ayakta işemek
bazı kızların" 1 günlüğüne karşı cins olsanız ne yaparsınız? "sorusuna verdiği cevaplardan herhangi biridir.
zararlı olduğu söyleniyor.
zararlı olduğu söyleniyor.
devamını gör...
emine erdoğan'ın küçük porsiyon önerisi
ama kafam nasıl güzel.
devamını gör...
geliyo geliyo geliyo geldi
ülkemiz acı gerçeklerini yıllar öncesinden anlatan dram yüklü bir skeç olsa da rahmetli levent kırca'nın öksürme krizleri beni benden almakta.
devamını gör...
ölmesi gereken türk gelenekleri
çevremden ve medyadan gördüğüm kadarı ile her türlü söz nişan düğün adeti.
devamını gör...
bayramda en çok özlenen şey
kalabalık ailelerde büyüyenler o coşkulu, şen şakrak bayramları özler. aile büyüklerinin etrafında toplanılması, el yapımı tatlılar, evden aşırılan çikolatalar, çocukların bir araya gelmesi nedeniyle koşuşturmalar, büyüklerin bayram sohbetleri, dedelerimizin ve babaanne/anneannelerimizin şefkatli bakışları ve alınan harçlıklar(alınan her harçlıkta kaç para olmuş diye hemen sayardım, aman eksik olmasın alın terimizin karşılığını alıyoruz, çocuk olmak zor iş azizim), çocuk olup kafamızda “nasıl daha fazla çikolata yerim” düşüncesiyle rahat rahat şımardığımız o günler. çok özledim be hilmi abi.
devamını gör...
sabah kalkınca ilk düşünülen şey
öyle görünüyor ki yarın sabahın ilk düşünceleri, ursula k. le guin’ in bu cümleleriyle soslanacak.
“akıntılarla taşınan, dalgaların elinde oradan oraya savrulan, okyanusun olanca gücüyle akıllara durgunluk veren mesafelere çekilmiş denizanası, gelgitin dipsiz kuyusunda sürüklenir… her şeyiyle denizin sürüklenmesinden olma bu yaratık, gün ışığının kupkuru kumlarında ne yapar? ya akıl ne yapar her sabah uyandığında? “
“akıntılarla taşınan, dalgaların elinde oradan oraya savrulan, okyanusun olanca gücüyle akıllara durgunluk veren mesafelere çekilmiş denizanası, gelgitin dipsiz kuyusunda sürüklenir… her şeyiyle denizin sürüklenmesinden olma bu yaratık, gün ışığının kupkuru kumlarında ne yapar? ya akıl ne yapar her sabah uyandığında? “
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
ve bugün günlerden o gün. bugün yine kaliteli müziğe ve insanlara doyacağız (siz yine de öncesinde midenizi doyurun zira o da mühim bir karakter). bir hafta aranızda yoktum diye sevinenler sevinmesin çünkü yine burayı keçi boku gibi tanıma boğacağım. o zaman geriye ne kaldı akşam 10'u beklemek.

devamını gör...
postglazialzeit
almanca buzul sonrası devir anlamına gelen kelime.
devamını gör...
hamster çarkı
pişmanlıktır, bulaşmayın.
uyarımızı yaptığımıza göre tanım da geliyor; hamsterların gece (bize göre gece onlar için sabahlar olmasın) sporuna eşlik eden alet.
kilo alıp neredeyse tavşan boyutuna gelen hamsterımın zayıflayabilmesi ve sırf bu zımbırtıyı takabilmek için kafesini değiştirmiştim. o zaman başıma geleceklerden henüz haberdar değildim.
ışığı kapatır kapatmaz hunharca dönmeye başlıyor, başka odaya koysam da sese takılınca uyumak mümkün olmuyordu. yorulmak da bilmiyordu sıpa, sabaha kadar tıkır tıkır.
sonra ne mi oldu? kendisi zayıfladı, fit bir vücuda kavuştu ve aldığım kafesin telleri arasından kaçabilecek duruma gelir gelmez, terkedilen taraf oldum.
kaçtı psikopat. bir ay sonra aradığını bulamamış olacak ki bir gece aniden çıkıp geldi. ah o ikinci şansı vermeyecektim, 3 gün sonra yine terkedildim ve bir daha haber alamadım kendisinden.
