yazarların başından geçen tebessüm ettiren olaylar
başlık "sanagulbahcesivadetmedim" tarafından 12.11.2020 14:41 tarihinde açılmıştır.
201.
lise 3 te matematikten bir tek biz kopya çekmediğimiz için matamatikçi cuma günü 100 alanları sayıyordu saydıklarının hepsi kızdı arkadan bir erkekhocam hiç erkek yokmu demişti saymayı bitirdiğinde hiç erkek olması tüm okulu güldürmüştü
devamını gör...
202.
birkaç ay önce okula giderken başıma geldi. modum biraz düşüktü o gün normalde. yürüyordum yolda ve bir tane küçük kız bana yaklaşıp abla çok güzelsin demişti. o an çok mutlu olmuştum günümü daha iyi hâle getirmişti basit bir iltifat.
devamını gör...
203.
ingilizce konuştuğumda türk sanılmamam. defalarca başıma geldi. en son ankara sınav koleji'nin ingiliz müdiresi o dönem çalıştığım kurumu ziyaret etti. hoş bir ingilizce sohbet ettik kendisiyle, türk olduğumu söyleyince çok şaşırdı. hatta inanmamış bana herhalde, sonradan bir çalışma arkadaşıma, "o hocanız gerçekten türk mü?" diye sormuş. hehah.
devamını gör...
204.
geçen gün düştüğüm an. paldır küldür düştüm kıç üstüne. kdoeoek
devamını gör...
205.
bir tane mesaj gelmiş bana. köpekler parçalar seni inşallah diye mesaj atmış birisi. kendilerine saldırıyorlar diye başkalarına da saldırsın istiyorlar. bunlar da böyle bir tip işte ne edelim? he deyip geçeceğiz bakalım.
devamını gör...
206.
geçen gün erkek kardeşimi okula uğurlarken bir de sarılayım şu eşek sıpasına dedim. kendisinin de şapur şupur öpmeyi ve ahtapot gibi sıkıca sarılmayı sevdiğini bir anlık unutma gafletinde bulundum ve sarıldım. yaklaşık 10. saniyeden sonra artık nefesim tamamen kesildi.* biraz kollarını gevşettiğinde ''ama nefes alamıyorum tamam yeter.'' dedim ama ikna olmadı. ''ablacım aynı şeyi ben sana yapsam hoşuna gider mi?'' diye sordum. kafasını kaldırdı ve gülerek ''gidiyooo'' dedi. ah şu veletler. seviyorum keratayı.
devamını gör...
207.
bir gün arkadaşlarla canımız mantı çekti, mantıcı bir teyze vardı oraya gidelim dedik. teyzem arkada ekürleriyle birlikte mantıyı açıp orada pişirir ve servis ederdi. hesapları ödeyeceğimiz sıra kartlarımızı uzakttık teyzeye, teyze "guzzum ben pos makinesinden anlamam bi bakıver de sen alıver hesapları" demişti. bizi tanımadığı halde güvenip bu şekilde davranması içimizi ısıtmıştı. odur budur haftada bir kez gideriz teyzemizin yanına.
devamını gör...
208.
2000'lerin ilk yarısı. üniversite öğrencisiyim ankara'da ama o esnada söke'deyim, ailemin yanında.
saçlarım belime kadar.
eşofmanlarla bakkala indim, saçlarım açık.
4-5 tane ortaokul öğrencisi de bakkala girdi. beni görünce, "oha lan turist," dediler ve bir arkadaşlarını gaza getiriyorlar benimle konuşması için: "oğlum senin ingilizcen var, konuşsana," falan diyorlar. ben de anlamıyorum sanıyorlar tabii türkçelerini.
en başta eşofmanlarlayım lan. hadi tipimi turiste benzettin de sabah eşofmanla bakkala gitmişim hacım.
arkadaşları tam gaza gelirken, kalın ve kaba bir sesle, "3 ekmek bi gaste kaç para yaptı abi," dedim bakkala. sesimi özellikle böyle bayağı hanzo sesi gibi çıkarttım. balon gibi söndü elemanlar, "oha türkmüş laaaaan," falan dediler, zorla duyabildiğim bi sesle.
saçlarım belime kadar.
eşofmanlarla bakkala indim, saçlarım açık.
