241.
geçen hafta aşırı yoğun saatlerde servis sıkışmışken mutfağa dalan kıvırcık,sarı saçlı en fazla 4 yaşında olan oğlan çocuğunun o yoğunluk ve yorgunlukta gelip de ne yapıyorum diye izlemeye çalışmak için tezgaha ellerini koyarak bakma çabası biz de kıyağımızı yapıp tatlısını torpilli gönderdik tabiki.
devamını gör...
242.
öğrencilerime kafa kemikleriyle ilgili anatomi slaytlarını gösterirken bir öğrenci: "hocam, fakültede derslerde kullanılan kadavraları genellikle nereden buluyorlar?", diye sordu. ben de :" hepsini çok detaylı bilmiyorum ama bir kısmı hayattayken ölünce vücudunu tıbbi araştırmalara bağışlayan insanlardan seçiliyor," dedim. öğrencilerime diş muayenesini ve tedavi planlamasını benim yaptığım ve fakültemizde başka bir hocamızın tedavisi yürüttüğü kanser hastasını örnek gösterdim. hastanın oğlu annesinin vefatından bir süre sonra gelip annesinin vefatından sonra naaşını tıp fakültesine bağışladıklarını söylemişti. öğrencilerime: "herhalde ben de ölünce organlarımı bağışlamak için vasiyet ederim, vücudumun da bilim için bağışlanmasını isterim. ne de olsa çoluğum yok çocuğum yok," dedim. bunun üzerine öğrenciler : "hocam, biz varız ya, biz sizin çocuğunuz sayılırız", deyince beni gün boyu gülümsetti.
devamını gör...
243.
bu olayı nereye kime anlatsam diye düşünüp durdum burda karar kıldım. şimdi kardeşimle her zaman gittiğimiz markete gittik. kutu krema alacaktık. fakat her zaman olduğu yerde yoktu. kendi aramızda konuşurken bir amca bize şarküterinin arkasında dedi. teşekkür edip o tarafa doğru gittik. baktık orda da yok. amca da oradaydı ve allah allah burdaydı ama dedi. 'sağ olun dolaşa dolaşa buluruz. ' dedik ayrıldık. markette başka şeyler için dolanırken bi baktık amca elinde krema bize veriyor. buldum diyor hem en ucuzu seçmiş hem bizi aramış. allah razı olsun. çok tatlı ve kibar bir hareketti. mahçup olduk. iyi insanlar hala var diye çok sevindik.
devamını gör...
244.
yazlıkta kışın da kalırdık eskiden, sıklıkla. bu olay 2020 kışında oldu sanırım. sahilde arada denk geldiğimiz 70-80 yaşlarında doğulu bi teyze vardı, laflardık biraz, birbirimizi gördüğümüzde. yürüyüş yolunda yürüyordum. malum, korona zamanları, maske takıyoruz. başına da bere takmış biri yürüyor, bu teyzeye benzettim, "merhaba teyzeciğim, yine denk geldik." dedim. maske bi aralandı karşımdaki bir adammış. 97 yaşındaymış ve hakikaten yaşıtım gibi sohbet etti adam benle. bayağı düzgün ve tempolu da yürüyordu dedem. allah hepimize öyle yaş almayı ve yaşlanmamayı nasip etsin.
devamını gör...
245.
yurtta kaldığımız zamanlar banyo ortaktı ve en alt kattaydı. kapıdan çıkacağım zaman oda arkadaşıma boş bulunup ben duşa gidiyorum birşey istiyormusun dedim oda arkadaşım bir kova su demişti sonrası malum kahkahalar havada uçuştu.
devamını gör...
246.
öğrencilerimin ağzından çıkan çoğu cümledir efenim, tek bir olay belirtemeyeceğim o yüzden.

ders anlattığınız bir an öğrencinizin yüzünde tatlı bir tebessümle gözünüze bakarak "sizi güzel buldum öğretmenim" demesi. güzelsiniz dese bu kadar etkilenmezdim.*


yerinde kıpırdanan öğrenciye "bir yerin mi ağrıyor kızım" deyince, "sırtım çımgışıyor hocam" demesi. bayılıyorum bu dile.

bir de benim için çok kıymetli birinden çiçek aldım. tebessüm ettirmekten çok daha fazlasıydı gerçi. çiçeeeeeme bakıp bakıp tebessüm ediyorum.*


ekleme: heh bir de masamda şöyle bir not buldum. baya baya tebessüm efenim.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
247.
kedilerin güneş görünce keşkülvari yatışları sizi yerüüm
devamını gör...
248.
bankta oturmuş metro bekliyorken birden kucağıma tatlı mı tatlı bir kediş zıpladı. nasıl içeri girmiş bilmiyorum, kesin kart basmamış. doyasıya sevdim, en sonunda kılıçdaroğlu aday olmasın dedi ve gitti.
devamını gör...
249.
asansördeyken gayri ihtiyari burnumu karıştırıyodum. birden kapı açıldı. binamızdaki hoşlandığım kızla göz göze geldim. asansöre binmek istemedi. ben yürürüm dedi.
devamını gör...
250.
dönercide abiye hesap için parayı uzatınca "siz kadınlar hep böylesiniz" deyip gülmüştü. anlam veremedim bir süre. meğerse para çok kırışıkmış da onu diyormuş. güldüm geçtim ama hala anlam veremiyorum. ne alaka abicim?
devamını gör...
251.
kasiyerin "tişörtün güzelmiş" demesi.
devamını gör...
252.
temmuz'da hatay'da adres sorduğum birisi adresi tarif ederken caminin yanında olduğunu söyleyip boynumdaki pentagram kolyesini görüp "gerçi pek işin olmaz camiyle ehe ehe" diye gülmüştü. bende "garanti olsun diye hepsine inanıyorum ben" demiştim.
devamını gör...
253.
sadece üniversitedeki ilk senemde yurtta kaldım, başka yurt hayatı deneyimim yok ama o senem inanılmaz eğlenceliydi. ankara - demirtepe'de çağdaş erkek öğrenci yurdu'nda kalmıştım. geçen senelerde oradan geçtim en son, nostalji yapmak için. orada gene bir özel yurt vardı ama binayı elden geçirmişler ve yurdun adı farklıydı galiba.

