bu ülkede hain damgası yiyerek öldürtülen, ölen insanlar genelde aydınlar, edebiyatçılar ya da sanatçılardır. kimileri ülkelerinden sürgün edilip yurt dışında ölüme mahkum edilmiş, kimileri otelde yakılarak katledilmiş, kimileri de araba kazası, kurşun bilmem nesi bahaneleriyle bir şekilde öldürülmüşlerdir. hiç isim vermedim ama okurken hepsini anladınız değil mi? ben de öyle düşünmüştüm.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

annem. özlem kelimesi onunla bütünleşti. o da özlemle. ben gurbette değilim gurbet benim içimde demişti şair de.
devamını gör...

iö. 1274'te gerçekleşen kadeş savaşı neticesinde imazalanan, yazıyı anadolu coğrafyasına getiren, taraflardan birinin etiler, diğerinin mısır olduğu anlaşma.
dönemin hükümdarları; ıı. ramses ve muvatalli'dir. savaş sonunda muvatalli ölmüştür, dolayısıyla da anlaşma, ramses lehine maddeler içermektedir.

tarihin ilk yazılı anlaşması olması bağlamında da oldukça önemlidir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sosyologlar için biçilmez kaftan olan bir toplumumuz var, hak ettikleri değeri görememeleri üzücü.
devamını gör...

bunun sonu bi yere varmaz bak insan ömrü uzundur her yaşa başlık açmayın diye serzenişte bulunduğum başlık.
devamını gör...

birkaç kadeh şarap.
saate bakınca akşam değil gece ama geç yatıp geç kalkanlar için akşam sayılabilir hala.
böyle bir anket başlığı da yoktu ve mutlaka olması gerekiyordu.* ayrıca ilerleyen günlerde belki sözlükçüler anketi akşam saatinde doldurmak isteyebilir. sırf ondan açtım zaten. amme hizmeti bir nevi.*

edit: başlık “alkol tercihi” olunca haliyle alkol çeşitlerinden bahsetmek mantıklı olan sanki. zorunluluktan değil yani. kahve ya da başka şey sorulsaydı “içecek tercihleri” olurdu başlık. alkol içmek zorunda olmayan yazarlar da öyle bir başlık altında toplanabilir gayet tabii.
devamını gör...

insanlara ait özelliklerin insan dışındaki varlıklara aktarılmasıdır. genellikle hayvanlar baş kahramanı olur. fabllar da hayvanlar insanlar gibi düşünür, konuşur, yemek yer ve davranışlarda bulunur. küçük yaş grubuna yönelik olarak eğitici olması ve örnek davranışların anlatılması noktasında en çok başvurulan eserlerdir.
devamını gör...

lazar; rab'be güzel kokulu yağ sürüp saçlarıyla onun ayaklarını silen meryem'in kardeşiydi. hastalanıp öldü ve isa mesih de onu diriltti. bu olay yuhanna 11. bölümde geçer. lazarus sendromu da adını bu olaydan alır.

isa beytanya'ya yaklaşınca lazar'ın dört gündür mezarda olduğunu öğrendi. beytanya, yeruşalim'e on beş ok atımı kadar uzaklıktaydı. birçok yahudi, kardeşlerini yitiren marta'yla meryem'i avutmaya gelmişti. marta isa'nın geldiğini duyunca o'nu karşılamaya çıktı, meryem ise evde kaldı. marta isa'ya, “ya rab” dedi, “burada olsaydın, kardeşim ölmezdi. şimdi bile, tanrı'dan ne dilersen tanrı'nın onu sana vereceğini biliyorum.” isa, “kardeşin dirilecektir” dedi. marta, “son gün, diriliş günü onun dirileceğini biliyorum” dedi. isa ona, “diriliş ve yaşam ben'im” dedi. “bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır. yaşayan ve bana iman eden asla ölmeyecek. buna iman ediyor musun?” marta, “evet, ya rab” dedi. “senin, dünyaya gelecek olan tanrı'nın oğlu mesih olduğuna iman ettim.” bunu söyledikten sonra gidip kız kardeşi meryem'i gizlice çağırdı. “öğretmen burada, seni çağırıyor” dedi. meryem bunu işitince hemen kalkıp isa'nın yanına gitti. isa henüz köye varmamıştı, hâlâ marta'nın kendisini karşıladığı yerdeydi. meryem'le birlikte evde bulunan ve kendisini teselli eden yahudiler, onun hızla kalkıp dışarı çıktığını gördüler. ağlamak için mezara gittiğini sanarak onu izlediler. meryem isa'nın bulunduğu yere vardı. o'nu görünce ayaklarına kapanarak, “ya rab” dedi, “burada olsaydın, kardeşim ölmezdi.” meryem'in ve onunla gelen yahudiler'in ağladığını gören isa'nın içini hüzün kapladı, yüreği sızladı. “onu nereye koydunuz?” diye sordu. o'na, “ya rab, gel gör” dediler. isa ağladı. yahudiler, “bakın, onu ne kadar seviyormuş!” dediler. ama içlerinden bazıları, “körün gözlerini açan bu kişi, lazar'ın ölümünü de önleyemez miydi?” dediler. isa yine derinden hüzünlenerek mezara vardı. mezar bir mağaraydı, girişinde de bir taş duruyordu. isa, “taşı çekin!” dedi. ölenin kız kardeşi marta, “rab, o artık kokmuştur, öleli dört gün oldu” dedi. isa ona, “ben sana, ‘iman edersen tanrı'nın yüceliğini göreceksin’ demedim mi?” dedi. bunun üzerine taşı çektiler. isa gözlerini gökyüzüne kaldırarak şöyle dedi: “baba, beni işittiğin için sana şükrediyorum. beni her zaman işittiğini biliyordum. ama bunu, çevrede duran halk için, beni senin gönderdiğine iman etsinler diye söyledim.” bunları söyledikten sonra yüksek sesle, “lazar, dışarı çık!” diye bağırdı. ölü, elleri ayakları sargılarla bağlı, yüzü peşkirle sarılmış olarak dışarı çıktı. isa oradakilere, “onu çözün, bırakın gitsin” dedi.
yuhanna 11:17‭-‬44

