiş bir metindir.
uruk kralı, güçlü, rakipsiz gılgamış'ın ormandan, yabandan çıkan dengi, neredeyse ikizi diyebileceğimiz enkidu ile karşılaşması ve arkadaşlıkla karışık aşkından bahsedilir. enkidu bir yabandır, medeniyet nedir bilmez, hayvandan farkı yoktur ve görevlendirilmiş bir fahişe tarafından sevilir, medenileştirilir, insanlaştırılır. gönderilen kadının sembolize ettiği kavramın medeniyet olduğu apaçık. enkidu ise fiziksel gücün, hayvansı, erkeksi doğanın temsili olarak karşımıza çıkar. medeniyetle tanıştıktan sonra, insanlığı öğrendikten sonra bir yarı tanrı kralın dengi olabilir. anlıyorsunuz değil mi metnin barındırdığı kapalı anlatımın gücünü?
devamında gılgamış'a yolculuğunda eşlik eden enkidu ne yazık ki ölür. tanrılar gılgamış'a ders vermek için en sevdiğini elinden almışlardır. dostlukla karışık aşkın son buluşunda gılgamış'ın arkadaşı için ''canım, kanım, bayramlık elbisem'' der. o kadar dramatik ve üzücü bir sahnedir ki birkaç dizede bu kadar duygu yüklü bir anlatımın olması beni hep etkilemiştir. sonunda yarı tanrı kral aşkı tattıktan sonra ölüm acısını da tatmıştır. bu ona ölümsüzlüğü aramanın fikrini verir ve yolculuk burada başlar.
buna ek olarak bahsedildiği gibi pek çok dinin kendini dayandırdığı ''tufan miti'' ilk kez bu metinde karşımıza çıkar. aşağı yukarı 12 yaradılış mitinde yer bulur tufan miti kendisine. en detaylı anlatım buradadır. ejderha gibi pek çok modern zamanda hala kullanılan imajlar da ilk kez burada karşımıza çıkarlar.
hikayenin sonundaki ise daha çarpıcıdır. gılgamış büyük zahmetler sonunda ölümsüzlüğün izini bulmuştur. ölümsüzlük otu bir yılan tarafından çalınmıştır. bilirsiniz yılan deri değiştiren bir hayvandır. ölümsüzlüğü çalmak başka hangi canlıya bu kadar uyabilirdi ki? eli boş şehrine dönen gılgamış surların tepesine çıkar ve ölümsüzlüğü bulamayacağını, kaderini kabullenmesi gerektiğini anlar.
destan yine okura bir ders vermeye kalkmaz. onu kolundan tutup ahlaki bir çözülüm yapmaya zorlamaz. antikitenin güzelliği de buradadır. gideceğimiz yolu gösterir ancak o yolu yürüdüğümüzde vardığımız sona dair çıkarımı bize bırakır. okura güvenir çünkü ahlaki dersler antikitenin tarzı değildir. antikitede insan doğası henüz büyük dinler tarafından ideale hapsedilmeye çalışılmadığından her kötülük, her iyilik, her ölüm, her kurtuluş, her insan ve her insanlık dışı muamele doğaldır. insan hayattan her şeyi beklemelidir. öyle ki büyük dinler tanrılarını kusursuz bir bağışlayıcı olarak anlatırken antikitedeki inanışlarda tanrılar insandan farksızdır. aşık olurlar, öfke duyarlar, hata yaparlar hatta ölürler. doğaldırlar. gılgamış destanı bu saydığım her şeye dair bir ipucu verir okura ancak asla ona ne düşünmesi gerektiğini söylemez.
okura güvenir. belki biraz fazla güvenir.
buraya kadar ilginizi çektiyse fakat 150 sayfalık destanı okumak istemiyorsanız luc ferry'nin altyazılı bir biçimde destanı benden çok daha iyi ve doğru bir biçimde yorumladığı videosunu eklemek isterim.
devamını gör...
