sevilen şiirin en vurucu dizeleri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
başlık "ışıkhüzmesindegezendoga" tarafından 10.11.2020 18:01 tarihinde açılmıştır.
521.
sen bana isik ver yeter, bende filiz cok..
devamını gör...
522.
konuşuyoruz desem konuşmuyoruz da
ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik
birbirimize bakarak
ne seviyoruz ne de sevmiyoruz birbirimizi
ne varız ne de yoğuz gerçekte
iki lamba gibiyiz, iki ayrı yerinden
aydınlatan odayı
değilsekte yakın birbirimize
uzak da sayılmayız büsbütün
gökyüzünde iki uçurtma başıboş
yanyanayızdır sadece.
- iyi hatırladığım tek insana.
ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik
birbirimize bakarak
ne seviyoruz ne de sevmiyoruz birbirimizi
ne varız ne de yoğuz gerçekte
iki lamba gibiyiz, iki ayrı yerinden
aydınlatan odayı
değilsekte yakın birbirimize
uzak da sayılmayız büsbütün
gökyüzünde iki uçurtma başıboş
yanyanayızdır sadece.
- iyi hatırladığım tek insana.
devamını gör...
523.
bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu.
devamını gör...
524.
"tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini"
cemal süreya
biliyorum sana giden yollar kapalı
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini"
cemal süreya
biliyorum sana giden yollar kapalı
devamını gör...
525.
unutamazsın nokta noktam, unutamazsın.
çünkü, unutmak için önce unutulmak gerek.
oysaki sen, hâlâ bende esen eski kavak yelisin.
çünkü, unutmak için önce unutulmak gerek.
oysaki sen, hâlâ bende esen eski kavak yelisin.
devamını gör...
526.
baştan sona vurucu olan kuzgun:
ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin
o acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan,
neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,
çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan;
"bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan,
başka kim gelir bu zaman? "ah, hatırlıyorum şimdi, bir aralık gecesiydi,
örüyordu döşemeye hayalini kül ve duman,
ışısın istedim şafak çaresini arayarak
bana kalan o acının kaybolup gitmiş lenore'dan,
meleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili lenore'dan,
adı artık anılmayan.ipekli, kararsız, hazin hışırtısı mor perdenin
korkulara saldı beni, daha önce duyulmayan;
yatışsın diye yüreğim ayağa kalkarak dedim:
"bir ziyaretçidir mutlak usulca kapıyı çalan,
gecikmiş bir ziyaretçi usulca kapıyı çalan;
başka kim olur bu zaman? "kan geldi yüzüme birden daha fazla çekinmeden
"özür diliyorum" dedim, "kimseniz, bay ya da bayan
dalmış, rüyadaydım sanki, öyle yavaş vurdunuz ki,
öyle yavaş çaldınız ki kalıverdim anlamadan."
yalnız karanlığı gördüm uzanıp da anlamadan
kapıyı açtığım zaman.gözlerimi karanlığa dikip başladım bakmaya,
şaşkınlık ve korku yüklü rüyalar geçti aklımdan;
sessizlik durgundu ama, kıpırtı yoktu havada,
fısıltıyla bir kelime, "lenore" geldi uzaklardan,
sonra yankıdı fısıltım, geri döndü uzaklardan;
yalnız bu sözdü duyulan.duydum vuruşu yeniden, daha hızlı eskisinden,
içimde yanan ruhumla odama döndüğüm zaman.
irkilip dedim: "muhakkak pancurda bir şey olacak;
gidip bakmalı bir kere, nedir hızlı hızlı vuran;
yatışsın da şu yüreğim anlayayım nedir vuran;
başkası değil rüzgârdan..."çırpınarak girdi birden o eski kutsal günlerden
bugüne kalmış bir kuzgun pancuru açtığım zaman.
