281.
son.
devamını gör...
282.
ruhun, beden ile ilişiğini kesme durumudur.
devamını gör...
283.
kucuk kiyamettir diger adi. belki buyuk kiyametin de ilk asamasi. dunya hayati adina bir son'dur, yine belki baska bir hayatin baslangici... beserin korkunc sonu da olabilir, aslen dunya denilen zindandan kurtulusu da. bunlar hep muallaktir. lakin dunya hayati adina planlarin, hayallerin, hedeflerin, sahip olunan ne varsa sifirlandigi ve anlamsizlastigi bir gercektir. tapinilan bedenlerin artik birer "leşten" ibaret olmasi kadar soguk, buz gibi bir gercek.
devamını gör...
284.
herkesin başına geleceğini bildiği ama çoğumuzun ona hazırlık yapmadığı, dünyaya geliş amacı olan sınavın sona ermesi, sonsuz hayatın başlangıcı.
devamını gör...
285.
kimi zaman kaçılan, kimi zaman özlenilendir.
menfi ya da müspet bir hayata da başlangıcın noktasıdır.
menfi ya da müspet bir hayata da başlangıcın noktasıdır.
devamını gör...
286.
ölüm , uzan zamandır heyecanlandırıyor beni fakat intihar düşüncesi hic istemedigim bir davranış. nasıl bir bebek sezeryan ile anne karnindan zamansiz aliniyorsa ve o bebek belli bir sure memeden gelecek sütü beklerken çığlıklarla agliyorsa ,iste intihar etmekte buna benzetilebilir. ben gercek doğumu sabırsızlıkla bekliyorum. aşka kavusmayi bekler gibi. dogumumun acisiz ve huzurlu olmasini teminni ediyor ve diliyorum.
devamını gör...
287.
ölüm, bilinen var oluşun son bulması durumudur. bugün iş arkadaşımın dedesinin başına gelendir aynı zamanda. ve ben böyle durumlarda ne yapmam gerektiğini bilemeyecek kadar duygu yoksunuyum. herhalde bir tek anneme birşey olur ise yıkılırım. gerisini bilemiyorum. zor durum. kalana, alışmış olduğu düzenin yıkılması demektir. giden sevilen ise, daha zordur. sabrı ise allahtandır derler.
devamını gör...
288.
kimine göre hayatın sonu. bize göreyse mutluluğa açılan kapı. huzurlu bir hayatın başlangıcı. biz dediğim de mutsuzlar, yalnızlar.
devamını gör...
289.
sonlu hayatın bitip sonsuz hayatın başlaması. bir çeşit oda değişikliği.
devamını gör...
290.
ölüm düşünüldüğünde geriye kalan her şey anlamsızlaşır.
gerçekten de din ve ahlak felsefesi okumasını ve araştırmasını seviyorsanız belirli bir süre sonra bütün olayın "ölüm" kavramına tosladığını görürsünüz. her şeyin sonunda ölmek hayattayken yaptığımız hareketlerin ve bağlı olduğumuz yasaların geçerliliğini ortadan kaldırır. kısacası o, eğer teist biri değilseniz bağlı olduğunuz bütün değer yargılarını anlamsız kılar. yaşam dediğimiz şeye anlamı sadece dinler katabilir, sizler dinler olmadan sadece amaçlar edinebilirsiniz fakat anlam arayışınız dinler olmadan sonuçsuz kalır.
ölümün insana bir diğer etkisi de onu çıldırtıyor oluşudur. her insan ölüm üzerine kafa yormuştur, ölümünü hayal etmiştir, sonrasını düşünmüştür, korkmuştur. çünkü bilinmezdir. insanlığın hafızasında tamamen karanlıktır, hatta varsayımlar üzerine kuruludur bile diyebilirim.
ölümden korkmak kısmına gelirsek bu konuda en tatmin edici cevabı gördüğüm kadarıyla epikuros vermiştir.
ölümden korkmamalıyız çünkü ölümü deneyimleyemiyoruz. ben sadece ben olmayı bilirim. ben sadece ben olabilirim. ben asla sen olamam. ben sadece benim bilincimde olabilirim, beni hissedebilirim, beni tanımlayabilirim beni yaşayabilirim. seni de ancak kendi üstümden tanımlarım. sen canım acıyor dersin ben de kendi tecrübelerime dayanarak hissederek acıyı kendi üstümden tanımlar ve seni o şekilde anlayabilirim. sen bana benim bilmediğim bir hisle gelirsen ben onun ne olduğunu bilemem. mesela bana ölümün nasıl hissettirdiğini anlatabilir misiniz? veya ölümün nasıl bir şey olduğunu biliyor musunuz? daha önce hiç yaşamadığınız için bilmiyorsunuz. bana daha önce tatmadığım bir yemeğin tadını nasıl daha önce yediğim yemekler üzerinden anlatmaya ve o tatmadığım yemeğin tadını daha önce yediğim bir yemeği kast ederek "şuna benziyor" gibisinden açıklamaya başlayacaksanız bu, benim dış dünyayı kendi üzerimden ele alışımın bir kanıtıdır.