17.
antik mezopotamya'dan günümüze ulaşabilmiş en eski edebi eser/ piramit metinlerinden sonra en eski ikinci dini metin olarak kabul edilen destansı şiir olarak bilinir.
sümerce dilinde yazılmıştır. yazıyı da sümerlilerin bulmuş olması tesadüf değildir.
gel ey meraklı gezgin, beri gel!
uruk’ta konakla, misafirimiz ol!
has ekmeğimizden ye
katran sakızlı şarabımızdan iç!
sümerce dilinde yazılmıştır. yazıyı da sümerlilerin bulmuş olması tesadüf değildir.
gel ey meraklı gezgin, beri gel!
uruk’ta konakla, misafirimiz ol!
has ekmeğimizden ye
katran sakızlı şarabımızdan iç!
devamını gör...
18.
bunun şehrin etrafına duvar inşa ederken çekilen çilelerle başlaması bronz çağı kültürüne dair çok şey anlatıyor aslında.
günümüz toplumunda bile rastlanmayacak şekilde yüksek üretim planlaması ve organizasyon derken millet inim inim inlemiş kaç asır.
bu arada dönemin ifade özgürlüğünü de takdir ettim. adamlar kralı öldürsün de inşaat bitsin diye süikastçi yaratık getirtiyor destanda. rahipler bunu da yazabilmiş.
günümüz toplumunda bile rastlanmayacak şekilde yüksek üretim planlaması ve organizasyon derken millet inim inim inlemiş kaç asır.
bu arada dönemin ifade özgürlüğünü de takdir ettim. adamlar kralı öldürsün de inşaat bitsin diye süikastçi yaratık getirtiyor destanda. rahipler bunu da yazabilmiş.
devamını gör...
19.
nuh tufanının araklandığı destandır.
devamını gör...
20.
"derinliği yeryüzünün temelini gören. her şeyde hikmetli olan. derinliği yeryüzünün temelini gören gılgamış. her şeyde hikmetli olan. o, her şeyin bütün hikmetini öğrendi. o, sırrı gördü ve gizli olanı keşfetti. tufandan önceye ait bir haber getirdi. uzak bir yoldan geldi, yorgundu fakat dinlendi. yaptığı bütün işlerini bir toprak levhaya işledi."
binlerce yıl öncesinden gelen bu büyülü sözler hala daha tıpkı bir hayalet gibi dolaşıyor aramızda. gılgamış'ı diğer destanlar arasında önemli kılan şey yalnızca tarihsel derinliği değil aynı zamanda mana derinliğidir. ölümün çaresine dair arayışımız gılgamış'tan ve hatta onun atalarından beridir zamandan ve mekandan münezzeh olarak devam ediyor. gılgamış'a yönelik mistik merakımızın temelinde kendimizi onunla özdeşleştirdiğimiz hakikati saklı. tıpkı onun gibi kibirli yaşantımıza tokat gibi çarpan ölüm hakikatine savaş açıyor ve tıpkı onun gibi her defasında mağlup oluyoruz. gerçi gılgamış'ın bugün bile hala konuşuluyor olması onun uğruna yıllarını verdiği bu yolculuğun boşa olmadığını gösteriyor gibi.
not: kürşat demirci hocanın gılgamış okumaları gerçekten bir hazine gibi. izlemek isteyenler için buradan.
binlerce yıl öncesinden gelen bu büyülü sözler hala daha tıpkı bir hayalet gibi dolaşıyor aramızda. gılgamış'ı diğer destanlar arasında önemli kılan şey yalnızca tarihsel derinliği değil aynı zamanda mana derinliğidir. ölümün çaresine dair arayışımız gılgamış'tan ve hatta onun atalarından beridir zamandan ve mekandan münezzeh olarak devam ediyor. gılgamış'a yönelik mistik merakımızın temelinde kendimizi onunla özdeşleştirdiğimiz hakikati saklı. tıpkı onun gibi kibirli yaşantımıza tokat gibi çarpan ölüm hakikatine savaş açıyor ve tıpkı onun gibi her defasında mağlup oluyoruz. gerçi gılgamış'ın bugün bile hala konuşuluyor olması onun uğruna yıllarını verdiği bu yolculuğun boşa olmadığını gösteriyor gibi.
not: kürşat demirci hocanın gılgamış okumaları gerçekten bir hazine gibi. izlemek isteyenler için buradan.
devamını gör...