561.
yönünü dönsen ay kararır, hasetinden
sen ayın da evini yıkmayı kast ediyorsun .
sen ayın da evini yıkmayı kast ediyorsun .
devamını gör...
562.
zeus'un en güzel kızıydı astrea.
iyilik meleğiydi.
inceliğin ve zerafetin sembolüydü.
ne zaman bir kötülük görse gözyaşlarına boğulurdu.
gün geldi, yeryüzündeki kötülüklere dayanamaz oldu.
babasına yalvardı.
"beni bu dünyadan uzaklaştır."
zeus gökyüzüne gönderdi, güzeller güzeli kızını.
astrea artık yıldızların arasından izliyordu, insanoğlunun kötülüklerini.
ve her gördüğü kötülükte ağlıyordu.
gözyaşları tek tek toprağa döküldü.
ve her gözyaşı düştüğü yerde bir çiceğe dönüştü.
ince, zarif, ak bir çicek.
papatya.
bugünlerde dağ taş papatya.
her yer sarı beyaz.
doğanın aşk bahçesi adeta.
sade ve gösterişten uzak.
sıcak ve samimi bir bahçe.
üstelik gezmek, koparmak bedava.
aşıkların fal açtığı çicektir papatya.
hele o son yaprağı var ya.
ya karalara bağlar insanı.
ya mutluluktan uçurur.
o'nun sizi sevip sevmediğini o son yaprak söyler.
o yüzdendir ki can yücel,
"sana da kırgınım papatya, bir seviyoru sığdıramadın onca yaprağına" der.
ya edip cansever.
"tek ihtiyacım neydi biliyor musun,
bir papatya yaprağı daha."
o son yaprak hüznün ya da sevincin habercisidir.
vazoları süsleyen en güzel kır çiceğidir papatya.
astrea gibi inceliğin ve zerafetin çiceğidir
güzelliğin çiceği.
bütün çiçekler, ne kadar güzel olduklarını elbette duymak ister.
ama papatyaya bir papatyanın ne güzel olduğunu işitmek yeter!
ingilizler
"daisy" diyor papatyaya.
"day's eye"nin kısaltılmışı.
gün ışığında yapraklarını açıp, karanlıkta kapattığı için.
kürtler
"beybün" diyorlar.
bir dönem güney doğuda parklara "beybün" isminin konulması yasaktı benim ülkemde.
italyanlar ve yunanlılar
" margerita" der.
peki biz niye "papatya" diyoruz acaba?
papatya kelimesi rumca "papadia"dan geliyor.
"papazın karısı" demek.
anadolu rumları, papaz eşlerine kızlık isimleriyle hitap etmezler.
"papadia" derler.
papadia hanım!
peki, papazın karısı ile papatya ne alaka?
rivayet odur ki, yıllar yıllar önce türkler ve rumlar birlikte yaşadığı günlerde, nevşehir'de bir köyün papazı, başka köyden bir kızla evlenir.
türkler papazın eşine ismini sorarlar.
o da yerden papatyayı koparıp, ismim bu der.
aslında "margerita" demek ister.
ancak, bizimkiler çiceğin adının "papadia" olduğunu sanır.
o gün bu gün bu narin çiceğe papatya diyoruz.
papazın karısı yani....
iyilik meleğiydi.
inceliğin ve zerafetin sembolüydü.
ne zaman bir kötülük görse gözyaşlarına boğulurdu.
gün geldi, yeryüzündeki kötülüklere dayanamaz oldu.
babasına yalvardı.
"beni bu dünyadan uzaklaştır."
zeus gökyüzüne gönderdi, güzeller güzeli kızını.
astrea artık yıldızların arasından izliyordu, insanoğlunun kötülüklerini.
ve her gördüğü kötülükte ağlıyordu.
gözyaşları tek tek toprağa döküldü.
ve her gözyaşı düştüğü yerde bir çiceğe dönüştü.
ince, zarif, ak bir çicek.
papatya.
bugünlerde dağ taş papatya.
her yer sarı beyaz.
doğanın aşk bahçesi adeta.
sade ve gösterişten uzak.
sıcak ve samimi bir bahçe.
üstelik gezmek, koparmak bedava.
aşıkların fal açtığı çicektir papatya.
hele o son yaprağı var ya.
ya karalara bağlar insanı.
ya mutluluktan uçurur.
o'nun sizi sevip sevmediğini o son yaprak söyler.
o yüzdendir ki can yücel,
"sana da kırgınım papatya, bir seviyoru sığdıramadın onca yaprağına" der.
ya edip cansever.
"tek ihtiyacım neydi biliyor musun,
bir papatya yaprağı daha."
o son yaprak hüznün ya da sevincin habercisidir.
vazoları süsleyen en güzel kır çiceğidir papatya.
astrea gibi inceliğin ve zerafetin çiceğidir
güzelliğin çiceği.
bütün çiçekler, ne kadar güzel olduklarını elbette duymak ister.
ama papatyaya bir papatyanın ne güzel olduğunu işitmek yeter!
ingilizler
"daisy" diyor papatyaya.
"day's eye"nin kısaltılmışı.
gün ışığında yapraklarını açıp, karanlıkta kapattığı için.
kürtler
"beybün" diyorlar.
bir dönem güney doğuda parklara "beybün" isminin konulması yasaktı benim ülkemde.
italyanlar ve yunanlılar
" margerita" der.
peki biz niye "papatya" diyoruz acaba?
papatya kelimesi rumca "papadia"dan geliyor.
"papazın karısı" demek.
anadolu rumları, papaz eşlerine kızlık isimleriyle hitap etmezler.
"papadia" derler.
papadia hanım!
peki, papazın karısı ile papatya ne alaka?
rivayet odur ki, yıllar yıllar önce türkler ve rumlar birlikte yaşadığı günlerde, nevşehir'de bir köyün papazı, başka köyden bir kızla evlenir.
türkler papazın eşine ismini sorarlar.
o da yerden papatyayı koparıp, ismim bu der.
aslında "margerita" demek ister.
ancak, bizimkiler çiceğin adının "papadia" olduğunu sanır.
o gün bu gün bu narin çiceğe papatya diyoruz.
papazın karısı yani....
devamını gör...
563.
''insanları sevmeme ve onlara tekrar yaklaşmama da imkân yoktu;çünkü en inandığım,en güvendiğim insana aldanmıştım. başkalarına emniyet verebilir miydim?''
sabahattin ali-kürk mantolu madonna
sabahattin ali-kürk mantolu madonna
devamını gör...
564.
" la vera felicità sta ne viaggo non nella meta. "
gerçek mutluluk varış noktasında değil yolculuktadır.
gerçek mutluluk varış noktasında değil yolculuktadır.
devamını gör...
565.
hayatı yaşayan ve idrak edenler, bu yolculukta ebediyetin çeşmesinde sulanırlar.
devamını gör...
566.
" ...herkesin evi, göğsünde taşıdığı insanın dizinin dibidir. "
*
*
devamını gör...
567.
o zamanlar hâlâ bir umudum vardı. bedeli karşılığında mutlu olabileceğimi düşünüyordum. ancak büyüdüm artık. dünyayı versem tanrıya , damlasını vermez bana .
devamını gör...
568.
o kadar çok hata yaptım ki bu hayatta o kadar çok yanlış yollara girdim ve o kadar yanlış kararlar verdim ki şimdi hepsini düşününce belki de kusurlu olan ben değildim. bu dünyada her şey birbiri ile ahenk içinde derler ya, belli ki ben bulamadım yerimi. bu yüzden o kadar çok öfkelendim.
devamını gör...
569.
570.
ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. bu nefret falan değil...insanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile...sadece bir yalnızlık ihtiyacı."
devamını gör...
571.
şimdi bir mağara bul kendine. şimdi kendine üç yüz yıllık bir uyku bul. besili bir buzağı bul ve kurban et. ortasından yürüyerek geçebileceğin bir deniz. göğe tırmanacak bir çarmıh. karnına gizlenebileceğin bir balık. sığınacak bir gemi.
devamını gör...
572.
insan asla karşısındaki için eğilmemeli ne olursa olsun. insan asla karşı tarafa taviz vermemeli. her verdiğin taviz karşısındaki için bir fırsattır.
devamını gör...
573.
seni bir yılan ısırıyor. zehirden kurtulmak yerine yılanı tutmaya, seni ısırmasının sebebini öğrenmeye ve ölmemen gerektiğini ona kanıtlamaya çalışıyorsun. konu yılan değil.
devamını gör...
574.
insanlar kandırılmak istiyor. gerçeklikten, yaşamaktan korkuyorlar çünkü. bu yüzden hep televizyon izleyip fal baktırıyorlar. onlara yalan söylerseniz sizi severler, en çok sizi severler. gerçekleri hatırlatırsanız sizden uzaklaşırlar, bazen nefret bile ederler.
-charles bukowski
-charles bukowski
devamını gör...
575.
körler memleketinde görmek bir hastalık sayılır.
devamını gör...
576.
“bazısı bavul toplayarak kaçar, bazısı aynı yerde çok uzun süre kalarak. bazıları avaz avaz bağırarak, bazıları susarak, bazıları sessiz sedasızdır, bazıları veda eder, bazıları bir anda kaybolur, bazıları karşıdakinden kaçar, bazıları kendinden. “
devamını gör...
577.
çıkmaz sokakta geri adım atmak ilerlemek sayılır.
devamını gör...
578.
ruhunu yüzüne giyecek kadar cesur musun?
devamını gör...
579.
insanlar her zaman merak eder. bu merak karşı tarafın hayal ettikleri insan olmadığını anladıkları vakit sona erer.
devamını gör...
580.
bu dünya penceredir her gelen baktı geçti…
devamını gör...