“tülay geri döğğnnnn.”
uyarımızı yaptığımıza göre tanım da geliyor; hamsterların gece (bize göre gece onlar için sabahlar olmasın) sporuna eşlik eden alet.
kilo alıp neredeyse tavşan boyutuna gelen hamsterımın zayıflayabilmesi ve sırf bu zımbırtıyı takabilmek için kafesini değiştirmiştim. o zaman başıma geleceklerden henüz haberdar değildim.
ışığı kapatır kapatmaz hunharca dönmeye başlıyor, başka odaya koysam da sese takılınca uyumak mümkün olmuyordu. yorulmak da bilmiyordu sıpa, sabaha kadar tıkır tıkır.
sonra ne mi oldu? kendisi zayıfladı, fit bir vücuda kavuştu ve aldığım kafesin telleri arasından kaçabilecek duruma gelir gelmez, terkedilen taraf oldum.
kaçtı psikopat. bir ay sonra aradığını bulamamış olacak ki bir gece aniden çıkıp geldi. ah o ikinci şansı vermeyecektim, 3 gün sonra yine terkedildim ve bir daha haber alamadım kendisinden.
“tülay geri döğğnnnn.”
devamını gör...
güne iyi başlatan şeyler
güzel bir kahvaltı.
devamını gör...
sis
tevfik fikret şiiri.
sarmış yine âfâkını bir dûd-ı munannid,
bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey mütezâyid.
tazyîkının altında silinmiş gibi eşbâh,
bir tozlu kesâfetten ibâret bütün elvâh;
bir tozlu ve heybetli kesâfet ki nazarlar
dikkatle nüfûz eyleyemez gavrine, korkar!
lâkin sana lâyık bu derin sürte-i muzlim,
lâyık bu tesettür sana, ey sahn-ı mezâlim!
ey sahn-ı mezâlim…evet, ey sahne-i garrâ,
ey sahne-i zî-şâ'şaa-i hâile-pîrâ!
ey şa'şaanın, kevkebenin mehdi, mezârı
şarkın ezelî hâkime-i câzibedârı;
ey kanlı mahabbetleri bî-lerziş-i nefret
perverde eden sîne-i meshûf-ı sefâhet;
ey marmara'nın mâi der-âguuşu içinde
ölmüş gibi dalgın uyuyan tûde-i zinde;
ey köhne bizans, ey koca fertût-ı müsahhir,
ey bin kocadan arta kalan bîve-i bâkir;
hüsnünde henüz tâzeliğin sihri hüveydâ,
hâlâ titrer üstüne enzâr-ı temâşâ.
hâriçten, uzaktan açılan gözlere süzgün
çeşmân-ı kebûdunla ne mûnis görünürsün!
mûnis, fakat en kirli kadınlar gibi mûnis;
üstünde coşan giryelerin hepsine bî-his.
te'sîs olunurken daha, bir dest-i hıyânet
bünyânına katmış gibi zehr-âbe-i lânet!
hep levs-i riyâ, dalgalanır zerrelerinde,
bir zerre-i safvet bulamazsın içerinde.
hep levs-i riyâ, levs-i hased, levs-i teneffu';
yalnız bu… ve yalnız bunun ümmîd-i tereffu'.
milyonla barındırdığın ecsâd arasından
kaç nâsiye vardır çıkacak pâk u dirahşan?
örtün, evet, ey hâile… örtün, evet, ey şehr;
örtün ve müebbed uyu, ey fâcire-i dehr!..
ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;
kaatil kuleler, kal'alı zindanlı saraylar;
ey dahme-i mersûs-i havâtır, ulu ma'bed;
ey gırre sütunlar ki birer dîv-i mukayyed,
mâzîleri âtîlere nakletmeye me'mûr;
ey dişleri düşmüş, sırıtan kaafile-i sûr;
ey kubbeler, ey şanlı mebânî-i münâcât;
ey doğruluğun mahmil-i ezkârı minârat;
ey sakfı çökük medreseler, mahkemecikler;
ey servilerin zıll-ı siyâhında birer yer
te'mîn edebilmiş nice bin sâil-i sâbir;
"geçmişlere rahmet!" diyen elvâh-ı mekaabir;
ey türbeler, ey herbiri pür-velvele bir yâd
iykâz ederek sâmit ü sâkin yatan ecdâd;
ey ma'reke-i tîn ü gubâr eski sokaklar;
ey her açılan rahnesi bir vak'a sayıklar
vîrâneler, ey mekmen-i pür-hâb-ı eşirrâ;
ey kapkara damlarla birer mâtem-i ber-pâ
temsîl eden âsûde ve fersûde mesâkin;
ey her biri bir leyleğe, bir çaylağa mavtın
gam-dîde ocaklar ki merâretle somurtmuş,
yıllarca zamandan beri, tütmek ne…unutmuş;
ey mi'delerin zehr-i tekâzâsı önünde
her zilleti bel'eyleyen efvâh-ı kadîde;
ey fazl-ı tabîatle en âmâde ve mün'im
bir fıtrata makrûn iken aç, âtıl ü âkim;
her ni'meti, her fazlı, her esbâb-ı rehâyı
gökten dilenen züll-i tevekkül ki.. mürâyi!
ey savt-ı kilâb, ey şeref-i nutk ile mümtâz
insanda şu nankörlüğü tel'in eden âvâz;
ey girye-i bî-fâide, ey hande-i zehrîn;
ey nâtıka-ı acz ü elem, nazra-i nefrîn;
ey cevf-i esâtîre düşen hâtıra: nâmus;
ey kıble-i ikbâle çıkan yol: reh-i pâ-bûs;
ey havf-i müsellâh, ki hasârâtına râci'
öksüz, dul ağızlardaki her şevke-i tâli';
ey şahsa masûniyyet ü hürriyyete makrûn
bir hakk-ı teneffüs veren efsâne-i kaanûn;
ey va'd-i muhâl, ey ebedî kizb-i muhakkak,
ey mahkemelerden mütemâdî sürülen hak;
ey savlet-i evhâm ile bî-tâb-ı tahassüs
vicdanlara temdîd edilen gûş-ı tecessüs;
ey bîm-i tecessüsle kilitlenmiş ağızlar;
ey gayret-i milliye ki mebgûz u muhakkar;
ey seyf ü kalem, ey iki mahkûm-ı siyâsî;
ey behre-i fazl ü edeb, ey çehre-i mensî;
ey bâr-ı hazerle iki kat gezmeye me'lûf;
eşrâf ü tevâbi', koca bir unsûr-ı ma'rûf;
ey re's-i fürûberde, ki akpak, fakat iğrenç;
ey taze kadın, ey onu ta'kîbe koşan genç;
ey mâder-i hicranzede, ey hemser-i muğber;
ey kimsesiz, âvâre çocuklar… hele sizler,
hele sizler…
örtün, evet, ey hâile… örtün, evet, ey şehr;
örtün ve müebbed uyu, ey fâcire-i dehr!...
sarmış yine âfâkını bir dûd-ı munannid,
bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey mütezâyid.
tazyîkının altında silinmiş gibi eşbâh,
bir tozlu kesâfetten ibâret bütün elvâh;
bir tozlu ve heybetli kesâfet ki nazarlar
dikkatle nüfûz eyleyemez gavrine, korkar!
lâkin sana lâyık bu derin sürte-i muzlim,
lâyık bu tesettür sana, ey sahn-ı mezâlim!