4-5 tane ortaokul öğrencisi de bakkala girdi. beni görünce, "oha lan turist," dediler ve bir arkadaşlarını gaza getiriyorlar benimle konuşması için: "oğlum senin ingilizcen var, konuşsana," falan diyorlar. ben de anlamıyorum sanıyorlar tabii türkçelerini.
en başta eşofmanlarlayım lan. hadi tipimi turiste benzettin de sabah eşofmanla bakkala gitmişim hacım.
arkadaşları tam gaza gelirken, kalın ve kaba bir sesle, "3 ekmek bi gaste kaç para yaptı abi," dedim bakkala. sesimi özellikle böyle bayağı hanzo sesi gibi çıkarttım. balon gibi söndü elemanlar, "oha türkmüş laaaaan," falan dediler, zorla duyabildiğim bi sesle.
devamını gör...
209.
bugün doktor ateşin çıkmış mıydı son zamanlarda diye sordu. ben de elimi alnıma götürüp bir ateşime baktım sonra da "sanki şu an var biraz" dedim. doktor da güldü "ateş öyle ölçülmez" dedi. sonra tahlil sonucu gösterirken "heh,sen şu ateşi olan hastasın" dedi gülerek ben de güldüm. böyle anlatınca güzel olmuyor ama komikti.
devamını gör...
210.
geçen gün tramvaydayken yanıma iki liseli kız geldi, "sen moda mı okuyorsun abla?" dediler. söylediklerine göre, modacı gibi görünüyormuşum. modumu epey yükseltmişti.*
devamını gör...
211.
herkesin zaman zaman başından geçen hayata anlık renk katan olaylardır. bundan bir kaç ay önce biraz eski model -ne yapalım gücüm buna yetiyordu- ikinci el bir xbox almaya karar verdim. bir kaç gün araştırdıktan sonra en sonunda letgo da bütçeme göre bir ilan buldum ve sahibiyle iletişime geçtik. öyleydi böyleydi derken bir pazar günü öğlen bir yerde buluşmaya karar verdik. sonra benim işim çıktığı için özür dileyerek buluşmayı bir kaç saat ertelemeyi ve o neredeyse oraya geleceğimi söyledim. akşam gönderdiği konuma gittiğimde (polis akademisi) kendisinin bir komiser olduğunu öğrendim ve çok şaşırdım. sağolsun çok misafirperverdi ve oradaki bir tv de sattığı konsolu denememi önerdi. bir de üzerine baya oyun muhabbeti yaptık. eve dönüş yolunda yüzümden tebessüm hiç eksik olmadı :)
devamını gör...
212.
benim tiger miyavlamayı bilmiyormuş meğer.
onunla konuştuğumda ağzını miyavlar gibi açıp, yanaklarını titretip ses çıkarmadan yüzüme bakıyordu.
bugün kasaptan tavuk ciğeri ve koyun-inek yağı aldım. hepsini düdüklü tencereye koyup onun için hazırlıyordum. yiyeceğin kokusunu alınca ayaklarıma dolanmaya başladı. ben oralı olmayınca miyavlamaya çalıştı ama yine ses yok. bu arada mama tabağı boş. tiger hazırladığım şeyden yesin diye de mama koymuyorum. oğlan kokuyu aldıkça çıldırıyor.
neyse, ben oralı olmadıkça benimki delirdi ve ilk defa bana seslendi.
"münyav"
resmen nazal n ile münyav dedi ya. miyav değil, münyav. afyonlu sanki. "abem! beri bak biyo, aşımı vercen mi gali?" diyor lavuk.

yemeğini yedi, koltuğun örtüsünü indirip hırkamın üstünde, dili dışarda uyumaya başladı. yakında beni evden kovar bu.
onunla konuştuğumda ağzını miyavlar gibi açıp, yanaklarını titretip ses çıkarmadan yüzüme bakıyordu.
bugün kasaptan tavuk ciğeri ve koyun-inek yağı aldım. hepsini düdüklü tencereye koyup onun için hazırlıyordum. yiyeceğin kokusunu alınca ayaklarıma dolanmaya başladı. ben oralı olmayınca miyavlamaya çalıştı ama yine ses yok. bu arada mama tabağı boş. tiger hazırladığım şeyden yesin diye de mama koymuyorum. oğlan kokuyu aldıkça çıldırıyor.
neyse, ben oralı olmadıkça benimki delirdi ve ilk defa bana seslendi.
"münyav"
resmen nazal n ile münyav dedi ya. miyav değil, münyav. afyonlu sanki. "abem! beri bak biyo, aşımı vercen mi gali?" diyor lavuk.

yemeğini yedi, koltuğun örtüsünü indirip hırkamın üstünde, dili dışarda uyumaya başladı. yakında beni evden kovar bu.
devamını gör...
213.
elektriklerin kesilmesi, akabinde cep telefonumun feneri ile 'nerde bu telefon?' diye diye cep telefonumu aramam...
devamını gör...
214.
lisede dershaneye yetişmeye çalışıyordum ki yarım saat geç kalmıştım. otobüsten indiğim gibi çantam yırtıldı ve içinde ne kadar kitap varsa yere lapss diye yere yapıştı, sinirden resmen gözlerim doldu bir yandan kitapları toplamaya çalışıyorum bir yandan bir sürü insan yanımdan kitaplara basarak geçiyor. saat satan siyahi bir abi vardı, tezgahını bırakıp yanıma geldi ve çantamı toplamama yardım etti. insanlığın ölmediğine inandığım nadir anlardandı, ne zaman aklıma gelse mutlu oluyorum. her neredeyse umarım o da çok mutludur.
devamını gör...
215.
3 yaşındaki yeğenimle yengem arasında geçen şu diyalog dur:
yeğenim evde bulduğu şemsiye sapını eline alıp yaşlılar gibi yürüyordu. baston muamelesi yapıyordu şemsiye sapına. izlediği çizgi filmdeki yaşlı adam bastonuyla evladım evladım diyerek yürüyormuş. sonra bir gün annesiyle arasında şöyle bir diyalog geçti.
yeğenim: anne, evladımı verir misin?
yengem: @?₺#)_?
yeğenim: (yaşlı taklidi yaparak) evladımı anne, evladımı verir misin?
yengemle birlikte pek bir gülmüştüm buna. canımın içi yaa baston demeyi unuttu :)
yeğenim evde bulduğu şemsiye sapını eline alıp yaşlılar gibi yürüyordu. baston muamelesi yapıyordu şemsiye sapına. izlediği çizgi filmdeki yaşlı adam bastonuyla evladım evladım diyerek yürüyormuş. sonra bir gün annesiyle arasında şöyle bir diyalog geçti.
yeğenim: anne, evladımı verir misin?
yengem: @?₺#)_?
yeğenim: (yaşlı taklidi yaparak) evladımı anne, evladımı verir misin?
yengemle birlikte pek bir gülmüştüm buna. canımın içi yaa baston demeyi unuttu :)
devamını gör...
216.
atipik otizmli bir ogrencim var. ismi naz. ilaç kullanmasına rağmen bazen hayal ile gerçeği karistiyor. geçenlerde sınıfta sandalyeleri arka arkaya dizip otobüs yaptılar. birisi şoför oldu, o da yolcu koltuğuna oturdu. tüm sınıf "öğretmenim biz gidiyoruuzz." diye bağırıp bana el salladilar. naz bir anda bana bakıp panik halinde "öğretmenim nerdeyiz?" diye sordu. "sınıftayız canım." dedim. "gitmiyoruz değil mi? bu çocuk oyunu değil mi? " diye sordu. "evet canım." dedim. "oh rahatladım öğretmenim." dedi. çocuk olmak hele ki normalin dışında yaşam çok zor.
devamını gör...
217.
merdivenler ile başım hep beladadır, top10 listesi dahi yapabilirim bunun için. lisedeydim, merdivenlerden yukarı çıkarken ayağım takıldı ve birden yukarı doğru hızla çıkmaya başladım eğer durursam aşağı düşecektim. hızımi alamadım, ben yukarı doğru koştukça hızım çoğalıyor hızım çoğaldıkça düşme ihtimalim çoğalıyor... e hızım çoğaldıkça da elimden destek almak durumunda kaldım. ellerimle ayaklarımla hızla koşarak merdivenlerden tırmanan bir orangutana dönüşüverdim saniyeler içerisinde. merakla ne yapmaya çalıştığımi çözmeye çalışan arkadaşlarım, düştüğüm durumdan dolayı kahkahamı durduramayan ben.. evet merdivenden her zaman aşağı doğru düşmüyormuşuz, artık ne kadar gözünüzde canlanabildi bilemiyorum ama hatırladıkça tebessüm ettiren durumdu. :)
devamını gör...
