261.
"yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından. "
nazım hikmet / yaşamaya dair
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından. "
nazım hikmet / yaşamaya dair
devamını gör...
262.
263.
264.
265.
266.
bilsen nasıl üşüyorum
al şu ellerimi ısıt biraz
ya da al götür bu soğukları
bu yağmurları
görmüyor musun beni öldürecekler artık
beni öldürecekler diyorum sana
geçmiş gelecek bütün yıllarım
bütün umutlarım senin olsun al
beni bu karanlık denizlerde bırakma
ümit yaşar oğuzcan-karanlık deniz
al şu ellerimi ısıt biraz
ya da al götür bu soğukları
bu yağmurları
görmüyor musun beni öldürecekler artık
beni öldürecekler diyorum sana
geçmiş gelecek bütün yıllarım
bütün umutlarım senin olsun al
beni bu karanlık denizlerde bırakma
ümit yaşar oğuzcan-karanlık deniz
devamını gör...
267.
268.
''kimsenin konuşmadığı bir dil gibiyim...
kimsenin inanmadığı bir deli...
yazarının bile okumadığı bir kitap...
hiç çalmayan bir şarkı...
hiç vatandaşı olmayan bir ülke...
hiç sorulmayan bir soru gibiyim...
kalabalıklar içinde varım ama yok gibiyim..."
murathan mungan
kimsenin inanmadığı bir deli...
yazarının bile okumadığı bir kitap...
hiç çalmayan bir şarkı...
hiç vatandaşı olmayan bir ülke...
hiç sorulmayan bir soru gibiyim...
kalabalıklar içinde varım ama yok gibiyim..."
murathan mungan
devamını gör...
269.
günün şiiri diye diye kitabımı buradan okuyacaksınız üç kağıtçılar. gidin alın okuyun.
devamını gör...
270.
sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,
sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
sende uzaklığı,
sende; ben, imkansızlığı seviyorum.
güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,
ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin.
sende, ben, imkansızlığı seviyorum,
fakat asla ümitsizliği değil…
sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
sende uzaklığı,
sende; ben, imkansızlığı seviyorum.
güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,
ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin.
sende, ben, imkansızlığı seviyorum,
fakat asla ümitsizliği değil…
devamını gör...
271.
acının tutanakçısıyım
anlatıp dururum aşkları
ayrılıkları ve o destan
yalnızlığını ömrümüzün
göçebe, gezgin ve aylak
bir miydim aklıma gelmedi
bir çingeneyle bir bilici
hep aynı şeydi bildiğim
ve serseriliğimdi aşklar
bir masalcıydım belki de
yaşadım o büyük serüvenleri
yolculuklar tarihimdi benim
acılar yaşanıyordu yurdumda
peşpeşe yakılıyordu kentler
bense hep oralardaydım
daha yangın başlamadan önce
ahmet telli
anlatıp dururum aşkları
ayrılıkları ve o destan
yalnızlığını ömrümüzün
göçebe, gezgin ve aylak
bir miydim aklıma gelmedi
bir çingeneyle bir bilici
hep aynı şeydi bildiğim
ve serseriliğimdi aşklar
bir masalcıydım belki de
yaşadım o büyük serüvenleri
yolculuklar tarihimdi benim
acılar yaşanıyordu yurdumda
peşpeşe yakılıyordu kentler
bense hep oralardaydım
daha yangın başlamadan önce
ahmet telli
devamını gör...
272.
sen kar topuna tutulan bir yıldızsın ebru
duvarlara karşı çalınan ıslıksın
beyaz bir bulutsun çamaşır makinesine atılan
metal yığınlarının dağıttığı bir duygu bahçesiyken yüreğin
ipliğe tutunmaya çalışan kırık düğmesin
çok güzel bir kadınsın da, bunu niye saklamalı
niye saklamalı
tutkulu aşkların masallarda kaldığına inandığını
ve
aradığını yine de
avuçlarını yangına verecek elleri
rüzgârda açılan saçın güzelliğisin sen ebru
gülüşünü çalmak için hırsızların pusu kurduğu bir yüz
batan bir geminin ambarındaki kuyruklu piyanosun
istanbul'un boğazında sallanan bir diş gibi dururken deprem
coğrafya kitabısın en kaygan fay çatlağının
esrik bir kadınsın da, bunu niye saklamalı
niye saklamalı
gözlerinde mavi, uysal kediler yürürken
birden gözbebeklerinden kaplanlar fırladığını
ve
yıktığını
geceleri âşıklarının üstüne
boşlukta salınan bir tüyü andırsan da sevgili ebru
aramızdan kuşlar geçer, kanatları kırılmaz
hem niye saklamalı
uçuldukça uzayan bir göç yoludur aşk
devamını gör...
