101.
lisem o kadar güzel geçti ki duygu selleri içinde hangi anımı yazsam diye düşünüp karar veremedim
devamını gör...
102.
bir ara bilişim dersi öğretmenimizle - ki kendisi normalde biyolojiciydi- bilgisayar laboratuvarında counter oynuyorduk sınıfça. nasıl kaptırmışsak kendimizi okulda kıyamet kopuyor haberimiz yok çıktık bir baktık çocuğun biri intihar etmeye çalışıyor üçüncü kattan. bahçede de 4 tane çocuk ellerini birleştirmiş çocuk düşerse kolları kırılsa da çocuğa bir şey olmasın diye. neyse 2 saat sonra hocalar bunu yakalayıp indirdi. ha sonra bu çocuk canı sıkıldıkça yine çıktı aynı yere. atlamadı daha ama.
devamını gör...
103.
tüm haftanın yorgunluğu yetmiyormuş gibi, başınıza geçmekte olan güneş eşliğinde okul müdürlerinden tören öncesinde nasihat ve aidat vb. türevi ödemeler için uyarı dinlemenin ne kadar sıkıcı olduğunu pek çok kişi deneyimlemiştir muhtemelen. herkes bir an önce törene geçip evlere dağılma derdindeyken, müdür hafta sonu tatiline kavuşma sürecini geciktirmek için konuşmasını uzattıkça uzatır adeta. bazen işin içine servis şoförleri bile girer. "hocam, alacağımız başka okullar ve öğrenciler var." diye. ne kadar uzayabileceğini siz tahmin edin. yine böyle günlerden birindeydik. bahar aylarının oldukça sıcak geçen bir cuma günü yüzlerce öğrenci bahçede toplanmış, istiklal marşı töreni için bekliyoruz. normalde sert bir şekilde konuya giren müdürümüz, bu sefer oldukça sakin bir şekilde kıssadan hisse tadında bir olay anlatmaya başlıyor bize. yavru antiloba annelik yapan bir dişi aslanın merhametini dinliyoruz ondan. konunun nereye varacağını merakla bekliyoruz tabii, müdürümüzün bu haline alışkın değiliz neticede. en sonunda şu minvalde bir cümle kurdu: "hayvanlar bile birbirlerini böylesine kollarken, böylesi insani duyguları varken; hangi hayvan, erkekler tuvaletinin musluğunu kırdı?!?" herkesin boşluğuna denk gelmiş olacak ki, gülüşmeler sardı her yanı. ciddiyet falan kalmadı kimsede.
antilop? aslan? yavru? kırık musluk? bunlar arasında nasıl bir bağlantı kurduğunu aradan geçen yıllara rağmen çözemedim.
antilop? aslan? yavru? kırık musluk? bunlar arasında nasıl bir bağlantı kurduğunu aradan geçen yıllara rağmen çözemedim.
devamını gör...
104.
hiç unutmam lisedeydim.
devamını gör...
105.
kış ayı. uzun siyah bir montum ve yine uzun siyah çizmelerim var. sıcacık yatağımdan çıkmış, hava daha aydınlanmadan giyinmeye başlamışım, babam arada geliyor odama hazır değil miyim hala diye. yarı uyur vaziyette hazırlanmaya çalışıyorum söylene söylene, bezmişim zaten canımdan, çok vahim durumdayım çok... babam götürüyor beni okula arabayla, sıkı sıkıya sarınmışım montuma, kıçım donuyor çok affedersiniz! sınıfa çıkıyorum, sıra arkadaşım koymuş kafasını sıraya uyuyor, sınıfta o, ben ve bir arkadaşımız daha var, o da girmiş kaloriferin içine sızmış kalmış orada garibim. biz karga bilmem nesini yemeden ebeveynleri tarafından okula bırakılan garibanlar dersten önce bir yarım saat uyumak için vakit bulabiliyoruz çok şükür, neyse ben "günaydın" diyorum bunlara, arkadaki eleman -sevmezdik zaten- kafayı kaldırıp bakıyor bir, sonra yine aynı pozisyona dönüyor, arkadaşım bakıyor bana "günaydın" diyor, çantamı bırakıyorum, montumu çıkartmak için fermuarı açıyorum, bizimki kafasını koymuş yine çantanın üstüne yan vaziyette bana bakıyor, benim montumun fermuarını açmamla arkadaşımın yüz ifadesindeki değişimi görmem aynı ana tekabül ediyor, bir soğuk hava dalgası da gelip bacaklarıma temas edince "hasss" diyerek gözlerimi bacaklarıma doğru kaydırıyorum. bilin bakalım ne görüyorum?
