681.
her ne kadar kendisini seçen kişiyi mutlu ettiği iddia edilse de bir noktada bazı insanları zorlamaya başlayan şey.
çok var öyle "yalnızım. harika!" modunda takılan ama aslında yalnızlığının duvarlarına başını vura vura deliren insan. hele hele bazı insanlar için aslında hiç de güzel bir şey değil yalnızlık. başarılarıyla övünmeyi seven biri nasıl yalnız kalabilir ki mesela? kime övünecek, kime anlatacak?
garipsin insanoğlu. kendi eliyle kendini gömüp üzerine toprak atmak ve bunu başkalarına çok iyi hissediyormuşsun gibi yutturmaya çalışmak senden başka bir canlının yapacağı iş değil.
yalnızlığa gerçekten ama gerçekten tahammül edemeyecek olanların bu işten uzak durması iyi bir seçim olurdu.
çok var öyle "yalnızım. harika!" modunda takılan ama aslında yalnızlığının duvarlarına başını vura vura deliren insan. hele hele bazı insanlar için aslında hiç de güzel bir şey değil yalnızlık. başarılarıyla övünmeyi seven biri nasıl yalnız kalabilir ki mesela? kime övünecek, kime anlatacak?
garipsin insanoğlu. kendi eliyle kendini gömüp üzerine toprak atmak ve bunu başkalarına çok iyi hissediyormuşsun gibi yutturmaya çalışmak senden başka bir canlının yapacağı iş değil.
yalnızlığa gerçekten ama gerçekten tahammül edemeyecek olanların bu işten uzak durması iyi bir seçim olurdu.
devamını gör...
682.
''çiçek solarken kendi sapına eğilir. bilirsin, yalnızlık budur.''
devamını gör...
683.
zamanla bağımlılık yapan bir durum. işin kötüsü günümüzde ki ilişkilere bakarsak yalnızlık daha iyi.
devamını gör...
684.
berbat dosttur
devamını gör...
685.
eğer hakikaten allah'a mahsus ise beni enel hak dedirtmeye zorluyor bu meret.
devamını gör...
686.
"yalnız
hem kaptanı
hem de tek yokuşudur
batmakta olan gemisinin.
onun için
ne sonuncu ayrılabilir
gemisinden,
ne de ilkin."
özdemir asaf
hem kaptanı
hem de tek yokuşudur
batmakta olan gemisinin.
onun için
ne sonuncu ayrılabilir
gemisinden,
ne de ilkin."
özdemir asaf
devamını gör...
687.
aşk kırıntıları ile kendine yetinmek ve gayet de mutlu olmaktır.
devamını gör...
688.
hep burada olsun dediklerimizin yokluğudur.
devamını gör...
689.
insanlara, sosyal varlıklar olduğu için uzun süreli yalnızlık iyi gelmeyecektir. yalnızlık demek; tek başına serüvene çıkmak demek, gününü anlatabileceğin birisi olmamak demek, düşüncelerinde bile yalnızlık demek, ağlayınca yanında birisinin olmaması demek... bunlar uzar da gider ama yalnızlık kısa süreli iyi olsa da asla uzun süreli olmamalıdır... olursa da geçmiş olsun. hayata bir sıfır geriden değil eksilerden başladınız...
devamını gör...
690.
büyümek, yalnızlığa surat asmayı bırakıp buruk gülümsemektir. değil midir? tamam, değildir.
devamını gör...
691.
kendi tercihiniz olduğunda çok güzel, ama sizin seçiminiz olmadığında ızdırap verici bir his.
devamını gör...
692.
kimsenin tamamiyle yalnız olduğunu düşünmüyorum.bedenen belki öylesinizdir ama kafanızda çok insanla berabersinizdir.deneyimlediğimve gözlemlediğim şeyler böyleydi.
devamını gör...
693.
çok uzun süreli yalnızlık ardı sıra gelen çaresizlik piskolojik sorunlar baskı sitres hayali ilizyon felan isde
devamını gör...
694.
istenilen kişi tarafından ilgi görememe durumu.
devamını gör...
695.
en kötüsü çevren tarafından (özellikle sevdiğin çevren tarafından) bu hisse kapılmandır.
en iyisi ise gerçekten yalnız olmandır.
gelecek planım bu yönde.
en iyisi ise gerçekten yalnız olmandır.
gelecek planım bu yönde.
devamını gör...