ölüm gerçekleştiğinde siz orada olmayacaksınız çünkü ölüm hayattaki bir olay değildir. bu da onu deneyimleme olanağını ortadan kaldırır, bilincinde olabileceğiniz bir şekilde "ölümü yaşama"nızı engeller.
ben varsam, ölüm yok; ölüm varsa, ben yokum.
epikuros'un ve müritlerinin yaptığı şey gelecek hakkında hissettiklerimizle geçmiş hakkında hissettiklerimiz arasındaki farka işaret etmekti. biz bu iki zamandan sadece birini önemseriz. doğumumuzdan önceki zamanı düşünün, var olmadığınız dönemi. annenizin karnında geçirdiğiniz haftaları, hatta anne babanız için sadece bir ihtimal olduğunuz gebelik öncesi zamanı değil, dünyaya gelmeden önceki trilyonlarca yılı. doğumunuzdan önceki onca bin yıl oyunca var olmamakla ilgili endişemiz yoktur. niye biri var olmadığı tüm o zamanı önemsesin ki? fakat bu doğruysa, o zaman ölümden sonra var olmayacağımız tüm o sonsuz zamanı neden bu kadar çok düşünüyoruz ki? düşünme şekillerimiz asimetriktir. nedense doğumdan önceki dönemle ilgili değil de, ölümden sonraki dönemle ilgili endişelenmeye yatkınız. epikuros bunun bir hata olduğunu düşünüyordu. bunu gördüğünüzde ise ölümünüzden sonraki zamanı, doğumunuzdan önceki zamanla aynı şekilde düşünmeye başlarsınız. o zaman ölüm de büyük bir endişe olmaktan çıkar.*
epiküros, kendi ölümümüzü hayal ettiğimizde ölü bedende ne olursa olsun hissetmeye devam edecek bir parçamızın geride kaldığını düşünme hatası yaptığımızı söyler. kendi ölümümüzü hayal ettiğimizde ortama kendi bakış açımızdan bakarız, sanki orda bir yükseklikten mesela ağaçtan veya cenazeye katılanların arsından bakarız. o ortamı düşünüp hüzünleniriz; sevdiklerimiz ağlar, yalnızızdır, hayallerimizi gerçekleştirme olanağımız olmaz... oysa ölünce hayattayken hissettiğimiz duyguları hissedebilecek miyiz, hayattayken sahip olduğumuz duygulara sahip olabilecek miyiz, öldükten sonra tıpkı hayal ettiğimiz gibi gömülüşümüzü izleyebilecek miyiz? evet tüm bu soruların cevabı muğlak ve bilinmez. aslında korkumuzun sebebi de bir noktada burada yatar ve yaşama devam etmemizi sağlayan şey de bu bilinmezliktir.
gerçekten de din ve ahlak felsefesi okumasını ve araştırmasını seviyorsanız belirli bir süre sonra bütün olayın "ölüm" kavramına tosladığını görürsünüz. her şeyin sonunda ölmek hayattayken yaptığımız hareketlerin ve bağlı olduğumuz yasaların geçerliliğini ortadan kaldırır. kısacası o, eğer teist biri değilseniz bağlı olduğunuz bütün değer yargılarını anlamsız kılar. yaşam dediğimiz şeye anlamı sadece dinler katabilir, sizler dinler olmadan sadece amaçlar edinebilirsiniz fakat anlam arayışınız dinler olmadan sonuçsuz kalır.
ölümün insana bir diğer etkisi de onu çıldırtıyor oluşudur. her insan ölüm üzerine kafa yormuştur, ölümünü hayal etmiştir, sonrasını düşünmüştür, korkmuştur. çünkü bilinmezdir. insanlığın hafızasında tamamen karanlıktır, hatta varsayımlar üzerine kuruludur bile diyebilirim.
ölümden korkmak kısmına gelirsek bu konuda en tatmin edici cevabı gördüğüm kadarıyla epikuros vermiştir.
