141.
(bkz: unutulmaya yüz tutmuş oyunlarımız)dan biriydi. yemekte tavuk olunca v şeklinde ki kemiği bulup karşılıklı çekerdik. çekerken yanlış hatırlamıyorsam;
-ladesin lades olsun mu?
-olsun!
-almayan gavur olsun mu?
-olsun !
tarzında bir konuşma yapar bir ödül koyardık ortaya, o andan itibaren amaç rakibin sizin elinizden bir şey almasını sağlamak.
aklımda diyerek alırsa sorun yok. ama aklımda demeden alırsa iddiayı kaybederdi.
biz böyle küçük oyunlardan bile mutlu olmasını bilen bir nesildik.
lades kemiği
gizli dileklerde bulunan iki kişi bir tavuğun kurumuş, v şeklindeki köprücük kemiğinin iki ucundan kuvvetle çeker. daha büyük parçayı kıranın dileği gerçek olur. hikayenin çıkış noktası:
şehir uygarlığı mö. 6. yüzyılda en yüksek noktasına ulaşmış i oldukça kültürlü olan etruryalılar , tavuk ve horozun kahin olduğuna inanırlardı.tavuk cıyaklayarak yumurtlayacağını söylüyordu; horoz da yeni günün doğuşunu haber veriyordu.
yere çizilen bir daire her biri etrurya alfabesini temsil etmek üzere yaklaşık 20 parçaya bölünürdü. her bir kısma mısır taneleri konur; dairenin orasındaki tavuğun mısırları yeme sırasına göre papazlar öngörülerde bulunurdu. modern ruh çağırma seansı gibi.
kutsal bir tavuk öldüğünde ;köprücük kemiği , güneşte kurumaya bırakılırdı. kahinin gücünden yararlanmak isteyen bir etruryalı'nın yapması gereken tek şey , bu kemiği alıp vurması ve dilekte bulunmasıydı; böylece kemiğin adı ' lades kemiği' oldu.
-ladesin lades olsun mu?
-olsun!
-almayan gavur olsun mu?
-olsun !
tarzında bir konuşma yapar bir ödül koyardık ortaya, o andan itibaren amaç rakibin sizin elinizden bir şey almasını sağlamak.
aklımda diyerek alırsa sorun yok. ama aklımda demeden alırsa iddiayı kaybederdi.
biz böyle küçük oyunlardan bile mutlu olmasını bilen bir nesildik.
lades kemiği
gizli dileklerde bulunan iki kişi bir tavuğun kurumuş, v şeklindeki köprücük kemiğinin iki ucundan kuvvetle çeker. daha büyük parçayı kıranın dileği gerçek olur. hikayenin çıkış noktası:
şehir uygarlığı mö. 6. yüzyılda en yüksek noktasına ulaşmış i oldukça kültürlü olan etruryalılar , tavuk ve horozun kahin olduğuna inanırlardı.tavuk cıyaklayarak yumurtlayacağını söylüyordu; horoz da yeni günün doğuşunu haber veriyordu.
yere çizilen bir daire her biri etrurya alfabesini temsil etmek üzere yaklaşık 20 parçaya bölünürdü. her bir kısma mısır taneleri konur; dairenin orasındaki tavuğun mısırları yeme sırasına göre papazlar öngörülerde bulunurdu. modern ruh çağırma seansı gibi.
kutsal bir tavuk öldüğünde ;köprücük kemiği , güneşte kurumaya bırakılırdı. kahinin gücünden yararlanmak isteyen bir etruryalı'nın yapması gereken tek şey , bu kemiği alıp vurması ve dilekte bulunmasıydı; böylece kemiğin adı ' lades kemiği' oldu.
devamını gör...
142.
“ah, ne yapacağım, ne olacak benim kaderim? çok ağır geliyor benim böyle bir bilinmezlikte olmam, bir geleceğimin olmaması, başıma ne geleceğini tahmin edememek. geriye bakmak da korkutucu. orada hep acı var, bir hatırayla bile kalbim iki parçaya ayrılıyor. beni mahveden kötü insanlar yüzünden sonsuza dek ağlayacağım!”
fyodor dostoyevski - insancıklar
sayfa, 30.
devamını gör...
143.
fedakarlık yapmaktan ödü kopan, bir devrimci mücadele zamanında "çok fazla" yoksullaşmaktan korkan bir işçi aristokrasisi partiye ait olamaz.
lenin
lenin
devamını gör...
144.
...
bakın başlangıçta insanoğlu göçebedir. ancak topluluk olup bir yere yerleştikten sonra erkekler belirli işleri kadınlar ise başka işleri yapmaya başladı, bu da kadının giderek fiziksel gücünü yitirip zayıflamasına yol açtı. ama aslında insan yine aynı insan, yani duyguları aynı. demek istediğim, kadınların erkeğin fiziksel gücüne hayran olmalarının nedeni belki de bu ! çünkü bu onların bir zamanlar sahip oldukları, ama sonradan kaybettikleri bir şey.