696.
yalnız yaşadık ve yalnız öleceğiz. tıpkı bir hiç olarak doğduğumuz gibi.
devamını gör...
697.
varlığı boşlukları kapatanın yokluğunda açılan boşluktur.
devamını gör...
698.
yalnızlık bir hediyedir .
yalnız olmak kadar keyif verici idareci birşey yoktur .
kalabalığın içinde yalnız kalmak gerekir .
seçebilirsin seçtiğini yaşayabilirsin .
aslında yalnızlık sana fırsat sunar .
yalnız olmak kadar keyif verici idareci birşey yoktur .
kalabalığın içinde yalnız kalmak gerekir .
seçebilirsin seçtiğini yaşayabilirsin .
aslında yalnızlık sana fırsat sunar .
devamını gör...
699.
bir de yaş geçtikçe, benim için yirmilerin sonuna birkaç adım kaldıkça diyeyim, bir hastalık gibi ruha yayılmıştır. insan, gücünün karşısında, zihni karartışındaki ustalık karşısında inanmakta zorlanıyor.
öncelikle şunu kabul etmemiz gerekir: bu meret yapışkandır ve dahi yayılmacıdır. eğer bir defa ruhunuza yapıştıysa yıllar geçtikçe yayılacaktır; söküp atması zordur. yol, dosdoğru yalnızlığa çıktı. insan, şöyle bir etrafına baktığında, bir de onu beterin beteriyle tehdit eden yaşına tabii; yalnızlığının seviyesini iyi kötü tahlil edebiliyor. işte burada, yirmibilmemkaç senelik bir ömrü, yalnızlığın farkına varabilecek yaşa geldiğinden beri yalnız olan biri olarak, evet sevgili anlamında, birkaç şey söylemek istiyorum.
biz buralarda yaklaşık 12 senedir okuyor ve yazıyoruz. ben ilk aşık olduğum günün heyecanını yaşarken de aşk acısı çekerken de flörtler ederken de duygusal çöküşlere yelken açarken de ve nihayetinde, hiçliğin dibine gömülürken de burada okuyup yazdım. artık insanımız pek okumaya önem vermiyor lakin, okuyan olursa, benim geçtiğim yollardan geçebileceğini umarak, esas söylemek istediklerimi onlar için söylemek istiyorum. biraz da kendi 17 yaşındaki halime, 21 yaşındaki umr'ye.
bu işlerin temelinde fiziksellik yatar. paraydı şuydu buydu, silin kafanızdan bunları. o bahsedilen tarzda para sizde yok. "ne kadar boktan adamlar, ne kadınlarla beraber ya" işinin röntgeninde, paradan kişiliğe, iletişim becerilerine son derece kompleks bir çıktı alırız. oralara o yüzden hiç girmemek gerekir. meselenin en başı, bir defa fizikselliktir. eğer konuyu şöyle bir özetle anlamak isterseniz, bir ulaşım aracında şöyle uzun boylu, çok değil, eli yüzü düzgün, vücut yapısı biçimli bir erkeğin yakınlarına geçip, çevrenizi seyredin. orada bir kara delik gibi, bir hiç gibi, tamamen arkanızdaki ayna gibi ya da işte, bir koltuk gibi görünmez olacaksınızdır kadınlar için. bu bir miktar incitici gibi dursa da tamamen doğaldır; buna saygı göstermemiz gerekir.
lakin saygı göstermeyiz, pekala kadınlar bizim ağzımızın payını verene kadar, bu dengeyi görmezden gelerek hareket ederiz. ben, yaklaşık 20 yaşındayken, asla çirkin biri olmamama rağmen, bu doğal dengesizliği çok net çizgilerle kabul ettim ve kendimi daha kırıcı olabilecek hiçbir sürece sokmadım. bunun boş bir çaba olacağını düşündüm, bu yakışıklı elemanlara atılan bakışların manası, bana çok derin ve anlamlı geldi. orada bir elektrik, kendiliğinden oluşan bir çekim vardı. kadınların o enerjiyi iletiş şekillerinin sıradan bir erkeğe, bu kuru kalabalık içerisinde, asla atmaya tenezzül etmeyeceklerine adım gibi emindim. bu, doğanın kadınlarda yarattığı bir tür "doğru genlerle üreme" mesajı olabilir. tam açıklamasını bilmiyorum lakin, çok güçlü bir enerji olduğunu biliyorum. bunu defalarca gözlemleme fırsatı buldum. bu çekimi ittirmeyle, sağını solunu kapatarak, yamayarak oluşturmaya çalışmanın çok meşakkatli, bir o kadar yorucu ve uzun vadede sürdürülebilir olmayabileceğini düşündüm. bu yüzden uzak kaldım bu süreçlerden, önüme insanlar çıktı ve hep, buradan çıkardığım, sınırları net şekilde belirlenmiş peşin yargılarla hareket ettim. belki bugün için sonuçları açısından bir takım rahatsızlıklarım olsa da hala saygı duyuyorum. üzerine ciddi düşünülmüş, gözlemlerle desteklenmiş, okuyarak biçimlenmiş analizlerdi bunlar. lakin buraya kadar okuyabilen varsa, bunu yapmasın; benim gittiğim yola tevessül etmesin.
