81.
dibine kadar yaşadığım durumdur. çevremde idealarımı, hayallerimi, hedeflerimi paylaşacağım kimse yok. benimle birlikte yaşıyorlar. ne ailem, ne arkadaşlarım, ne eski kız arkadaşlarım... hiçbiri beni anlamadı ve anlamayacak. alıştım artık buna. çevremden dolayıdır dedim, internetten birkaç arkadaş edindim. ne kadar entelektüel gözükseler de onların da öyle olmadıklarının farkına vardım. dünyada elbet bana ve fikirlerime değer verecek insanlar vardır ama onlarla karşılaşmadıktan sonra ne anlamı var ki.
"yalnızlık da iyidir abii, ne güzel." değil abicim, güzel falan değil. evet üretkenim, evet kendime vakit ayırabiliyorum, evet birçok başarım var, evet para kazanıyorum. fakat bunları birileriyle paylaşmadıktan, konuşmadıktan, tartışmadıktan sonra benim açımdan yine hiçbir anlamı yok. eminim birçok insan benim yaşadığım durumu yaşıyordur. umarım hayat karşınıza size ve sizin düşüncelerinize değer veren insanlar çıkarır.
pinhani - yalnızlık
"yalnızlık da iyidir abii, ne güzel." değil abicim, güzel falan değil. evet üretkenim, evet kendime vakit ayırabiliyorum, evet birçok başarım var, evet para kazanıyorum. fakat bunları birileriyle paylaşmadıktan, konuşmadıktan, tartışmadıktan sonra benim açımdan yine hiçbir anlamı yok. eminim birçok insan benim yaşadığım durumu yaşıyordur. umarım hayat karşınıza size ve sizin düşüncelerinize değer veren insanlar çıkarır.
pinhani - yalnızlık
devamını gör...
82.
nefes almak gibi doğal bir ihtiyaç
devamını gör...
83.
yalnızlık paylaşılmaz paylaşılırsa yalnızlık olmaz (bkz: klişe)
devamını gör...
84.
devamını gör...
85.
ülkemizde her on kişiden birini mutsuz eden kavram.
yalnızlık nedir diye sorulduğunda;
schopenhauer “özgürlüktür” demiş,
kafka mutluluk olduğunu düşünmüş,
dostoyevski ise “her şeyin farkında olmak” cevabını vermiştir.
ilk sızlanmamızdan, ruhumuzun kum tanesi gibi evrene dağılarak vücudumuz tarafından özgür bırakılmasına kadar bize eşlik eder yalnızlık. bir biyolojik deneyimdir aynı zamanda..
yalnızlık nedir diye sorulduğunda;
schopenhauer “özgürlüktür” demiş,
kafka mutluluk olduğunu düşünmüş,
dostoyevski ise “her şeyin farkında olmak” cevabını vermiştir.
ilk sızlanmamızdan, ruhumuzun kum tanesi gibi evrene dağılarak vücudumuz tarafından özgür bırakılmasına kadar bize eşlik eder yalnızlık. bir biyolojik deneyimdir aynı zamanda..
devamını gör...
86.
açıp birbirimizin beynini göremediğimiz sürece ömür boyu olacağına inandığım durum. aslında açıp birbirimizin beynini görebilsek de ömür boyu olabilir gibi. yalnızlığın kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum yanlış anlaşılmasın. ama yalnızlıktan uzaklaşmak/kurtulmak amacıyla iletişim/ilişki/bağ kurduğumuza ve bununla aslında -itiraf edemesek de- kendimizi kandırıp, yalnızlığımızı perçinlediğimize inanıyorum. özünde ben kendimi tanımıyorum; alışkın olmadığım bir duruma düşersem neler yapabilirim bilmiyorum, karşımdaki kimseyi (ailem, arkadaşım, sevgilim) de tanımıyorum. neler yapabilirler, akıllarından neler geçiyor ve aslında söylemek, anlatmak istedikleri ne bilmiyorum. bilemeyeceğim de. kelimelerle anlatmak istediklerimizin çok azını anlatabiliyoruz, onları da ne kadar doğru anlatıyoruz tartışılır. özünde; ne kadar kalabalık dursak da yalnızız. yalnız geldik, yalnız büyüdük ve yalnız öleceğiz.
devamını gör...
87.
bu aralar alıştığımı fark ettiğim durum, camus'un yabancısına evrileceğim sözlük inanıyorum.
devamını gör...
88.
devamını gör...
89.
tercih edilen bir durumsa tadından yenmez
zoraki ise üzer, yorar, yıpratır.
zoraki ise üzer, yorar, yıpratır.
devamını gör...
90.
insanın tam kendisidir aslında.
devamını gör...
91.
21. yüzyılda artık imkansız hale gelmiştir.
devamını gör...
92.
dozunda olunca harikadır, ilaçtır. böyle tek başına rahat rahat saçmalarsın, kendi kendine konuşursun vesaire. dozu kaçınca ise tam bir zehir. insanı çıldırtır, hayatın tadı tuzu kaçar. yani bence.
devamını gör...
93.
-"berlin'de yalnızsınız değil mi?" dedi
-"ne gibi?"
-"yani... yalnız işte... kimsesiz... ruhen yalnız... nasıl söyleyeyim... öyle bir haliniz var ki..."
