561.
bazen isteğim dışında, genelde gece vakti yatağa uzanınca, gözlerimin önünden devirdiğim seneler geçiyor ve 'hayatın anlamı' konusu biraz kafamı kurcalıyor.
yine bir gün kendi kendime laf lafı açtı derin düşüncelere dalıp çıkamazken bu ölüm konusu hayata başka bakmamı sağladı.
kendi meselelerimde; sıkıntılar, telaşlar, günü kurtarmalar, sıkışmış hevesler, kursakta kalanlar, güzel günler, umutlar, sezgiler derken hayat hiç de saydam değil.
görmediğim ülkeler ve hiçbir zaman bilemeyeceğim hayatlar var. afrika'da kakao, kahve tarlaları... savanlarda türlü ilginç canlılar, endonezya'da kumsallar, norveç'te kuzey ışıkları, nepal'de, tibet'te, hindistan'da birçok mistik yer, bereketli amazon, nil ve saymaya dilimin yetmeyeceği milyonlarca büyülü yer...
yaşayanlar ve yaşananlar.
bu uçsuz bucaksız yerleri ve varlıkları düşününce hayat bizim incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler ve hiçbir zaman çözülemeyecek sorunlarımızın küçük hesaplarla alışverişi gibi geliyor.
tek taraflı bir anlaşma ya da, ama kazanan belli değil, peşin hükümler verip bir adım öteye geçemezsin. ancak kendi tecrübenle korkunç ya da dingin diyebilirsin.
ben bazen bataklığa saplanıp kalmış gibi hissediyorum. geçeceğini, yola devam edeceğimi hatta zamanın durmasını dileyecek kadar güzel günleri yaşama ve yaşayacak olma ihtimalimi biliyorum.
ama sonu yok.
şimdi bataklığın içindesin ve zaman işliyor. milyonlarca yıl önce yapılan planların geçip gitmesi gibi benim bu planlarım ve hayallerim de zamana karışacak.
geçen sene kanser hastası arkadaşım ölümden korktuğunu söylerken başka bir arkadaşımla birlikte, bilmiş şekilde "korkmuyoruz" diyebiliyorduk, çünkü onun hayalleri ve yaşama dair azmi vardı, aylar sonra onu gömdük ve sanırım bizim azmimiz kalmadı. bilmiyorum benim tuzum kuru belki ondan mı, ancak bana bir gün ölecek olmak nefes gibi geliyor.
yakınlarını ve sevdiklerini erken vakitte kaybetmiş hiç kimseye verecek tesellim yok ama zaman sonsuz değil, senin acın da sonsuz değil. bir yerde uyuşuyorsun, bu uyuşma ana rahmine dönmek gibi.
hiçbir şey kalıcı değil diye düşünmek ve ölüm gerçeği bazen kulağa güzel geliyor.
bir gün ölecek olma düşüncesi had bildirici iyi ki ölüm var.
yine bir gün kendi kendime laf lafı açtı derin düşüncelere dalıp çıkamazken bu ölüm konusu hayata başka bakmamı sağladı.
kendi meselelerimde; sıkıntılar, telaşlar, günü kurtarmalar, sıkışmış hevesler, kursakta kalanlar, güzel günler, umutlar, sezgiler derken hayat hiç de saydam değil.
görmediğim ülkeler ve hiçbir zaman bilemeyeceğim hayatlar var. afrika'da kakao, kahve tarlaları... savanlarda türlü ilginç canlılar, endonezya'da kumsallar, norveç'te kuzey ışıkları, nepal'de, tibet'te, hindistan'da birçok mistik yer, bereketli amazon, nil ve saymaya dilimin yetmeyeceği milyonlarca büyülü yer...
yaşayanlar ve yaşananlar.
bu uçsuz bucaksız yerleri ve varlıkları düşününce hayat bizim incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler ve hiçbir zaman çözülemeyecek sorunlarımızın küçük hesaplarla alışverişi gibi geliyor.
tek taraflı bir anlaşma ya da, ama kazanan belli değil, peşin hükümler verip bir adım öteye geçemezsin. ancak kendi tecrübenle korkunç ya da dingin diyebilirsin.
ben bazen bataklığa saplanıp kalmış gibi hissediyorum. geçeceğini, yola devam edeceğimi hatta zamanın durmasını dileyecek kadar güzel günleri yaşama ve yaşayacak olma ihtimalimi biliyorum.
ama sonu yok.