ey sahn-ı mezâlim…evet, ey sahne-i garrâ,
ey sahne-i zî-şâ'şaa-i hâile-pîrâ!
ey şa'şaanın, kevkebenin mehdi, mezârı
şarkın ezelî hâkime-i câzibedârı;
ey kanlı mahabbetleri bî-lerziş-i nefret
perverde eden sîne-i meshûf-ı sefâhet;
ey marmara'nın mâi der-âguuşu içinde
ölmüş gibi dalgın uyuyan tûde-i zinde;
ey köhne bizans, ey koca fertût-ı müsahhir,
ey bin kocadan arta kalan bîve-i bâkir;
hüsnünde henüz tâzeliğin sihri hüveydâ,
hâlâ titrer üstüne enzâr-ı temâşâ.
hâriçten, uzaktan açılan gözlere süzgün
çeşmân-ı kebûdunla ne mûnis görünürsün!
mûnis, fakat en kirli kadınlar gibi mûnis;
üstünde coşan giryelerin hepsine bî-his.
te'sîs olunurken daha, bir dest-i hıyânet
bünyânına katmış gibi zehr-âbe-i lânet!
hep levs-i riyâ, dalgalanır zerrelerinde,
bir zerre-i safvet bulamazsın içerinde.
hep levs-i riyâ, levs-i hased, levs-i teneffu';
yalnız bu… ve yalnız bunun ümmîd-i tereffu'.
milyonla barındırdığın ecsâd arasından
kaç nâsiye vardır çıkacak pâk u dirahşan?
örtün, evet, ey hâile… örtün, evet, ey şehr;
örtün ve müebbed uyu, ey fâcire-i dehr!..
ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;
kaatil kuleler, kal'alı zindanlı saraylar;
ey dahme-i mersûs-i havâtır, ulu ma'bed;
ey gırre sütunlar ki birer dîv-i mukayyed,
mâzîleri âtîlere nakletmeye me'mûr;
ey dişleri düşmüş, sırıtan kaafile-i sûr;
ey kubbeler, ey şanlı mebânî-i münâcât;
ey doğruluğun mahmil-i ezkârı minârat;
ey sakfı çökük medreseler, mahkemecikler;
ey servilerin zıll-ı siyâhında birer yer
te'mîn edebilmiş nice bin sâil-i sâbir;
"geçmişlere rahmet!" diyen elvâh-ı mekaabir;
ey türbeler, ey herbiri pür-velvele bir yâd
iykâz ederek sâmit ü sâkin yatan ecdâd;
ey ma'reke-i tîn ü gubâr eski sokaklar;
ey her açılan rahnesi bir vak'a sayıklar
vîrâneler, ey mekmen-i pür-hâb-ı eşirrâ;
ey kapkara damlarla birer mâtem-i ber-pâ
temsîl eden âsûde ve fersûde mesâkin;
ey her biri bir leyleğe, bir çaylağa mavtın
gam-dîde ocaklar ki merâretle somurtmuş,
yıllarca zamandan beri, tütmek ne…unutmuş;
ey mi'delerin zehr-i tekâzâsı önünde
her zilleti bel'eyleyen efvâh-ı kadîde;
ey fazl-ı tabîatle en âmâde ve mün'im
bir fıtrata makrûn iken aç, âtıl ü âkim;
her ni'meti, her fazlı, her esbâb-ı rehâyı
gökten dilenen züll-i tevekkül ki.. mürâyi!