bana aldırmadı bile, pek ince bir hareketle
süzüldü kapıya doğru hızla uçarak yanımdan,
kondu pallas'ın büstüne hızla geçerek yanımdan,
kaldı orda oynamadan.gururlu, sert havasına kara kuşun alışınca
hiçbir belirti kalmadı o hazin şaşkınlığımdan;
"gerçi yolunmuş sorgucun" dedim, "ama korkmuyorsun
gelmekten, kocamış kuzgun, gecelerin kıyısından;
söyle, nasıl çağırırlar seni ölüm kıyısından? "
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."sözümü anlamasına bu kuşun şaşırdım ama
hiçbir şey çıkaramadım bana verdiği cevaptan,
ilgisiz bir cevap sanki; şunu kabul etmeli ki
kapısında böyle bir kuş kolay kolay görmez insan,
böyle heykelin üstünde kolay kolay görmez insan;
adı "hiçbir zaman" olan.durgun büstte otururken içini dökmüştü birden
o kelimeleri değil, abanoz kanatlı hayvan.
sözü bu kadarla kaldı, yerinden kıpırdamadı,
sustu, sonra ben konuştum: "dostlarım kaçtı yanımdan
umutlarım gibi yarın sen de kaçarsın yanımdan."
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."birdenbire irkilip de o bozulan sessizlikte
"anlaşılıyor ki" dedim, "bu sözler aklında kalan;
insaf bilmez felâketin kovaladığı sahibin
sana bunları bırakmış, tekrarlıyorsun durmadan.
umutlarına yakılmış bir ağıt gibi durmadan:
hiç -ama hiç- hiçbir zaman."çekip gitti beni o gün yaslı kılan garip hüzün;
bir koltuk çektim kapıya, karşımdaydı artık hayvan,
sonra gömüldüm mindere, sonra daldım hayallere,
sonra kuzgun'u düşündüm, geçmiş yüzyıllardan kalan
ne demek istediğini böyle kulağımda kalan.
çatlak çatlak: "hiçbir zaman."oturup düşündüm öyle, söylemeden, tek söz bile
ateşli gözleri şimdi göğsümün içini yakan
durup o kuzgun'a baktım, mindere gömüldü başım,
kadife kaplı mindere, üzerine ışık vuran,
elleri lenore'un artık mor mindere, ışık vuran,
değmeyecek hiçbir zaman!sanki ağırlaştı hava, çınlayan adımlarıyla
melek geçti, ellerinde görünmeyen bir buhurdan.
"aptal," dedim, "dön hayata; tanrın sana acımış da
meleklerini yollamış kurtul diye o anıdan;
iç bu iksiri de unut, kurtul artık o anıdan."
dedi kuzgun: "hiçbir zaman.""geldin bir kere nasılsa, cehennemlerden mi yoksa?
ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!
bu çorak ülkede teksin, yine de çıkıyor sesin,
korkuların hortladığı evimde, n'olur anlatsan
acılarımın ilâcı oralarda mı, anlatsan..."
dedi kuzgun: "hiçbir zaman.""şu yukarda dönen gökle tanrı'yı seversen söyle;
ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!
azalt biraz kederimi, söyle ruhum cennette mi
buluşacak o lenore'la, adı meleklerce konan,
o sevgili, eşsiz kızla, adı meleklerce konan? "
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."kalkıp haykırdım: "getirsin ayrılışı bu sözlerin!
rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan!
hatıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın!
dağıtma yalnızlığımı! bırak beni, git kapımdan!
yüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan! "
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."oda kapımın üstünde, pallas'ın solgun büstünde
oturmakta, oturmakta kuzgun hiç kıpırdamadan;
hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin
bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan,
o gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan
kalkmayacak - hiçbir zaman!
edgar allan poe
dipnot: işbu telif çeviri ülkü tamer'e aittir.
ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin
o acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan,
neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,
çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan;
"bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan,
başka kim gelir bu zaman? "ah, hatırlıyorum şimdi, bir aralık gecesiydi,
örüyordu döşemeye hayalini kül ve duman,
ışısın istedim şafak çaresini arayarak
bana kalan o acının kaybolup gitmiş lenore'dan,
meleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili lenore'dan,
adı artık anılmayan.ipekli, kararsız, hazin hışırtısı mor perdenin
korkulara saldı beni, daha önce duyulmayan;
yatışsın diye yüreğim ayağa kalkarak dedim:
"bir ziyaretçidir mutlak usulca kapıyı çalan,
gecikmiş bir ziyaretçi usulca kapıyı çalan;
başka kim olur bu zaman? "kan geldi yüzüme birden daha fazla çekinmeden
"özür diliyorum" dedim, "kimseniz, bay ya da bayan
dalmış, rüyadaydım sanki, öyle yavaş vurdunuz ki,
öyle yavaş çaldınız ki kalıverdim anlamadan."
yalnız karanlığı gördüm uzanıp da anlamadan
kapıyı açtığım zaman.gözlerimi karanlığa dikip başladım bakmaya,
şaşkınlık ve korku yüklü rüyalar geçti aklımdan;
sessizlik durgundu ama, kıpırtı yoktu havada,
fısıltıyla bir kelime, "lenore" geldi uzaklardan,
sonra yankıdı fısıltım, geri döndü uzaklardan;
yalnız bu sözdü duyulan.duydum vuruşu yeniden, daha hızlı eskisinden,
içimde yanan ruhumla odama döndüğüm zaman.
irkilip dedim: "muhakkak pancurda bir şey olacak;
gidip bakmalı bir kere, nedir hızlı hızlı vuran;
yatışsın da şu yüreğim anlayayım nedir vuran;
başkası değil rüzgârdan..."çırpınarak girdi birden o eski kutsal günlerden
bugüne kalmış bir kuzgun pancuru açtığım zaman.
bana aldırmadı bile, pek ince bir hareketle
süzüldü kapıya doğru hızla uçarak yanımdan,
kondu pallas'ın büstüne hızla geçerek yanımdan,
kaldı orda oynamadan.gururlu, sert havasına kara kuşun alışınca
hiçbir belirti kalmadı o hazin şaşkınlığımdan;
"gerçi yolunmuş sorgucun" dedim, "ama korkmuyorsun
gelmekten, kocamış kuzgun, gecelerin kıyısından;
söyle, nasıl çağırırlar seni ölüm kıyısından? "
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."sözümü anlamasına bu kuşun şaşırdım ama
hiçbir şey çıkaramadım bana verdiği cevaptan,
ilgisiz bir cevap sanki; şunu kabul etmeli ki
kapısında böyle bir kuş kolay kolay görmez insan,
böyle heykelin üstünde kolay kolay görmez insan;
adı "hiçbir zaman" olan.durgun büstte otururken içini dökmüştü birden
o kelimeleri değil, abanoz kanatlı hayvan.
sözü bu kadarla kaldı, yerinden kıpırdamadı,
sustu, sonra ben konuştum: "dostlarım kaçtı yanımdan
umutlarım gibi yarın sen de kaçarsın yanımdan."
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."birdenbire irkilip de o bozulan sessizlikte
"anlaşılıyor ki" dedim, "bu sözler aklında kalan;
insaf bilmez felâketin kovaladığı sahibin
sana bunları bırakmış, tekrarlıyorsun durmadan.
umutlarına yakılmış bir ağıt gibi durmadan:
hiç -ama hiç- hiçbir zaman."çekip gitti beni o gün yaslı kılan garip hüzün;
bir koltuk çektim kapıya, karşımdaydı artık hayvan,
sonra gömüldüm mindere, sonra daldım hayallere,
sonra kuzgun'u düşündüm, geçmiş yüzyıllardan kalan
ne demek istediğini böyle kulağımda kalan.
çatlak çatlak: "hiçbir zaman."oturup düşündüm öyle, söylemeden, tek söz bile
ateşli gözleri şimdi göğsümün içini yakan
durup o kuzgun'a baktım, mindere gömüldü başım,
kadife kaplı mindere, üzerine ışık vuran,
elleri lenore'un artık mor mindere, ışık vuran,
değmeyecek hiçbir zaman!sanki ağırlaştı hava, çınlayan adımlarıyla
melek geçti, ellerinde görünmeyen bir buhurdan.
