21.
12 yıl öğretseler de 12 tane cümle kurulamayan dil.
what is your name diyorsun?
my name is ali diyelim ya da elif.
türkçeye çevirelim şimdi.
ezbere bak şimdi.
benim adım elif.
benim adım ali.
ama günlük hayatta adımız sorulduğunda benim adım bla bla bla demiyoruz.
direkt ismimizi söylüyoruz.
ama böyle öğretilmiyor
benim adım, diyorsun.
ama konuşurken o yok işte.
what is your name diyorsun?
my name is ali diyelim ya da elif.
türkçeye çevirelim şimdi.
ezbere bak şimdi.
benim adım elif.
benim adım ali.
ama günlük hayatta adımız sorulduğunda benim adım bla bla bla demiyoruz.
direkt ismimizi söylüyoruz.
ama böyle öğretilmiyor
benim adım, diyorsun.
ama konuşurken o yok işte.
devamını gör...
22.
ben liseden önce ingilizce biliyordum nihahaha.
devamını gör...
23.
tam öğrenilecek yaşta eğer iyi bir anadolu lisesine giderseniz, ve bir de hazırlık okursanız faydasını fazlasıyla görürsünüz.
devamını gör...
24.
(bkz: are you kola?)
devamını gör...
25.
üstelik nerdeyse her sene yaklaşık 100 küsur liralık oxford, cambridge kitaplarından aldırıp yine de doğru dürüst ingilizce öğretemeyen bir sisteme sahip olmasıdır.
mezun olana kadar kendi çabalarımla b1 seviyesine geldim fakat arkadaşlarım çok daha kötü durumdaydı. bana ingilizce biliyor gözüyle bakıyorlardı o derece vasat altı bir eğitim kurbanıyız yani.
mezun olana kadar kendi çabalarımla b1 seviyesine geldim fakat arkadaşlarım çok daha kötü durumdaydı. bana ingilizce biliyor gözüyle bakıyorlardı o derece vasat altı bir eğitim kurbanıyız yani.
devamını gör...
26.
seviyesi a1'i geçmeyecek ingilizcedir. zaten mezunlar da üniversitede halletmediler ise seviyeleri magmaya kadar iner.
devamını gör...
27.
devletin hangi lisesinde hangi yıllarda öğrenilen ingilizce olduğu önemlidir. 90'lı yıllarda anadolu veya fen lisesinde okuduysanız çok iyi ingilizce öğrenmişsinizdir. son yıllarda ise birçok özel okul dahil olmak üzere ne ingilizce ne de başka bir şey öğretiliyor.
devamını gör...
28.
devamını gör...
29.
rezil eder adamı.
devamını gör...
30.
sana "wassup?" dedikten sonra sen de "huh?" diye mala bağladıktan sonra bir şekilde orta yol bulununca "heeeee i am good i am good " dersin. ya da sen birine " okey! how are you today" dediğinde , beklersin ki "im fine and you" desin. ama gelen cevap "im cool man, what about you" olunca yine mala bağlarsın. böyle bir ingilizcedir işte devlet ingilizcesi.
devamını gör...
31.
government high school englishtir.
devamını gör...
32.
*ön not*: ilk entry için, (bkz: i feel blue). aslında toparlanabilir bir cevap ama, uzun hikaye... neyse.. evet.
28 şubat'ın farklı bir çıktısından bahsederek şerh düşmek istediğim konudur.
şimdi diyeceksiniz: "aa baş örtüsü ağlaklığı, bi bitmediniz..."
yok yok, hiç alakası yok. anlatayım.
bir zamanlar, ilköğretim 8 yıl olmadan önce, ilkokul ve ortaokul ayrımı vardı. ilkokul 5 yıl, ortaokul 3 yıl idi. bir de imamhatip ve anadolu imamhatip liselerinin ortaokul kısımları kapatılmadan evvel, bazı özel statülü devlet liseleri vardı. anadolu liseleri idi bunlar. ortaokul ve lise tümleşik bir eğitim verirlerdi ve herhangi bir lisenin başına "anadolu" ön adı getirildiğinde, o lisenin eğitim kalitesi 2,5 ile çarpılmış olurdu. zamanında anadolu lisesi öğrencisi olmak prestijli birşeydi.
ve bu anadolu liseleri, 5 yıllık ilkokulun 5. senesinde sınava girip, ilk okulu bitirdikten sonra öğrencilerin yerleştiği, yerleştikten sonraki ilk senelerini de ingilizce hazırlık yılı olarak geçirdikleri bir yapıya sahipti. psikolinguistik bilenler malumat sahibidir, 12-13 yaşına kadar ana dili de dahil hiçbir dil öğrenememiş, konuşma ve dil algısı geliştirmemiş çocukların sonrasında dil edinimleri zorlaşır. anadolu liseleri, ilkokulun hemen sonrasına haftalık 35-40 saat aralığında yoğun ingilizce eğitimi koyarak, henüz 12-13 yaşını doldurup ergenliğe girmemiş çocukların, erken yaşta yabancı dil edinimini sağlama odaklı bir öğretim sistemiyle çalışıyordu. zaten bir kere ana dili dışında gramer yapı öğrenebilen çocuklar, gramerin aritmetik ve formüllerle işleyen bir yapı olduğunu anladıklarında, dil öğrenme esnasında gereken pattern'leri daha kolay algılamaya başlıyorlardı ki, hazırlığın devamında 6,7 ve 8. sınıflarda da almanca ya da fransızca eğitimi geliyordu. hatta hazırlık senesinde ingilizce gören öğrenciler, 6,7 ve 8. sınıfta, pozitif bilimleri de ingilizce olarak gördüler, matematik, fizik, kimya ve biyoloji terminolojisi, tamamen ingilizce idi ki, bu durum, o programlarda eğitim görmüş öğrencilerin, kalifikasyon oranını oldukça yukarı çekti. şimdilerde "y kuşağı" olarak adlandırılan neslin, 1975-1985 dönemlerinde doğmuş ve yaşı 35-45 aralığında değişen ciddi bir kısmı da bu tedrisattan geçmiş kimselerdir.
28 şubat bahsine dönelim;
erbakan'ın görevinden alınması sürecinde, irticai faaliyetlere karşılık olarak alınan siyasi aksiyonlar, imamhatip'lerin ortaokul kısımlarının kapatılmasını da kapsıyordu. ama doğrudan imamhatipleri hedef almış olmamak için, ortaokul ve lise eğitimini tümleşik veren tüm okulların bu statüsünü sonlandırdılar ve imamhatiplerle birlikte tüm anadolu liselerinin ortaokul kısımları kapatıldı.
sonuçta anadolu liselerinin ortaokul kısımlarında okuyan son devre öğrencilerin arkasından alt sınıf gelmedi ve bu durum, sınıf tekrarı yerine okuldan atılma prosedürüne geçilmesi ile sonlandı. haliyle anadolu liselerinin ortaokul kısmında öğretimine devam eden öğrencilerin üzerindeki başarılı olma baskısı da oldukça arttı. zaten görece ağır olan ve kolejlere çok rahat kafa tutabilecek seviyeye sahip bu okulların zorluk seviyesi oldukça yukarıdaydı. üzerine bu süreç de eklenince, insanların pek farkında olmadığı ama eğitim seviyesi görece yüksek bir nesil de kendiliğinden yetişmiş oldu.
yani, başlığa dönecek olursak; devlet lisesi ingilizce'si denen şey sayesinde, ben ne üniversitede hazırlık okudum (sınavla atladım) ne de gördüğüm yabancı dil derslerde bir zerre zorlandım. 15 yaşımdan beri alt yazısız film - dizi izlerim. oynadığım oyunlarda merak edip kelime bakmışlığım yok. üniversitede de zizek gibi adamların konferanslarını türkçe konuşuyorlarmış gibi akıcı şekilde izlerdim.
şu da enteresandır; küçücük bir taşra şehrindeki anadolu lisesinin hazırlık,6. ve 7. sınıflarında, üniversitede karşıma çıkmamış olan yabancı uyruklu öğretmenden ders alma fırsatım oldu. özetle, şimdilerde beğenmediğimiz devlet lisesinin öğrettiği ingilizce ile neredeyse anglofon oluyordum.
bir zamanlar türkiye, sahip olduğu bazı şeylerin içini doldurabiliyordu.
söyleyeceklerim bu kadar. iyi günler.*
28 şubat'ın farklı bir çıktısından bahsederek şerh düşmek istediğim konudur.
şimdi diyeceksiniz: "aa baş örtüsü ağlaklığı, bi bitmediniz..."
yok yok, hiç alakası yok. anlatayım.
bir zamanlar, ilköğretim 8 yıl olmadan önce, ilkokul ve ortaokul ayrımı vardı. ilkokul 5 yıl, ortaokul 3 yıl idi. bir de imamhatip ve anadolu imamhatip liselerinin ortaokul kısımları kapatılmadan evvel, bazı özel statülü devlet liseleri vardı. anadolu liseleri idi bunlar. ortaokul ve lise tümleşik bir eğitim verirlerdi ve herhangi bir lisenin başına "anadolu" ön adı getirildiğinde, o lisenin eğitim kalitesi 2,5 ile çarpılmış olurdu. zamanında anadolu lisesi öğrencisi olmak prestijli birşeydi.
ve bu anadolu liseleri, 5 yıllık ilkokulun 5. senesinde sınava girip, ilk okulu bitirdikten sonra öğrencilerin yerleştiği, yerleştikten sonraki ilk senelerini de ingilizce hazırlık yılı olarak geçirdikleri bir yapıya sahipti. psikolinguistik bilenler malumat sahibidir, 12-13 yaşına kadar ana dili de dahil hiçbir dil öğrenememiş, konuşma ve dil algısı geliştirmemiş çocukların sonrasında dil edinimleri zorlaşır. anadolu liseleri, ilkokulun hemen sonrasına haftalık 35-40 saat aralığında yoğun ingilizce eğitimi koyarak, henüz 12-13 yaşını doldurup ergenliğe girmemiş çocukların, erken yaşta yabancı dil edinimini sağlama odaklı bir öğretim sistemiyle çalışıyordu. zaten bir kere ana dili dışında gramer yapı öğrenebilen çocuklar, gramerin aritmetik ve formüllerle işleyen bir yapı olduğunu anladıklarında, dil öğrenme esnasında gereken pattern'leri daha kolay algılamaya başlıyorlardı ki, hazırlığın devamında 6,7 ve 8. sınıflarda da almanca ya da fransızca eğitimi geliyordu. hatta hazırlık senesinde ingilizce gören öğrenciler, 6,7 ve 8. sınıfta, pozitif bilimleri de ingilizce olarak gördüler, matematik, fizik, kimya ve biyoloji terminolojisi, tamamen ingilizce idi ki, bu durum, o programlarda eğitim görmüş öğrencilerin, kalifikasyon oranını oldukça yukarı çekti. şimdilerde "y kuşağı" olarak adlandırılan neslin, 1975-1985 dönemlerinde doğmuş ve yaşı 35-45 aralığında değişen ciddi bir kısmı da bu tedrisattan geçmiş kimselerdir.
28 şubat bahsine dönelim;
erbakan'ın görevinden alınması sürecinde, irticai faaliyetlere karşılık olarak alınan siyasi aksiyonlar, imamhatip'lerin ortaokul kısımlarının kapatılmasını da kapsıyordu. ama doğrudan imamhatipleri hedef almış olmamak için, ortaokul ve lise eğitimini tümleşik veren tüm okulların bu statüsünü sonlandırdılar ve imamhatiplerle birlikte tüm anadolu liselerinin ortaokul kısımları kapatıldı.
sonuçta anadolu liselerinin ortaokul kısımlarında okuyan son devre öğrencilerin arkasından alt sınıf gelmedi ve bu durum, sınıf tekrarı yerine okuldan atılma prosedürüne geçilmesi ile sonlandı. haliyle anadolu liselerinin ortaokul kısmında öğretimine devam eden öğrencilerin üzerindeki başarılı olma baskısı da oldukça arttı. zaten görece ağır olan ve kolejlere çok rahat kafa tutabilecek seviyeye sahip bu okulların zorluk seviyesi oldukça yukarıdaydı. üzerine bu süreç de eklenince, insanların pek farkında olmadığı ama eğitim seviyesi görece yüksek bir nesil de kendiliğinden yetişmiş oldu.
yani, başlığa dönecek olursak; devlet lisesi ingilizce'si denen şey sayesinde, ben ne üniversitede hazırlık okudum (sınavla atladım) ne de gördüğüm yabancı dil derslerde bir zerre zorlandım. 15 yaşımdan beri alt yazısız film - dizi izlerim. oynadığım oyunlarda merak edip kelime bakmışlığım yok. üniversitede de zizek gibi adamların konferanslarını türkçe konuşuyorlarmış gibi akıcı şekilde izlerdim.
şu da enteresandır; küçücük bir taşra şehrindeki anadolu lisesinin hazırlık,6. ve 7. sınıflarında, üniversitede karşıma çıkmamış olan yabancı uyruklu öğretmenden ders alma fırsatım oldu. özetle, şimdilerde beğenmediğimiz devlet lisesinin öğrettiği ingilizce ile neredeyse anglofon oluyordum.
bir zamanlar türkiye, sahip olduğu bazı şeylerin içini doldurabiliyordu.
söyleyeceklerim bu kadar. iyi günler.*
devamını gör...
33.
+how are you today?
-fine thanks and you.
+thank you sit down.
-fine thanks and you.
+thank you sit down.
devamını gör...
34.
idealist öğretmenler öğretmişse gayet iyi olan ingilizcedir.
devamını gör...
35.
bı insan 10 yıl ingilizce eğitimi alıp hala ingilizce konuşamıyorsa denecek bişey yok zaten. sistem kendini anlatıyor.
devamını gör...
36.
vocabulary.
devamını gör...
37.
ı,you,we,they,he,she ,it diye başlayıp ,son derste de bunları birleştirip " it is a book,it is a pencil " amin diyip mezun olduğun ingilizcedir.
devamını gör...
38.
internet aracılığıyla ingilizce öğrenen öğrencilerin bile öğretmenlerden daha iyi konuştuğu bir sistemde devlet okulu ingilizce egitimi alan kimse "how are you? fine thanks and you?" cümlelerinden öteye gidememiştir. gideni de göreceğinizi sanmam.
devamını gör...
39.
valla a1 ingilizceyle girdiğim yerde iki senede b2 ingilizceye haftada 3 4 saat dersle ulaştırmayı başaran bir öğretmenimin var olmuş olduğunu düşünürsek bazı hocalara haksızlık edilen bir başlıktır bu.
devamını gör...
40.
anadolu liselerine yapılan darbeden sonra berbat olmuştur. eğer ki gerçekten çok idealist bir öğretmene denk gelirseniz şanslısınız. aksi takdirde işiniz zor. zamanında ne kadar şanslı ki bizim nesil, anadolu lisesi kazanıp hazırlık okuyarak çok iyi derecede ingilizce öğrenebildik.
devamını gör...