161.
hava o kadar sisli ve karanlık, insanlar o kadar yoğun kinle dolu ve değişken
devamını gör...
162.
bu bir mektup olsaydı
seni güldürürdüm mutlaka
fakat bu bir şiir, bağışla...
haydar ergülen
seni güldürürdüm mutlaka
fakat bu bir şiir, bağışla...
haydar ergülen
devamını gör...
163.
"burada hep böyle olur. bir gün bir şey olur ve ertesi gün hayat sanki hiçbir şey olmamış gibi devam eder."
(bkz: gallagher lawson)
(bkz: gallagher lawson)
devamını gör...
164.
nefret, başarısızlığa uğramış sevgidir.
kierkegaard
kierkegaard
devamını gör...
165.
"italya’da bugün faşist parti üyesi olmak ne anlama gelmektedir? üyelerin bazıları siyasi bakımdan etkindirler, makam işgal etmektedirler; siyasî bir işlev görürler. fakat üyelerin çoğunluğunu göz önüne alırsanız, geniş bir çoğunluğunun siyasî bakımdan pasif olduklarını görürsünüz. oysa partiye aittirler. neden? çünkü bir dizi kısıtlamalar nedeniyle partiye üye olmak zorunda kalmışlardır. bu kısıtlamalar doğrudan ve dolaylı almak üzere iki yönlü niteliğe sahiptir. dolaylı kısıtlamalar, örneğin faşist parti üyeliğinin kamu görevlisi olabilmenin, kamu görevleri için açılan sınavlara girebilmenin önkoşulu olması; bugünün italyasın'da parti üyesi olmaksızın memur öğretmen ya da üniversite profesörü olunmaması gerçeğiyle kendini gösteriyor. kısıtlamanın kapsamı, kısıtlamanın tüm serbest mesleklere, avukatlık, gazetecilik, vb. ne kadar yayıldığını, bu kişilerin de parti üyesi olmaları gerektiğini düşünürseniz, iyice genişlemektedir. geçmişte en özgür kesimi oluşturan doktorlar bile bu kısıtlamayla karşı karşıya kalmışlardır. zira, faşist parti‘ye üye olmadan kamu sağlığı doktoru olamazsınız.
böylelikle, çalıştıkları, yaşamak zorunda oldukları; ve yaşamak için çalışmak zorunda oldukları için ne kadar geniş bir küçük ve orta burjuva katmanının faşist parti’ e katıldıklarını anlayabilirsiniz.
diğer kısıtlama biçimi, fabrikalarda işçilere yöneltilen açık baskıdır. çalışmaya devam etmek istiyorsanız
üye olmanız gerektiği kuralı henüz konulmamıştır; ama örneğin iki işsiz kişiden biri işe alınacaksa faşist parti üyesi olana öncelik tanınmaktadır. böylece işçiler arasında da eski geleneksel ilişkilerde bazı değişiklikler olmuştur. işgücünün satılması, patronlar tarafından satın alınması bakımından ortak bir unsur olduğu doğrudur; ama siyasal örgütlerin unsurları bugün bu geleneksel ilişkilere de sızmaktadır.
bu tür kısıtlamayı ele alarak faşist üyeleriyle ilgilenirseniz, onların sadece siyasal bakamdan etkin olmadıklarını politikadan uzak olduklarını değil, aynı zamanda bu bireylerin faşizme nasıl zayıf bağlarla bağlı olduklarını da görebilirsiniz. bir bölgesel (ikp) lideri raporlarından birinde, büyük bir kooperatif tipi ticari birlikte memurun birinin ağladığını gördüğünü anlatıyordu. bu olay, büyük bir sanayi kentinde oldu. ne oldu, diye sormuş yoldaşımız. adam, kırk liret vererek faşist partiye üye olmak zorunda bırakıldığını söyleyerek cevaplamış, peki niçin girdin diye sorulduğunda ise ilk personel çıkarılması sırasında işten atılmamak için girdiğini söylemiş. ama sonra faşist değil misiniz? diye sormuş. faşist mi?! faşistleri allah kahretsin!"
