301.
sana gökyüzünü ısmarladım,
gülüşlerinde güneş batsın diye.
geceleri soğuk olur,
gözlerini düşledim,
içimi ısıtsın diye…
nazım hikmet
gülüşlerinde güneş batsın diye.
geceleri soğuk olur,
gözlerini düşledim,
içimi ısıtsın diye…
nazım hikmet
devamını gör...
302.
hapşurduğumda; çok yaşa, iyi yaşa yerine benimle yaşa deseydi keşke. bende; sende gör değilde, emrin olur deseydim sessizce.
devamını gör...
303.
kaldı işte,
çayımız bardakta
çocukluğumuz sokaklarda
mutluluğumuz kursağımızda
sevdiklerimiz uzakta
gülüşlerimiz fotoğraflarda
ne güzel söylemiş değilmi nazım hikmet tam şuanki halimi açıklamış sanki benim üzerime yazılan bir söz müş gibi beni anlatan bir söz
çayımız bardakta
çocukluğumuz sokaklarda
mutluluğumuz kursağımızda
sevdiklerimiz uzakta
gülüşlerimiz fotoğraflarda
ne güzel söylemiş değilmi nazım hikmet tam şuanki halimi açıklamış sanki benim üzerime yazılan bir söz müş gibi beni anlatan bir söz
devamını gör...
304.
hasret bu kadar güzel anlatılabilir.
"yürek değil be, çarıkmış bu, manda gönünden,
teper ha babam teper
paralanmaz
teper taşlı yolları.
bir vapur geçer varna önünden,
uy karadeniz`in gümüş telleri,
bir vapur geçer boğaz’a doğru.
nazım usulcacık okşar vapuru,
yanar elleri."
"yürek değil be, çarıkmış bu, manda gönünden,
teper ha babam teper
paralanmaz
teper taşlı yolları.
bir vapur geçer varna önünden,
uy karadeniz`in gümüş telleri,
bir vapur geçer boğaz’a doğru.
nazım usulcacık okşar vapuru,
yanar elleri."
devamını gör...
305.
devamını gör...
306.
adam gibi adam.
devamını gör...
307.
"yazmak tasnif etmek demekdir, tasnif ise durulmak ister. durulmadan yazmanın imkanı yok. halbuki ben bugün yine doludizgin, tasnifsiz ve çerçevesiz aşığım. ne mutlu bana!" nazım hikmet
devamını gör...
308.
büyük usta
(okuduğum ve dinlediğim kaynaklardan hareketle yazacağım; ancak aşk hayatını yazmayacağım, zira o konuyla ilgili hiçbir araştırma yapmadım. )
kendi otobiyografisinden hareketle "14ünden beri şairlik eder". 15 ocak 1902'de selanik'te doğan nazım hikmet dedesinden ilk şiir dersleri alarak başlar. galatasaray lisesinde eğitim hayatı başlar. burada bulunan bahriye nazırı nazım'ın şiirlerini ve tabii ki yeteneğini görünce 1917'de bahriye mektebine kaydolmasını sağlar. edebiyat ve tarih öğretmeni yahya kemal. düşünün nasıl bir zenginlik. yahya kemal vesilesiyle "hala servilerde ağlıyorlar mı?" şiiri 1918 yılında yeni mecmuada basılır. 1921'de komünist rejimi daha yakından gözlemleyebilmek için moskova'ya gider. ve doğu emekçileri komünist üniversitesinde eğitim görür. aynı yıl mavi gözlü dev şiirini yazar.
"o mavi gözlü bir devdi,
minnacık bir kadın sevdi.
kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev."
1924te ülkeye döner 1925'te komünist partisinin merkez komitesi üyeliğine seçilir. ayrıca bunların yanı sıra aydınlık dergisinde yazmaya başlar. aydınlık dergisinde yazdığı yazıları ve şiirleri nedeniyle istiklal mahkemelerinde 15 yıl hapsi istenince sovyetler birliğine gider. 1928'de af kanunu ile ülkeye tekrar dönen nazım hikmet bu kez resimli ay dergisinde çalışır. nazım hikmet bu dergisinde yazdığı yazılarla kendini topluma tanıtır ve benimsetir.
nazım hikmet şiirlerinde hem bireysel hem de toplumsal konulara değinir. bence anlattığı her şeyi çok güzel anlatmış. örnek vermek gerekirse (hızlıca)
"hayatta hiçbir şeyim az olmadı senin kadar
ve hiçbir şeyi istemedim sen istediğim kadar
sen de başını alıp gitme ne olur" (sen de başını alıp gitme)
"bir şarkı söylüyorlar içerde. bu, giden kardeşimin en sevdiği şarkıydı. en sevdiği şarkı... en sevdiği... en......
