361.
norm ender'in cani sikildikca uzerinden nazim hikmet "run" diye kafiye yaptigi sair.
devamını gör...
362.
atatürk'le 1921'de tanıştığında ondan "bazı genç şairler modern olsun diye mevzusuz şiir yazmak yoluna sapıyorlar. size tavsiyem, gayeli şiirler yazınız. " önerisini almıştır.
bu arada 1928'de yurda döndükten sonra aldığı yeni soyadını içi kırmızı, dışı sarımtırak tek meyve olan "nar"ı ters çevirerek oluşturmuştur çünkü komünizmin rengi kırmızıdır ve bu yolla sembolik de olsa komünizmi taşımış olmak istemiştir.
bu arada 1928'de yurda döndükten sonra aldığı yeni soyadını içi kırmızı, dışı sarımtırak tek meyve olan "nar"ı ters çevirerek oluşturmuştur çünkü komünizmin rengi kırmızıdır ve bu yolla sembolik de olsa komünizmi taşımış olmak istemiştir.
devamını gör...
363.
1902-1963 yılları arasında yaşamış türk şair ve yazardır. serbest nazım kullanan ilk şairlerden olmasının yanında dünyaca üne sahip sayılı türk şairlerdendir.
komünizm yanlısı olmasından dolayı hayatının büyük kısmı hapishanelerde geçmiştir.
nazım hem bir dava hem de bir aşk adamıydı. iki evlilik yaptı. ancak yaşamı boyunca aşık olduğu farklı kadınlara dair de şiirler yazmıştır. örneğin '' gözleri siyah kadın '' şiirini ilk aşklarından olan sabiha hanım' a yazmıştır.
gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki
çok sevdiğim başına yemin ediyorum ben
koyu bir çiçek gibi gözlerin kapanırken
bir dakika göğsünün üstünde olsa yerim
ömrümü bir yudumda ellerinden içerim
gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki.
komünizm yanlısı olmasından dolayı hayatının büyük kısmı hapishanelerde geçmiştir.
nazım hem bir dava hem de bir aşk adamıydı. iki evlilik yaptı. ancak yaşamı boyunca aşık olduğu farklı kadınlara dair de şiirler yazmıştır. örneğin '' gözleri siyah kadın '' şiirini ilk aşklarından olan sabiha hanım' a yazmıştır.
gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki
çok sevdiğim başına yemin ediyorum ben
koyu bir çiçek gibi gözlerin kapanırken
bir dakika göğsünün üstünde olsa yerim
ömrümü bir yudumda ellerinden içerim
gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki.
devamını gör...
364.
türkiyeyi ve dünyayı değiştiren, selanik doğumlu mavi gözlü iki devden birisidir.
ikisi de dönem egemenlerince "vatan hainliği" ile suçlanmıştır..
onlar kadar vatan haini olamadığımıza yanalım.. gerisi hikaye..
ikisi de dönem egemenlerince "vatan hainliği" ile suçlanmıştır..
onlar kadar vatan haini olamadığımıza yanalım.. gerisi hikaye..
devamını gör...
365.
geri dönmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
devamını gör...
366.
ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması. ‘ben’ deyip susması, ‘sen’ deyip ağlamaklı kalması…
devamını gör...
367.
hic sevmedigim basarisiz balon sair. ever.
devamını gör...
368.
büyük usta iyi ki doğdun!!! nazım hikmet 122 yaşında!
dünya adaletsiz çocuk! dünya zorba.
çıkar boynundan at o ipi çocuk!
salıncaklar mı yok sana?
kalk hadi o soğuk betondan,
yatacak başka yer mi yok sana?
en sevdiklerimi verdim ölüme de;
ben bu yaşımda gitmenin böylesini görmedim.
kırılan bir boyun gibi orta yerinden kırıldığını ömrün…
görmedim ademoğlunun dalından koparılır gibi koparıldığını…
…ve böylelikle umut etme kabiliyetimizi aldılar elimizden.
ne diyeyim, dilerim ihtiyacı olan birine gidiyordur bizden aldıkları umut!
dünya adaletsiz çocuk!
dünya zorba.
elbet eşitleneceğiz o gün kıyamda.
bu kekeme, toz ve duman sözlerimi iyi belle, bahara kalmaz, gelirim yanına...
dünya adaletsiz çocuk! dünya zorba.
çıkar boynundan at o ipi çocuk!
salıncaklar mı yok sana?
kalk hadi o soğuk betondan,
yatacak başka yer mi yok sana?
en sevdiklerimi verdim ölüme de;
ben bu yaşımda gitmenin böylesini görmedim.
kırılan bir boyun gibi orta yerinden kırıldığını ömrün…
görmedim ademoğlunun dalından koparılır gibi koparıldığını…
…ve böylelikle umut etme kabiliyetimizi aldılar elimizden.
ne diyeyim, dilerim ihtiyacı olan birine gidiyordur bizden aldıkları umut!
dünya adaletsiz çocuk!
dünya zorba.
elbet eşitleneceğiz o gün kıyamda.
bu kekeme, toz ve duman sözlerimi iyi belle, bahara kalmaz, gelirim yanına...

devamını gör...
369.
kardeşlerim
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben afrikalıyım
ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda
sizin ordakiler gibi tıpkı
benim orda arslanın ağzındadır ekmek
ejderler yatar başında çeşmelerin
ve ölünür benim orda ellisine basılmadan
sizin ordaki gibi tıpkı
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben afrikalıyım
okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin
şiirler gezer ağızdan ağıza türküleşerek
şiirler bayraklaşabilir benim orda
sizin ordaki gibi
devamını gör...
370.
nazım hikmet ran yüzünden biten bir flörtüm olmuştu benim, şimdi başlıkta "nazım hikmet ran" yazdığını görünce aklıma geldi. bugün biraz oversharing günümde olduğum için paylaşacağım. ben şiir okumayı kendimi bildim bileli çok severim ve nazım hikmet de dahil çoğu türk şairin şiirlerini yalamış yutmuşumdur. neyse antalya'dayım o sıra korona var üniversiteler evden devam ediyor, ilk buluşmaya çıkıyoruz çocukla ama her yer kapalı o yüzden kahve alıp parka oturduk. ben bir gerginim anlatamam zaten uzun ilişkiden çıkmıştım çocuk da o zamana kadar gördüğüm en yakışıklı kişiydi. tek kusuru sürekli kaslarını sıkmaktan sanki altına yapıyor gibi görünüyordu. neyse, konuştuk ettik her şey iyi güzel. parkta bir duvarın üzerinde nazım hikmet'in "yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine" satırları yazıyor. bunu böyle bir şevkle okudu çocuk, sonra da dedi ki "bu, nazım hikmet ban'ın şiiri", nazım hikmet "ban" ve dil sürçmesi değil direkt ban olarak biliyor. ben bir gülme krizine girdim, ben güldükçe çocuk utançtan morardı. bu da ilk ve son buluşmamız oldu. üzerinden yıllar geçti ismini bile unuttum, arkadaşlarım hala "nazım hikmet ban çocuk" diye hatırlıyor onu.
t: aşka aşık şairdir.
t: aşka aşık şairdir.
devamını gör...
371.
anadolu'da bir köy mezarlığına gömemedik nazım'ı
yanı başında "hasan beyin vurdurduğu ırgat osman" ile
"çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp kırkı çıkmadan ölen şehit ayşe"nin yanına..
taş maş da istememişti...
nazım hikmet, 3 haziran 1963'te moskova'da hayatını kaybetmiş ve vasiyetine rağmen novodeviçi mezarlığı'na defnedilmiştir.
nazım hikmet'i ölüm yıl dönümünde saygıyla anıyorum...
"memleketim, memleketim
ne kasketim kaldı senin ora işi
ne yollarını taşımış ayakkabım
son mintanım da sırtımda paralandı çoktan
şile bezindendi
sen şimdi yalnız saçımın akında
infarktında yüreğimin
alnımın çizgilerindesin memleketim
memleketim, memleketim..."
yanı başında "hasan beyin vurdurduğu ırgat osman" ile
"çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp kırkı çıkmadan ölen şehit ayşe"nin yanına..
taş maş da istememişti...
nazım hikmet, 3 haziran 1963'te moskova'da hayatını kaybetmiş ve vasiyetine rağmen novodeviçi mezarlığı'na defnedilmiştir.
nazım hikmet'i ölüm yıl dönümünde saygıyla anıyorum...
