421.
herkesin sonu.
iyi veya kötü diyemeyiz.
biri öldüğünde insanlar aslında o kişi ile daha fazla güzel vakit geçirmedikleri için üzülüyorlar.
veya bi daha birlikte güzel vakit geçirmeyecekleri için.
devamını gör...
422.
belki de aldığımız nefes kadar yakınımızda olan mutlak son.
devamını gör...
423.
bazen "keşke çok yakın olsa bana." diyorum.
devamını gör...
424.
korkmamak için bugüne dek insanoğlu ideolojik şartlanmışlıktan tut uyuşturucu dahil her yolu denediği bir döngünün sonu.
her zaman galip gelen, kavganın esas oğlanı, gerçek delikanlısı.
devamını gör...
425.

ölüm, bir canlı varlığın hayati faaliyetlerinin kesin olarak sona ermesidir. canlı varlıkların herhangi bir dokusunun canlılığını kaybetmesine de ölüm denir. canlının ölümünden bahsedebilmek için, hayati faaliyetlerin bir daha geri gelmemek üzere sona ermesi şarttır.


buna rağmen nefes alan, yürüyen, yemek yiyen çok ölüler de mevcuttur.
devamını gör...
426.
en çok istediğim şeyyy..
devamını gör...
427.
1. varlığını sevdiklerinin kalbinde bir bıçak olarak sürdürme hali. 2. ölenin yaşamında yaşama ait olmayan tek şey. kalanlar için hızlı bir kaçış.
devamını gör...
428.
(bir başka yerde paylaştığım bir makalemden)
ölüm ; bir çoğumuzun en büyük korkusu, en büyük merakı, ve hepimizin kaçınılmaz sonu. evet koskoca bir ömrü hepimiz ‘ölmek için yaşarız!’ hakkında bir çok efsane duyduğumuz, ve gazabından inançlara sığındığımız, bir çok inanışın temelini oluşturan ölüm..
hakkında o kadar çok hikayeler, rivayetler ve efsaneler varki.. ölüp geri döndüğünü iddia edip deneyimlerini anlatanlar.. ölüm sonrası yaşamı tasvir edenler vs.. ama tek gerçek, ölmeden tam manasıyla asla bilemeyeceğimiz bir sır! çünkü ölüm, her birey için farklı yaşanacak bir deneyimdir. asla birbiri ile aynı olamaz o an hissedilenler..
ölüm; bilimsel olarak kısaca, bir canlının tüm yaşamsal fonksiyonlarının sona ermesi olarak bilinir. bu durum insan da çok daha farklı gerçekleşir. kişi, her ne şekilde ölürse ölsün biliyoruz ki beyin aktiviteleri bir süre daha devam etmektedir. kanada da bir yoğunbakım ünitesinde bilim adamları bir kaç yaşamını yitiren hastanın beyin aktivitelerini kalp durduktan sonra, 10 dakika daha takip etmeye devam etmiş. beynin bazı bölümleri halâ aktifmiş, ve delta (derin uyku hali) dalgaları yayılmaya devam ediyormuş. standart bir bilgidir ki, ne şekilde ölürse ölsün kişi, beyin ölümü ortalama 8 ila 10 dakika sonra tamamen gerçekleşir. aslına bakarsanız, iş bu beyin ölümü ile de bitmiş olmuyor. beynin tüm aktivitesi elektriksel sinyaller alıp vermek ise ortada var olan bir enerji var ki, bu eterik bedenin alıgılamasını sağlan ve ölümsüz bir algı ve iletişim aracıdır. yani eğer inanıyorsanız, ölümden sonraki hayatınızı algılamanızı sağlayandır.
peki bu süre zarfında neler oluyor? öncelikle ölümün netleşmesiyle beraber solunum etikinliğini yitiriyor. beyine oksijen gitmeyince, nöronlar aktivitelerini hızlandırıyor fakat, diğer organların işlevlerini sürdürecek hormonları salgılamayı kesiyor. kalp alışkanlık refleksi ile belki atık kanı pompalamaya uğraşsada kısa bir süre sonra oda duruyor. kan dolaşımı durunca da yerçekimine yenik düşen kan, vücudun en alt kısımlarında birikiyor. bu arada beyinin liderliğinden azat olan kaslar da gevşemeye başlıyor ve vücut dışkılarıda boşalta biliyor. kanın çekilmesindendir ki, kişinin benzi soluyor, kanın biriktiği noktalarda kızarıklıklar, morluklar oluşuyor.
peki.. asıl mesele, beyinin aktif olduğu ama biyolojik ölümün gerçekleştiği bu sürede neler oluyor? buradan sonrası hepinizin de kabul edeceği üzre bilimin yorumsuz kaldığı kısım olacağından, anlatacaklarımın bir kısmı kendi yorumum olacak ve sizin takdirinize kalacak.
insan, biyolojik\fizik beden, astral\eterik beden ve ruh tan oluşan bir varlıksa; asıl algılayan, hisseden, acı çeken, zevk alan, bilen ve idrak eden ruhtur! eterik beden, fizik bedenin sinirler ve duyu organları ile algıladığı veriler ve olguları ruha ileten bir paratoner gibi de düşünüle bilir. bu işlem aksi gibi ruhun evrensel bilinç hallerini ve verilerini de yine çakralar ve enerji merkezleri yoluyla fizik bedene iletir.