kardeşler, bakmayın gözlerime, ağlamak geliyor içimden..." (gidenlerin türküsü)
"ey
beni
ağzı açık
dinleyen adam!
belki arkamdan bana
bu kalbini
haykırana
“kaçık”
diyen adam!
sen de eğer
ötekiler
gibi kazsan,
bir mana
koyamazsan
sözlerime
bak bari gözlerime;
bunlar:
deli gözbebekleri!" (açların gözbebekleri)
"akın var
güneşe akın!
güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
göz yaşlarını
boynunda ağır bir
zincir
gibi taşıyanlar!
bıraksın peşimizi
kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!"(güneşi içenlerin türküsü)
835 satır türkiye'deki ilk şiir kitabıdır. şair ve yazar olmanın yanı sıra bir sinema emekçisidir. bunları araştırırken buldum. bazı filmlerin yönetmenliğini yaptı bunlar; düğün gecesi, yeni karagöz kısa filmleri ve istanbul senfonisi, bursa senfonisi belgeselleri ile ve uzun metrajlı film olan güneşe doğru'nun yönetmenliğini yapmış.
1938'de harp okulu ve donanma davaları nedeniyle 28 yıl 4 ay hapis cezası alan nazım hikmet'in eserleri de cezasız kalmamış ve eserleri tüm ülkede yasaklanmıştır. hapishanede de boş durmamış memleketimden insan manzaralarını bu dönemde oluşturulmuştur.
yine 1950 yılında çıkan bir af kanunu ile nazım hikmet yasal yükümlülüğü olmamasına rağmen askere çağrılmıştır. 1951 yılında moskova'ya gitmiştir. vatandaşlıktan çıkarılmış ve yaşamının son yılları olan 3 haziran 1963'te yaşamı sona ermiştir.
2002 yılı unesco tarafından nazım hikmet yılı olarak kabul edilmiştir.
2009 yılında bakanlar kurulu kararınca tekrar türk vatandaşı olmuştur.
fazıl say'ın nazım hikmet oratoryosu bence muhteşem. linki hemen buradaolup genco erkal'ın her bir dizeyi yaşayarak okumasını dinlemek ayrı bir keyif.
otobiyografisi şu şekildedir;
1902’de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem.
üç yaşımda halep’te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda moskova’da komünist üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine moskova’da tseka-parti konukluğu ve
on dördümden beri şairlik ederim.
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler,
kırk sekizimde barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metrekare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum prağ’dan havana’ya.
lenin’i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924’te
961’de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında ezilmedim
951’de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52’de çatlak bir yürekle dört ay sırt üstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim şarlo’ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımıniçtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı, ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene, uçağa, otomobile,
çoğunluk binemiyor.
operaya gittim,
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere ben de gitmedim 21’den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye,
ama kahve falına baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
türkiyem’de türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filân olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün berlin’de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım,
başımdan neler geçer daha
kim bilir.
11 eylül 1961, doğu berlin
(devamı gelecek bir yazıdır)
(okuduğum ve dinlediğim kaynaklardan hareketle yazacağım; ancak aşk hayatını yazmayacağım, zira o konuyla ilgili hiçbir araştırma yapmadım. )
kendi otobiyografisinden hareketle "14ünden beri şairlik eder". 15 ocak 1902'de selanik'te doğan nazım hikmet dedesinden ilk şiir dersleri alarak başlar. galatasaray lisesinde eğitim hayatı başlar. burada bulunan bahriye nazırı nazım'ın şiirlerini ve tabii ki yeteneğini görünce 1917'de bahriye mektebine kaydolmasını sağlar. edebiyat ve tarih öğretmeni yahya kemal. düşünün nasıl bir zenginlik. yahya kemal vesilesiyle "hala servilerde ağlıyorlar mı?" şiiri 1918 yılında yeni mecmuada basılır. 1921'de komünist rejimi daha yakından gözlemleyebilmek için moskova'ya gider. ve doğu emekçileri komünist üniversitesinde eğitim görür. aynı yıl mavi gözlü dev şiirini yazar.
"o mavi gözlü bir devdi,
minnacık bir kadın sevdi.
kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev."
1924te ülkeye döner 1925'te komünist partisinin merkez komitesi üyeliğine seçilir. ayrıca bunların yanı sıra aydınlık dergisinde yazmaya başlar. aydınlık dergisinde yazdığı yazıları ve şiirleri nedeniyle istiklal mahkemelerinde 15 yıl hapsi istenince sovyetler birliğine gider. 1928'de af kanunu ile ülkeye tekrar dönen nazım hikmet bu kez resimli ay dergisinde çalışır. nazım hikmet bu dergisinde yazdığı yazılarla kendini topluma tanıtır ve benimsetir.
nazım hikmet şiirlerinde hem bireysel hem de toplumsal konulara değinir. bence anlattığı her şeyi çok güzel anlatmış. örnek vermek gerekirse (hızlıca)
"hayatta hiçbir şeyim az olmadı senin kadar
ve hiçbir şeyi istemedim sen istediğim kadar
sen de başını alıp gitme ne olur" (sen de başını alıp gitme)
"bir şarkı söylüyorlar içerde. bu, giden kardeşimin en sevdiği şarkıydı. en sevdiği şarkı... en sevdiği... en......
kardeşler, bakmayın gözlerime, ağlamak geliyor içimden..." (gidenlerin türküsü)
"ey
beni
ağzı açık
dinleyen adam!
belki arkamdan bana
bu kalbini
haykırana
“kaçık”
diyen adam!
sen de eğer
ötekiler
gibi kazsan,
bir mana
koyamazsan
sözlerime
bak bari gözlerime;
bunlar:
deli gözbebekleri!" (açların gözbebekleri)
"akın var
güneşe akın!
güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
göz yaşlarını
boynunda ağır bir
zincir
gibi taşıyanlar!
bıraksın peşimizi
kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!"(güneşi içenlerin türküsü)
835 satır türkiye'deki ilk şiir kitabıdır. şair ve yazar olmanın yanı sıra bir sinema emekçisidir. bunları araştırırken buldum. bazı filmlerin yönetmenliğini yaptı bunlar; düğün gecesi, yeni karagöz kısa filmleri ve istanbul senfonisi, bursa senfonisi belgeselleri ile ve uzun metrajlı film olan güneşe doğru'nun yönetmenliğini yapmış.
1938'de harp okulu ve donanma davaları nedeniyle 28 yıl 4 ay hapis cezası alan nazım hikmet'in eserleri de cezasız kalmamış ve eserleri tüm ülkede yasaklanmıştır. hapishanede de boş durmamış memleketimden insan manzaralarını bu dönemde oluşturulmuştur.
yine 1950 yılında çıkan bir af kanunu ile nazım hikmet yasal yükümlülüğü olmamasına rağmen askere çağrılmıştır. 1951 yılında moskova'ya gitmiştir. vatandaşlıktan çıkarılmış ve yaşamının son yılları olan 3 haziran 1963'te yaşamı sona ermiştir.
2002 yılı unesco tarafından nazım hikmet yılı olarak kabul edilmiştir.
2009 yılında bakanlar kurulu kararınca tekrar türk vatandaşı olmuştur.
fazıl say'ın nazım hikmet oratoryosu bence muhteşem. linki hemen buradaolup genco erkal'ın her bir dizeyi yaşayarak okumasını dinlemek ayrı bir keyif.
otobiyografisi şu şekildedir;
1902’de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem.
üç yaşımda halep’te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda moskova’da komünist üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine moskova’da tseka-parti konukluğu ve
on dördümden beri şairlik ederim.
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler,
kırk sekizimde barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metrekare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum prağ’dan havana’ya.
lenin’i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924’te
961’de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında ezilmedim
951’de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52’de çatlak bir yürekle dört ay sırt üstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim şarlo’ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımıniçtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı, ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene, uçağa, otomobile,
çoğunluk binemiyor.
operaya gittim,
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere ben de gitmedim 21’den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye,
ama kahve falına baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
türkiyem’de türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filân olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün berlin’de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım,
başımdan neler geçer daha
kim bilir.
11 eylül 1961, doğu berlin
(devamı gelecek bir yazıdır)
devamını gör...