273.
bütün kara parçalarında, afrika dahil.
devamını gör...
274.
asmin
kimdi cesaretimi kıran, üstelik
yeni serüvenlere hazırlarken kendimi
sesimi cılız, rüzgarımı yelkensiz
bulan kimdi, ki şimdi geniş zaman
kipiyle düşürüyor gölgesini anılarıma
ama kimdi adını bir kadına ödünç verip
doruklara çekilen, büyülü doruklara
biz asmin dedik ona, sevgilim, kadınım,
anamdı belki, ama o çoktandır
üç bin metrenin altına inmiyor artık
içimde bir fil sezgisi, kopup gitmeliyim
dağlara yazmalıyım aşkı ve ayrılıkları
asminli düşler kurmalıyım ya da birisi
karşılık bulmalı canımı yakan sorulara
kim demiyorum, kim olursa olsun
boynu kırılan bir oyuncaksam, hırçın
bir çocuğun elinde, ki celladım
gözlerimi de oymuştu fırlatıp atarken
yine de özlüyorum onu, niyetçi
tavşanlara dönerken beklediklerim
aynı soruyu sormaktan, minör
ağrılardan yoruldum, gitmeliyim buralardan
içimde buharlaşan cıvayı soluyorum artık
yoruldum, yoruldum, yoruldum
gereklilik kipinde yaşamaktan.
ahmet telli
kimdi cesaretimi kıran, üstelik
yeni serüvenlere hazırlarken kendimi
sesimi cılız, rüzgarımı yelkensiz
bulan kimdi, ki şimdi geniş zaman
kipiyle düşürüyor gölgesini anılarıma
ama kimdi adını bir kadına ödünç verip
doruklara çekilen, büyülü doruklara
biz asmin dedik ona, sevgilim, kadınım,
anamdı belki, ama o çoktandır
üç bin metrenin altına inmiyor artık
içimde bir fil sezgisi, kopup gitmeliyim
dağlara yazmalıyım aşkı ve ayrılıkları
asminli düşler kurmalıyım ya da birisi
karşılık bulmalı canımı yakan sorulara
kim demiyorum, kim olursa olsun
boynu kırılan bir oyuncaksam, hırçın
bir çocuğun elinde, ki celladım
gözlerimi de oymuştu fırlatıp atarken
yine de özlüyorum onu, niyetçi
tavşanlara dönerken beklediklerim
aynı soruyu sormaktan, minör
ağrılardan yoruldum, gitmeliyim buralardan
içimde buharlaşan cıvayı soluyorum artık
yoruldum, yoruldum, yoruldum
gereklilik kipinde yaşamaktan.
ahmet telli
devamını gör...
275.
yenilmişsem
elim kolum bağlı
boynumda yağlı ip
gelip dayanmışsam
darağacına
dudaklarımda yarın
gözlerim yarınlarda
unutmak mı gerek seni?
kapılar kapalı
tutulmuşsa gece
kapkara yollar
sıcacık bir sevgi
sunmayacak mıyım
insanlara?
bakmayacak mıyım yarınlara
seslenmeyecek miyim
insanlara?
elim kolum bağlı
boynumda yağlı ip
gelip dayanmışsam
darağacına
dudaklarımda yarın
gözlerim yarınlarda
unutmak mı gerek seni?
kapılar kapalı
tutulmuşsa gece
kapkara yollar
sıcacık bir sevgi
sunmayacak mıyım
insanlara?
bakmayacak mıyım yarınlara
seslenmeyecek miyim
insanlara?
devamını gör...
