101.
bir insanı sevmekle başlar her şey.
devamını gör...
102.
yazmasam deli olacaktım sözünü dövme yaptırmak istediğim türk öykücü/ deniz öyküleri bir başkadır.
devamını gör...
103.
yazdıklarıyla bana yazmayı bırakmamamı ama bunların meyve vermesi için yaşanmışlıkların birikmesi gerektiğini, şu küçücük yaşımda telâşe etmemem gerektiğini öğreten; samimi ve sakin bir yazar.
devamını gör...
104.
105.
sait faik'in abasıyanık kitabı diyen kız geldi aklıma
devamını gör...
106.
türk edebiyatı'nın anton çehov'u. çok sayıda öyküsü vardır ve bunların büyük ekseriyeti türk öykücülüğünün klasiklerinden denecek kadar güzel öykülerdir. semaver, ipekli mendil, mahalle kahvesi, birtakım insanlar ve son kuşlar şu an aklıma gelenler; okuyun okutturun.
devamını gör...
107.
pembe rengini ve hayvanları çok sevdiği için hayvan çiftliği kitabı alan kıza "sen hayırdır?" demiş olan yazar..
devamını gör...
108.
çekilecek bir köşemiz olacak.
belki bir deniz kenarı, bir ağaç altı, bir rüzgar, bir sessiz kahve, bir bardak çay, bir simit, bir dilim kaşar peyniri, bir yarım kilo şarap bulursak, dost olarak bu en iyisi.
ama insan?
yok kardeşim yok, insan bulamayacağız*
belki bir deniz kenarı, bir ağaç altı, bir rüzgar, bir sessiz kahve, bir bardak çay, bir simit, bir dilim kaşar peyniri, bir yarım kilo şarap bulursak, dost olarak bu en iyisi.
ama insan?
yok kardeşim yok, insan bulamayacağız*
devamını gör...
109.
devamını gör...
110.
öyküleri insana bir ömür yeter. kendisini kişilik özellikleri, zaafları ile tanımak için iki kaynağı tavsiye ederim. birincisi özlem esmergül tarafından yazılan otobiyografik ama roman üslubunda kaleme alınmış '' yalnız hatta yapayalnız'' isimli roman. diğeri ise bu radyo yayını.
devamını gör...
111.
tam bir alaniaris'dir.
“balık tutmak; kahvede oturmak, yanımda çok sevdiğim köpeğim, insan tanımak; beyoğlu’nda bir aşağı bir yukarı dolaşmak, arada içmek; hikâye yazmak; velhasıl hiçbir şeye bağlanmadan âvâre gezmek bütün gün. işte ben böyle hayattan zevk alıyorum, buna yaşamak derim.”
(sait faik’le son röportaj”, izlerimiz, 1954)
“balık tutmak; kahvede oturmak, yanımda çok sevdiğim köpeğim, insan tanımak; beyoğlu’nda bir aşağı bir yukarı dolaşmak, arada içmek; hikâye yazmak; velhasıl hiçbir şeye bağlanmadan âvâre gezmek bütün gün. işte ben böyle hayattan zevk alıyorum, buna yaşamak derim.”
(sait faik’le son röportaj”, izlerimiz, 1954)
devamını gör...
112.
ilk ve ortaokul zamanlarimda cozdugum her deneme sinavinda banko bir soruda ismi gecen yazar.
devamını gör...
113.
"akşamüstleri tünelden taksime doğru sol kaldırımdan yürürseniz, gözünüze dalgın, siyah gözlüklü, yüzü kederli, ama müthiş kederli -yüzündeki keder besbellidir, elle tutulacak gibi, yüzde donup kalmıştır-, pantolonu ütüsüz, ağarmış saçları kabarmış bir adam çarpar.
bu adamın, bu beyoğlu kalabalığı içinde bir hali vardır ki (daha doğrusu her hali) size bu koskocaman şehirde yalnız, yapayalnız olduğunu söyler.
bu neden böyledir? orasını kimse de bilmez…
bazı adam vardır, insan yüzünde sırf hınç, kin okur.
bazısında gurur, bazısında neşe, bazısında bayağılık, aşağılık…
bu adamın üstünden başından da yalnızlık akar.
bir de bu adama, kadıköy iskelesinin kanepelerinden birine oturmuş, heybeli köylüleri, çıplak ayaklı serseri çocukları, hanımefendileri seyrederken rastlarsınız.
bu adam hikayeci sait faiktir."
yaşar kemal
bu adamın, bu beyoğlu kalabalığı içinde bir hali vardır ki (daha doğrusu her hali) size bu koskocaman şehirde yalnız, yapayalnız olduğunu söyler.
bu neden böyledir? orasını kimse de bilmez…
bazı adam vardır, insan yüzünde sırf hınç, kin okur.
bazısında gurur, bazısında neşe, bazısında bayağılık, aşağılık…
bu adamın üstünden başından da yalnızlık akar.
bir de bu adama, kadıköy iskelesinin kanepelerinden birine oturmuş, heybeli köylüleri, çıplak ayaklı serseri çocukları, hanımefendileri seyrederken rastlarsınız.
bu adam hikayeci sait faiktir."
yaşar kemal
devamını gör...
114.
önümüzde hayat... her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz. halbuki her zaman, ağır ağır bizimle beraber akan nehir, bir göle varıyordu. bu gölde artık biz akmıyor, dalgalanmıyorduk. yahut bana öyle geliyordu.
devamını gör...
115.
sait faik'in 'abasıyanık' kitabı..
devamını gör...
116.
evi burgazada’dadır. şu an müze olarak kullanılıyor. eşyaları, mektupları, öldüğünde yapılan maskı müzede sergileniyor. rahmetlinin çatı katı manzarası da muazzammış yani. ben de o köşkte yaşasam benim de abam yanardı. evet.
devamını gör...
117.
önümüzde hayat... her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz. halbuki her zaman, ağır ağır bizimle beraber akan nehir, bir göle varıyordu. bu gölde artık biz akmıyor, dalgalanmıyorduk. yahut bana öyle geliyordu...
devamını gör...
118.
"küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir."
- semaver, en sevdiğim kitabıdır.
devamını gör...
119.
"söz vermiştim kendi kendime: yazı bile yazmayacaktım. yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? yapamadım. koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. oturdum. ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. kalemi yonttum. yonttuktan sonra tuttum, öptüm. yazmasam deli olacaktım."
(son kuşlar)
"küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir."
(semaver)
"o, demediklerimi anlamış gibiydi."
*
"allah kahretsin! özlermiş insan duygulu olunca."
*
"-okumuş yazmış adam öğüt vermez de, dedi.
-ya ne yapar? dedim.
-adamı anlar, dedi, ne yapacak."
(alemdağ'da var bir yılan)
(son kuşlar)
"küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir."
(semaver)
"o, demediklerimi anlamış gibiydi."
*
"allah kahretsin! özlermiş insan duygulu olunca."
*
"-okumuş yazmış adam öğüt vermez de, dedi.
-ya ne yapar? dedim.
-adamı anlar, dedi, ne yapacak."
(alemdağ'da var bir yılan)
devamını gör...
120.
öykündüğüm büyük usta.
devamını gör...