hiçbir şey!
yok yok o kadar değil, dur!! tam tekmil giymişim formayı, gömlek, kravat kazak ve hatta çorap... amma velakin etek yok! eteği giymeden çıkmışım lan evden! yuh! oha! çüş! tevekkeli değil kıçım donuyordu benim arabadan inip okula yürürken!
dahası var; ilk ders coğrafya. dersin hocası okul müdürümüz. okulun her daim sıcak olduğunun altını özenle çizen, bu konuya takık sevgili hocamız... hangar gibi okul, o kaloriferleri ne kadar açarsan aç ısınmıyor. ama beyefendi okulun sıcak olduğunu kanıtlamak için kışın ortasında gömlekle geziyor bina içinde. bembeyaz suratında kıpkırmızı bir burun. palyaço seni, hey gidin!
geldi sınıfa dedi;
-kızım hayırdır neden montlasın?
-öhöm kem küm...
tutturdu "çıkart montu, sınıf sıcak" hocam yapmayın etmeyin, durum bildiğiniz gibi değil diyorum nuh diyor peygamber demiyor zat-ı muhterem. neyse ben diretmeye devam edince sanırım regl olduğumu ve bir kaza olduğunu düşündü ki gelmedi üstüme, teneffüs oldu dedi "mikocum sen gel bakayım... gittim;
-kızım hayırdır kötü bir durum mu var?
-yok hocam önemli değil.
-eve gitmen gerekiyorsa yazayım sana izin kağıdı.
diye ekleyince bir an düşündüm; ulan ev taa nerde, gitmeye gitsem donarım, ben en iyisi bugünü montla geçireyim...
-hocam yok sağ olun.
kıllandı tabii.
-madem öyle niye çıkartmıyorsun montu?
dedim ki; -ona değil tabi kendime- hayy ben senin...
-eteğimi giymeyi unutmuşum hocam!
getir o sahneyi gözünün önüne, düşün karşında bir adam, bir de üstüne okul müdürü ve sen diyorsun ki...
of off!
ben yarılmamıştım gerçi ama müdür ve arkadaşlar sağ olsunlar çok gülmüşlerdi. adam tek laf edemeden kahkahalarla koridorda uzaklaştı!
(bkz: bu da böyle bir rezilliğimdir)
hiçbir şey!
yok yok o kadar değil, dur!! tam tekmil giymişim formayı, gömlek, kravat kazak ve hatta çorap... amma velakin etek yok! eteği giymeden çıkmışım lan evden! yuh! oha! çüş! tevekkeli değil kıçım donuyordu benim arabadan inip okula yürürken!
dahası var; ilk ders coğrafya. dersin hocası okul müdürümüz. okulun her daim sıcak olduğunun altını özenle çizen, bu konuya takık sevgili hocamız... hangar gibi okul, o kaloriferleri ne kadar açarsan aç ısınmıyor. ama beyefendi okulun sıcak olduğunu kanıtlamak için kışın ortasında gömlekle geziyor bina içinde. bembeyaz suratında kıpkırmızı bir burun. palyaço seni, hey gidin!
geldi sınıfa dedi;
-kızım hayırdır neden montlasın?
-öhöm kem küm...
tutturdu "çıkart montu, sınıf sıcak" hocam yapmayın etmeyin, durum bildiğiniz gibi değil diyorum nuh diyor peygamber demiyor zat-ı muhterem. neyse ben diretmeye devam edince sanırım regl olduğumu ve bir kaza olduğunu düşündü ki gelmedi üstüme, teneffüs oldu dedi "mikocum sen gel bakayım... gittim;
-kızım hayırdır kötü bir durum mu var?
-yok hocam önemli değil.
-eve gitmen gerekiyorsa yazayım sana izin kağıdı.
diye ekleyince bir an düşündüm; ulan ev taa nerde, gitmeye gitsem donarım, ben en iyisi bugünü montla geçireyim...
-hocam yok sağ olun.
kıllandı tabii.
-madem öyle niye çıkartmıyorsun montu?
dedim ki; -ona değil tabi kendime- hayy ben senin...
-eteğimi giymeyi unutmuşum hocam!
getir o sahneyi gözünün önüne, düşün karşında bir adam, bir de üstüne okul müdürü ve sen diyorsun ki...
of off!
ben yarılmamıştım gerçi ama müdür ve arkadaşlar sağ olsunlar çok gülmüşlerdi. adam tek laf edemeden kahkahalarla koridorda uzaklaştı!
(bkz: bu da böyle bir rezilliğimdir)
devamını gör...
106.
çok başarılı bir ortaokul öğrencisi olmama rağmen, babamın çok başarısız bir baba olması nedeniyle; annemin iş garantili olsun diye düşünmesi sonucunda ben liseyi anadolu meslek lisesinde okudum. yani lise yıllarım vasat bir ortamda ciddi manada vasat bir şekilde geçti ancak daha da kötüsü ben bir meslek lisesi okumayacak kadar derslerde başarılı ama elinden iş gelmez adamdım buda beni kötü etkiledi şükür üniversite sınavında derece yaptım da kurtuldum nispeten bu durumdan.
gelelim anıma; ders atölye pano yapıyoruz bizim okuldan türkay hocada bizi izliyor, ama böyle gülümseme dolu bakışlar dedi oğlum sen bir şeyi yanlış yapıyorsun sanki o bakışlar ile ben yapacağım çalışmaya o esnada elimi sokmam ile hoca şalteri indirdi ve 220 v ile tanıştım. ama göreceksin hocayı diyor ki dersleri iyi diye bir adam zeki değildir bakınız örneği bu çocuk salak. eklektik çarptı ona mı yanayım salak olduğumun iddia edilmesine mi ...
gelelim anıma; ders atölye pano yapıyoruz bizim okuldan türkay hocada bizi izliyor, ama böyle gülümseme dolu bakışlar dedi oğlum sen bir şeyi yanlış yapıyorsun sanki o bakışlar ile ben yapacağım çalışmaya o esnada elimi sokmam ile hoca şalteri indirdi ve 220 v ile tanıştım. ama göreceksin hocayı diyor ki dersleri iyi diye bir adam zeki değildir bakınız örneği bu çocuk salak. eklektik çarptı ona mı yanayım salak olduğumun iddia edilmesine mi ...
devamını gör...
107.
3 kişi okul çıkışında önümü kesmişti. erkekseniz teker teker gelin diye bahtsız bir cümle kurdum. önce üçü bir tur dövdü, sonra ikiserden değişmeli olarak, en son da teker teker dövdüler. 3! dayak yemiş bulundum. artık kısa cümleler kuruyorum.
devamını gör...
108.
lisedeyken çok sıkıcı bir yaşantım olduğunu düşünürdüm, aslında hiç de sıkıcı değilmiş, hatta hayatımın en güzel yıllarıymış.
nöbetçi olmak çok zevkliydi mesela, en yakın arkadaşımla nöbetçi masasında sabahtan akşama kadar muhabbet etmek muhteşem bi şeydi. tabi müdür yardımcısı şeref hoca bizi hamal gibi kullanırdı o ayrı, sonra gönlümüzü almak için nescafe ve caramio ısmarlardı.
sürekli okuldan kaçmak gibi bi çaba içerisindeydim, aklım fikrim eve gitmekti. diyorum ya çok sıkıcı bulurdum her şeyi. bir keresinde bu girişimimiz müdür yardımcısının bizi kıstırması nedeniyle başarısız oldu, tüm okul pencereye çıkıp haaaa nasıl da kaçamadı salaklar diye bizimle dalga geçiyordu.