hal böyle olunca aslında ölen kişi, etrafında olup biteni algılamaya devam eder! ağlayanları, koşuşturanları işitir, görür ve algı olarak tam bir idrak ile oradadır. fakat bu durumu ifade edebilecek, söyleyebilecek bir bedeni artık yoktur. bu sebepledir ki, “ölenin başında feryat figan etmeyin” derler! bu durum empatimizin yettiği kadarıyla, nasıl bir korku, endişe, heyecan ve merak yaşatır ölen kişiye, takdir sizin. tam bir his cümbüşü.. bu güne dek hep korktuğunuz, hakkında türlü türlü efsaneler dinlediğiniz ölümü yaşıyorsunuz.. derler ki “ölen kişi uzun süre ölüdüğünü bilmez” bu son derce saçma! kişi ölüme hazırlanırken daha, ruhsal boyuttan gelen veriler artar, netleşir, başındakilerin hep birlikte çirkin bir şaka için feryat etmeyeceklerini bilir ve hatta kendi cesedini görür!
beyin, organları yönetmeyi durdurmuştur fakat nöronlar her zamankinden daha çalışkandır. zihnin hafıza bölümü son verileri kaydeder, depolama yapar. burası işte, o meşhur, ölürken hayatınızın film şeridi gibi önünüzden geçtiği andır! bura da muhtemelen, hayatınız da sizi çok etkikeyen olumlu yada olumsuz anlar ön planda olacaktır. beynin merkezinde bulunan ve hormon salgılamaya yarayan, yani tüm hislerimizi bize bildiren epifiz bezi son görevini yapar ve…
dmt (dimethyltryptamine) salgılar. dmt; (bu başka bir hatta bir kaç makale konusudur. açıklamaya pek girmeyeceğim konudan sapmamak adına.) kısaca, doğum ve ölüm anında, otomatik olarak salgılanan, evrensel bilinç ve ruh boyutu ile algıyı sağlayan hormondur. peygamberlerin vahiy aldığı, yüksek huşû, ibadet, meditasyon durumları ve bazı ruyalarda da salgılana bilen bir nörokimyasaldır. kişi artık öldüğünü bilir. etrafında ağlaşanlara üzülür, korkar, endişelenir ve dmt ile artık o’na üst boyutların kapıları açılmış olur..
inancıma göre, ölüm bir son değil yeni bir yaşamın başlangıcıdır. ve insan bir kez gelmez hayata, olması gereken olgunluğa erişene kadar gelmeye devam eder. hâl böyle olunca aslında ölüm, bir kıyafet değişikliği değilde nedir(?) yeni yaşamınıza yada farklı boyutlara açılan bir kapıdır. buradan sonrası kişisel inancınız ve de hayal gücünüze göre size kalmış. lakin net olan şey, ölüm bence, şu ağlayıp sızlayanlar da olmasa, insanın yaşayacağı en muhteşem deneyimdir! aklıma mevlana’nın şu sözleri geldi. “kuşa, kafesi bırakıp uçmak nasıl hoş, tatlı gelirse, bana da ölmek ve bu yurttan göçmek öyle hoş, öyle tatlı geliyor.” mevlana ölümü şeb-i aruz (düğün günü) olarak kabul ediyor ve “asla matem tutmayın, kutlayın” diyor.
ölümle birlikte, evrensel bilince bağlanıyorsunuz yeniden bedenlenene dek. zaten bu bilinçten sizi ayıranda fiziksel\kişisel varlığınızla övünen egonuzdu. yani ‘benlik’ duygusu. yani, ‘sen sensin, ben de benim’ ayrımını yapan bilinç ti.. artık herşeyle bir olan tarafındasınız bu varlık aleminin. tüm merak ettikleriniz ve daha fazlası size sır değil!
devamını gör...
429.
yaşama gayemiz..
devamını gör...
430.
düşününce çok fazla şey hissettiren ancak hiçbirisini cümleye dökemediğin.
devamını gör...
431.
ölüm kelimesi hep benim için huzurun temsili olmuş öldüğüm ve her şeyin bittiği düşüncesi ne kadar güzel iç ferahlatıcı.
devamını gör...
432.
şimdi onu yazıyordum en sevdiğim birine. diyordum ki; bazen öyle üzülüyor ki insan ölse gam yemez, seç deseler ölümü seçer. söylemesi kolay elbette, ölmek değil de kalan olmak çok zor... o yüzden "bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm" der ya karacoğlan.
devamını gör...
433.
ölümü gözünü kapattığında artık asla ne olup bittiğini bilmeyeceğin, ve seni uyandırmasalar sonsuza kadar uyuyacağın ameliyat sırasındaki narkoz durumu olarak hayal ederim.
işin dini bir boyutu daha var, inançlı da bir insanım bu eksende ölünce önce bir karanlık ve ardından yavaş yavaş bir pencere açılmasını beklerim.
devamını gör...
434.
bir nefes kadar yakın .
devamını gör...
435.
eskiden, daha doğrusu gençken - haydi 20'li yaşlar diyelim-, dokunmazdı pek, ölüm.