-"anlıyorum, anlıyorum... tamamen yalnızım. ama berlin'de değil... bütün dünyada yalnızım... küçüklüğümden beri..."
raif efendi'nin haleti ruhiyesidir, kürk mantolu madonna'da.
bunu okuyunca dünyadaki bir başınalığım bana mahsus değilmiş demiştim. gecenin bir saati ya da sabahın ilk ışıklarında uyku ile uyanıklık arasında bir yerde içimi kocaman bir boşluk kaplıyor. soğuk bir ürperme ile şu hayattan geçiyorum ama sanırım hep kendimle olacağım, beni gerçekten anlayan ya da gerçekten anlayabildiğim bir ruh olmayacak diye düşünüyorum. derin bir sis kaplıyor. bazen yönümü buluyorum. farkındalığını yaşamayan bir insan gibi gündelik hayatıma dönüyor ve devam edebiliyorum. ama bazen kaybolup gidiyorum. derinlik artıyor. hissiz bir huzursuzluk kaplıyor her yanımı. çabalamaktan vazgeçiyorum. bırakıyorum hüzün, damarlarımda dolaşsın özgürce.
-"ne gibi?"
-"yani... yalnız işte... kimsesiz... ruhen yalnız... nasıl söyleyeyim... öyle bir haliniz var ki..."
-"anlıyorum, anlıyorum... tamamen yalnızım. ama berlin'de değil... bütün dünyada yalnızım... küçüklüğümden beri..."
raif efendi'nin haleti ruhiyesidir, kürk mantolu madonna'da.
bunu okuyunca dünyadaki bir başınalığım bana mahsus değilmiş demiştim. gecenin bir saati ya da sabahın ilk ışıklarında uyku ile uyanıklık arasında bir yerde içimi kocaman bir boşluk kaplıyor. soğuk bir ürperme ile şu hayattan geçiyorum ama sanırım hep kendimle olacağım, beni gerçekten anlayan ya da gerçekten anlayabildiğim bir ruh olmayacak diye düşünüyorum. derin bir sis kaplıyor. bazen yönümü buluyorum. farkındalığını yaşamayan bir insan gibi gündelik hayatıma dönüyor ve devam edebiliyorum. ama bazen kaybolup gidiyorum. derinlik artıyor. hissiz bir huzursuzluk kaplıyor her yanımı. çabalamaktan vazgeçiyorum. bırakıyorum hüzün, damarlarımda dolaşsın özgürce.
devamını gör...
94.
konur sokağın kalabalık ve samimi masalarından sıyrıldıktan sonra garsonun dahi unuttuğu dip köşe masada, hayata dair beklentilerini sorgularken garsona dair bir beklentisinin olması oldukça saçma olacak henüz yirmi beşinde ama saçlarına aklar düşmüş, otuzundan hallice yorgun yüzlü gencin hüsrana bu denli komşu olmasından olacak ki girişkenliğini kaybetmiş ve konuşacak kimsesi olmadığı için boğazını temizlemeyi unuttuğu zamanlarda ilk kelimesinin hiç duyulmadığı gümbürtüye gittiği, her yolun sonunda ayrılık olduğunu bilmesinden dolayı üşengeç, her yeni başlangıcın mutsuz sona ait olduğunu bilmesinden dolayı isteksiz elleriyle yudumladığı çayına eşlik edeni olmayan işte o masada hiç bir yerde yazmayan ama her yerden okunan, kimseyle paylaşılmayan ama herkese söylenen duygudur.
devamını gör...
95.
şükrü erbaş’ın ömür hanım’ı, proust’un albertine’i, johannes’in cordelia’sı... herkes belirtili isim tamlamasıyken ben, yalnızca dönüşlülük zamiriyle pekişmiş birinci tekil şahısmışım gibi hissettiren duygudur.
devamını gör...
96.
''yalnızlık bir kapıyı açıp, ötekini kapatmaktır..''
devamını gör...
97.
bir başınalık, tek başınalık, yapayalnızlık, izolasyon gibi dereceleri vardır yalnızlığın. hemen herkesin hayatta en az bir kere tattığı bir duygudur yalnızlık. bu duygunun içinde çatışmanın, kavganın, hayatla yaka paça olmanın, işe yaramaz hissetmenin ve tabi ki depresyonla geçen günler demetir. ancak yalnızlık şüphesiz bütünüyle olumsuz bir durum değildir. insanın kendini dinlemesi, hayatı anlamlı kılan şeyleri keşfetmenin yollarından biridir yalnızlık. aynı zamanda yaratıcı yalnızlık gibi yalnızlık türlerine dikkat edildiğinde yalnızlığın, üretim için önemli bir ortam oluşturduğu da görebiliriz.
devamını gör...
98.
öncelerden dünyanın sonu sandığım yaş aldıkça sevdiğim bana beni sevdiren, bana yazmayı sevdiren, bana okumayı sevdiren bana huzuru sevdiren maruz kalmadığım bilakis zaman yarattığımdır.
devamını gör...
99.
yalnızlığa dair yapılmış en basit ve üzücü çıkarım grup kızılırmak'tan gelmiştir.
' yalnızlık büyütür, yalnızlık sonra çürütür... '
dinlemek isteyenler için linki de şöyle bırakayım
' yalnızlık büyütür, yalnızlık sonra çürütür... '
dinlemek isteyenler için linki de şöyle bırakayım
devamını gör...
100.
"yalnızlık herhalde, bir insanın saklamayı düşündüğü en son şey olmalıdır. fakat yine de konuşulsun istemezsiniz. yekten 'deli' diyen de olur, 'bakma sen, bugünlerde en düzeyli ilişki, yalnızlık aslında' derken gözlerinize, 'seni aklına çaktığımın manyağı seni, kim bilir ne arızan var ki, kimselerle geçinememişsin, ısırsa bana da bulaştırır mı acaba' gibisinden bakan da. oysa sanıldığından çoktur yalnız nüfusu..." (bkz: atilla atalay)
devamını gör...