ölümden korkmamalıyız çünkü ölümü deneyimleyemiyoruz. ben sadece ben olmayı bilirim. ben sadece ben olabilirim. ben asla sen olamam. ben sadece benim bilincimde olabilirim, beni hissedebilirim, beni tanımlayabilirim beni yaşayabilirim. seni de ancak kendi üstümden tanımlarım. sen canım acıyor dersin ben de kendi tecrübelerime dayanarak hissederek acıyı kendi üstümden tanımlar ve seni o şekilde anlayabilirim. sen bana benim bilmediğim bir hisle gelirsen ben onun ne olduğunu bilemem. mesela bana ölümün nasıl hissettirdiğini anlatabilir misiniz? veya ölümün nasıl bir şey olduğunu biliyor musunuz? daha önce hiç yaşamadığınız için bilmiyorsunuz. bana daha önce tatmadığım bir yemeğin tadını nasıl daha önce yediğim yemekler üzerinden anlatmaya ve o tatmadığım yemeğin tadını daha önce yediğim bir yemeği kast ederek "şuna benziyor" gibisinden açıklamaya başlayacaksanız bu, benim dış dünyayı kendi üzerimden ele alışımın bir kanıtıdır.
ölüm gerçekleştiğinde siz orada olmayacaksınız çünkü ölüm hayattaki bir olay değildir. bu da onu deneyimleme olanağını ortadan kaldırır, bilincinde olabileceğiniz bir şekilde "ölümü yaşama"nızı engeller.
ben varsam, ölüm yok; ölüm varsa, ben yokum.
epikuros'un ve müritlerinin yaptığı şey gelecek hakkında hissettiklerimizle geçmiş hakkında hissettiklerimiz arasındaki farka işaret etmekti. biz bu iki zamandan sadece birini önemseriz. doğumumuzdan önceki zamanı düşünün, var olmadığınız dönemi. annenizin karnında geçirdiğiniz haftaları, hatta anne babanız için sadece bir ihtimal olduğunuz gebelik öncesi zamanı değil, dünyaya gelmeden önceki trilyonlarca yılı. doğumunuzdan önceki onca bin yıl oyunca var olmamakla ilgili endişemiz yoktur. niye biri var olmadığı tüm o zamanı önemsesin ki? fakat bu doğruysa, o zaman ölümden sonra var olmayacağımız tüm o sonsuz zamanı neden bu kadar çok düşünüyoruz ki? düşünme şekillerimiz asimetriktir. nedense doğumdan önceki dönemle ilgili değil de, ölümden sonraki dönemle ilgili endişelenmeye yatkınız. epikuros bunun bir hata olduğunu düşünüyordu. bunu gördüğünüzde ise ölümünüzden sonraki zamanı, doğumunuzdan önceki zamanla aynı şekilde düşünmeye başlarsınız. o zaman ölüm de büyük bir endişe olmaktan çıkar.*
epiküros, kendi ölümümüzü hayal ettiğimizde ölü bedende ne olursa olsun hissetmeye devam edecek bir parçamızın geride kaldığını düşünme hatası yaptığımızı söyler. kendi ölümümüzü hayal ettiğimizde ortama kendi bakış açımızdan bakarız, sanki orda bir yükseklikten mesela ağaçtan veya cenazeye katılanların arsından bakarız. o ortamı düşünüp hüzünleniriz; sevdiklerimiz ağlar, yalnızızdır, hayallerimizi gerçekleştirme olanağımız olmaz... oysa ölünce hayattayken hissettiğimiz duyguları hissedebilecek miyiz, hayattayken sahip olduğumuz duygulara sahip olabilecek miyiz, öldükten sonra tıpkı hayal ettiğimiz gibi gömülüşümüzü izleyebilecek miyiz? evet tüm bu soruların cevabı muğlak ve bilinmez. aslında korkumuzun sebebi de bir noktada burada yatar ve yaşama devam etmemizi sağlayan şey de bu bilinmezliktir.
devamını gör...
291.
çok yakınlarımı sıkça yoklamış hadise. ne garip şey bu yahu diyorum bazen kimine şiirler kimine şarkılar yazdırmış, kimini büyütmüş kimini öldürmüş. herkeste farklı tezahür eden bu illet bana acıdan başka bir olayını göstermeyerek güzel kazık attı. hem de bu hadsizliği uzun aralıklarla üç kardeşi almış olmasına rağmen yaptı. velhasıl bu sebeple aramız biraz bozuk. ama hakkını da yiyemem misal yalnız olmaktan aldığım inanılmaz zevki ona borçluyum ama bu zevk için en çok ona sinirliyim. bu kabullenişi bana yaşatması da cabası. bu kadar haşır neşir olmakla birlikte kendisi oldukça nadir gelir aklıma, bu da o nadir anlardan birisi.