"aptal," dedim, "dön hayata; tanrın sana acımış da
meleklerini yollamış kurtul diye o anıdan;
iç bu iksiri de unut, kurtul artık o anıdan."
dedi kuzgun: "hiçbir zaman.""geldin bir kere nasılsa, cehennemlerden mi yoksa?
ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!
bu çorak ülkede teksin, yine de çıkıyor sesin,
korkuların hortladığı evimde, n'olur anlatsan
acılarımın ilâcı oralarda mı, anlatsan..."
dedi kuzgun: "hiçbir zaman.""şu yukarda dönen gökle tanrı'yı seversen söyle;
ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!
azalt biraz kederimi, söyle ruhum cennette mi
buluşacak o lenore'la, adı meleklerce konan,
o sevgili, eşsiz kızla, adı meleklerce konan? "
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."kalkıp haykırdım: "getirsin ayrılışı bu sözlerin!
rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan!
hatıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın!
dağıtma yalnızlığımı! bırak beni, git kapımdan!
yüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan! "
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."oda kapımın üstünde, pallas'ın solgun büstünde
oturmakta, oturmakta kuzgun hiç kıpırdamadan;
hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin
bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan,
o gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan
kalkmayacak - hiçbir zaman!
edgar allan poe
dipnot: işbu telif çeviri ülkü tamer'e aittir.
devamını gör...
527.
yıldızların süslemediği bu sokakta,
çıkmaz sokaklarımı, kana aç yüreğimi süsleme!
süslersen bile intihar süsü ver.
çıkmaz sokaklarımı, kana aç yüreğimi süsleme!
süslersen bile intihar süsü ver.
devamını gör...
528.
içime düşen tüm cennetlere bakıyorum.
ellerimle tuttuğum cennetler gördüm, fakat bıraktım.
tutamadığım sözler gördüm.
azaltamadığım acılar,
iyileştiremediğim yaralar,
dökemediğim gözyaşları,
kederlenemediğim ölümler gördüm.
karşılık veremediğim dualar,
açmadığım kapılar,
kapatmadığım kapılar,
geride bıraktığım sevgililer,
ve yaşamadığım hayaller...
kabul edemediğim,
bana sunulanların hepsini gördüm.
arzu ettiğim, fakat asla almadığım mektuplar gördüm.
olabileceklerin tümünü gördüm,
fakat asla olmayacak…
ashes and snow / gregory colbert
ellerimle tuttuğum cennetler gördüm, fakat bıraktım.
tutamadığım sözler gördüm.
azaltamadığım acılar,
iyileştiremediğim yaralar,
dökemediğim gözyaşları,
kederlenemediğim ölümler gördüm.
karşılık veremediğim dualar,
açmadığım kapılar,
kapatmadığım kapılar,
geride bıraktığım sevgililer,
ve yaşamadığım hayaller...
kabul edemediğim,
bana sunulanların hepsini gördüm.
arzu ettiğim, fakat asla almadığım mektuplar gördüm.
olabileceklerin tümünü gördüm,
fakat asla olmayacak…
ashes and snow / gregory colbert
devamını gör...
529.
yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
ne kadar güzeldin sen, nasıl eşsiz bir yazdı
bunu anlattılar hep yani biten bir aşkı
geçerken bu dünyadan bütün ölü şairler
-ataol behramoğlu, bu aşk burada biter-
ne kadar güzeldin sen, nasıl eşsiz bir yazdı
bunu anlattılar hep yani biten bir aşkı
geçerken bu dünyadan bütün ölü şairler
-ataol behramoğlu, bu aşk burada biter-
devamını gör...