şimdi bataklığın içindesin ve zaman işliyor. milyonlarca yıl önce yapılan planların geçip gitmesi gibi benim bu planlarım ve hayallerim de zamana karışacak.
geçen sene kanser hastası arkadaşım ölümden korktuğunu söylerken başka bir arkadaşımla birlikte, bilmiş şekilde "korkmuyoruz" diyebiliyorduk, çünkü onun hayalleri ve yaşama dair azmi vardı, aylar sonra onu gömdük ve sanırım bizim azmimiz kalmadı. bilmiyorum benim tuzum kuru belki ondan mı, ancak bana bir gün ölecek olmak nefes gibi geliyor.
yakınlarını ve sevdiklerini erken vakitte kaybetmiş hiç kimseye verecek tesellim yok ama zaman sonsuz değil, senin acın da sonsuz değil. bir yerde uyuşuyorsun, bu uyuşma ana rahmine dönmek gibi.
hiçbir şey kalıcı değil diye düşünmek ve ölüm gerçeği bazen kulağa güzel geliyor.
bir gün ölecek olma düşüncesi had bildirici iyi ki ölüm var.
devamını gör...
562.
alameti doğmak olan biyolojik aşama.
devamını gör...
563.
ben bin ölüm ölmüşüm
son ölüm benim düşüm.
son ölüm benim düşüm.
devamını gör...
564.
çözüm.
devamını gör...
565.
.......
-bazen ölürsün!
-bazen ölemezsin. bazen bütün koşullar uygunken bile ölemezsin!
kaybedenler kulubü
-bazen ölürsün!
-bazen ölemezsin. bazen bütün koşullar uygunken bile ölemezsin!
kaybedenler kulubü
devamını gör...
566.
duyuların aldatıcılığından, insanı kukla gibi oradan oraya çekiştiren içgüdülerden, saçma sapan düşüncelerden, tenin tutsağı olmaktan kurtarır bizi. *
devamını gör...
567.
ansızın gelen, beklenmeyen, davet edilmeyen, çoğu zaman istenmeyen bir misafir gibi. herkesin bildiği ancak bilmek, hatırlamak istemediği. çoğu zaman sümen altı etsek de hayatın en büyük hakikati. insan ölümün farkında olarak yaşadığında hayatında birçok şeyi daha iyi yapıyor. ölümün kıyısından dönüp hayatını baştan aşağı değiştiren insan çoktur. evinize, eşinize, arkadaşınıza, çocuklarınıza, dostlarınıza, hayatınızda değer verdiğiniz herkes ve her şeye; onları son kez görüyor olma ihtimalini hissederek davransaydınız bugün neler değişirdi? belki de mutluluğun şifresi buradadır.
devamını gör...
568.
allahin emri işte. sıralı olsun kafi.
devamını gör...
569.
“ölüm, yolun sonuna yerleştirilmiş bir aynadır. arkasındaki sır nedeniyle öbür tarafı göstermez, bu tarafı gösterir. yürünen yolu. yani yaşamın kendisini” diye tanımlar onat kutlar.
devamını gör...
570.
acımı paylaştığınız, başsağlığı dilekleriniz için çok teşekkür ederim, sağ olun sevgili yazar arkadaşlarım...
ölüm, korkulacak bir son değil; doğanın döngüsünün bir parçası, yumuşak bir geçiş gibi sanırım.
hüzünlüyüm ama sükûnet içindeyim...
cemevinde, son yolculuğuna uğurladık dostumu, kardeşimi, bir parçamı.
tam ona yakışır bir şekildeydi seremoni; sade, derin ve anlam dolu.
son kez baktım yüzüne... o kadar acıya rağmen, yüzünde tarifsiz bir huzur vardı.
sonra koyduk toprağın altına, doğaya geri verdik emanetini; bizden daha iyi bakacağını bilerek...
ve hangi formda geri döneceğini bilmeden...
gelen kalabalık ağız birliği etmiş gibi, sadece güler yüzü ve iyi insan oluşunu konuşuyordu... çocuklarına bıraktığı en büyük miras bu sanırım...
ölüm, bir pencerenin açılmasıdır,
orada hayat daha geniştir.
bir yaprak gibi düşersin,
ama düşmek, toprağa kavuşmaktır.
kim bilir, belki ölüm
bir kuşun kanadında taşınan bir sabah serinliğidir.
belki bir çocuğun gülüşü kadar hafif...
(bkz: sohrab sepehri)
ölüm, korkulacak bir son değil; doğanın döngüsünün bir parçası, yumuşak bir geçiş gibi sanırım.
hüzünlüyüm ama sükûnet içindeyim...
cemevinde, son yolculuğuna uğurladık dostumu, kardeşimi, bir parçamı.
tam ona yakışır bir şekildeydi seremoni; sade, derin ve anlam dolu.
son kez baktım yüzüne... o kadar acıya rağmen, yüzünde tarifsiz bir huzur vardı.
sonra koyduk toprağın altına, doğaya geri verdik emanetini; bizden daha iyi bakacağını bilerek...
ve hangi formda geri döneceğini bilmeden...
gelen kalabalık ağız birliği etmiş gibi, sadece güler yüzü ve iyi insan oluşunu konuşuyordu... çocuklarına bıraktığı en büyük miras bu sanırım...
ölüm, bir pencerenin açılmasıdır,
orada hayat daha geniştir.
bir yaprak gibi düşersin,
ama düşmek, toprağa kavuşmaktır.
kim bilir, belki ölüm
bir kuşun kanadında taşınan bir sabah serinliğidir.
belki bir çocuğun gülüşü kadar hafif...
(bkz: sohrab sepehri)
devamını gör...
571.
ne kadar çok ölüm haberi almaya başladık sevdiklerimizden..
birinin sustuğu yerden yankılanıyor hayat..
bir dili olsaydı ölümün, “ben son değilim” derdi belki.. ama yok..
sessiz, soğuk ve kaçınılmaz..
sadece isimleri eksiliyor listeden..
ve biz, her defasında biraz daha kabulleniyoruz bu sessizliği..
ölüm öyle bir misafir ki, hangi kapıdan gelse aynı sessizlik çöküyor odaya..
insan farkında olmadan daha temkinli konuşuyor, daha derin bakıyor hayata.. çünkü biliyor; hiçbir söz, bir “son görüşmeydi”nin ağırlığını taşıyamaz..
her ölüm haberiyle biraz daha eksiliyor, biraz daha kabulleniyoruz..
ve farkında olmadan, bir gün kendi ismimizi de o sessiz listedeki sıralar arasında hayal ediyoruz..
işte o zaman gerçekten anlıyoruz..
yaşamak, aslında şimdi’dir..
ne yarında, ne geçmişte..
tam şu anda nefes aldığın yerde...........
birinin sustuğu yerden yankılanıyor hayat..
bir dili olsaydı ölümün, “ben son değilim” derdi belki.. ama yok..
sessiz, soğuk ve kaçınılmaz..
sadece isimleri eksiliyor listeden..
ve biz, her defasında biraz daha kabulleniyoruz bu sessizliği..
ölüm öyle bir misafir ki, hangi kapıdan gelse aynı sessizlik çöküyor odaya..
insan farkında olmadan daha temkinli konuşuyor, daha derin bakıyor hayata.. çünkü biliyor; hiçbir söz, bir “son görüşmeydi”nin ağırlığını taşıyamaz..
her ölüm haberiyle biraz daha eksiliyor, biraz daha kabulleniyoruz..
ve farkında olmadan, bir gün kendi ismimizi de o sessiz listedeki sıralar arasında hayal ediyoruz..
işte o zaman gerçekten anlıyoruz..
yaşamak, aslında şimdi’dir..
ne yarında, ne geçmişte..
tam şu anda nefes aldığın yerde...........
devamını gör...
572.
oh ölüm
devamını gör...
573.
yapılan hesaplara göre; insanlığın başlangıcından bu yana dünya'da yaklaşık 108 milyar insan yaşadı.
nefes aldı, su içti, yemek yedi, dışkıladı, yürüdü, koştu, sevişti.
nerede bu 108 milyar insan?
hepsi öldü.
toprağa karıştılar. kemikleri bile yok bazılarının.
bir kısmı fosil yakıt oldu belki de.
kimse kalmadı.
allah’ın dediği olur.
nefes aldı, su içti, yemek yedi, dışkıladı, yürüdü, koştu, sevişti.
nerede bu 108 milyar insan?
hepsi öldü.
toprağa karıştılar. kemikleri bile yok bazılarının.
bir kısmı fosil yakıt oldu belki de.
kimse kalmadı.
allah’ın dediği olur.
devamını gör...
574.
mukadderat,
kabullenmesi çok zor olan eylem.
her canlının mutlaka tadacağı, ilahi adaletin olduğu, kimseye ayrıcalık tanınmayan tek hakikattir ölüm.
inanmayanlar için bir gün gerçekleşecek, geciktirilebilmesi türlü sebeblerle mümkün bir süreç, inananlar için ise ne zaman gerçekleşeceği, allah tarafından bilinen, ne bir gün eksik ne bir gün fazla yaşanılacak hakikattir.
ölüm allahın emri ayrılık olmasaydı.......
ölümün tarafı olmaz, sağı olmaz, solu olmaz, zengini fakiri olmaz, ölüm adalettir. geç te olsa adalet tesis edecektir. tek ve yegane gerçekliktir.
doğum, üreme senin elindeyken ölüm halâ bilimez ve bilinmeyecek bir gerçekliktir.
not: bu yazıyı yazarken bir ara vermem gerekti ve çay almak için ayrıldığımda başka iş kolunda görevli arkadaşımı gördüm, tesadüf müdür, tevafuk mudur bilemem ama bana: "abi çok kızgınım az önce biri bana amel ne demek diye sordu dedi, ben de kendisine iş dedim" dedi. ölünce orada da, burada ne iş yapıyorsak onu yapacağız dedim, ne kadar saçma bu insanlar da bir garip, hiç birşey bilmiyorlar" dedi.
ben de kendisine o ne demek yani, şimdi sen burada temizlik görevlisiysen ahirette de temizlik görevlisi mi olacaksın dedim.
"evet" dedi.
çok şaşkınım gerçekten de . buna inanmış ya da inandırılmış. hatta aksini söyleyene kızabilecek kadar da kabullenmiş bu durumu.dünyada hiçbir ümidi kalmamış galiba, ölünce de umutsuzluğu devam edecek garibimin.
kabullenmesi çok zor olan eylem.
her canlının mutlaka tadacağı, ilahi adaletin olduğu, kimseye ayrıcalık tanınmayan tek hakikattir ölüm.
inanmayanlar için bir gün gerçekleşecek, geciktirilebilmesi türlü sebeblerle mümkün bir süreç, inananlar için ise ne zaman gerçekleşeceği, allah tarafından bilinen, ne bir gün eksik ne bir gün fazla yaşanılacak hakikattir.
ölüm allahın emri ayrılık olmasaydı.......
ölümün tarafı olmaz, sağı olmaz, solu olmaz, zengini fakiri olmaz, ölüm adalettir. geç te olsa adalet tesis edecektir. tek ve yegane gerçekliktir.
doğum, üreme senin elindeyken ölüm halâ bilimez ve bilinmeyecek bir gerçekliktir.
not: bu yazıyı yazarken bir ara vermem gerekti ve çay almak için ayrıldığımda başka iş kolunda görevli arkadaşımı gördüm, tesadüf müdür, tevafuk mudur bilemem ama bana: "abi çok kızgınım az önce biri bana amel ne demek diye sordu dedi, ben de kendisine iş dedim" dedi. ölünce orada da, burada ne iş yapıyorsak onu yapacağız dedim, ne kadar saçma bu insanlar da bir garip, hiç birşey bilmiyorlar" dedi.
ben de kendisine o ne demek yani, şimdi sen burada temizlik görevlisiysen ahirette de temizlik görevlisi mi olacaksın dedim.