babam okuldaki çoğu hoca ile kankaydı, hatta fizikçimiz babamın askerlik arkadaşıydı. köyden gelen meyveleri götürürdüm onlara. arkadaşlarım bi gün beni kocaman bir karpuzla servisten inerken görmüşler, ufak tefek de bir tipim, suratım gözükmüyormuş karpuzdan. çok komik görünüyor olsam gerek, bunu anlatırken çok gülüyorlar.
en yakın arkadaşım kitap çıkarmıştı, imza günü düzenlemiştik. o millete imza dağıtırken biz de arkada menajerlik yapıyorduk tripli tripli. kendimizi aşırı bi sorumluluk sahibi hissediyorduk, keşke o hallerimizi uzaktan izleyebilsem. ne gülerim..
ha bir de kantinci bir teyze vardı, her teneffüs ürünlerin fiyatını değiştirirdi. unuttukça sallıyordu, ben de onunla hep kavga ederdim teyze uyduruyorsun hep daha demin şu fiyattı derdim, beni onu kandırmakla suçlardı garibim.
aaa en güzelini unuttum. bir doğum günümü dışarıdaki çardaklarda kutlamıştık. bizim dönemden 20-30 kız toplanmış bana sürpriz yapmıştı. hatta fındık kıran şarkısını bana göre uyarlamışlardı, biri gitar çalarken diğer ezberleyenler ise şarkıyı söylüyordu. şaşkın şaşkın bakakalmıştım sürprize.
güzel anılardı, hatırladığımda her biri yüzümde kocaman bir tebessüm oluştuyor.
nöbetçi olmak çok zevkliydi mesela, en yakın arkadaşımla nöbetçi masasında sabahtan akşama kadar muhabbet etmek muhteşem bi şeydi. tabi müdür yardımcısı şeref hoca bizi hamal gibi kullanırdı o ayrı, sonra gönlümüzü almak için nescafe ve caramio ısmarlardı.
sürekli okuldan kaçmak gibi bi çaba içerisindeydim, aklım fikrim eve gitmekti. diyorum ya çok sıkıcı bulurdum her şeyi. bir keresinde bu girişimimiz müdür yardımcısının bizi kıstırması nedeniyle başarısız oldu, tüm okul pencereye çıkıp haaaa nasıl da kaçamadı salaklar diye bizimle dalga geçiyordu.
babam okuldaki çoğu hoca ile kankaydı, hatta fizikçimiz babamın askerlik arkadaşıydı. köyden gelen meyveleri götürürdüm onlara. arkadaşlarım bi gün beni kocaman bir karpuzla servisten inerken görmüşler, ufak tefek de bir tipim, suratım gözükmüyormuş karpuzdan. çok komik görünüyor olsam gerek, bunu anlatırken çok gülüyorlar.
en yakın arkadaşım kitap çıkarmıştı, imza günü düzenlemiştik. o millete imza dağıtırken biz de arkada menajerlik yapıyorduk tripli tripli. kendimizi aşırı bi sorumluluk sahibi hissediyorduk, keşke o hallerimizi uzaktan izleyebilsem. ne gülerim..
ha bir de kantinci bir teyze vardı, her teneffüs ürünlerin fiyatını değiştirirdi. unuttukça sallıyordu, ben de onunla hep kavga ederdim teyze uyduruyorsun hep daha demin şu fiyattı derdim, beni onu kandırmakla suçlardı garibim.
aaa en güzelini unuttum. bir doğum günümü dışarıdaki çardaklarda kutlamıştık. bizim dönemden 20-30 kız toplanmış bana sürpriz yapmıştı. hatta fındık kıran şarkısını bana göre uyarlamışlardı, biri gitar çalarken diğer ezberleyenler ise şarkıyı söylüyordu. şaşkın şaşkın bakakalmıştım sürprize.
güzel anılardı, hatırladığımda her biri yüzümde kocaman bir tebessüm oluştuyor.
devamını gör...
109.
dikkat, göz yaşı içerir!!!*)
lise 2 ve 3'te aynı sınıfta okuduğum bir adet fatih vardı. kendisini ifşa etmek isterdim , öyle de gıcığım ama herhangi bir sosyal mecrada izine rastlamadım.
fatih kumral, ela gözlü bir çocuk. kitaplarımın defterlerimin çeşitli yerlerine 'ela gözlüm' yazmama sebep oluyor , buna engel olamıyorum ve tıp henüz o kadar gelişmemiş. çok utangacım ama aşığım da. neyse ki kankalarım var ve birde fatihin emel'i. fatih emel'den hoşlanıyor ama emel habersiz. ikisinin bilmediği şey ise 'aşk sevdiğini mutlu görmektir ' klişesi :) . acımı kalbime gömerek fatih'in ağzından emel'e mektup yazıyorum. emel her şeyi öğreniyor ama fatih beni bulursa jvgmnvnmv. sınıf öğretmenimize bilgi gidiyor. öğretmen ben kim olduğunu tahmin ediyorum diyor , itiraf etmek zorunda diyor ve yem atıyor. yılın sazanı olarak yemi kapıp soluğu hocanın odasında alıyorum.
okulun son günü kankalarımın gazı ile yazdığım mektubu fatihe ulaştırıyorum.
sonrası yok .bu tamamlanmamış hikaye. hesaplaşmadık.
ama karma, yıllar sonra karşıma beyaz ceketli başka bir fatih çıkarıyor. onu da belki buradaki başka birisi anlatır :) öhöm...
-the end-
lise 2 ve 3'te aynı sınıfta okuduğum bir adet fatih vardı. kendisini ifşa etmek isterdim , öyle de gıcığım ama herhangi bir sosyal mecrada izine rastlamadım.
fatih kumral, ela gözlü bir çocuk. kitaplarımın defterlerimin çeşitli yerlerine 'ela gözlüm' yazmama sebep oluyor , buna engel olamıyorum ve tıp henüz o kadar gelişmemiş. çok utangacım ama aşığım da. neyse ki kankalarım var ve birde fatihin emel'i. fatih emel'den hoşlanıyor ama emel habersiz. ikisinin bilmediği şey ise 'aşk sevdiğini mutlu görmektir ' klişesi :) . acımı kalbime gömerek fatih'in ağzından emel'e mektup yazıyorum. emel her şeyi öğreniyor ama fatih beni bulursa jvgmnvnmv. sınıf öğretmenimize bilgi gidiyor. öğretmen ben kim olduğunu tahmin ediyorum diyor , itiraf etmek zorunda diyor ve yem atıyor. yılın sazanı olarak yemi kapıp soluğu hocanın odasında alıyorum.
okulun son günü kankalarımın gazı ile yazdığım mektubu fatihe ulaştırıyorum.
sonrası yok .bu tamamlanmamış hikaye. hesaplaşmadık.
ama karma, yıllar sonra karşıma beyaz ceketli başka bir fatih çıkarıyor. onu da belki buradaki başka birisi anlatır :) öhöm...
-the end-
devamını gör...
110.
okuldan kaçıp tam karşıdaki parkta oturmak. uzaklaşmak varken neden dibinde dururduk hiç anlam veremiyorum şuan.
devamını gör...
111.
abdullah isimli osmanlı hayrani bir tarihçimiz vardı iyi bir adamdı ama dersi çok sıkıcıydı.ders işleyemesin diye sınıfa biber gazı sıkti bizimkiler ,tabii hepimiz göz yaşlari icindeyiz hocayada başka sınıftan gelip sıktılar dediler oda mudüre söylememişti.
aynı hoca mezuniyete bikaç hafta kala bir konudan konusurken mezun oluyorsunuz evlenecek yaşa geldiniz dedi. bende olur mu hocam biz daha küçügüz dedim.küçülde cebime gir demişti.
aynı hoca mezuniyete bikaç hafta kala bir konudan konusurken mezun oluyorsunuz evlenecek yaşa geldiniz dedi. bende olur mu hocam biz daha küçügüz dedim.küçülde cebime gir demişti.
devamını gör...
112.
milli güvenlik dersine emekli albayın girmesi.
devamını gör...
113.
based on true story.
biz 10. sınıftayken, orkundk'nın tarzı adlı kanal şöyle bir şarkı paylaşmıştı. bu ve başka şarkıları benim çok hoşuma gitmiş, ben de şarkıları flash belleğime indirmiştim.
bellek bir biyoloji ödevi için lazım oldu, slayt ödeviydi. okula gider gitmez belleği taktım, slaytı aktardım. sunum munum hep sorunsuz gitti.
sonra günün son dersi olan beden geldi, ben yorgun olduğumdan inmedim. birkaç arkadaşım da sınıftaydı. şeytan dürttü herhalde bilmiyorum o lanet diski oraya taktım. benim canım arkadaşlarım da şarkıyı görür görmez açmak istedi. ben de müdahalede bulundum ve şarkıyı açmak üzere akıllı tahtaya dokunmuş arkadaşımın elini ittirdim. şarkı böylece akıllı tahtaya aktarılmış oldu.
şimdi bunda ne var, iki dakikada sileydiniz diyebilirsiniz ama öyle değil, tahtada bir yazılım vardı herhalde; bırakın silmeyi yerinden oynatamadık.
tahtanın ortasında böyle bir görsel kabak gibi durmaya başladı.
tabii ki benim kıymetli arkadaşlarım her teneffüs bu şarkıyı açtılar ve ben öğretmenlerin garip bakışlarına maruz kaldım.
sonrasında yine benim canım arkadaşlarımdan biri şarkının kısayolunu tüm tahtayı kaplayacak şekilde kopyaladı, haliyle onları da silemiyoruz. tabii bu durumda iş kısayolları kopyalayan arkadaşa da dokundu. o arkadaş da yazılımı bir şekilde aştı, kısayolları sildi. normalde aslını silmeyecekti şarkının*, yanlışlıkla silerek beni de kurtardı.
biz 10. sınıftayken, orkundk'nın tarzı adlı kanal şöyle bir şarkı paylaşmıştı. bu ve başka şarkıları benim çok hoşuma gitmiş, ben de şarkıları flash belleğime indirmiştim.
bellek bir biyoloji ödevi için lazım oldu, slayt ödeviydi. okula gider gitmez belleği taktım, slaytı aktardım. sunum munum hep sorunsuz gitti.
sonra günün son dersi olan beden geldi, ben yorgun olduğumdan inmedim. birkaç arkadaşım da sınıftaydı. şeytan dürttü herhalde bilmiyorum o lanet diski oraya taktım. benim canım arkadaşlarım da şarkıyı görür görmez açmak istedi. ben de müdahalede bulundum ve şarkıyı açmak üzere akıllı tahtaya dokunmuş arkadaşımın elini ittirdim. şarkı böylece akıllı tahtaya aktarılmış oldu.
şimdi bunda ne var, iki dakikada sileydiniz diyebilirsiniz ama öyle değil, tahtada bir yazılım vardı herhalde; bırakın silmeyi yerinden oynatamadık.
tahtanın ortasında böyle bir görsel kabak gibi durmaya başladı.
tabii ki benim kıymetli arkadaşlarım her teneffüs bu şarkıyı açtılar ve ben öğretmenlerin garip bakışlarına maruz kaldım.
sonrasında yine benim canım arkadaşlarımdan biri şarkının kısayolunu tüm tahtayı kaplayacak şekilde kopyaladı, haliyle onları da silemiyoruz. tabii bu durumda iş kısayolları kopyalayan arkadaşa da dokundu. o arkadaş da yazılımı bir şekilde aştı, kısayolları sildi. normalde aslını silmeyecekti şarkının*, yanlışlıkla silerek beni de kurtardı.
devamını gör...
114.
benim böyle bir anım yok sanırım. liseye başlayalı iki yıl oldu ve koronadan dolayı sadece bir dönem gidebildim okuluma. geriye kalan 3 yılımda okul binamız yıkılmış olacak ve okul berbat bir yere taşınacak. o kadar çalışıp kazandığım okulda güzel anılarımın olmaması beni üzüyor. zaten kalan 3 yılımın en az biri derslerden ibaret olacak. kalan iki yılda da ne yapabilirim bilmiyorum.
devamını gör...
115.
mahkemelik olmam.
çok acayipti ya 16 yaşındayım hakimin karşısına el pençe divan çıkardılar ödüm kopuyor heyecanlanınca kekelemeye başlıyorsun zaten. 3 sene uğraşmıştım artık günlük rutin halini almıştı. (lol)
çok acayipti ya 16 yaşındayım hakimin karşısına el pençe divan çıkardılar ödüm kopuyor heyecanlanınca kekelemeye başlıyorsun zaten. 3 sene uğraşmıştım artık günlük rutin halini almıştı. (lol)
devamını gör...
116.
derste arkadaşımla aynı anda telefonlarımız çaldı, azarı ben değil, o işitti...
kaderin güldüğü nadir anlardandır haa
arkadaşına hiç mi acımıyorsun?..
derseniz, çocukluk arkadaşımla yürüttüğü ilişkisinde, kızın gözüne hortum taktığı için lanet, asla üzülmem...
hala da belirtirim: boyun devrile diye..*
kaderin güldüğü nadir anlardandır haa
arkadaşına hiç mi acımıyorsun?..
derseniz, çocukluk arkadaşımla yürüttüğü ilişkisinde, kızın gözüne hortum taktığı için lanet, asla üzülmem...
hala da belirtirim: boyun devrile diye..*
devamını gör...
117.
harun'dan müthiş hoşlanıyordum, çok utangaç bir kızdım.meğer hülya durumu çıtlatmış.o gün harun'la yine dışarı çıkmıştık, sinemaya götürmüştü beni sonra parkta oturduk duygularımdan haberdar olduğunu söylediğinde içimden hülya' ya etmediğimi bırakmadım,harun karşılık veremeyeceğini söylerken ben zaten yerin dibine geçmiş, sigaramı bile yakamıyor, yüzümü harun'dan kaçırmak için şekilden şekile giriyordum.orada kaldı mı? hayır mezun olduktan sonra aklı başına geldi her seferinde kapıyı ben kapattım.kinim mi vardı, hayır, sadece arkadaş olarak daha iyi olduğumuza karar vermiştim, reddedildiğim gün doğru olanın bu olduğuna beni ikna eden o'nun sözleriydi.sonra ben daha yakışıklı ve zengin biriyle evlendim, boşandım, yine evlendim.o tipik bir türk babası olarak hayatına devam ediyor yolu açık olsun, sanki ikimiz uyumlu beraberlik yaşardık gibime geliyor...
devamını gör...
118.
lisede eski sevgilimin okulu benim okulun az ilerisindeydi. bir gün bahçeye oturmuşuz arkadaşlarla, sohbet muhabbet derken o taraftan kalabalık bir grup insanın geldiğini gördük. baktık ki bir sınıf insan güle oynaya çarşıya doğru yürüyor. ufak bir göz gezdirmemle benimkinin de aralarında olduğunu farkettim ve oradan uzaklaşmak istedim.
fırlama bir arkadaşım da omuzlarımdan bastırarak kalkmamı engelledi ve ''bakın lümpeninki geliyor'' diye de ekledi. arkamı dönmeye çalıştım döndürmediler, kalkıp gitmek istedim bırakmadılar. illa o insanlara bakacak, eski sevgilimle belki de son defa karşılaşacaktım. sonunda önümüze geldiler, herkes gözünü benim eski sevgilime dikti ve ne yapacağını izlemeye koyuldu.
önce bi bana baktı, omuzlarıma abanan arkadaşıma baktı, diğer arkadaşlarımın ona dik dik bakıp sırıtmalarını gördü. sonra da yerden taş alıp fırlattı bana doğru. gözlerini dikti gözlerime ve ''senin allah belanı versin'' dedi ve gitti.
ayrılık sebebimiz ise bizim sınıftan başka bir çocuktan hoşlanmasıymış. tabi bu olaydan sonra o çocukla olamadı çünkü erkek raconudur; kimse birbirinin eski sevgilisiyle sevgili olmaz.
boş boş sokakta gezinirken karşıma dikildi yıllar sonra. sinirli bir ifadeyle gözlerime baktı, tokat attı ve ''seni hiçbir zaman affetmeyeceğim'' dedi. tabi yine etraf kalabalık, herkes gülüyor.
ne zaman karşılaşsak hem kendini hem de beni rezil etmeye ant içmiş gibi davranıyor hala daha. çocukça bir kini var bana ve sanırım geçmeyecek bir ömür.
fırlama bir arkadaşım da omuzlarımdan bastırarak kalkmamı engelledi ve ''bakın lümpeninki geliyor'' diye de ekledi. arkamı dönmeye çalıştım döndürmediler, kalkıp gitmek istedim bırakmadılar. illa o insanlara bakacak, eski sevgilimle belki de son defa karşılaşacaktım. sonunda önümüze geldiler, herkes gözünü benim eski sevgilime dikti ve ne yapacağını izlemeye koyuldu.
önce bi bana baktı, omuzlarıma abanan arkadaşıma baktı, diğer arkadaşlarımın ona dik dik bakıp sırıtmalarını gördü. sonra da yerden taş alıp fırlattı bana doğru. gözlerini dikti gözlerime ve ''senin allah belanı versin'' dedi ve gitti.
ayrılık sebebimiz ise bizim sınıftan başka bir çocuktan hoşlanmasıymış. tabi bu olaydan sonra o çocukla olamadı çünkü erkek raconudur; kimse birbirinin eski sevgilisiyle sevgili olmaz.
boş boş sokakta gezinirken karşıma dikildi yıllar sonra. sinirli bir ifadeyle gözlerime baktı, tokat attı ve ''seni hiçbir zaman affetmeyeceğim'' dedi. tabi yine etraf kalabalık, herkes gülüyor.
ne zaman karşılaşsak hem kendini hem de beni rezil etmeye ant içmiş gibi davranıyor hala daha. çocukça bir kini var bana ve sanırım geçmeyecek bir ömür.
devamını gör...
119.
3 arkadaş, ilk defa okuldan kaçıyoruz. çok heyecanlıyız ama o kadar olaya uzağız ki ramazan gününü seçiyoruz. ramazan olduğu için çoğu yer kapalı (o zamanlar öyleydi) ve biz ne yapacağımızı bilemiyoruz. sahilde bir iki tur attıktan sonra hava soğuk diye dersaneye gidip deneme çözmüştük.
bir diğeri de müdür baş yardımcısının odasından arkadaşımla imzalı izin kağıdı aşırıp okuldan kaçmak, sonrasında da eve gitmek, ortaya çıkmasının ardından da disipline gönderilmek.
biz bu işi beceremiyormuşuz. sonra da kaçmadık zaten.
bir diğeri de müdür baş yardımcısının odasından arkadaşımla imzalı izin kağıdı aşırıp okuldan kaçmak, sonrasında da eve gitmek, ortaya çıkmasının ardından da disipline gönderilmek.
biz bu işi beceremiyormuşuz. sonra da kaçmadık zaten.
devamını gör...
120.
yanlışlıkla nefret ettiğim (aynı zamanda kuzenimin eski sevgilisi olan) çocuğun burnunu kırdım.. gerçekten yanlışlıkla. ben kapıyı açtım o da kapının önünden geçiyormuş, ben ne bileyim onun orada olduğunu. masumca kantine gidecektim. ama oh oldu. hiç üzülmedim. sonra 1 saat kanı durdurmaya çalıştılar. neden üzülmediğimi de söyleyeyim ; kendisi tarafından zorbalığa uğradım pekçok kez. dalga geçiyordu benimle herkesin içinde. ilahi adalet. yoksa pamuk gibi kadınım ben, kimseye zararım yoktur. bu da unutulmaz bir anımdır..
devamını gör...