276.
gece buluşması
sen istinye'de bekle, ben buradayım
içimde köpek gibi havlayan yalnızlığım
belki gelmem, gelemem 5 dakika bekle git
çünkü ben buradayım karanlıktayım
çünkü elimi kestim beni kan tutuyor
şarabım bütün ekşi suyum soğuk
yanımda olmadınmı seni seviyorum
belki gelmem, gelemem 5 dakika bekle git
yüzünü ıslatmadan ağlıyabilir misin?
yarı geceden sonra telefon ettin mi hiç?
karanlık adamlar hüviyetini sordu mu
ben senin olmadığını arıyorum
belki gelmem, gelemem 5 dakika bekle sonra git
yabancı gibisin miyop gözlerin kısık
bana ait ne varsa hepsi seni korkutuyor
sana ait ne varsa hiçbiri benim değil
belki ölmek hakkımı kullanıyorum
belki gelmem, gelemem 5 dakika bekle git
attila ilhan
devamını gör...
277.
bugün oturdum ölümü düşündüm, sevgilim böylesine alımlıyken
güz kuşlarının güneye doğru akıp gideceği yol iyice belirmişken gökyüzünde,
bugün oturdum ölümü düşündüm,
yirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken.
(bkz: ahmet erhan)
devamını gör...
278.
yavaş yavaş ölürler
seyahat etmeyenler,
yavaş yavaş ölürler okumayanlar,
müzik dinlemeyenler,
vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar.
yavaş yavaş ölürler,
izzetinefislerini yıkanlar
hiçbir zaman yardım istemeyenler.
yavaş yavaş ölürler
alışkanlıklara esir olanlar,
her gün aynı yolları yürüyenler,
ufuklarını genişletmeyen ve
değiştirmeyenler,
elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen,
veya bir yabancı ile konuşmayanlar.
yavaş yavaş ölürler
ihtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan kaçınanlar,
tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar
yavaş yavaş ölürler.
yavaş yavaş ölürler
aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler,
rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
dışına çıkmamış olanlar.
yavaş yavaş ölürler.
-pablo neruda.
seyahat etmeyenler,
yavaş yavaş ölürler okumayanlar,
müzik dinlemeyenler,
vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar.
yavaş yavaş ölürler,
izzetinefislerini yıkanlar
hiçbir zaman yardım istemeyenler.
yavaş yavaş ölürler
alışkanlıklara esir olanlar,
her gün aynı yolları yürüyenler,
ufuklarını genişletmeyen ve
değiştirmeyenler,
elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen,
veya bir yabancı ile konuşmayanlar.
yavaş yavaş ölürler
ihtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan kaçınanlar,
tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar
yavaş yavaş ölürler.
yavaş yavaş ölürler
aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler,
rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
dışına çıkmamış olanlar.
yavaş yavaş ölürler.
-pablo neruda.
devamını gör...
279.
ne oldu bana neye dönüştüm böyle
duvarlar göz tavanlar kulak oldu sanki
eşyalar yüzlere dönüştü dost bildiler kendilerini
yalnızlık beni bu kadar yıpratmış olamaz değil mi melek?
hem yalnız değilim ki
kimseler duymasada sen
hep yanımda sen varsın...
duvarlar göz tavanlar kulak oldu sanki
eşyalar yüzlere dönüştü dost bildiler kendilerini
yalnızlık beni bu kadar yıpratmış olamaz değil mi melek?
hem yalnız değilim ki
kimseler duymasada sen
hep yanımda sen varsın...
devamını gör...
280.
aşkın kanununu tahsil etmiştim kalbimin en doğusunda
içimde yağmur duasına çıkmış birkaç köy
birkaç köy sular altında.
kalbimin doğusu,
her resme güneş çizen bir çocuktu.
gam yükünün kervanları yürürdü dudaklarımda
kavruk ve çatlaktı dudaklarımın toprakları.
