181.
huzura yolculuk.
devamını gör...
182.
hassas insanların düğünüdür, kurtuluştur.
devamını gör...
183.
ölümü anlatan bir çocuk kitabı; ördek ölüm ve lale.
devamını gör...
184.
epikürcü bir bakış açısı ile mesele olmaktan çıkabilen hadise.
-ölüm geldiğinde sen olmayacaksın, sen varken ise ölüm gelmeyecek.
-ölüm geldiğinde sen olmayacaksın, sen varken ise ölüm gelmeyecek.
devamını gör...
185.
zifiri karanlık.
devamını gör...
186.
zaman zaman günlük hayattaki kaygılarım, koşturmacalarım, uğraşlarımdan çekilip ölümle ilgili düşünüyorum ve ne yaptıysam da ölümün korkutuculuğunu kendim için aşamadım.
evet ben varsam ölüm yok, ruh ve beden ayrı şeyler ve ölümden sonra şimdi duyduğum elem ve kaygıyı o zaman duymayacağım ama yine de zihnimde koşturup duruyor düşünceler.
morgda gördüğüm cesetleri düşünüyorum, tabutla mezarlıktaki çukura indirilen bedenleri hatırlıyorum, huzur dolamıyorum, kaygı duyuyorum nedense, daha yapacak çok şeyim var, bu hayatta göreceğim birsürü şey var diyorum. madem böyle ölüm korkusuyla yaşayacaktım bu hayatı, o zaman neden dünyaya getirildim diyorum. hiç bilmeseydim dünyanın tadını, ölmek için de bir endişem olmayacaktı.
aslında kozmosun zamansallığına baktığımızda benim doğup ölmem okyanustaki bir su damlası kadar bile değerli değil, hiçbir şeyim evren için ama kendim için öyle mi? kendi bilincim için bu ızdırap katlanılamaz bir şey oluyor bazı zamanlarda. ölünce bilincim şimdiki gibi çalışmayacak ama ya çalışırsa?
bir yandan da şunu düşünüyorum, milyarlarca insan doğdu-öldü, kayboldu gitti, ben de onlar kadarım sadece, herkes kadar yaşayıp öleceğim, bu önem verme durumu niye? keşke o kitlesel düşünmeyi hayata geçirebilsem zihnimde ve ölümü olağanlaştırabilsem, ruhsal enerjimin büyük kısmını bu endişeyle tüketmesem.
doğmadan önce geçen zamanlarla ilgili hiç kaygı duymamıştım ki, aynı şekilde ölüm sonrası da rahat olacağım diyorum ama beceremiyorum.
acaba ölüm, insanlarca deneyimlenebilen bir şey olsaydı nasıl anlatılırdı? maalesef bir deneyim, bir yaşantı değil ölüm, bir son gibi gözükse de son da değil, bilinemezliği onun ürkütücülüğünü arttırıyor, bilmek de buhrana sürüklüyor.
bu fikirler zaman zaman alıp beni götürüyor, semalarda dolanıp evime dönüyorum ama döndüğümde suratımdaki asıklık uzun zaman hiç geçmiyor. tekrar günlük hayata dönebilmek dileğiyle şimdilik bırakıyorum.
evet ben varsam ölüm yok, ruh ve beden ayrı şeyler ve ölümden sonra şimdi duyduğum elem ve kaygıyı o zaman duymayacağım ama yine de zihnimde koşturup duruyor düşünceler.
morgda gördüğüm cesetleri düşünüyorum, tabutla mezarlıktaki çukura indirilen bedenleri hatırlıyorum, huzur dolamıyorum, kaygı duyuyorum nedense, daha yapacak çok şeyim var, bu hayatta göreceğim birsürü şey var diyorum. madem böyle ölüm korkusuyla yaşayacaktım bu hayatı, o zaman neden dünyaya getirildim diyorum. hiç bilmeseydim dünyanın tadını, ölmek için de bir endişem olmayacaktı.
aslında kozmosun zamansallığına baktığımızda benim doğup ölmem okyanustaki bir su damlası kadar bile değerli değil, hiçbir şeyim evren için ama kendim için öyle mi? kendi bilincim için bu ızdırap katlanılamaz bir şey oluyor bazı zamanlarda. ölünce bilincim şimdiki gibi çalışmayacak ama ya çalışırsa?