530.
kimse keman çalmaz belki
belki bu filim hiçbir zaman
o kadar fiyakalı olmayacak ama
hiçbir lahmacun da
o okul yolundaki üçüncü sınıf lokantadakinin
tadını vermeyecek bir daha
çok daha iyilerini yedim sonra
bizzat urfa'da hatta
ama hiçbirinde
o kadar aç oturmadım sofraya
yılmaz erdoğan - ankara
yılmaz erdoğan - ankara
belki bu filim hiçbir zaman
o kadar fiyakalı olmayacak ama
hiçbir lahmacun da
o okul yolundaki üçüncü sınıf lokantadakinin
tadını vermeyecek bir daha
çok daha iyilerini yedim sonra
bizzat urfa'da hatta
ama hiçbirinde
o kadar aç oturmadım sofraya
yılmaz erdoğan - ankara
yılmaz erdoğan - ankara
devamını gör...
531.
evet, vatan hainiyim,
siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
maaşlarınızsa, ödeneklerinizse vatan,
vatan, amerikan üsleri, amerikan bombası, amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim!
nazım hikmet ran
siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
maaşlarınızsa, ödeneklerinizse vatan,
vatan, amerikan üsleri, amerikan bombası, amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim!
nazım hikmet ran
devamını gör...
532.
"aklının ucuna oturup kendimi bekledim;
gelmedim, gelmedim, gelmedim."
cemal süreya
gelmedim, gelmedim, gelmedim."
cemal süreya
devamını gör...
533.
biz bağıracağız, birileri hiç duymayacak.
hep aynı hikaye...
duyanlara selam olsun!
ismet özel
hep aynı hikaye...
duyanlara selam olsun!
ismet özel
devamını gör...
534.
gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
(bkz: hüseyin nihal atsız)
gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
(bkz: hüseyin nihal atsız)
devamını gör...
535.
öl desen belki ölecektim
içimde biber gibi bir kahır
attila ilhan - sisler bulvarı
içimde biber gibi bir kahır
attila ilhan - sisler bulvarı
devamını gör...
536.
insan bir kere ölüyor ne fena bu düzeni değiştirmeli
bir kere yaşamalı çok çok ölmeli
bir kere yaşamalı çok çok ölmeli
devamını gör...
537.
gençlik bir kitaptı, okuduk bitti;
canım bahar geçti çoktan, kış şimdi.
hani sevincin, o cıvıl cıvıl kuş?
nasıl, ne zaman geldi, nasıl gitti?
canım bahar geçti çoktan, kış şimdi.
hani sevincin, o cıvıl cıvıl kuş?
nasıl, ne zaman geldi, nasıl gitti?
devamını gör...
538.
"o gece felekten bir gece çaldım,
ömrümde son defa bahtiyar oldum;
ölürken yaşadım, yaşarken öldüm
ve.. sustum, sükutu besteler gibi."
ömrümde son defa bahtiyar oldum;
ölürken yaşadım, yaşarken öldüm
ve.. sustum, sükutu besteler gibi."
devamını gör...
539.
-ömür hanım
...
yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı ömür hanım.
bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden.
sahi nedir yaşamın anlamı? geriye dönüyorum sık sık
yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır
yükler aldığı zamanın derin denizlerine. bakıyorum umut
karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka
ne ki? yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi
içine alan kocaman bir yanılsama... değil mi yoksa
...
şükrü erbaş
...
yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı ömür hanım.
bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden.
sahi nedir yaşamın anlamı? geriye dönüyorum sık sık
yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır
yükler aldığı zamanın derin denizlerine. bakıyorum umut
karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka
ne ki? yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi
içine alan kocaman bir yanılsama... değil mi yoksa
...
şükrü erbaş
devamını gör...
540.
hangi düğüm çözülür nazla, sitemle, kinle?
ne olur bir gün beni kapında olsun dinle.
(bkz: yavuz bülent bakiler)
(bkz: bilmem ki nemsin)
ne olur bir gün beni kapında olsun dinle.
(bkz: yavuz bülent bakiler)
(bkz: bilmem ki nemsin)
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103