ölümün ötesinde bir köy vardı
orda, uzakta, kalbimin en doğusunda
şimdi bana yalnızca
dertli türkülere duyduğum karşılıksız aşk kaldı.
güzel beyaz bir tay doğururdu her sene hafızam
yorgundu oysa
durmadan, durmadan hatırlamaya koşmaktan.
kalbimin doğusunda bir yalan dünya vardı.
okyanusları mavi olmayan.
benim için hayat,
kalbi kalpazanlıktan kırk sene yatmış çıkmış bir adamdı.
geçmişim acıyor şimdi, yalnız benim değil
benim ülkemin geçmişi de acıyor mesela.
bilirdim oysa ilk badem ağaçları çiçek açar baharda.
bilirdim çiçek satan çingene kızlarını
onlar bütün şimdileri, bütün zamanlara
bir gül parasına satardı.
oğlan kıza bir gül alsa
bilirdim odur en kırmızı zaman.
adına aşk diyorlardı
kalbimin en doğusunda bir yalan dünya vardı.
kim bir şairi kırsa
şair gider uzun bir dizeyi kırar mesela
bilirim kim dokunsa şiire
eline bir kıymık saplanacak.
bilirim kırılmış dizeleri tamir etmez zaman
yorgunum oysa
durmadan kendime bir tunç uyak aramaktan.
aşkın kanununu tahsil etmiştim kalbimin en doğusunda
boş salıncaklar gibi gıcırdayarak konuştum karanlıkla
kediler gibi mırıldanarak.
alkolden bir denize bıraktım kalbimi
kırmızı bir sandal gibi,
arka sokaklarda sarhoş konuştum karanlıkla.
avuçlarımla konuştum,
allah büyüktür diyen insanlar gibi.
kedi dili bisküvilerinin bir pastayla konuşması gibi
yumuşak ve kremalı konuştum onunla.
baharda leylaklar açardı boynumda
mor ve pembe konuştum karanlıkla
gece açılıp gündüz kapanan bir parantezdim,
sözler vardı içimde işe yaramayan
sözlerle konuştum karanlıkla...
önce söz yoktu kalbimin en doğusunda
sözler...
bir yağlı urgandı acıyı boğmaya yarayan.
didem madak
içimde yağmur duasına çıkmış birkaç köy
birkaç köy sular altında.
kalbimin doğusu,
her resme güneş çizen bir çocuktu.
gam yükünün kervanları yürürdü dudaklarımda
kavruk ve çatlaktı dudaklarımın toprakları.
ölümün ötesinde bir köy vardı
orda, uzakta, kalbimin en doğusunda
şimdi bana yalnızca
dertli türkülere duyduğum karşılıksız aşk kaldı.
güzel beyaz bir tay doğururdu her sene hafızam
yorgundu oysa
durmadan, durmadan hatırlamaya koşmaktan.
kalbimin doğusunda bir yalan dünya vardı.
okyanusları mavi olmayan.
benim için hayat,
kalbi kalpazanlıktan kırk sene yatmış çıkmış bir adamdı.
geçmişim acıyor şimdi, yalnız benim değil
benim ülkemin geçmişi de acıyor mesela.
bilirdim oysa ilk badem ağaçları çiçek açar baharda.
bilirdim çiçek satan çingene kızlarını
onlar bütün şimdileri, bütün zamanlara
bir gül parasına satardı.
oğlan kıza bir gül alsa
bilirdim odur en kırmızı zaman.
adına aşk diyorlardı
kalbimin en doğusunda bir yalan dünya vardı.
kim bir şairi kırsa
şair gider uzun bir dizeyi kırar mesela
bilirim kim dokunsa şiire
eline bir kıymık saplanacak.
bilirim kırılmış dizeleri tamir etmez zaman
yorgunum oysa
durmadan kendime bir tunç uyak aramaktan.
aşkın kanununu tahsil etmiştim kalbimin en doğusunda
boş salıncaklar gibi gıcırdayarak konuştum karanlıkla
kediler gibi mırıldanarak.
alkolden bir denize bıraktım kalbimi
kırmızı bir sandal gibi,
arka sokaklarda sarhoş konuştum karanlıkla.
avuçlarımla konuştum,
allah büyüktür diyen insanlar gibi.
kedi dili bisküvilerinin bir pastayla konuşması gibi
yumuşak ve kremalı konuştum onunla.
baharda leylaklar açardı boynumda
mor ve pembe konuştum karanlıkla
gece açılıp gündüz kapanan bir parantezdim,
sözler vardı içimde işe yaramayan
sözlerle konuştum karanlıkla...
önce söz yoktu kalbimin en doğusunda
sözler...
bir yağlı urgandı acıyı boğmaya yarayan.
didem madak
devamını gör...




