501.
beni bazen kederden kurtariyor. bazen kedere gark ediyor.
bazen diyorum ki ölüp gidecegiz ve yok olacağız. dertle tasayla ömrünü heba etme. alabildigin kadar keyif almaya bak çünkü ne zaman ölecegimiz belirsiz.
bazen de hayattan keyif aldığım vakitlerde aklima ölüm geliyor. yok olacagim. bir daha gözümün gördüğü kimseyle o güzel anlari yasayamayacagim diye düşünüp sıkılıyorum.
ölüm benim için tam bir paradoks gibi.
bazen diyorum ki ölüp gidecegiz ve yok olacağız. dertle tasayla ömrünü heba etme. alabildigin kadar keyif almaya bak çünkü ne zaman ölecegimiz belirsiz.
bazen de hayattan keyif aldığım vakitlerde aklima ölüm geliyor. yok olacagim. bir daha gözümün gördüğü kimseyle o güzel anlari yasayamayacagim diye düşünüp sıkılıyorum.
ölüm benim için tam bir paradoks gibi.
devamını gör...
502.
herşeyi bırakarak gitmektir. herşey yalandır. bir tek ölüm gerçektir.
devamını gör...
503.
(bkz: bitim.)
(bkz: the end)
(bkz: hikayenin sonu)
(bkz: binayı terketmek)
(bkz: nalları dikmek)
(bkz: cızlayı çekmek)
(bkz: mortingen şıtrayze)
çokta takılmayın ölüme.. bakın keyfinize..
(bkz: the end)
(bkz: hikayenin sonu)
(bkz: binayı terketmek)
(bkz: nalları dikmek)
(bkz: cızlayı çekmek)
(bkz: mortingen şıtrayze)
çokta takılmayın ölüme.. bakın keyfinize..
devamını gör...
504.
bu ülkede o kadar yaşamıyoruz ki tüm sözlüklerde ölüm ve ilişiği başlıklar su üzerinde yüzüyor bütün gün.
devamını gör...
505.
bazılarının dileği, bazılarınınsa kucağında bulduğu.. kimine ninni, rahat uyku... kimine acı çektiren bir olgu, süreç vb.
zor ölüm çok lanet bir şeydir.
insan azalmaksızın sürüp giden bir acının pençesine düşer ve sürekli kaybeder. liğme liğme olur, yanar kül olur, parça parça bölünür, tükenir.
garibim insan bir gün gelir elbet acım hafifler diye düşünür. sabır telkinlerine kulak asar. çünkü ne olursa olsun dayanmak için bir umudu vardır. kurtuluş... lakin kişi güçten düştükçe acı insafa gelmez daha da merhametsizleşir. ve kişi bu noktadan sonra acının kendisine karşı korkunç bir öfke duyar hale gelir, sabrı tükenir ve öfkesi azar!
bu noktadan sonra acıdan hesap sormaya yemin eder.
acıyı ortadan kaldırmak için kaynağını da ortadan kaldırması zorunludur. ve acıya hükmettiğini acıyı ayaklarının altına aldığını göstermek, acıya dersini vermek için kendisini tuz buz hale getirir.. işte bu sebepler yüzünden hastalar arasında intihar vakalarına rastlanabilir.
tabii sağlıklı insanların oradaki psikolijiyi kavrayabilmesi imkansız olduğu için hastanın bu şekilde kendini öldürmesi tam olarak anlaşılamaz. anlaşılması da beklenemez.
tarihte yüreğinden öpülesi böyle nice hastalar vardır. bakmayın şimdi tıp çok geliştiği için hastaların ağrısı sancısı ilaçlarla baskılanıyor, insanları uyutuyorlar filan.
o zamanda bu nefret, öfke psikolojisi tam olarak olgunlaşamıyor ya da ortaya çıkmak için fırsat bulamıyor.
lakin bugün bu seçenekler olmasa ölüm ve ölümün yaşattığı bu acılar karşısında şimdi olduğundan çok daha fazla insan -ister imanlı olsun ister imansız- intihar etme yolunu seçerdi... öfkeye kapılırdı. acının merhametsizliği karşısında sefil bir ölümü kendine yakıştıramaz insan.. daha da fazla sürünmemek için ve çekmiş olduklarının da hesabını sormak için böyle meydan okur.
ve şundan çok ama çok eminim,
tanrıya bilmediği şeyler hakkında konuştuğu için çenesini kapamasını emredip ağır sözler söyler..