ey savt-ı kilâb, ey şeref-i nutk ile mümtâz
insanda şu nankörlüğü tel'in eden âvâz;
ey girye-i bî-fâide, ey hande-i zehrîn;
ey nâtıka-ı acz ü elem, nazra-i nefrîn;
ey cevf-i esâtîre düşen hâtıra: nâmus;
ey kıble-i ikbâle çıkan yol: reh-i pâ-bûs;
ey havf-i müsellâh, ki hasârâtına râci'
öksüz, dul ağızlardaki her şevke-i tâli';
ey şahsa masûniyyet ü hürriyyete makrûn
bir hakk-ı teneffüs veren efsâne-i kaanûn;
ey va'd-i muhâl, ey ebedî kizb-i muhakkak,
ey mahkemelerden mütemâdî sürülen hak;
ey savlet-i evhâm ile bî-tâb-ı tahassüs
vicdanlara temdîd edilen gûş-ı tecessüs;
ey bîm-i tecessüsle kilitlenmiş ağızlar;
ey gayret-i milliye ki mebgûz u muhakkar;
ey seyf ü kalem, ey iki mahkûm-ı siyâsî;
ey behre-i fazl ü edeb, ey çehre-i mensî;
ey bâr-ı hazerle iki kat gezmeye me'lûf;
eşrâf ü tevâbi', koca bir unsûr-ı ma'rûf;
ey re's-i fürûberde, ki akpak, fakat iğrenç;
ey taze kadın, ey onu ta'kîbe koşan genç;
ey mâder-i hicranzede, ey hemser-i muğber;
ey kimsesiz, âvâre çocuklar… hele sizler,
hele sizler…
örtün, evet, ey hâile… örtün, evet, ey şehr;
örtün ve müebbed uyu, ey fâcire-i dehr!...
devamını gör...
anne olmak istemeyen kadın
bir nedene ihtiyacı olmayan insandır.
çocuk istememenin altında illa bir travma yatması gerekmiyor, hayatın anlamını arıyormuşçasına bir ''neden'' arayışı içerisine girilmesine, ortaya farklı hipotezler atılmasına hiç gerek yok, inanın bana.
çocuk sahibi olmak istemiyorsa, sadece istemiyordur. evlenmek istemiyorsa, istemiyordur. gelinlik, altın bilezik hayali kurmuyorsa, kurmak istemiyordur, başka öncelikleri, hayalleri, amacı vardır. aynı şey çocuk sahibi olmak veya evlenmek istemeyen erkekler için de geçerlidir.
neden aramayın, saygı duyun.
çocuk istememenin altında illa bir travma yatması gerekmiyor, hayatın anlamını arıyormuşçasına bir ''neden'' arayışı içerisine girilmesine, ortaya farklı hipotezler atılmasına hiç gerek yok, inanın bana.
çocuk sahibi olmak istemiyorsa, sadece istemiyordur. evlenmek istemiyorsa, istemiyordur. gelinlik, altın bilezik hayali kurmuyorsa, kurmak istemiyordur, başka öncelikleri, hayalleri, amacı vardır. aynı şey çocuk sahibi olmak veya evlenmek istemeyen erkekler için de geçerlidir.
neden aramayın, saygı duyun.
devamını gör...
etraftaki herkesin anında sevgili bulduğu dönem
tam tersine çevremdeki herkes sevgilisinden ayrılıyor. uğursuz muyum neyim?
devamını gör...
ikizler burcu
bu burcun insanı (ben) uyumludur, pozitiftir, optimisttir, her alanda en az iki üç cümle kuracak kadar okur araştırır. depresyona giriyorsak bile kendi hür irademizle melankolinin serin sularında yüzmek için giriyoruzdur. istediğimiz zaman çıkarız ordan merak etmeyin.
neyse arada bi bunu salın, kendi haline bırakın. muhtemelen dış dünyaya çok fazla uyum sağlamaktan ve yüzeysellikten bunalıp kabuğuna çekilmek ve derinlere dalmak istiyor olabilir. belki de sadece yeni çıkan bir albümü emikliyodur (mix'cisinin, prodüktörünün biyografisine varana kadar) belki bi diziye başlamıştır maraton yapıyodur. olmadı ucuza bilet bulmuştur, seyahati gelmiştir ve gitmiştir biyerlere ya da sadece evde tek başına kalıp bangır bangır müzik eşliğinde kitaplığını düzenleyecektir. o sırada telefonu 267 okunmamış bildirim artı 34 cevapsız aramayla dolu olabilir, kızmayın onlara.