bir yandan da şunu düşünüyorum, milyarlarca insan doğdu-öldü, kayboldu gitti, ben de onlar kadarım sadece, herkes kadar yaşayıp öleceğim, bu önem verme durumu niye? keşke o kitlesel düşünmeyi hayata geçirebilsem zihnimde ve ölümü olağanlaştırabilsem, ruhsal enerjimin büyük kısmını bu endişeyle tüketmesem.
doğmadan önce geçen zamanlarla ilgili hiç kaygı duymamıştım ki, aynı şekilde ölüm sonrası da rahat olacağım diyorum ama beceremiyorum.
acaba ölüm, insanlarca deneyimlenebilen bir şey olsaydı nasıl anlatılırdı? maalesef bir deneyim, bir yaşantı değil ölüm, bir son gibi gözükse de son da değil, bilinemezliği onun ürkütücülüğünü arttırıyor, bilmek de buhrana sürüklüyor.
bu fikirler zaman zaman alıp beni götürüyor, semalarda dolanıp evime dönüyorum ama döndüğümde suratımdaki asıklık uzun zaman hiç geçmiyor. tekrar günlük hayata dönebilmek dileğiyle şimdilik bırakıyorum.
devamını gör...
187.
(bkz: tanatoloji)
devamını gör...
188.
morrie schwartz'ın şu sözü benim için ölümü anlatan en iyi sözdür.
"death ends a life, not a relationship. all the love you created is still there. all the memories are still there. you live on- in the hearts of everyone you have touched and nurtured while you were here."
"ölüm hayatı bitirir, ilişkileri değil. yarattığın tüm sevgi hala oradadır. bütün hatıralar hala oradadır. buradayken dokunduğun ve beslediğin herkesin kalbinde yaşamaya devam edersin."
"death ends a life, not a relationship. all the love you created is still there. all the memories are still there. you live on- in the hearts of everyone you have touched and nurtured while you were here."
"ölüm hayatı bitirir, ilişkileri değil. yarattığın tüm sevgi hala oradadır. bütün hatıralar hala oradadır. buradayken dokunduğun ve beslediğin herkesin kalbinde yaşamaya devam edersin."
devamını gör...
189.
denildiğinde "good place" dizisi geliyor aklıma ve içime gelen o ürpertici kaçırıyor.
devamını gör...
190.
sözlüklerde geçen anlamıyla; insan, hayvan ve bitkilerin yaşamının net ve kesin olarak sona ermesidir.
ancak insan bakış açısıyla bakıldığında zihinlerimizde yarattımız 'insan sözlük' te bu üç canlının da ölümü farklı tanımlanır.
bitkiler için ölümü bir şekil değiştirme hali olarak görürüz. genellikle öldükten sonraki aşama olan çürüme aşamasını onlar için ölümle eşdeğer görürüz. hayvanlarda ölümü yaşamsal fonksiyonların tamamen yok olması ve canlı olma halinin sonlanması olarak görürüz.
insanların ölümüyle ilgili bakış açımız bu kadar net ve kesin değildir. bu kesin olmama durumu, bizi hayvan ve bitkilerden ayıran bir özellik olan öleceğinin farkında olma bilincidir. bu yüzden insanlık, var olduğundan beri ölüm üzerine hep kafa yormuş ve ölümü yoğurarak ona şekil vermeye çalışmıştır. insanlık tarihi boyunca gelişen farklı din, kültür, gelenek ve uygulamalar sonucu ölümün anlamı da farklılaşmış ve her din ve kültüre göre adeta farklı anlamlara bürünmüştür. bazıları ölümü kesin bir yok oluş olarak görürken bazıları başka bir yere gitmek olarak görürler. bana göre en ilginç olan tanım ise ölümün bir form değiştirme olarak görülmesidir. (bkz: reenkarnasyon) aslına bakarsanız ölümün bu kadar farklı anlamlar çağrıştırmasının asıl sebebi, insan türünün egosundan kaynaklanıyor. insan türü yeryüzünü şekillendirme hakkını kendisinde doğal bir hak olarak gördüğü gibi kendi ölümünün bir anlam ifade etmesi gerektiğini düşünür.
benim için ölüm ise sadece ölümdür.
ancak insan bakış açısıyla bakıldığında zihinlerimizde yarattımız 'insan sözlük' te bu üç canlının da ölümü farklı tanımlanır.