...
kahverengi elbiseli adam-agatha christie
bakın başlangıçta insanoğlu göçebedir. ancak topluluk olup bir yere yerleştikten sonra erkekler belirli işleri kadınlar ise başka işleri yapmaya başladı, bu da kadının giderek fiziksel gücünü yitirip zayıflamasına yol açtı. ama aslında insan yine aynı insan, yani duyguları aynı. demek istediğim, kadınların erkeğin fiziksel gücüne hayran olmalarının nedeni belki de bu ! çünkü bu onların bir zamanlar sahip oldukları, ama sonradan kaybettikleri bir şey.
...
kahverengi elbiseli adam-agatha christie
devamını gör...
145.
herkesten çok güldü. belli ki acı çekiyordu..
devamını gör...
146.
saygı iki yönlü bir yoldur , onu almak istiyorsan vermelisin.
devamını gör...
147.
ne hoş bir güzelliği vardır;
hafif adımlarla dünyadan gülümseyerek geçenlerin.
kimseye bir kötülüğü dokunmadan yaşayanların.
onurlu bir yaşamı seçenlerin..
virginia woolf
hafif adımlarla dünyadan gülümseyerek geçenlerin.
kimseye bir kötülüğü dokunmadan yaşayanların.
onurlu bir yaşamı seçenlerin..
virginia woolf
devamını gör...
148.
"denginiz değilim efendim, dengesizim."
fyodor dostoyevski
devamını gör...
149.
"daha çok anlat, " dedim
"hoşuna gidiyor mu?"
"çok. elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurum."
"bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?"
"gider gibi yaparız."
(bkz: şeker portakalı)
devamını gör...
150.
151.
" deniz eğildi kulağına martının,
-yapma, dedi ve ekledi...
-maviliğime aldanıp, dalma sularıma,
balık yaşamıyor içimde artık.
tebessüm etti martı.
-sadece balık için mi, dalıyorum sanıyorsun maviliğine?..
-ya neden?. diye sordu, deniz.
sen ve ben dedi martı,
bir çok aşığın fotoğraflarında aynı karede yer alıyoruz.
bir çok ayrılanın sakladığı resimlerde de...
balık yok diye seni terketsem, o fotoğrafları da terketmiş olmaz mıyım?
-ben açlığa ayıp olmasın diye değil,
aşk' a ayıp olmasın diye hala sendeyim.
deniz martıya küsmez,
martı da denize...
birbirlerine ne kadar kızsalar da,
umutsuzluk hissetseler de ayrılmazlar.
başka denizler ve başka martılar ikisinin de aklına gelmez.
gelmemeli de…”
-yapma, dedi ve ekledi...
-maviliğime aldanıp, dalma sularıma,
balık yaşamıyor içimde artık.
tebessüm etti martı.
-sadece balık için mi, dalıyorum sanıyorsun maviliğine?..
-ya neden?. diye sordu, deniz.
sen ve ben dedi martı,
bir çok aşığın fotoğraflarında aynı karede yer alıyoruz.
bir çok ayrılanın sakladığı resimlerde de...
balık yok diye seni terketsem, o fotoğrafları da terketmiş olmaz mıyım?
-ben açlığa ayıp olmasın diye değil,
aşk' a ayıp olmasın diye hala sendeyim.
deniz martıya küsmez,
martı da denize...
birbirlerine ne kadar kızsalar da,
umutsuzluk hissetseler de ayrılmazlar.
başka denizler ve başka martılar ikisinin de aklına gelmez.
gelmemeli de…”
devamını gör...
152.
"düşmanı düşmana karşı kullanırsan daima güçlü olursun."
devamını gör...
153.
"kalbimiz neredeyse, hayatımızın engeli de oradadır."
epiktetos - söylevler
epiktetos - söylevler
devamını gör...
154.
insan her zaman, kağıda dökebildiğinden daha iyi bir kitap taşır kafasında...
devamını gör...
155.
... insan, bastırdığı duygunun esiri olur.
cahit zarifoğlu
cahit zarifoğlu
devamını gör...
156.
"mesafeler... mesafeler aşka engel olmaz, aksine sevgiyi fazlalaştırır. yan yana dizilen rakamlardan korkacaksak aşka ne gerek var?"
3391 kilometre
3391 kilometre
devamını gör...
157.
en çokta yağmur yağdığında seviyorum bu şehri herkesin yüzü ıslak başı öne eğik sanki herkes suçunu kabullenmiş gibi
sefiller - victor hugo
sefiller - victor hugo
devamını gör...
158.
balıkçıya seslendi, “satılık neyin var?”
“sana ruhumu satayım,” diye cevap verdi. “yalvarırım al ruhumu, ben artık ondan bıktım!”
“sana ruhumu satayım,” diye cevap verdi. “yalvarırım al ruhumu, ben artık ondan bıktım!”
devamını gör...
159.
umutsuz menfaatler için umutsuz oyunların döndüğü umutsuz bir zaman bu.
devamını gör...
160.