sırf bu yüzden dengesiz ve sağı solu belli olmayan, bazen yaşamayı sevmek için hayatın pause tuşuna basan, değişikliği sevdiği için bir günü bir gününü tutmayan insansak, olalım bakalım. iki yüzlülüğe gelince, bu bir şehir efsanesidir. belki sadece bazı inatçı ruhları ehlileştirmek için arabuluculuk yapıyoruzdur ve bunun adı nedense iki yüzlülük olmuştur. emin olun kin nedir bilmez, kimsenin kötülüğünü istemez bu burç insanı, çünkü -bence en kötü özelliği asıl budur- çok da ciddiye almaz her şeyi, kendini bile.
(farkındaysanız işbu entryde kendimden 1. tekil, 3. tekil ve 3. çoğul olarak bahsediyorum. bu da merkürün manyak çocukları adına size bi ipucu, toplum sağlığı için bir amme hizmeti.)
neyse arada bi bunu salın, kendi haline bırakın. muhtemelen dış dünyaya çok fazla uyum sağlamaktan ve yüzeysellikten bunalıp kabuğuna çekilmek ve derinlere dalmak istiyor olabilir. belki de sadece yeni çıkan bir albümü emikliyodur (mix'cisinin, prodüktörünün biyografisine varana kadar) belki bi diziye başlamıştır maraton yapıyodur. olmadı ucuza bilet bulmuştur, seyahati gelmiştir ve gitmiştir biyerlere ya da sadece evde tek başına kalıp bangır bangır müzik eşliğinde kitaplığını düzenleyecektir. o sırada telefonu 267 okunmamış bildirim artı 34 cevapsız aramayla dolu olabilir, kızmayın onlara.
sırf bu yüzden dengesiz ve sağı solu belli olmayan, bazen yaşamayı sevmek için hayatın pause tuşuna basan, değişikliği sevdiği için bir günü bir gününü tutmayan insansak, olalım bakalım. iki yüzlülüğe gelince, bu bir şehir efsanesidir. belki sadece bazı inatçı ruhları ehlileştirmek için arabuluculuk yapıyoruzdur ve bunun adı nedense iki yüzlülük olmuştur. emin olun kin nedir bilmez, kimsenin kötülüğünü istemez bu burç insanı, çünkü -bence en kötü özelliği asıl budur- çok da ciddiye almaz her şeyi, kendini bile.
(farkındaysanız işbu entryde kendimden 1. tekil, 3. tekil ve 3. çoğul olarak bahsediyorum. bu da merkürün manyak çocukları adına size bi ipucu, toplum sağlığı için bir amme hizmeti.)
devamını gör...
vermeyince mabud neylesin sultan mahmud
--- alıntı ---
derler ki sultan mahmut'a kısmeti bağlı bir adamdan söz etmişler. sultan adamı bir de kendisi denemek istemiş.
bir koca tepsi baklava yaptırmış. üst tabakadan başka tepsinin her tarafına görünmeyecek şekilde altın dizdirmiş. adamını gönderip, ona tepsiyi birinin bir adağı diyerek kısmetsiz şahsa vermesini ve o şahsı takip etmesini emretmiş.
adamımız tepsiyi almış. yolda bir tanıdığına rastlamış. ikisinin de olaydan haberi yok. adamımız hikayeyi anlatınca, "senin," demiş - gerçek bir hayırseverlik duygusuyla-, "baklavadan çok paraya ihtiyacın var. al şu iki altını, sat tepsiyi bana." teklif adamımızın da işine gelmiş ve tepsiyi satmış.
sultan hikayeyi duyunca "fesüphanallah!" demiş. adamına, adamımızın her gün geçtiği köprünün, her gün geçtiği tarafına o gelmeden hemen önce altın dizmesini ve kenara çekilip izlemesini emretmiş.