"evet" dedi.
çok şaşkınım gerçekten de . buna inanmış ya da inandırılmış. hatta aksini söyleyene kızabilecek kadar da kabullenmiş bu durumu.dünyada hiçbir ümidi kalmamış galiba, ölünce de umutsuzluğu devam edecek garibimin.
devamını gör...
575.
ölüm aniden geldiğinde üzücüdür. ancak zaten yaşlanmak ölümün size gönderdiği elçidir. yüzünüzdeki ilk kırışıklık, hayattan eskisi kadar zevk alamadığınız o an hep size verilen sinyallerdendir. eskisi gibi olamamak istesen de yırtınsan da olamamak ölümün size uzaktan bile olsa gülümsemesidir.
şu anki yaşını düşün. ne ara geldin değil mi bu yaşa? işte yaşarsan eğer 80'ine geldiğinde de bunu hissedeceksin. diyeceksin ki " ömür dediğin bu kadar mıydı ne yaşadım ki?" geçmez dediğin yılların nasıl geçtiğine bak. gelecek yılların aslında ne kadar yakın olduğunu bil.
bir de hayatın baharı denen bir olay var. 20 yaşında yaşamak ile 60 yaşında yaşamak aynı mıdır? zaten bir ayağın çukurda ise buna yaşamak denebilir mi? bu da ölümün provasıdır. giden gençlik geri geldi mi hiç? gençken elde edemediğini yaşlandığında elde etsen ne olacak? düşün.
öleceksin. senden çok daha değerliler bile öldü. ama kimisi dolu yaşadı. kimisi ot gibi geldi ve gitti.
önce annen veya baban ölecek. orada ilk temasını hissedeceksin ölümün. sudan çıkmış balık olacaksın. sonra arkadaşlarından ölenler göreceksin. diyeceksin ki " tamam ben de artık bir adayım".
şimdi dur ve düşün. hayatta ölümden önemli ne olabilir düşünecek? peki söyle gençlikten güzel ne vardır bu dünyada?
şu anki yaşını düşün. ne ara geldin değil mi bu yaşa? işte yaşarsan eğer 80'ine geldiğinde de bunu hissedeceksin. diyeceksin ki " ömür dediğin bu kadar mıydı ne yaşadım ki?" geçmez dediğin yılların nasıl geçtiğine bak. gelecek yılların aslında ne kadar yakın olduğunu bil.
bir de hayatın baharı denen bir olay var. 20 yaşında yaşamak ile 60 yaşında yaşamak aynı mıdır? zaten bir ayağın çukurda ise buna yaşamak denebilir mi? bu da ölümün provasıdır. giden gençlik geri geldi mi hiç? gençken elde edemediğini yaşlandığında elde etsen ne olacak? düşün.
öleceksin. senden çok daha değerliler bile öldü. ama kimisi dolu yaşadı. kimisi ot gibi geldi ve gitti.
önce annen veya baban ölecek. orada ilk temasını hissedeceksin ölümün. sudan çıkmış balık olacaksın. sonra arkadaşlarından ölenler göreceksin. diyeceksin ki " tamam ben de artık bir adayım".
şimdi dur ve düşün. hayatta ölümden önemli ne olabilir düşünecek? peki söyle gençlikten güzel ne vardır bu dünyada?

devamını gör...
576.
açık seçik aşk bandosu’nun yüreğinize pıçak saplayan bir şarkısı.
devamını gör...
577.
inşallah sevaplarım günahlarımı geçtiğinde allah canımı alır diyerek temenni ettiğim şey.
devamını gör...