faşizm üzerine dersler, palmiro togliatti
böylelikle, çalıştıkları, yaşamak zorunda oldukları; ve yaşamak için çalışmak zorunda oldukları için ne kadar geniş bir küçük ve orta burjuva katmanının faşist parti’ e katıldıklarını anlayabilirsiniz.
diğer kısıtlama biçimi, fabrikalarda işçilere yöneltilen açık baskıdır. çalışmaya devam etmek istiyorsanız
üye olmanız gerektiği kuralı henüz konulmamıştır; ama örneğin iki işsiz kişiden biri işe alınacaksa faşist parti üyesi olana öncelik tanınmaktadır. böylece işçiler arasında da eski geleneksel ilişkilerde bazı değişiklikler olmuştur. işgücünün satılması, patronlar tarafından satın alınması bakımından ortak bir unsur olduğu doğrudur; ama siyasal örgütlerin unsurları bugün bu geleneksel ilişkilere de sızmaktadır.
bu tür kısıtlamayı ele alarak faşist üyeleriyle ilgilenirseniz, onların sadece siyasal bakamdan etkin olmadıklarını politikadan uzak olduklarını değil, aynı zamanda bu bireylerin faşizme nasıl zayıf bağlarla bağlı olduklarını da görebilirsiniz. bir bölgesel (ikp) lideri raporlarından birinde, büyük bir kooperatif tipi ticari birlikte memurun birinin ağladığını gördüğünü anlatıyordu. bu olay, büyük bir sanayi kentinde oldu. ne oldu, diye sormuş yoldaşımız. adam, kırk liret vererek faşist partiye üye olmak zorunda bırakıldığını söyleyerek cevaplamış, peki niçin girdin diye sorulduğunda ise ilk personel çıkarılması sırasında işten atılmamak için girdiğini söylemiş. ama sonra faşist değil misiniz? diye sormuş. faşist mi?! faşistleri allah kahretsin!"
faşizm üzerine dersler, palmiro togliatti
devamını gör...
166.
+ forrest sen büyüyünce ne olacaksın?
- nasıl yani? ben büyüyünce ben olmayacak mıyım?
- nasıl yani? ben büyüyünce ben olmayacak mıyım?
devamını gör...
167.
"beni yakan kelimeler nasıl oluyor da kağıtları yakmıyorlar?"
- cemil meriç
- cemil meriç
devamını gör...
168.
169.
memleketin birinde zaruri ihtiyaçlara yüzde 10 zam yapılınca, vatandaş sokaklara dökülüp protestolara başlamış. durumu padişaha iletmişler,
‘zammı yüzde 50’ye çıkarın’
talimatını vermiş. zam yüzde 50’ye çıkınca protestolar daha da artmış. gelip padişaha durumu arz etmişler. padişah,
‘şimdi gidin halka padişahımız yüzde 50 zammı, yüzde 20’ye indirdi açıklamasını yapın’
demiş.
bu açıklama üzerine protestocular,
‘padişahım çok yaşa’
diye bağırıp alkışlamaya başlamışlar.
aziz nesin
‘zammı yüzde 50’ye çıkarın’
talimatını vermiş. zam yüzde 50’ye çıkınca protestolar daha da artmış. gelip padişaha durumu arz etmişler. padişah,
‘şimdi gidin halka padişahımız yüzde 50 zammı, yüzde 20’ye indirdi açıklamasını yapın’
demiş.
bu açıklama üzerine protestocular,
‘padişahım çok yaşa’
diye bağırıp alkışlamaya başlamışlar.
aziz nesin
devamını gör...
170.
zavallı mum! acaba ben de senin gibi yana yana tükenip gidecek miyim?
devamını gör...
171.
zorla sevdirtmeyin kendinizi...
yok olursunuz.
kalmak isteyeni kucaklayın,
gitmek isteyene kapıyı sonuna kadar açın.
sevmeyi bilmeyene değer vermeyin,
anlamaya meyilli olmayana dil dökmeyin.
bazı şeylerin özlemi onun geçici olduğunu gösterir
bırakın herkes kendi yerini zamanla belli etsin.
siz gülümseyin,
bir kuşa, bir kediye günaydın deyin.
böyle çok güzelsiniz.…
yok olursunuz.
kalmak isteyeni kucaklayın,
gitmek isteyene kapıyı sonuna kadar açın.
sevmeyi bilmeyene değer vermeyin,
anlamaya meyilli olmayana dil dökmeyin.
bazı şeylerin özlemi onun geçici olduğunu gösterir
bırakın herkes kendi yerini zamanla belli etsin.
siz gülümseyin,
bir kuşa, bir kediye günaydın deyin.
böyle çok güzelsiniz.…

devamını gör...
172.
annem beni dünyanın selim bir yer olduğuna ve beni dünyaya getirmekte haklı olduğuna inandırmak için hiçbir fırsatı kaçırmazdı.
louis ferdinand celine - gecenin sonuna yolculuk
devamını gör...
173.
-"ne alırdınız?"
-"biraz yalnızlık ve birazda sessizlik alayım. getirirken dökmeyin, mutsuzluğum eksilir" diyorum içimden.
-"sade bir kahve lütfen!"
-"biraz yalnızlık ve birazda sessizlik alayım. getirirken dökmeyin, mutsuzluğum eksilir" diyorum içimden.
-"sade bir kahve lütfen!"
devamını gör...
174.
"bahar, baharda doğar
bahar, yazın büyür
bahar, sonbaharda hasat edilir
ve bahara kışın değer verilir.
devamını gör...
175.
''hırsların bittiği yerde huzur başlar.'' demiş osho. ya hiç hırslı değilseniz!!!
küçük bir sahil kasabasında tatil yapan bir adam, kumsalda yürüyüşe çıkmış. kıyıda mutlu bir yüzle balık avlayan bir adam görmüş ve ona doğru yürümüş. adamın kovasında birkaç tane balık varmış. gülümseyerek sormuş adama;
-ne yapacaksın bu balıkları? yemek için mi avlıyorsun, yoksa satmak için mi? demiş.
adam da ona gülümsemiş ve demiş ki;
-biz bu kasabada yaşıyoruz. sık sık bu kıyıya gelip balık avlarım. eve gitme zamanım yaklaşınca eşim masayı hazırlar, salatayı yapar ve çocuklarımla birlikte benim dönüşümü beklerler. sonra da balıkları kızartır, neşe içinde yeriz.
sonrasında aralarında şu konuşmalar geçmiş;
-peki, daha çok balık tutsan, yiyeceğiniz balıkları ayırdıktan sonra fazlaları satsan nasıl olur?
-neden fazla balık tutup da satayım ki? karnımızı rahatça doyurabiliyoruz.
-fazlalarını sattığında kazandığın parayla kendine küçük bir tekne alırsın, böylelikle denize açılıp daha çok balık tutma şansın olur.
-iyi de o kadar çok balığı ne yapacağım?
-çok balık tuttuğun zaman balık pazarında bir tezgâh edinip satma şansın olur. hem o zaman daha da büyük bir tekne alırsın, kasabanın en çok satan balıkçısı sen olursun.
-daha büyük tekne, daha çok balık, en çok satan balıkçı...bunların bana ne faydası olacak ki?
-minik bir balıkçı filosu kurabilirsin böylece. kasabayı bırak, şehirde de tanınmış olursun o zaman.
-filom olduğu zaman ne olacak peki?
-daha da geliştirdiğini düşün işlerini; şöyle uluslararası bir balıkçı filosunun sahibi olduğunu. holding bile kurabilirsin o zaman.
-holdingim olduğunda neler yapabilirim?
-canının istediği yere gidebilir, istediğin her şeyi satın alabilirsin. villada yaşarsın, lüks arabaların olur, hizmetçilerin, korumaların vs.
-ya o hayattan sıkılırsam ne yapacağım?
-minik bir sahil kasabasına gidersin ailenle; sizi tanımayanların olduğu bir kasabaya. sık sık kıyıya gidersin balık avlamak için. eşin ve çocukların masayı hazırlayıp senin eve dönüşünü beklerler. sonra da balıkları kızartır, neşe içinde yersiniz...
küçük bir sahil kasabasında tatil yapan bir adam, kumsalda yürüyüşe çıkmış. kıyıda mutlu bir yüzle balık avlayan bir adam görmüş ve ona doğru yürümüş. adamın kovasında birkaç tane balık varmış. gülümseyerek sormuş adama;
-ne yapacaksın bu balıkları? yemek için mi avlıyorsun, yoksa satmak için mi? demiş.
adam da ona gülümsemiş ve demiş ki;
-biz bu kasabada yaşıyoruz. sık sık bu kıyıya gelip balık avlarım. eve gitme zamanım yaklaşınca eşim masayı hazırlar, salatayı yapar ve çocuklarımla birlikte benim dönüşümü beklerler. sonra da balıkları kızartır, neşe içinde yeriz.
sonrasında aralarında şu konuşmalar geçmiş;
-peki, daha çok balık tutsan, yiyeceğiniz balıkları ayırdıktan sonra fazlaları satsan nasıl olur?
-neden fazla balık tutup da satayım ki? karnımızı rahatça doyurabiliyoruz.
-fazlalarını sattığında kazandığın parayla kendine küçük bir tekne alırsın, böylelikle denize açılıp daha çok balık tutma şansın olur.
-iyi de o kadar çok balığı ne yapacağım?
-çok balık tuttuğun zaman balık pazarında bir tezgâh edinip satma şansın olur. hem o zaman daha da büyük bir tekne alırsın, kasabanın en çok satan balıkçısı sen olursun.
-daha büyük tekne, daha çok balık, en çok satan balıkçı...bunların bana ne faydası olacak ki?
-minik bir balıkçı filosu kurabilirsin böylece. kasabayı bırak, şehirde de tanınmış olursun o zaman.
-filom olduğu zaman ne olacak peki?
-daha da geliştirdiğini düşün işlerini; şöyle uluslararası bir balıkçı filosunun sahibi olduğunu. holding bile kurabilirsin o zaman.
-holdingim olduğunda neler yapabilirim?
-canının istediği yere gidebilir, istediğin her şeyi satın alabilirsin. villada yaşarsın, lüks arabaların olur, hizmetçilerin, korumaların vs.
-ya o hayattan sıkılırsam ne yapacağım?
-minik bir sahil kasabasına gidersin ailenle; sizi tanımayanların olduğu bir kasabaya. sık sık kıyıya gidersin balık avlamak için. eşin ve çocukların masayı hazırlayıp senin eve dönüşünü beklerler. sonra da balıkları kızartır, neşe içinde yersiniz...
devamını gör...
176.
oysa şimdi aramızdan bazıları sesleniyor: "hadi şu bataklığa gidelim!" bu sözlerinden utanacak olduklarında da söylediklerini hemen reddediyorlar: "ne geri kafalı insanlarsınız! nasıl olur da sizi daha güzel bir yola çağırma özgürlüğümüzü utanmadan inkâr edersiniz!" ah elbette baylar, yalnızca çağırmakta değil, istediğiniz yere, bataklığa bile gitmekte özgürsünüz; hatta bizler sizin gerçek yerinizin bataklık olduğunu bile düşündüğümüzden size oraya yerleşmeniz için elimizden gelen yardımı göstermeye de hazırız. yeter ki, bizim ellerimizi bırakın, bize tutunmayın ve o yüce özgürlük sözünü kirletmeyin, çünkü biz de istediğimiz yere gitmekte "özgürüz," yalnızca bataklıkla değil, yönünü bataklığa çevirenlerle de mücadele etmekte özgürüz!
ne yapmalı?, vladimir ilyiç lenin
ne yapmalı?, vladimir ilyiç lenin
devamını gör...
177.
'ben bir silahım! ama hiçbir silah yaralamaz insanı, bir
başka insan olmadan!'
küçük iskender/ pop hart / sayfa 11.
başka insan olmadan!'
küçük iskender/ pop hart / sayfa 11.
devamını gör...
178.
duygu dünyamızın çatısını ayakta tutan şey, daima görünmez bir inançtır, bu inanç yok olduğu anda çatı sallanmaya başlar.
albertine kayıp - marcel proust
s. 32
albertine kayıp - marcel proust
s. 32
devamını gör...
179.
"cennet de sende, cehennem de."
ömer hayyam
ömer hayyam
devamını gör...
180.
insanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa. bir şey demedim. bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim.
devamını gör...