adamımız köprüye gelince "ya!" demiş, "hep aynı taraftan geçiyorum, bu gün de diğer taraftan geçeyim, bir değişiklik olsun," demiş.
sultan hikayeyi duyunca, "ya hazreti pir!" demiş. adamımızı yaka paça beylik arazilerden birine getirmelerini emretmiş. getirmişler. adam korkudan tir tir titrerken ona bir kasnak verilmesini emretmiş ve adamımıza, "bu kasnağı atabildiğin kadar uzağa atacaksın. en son durduğu yere kadar olan arazi senin olacak," demiş.
adamımız kasnağı savurmuş. kasnak havada bir yay çizip gelmiş ayaklarının dibinde durmuş.
sultan "ya malik el mülk!" diye haykırmış, "getirin onu!" doğruca hazine odasına gitmişler. adama bir kürek verilmesini emretmiş. "küreği daldır, ne gelirse senindir." adam korku ve heyecandan küreği ters daldırmış ve gele gele bir metelik gelmiş.
sultan "kısmeti bağlı" olmanın ne demek olduğunu anlamış böylece.
raviyan-ı ahbar, nakilan-ı esrar zikr idürler kim "vermeyince mabut, neylesin sultan mahmut" meselini dahi şol sultan irad buyurmuştur.
--- alıntı --- buradan
derler ki sultan mahmut'a kısmeti bağlı bir adamdan söz etmişler. sultan adamı bir de kendisi denemek istemiş.
bir koca tepsi baklava yaptırmış. üst tabakadan başka tepsinin her tarafına görünmeyecek şekilde altın dizdirmiş. adamını gönderip, ona tepsiyi birinin bir adağı diyerek kısmetsiz şahsa vermesini ve o şahsı takip etmesini emretmiş.
adamımız tepsiyi almış. yolda bir tanıdığına rastlamış. ikisinin de olaydan haberi yok. adamımız hikayeyi anlatınca, "senin," demiş - gerçek bir hayırseverlik duygusuyla-, "baklavadan çok paraya ihtiyacın var. al şu iki altını, sat tepsiyi bana." teklif adamımızın da işine gelmiş ve tepsiyi satmış.
sultan hikayeyi duyunca "fesüphanallah!" demiş. adamına, adamımızın her gün geçtiği köprünün, her gün geçtiği tarafına o gelmeden hemen önce altın dizmesini ve kenara çekilip izlemesini emretmiş.
adamımız köprüye gelince "ya!" demiş, "hep aynı taraftan geçiyorum, bu gün de diğer taraftan geçeyim, bir değişiklik olsun," demiş.
sultan hikayeyi duyunca, "ya hazreti pir!" demiş. adamımızı yaka paça beylik arazilerden birine getirmelerini emretmiş. getirmişler. adam korkudan tir tir titrerken ona bir kasnak verilmesini emretmiş ve adamımıza, "bu kasnağı atabildiğin kadar uzağa atacaksın. en son durduğu yere kadar olan arazi senin olacak," demiş.
adamımız kasnağı savurmuş. kasnak havada bir yay çizip gelmiş ayaklarının dibinde durmuş.
sultan "ya malik el mülk!" diye haykırmış, "getirin onu!" doğruca hazine odasına gitmişler. adama bir kürek verilmesini emretmiş. "küreği daldır, ne gelirse senindir." adam korku ve heyecandan küreği ters daldırmış ve gele gele bir metelik gelmiş.
sultan "kısmeti bağlı" olmanın ne demek olduğunu anlamış böylece.
raviyan-ı ahbar, nakilan-ı esrar zikr idürler kim "vermeyince mabut, neylesin sultan mahmut" meselini dahi şol sultan irad buyurmuştur.
--- alıntı --- buradan
devamını gör...
necip fazıl kısakürek
"konuşsam dilim yanar, sussam kalbim"
1980 yılında türk edebiyatı vakfı tarafından kendisine 'şairler sultanı' unvanı verilmiştir. ayrıca 'kaldırımlar' şairi olarak tanınmış 'çile' şairi olarak anılmıştır.
1980 yılında türk edebiyatı vakfı tarafından kendisine 'şairler sultanı' unvanı verilmiştir. ayrıca 'kaldırımlar' şairi olarak tanınmış 'çile' şairi olarak anılmıştır.
devamını gör...
anime
bazılarının çok fazla önyargı ile yaklaştığı japon usulü çizgi film ve dizilere verilen isim. evet, anime çizgi filmdir. ben ona karşı çıkan anime fanboylarından değilim. keyfine izliyorum arada sadece. konuya giriş yapmadan önce bunu belirtmek isterim.
bana kalırsa bu kadar önyargı ile yaklaşılmasının sebebi aşırıya kaçan anime fanlarıdır. profil resminden, duvar kağıdına; konuştuğu tüm konuları ve gördüğü her şeyi animeye bağlayan insanları, hele bir de hentaicileri görünce, daha önce anime izlememiş kişiler de biraz mesafeli yaklaşıyor doğal olarak. ancak ben yine de animelere haksızlık edildiğini düşünüyorum. death note, attack on titan, one piece gibi animelere yeni başladım ve çok güzel kurgulanmış senaryosunun olduğunu söyleyebilirim. hiç olmazsa animelerin yapımının arka planında çok ciddi bir emek ve çizim yeteneğinin bulunduğu gerçeği göz ardı edilmemeli, ve saygı duyulmalıdır.
bana kalırsa bu kadar önyargı ile yaklaşılmasının sebebi aşırıya kaçan anime fanlarıdır. profil resminden, duvar kağıdına; konuştuğu tüm konuları ve gördüğü her şeyi animeye bağlayan insanları, hele bir de hentaicileri görünce, daha önce anime izlememiş kişiler de biraz mesafeli yaklaşıyor doğal olarak. ancak ben yine de animelere haksızlık edildiğini düşünüyorum. death note, attack on titan, one piece gibi animelere yeni başladım ve çok güzel kurgulanmış senaryosunun olduğunu söyleyebilirim. hiç olmazsa animelerin yapımının arka planında çok ciddi bir emek ve çizim yeteneğinin bulunduğu gerçeği göz ardı edilmemeli, ve saygı duyulmalıdır.
devamını gör...
fahişelik neden ahlaksızlıktır sorunsalı
aile fertlerinden birinin o mesleği(!) yapmasını ister misin?
o meslek erbabıyla evlenir ve mesleğini devam ettirmesine izin verir misin?
diye de sorsa biri.
o meslek erbabıyla evlenir ve mesleğini devam ettirmesine izin verir misin?
diye de sorsa biri.
devamını gör...
karısının iç çamaşırına sığınan acizler
koca bakan olmuşsun ama konuşmayı öğrenememişsin be soylu. soyadının hakkını ver diyeceğim de zor olacak senin için. ilkokul mezunu adam demez bu lafları. sen bakansın. bakan gibi davranmaya başlasan nasıl olur acaba? ben utandım yemin ederim.
devamını gör...
30 yaş üstü kadınların teyze olması
olabilir.
18 yıldır teyzeyim. kızkardeşim sağolsun. ben onu daha da önce teyze yapmıştım.
çocuklarımın boyumu aşan 20 yaşında arkadaşları bana teyze diyor.
ben aynı ben. *
nefes alıyorum, yemek yiyorum, geziyorum, sözlükte takılıyorum, dünya
dönüyor bana da, tamam mı teyzem* takılma sen böyle şeylere.
18 yıldır teyzeyim. kızkardeşim sağolsun. ben onu daha da önce teyze yapmıştım.
çocuklarımın boyumu aşan 20 yaşında arkadaşları bana teyze diyor.
ben aynı ben. *
nefes alıyorum, yemek yiyorum, geziyorum, sözlükte takılıyorum, dünya
dönüyor bana da, tamam mı teyzem* takılma sen böyle şeylere.
devamını gör...