tanıdık, akraba dahi olsa doğal bir moral bozukluğu ile birkaç saatlik yer edinmeden sonra kaybolur giderdi rutinden, günden, zihinden.

şimdilerde ise işgale başlıyor. yitip giden her ne kadar ''uzak'' olsa da, var ise o vakte kadar üç beş kelamımız, başlıyor hemen gözlerim dolmaya. durduramıyorum. mıh gibi çakılıyor aklıma; yakınlarımın yokluğunu hayal etmek.

her ölümde biraz daha yoruluyorum.

yahut bilmiyorum, belki de yaşlar yahut yıllar değil de, yine ölümün kendisidir insanı ölüme yaklaştıran.

hazırlanmak, namümkün.
devamını gör...
436.
bugünün kıymetini anlamlı kılan tek şey
devamını gör...
437.
bugün yaşlı bir teyze dokundu kalbime
"yavrum allah'tan tek bir duğam var o da beni güze komasın" kadının tek bir yeri sağlam değildi ve onun için ölüm kurtuluştu o an fark etim gerçektende ölüm en güzel kurtuluş belki de bu yüzden günah in*tahar etmek.
devamını gör...
438.
aslında kurtuluştur ama sağlam gidebilene tabi.
devamını gör...
439.
eğer doğduysan, eninde sonunda tadacağın olguyu anlatan başlık.
devamını gör...
440.
ölüm hiçbir zaman çare değil. yok oluştur ölüm, yok olmak ne zaman çare oldu ki? tek çare hayattır, en kötüsü, en çaresizi bile çaredir unutma. çünkü umut vardır hayatta, her koşulda hayat umut taşır içinde.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"ölüm" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim