üstün dökmen

üniveristen hocamdır. son derece çalışkan, alanına hakim, samimi bir hoca, kaliteli bir biliminsanıdır. anlatacağı derslere çalışıp gelir, her seferinde kendisini daha geliştirir, hayattan eklemelerle, sürece herkesi katarak koca amfiye kendisini pür dikkat dinletir. akademisyen olarak çalışmaları dünyada takdir görür, özgündür, ciddiye alınan az sayıda türk biliminsanından biridir. öğrencilerine eşitlikçi, demokratik ve saygıyla davranır karşılığını da ister*
sayın hocam bazen halkı da öğrencileriyle karıştırıyor. her anlattığının anlaşıldığını, bilimsel bakış açısıyla süzülerek fikir sahibi olunduğunu sanıyor. hayatın acı gerçekleri işte hocam. bu durum; psikolojik ilkelerle ve etik değerlerle empatik büyüttüğünüz kızlarınızın okula başladıklarında çektikleri zorluklarla aynı maalesef. sizinkilerden başka empatik çocuk yokmuş ya. her neyse. lafı uzattım.
üstün hocam ne demişse doğrudur. mutlaka bilimsel bir temeli ve mantıklı bir açıklaması vardır.

etik dersinde belirtmesi gereken ifadeyi topluma açık bir ortamda belirttiği için alanında uzman olmayanlar tarafından doğal olarak topa tutulan günün günah keçisi akademisyenidir. buradan çıkarılması gerekilen sonuç: her doğru her yerde söylenmemeli.

başörtüsüz olduğu için psikolog olarak görmediğim kişi.

aynı konuşmasında, atatürk rozetide takmamalı, tc arması bile takmamalı, odasında atatürk posteri bile olmamalı (ki koyu bir atatürk hayranıdır) gibi şeyler söylemiştir. ama türbannnnnnnnnn mafyası yine bir elinde cımbız, bir elinde ayna ortadoğu çocukluğu yapmakta....

kendince fikrini beyan etti. tekrardan insanlar ayrıştı. bu açıklama safiyane değil. her iki tarafta safları sıklaştırdı sadece.

bu arada madem inançtan gidiliyor, etiklikten gidiliyor. insan beynini ne yapacağız ? misal doktor erkek, dindar. hastalara herkesin mok attığı gibi dindar şekilde yaklaşıyor. buna önleminiz ne ? veya deist. inanan danışanına, arap mitolojisi lan bu demeyeceğinin garantisi var mı ? farazi olarak fikir beyan etmekte üzerimize yok değil mi ?

tesettür kadar tövbe estağfirullah ya.

"basortuluden psikolog olmaz." seklindeki aciklamasinin anlasilamamasi ile tokat babasi yapilan, siyasete meze olan cok degerli bir bilim insani. euzubillahiminesosyalmedyatullinckulturudurilleyelulracim.

insanlar ekoller ile yetiştiği zaman bizim gibi torba eğitimlerle yetişmiş kişiler tarafından anlaşılamaz, bu çok normaldir. zaten bizim ülkemizde de bu şekilde ekol eğitimler ile bezenmiş türk aydınları her fırsatta tü kaka edilir bu artık en normalleşmiş harekettir. bülent ecevit'in zamanında merve kavakçıyı meclisten kovması da benzer durumlardan kaynaklı gerçekleşmiştir. ecevit gibi birisi meclis kurallarına, kaidelerine, iç tüzüğüne saygı gösterilmesi noktasında hassasiyetleri yüksek bir siyasetçiydi. kurala meydan okuyanı affetmedi ve postaladı meclisten. ha sonra türbanlı gacılar bu işi yine "mağduruz" diye mama yaptılar kendilerine orası başka.

üstün dökmen hocayı biraz tanıyabildiysem eğer rahatlıkla diyebilirim ki meselesi türban falan değildir. bildiğini söylemiştir ve evet otorite bir kişilik olması dolayısıyla da haklıdır.

"küçük şeyler" adlı programıyla ailemizin bir ferdiyken sonraki açiklamalariyla başörtulu psikolog olamaz derken en yabancı olan kişi.

en ufacık şeyden adam bıçaklayan, evi basan karıncayı bile büyük mesele yapan topluma hayatımızdaki "küçük şeyler"in öneminden bahseden bu bilimsel dahiye ne oldu acaba, birden aklıma geldi.. tele1'de mi halk tv'de mi, ikisinin arasında bi uzay boşluğunda boş boş uzaklara mı bakıyo..

cumhuriyet gazetesinde yazmaktadır.