bir anımı anlatayım yurttaki.

karşı ranzanın üst katında kalan bi arkadaş erken uyurdu, ışıklar açıkken ve uykusunda yatağında dikilip sorular sorardı sıklıkla. ertesi gün öyle bir şey yaptığını hatırlamazdı. yani gözleri cam gibi açılıyordu falan ama hala uyuyormuş demek ki. uyur konuşur falan mı desek, heheh; gezmezdi zira.

neyse bu arkadaş bi gece gene yatağından doğruldu ve sırıtarak: "ne zaman gidiyoruz?" dedi. ben de "haftaya gideriz." dedim. arkadaş da "tamam." dedi mutlu bir ifadeyle ve yattı. 20 dakika kadar sonra gene yatağından doğruldu ve: "hangi yoldan gideceğiz?" dedi. ben de: "sağdaki yoldan gideriz." dedim. arkadaş gene: "tamam." dedi, gülümseyerek ve yatıp uyumaya devam etti.

komikti gerçekten ama. görmeniz lazımdı. heheheh.
devamını gör...
254.
durakta otururken küçük bir çocuğun gelip abla çok güzel kokuyorsun demesiydi.bütün gün sırıtarak dolanmıştım.
devamını gör...
255.
arkadaşımla hastaneden çıktık, hava soğuk olduğu için bir yerde oturup çay içelim dedik. bir ara sokakta, küçük bir kahvaltı salonu bulduk. sahibi kadın “hoş geldiniz, arkadaşlar depremzede misiniz? depremzedeleri ücretsiz ağırlıyoruz. istediğiniz kadar yiyebilirsiniz.” diyerek bizi büyük bir güler yüzle karşıladı. depremzede olmadığımızı, iki çay içeceğimizi söyleyip kendisini masamıza davet ettik. bir süre sohbet ettik. depremden bahsederken sesi titriyor, gözleri doluyordu. kalkma vaktimiz gelince hesabı istedik “hoş sohbetinizle hesabı fazla fazla ödediniz. arada uğrayın bir çayımı için” diyerek uğurladı bizi. ağzımızda kekremsi çay/sigara tadı ve yüzümüzdeki gülümsemeyle ayrıldık mekandan.
devamını gör...
256.
mahallemizde 6 yaşında bir minnak ,beni görünce yol kenarinda ki aksam sevasini kokuyle koparip bana getirmesi..
devamını gör...
257.
iki gün önce spor salonuna gitmek için kardeşimle birlikte evden çıkmamızla birlikte iki apartman aşağıdaki markete giren kardeşim ve onu az ilerideki parkın kenarındaki bel hizasındaki duvarın üzerine oturup bekleyen ben ve 4 - 5 metre ileride güneşin vurduğu yerde oturan kedinin yerinden kalkıp durduk yere gelip kalçamın dibine sokulup benimle birlikte oturması.

seni yerim olm.
devamını gör...
258.
gerçekten seni de düşünebilen yanında duran dostlar ve arkadaşların yanında olması.

misal ben sözlüğü bıraktım dediğimde bir sürü kişi tatlı tatlı mesaj attı, hatta bana kızan kinlenen kişilerle bile arkadaş olduk.

dostluk, arkadaşlık güzel bir şey.
devamını gör...
259.
parkta otururken elbisesinde çiçekler olan prenses gibi iki tane küçük kız etrafımızda koşturuyordu. bir tanesinin söylemek istediği bir şey var gibiydi uzaktan uzaktan bakıyordu. sonra bir anda sarı bir çiçekle yanıma geldi ve çiçeği bana verip çok güzelsin dedi. hayatımda yaşadığım en tatlı anıydı. yol boyunca zırladım
devamını gör...
260.
yabancı üniversite öğrencileri ingilizce olarak, kızılay'a nasıl gidebileceklerini konuşuyorlardı ben bir dolmuştan indiğimde sıhhiye tarafında (ankara). herhalde yeni gelmişlerdir zira ankara'da kızılay'ı bilmemenin başka bir açıklaması olamaz. yanlarından geçerken, ingilizce olarak, "yolumun üstü sayılır, beraber yürüyelim. zaten ayrıldığımız yerden sağa sapıp 5 dakika yürüyeceksiniz dümdüz." dedim. "are you english?" dedi biri, "no, i'm turkish." dedim. çocuk inanmadı falan. neyse yürümeye başladık, muhabbetin bi yerinde, "do you speak turkish?" dedim, öbür çocuk, "a little." dedi. ben de, "let's speak in turkish then; you need to improve your turkish." dedim ve türkçe konuşmaya başladık. o bana inanmayan çocuk rahatladı, haha. türk olduğuma o zaman inandı herhalde. türkçeleri kötüydü ama çat pat anlaştık, sonra da ingilizceye geri döndük zaten.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yazarların başından geçen tebessüm ettiren olaylar" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim