1.
1960'larda uzay yarışının sıcağı sırasında nasa, tükenmez kalemlerin uzay kapsüllerinin sıfır yerçekimi sınırlarında çalışmayacağını çabucak keşfetti. önemli araştırma ve geliştirmeden sonra astronaut pen, 1 milyon dolarlık bir maliyetle geliştirildi. kalem, sıfır yerçekiminde, ters çevrilmiş, su altında, cam dahil hemen hemen her yüzeyde çalıştı ve aynı zamanda burada, yeryüzünde bir yenilik olarak mütevazı bir başarı elde etti.
sovyetler birliği de aynı sorunla karşılaştığında kalem kullandı. :d
sovyetler birliği de aynı sorunla karşılaştığında kalem kullandı. :d
devamını gör...
2.
mantıklı ve doğru düşünme,doğruyu yanlıştan ayırma hususiyetidir.
devamını gör...
3.
thomas paine'nin gerçekten muhteşem bir risalesi. özellikle, amerika neden bu şekilde, nasıl süper güç oldu ve hangi temeller üzerine kuruldu sorularına cevap niteliğinde. aynıı zamanda günümüz yöneticilerinin ve daha ziyade yurttaşlarının dersler alması gerektiği bir risale. yaşasın özgürlük ! ama son söz olarak şunu da belirtmeliyim ki, şu anki amerika'yı görse paine'nin içi sızlar. şu anki amerika o zamanki ingiltere'den kat ve kat daha acımasız ve vahşi.
devamını gör...
4.
ingilizcesi common sense olan terimdir.
türkçe'de ise (bana kalırsa) anlam kaymasına uğramıştır, doğrusunun "solduyu" olması gereken sosyolojik terimdir.
birincisi sağduyu tanım gereği (tdk'ya göre): "doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği, aklıselim, hissiselim" anlamına gelmektedir. ancak sağa ideolojik olarak bakarsak zamanında yapılan (çevre kirliliği, gelir dağılımında adaletsizlik, sefalet vb.) eleştirilere kulak tıkamış ancak günümüzde bir kısmı bu eleştirilerin varlığını (anca )kabul ederek kendilerince çözüm/olumsuz eleştiri geliştirmiştir. dolayısıyla bu açıdan bakınca aklıselim-hissiselim bir yaklaşım gerçekleştirilmemiştir.
dahası güncel siyasette bile sağ siyasetçiler birey-çıkar odaklı bakmaya-bakışa devam ederek hâlâ ana eksende aklı/hissiselim davranıştan uzak kalmaktadırlar. en basiti kyoto protokolü'dür. ya da sosyal harcamalar, sosyal devlet ilke-uygulamaları günümüzde sağ siyasiler tarafından "kötülük" "gereksiz" görülen bir konumdadır. 1929'u çözen keynes bile örnek aldığı durum ve tutumlar iskandinav-alman sosyal devletçiliğinden ve ssbc politikalarından izler taşır.
ikincisi biyolojik olarak sağda olup solda olmayan önemli bir organ yoktur. ancak solda olup sağda olmayan organımız: kalp'tir. kalbi sağda ya da ortada olanlar olsa da ana eksen, ana akım kalbin solda olması üzerinedir. metafor olarak kalp histir, dolayısıyla hissiselim anlamını kavramaktadır.
peki neden? sol yerine sağ diyoruz? bana tek mantıklı gelen teori şudur: anadolu islamiyet'inde sağ kutsamalar mevcuttur mesela "sağ omuzumuzdaki melek sevaplarımızı yazar" vb. anlayış/inanışlar gibi "geliyorlar bana soldan soldan" gibi tabirlerle sol kültürel açıdan şeytan/kötü imgeleselleştirmeler ve tanımlamalar içermektedir. dahası "sol elle yemek yenmez, günah" vb. anlayışıyla da bu durum sürdürülmüştür. dolayısıyla bu durumu dini-inançsal alışkanlık/tutum dışında bir anlamlandırma bulamıyor, bunlarında ne kadar geçerli olduğunu inanan/inanmayanlara bırakıyorum. somut olarak en azından kur'an-ı kerim'de böyle bir olgu yok. peygamber açısından ise benim tek bildiğim "sağa yatarak uyuması"dır, o da sünnet sayılıyor aksi günah değil.
türkçe'de ise (bana kalırsa) anlam kaymasına uğramıştır, doğrusunun "solduyu" olması gereken sosyolojik terimdir.
birincisi sağduyu tanım gereği (tdk'ya göre): "doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği, aklıselim, hissiselim" anlamına gelmektedir. ancak sağa ideolojik olarak bakarsak zamanında yapılan (çevre kirliliği, gelir dağılımında adaletsizlik, sefalet vb.) eleştirilere kulak tıkamış ancak günümüzde bir kısmı bu eleştirilerin varlığını (anca )kabul ederek kendilerince çözüm/olumsuz eleştiri geliştirmiştir. dolayısıyla bu açıdan bakınca aklıselim-hissiselim bir yaklaşım gerçekleştirilmemiştir.
dahası güncel siyasette bile sağ siyasetçiler birey-çıkar odaklı bakmaya-bakışa devam ederek hâlâ ana eksende aklı/hissiselim davranıştan uzak kalmaktadırlar. en basiti kyoto protokolü'dür. ya da sosyal harcamalar, sosyal devlet ilke-uygulamaları günümüzde sağ siyasiler tarafından "kötülük" "gereksiz" görülen bir konumdadır. 1929'u çözen keynes bile örnek aldığı durum ve tutumlar iskandinav-alman sosyal devletçiliğinden ve ssbc politikalarından izler taşır.
ikincisi biyolojik olarak sağda olup solda olmayan önemli bir organ yoktur. ancak solda olup sağda olmayan organımız: kalp'tir. kalbi sağda ya da ortada olanlar olsa da ana eksen, ana akım kalbin solda olması üzerinedir. metafor olarak kalp histir, dolayısıyla hissiselim anlamını kavramaktadır.
peki neden? sol yerine sağ diyoruz? bana tek mantıklı gelen teori şudur: anadolu islamiyet'inde sağ kutsamalar mevcuttur mesela "sağ omuzumuzdaki melek sevaplarımızı yazar" vb. anlayış/inanışlar gibi "geliyorlar bana soldan soldan" gibi tabirlerle sol kültürel açıdan şeytan/kötü imgeleselleştirmeler ve tanımlamalar içermektedir. dahası "sol elle yemek yenmez, günah" vb. anlayışıyla da bu durum sürdürülmüştür. dolayısıyla bu durumu dini-inançsal alışkanlık/tutum dışında bir anlamlandırma bulamıyor, bunlarında ne kadar geçerli olduğunu inanan/inanmayanlara bırakıyorum. somut olarak en azından kur'an-ı kerim'de böyle bir olgu yok. peygamber açısından ise benim tek bildiğim "sağa yatarak uyuması"dır, o da sünnet sayılıyor aksi günah değil.
devamını gör...
5.
sağ kulağın duyması
devamını gör...
6.
doğru, gerçekçi, akla uygun ve yerinde yargılar verme yeteneğinin yanı sıra
doğruyla yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama yetisi olarak da bilinir).
doğruyla yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama yetisi olarak da bilinir).
devamını gör...