belli bir süre sonra, yalnızlık zihninizi karartmaya başlar. yalnız yaşamın alışkanlıklarından yaş geçtikçe kopmanız çok zorlaşır. o andan itibaren bazı şeyleri kafanızda çözseniz de yepyeni kuruntular, aptalca önyargılarla size yeni malzemeler verir. "yeter ki," der, "yalnızlığın konforundan çıkma!" "senle ben, birlikte işte mutluyuz. birilerinin bu işe karışmasına, işte gece kaçta yattığına ya da çoraplarını nereye çıkardığına, ne izlediğine ya da ne dinlediğine, öyle değil mi, karışmasının hiçbir anlamı yok!" daha neler söyler zihniniz size, bu mevzunun böyle devam etmesi, yaşamın bu şekilde yürümesi adına sizi yönlendirir.
bu tavır doğru değildi. insanlara bazı duygular boşuna verilmemiş. çevremize baktığımızda, bir çiftin birlikteliği, sadece seyretmekle dahi bize bir miktar huzur aşılar. bazı boşluklar dolar. gözümüzü çektiğimizde tekrar boşalacaktır lakin orada bizde hep eksik olan ve olacak bazı şeyleri görmüş oluruz. şöyle bir yılların muhasebesini yaptığımda, ortaya böyle ceset gibi, hiçbir insana bir türlü ısınamayan, zaman zaman öfkeli bir kalp çıktığını gördüğümde, gerçek anlamda şaşırıyorum. bu tavır doğru değildi, bazı boşlukları vardı ve büyük bir meydan okumaydı. hiç gerek yoktu böylesine.
not: daha önceki entry bir küfürden dolayı silindiği için entry yeniden girilmiştir.
öncelikle şunu kabul etmemiz gerekir: bu meret yapışkandır ve dahi yayılmacıdır. eğer bir defa ruhunuza yapıştıysa yıllar geçtikçe yayılacaktır; söküp atması zordur. yol, dosdoğru yalnızlığa çıktı. insan, şöyle bir etrafına baktığında, bir de onu beterin beteriyle tehdit eden yaşına tabii; yalnızlığının seviyesini iyi kötü tahlil edebiliyor. işte burada, yirmibilmemkaç senelik bir ömrü, yalnızlığın farkına varabilecek yaşa geldiğinden beri yalnız olan biri olarak, evet sevgili anlamında, birkaç şey söylemek istiyorum.
biz buralarda yaklaşık 12 senedir okuyor ve yazıyoruz. ben ilk aşık olduğum günün heyecanını yaşarken de aşk acısı çekerken de flörtler ederken de duygusal çöküşlere yelken açarken de ve nihayetinde, hiçliğin dibine gömülürken de burada okuyup yazdım. artık insanımız pek okumaya önem vermiyor lakin, okuyan olursa, benim geçtiğim yollardan geçebileceğini umarak, esas söylemek istediklerimi onlar için söylemek istiyorum. biraz da kendi 17 yaşındaki halime, 21 yaşındaki umr'ye.
bu işlerin temelinde fiziksellik yatar. paraydı şuydu buydu, silin kafanızdan bunları. o bahsedilen tarzda para sizde yok. "ne kadar boktan adamlar, ne kadınlarla beraber ya" işinin röntgeninde, paradan kişiliğe, iletişim becerilerine son derece kompleks bir çıktı alırız. oralara o yüzden hiç girmemek gerekir. meselenin en başı, bir defa fizikselliktir. eğer konuyu şöyle bir özetle anlamak isterseniz, bir ulaşım aracında şöyle uzun boylu, çok değil, eli yüzü düzgün, vücut yapısı biçimli bir erkeğin yakınlarına geçip, çevrenizi seyredin. orada bir kara delik gibi, bir hiç gibi, tamamen arkanızdaki ayna gibi ya da işte, bir koltuk gibi görünmez olacaksınızdır kadınlar için. bu bir miktar incitici gibi dursa da tamamen doğaldır; buna saygı göstermemiz gerekir.
lakin saygı göstermeyiz, pekala kadınlar bizim ağzımızın payını verene kadar, bu dengeyi görmezden gelerek hareket ederiz. ben, yaklaşık 20 yaşındayken, asla çirkin biri olmamama rağmen, bu doğal dengesizliği çok net çizgilerle kabul ettim ve kendimi daha kırıcı olabilecek hiçbir sürece sokmadım. bunun boş bir çaba olacağını düşündüm, bu yakışıklı elemanlara atılan bakışların manası, bana çok derin ve anlamlı geldi. orada bir elektrik, kendiliğinden oluşan bir çekim vardı. kadınların o enerjiyi iletiş şekillerinin sıradan bir erkeğe, bu kuru kalabalık içerisinde, asla atmaya tenezzül etmeyeceklerine adım gibi emindim. bu, doğanın kadınlarda yarattığı bir tür "doğru genlerle üreme" mesajı olabilir. tam açıklamasını bilmiyorum lakin, çok güçlü bir enerji olduğunu biliyorum. bunu defalarca gözlemleme fırsatı buldum. bu çekimi ittirmeyle, sağını solunu kapatarak, yamayarak oluşturmaya çalışmanın çok meşakkatli, bir o kadar yorucu ve uzun vadede sürdürülebilir olmayabileceğini düşündüm. bu yüzden uzak kaldım bu süreçlerden, önüme insanlar çıktı ve hep, buradan çıkardığım, sınırları net şekilde belirlenmiş peşin yargılarla hareket ettim. belki bugün için sonuçları açısından bir takım rahatsızlıklarım olsa da hala saygı duyuyorum. üzerine ciddi düşünülmüş, gözlemlerle desteklenmiş, okuyarak biçimlenmiş analizlerdi bunlar. lakin buraya kadar okuyabilen varsa, bunu yapmasın; benim gittiğim yola tevessül etmesin.
belli bir süre sonra, yalnızlık zihninizi karartmaya başlar. yalnız yaşamın alışkanlıklarından yaş geçtikçe kopmanız çok zorlaşır. o andan itibaren bazı şeyleri kafanızda çözseniz de yepyeni kuruntular, aptalca önyargılarla size yeni malzemeler verir. "yeter ki," der, "yalnızlığın konforundan çıkma!" "senle ben, birlikte işte mutluyuz. birilerinin bu işe karışmasına, işte gece kaçta yattığına ya da çoraplarını nereye çıkardığına, ne izlediğine ya da ne dinlediğine, öyle değil mi, karışmasının hiçbir anlamı yok!" daha neler söyler zihniniz size, bu mevzunun böyle devam etmesi, yaşamın bu şekilde yürümesi adına sizi yönlendirir.
bu tavır doğru değildi. insanlara bazı duygular boşuna verilmemiş. çevremize baktığımızda, bir çiftin birlikteliği, sadece seyretmekle dahi bize bir miktar huzur aşılar. bazı boşluklar dolar. gözümüzü çektiğimizde tekrar boşalacaktır lakin orada bizde hep eksik olan ve olacak bazı şeyleri görmüş oluruz. şöyle bir yılların muhasebesini yaptığımda, ortaya böyle ceset gibi, hiçbir insana bir türlü ısınamayan, zaman zaman öfkeli bir kalp çıktığını gördüğümde, gerçek anlamda şaşırıyorum. bu tavır doğru değildi, bazı boşlukları vardı ve büyük bir meydan okumaydı. hiç gerek yoktu böylesine.
not: daha önceki entry bir küfürden dolayı silindiği için entry yeniden girilmiştir.
devamını gör...
700.
bir anlamda kafayı boşaltmaktır. kendini dinlemenin ve kendinle konuşmanın insan psikolojisine faydası olduğunu düşünüyorum. uzun süreli yalnızlık da kişiyi bunaltabilir ve depresyona sokabilir. ara sıra yalnızlık iyidir.
devamını gör...