bu bölümdeki "isa ağladı" cümlesi kutsal kitap'ın en kısa ayetidir. bu ayet yanlış anlaşılabildiği için açıklamak istiyorum.
isa lazar öldüğü için ağlamadı. zaten oraya onu diriltmek için gitti. dirileceğini bildiği birinin ölümüne neden ağlasın?
isa, kadınlar ve yahudiler üzüldüğü için ağlıyordu. "meryem'in ve onunla gelen yahudiler'in ağladığını gören isa'nın içini hüzün kapladı, yüreği sızladı." yu. 11:33
yüce tanrı onların üzülmesine dayanamadığı için gözyaşı döktü! çünkü bizi sonsuz bir sevgiyle seviyor.
bu ayeti tıpkı bölümde bahsi geçen yahudilerin anladığı şekilde anlayanlar olduğu için açıklamak istedim.
size esenlik olsun.
devamını gör...

30 küsür yıllık rüya arşivimin birinde eski mahalleme ev ziyaretine gidiyorum, salonda oturuyoruz, benden başka yabancı kişiler var, karşımda böyle camekanlı büfe duruyor. hafiften kafamı uzatınca büfenin içinde 30-40 yıllık estetikten uzak ve göze resmen tecavüz eden siyah beyaz fotoğraflar görüyorum. ( sırf bu yüzden de camekanlı eski büyük büfelere karşı alerji oluştu bende, eğer bir de içinde eski siyah beyaz fotoğraflar da varsa resmen tiksintiye dönüşüyor). yanıbaşımda plastik leğenin içine kıymalı pideler (bizde etliekmek) dizilmiş ve üzerinde sinekler daire çizerek uçuyordu. (o yüzden bir ay ağzıma etliekmek koyamadım).
aradan bir müddet sonra aynı mahalleye gidiyorum. (bu sefer rüya değil gerçek). ilk gittiğimde salonda benden başka yabancı misafirler oturmuş, kıymalı pide yiyorlar. ısrar etmelerine karşın yemeyi reddettim. salonda da camekanlı büfe var. daha sonraki ziyaretimde o büfenin alt kapağı açıldığında tesadüfen eski bir siyah beyaz fotoğraf görmeyeyim mi? daha sonra hediye götürdüğüm dondurma, tabakla önüme servis edildi. daha sonra da o dondurmanın üzerinde bir sinek daire çizerek uçmasın mı? içimden eyvah, rüya gerçeğe mi çıkıyor yoksa demeye başladım . en sonunda dayanamayıp ben bir dışarı çıkayım diye müsaade istemek zorunda kaldım. rüya gerçeğe dönüştü resmen.
devamını gör...

üşeniyorum, öyleyse yarın.
devamını gör...

al eski türkiye’yi vur yenisine dedirten söylemdir.

memleketin vasatı budur, eskiden de aynı bokun lacivertidir. şu anda tek fark ilk defa bir hükümetin bu kadar uzun süre tek başına yönetmiş olmasıdır, bu nedenle hasar çok daha fazladır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

öğretmenlik yks ile değil kpss ile kazanılan bir meslektir. bunu bil de öyle tercih et.
devamını gör...

güney amerika'da yetişen bu çiçeğin adı aslında herşeyi anlatıyor. tozlaşmaya yardımcı olacak kuşları etkilemek için böyle güzel ve çarpıcı bir şekli var.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ortadoğu'da kartlar yeniden dağıtılıyor. oradan star wars kartı rica ediciğim.*
devamını gör...

ne saçma bir kıyaslama bu böyle?
devamını gör...

sabahattin ali, çakıcı'nın ilk kurşunu kitabında şu şekilde tasvir etmiş:
"harikulâde bir kız bu azizim,dehşet bir şey o,tepeden tırnağa kadar şiir o!”
devamını gör...


büyük iskender öldü sanılarak canlı canlı mezara gömüldü.
makedonyalı ııı. aleksandros ya da bilinen adıyla büyük iskender 32 yaşında öldüğünde cenazesi önce memfis’e ardında da iskenderiye’ye götürüldü. fakat büyük iskender’in bedeni bu süre boyunca (6 gün) ne soğudu ne de çürüme belirtisi gösterdi. günümüzde bilim insanları büyük iskender’in guillain-barré sendromundan muzdarip olduğuna inanıyor. bu da gömüldüğü sırada aslında felç olduğu ve zihinsel olarak her şeyin farkında olduğu anlamına geliyor!

eski dönemlerde diri diri toprağa gömülen sadece büyük iskender değildi. tıp bilgisinin yeterli olmaması nedeniyle beyin ölümü gerçekleşmeyen insanlar çoğunlukla öldü sanılarak gömülüyordu. bu hatalara karşı çan formülü geliştirildi. çanlar tabutun içine giren bir ipe bağlıydı. eğer kişi yanlışla gömülmüşse uyandığında ipi çekerek çanı çalabilir ve toprak altından kurtulabilirdi.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim