81.
"muhtaç bırakıp yardım etmek planlanmış cinayettir."
-che guevara
-che guevara
devamını gör...
82.
83.
yaşam geçiştirdiğin bir şey olacak
- içinden geçtiğin
geçtikçe geciktirdiğin
sonra da geçip
gitmesine izin verdiğin
bir şey…
de ki işte, oruç aruoba
- içinden geçtiğin
geçtikçe geciktirdiğin
sonra da geçip
gitmesine izin verdiğin
bir şey…
de ki işte, oruç aruoba
devamını gör...
84.
-devlet sanatçısı" teklifi almadınız mı?
-devlet benim ödülümü sıkıyönetim dönemlerinde tırnaklarımı çekerek verdi!
-kaç yıl yattınız?
-peyder pey beş yılın üstünde.
-çok işkence gördünüz mü peki?
-çook. benim mesela gördüğüm iskenceden
dolayı on tırnağımın onu da düştü.
-çektiler mi?
-falakalardan tabanlarıma vurdukları o sert
cisimle tümden uldu!
-uldu’mu?
-uldu tabir ederiz.
-çürüdü tırnaklarım, çekmek zorunda kaldılar.
-başka?
-ayağımdan asılmalar, cereyan vermeler, gözü bağlı olarak her türlü hakaretlere maruz kaldım. ama bir gün ben kalkıp o sopadan bahsetmedim.
-neden?
-çünkü o bahsetmem gereken sopa devletin kendi sistemiydi.
-daha sonra türkülerinizden etkilenip özür dileyen işkenceci oldu mu?
-hayır. aksine o kadar işkence çekmeme rağmen özür dilemesi gerekenler benim devletten özür dilemem gerektiğini söylediler!
-pişmanlık duydunuz mu hiç?
-eğer pişmanlık duysaydım aşık mahzuni şerif olmazdım.
-ne soruyorlardı..?
-en çok alevilerin hangi örgüte bağlı olduklarını soruyorlardı. alevi oluşum suçumu daha çok arttırıyordu benim. bir de deniz gezmiş’lerin dönemindeki yürüyüşlere sazımla katılmama bozuluyorlardı.
-peki bunca acı, işkence, dışlanma korkusu sizi "uslandırma" dı mı?
-aksine daha da bileyledi. çünkü eğer gerçekten halk ozanıysanız yasadığınız toplumsal gerçeklere dikkat çekmek ve o acıları paylaşmak zorundasınız.
aşık mahzuni şerif
yaşadığımız çağın pir sultan'ı aşık mahzuni şerif'in anısı önünde saygıyla eğiliyorum ..
-devlet benim ödülümü sıkıyönetim dönemlerinde tırnaklarımı çekerek verdi!
-kaç yıl yattınız?
-peyder pey beş yılın üstünde.
-çok işkence gördünüz mü peki?
-çook. benim mesela gördüğüm iskenceden
dolayı on tırnağımın onu da düştü.
-çektiler mi?
-falakalardan tabanlarıma vurdukları o sert
cisimle tümden uldu!
-uldu’mu?
-uldu tabir ederiz.
-çürüdü tırnaklarım, çekmek zorunda kaldılar.
-başka?
-ayağımdan asılmalar, cereyan vermeler, gözü bağlı olarak her türlü hakaretlere maruz kaldım. ama bir gün ben kalkıp o sopadan bahsetmedim.
-neden?
-çünkü o bahsetmem gereken sopa devletin kendi sistemiydi.
-daha sonra türkülerinizden etkilenip özür dileyen işkenceci oldu mu?
-hayır. aksine o kadar işkence çekmeme rağmen özür dilemesi gerekenler benim devletten özür dilemem gerektiğini söylediler!
-pişmanlık duydunuz mu hiç?
-eğer pişmanlık duysaydım aşık mahzuni şerif olmazdım.
-ne soruyorlardı..?
-en çok alevilerin hangi örgüte bağlı olduklarını soruyorlardı. alevi oluşum suçumu daha çok arttırıyordu benim. bir de deniz gezmiş’lerin dönemindeki yürüyüşlere sazımla katılmama bozuluyorlardı.
-peki bunca acı, işkence, dışlanma korkusu sizi "uslandırma" dı mı?
-aksine daha da bileyledi. çünkü eğer gerçekten halk ozanıysanız yasadığınız toplumsal gerçeklere dikkat çekmek ve o acıları paylaşmak zorundasınız.
aşık mahzuni şerif
yaşadığımız çağın pir sultan'ı aşık mahzuni şerif'in anısı önünde saygıyla eğiliyorum ..
devamını gör...
85.
kentlerin lezzetli dilimleri vardır, gerisi azap ve tezektir.
-celine,gecenin sonuna yolculuk.
-celine,gecenin sonuna yolculuk.
devamını gör...
86.
her insanın bir başkası için sonsuz bir muamma oluşu, üzerinde düşünülmesi gereken muazzam bir hakikattir.
iki şehrin hikayesi - charles dickens
iki şehrin hikayesi - charles dickens
devamını gör...
87.
"milyon kere ölmüşüm ben inanıp bekleyerek. odanın birinde tavandaki çatlaklara bakarak, telefon bekleyerek, bir mektup, bir kapı çalışı, bir ses, bir nefes…"
charles bukowski
charles bukowski
devamını gör...
88.
ışıkları söndürdü, ben seni ne zaman karanlıkta bıraktım?
- her zaman, bir insanı dinlememek de onu karanlıkta bırakmaktır...
30 şubat gecesi
alone writer
- her zaman, bir insanı dinlememek de onu karanlıkta bırakmaktır...
30 şubat gecesi
alone writer
devamını gör...
89.
yüzyıl efsanesine göre gerçek ve yalan bir gün buluşurlar. yalan doğruyu söyler " bugün hava çok güzel"der. gerçek etrafına bakar ve gözlerini gökyüzüne kaldırır. gün gerçekten çok güzeldir. bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte çok zaman geçirirler. yalan doğru söyler."su,çok güzel birlikte banyo yapalım." gerçek bir kez daha şüpheci bir şekilde suya dokunur, su gerçekten çok güzeldir. soyunur ve yüzmeye başlarlar. yalan, bir anda sudan çıkar, gerçeğin kıyafetlerini giyerek kayıplara karışır. kızgın gerçek kuyudan çıkar yalanı bulmak ve kıyafetlerini geri almak için heryerde yalanı arar.
bu sırada dünyada çıplak gerçeği görenler onu hor görmekte ve öfke ile bakmaktadırlar.zavallı gerçek kuyuya geri döner ve sonsuza dek ortadan kaybolur. o zamandan beri yalan , dünyanın her yerinde gerçek gibi giyinmiş ve içimizde yaşamaktadır.dünya ise hiçbir şekilde çıplak gerçeği görmek istememektedir.herkesin vicdanı rahatsa bu kadar kalbi kim kırdı.
kristin hannah- gerçek renkler
bu sırada dünyada çıplak gerçeği görenler onu hor görmekte ve öfke ile bakmaktadırlar.zavallı gerçek kuyuya geri döner ve sonsuza dek ortadan kaybolur. o zamandan beri yalan , dünyanın her yerinde gerçek gibi giyinmiş ve içimizde yaşamaktadır.dünya ise hiçbir şekilde çıplak gerçeği görmek istememektedir.herkesin vicdanı rahatsa bu kadar kalbi kim kırdı.
kristin hannah- gerçek renkler
devamını gör...
90.
seni yaşamdan çok sevdiğimi söylesem, bu senin için bir şey ifade etmezdi, çünkü bildiğin gibi, yaşamaya çok hevesli biri değilim.
nişanlıya mektuplar /victor hugo 1820-1822
nişanlıya mektuplar /victor hugo 1820-1822
devamını gör...
91.
yanıldık...
tam da bu nedenle
yalnız kaldık...
tam da bu nedenle
yalnız kaldık...
devamını gör...
92.
93.
94.
eline bir harita tutuşturuyorlar, “nereye gidersen git, yeterki bu haritaya uy!” diyorlar. gözünü bozan bir gözlük takıp “dilediğin şeye bakabilirsin “diyorlar. kulaklarını tıkadıktan sonra “işitmene sınır yok” diyorlar. ayağına illede sıkan pabucu geçirir geçirmez, “koş!” diyorlar. önüne kopya koyuyorlar. “dilediğini yap genede bunun kopyası olsun” diyorlar. baldan tatlı, hoş yankılı, pırıl pırıl bir ad takmışlar tümüne birden bunlara da “yaşama” diyorlar.
devamını gör...
95.
''bilincinin biraz bulanık da olsa yerine geldiği bazı anlarda aklına garip, kısır endişeler, mücadeleler ve acılarla dolu, sonu olmayan bir rüya içinde yaşamaya mahkûm olduğu geliyordu. onu bunaltan uğursuz kaderine korku içinde karşı koymaya çalışıyor, ümitsiz bir kavgaya giriştiği bu zorlu dakikada meçhul bir güç ona yeniden vuruyordu ve tekrar bilincini kaybettiğini, önünde yeniden aşılmaz, dipsiz bir karanlığın oluştuğunu, keder ve ümitsizlik çığlığıyla bu karanlığa doğru koştuğunu hissediyordu.'' **
devamını gör...
96.
"intihar ettikten sonra, "şiir yazdığını bile bilmezdim. bir kenarda pıtır pıtır bir şeyler yazardı" diyen eşine bir şiirinde; "yabancıların en yakınıydın sen!" diye seslenmişti nilgün marmara. anlatamamak değil ölüm. ölüm artık anlaşılamamak."
devamını gör...
97.
“onları (marslılar) sert bir şekilde yargılamadan önce, kendi türümüzün yalnızca dodo kuşları ve bizonlar gibi hayvanlar üzerine değil, kendinden aşağı gördüğü ırklara karşı da ne kadar acımasız olduğunu ve mutlak yıkım getirdiğini hatırlamalıyız. tazmanyalılar... elli yıl gibi bir sürede avrupalı göçmenler tarafından yok etme savaşında tamamen ortadan kaldırıldılar. marslılar da aynı ruhla savaşıyorlarsa şikayet edecek kadar merhamet havarileri miyiz?”
dünyalar savaşı(1897), h. g. wells
(bkz: dünyalar savaşı)
(bkz: herbert george wells)
dünyalar savaşı(1897), h. g. wells
(bkz: dünyalar savaşı)
(bkz: herbert george wells)
devamını gör...
98.
"rüya mıydı yoksa yağmurda yanmak
toprağa düşerken gökte uyanmak."
nurullah genç
toprağa düşerken gökte uyanmak."
nurullah genç
devamını gör...
99.
insan, yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış; ayrılık vaktinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, her birinin gönlümüzden kopup ayrılması, bir ayrı sızı uyandırırmış. bunu yazan şair ne kadar haklıymış...
devamını gör...
100.
sen sen ol hayat devam ederken sende onunla birlikte ilerle...
devamını gör...