sen bilmiyorsun, bilsen böyle düşünmezdin.
o zaman kapat o çeneni lanet olası.
zor ölüm çok lanet bir şeydir.
insan azalmaksızın sürüp giden bir acının pençesine düşer ve sürekli kaybeder. liğme liğme olur, yanar kül olur, parça parça bölünür, tükenir.
garibim insan bir gün gelir elbet acım hafifler diye düşünür. sabır telkinlerine kulak asar. çünkü ne olursa olsun dayanmak için bir umudu vardır. kurtuluş... lakin kişi güçten düştükçe acı insafa gelmez daha da merhametsizleşir. ve kişi bu noktadan sonra acının kendisine karşı korkunç bir öfke duyar hale gelir, sabrı tükenir ve öfkesi azar!
bu noktadan sonra acıdan hesap sormaya yemin eder.
acıyı ortadan kaldırmak için kaynağını da ortadan kaldırması zorunludur. ve acıya hükmettiğini acıyı ayaklarının altına aldığını göstermek, acıya dersini vermek için kendisini tuz buz hale getirir.. işte bu sebepler yüzünden hastalar arasında intihar vakalarına rastlanabilir.
tabii sağlıklı insanların oradaki psikolijiyi kavrayabilmesi imkansız olduğu için hastanın bu şekilde kendini öldürmesi tam olarak anlaşılamaz. anlaşılması da beklenemez.
tarihte yüreğinden öpülesi böyle nice hastalar vardır. bakmayın şimdi tıp çok geliştiği için hastaların ağrısı sancısı ilaçlarla baskılanıyor, insanları uyutuyorlar filan.
o zamanda bu nefret, öfke psikolojisi tam olarak olgunlaşamıyor ya da ortaya çıkmak için fırsat bulamıyor.
lakin bugün bu seçenekler olmasa ölüm ve ölümün yaşattığı bu acılar karşısında şimdi olduğundan çok daha fazla insan -ister imanlı olsun ister imansız- intihar etme yolunu seçerdi... öfkeye kapılırdı. acının merhametsizliği karşısında sefil bir ölümü kendine yakıştıramaz insan.. daha da fazla sürünmemek için ve çekmiş olduklarının da hesabını sormak için böyle meydan okur.
ve şundan çok ama çok eminim,
tanrıya bilmediği şeyler hakkında konuştuğu için çenesini kapamasını emredip ağır sözler söyler..
sen bilmiyorsun, bilsen böyle düşünmezdin.
o zaman kapat o çeneni lanet olası.
devamını gör...
506.
şeytan ile günahın çocuğudur.
devamını gör...
507.
ölüm: yaşamın konusu değildir.
devamını gör...
508.
daha düne kadar balkonda “yetinmeyi bilir misin” dinleyen engin’e bu akşam 21 gibi uğrayan lanet. sevgilisini bir yaprak gibi kapıda titreten, arkadaşlarını, dostlarını ve tabii beni an itibariyle ağlatan gerçeklik.
ben engin’i hiç tanımadım, şarkılarını biliyorum yalnızca. bazen de telefonda sevgilisine haykırışlarını. o balkonda renk renk astığı çamaşırlarını. deli çocuk beyazlılarla renklileri ortak yıkardı.
içime öyle oturdu ki engin’in acısı. aynı evde yaşadığı sevgilisinden bir süredir ayrıymış ve onu bir bahaneyle evden uzaklaştırıp bugün daha fazla nefes almak istememiş engin. asmış kendini.
öyle oturdu ki içime ambulansa onu öyle koyarlarken. darmadağın hissediyorum.
ben engin’i hiç tanımadım, şarkılarını biliyorum yalnızca. bazen de telefonda sevgilisine haykırışlarını. o balkonda renk renk astığı çamaşırlarını. deli çocuk beyazlılarla renklileri ortak yıkardı.
içime öyle oturdu ki engin’in acısı. aynı evde yaşadığı sevgilisinden bir süredir ayrıymış ve onu bir bahaneyle evden uzaklaştırıp bugün daha fazla nefes almak istememiş engin. asmış kendini.
öyle oturdu ki içime ambulansa onu öyle koyarlarken. darmadağın hissediyorum.
devamını gör...
509.
sevmekren korkuyordum artık,
arkadaşlarımın olması beni korkutuyordu,
anne olmaktan korktum,
kardeşlerimin olması korkutuyordu,
ve artık birine bağlanmak korkutuyordu beni...
çünkü ansızın geliyor ne olduğunu anlamadan ve kabullenemiyor insan...
arkadaşlarımın olması beni korkutuyordu,
anne olmaktan korktum,
kardeşlerimin olması korkutuyordu,
ve artık birine bağlanmak korkutuyordu beni...
çünkü ansızın geliyor ne olduğunu anlamadan ve kabullenemiyor insan...
devamını gör...
510.
herşeyi yarıda bırakmaktır.
devamını gör...
511.
ölüm, insanın hayat boyu yanında yürüyen gizli elbisesi.
daima ensemizde olan, soluğumuzda yaşayan tek gerçek.
bazı günler ölümü düşünürüm. nasıl öleceğimi, toprağa nasıl gömüleceğimi, vücudumun morarıp çürüyeceğini ve tamamen yok olacağımı düşünürüm. öleceğim derim, ölüm bana da bir gün gelecek derim, korkarım. nerede, nasıl, hangi yaşta olacağını bilmemek ceza mı lütuf mu bilemiyorum.
bazı günler ise hiç ölümü düşünmem. hayat meşgalesi o kadar yoğun olur ki unuturum. sanki bana hiç uğramayacakmış gibi öz güvenli olurum. ölüm ve ben şu an için ne alaka derim. çok uzak bir tepe gibi gelir gözüme. mesela bugün de öyle bir gündü. bugün elbisem uzağımda yürüdü veya ben öyle hissettim belki yarın tekrar yanaşır ve kendini bana anımsatır.
daima ensemizde olan, soluğumuzda yaşayan tek gerçek.
bazı günler ölümü düşünürüm. nasıl öleceğimi, toprağa nasıl gömüleceğimi, vücudumun morarıp çürüyeceğini ve tamamen yok olacağımı düşünürüm. öleceğim derim, ölüm bana da bir gün gelecek derim, korkarım. nerede, nasıl, hangi yaşta olacağını bilmemek ceza mı lütuf mu bilemiyorum.
bazı günler ise hiç ölümü düşünmem. hayat meşgalesi o kadar yoğun olur ki unuturum. sanki bana hiç uğramayacakmış gibi öz güvenli olurum. ölüm ve ben şu an için ne alaka derim. çok uzak bir tepe gibi gelir gözüme. mesela bugün de öyle bir gündü. bugün elbisem uzağımda yürüdü veya ben öyle hissettim belki yarın tekrar yanaşır ve kendini bana anımsatır.
devamını gör...
512.
yaşam kontratının birinci maddesi 'ölünecek olması' dır.
varsan yersen kabul edersen
ferahlatıcı olan ise 'ben varken ölüm yok, ölüm varken ben yokum' mottosudur.
yani ölümle muhattap olunmayacak diyebilriz.
yaşıyorken o yoktur. ölüm geldiğinde de biz yok oluruz.
o halde ölümü düşünmek anlamsız görünüyor..
varsan yersen kabul edersen
ferahlatıcı olan ise 'ben varken ölüm yok, ölüm varken ben yokum' mottosudur.
yani ölümle muhattap olunmayacak diyebilriz.
yaşıyorken o yoktur. ölüm geldiğinde de biz yok oluruz.
o halde ölümü düşünmek anlamsız görünüyor..
devamını gör...
513.
kurtuluşun şakıyışı,düşüncelerin sessizleşmesi. varlığın hiçliğe dönüşürken soğuyan bir beden. yani pek bir esprisi yok gibi
devamını gör...
514.
bizi ahirete götüren kapı. imam gazalinin demesine gore de kalpteki bütün perdeler onun sayesinde açılıyor.
ölüm hakkında çok olumlu hisler besliyorum. pekala bir musluman havf ve reca arasindayken de ölümü sevebilir. eninde sonunda öleceğiz, kacsak da öleceğiz, sevmesek de sevsek de. sanki ölümü sevmeyince ondan uzaklasiyormusuz gibi bir his yanılgısı oluyor insanda ehe.
peygamberimiz ölmek istememiş, duasını etmemis. fakat hep arzulamis. ben de onun ummeti olmaya azmettigim için keşke ölsem demiyorum. bu kolaycılık olur. fakat allah'in ondan kısayol bekleme talebimi kabul edeceği umudunu tasiyorum. sanki ezelde bana her seyin konsantresi yazilmis ve bu da zamani bükmüs gibi. o yuzden erken bitirdin demesin, beni yenik olarak almasn, beni "zaten böyle anlaşmıştk" diyerek alsin istiyorum, yoğun bir şevk duyuyorum.
ölüm hakkında çok olumlu hisler besliyorum. pekala bir musluman havf ve reca arasindayken de ölümü sevebilir. eninde sonunda öleceğiz, kacsak da öleceğiz, sevmesek de sevsek de. sanki ölümü sevmeyince ondan uzaklasiyormusuz gibi bir his yanılgısı oluyor insanda ehe.
peygamberimiz ölmek istememiş, duasını etmemis. fakat hep arzulamis. ben de onun ummeti olmaya azmettigim için keşke ölsem demiyorum. bu kolaycılık olur. fakat allah'in ondan kısayol bekleme talebimi kabul edeceği umudunu tasiyorum. sanki ezelde bana her seyin konsantresi yazilmis ve bu da zamani bükmüs gibi. o yuzden erken bitirdin demesin, beni yenik olarak almasn, beni "zaten böyle anlaşmıştk" diyerek alsin istiyorum, yoğun bir şevk duyuyorum.
devamını gör...
515.
her an her yerde sessizce çağırıyor. duysan da duymasan da. orada. köşede, bir başına. yanıbaşında. görsen de görmesen de. istiyorsun ki gitsin. uğramaz olsun. korkuyorsun. toprağın altından. ya fezadan geliyorsa? sanıyorsun ki bu bir son. ya başlangıç diyorsa? kaçıyorsun. daha fazla kalmak uğruna. orada sonsuzluk varsa? sevmiyorsun. özlem seni yaralıyorsa. sevgi nedir bilmiyorsan? bu yorgunluk dinecek belki, anlamıyorsun. bir el ararken, seni çekip kurtaracak el ya onunsa? anlamını bulman için seni bekliyor. sabırlı olsana. biraz daha demlen. bu bir fırsat sana.
devamını gör...
516.
işin içinden çıkamadığım durum. ölüyorsak neden varız? varsak neden ölüyoruz? bunca çaba, emek neye o zaman?
devamını gör...
517.
ölüm hayatın en keskin ve kaçınılmaz gerçekliği gibi görünse de aynı zamanda hayatın varlığını niteler. son derece kırılgan olan bu kavram, kişinin hayatını sürdürmesindeki motivasyonunu diri tutar ve devam etmek konusunda cesaretlendirir. çünkü hiçbir şey net değildir. "yarın ölsen şimdi ne yapmak isterdin ?" sorusuna hemen hemen herkes bir şeyler söyleyecektir fakat muhtemelen bu cevaplar kişilerin yarın ölmeyeceğini bilerek verdiği cevaplar olacaktır. hayat ölümle ayrılmaz bir bütündür. her an, gece ve gündüz gibi birbirini kovalayan, biri olmadan diğeri de olamayan bir süregeliştir. ölümün gölgesi matem kaplıdır ve bu gölge, insanın üzerine çöktüğünde onu hayatın güneşi altında üşütür. bir son değildir. değer verilen sevilen bir şeyin ölümü kişinin aynı zamanda gururla sahipleneceği bir mirastır, sevdiklerimizle olan anılarımız onlardan öğrendiklerimiz, onlara dair sevdiğimiz şeyler bizlere geçer ve varlıklarını benliğimizde böylece sürdürürler. ve belki de bakarsınız sahiplendiğimiz bu miras, bizi
hayatın içinde bir güneş gibi ısıtır.
hayatın içinde bir güneş gibi ısıtır.
devamını gör...
518.
bazen soğuk, kapkaranlık bir hiçlik denizi bazen tüm şefkatiyle sarıp sarmalayan bir anne kucağı gibi.
yaşamın kıymetini gösterir bazen. bazense her şeyin anlamsızlığını.
varlığı basen rahatlatıyor. her şey bitecek. sonsuz bir dinginliği bie buket gibi sunacak. bazen çok ürkütüyor veda edecek çok şeyi olan insanları...
aramızda geziyor. hepimizi yakalayacak.
hem iyi ki var hem keşke olmasaydı.
yaşamın kıymetini gösterir bazen. bazense her şeyin anlamsızlığını.
varlığı basen rahatlatıyor. her şey bitecek. sonsuz bir dinginliği bie buket gibi sunacak. bazen çok ürkütüyor veda edecek çok şeyi olan insanları...
aramızda geziyor. hepimizi yakalayacak.
hem iyi ki var hem keşke olmasaydı.
devamını gör...
519.
hayatın en mükemmel kandırmacası ölüm. daha iyisi yok. o insan icadı dinler, kutsallar, felsefe, edebiyat hepsi ölümün getir götürünü yapamaz. bunlar çocuk oyuncağı bile değil. olmayan ölümden kaçabileceklerini sanan bir avuç ahmağın sahte sığınakları. oralara da sığınamazlarsa bu sığıntılar tabii ki en emin aldatmaca, yani sığınak olan ölüme koşarlar. intiharlar böyle olur işte.
ateistler bile dindarın tanrısına iman etmesinden daha fazla iman ederler ölüme. bilimin alanına girmeyen o şeye. bilginin alanında değil ölüm. o yüzden sadece imanın konusu olabilir. ben iman sahibi bir insan değilim. bilim sadece nesnelerin hareketsiz kalmasını açıklayabilir, o da belki, bir nebze. ölümü açıklamak konusunda gayet aciz ve yetersiz. çünkü o birinci elden bilginin alanına girmez.
ben de severim bu kandırmacayı, her anı sonmuş gibi yaşamanın ucuz bedeli. hiçbir şey insanı bundan daha hayat dolu yapamaz. yarınlar yokmuş gibi. sanki varmış gibi. zaten olmayan şeyle olmayan şeyi olmayan şeye çevirme çabasının ahmaklığı.
çocuklar sonsuzluktan korkarlar, o yüzden onlara bir başlangıç ve son lazımdır. ölüm de bigbang gibi bir masaldan öte gidemez. semavi ve dünyevi masallar işte. madalyonun iki yüzü. ya biri, ya diğeri. ben ikisini de tercih etmem.
ama hayatında bir kez olsun sonsuzluğu içinde hissettiysen mesela, ölüme dair bir inancın da kalmaz. her şey döngüseldir, doğrusal değil. her şey döner. ait olduğu yere döner.
neyse ben bir sayfalık adli sicil kaydına sahip sevgilimle buluşacam şimdi. belki takıntılı kadınımsı bir eski erkek sevgilisi vardır. aşk cinayetine gitmenin bir erkek için hemen hemen tek yolu. her erkek vatan şaşmaz kadar şanslı değil maalesef.
ateistler bile dindarın tanrısına iman etmesinden daha fazla iman ederler ölüme. bilimin alanına girmeyen o şeye. bilginin alanında değil ölüm. o yüzden sadece imanın konusu olabilir. ben iman sahibi bir insan değilim. bilim sadece nesnelerin hareketsiz kalmasını açıklayabilir, o da belki, bir nebze. ölümü açıklamak konusunda gayet aciz ve yetersiz. çünkü o birinci elden bilginin alanına girmez.
ben de severim bu kandırmacayı, her anı sonmuş gibi yaşamanın ucuz bedeli. hiçbir şey insanı bundan daha hayat dolu yapamaz. yarınlar yokmuş gibi. sanki varmış gibi. zaten olmayan şeyle olmayan şeyi olmayan şeye çevirme çabasının ahmaklığı.
çocuklar sonsuzluktan korkarlar, o yüzden onlara bir başlangıç ve son lazımdır. ölüm de bigbang gibi bir masaldan öte gidemez. semavi ve dünyevi masallar işte. madalyonun iki yüzü. ya biri, ya diğeri. ben ikisini de tercih etmem.
ama hayatında bir kez olsun sonsuzluğu içinde hissettiysen mesela, ölüme dair bir inancın da kalmaz. her şey döngüseldir, doğrusal değil. her şey döner. ait olduğu yere döner.
neyse ben bir sayfalık adli sicil kaydına sahip sevgilimle buluşacam şimdi. belki takıntılı kadınımsı bir eski erkek sevgilisi vardır. aşk cinayetine gitmenin bir erkek için hemen hemen tek yolu. her erkek vatan şaşmaz kadar şanslı değil maalesef.
devamını gör...
520.
yakın birisini kaybetmek çok zormuş.
artık canı yanmasın rahat uyusun diye dua etmek daha zormuş.
her şeye rağmen hayata devam etmek en zoruymuş, bilmiyordum.
artık canı yanmasın rahat uyusun diye dua etmek daha zormuş.
her şeye rağmen hayata devam etmek en zoruymuş, bilmiyordum.
devamını gör...