"memleketim, memleketim
ne kasketim kaldı senin ora işi
ne yollarını taşımış ayakkabım
son mintanım da sırtımda paralandı çoktan
şile bezindendi
sen şimdi yalnız saçımın akında
infarktında yüreğimin
alnımın çizgilerindesin memleketim
memleketim, memleketim..."

devamını gör...
372.
saygı, sevgi ve özlemle... haziranda ölmek zor
yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.

devamını gör...
373.
“saraylar saltanatlar çöker
kan susar birgün
zulüm biter
menekşelerde açılır üstümüzde
leylaklarda güler.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler.”
sevgi, rahmet ve özlemle...
devamını gör...
374.
gönül isterdi ki hatırası memlekette yaşasın ama en azından kıymetinin bilindiği bir yerde şimdi.
devamını gör...
375.
serbest şiirleri kadar çok güzel rubaileri de olan şairimizdir.
sarılıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayâle.
halbuki sen orda, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle
ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlerin gerçekten var
ve âsi bir su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki dokunamıyorum bile...
«— şarapla doldur tasını, tasın toprakla dolmadan,» — dedi hayyam.
baktı ona gül bahçesinin yanından geçen uzun burunlu, yırtık pabuçlu adam :
«— ben, bu nimetleri yıldızlarından çok olan dünyada açım,» — dedi,
«şaraba değil, ekmek almaya bile yetmiyor param...»
ölümü, ömrün kısalığını tatlı bir kederle düşünerek
şarap içmek lâle bahçesinde, ayın altında...
bu tatlı keder doğduk doğalı nasibolmadı bize :
bir kenar mahallede, simsiyah bir evde, zemin katında...
ömür gelip geçiyor, vakti ganimet bil uyanılmaz uykulara varmadan :
yâkut şarabı billûr kadehe doldur, seher vaktidir ey delikanlı uyan...
perdesiz, buz gibi odasında uyandı delikanlı,
gecikmeyi affetmeyen fabrikanın canavar düdüğüydü uğuldayan...
ben, bir insan,
ben, türk şairi komünist nâzım hikmet ben,
tepeden tırnağa iman,
tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibâret ben...
insan
ya hayrandır sana, ya düşman.
ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun
ya bir dakka bile çıkmazsın akıldan...
çürüksüz ve cam gibi berrak bir kış günü
sımsıkı etini dişlemek sıhhatli, beyaz bir elmanın.
ey benim sevgilim, karlı bir çam ormanında nefes almanın
bahtiyarlığına benzer seni sevmek...
sarılıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayâle.
halbuki sen orda, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle
ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlerin gerçekten var
ve âsi bir su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki dokunamıyorum bile...
«— şarapla doldur tasını, tasın toprakla dolmadan,» — dedi hayyam.
baktı ona gül bahçesinin yanından geçen uzun burunlu, yırtık pabuçlu adam :
«— ben, bu nimetleri yıldızlarından çok olan dünyada açım,» — dedi,
«şaraba değil, ekmek almaya bile yetmiyor param...»
ölümü, ömrün kısalığını tatlı bir kederle düşünerek
şarap içmek lâle bahçesinde, ayın altında...
bu tatlı keder doğduk doğalı nasibolmadı bize :
bir kenar mahallede, simsiyah bir evde, zemin katında...
ömür gelip geçiyor, vakti ganimet bil uyanılmaz uykulara varmadan :
yâkut şarabı billûr kadehe doldur, seher vaktidir ey delikanlı uyan...
perdesiz, buz gibi odasında uyandı delikanlı,
gecikmeyi affetmeyen fabrikanın canavar düdüğüydü uğuldayan...
ben, bir insan,
ben, türk şairi komünist nâzım hikmet ben,
tepeden tırnağa iman,
tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibâret ben...
insan
ya hayrandır sana, ya düşman.
ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun
ya bir dakka bile çıkmazsın akıldan...
çürüksüz ve cam gibi berrak bir kış günü
sımsıkı etini dişlemek sıhhatli, beyaz bir elmanın.
ey benim sevgilim, karlı bir çam ormanında nefes almanın
bahtiyarlığına benzer seni sevmek...
devamını gör...