yok olma fikri... ne garip değil mi dün masanın sağ tarafındaki sandalyelerde oturan birisinin bugün olmaması. yokluk ölüm olmadığı zaman hiç bu sorgulanası gelmiyor insana, en azından şahsım adına konuşmak gerekirse. yarın buluşalım diye sözleşemiyorsun, sevinemiyorsun ondan gelen iyi bir habere, üzülemiyorsun, hepsinden mühimi kızamıyorsun. ama ben size çok kızdım çocuklar, o kadar çok kızdım ki yalnız başına bıraktığınız için beni. intikam almak için unutmayı denedim sonra kocaman kahkaha attım varoluşa karşı aciz bir bedenden okuduğum dandik meydana. unutamadım tabi ki ama kızmıyorum artık, kıyamıyorum, yaşamadıkları gençlik hatta çocukluk geliyor aklıma sonra ölüme kızmaya başlıyorum. ellerinden alınan bu şeyin zaten bir hak olmadığı geliyor aklıma, rastgele ortada duran taşlara tekme attığım geliyor ne farkı var deyip ona da kızmayı bırakıyorsun. sonra geçiyor, bakın çok samimi söylüyorum bunu, köreliyor bazı şeyler ve sen o zaman hiç vazgeçmemek üzere kendine kızmaya başlıyorsun. o geçmiyor
yok olma fikri... ne garip değil mi dün masanın sağ tarafındaki sandalyelerde oturan birisinin bugün olmaması. yokluk ölüm olmadığı zaman hiç bu sorgulanası gelmiyor insana, en azından şahsım adına konuşmak gerekirse. yarın buluşalım diye sözleşemiyorsun, sevinemiyorsun ondan gelen iyi bir habere, üzülemiyorsun, hepsinden mühimi kızamıyorsun. ama ben size çok kızdım çocuklar, o kadar çok kızdım ki yalnız başına bıraktığınız için beni. intikam almak için unutmayı denedim sonra kocaman kahkaha attım varoluşa karşı aciz bir bedenden okuduğum dandik meydana. unutamadım tabi ki ama kızmıyorum artık, kıyamıyorum, yaşamadıkları gençlik hatta çocukluk geliyor aklıma sonra ölüme kızmaya başlıyorum. ellerinden alınan bu şeyin zaten bir hak olmadığı geliyor aklıma, rastgele ortada duran taşlara tekme attığım geliyor ne farkı var deyip ona da kızmayı bırakıyorsun. sonra geçiyor, bakın çok samimi söylüyorum bunu, köreliyor bazı şeyler ve sen o zaman hiç vazgeçmemek üzere kendine kızmaya başlıyorsun. o geçmiyor
devamını gör...
292.
293.
294.
sizde de bazen "ben öldükten sonra dünya yoluna hiçbir şey yokmuş gibi devam edecek" diye salak düşünceler oluşuyor mu? çok değerliymişiz gibi
devamını gör...
295.
"ölüler yaşayanlardan daha fazla çiçek alır çünkü pişmanlık minnetten daha güçlü bir duygudur."
devamını gör...
296.
birşeyleri değiştirilebilecek yalnızca iki şey vardır: aşk ve ölüm.
oscar wilde.
yaşamın son bulup yeni bir hayatın başlaması gibi hayatı güzel kılan şeydir ölüm. ölüm olmasa hileli oyun gibi olurdu hayat birkaç elden sonra sıkılırdık be.
oscar wilde.
yaşamın son bulup yeni bir hayatın başlaması gibi hayatı güzel kılan şeydir ölüm. ölüm olmasa hileli oyun gibi olurdu hayat birkaç elden sonra sıkılırdık be.
devamını gör...
297.
ölüm var olmanın karşıtı olan kelime. semavî dinlere göre ve bazı buna benzer inanışlara cennet ve cehennem adı verilen iki farklı yere eylemlerine göre insanlar sınıflandırıp burada yaşayacak. ölüm karanlık bir resimden ibarettir tıpkı ruh kelimesi gibi .
edit: yaşamı yaşanılır kılandır.
edit: yaşamı yaşanılır kılandır.
devamını gör...
298.
herkes bir gün tadacak.
devamını gör...
299.
nihai çözülüş. acıların sonu. entropinin zaferi. imparatorları ve şaşalı kölelik zindanlarını bile çürüten son. zamanın tiktaklarıyla gelen kronosun tırpanı. azrailin atı. her şeyin ilerlediği mutlak son. her şeyi eşitleyen adalet getirici. ebedi huzur ve hiçlik. organik azap iskeletinin sessiz minerallere ve tuzlara dönüşmesiyle açığa çıkan hiçlik esintisi.
devamını gör...
300.
uyanma vakti.
devamını gör...