bitkiler için ölümü bir şekil değiştirme hali olarak görürüz. genellikle öldükten sonraki aşama olan çürüme aşamasını onlar için ölümle eşdeğer görürüz. hayvanlarda ölümü yaşamsal fonksiyonların tamamen yok olması ve canlı olma halinin sonlanması olarak görürüz.
insanların ölümüyle ilgili bakış açımız bu kadar net ve kesin değildir. bu kesin olmama durumu, bizi hayvan ve bitkilerden ayıran bir özellik olan öleceğinin farkında olma bilincidir. bu yüzden insanlık, var olduğundan beri ölüm üzerine hep kafa yormuş ve ölümü yoğurarak ona şekil vermeye çalışmıştır. insanlık tarihi boyunca gelişen farklı din, kültür, gelenek ve uygulamalar sonucu ölümün anlamı da farklılaşmış ve her din ve kültüre göre adeta farklı anlamlara bürünmüştür. bazıları ölümü kesin bir yok oluş olarak görürken bazıları başka bir yere gitmek olarak görürler. bana göre en ilginç olan tanım ise ölümün bir form değiştirme olarak görülmesidir. (bkz: reenkarnasyon) aslına bakarsanız ölümün bu kadar farklı anlamlar çağrıştırmasının asıl sebebi, insan türünün egosundan kaynaklanıyor. insan türü yeryüzünü şekillendirme hakkını kendisinde doğal bir hak olarak gördüğü gibi kendi ölümünün bir anlam ifade etmesi gerektiğini düşünür.
benim için ölüm ise sadece ölümdür.
devamını gör...
191.
dünya hayatının sonudur.
devamını gör...
192.
son kullanma tarihi
devamını gör...
193.
herkesin tadacağı ancak hiç yokmuş gibi yaşadığımız gerçek.
devamını gör...
194.
ölüm yaşamın bir parçasıdır.bir insan doyasıya yaşamalı ve doyasıya ölmelidir.
ölmek ne karanlık ne hissizlikti,
sadece sevgisizlikti.
ölmek ne karanlık ne hissizlikti,
sadece sevgisizlikti.
devamını gör...
195.
victor e. frankl, varoluşumuzun sonluluğunun ve ölümün kesin oluşunun hayata anlam kattığını vurgular.
her insan benzersiz de olsa sonu olma ve ölüm konusunda benzerdir. güneşin doğuyor ve bir süre sonra batıyor olması gibi. güneşin doğuşu doğumu simgelerken batışı ölümü simgeler. fakat güneşin doğuşu ve batışı arasında bir süre vardır ve insanlar o sürede hayatını yaşar. örneğin stresli bir sınava veya iş görüşmesine girebilir, bisiklet sürmeyi öğrenebilir, hatta o bisikletten düşer, yeni bir bilgi öğrenir, eski bildiğini unutur, güler, ağlar...
doğum ve ölüm de böyledir, her insana farklı süre biçilmiştir fakat o süreyi nasıl geçireceğimiz bize kalmıştır. bilinmezliklerle dolu yolda benim için umudu kaybetmeden yol almaya çalışmak, bir adım da olsa, çok kıymetli.
evet, bazılarımız sonsuzluğu istiyor, bazılarımız ise bir an önce bu bilinmezliği sonlandırmayı diliyor fakat tahirle zühre meselesi'ndeki şu dizelere bir göz gezdirmenizi istiyorum:
''seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak.''
ayrılmak istesek de istemesek de ayrılmak zorunda olduğumuz bu olaya ölüm deniyor işte. umarım yaşamla ölüm arasındaki o bilinmez yolda umutla yol almaya devam ederiz. koşamazsak yürüyerek, yürüyemezsek emekleyerek...
her insan benzersiz de olsa sonu olma ve ölüm konusunda benzerdir. güneşin doğuyor ve bir süre sonra batıyor olması gibi. güneşin doğuşu doğumu simgelerken batışı ölümü simgeler. fakat güneşin doğuşu ve batışı arasında bir süre vardır ve insanlar o sürede hayatını yaşar. örneğin stresli bir sınava veya iş görüşmesine girebilir, bisiklet sürmeyi öğrenebilir, hatta o bisikletten düşer, yeni bir bilgi öğrenir, eski bildiğini unutur, güler, ağlar...
doğum ve ölüm de böyledir, her insana farklı süre biçilmiştir fakat o süreyi nasıl geçireceğimiz bize kalmıştır. bilinmezliklerle dolu yolda benim için umudu kaybetmeden yol almaya çalışmak, bir adım da olsa, çok kıymetli.
evet, bazılarımız sonsuzluğu istiyor, bazılarımız ise bir an önce bu bilinmezliği sonlandırmayı diliyor fakat tahirle zühre meselesi'ndeki şu dizelere bir göz gezdirmenizi istiyorum:
''seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak.''
ayrılmak istesek de istemesek de ayrılmak zorunda olduğumuz bu olaya ölüm deniyor işte. umarım yaşamla ölüm arasındaki o bilinmez yolda umutla yol almaya devam ederiz. koşamazsak yürüyerek, yürüyemezsek emekleyerek...
devamını gör...
196.
en büyük korkum maalesef ki
devamını gör...
197.
ölüm bir nimet.
allah’ın önü acı, arkası tatlı nimetleri vardır. yani önce sabır gerektiren, teslim gerektiren, tevekkül gerektiren, rıza gerektiren; sabrı, teslimi, tevekkülü ve rızayı gösterenler için hemen ardından allah’ın sonsuz rahmetini, rızasını ve merhametini netice veren yüksek nimetler… hastalıklar gibi, musibetler gibi, ölüm gibi.( risale-i nur )
allah’ın önü acı, arkası tatlı nimetleri vardır. yani önce sabır gerektiren, teslim gerektiren, tevekkül gerektiren, rıza gerektiren; sabrı, teslimi, tevekkülü ve rızayı gösterenler için hemen ardından allah’ın sonsuz rahmetini, rızasını ve merhametini netice veren yüksek nimetler… hastalıklar gibi, musibetler gibi, ölüm gibi.( risale-i nur )
devamını gör...
198.
asla geç kalamayacağımız tek buluşma, bazıları için zıt gözükse de hakikatte yaşam döngüsünün temel taşı olan kavram.
devamını gör...
199.
ölünce kalanlara yarım kalmış gibi gelir ama tamamlanmıştır. yani bir gün bir uyanacakaınız kendinizden çok sevdiğiniz biri ölmüş olacak. idrak edemeyeceksiniz, etseydik delirirdik. gelecekmiş gibi gelecek ama gelmeyecek. geçecekmiş gibi gelecek ama geçmeyecek.ve hepsi çok gerçek. öyle donup kalacaksınız birden gözünüz sehpadaki yarım bardak suda takılı kalacak,yutkanamayacaksın. yarım kaldı işte o su, içemeyecek bir daha senin gözünde. ama ölenin nazarında o bu dünyadaki suyunu içmiş olacak. tamam olacak.arabayı park etmiş olacak, sen o arabayı çalıştırırken titretecek ellerin. ölüm varken bu kadar yakınken hala savaşını verdiğimiz şeyler çok komik. mutlu olmak için yaşıyoruz yaşlılığımızda ,kim veriyor sana yaşlanacağının garantisini. yaşarken mutlu olmuyoruz. neyin peşinden koşuyoruz mesela güç, başarı, saygınlık..denk gelirse iyilik yapıyoruz, iyilik yapmak için yola çıkmıyoruz . ölüm var ve çok yakın . son görüşünüz olabilir ananızın,babanızın,arkadaşınızın. hadi sımsıkı sarılın. hissettirin sevildiklerini. dünya gözüyle bin kere duysun sevdiğinizi. ben yarım kaldım, siz kalmayın. insan hayallerini doğurur ya iki kişilik hayallerde biri ölünce yarım kalır hayal . ama elinizden geldiğince büyütün, gerçekleştirin ve güzelleştirin dünyayı. eğer siz de terk ederseniz tekrar kavuştuğumuzda ne deriz. ölüm var ve çok yakın. allah'ım sonu yok günahlarımın, affet. beni bırakırsan ben kimsesiz kalırım beni sensiz, beni kimsesiz bırakma yaşamın ve ölümün sahibi allah'ım. sevdiklerime cennetten köşe , bir köşk ver allah'ım. eğer bilsem mesela geleceğimi cennete, hiç korkmam, koşarım. kavuşalım bitsin artık şu kabuslarım. allah hayırlı ölüm nasip etsin. ölene kadar iyi yaşamalar
devamını gör...
200.
boşluk.
devamını gör...