309.
dünyaya geldiğine fevkalade memnun olan şair. dünyaya geldiğine fevkalade memnun olduğum şair.
fevkalâde memnunum dünyaya geldiğime,
toprağını, aydınlığını, kavgasını ve ekmeğini seviyorum.
kutrunun ölçüsünü santimine kadar bilmeme rağmen
ve meçhulüm değilken güneşin yanında oyuncaklığı
dünya, inanılmayacak kadar büyüktür benim için.
dünyayı dolaşmak,
görmediğim balıkları, yemişleri, yıldızları görmek isterdim.
hâlbuki ben
yalnız yazılarda ve resimlerde yaptım avrupa yolculuğumu.
mavi pulu asya’da damgalanmış
bir tek mektup bile almadım.
ben ve bizim mahalle bakkalı
ikimiz de kuvvetle meçhulüz amerika’da.
fakat ne zarar,
çin’den ispanya’ya, ümit burnu’ndan alaska’ya kadar
her mili bahride, her kilometrede dostum ve düşmanım var.
dostlar ki bir kerre bile selâmlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz.
ve düşmanlar ki kanıma susamışlar
kanlarına susamışım.
benim kuvvetim :
bu büyük dünyada yalnız olmamaklığımdır.
dünya ve insanları yüreğimde sır
ilmimde muamma değildirler.
ben kurtarıp kellemi nida ve sual işaretlerinden,
büyük kavgada
açık ve endişesiz
girdim safıma.
ve dışında bu safın
toprak ve sen
bana kâfi gelmiyorsunuz.
hâlbuki sen harikulâde güzelsin
toprak sıcak ve güzeldir.
nazım hikmet ran
fevkalâde memnunum dünyaya geldiğime,
toprağını, aydınlığını, kavgasını ve ekmeğini seviyorum.
kutrunun ölçüsünü santimine kadar bilmeme rağmen
ve meçhulüm değilken güneşin yanında oyuncaklığı
dünya, inanılmayacak kadar büyüktür benim için.
dünyayı dolaşmak,
görmediğim balıkları, yemişleri, yıldızları görmek isterdim.
hâlbuki ben
yalnız yazılarda ve resimlerde yaptım avrupa yolculuğumu.
mavi pulu asya’da damgalanmış
bir tek mektup bile almadım.
ben ve bizim mahalle bakkalı
ikimiz de kuvvetle meçhulüz amerika’da.
fakat ne zarar,
çin’den ispanya’ya, ümit burnu’ndan alaska’ya kadar
her mili bahride, her kilometrede dostum ve düşmanım var.
dostlar ki bir kerre bile selâmlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz.
ve düşmanlar ki kanıma susamışlar
kanlarına susamışım.
benim kuvvetim :
bu büyük dünyada yalnız olmamaklığımdır.
dünya ve insanları yüreğimde sır
ilmimde muamma değildirler.
ben kurtarıp kellemi nida ve sual işaretlerinden,
büyük kavgada
açık ve endişesiz
girdim safıma.
ve dışında bu safın
toprak ve sen
bana kâfi gelmiyorsunuz.
hâlbuki sen harikulâde güzelsin
toprak sıcak ve güzeldir.
nazım hikmet ran
devamını gör...
310.
"çok şükür aşığım. bana öyle geliyor ki bir tek insana, yüz milyonlarca insana, bir tek ağaca, bütün ormana, tek bir düşünceye, bir çok düşünceye ve fikre aşık olmadan yaşamak, yaşamak değildir...''
devamını gör...
311.
şiire heves duyan 13 yaşında bir çocuk nâzım hikmet, kız kardeşi sâmiye'nin kedisi için bir şiir yazar. şiir şöyledir:
sâmiye'nin kedisi
yeşil deniz gibi gözleri vardı
beyaz tüyleriyle bir küme kardı
ağzını süsleyen sedef dişlerdi
baygın nazarı ta ruha işlerdi
severken aldatıp birden kaçardı
okşarken apansız pençe açardı
onda bir kadının gururu vardı
sürmeli gözlerinden riya akardı
o sıralar aile dostları gerekçesiyle evlerinin gediksi olan yahya kemal, nâzım'ın annesi celile hanıma fena yanıktır. hem yakın dostlarına "ben bu kadını almazsam ölürüm" diyecek kadar. yahya kemal bu şiiri pek beğenir. hatta, kediyi göstererek: "sen şu pis, uyuz kediyi böyle övmesini biliyorsan, şair olacaksın!" der. bir kedinin, bir yaprağın, ocakta yanan ateşin güzelliğini görememiş, yaşamayı ıskalamış yahya kemal, ölü sever hamasetin şiirini yazan bir salon adamı olarak sahiciliğin ve sahihliğin semtine uğramamıştır. bu yüzden aşkın, yaşamın ve kavganın şairi nâzım'la kıyaslandığında “göklerde süzülen nâzenin bir balon” olmanın ötesine geçememiştir.
o yahya kemal öyle kişiliksiz bir tiptir ki, nâzım komünistlik davasına girince aileyle selamı sabahı keser. hatta bir gün, ceza evinde ölüm orucuna başlayan oğlu nâzım için galata köprüsünde imza kampanyası yürüten celile hanımı görür, yanında başka şair dostları da bu duruma tanıktır. yahya kemal yolun karşısına geçer ve eski aşığını hiç görmemiş gibi tombalak bedenini sürüyerek oradan uzaklaşır.
şairle leş arasındaki fark budur.
sâmiye'nin kedisi
yeşil deniz gibi gözleri vardı
beyaz tüyleriyle bir küme kardı
ağzını süsleyen sedef dişlerdi
baygın nazarı ta ruha işlerdi
severken aldatıp birden kaçardı
okşarken apansız pençe açardı
onda bir kadının gururu vardı
sürmeli gözlerinden riya akardı
o sıralar aile dostları gerekçesiyle evlerinin gediksi olan yahya kemal, nâzım'ın annesi celile hanıma fena yanıktır. hem yakın dostlarına "ben bu kadını almazsam ölürüm" diyecek kadar. yahya kemal bu şiiri pek beğenir. hatta, kediyi göstererek: "sen şu pis, uyuz kediyi böyle övmesini biliyorsan, şair olacaksın!" der. bir kedinin, bir yaprağın, ocakta yanan ateşin güzelliğini görememiş, yaşamayı ıskalamış yahya kemal, ölü sever hamasetin şiirini yazan bir salon adamı olarak sahiciliğin ve sahihliğin semtine uğramamıştır. bu yüzden aşkın, yaşamın ve kavganın şairi nâzım'la kıyaslandığında “göklerde süzülen nâzenin bir balon” olmanın ötesine geçememiştir.
o yahya kemal öyle kişiliksiz bir tiptir ki, nâzım komünistlik davasına girince aileyle selamı sabahı keser. hatta bir gün, ceza evinde ölüm orucuna başlayan oğlu nâzım için galata köprüsünde imza kampanyası yürüten celile hanımı görür, yanında başka şair dostları da bu duruma tanıktır. yahya kemal yolun karşısına geçer ve eski aşığını hiç görmemiş gibi tombalak bedenini sürüyerek oradan uzaklaşır.
şairle leş arasındaki fark budur.
devamını gör...
312.
duygularını ifade ederken şiir kurallarına hapsolmayan, bazı şiirlerini çok beğendiğim şair.
varlıklı bürokrat bir ailenin çocuğu.
yaşantısı nevi şahsına münhasır.
adam; evli, bekar, akraba ayırmaksızın, karşısına çıkan çoğu kadına aşık olmuş, atatürk döneminde tutuklanmış ve ismet inönü döneminde sürgün edilmiş.
atatürkçüler'in, chpciler'in, işçi takımının ve güçlü kadın kimliğinden yana olan kadınların ona olan hayranlığı ile adam, ironinin artı sonsuzdaki ucu olmuş.
biz şaşırtmayı seven bir milletiz.
kimi seveceğimiz kime düşman olacağımız kestirilemez.
m.bianet.org/biamag/kultur/...
en sevdiğim nazım şiiri ile bitireyim tamımı.
şiiri ünide iken bana hediye gelmişti.
bambaşka niyetler ile çıkılan bir yolda idik.
sonra herkes kendi yoluna gitti.
sen yıldızların altında yakılan ateş gibisin sevgilim,
sana dokunuyorum
insanların içindeyim seviyorum insanları
hareketi seviyorum
düşünceyi seviyorum
kavgamı seviyorum
sen kavgamın içinde bir insansın sevgilim
seni seviyorum…
varlıklı bürokrat bir ailenin çocuğu.
yaşantısı nevi şahsına münhasır.
adam; evli, bekar, akraba ayırmaksızın, karşısına çıkan çoğu kadına aşık olmuş, atatürk döneminde tutuklanmış ve ismet inönü döneminde sürgün edilmiş.
atatürkçüler'in, chpciler'in, işçi takımının ve güçlü kadın kimliğinden yana olan kadınların ona olan hayranlığı ile adam, ironinin artı sonsuzdaki ucu olmuş.
biz şaşırtmayı seven bir milletiz.
kimi seveceğimiz kime düşman olacağımız kestirilemez.
m.bianet.org/biamag/kultur/...
en sevdiğim nazım şiiri ile bitireyim tamımı.
şiiri ünide iken bana hediye gelmişti.
bambaşka niyetler ile çıkılan bir yolda idik.
sonra herkes kendi yoluna gitti.
sen yıldızların altında yakılan ateş gibisin sevgilim,
sana dokunuyorum
insanların içindeyim seviyorum insanları
hareketi seviyorum
düşünceyi seviyorum
kavgamı seviyorum
sen kavgamın içinde bir insansın sevgilim
seni seviyorum…
devamını gör...
313.
şiir hakkında,kavgan hakkında,aşk hakkında,hayat hakkında ne bildiysem senin sayende bilmişimdir.
şiirlerin umudun özgürlüğün ta kendisi. "güzel günler göreceğiz çocuklar"dedin biz de inandık sana. hâlâ dilimizde şiirlerin. iyi ki doğdun mavi gözlü dev.
şiirlerin umudun özgürlüğün ta kendisi. "güzel günler göreceğiz çocuklar"dedin biz de inandık sana. hâlâ dilimizde şiirlerin. iyi ki doğdun mavi gözlü dev.
devamını gör...
314.
"ben bir insan, ben bir türk şairi nazım hikmet. ben tepeden tırnağa insan; tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret.." diyen benim canım nazım'ım kutlu olsun 121. yaşın!
"...bir daha geri dönmemek üzre yıkılıp gidecekler.
ve elbette ki, sevgilim, elbet, dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya;
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet..."
"...bir daha geri dönmemek üzre yıkılıp gidecekler.
ve elbette ki, sevgilim, elbet, dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya;
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet..."
devamını gör...
315.
316.
sosyal medyada anılırken sanırım herkes kendi kişisel özelliklerine yakın bulduğu dizelerle anıyor nazım hikmet'i. dün gece gördüm çünkü, agresif olduğuna defalarca şahit olduğum birisi yazmış, "ve dövüşebilirim, doğru bulduğum, haklı bulduğum, güzel bulduğum herkes ve her şey için". evet anca dövüşmeyi bilirsin zaten.
devamını gör...
317.
15 ocak 1902’de selânik’te doğan,şiirleri elliden fazla dile dile çevrilmiş şair. bir kaç defa turkiyeden ayrılıp geri dönmesine rağmen yaşamına dair kurulan komplolar sebebiyle yeniden turkiye'den gider ve dönmez. uluslararası barış ödülü sahibi olarak dünya barış konseyinde aktif olarak yer alır.
ıyi ki doğdum üstad..
gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
onlardan ruhuma sevda geçmiyor
ben yordum ruhumu biraz da sen yor
çünkü bence şimdi herkes gibisin
yolunu beklerken daha dün gece
kaçıyorum bugün senden gizlice
kalbime kalbime baktım da işte iyice
anladım ki sen de herkes gibisin
büsbütün unuttum seni eminim
maziye karıştı şimdi yeminim
kalbimde senin için yok bile kinim
bence artık sen de şimdi herkes gibisin
gönlümle gönlümle başbaşa düşündüm demin
artık bir sihirsiz nefes gibisin
şimdi taa içinde bomboş kalbimin
akisleri sönen bir ses gibisin
maziye karışıp sevda yeminim
bir anda unuttum seni eminim
kalbimde kalbine yok bile kinim
bence artık sen de herkes gibisin
ıyi ki doğdum üstad..
gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
onlardan ruhuma sevda geçmiyor
ben yordum ruhumu biraz da sen yor
çünkü bence şimdi herkes gibisin
yolunu beklerken daha dün gece
kaçıyorum bugün senden gizlice
kalbime kalbime baktım da işte iyice
anladım ki sen de herkes gibisin
büsbütün unuttum seni eminim
maziye karıştı şimdi yeminim
kalbimde senin için yok bile kinim
bence artık sen de şimdi herkes gibisin
gönlümle gönlümle başbaşa düşündüm demin
artık bir sihirsiz nefes gibisin
şimdi taa içinde bomboş kalbimin
akisleri sönen bir ses gibisin
maziye karışıp sevda yeminim
bir anda unuttum seni eminim
kalbimde kalbine yok bile kinim
bence artık sen de herkes gibisin
devamını gör...
318.
319.
320.
(bkz: nazım hikmet)'dir, ran soyismini kabullenmemiş, sevmemiştir. hakkında güzel bir video-inceleme için...
devamını gör...