218.
ben yine çocuğum. babamın uzak bir akrabasına bayram ziyaretine gidiyoruz. babamın halasının çocuğu olan teyzenin çocuğu yok. bizi de acayip sever.
gittik efenim. enişte bey biraz rahatsızdı ben çocukken. sonra da çok yaşamadı vefat etti rahmetli zaten. beyefendi tam bir tatlı düşkünü. ben de severim tatlı. asla hayır diyemem. trajik ki kendisi diyabet hastası.
ben tabii tüm şımarıklığımla eda ediyorum. milletin beni öpmesine asla izin vermiyorum ama tatlı tatlı gülümsüyorum. alıştım da eve bir yerden sonra. gelen giden al bir şeker, çikolata diyor. benim gözüm ve gönlüm mutfaktaki baklava tepsisinde kaldı.
enişte bey beni öne sürerek tepsiyi mutfaktan getirtti. tabaklara tekrar pay edildi baklavalar ama ne hikmetse o tepsi ortadan kalkmadı. sonra enişte bey beni tekrar mutfağa yolladı. bu sefer ekmek için.
döndüm ve hayatımda asla unutmayacağım bir ana şahit oldum. adam ekmekle baklava tepsisindeki şerbeti sünnetledi ve o ekmeği bir güzel mideye indirdi. gözünüzde canlandırın: ayanız kadar bir ekmek parçası alıyorsunuz ve el açması bakladan kalan kırıntıları ve şerbeti sıyırıyorsunuz. tek lokmada da ağzınıza atıyorsunuz. n'apsın bu bünye? o zamandan beri 2'den fazla dilim baklava yemek bana hep şov gibi geliyor.
halamla ne zaman bir yerde karşılaşsak aklıma hep aynı an geliyor. beyefendinin de neden erkenden vefat ettiğine dair hiçbir şüphemiz yok.
gittik efenim. enişte bey biraz rahatsızdı ben çocukken. sonra da çok yaşamadı vefat etti rahmetli zaten. beyefendi tam bir tatlı düşkünü. ben de severim tatlı. asla hayır diyemem. trajik ki kendisi diyabet hastası.
ben tabii tüm şımarıklığımla eda ediyorum. milletin beni öpmesine asla izin vermiyorum ama tatlı tatlı gülümsüyorum. alıştım da eve bir yerden sonra. gelen giden al bir şeker, çikolata diyor. benim gözüm ve gönlüm mutfaktaki baklava tepsisinde kaldı.
enişte bey beni öne sürerek tepsiyi mutfaktan getirtti. tabaklara tekrar pay edildi baklavalar ama ne hikmetse o tepsi ortadan kalkmadı. sonra enişte bey beni tekrar mutfağa yolladı. bu sefer ekmek için.
döndüm ve hayatımda asla unutmayacağım bir ana şahit oldum. adam ekmekle baklava tepsisindeki şerbeti sünnetledi ve o ekmeği bir güzel mideye indirdi. gözünüzde canlandırın: ayanız kadar bir ekmek parçası alıyorsunuz ve el açması bakladan kalan kırıntıları ve şerbeti sıyırıyorsunuz. tek lokmada da ağzınıza atıyorsunuz. n'apsın bu bünye? o zamandan beri 2'den fazla dilim baklava yemek bana hep şov gibi geliyor.
halamla ne zaman bir yerde karşılaşsak aklıma hep aynı an geliyor. beyefendinin de neden erkenden vefat ettiğine dair hiçbir şüphemiz yok.
devamını gör...
219.
mersin'de edip buran kapalı salonu var. oranın kantininde çalışıyorum. çukurova'nın maçlarının olduğu günlerde arkadaşıma gelip bana yardım etmesini isterdim. sağolsun kırmaz gelirdi. gelirdi gelmesine de adamın bir malı alma satma olayı sıkıntı. ne para üzerini hesaplayabiliyor ne müşteriyle diyaloğu sağlıklı. yine böyle yoğun bir maç günü gençten bir çocuk bizim arkadaşa parayı uzattı "bana bir seven up abi"dedi. bu çocuğa döndü "ne istemistin"diye sordu. çocuk tekrar etti. bizim seme istenilen malın meşrubat olduğunu da anlamadı. buzdolabına bakacağını raflara bakmaya başladı. raflarda da bulamayınca bana döndü "olm bu ne istiyor ben anlamadım ya, baksana" deyince çocuğa sordum. dolabı açtım, verdim gazozu. çocuk gidince benim arkadaştan yıllardır unutamadigim serzeniş geldi;
zup desene .mın düdüğü.
zup desene .mın düdüğü.
devamını gör...
220.
bir defasında yarım metre mesafeden bir kokarcanın yanından karlıklı geçip gitmek.
ikimizin de salağa yatıp korkmuyor numarası yapması.
ikimizin de salağa yatıp korkmuyor numarası yapması.
devamını gör...